Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

YPG: TSK operasyonu Şam’ı memnun ediyor

Yayınlanma

Türkiye’den yapılan Suriye ile “normalleşme”ye dönük açıklamalar Suriye’de yakından izlenirken YPG, Türkiye’nin “saldırıları”nın Şam’ı memnun ettiği görüşünde. Öte yandan, İran basını Erdoğan ve Esad’ın ŞİÖ zirvesinde bir araya gelebileceğini yazdı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Suriyeli mevkidaşıyla ayaküstü sohbet ettiğini açıklamasından sonra Ankara-Şam diplomatik ilişkilerinin yeniden tesis edilmesine yönelik açıklamalar ve iddialar gelmeye devam ediyor. İran’ın yarı resmi haber ajansı Tasnim, Özbekistan’ın başkenti Semerkand’da yapılacak Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları Zirvesi’nde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın üçlü görüşmede bir araya gelebileceğini ileri sürdü.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani de Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin son açıklamalarının memnuniyetle karşılandığını belirtti: “İran, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikalarını düzeltmesi ve bölgede olumlu bir rol oynaması gerektiğine inanıyor. Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin yeniden canlanmasına tanık olmayı umuyoruz.”

Çavuşoğlu’nun değişim sinyalleri verdiği Suriye politikasına ilişkin konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı da “Şam ile ilişkiler direkt hale gelebilir, seviyesi de yükselebilir” demişti. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Siyasette dargınlık olmaz. Her an barış içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkânı yakalayacaksın” ifadelerini kullandığı açıklamasında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilgili, şunları söylemişti: “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki.”

İki ülkenin güvenliği…

Ankara’dan gelen bu olumlu açıklamalar Şam’da da yakından izleniyor. Sky News Arabia’ya konuşan Suriyeli siyaset araştırmacısı Talib İbrahim Türkiye’den yapılan açıklamaları, “Şam’ın temkinli bir iyimserlikle karşıladığı”nı söyledi. İbrahim, iki ülke arasındaki olası yakınlaşmanın gerekçeleriyle ilgili de YPG, terörizm, gıda güvenliği ve göç gibi acil sorunları sıraladı ve “Tüm bunlar her ülkenin güvenliğinin ancak diğerinin güvenliği ile sağlanabileceği anlamına geliyor” dedi.

Esad yönetimine yakınlığı ile bilinen Suriye Halk Meclisi eski milletvekili Şerif eş-Şehade, konuyla ilgili Rûdaw TV’nin sorularını yanıtladı. İki taraf arasında Bağlantısızlar Toplantısı’nda yapılan görüşmenin dışında herhangi bir görüşme olmadığını söyleyen eş-Şehade, “Ankara ile Şam arasında diplomatik görüşmeler ne zaman başlayacak” sorunu şöyle yanıtladı: “Bildiğiniz gibi bunun için öncelikle bir takım hazırlıklar yapılmalı. Ölümcül hatalara düşmemek açısından araştırmaya ve bazı açılımlara ihtiyaç var. Ardından siyasi sürece geçiş yapabilmek ve iki arasındaki sorunların çözümüne yol açabilmek için bir kaç ay gibi bir süreye ihtiyaç olacak.”

Rûdaw’ın “Taraflar arasında diplomatik ilişkilerin başlaması için belirlenen ortak şartlar var mı” sorusu üzerine eş-Şehade, “Hepimizin de duyduğu gibi Türk yetkililer sürekli teröre karşı mücadeleye vurgu yapıyor. Erdoğan son günlerde yaptığı bir açıklamada, Suriye ve Türkiye’ye karşı planlar olduğunu ve bu planın aktörlerinin de ABD, koalisyon güçleri ve Suriye Demokratik Güçleri olduğunu söyledi. Biz de bölgede terör olduğunu biliyoruz. IŞİD, Nusra Cephesi ve bütün radikal gruplar da bu terörün birer parçasıdır” dedi.

‘Özerklikte ısrar ederse YPG ile savaşırız’

Eş-Şahade’ye Suriye’nin SDG (YPG)’ye karşı Türkiye ile işbirliği yapmaya hazır olup olmadığı Türkiye’nin olası bir müdahalesinin desteklenip desteklenmeyeceği de soruldu. Eş-Şahade şunları kaydetti: “Konu aslında böyle değil. SDG, ABD ile işbirliği yaparak Suriye topraklarının bir parçasını ele geçirmiş durumda. Amaçları küçük bir devlet kurmaktır. SDG kendisini Suriye’ye ait görürse Suriye devleti de onları her açıdan korur, savunur. Ama otonom bir yönetim kurarak Suriye’yi parçalamak isterse o zaman farklı olur. Kendisini Suriyeli gören herkesi korumaya hazırız. İster Kürt olsun, ister Hristiyan. Ama bu çerçeveden çıkar ve ABD ile ortaklık kurar, kendine bağımsız bir devlet kurmak isterse, Türkiye’den bağımsız biz de, Suriye halkı da onlara karşı savaşırız. Ama Suriye’nin yanında olurlarsa Arap, Kürt, yekvücut oluruz.”

‘Şam ayrılığı kabul etmeyecek’

“Açık ve şeffaf bir şekilde söylüyorum; SDG Suriye hükumetinden ayrılmak ister, devlet ile savaşır ve ABD ile işbirliği yaparak petrol kuyularını ele geçirmeye devam ederse, Suriye hükumeti bunu kabul etmeyecektir. Türkiye ister içinde olsun ister olmasın. Konu açıktır. Suriye’nin yanında olanlar korunacak, savunulacaktır ama Suriye’yi bölmek ve sistemini parçalamak isteyenlere karşı da her türlü mücadele verilecektir.”

Eş-Şahade, Suriye hükumetinin YPG ile anlaşmak için şartlarının neler olduğuna ilişkin bir soru üzerine şöyle konuştu: Suriye diyalog ve müzakere için hazırdır. SDG otonomi fikrinden vazgeçerse, onlar da bu toplumun bir parçasıdır, hakları ve görevleri vardır, onlara da diğer tüm Suriye vatandaşları gibi davranılacaktır. Fakat ülkeyi bölmek için ABD ile işbirliği yaparlarsa o artık farklı olur. Kürt kardeşlerimizin bir takım talepleri olabilir ve Suriye hükumeti bunları uygulamak için onlarla müzakereler yapabilir.”

‘Şam kendisi saldıramıyor ama…’

Öte yandan, YPG’nin siyasi kanadı PYD’nin yönetim kurulu üyesi Ahmed Hoca, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, Rusya’nın TSK operasyonuna yeşil ışık yaktığını söyledi: “Rusya Türkiye’ye savaş uçakları, insansız hava araçları (İHA) ve obüsler ile saldırmasına izin vermiş durumda. Saldırıların dozunun yükselmesi Putin’in zımnen Erdoğan’a, Suriye’nin kuzeydoğusuna bu tür saldırılar için yeşil ışık yaktığını gösteriyor. Bunun amacı, SDG ve Özerk Yönetim’e baskı yaparak Kürtlerin haklarını almasını engellemektir.”

Suriye yönetiminin Özerk Yönetim’in kontrolündeki bölgelere doğrudan bir saldırıyı göze alamayacağını söyleyen PYD yetkilisinin değerlendirmesi şöyle: “Suriye rejimi bu bölgenin sahip olduğu savunma ve teşkilat gücü nedeniyle kendisi saldırmayı göze alamayacaktır, ancak Şam gizli güvenlik anlaşmaları uyarınca Türkiye’nin saldırılarından razı ve memnundur.”

ORTADOĞU

Hamaney: Vatandaşların neden sandığa gitmediği araştırılmalı

Yayınlanma

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, 28 Haziran’da yapılan cumhurbaşkanı seçiminde rekor düşük katılımın ardından yaptığı açıklamada oy kullanmayan yüzde 60’lık kesimin ülke yönetimine karşı olduğunu düşünmenin doğru olmadığını söyledi.

İran devlet televizyonuna göre, Hamaney, başkent Tahran’daki konutunda Şehid Mutahhari İlahiyat Yüksekokulunun yöneticilerini kabul ettiği toplantıda konuşma yaptı.

Hamaney’in gündeminde geçen hafta yapılan tarihin en düşük katılımlı cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. Uzmanlar katılımın düşük olmasının siyasete duyulan hayal kırıklığının bir göstergesi olduğunu düşünürken Hamaney, “Seçimlerin ilk aşamasına katılım beklenenden az ve tahminlerin aksine gerçekleşti. Bunun nedenleri, siyasetçiler ve sosyologlar tarafından araştırılmalıdır” dedi.

Oy kullanmayan yüzde 60’lık kesime işaret eden Hamaney, “Bazı insanlar, bazı yetkilileri ve hatta İslami sistemi sevmeyebilir ancak oy vermeyen herkesin bu kişilerle aynı fikri paylaştığı düşüncesi tamamen yanlıştır” ifadelerini kullandı.

Hamaney, “İslam’ı, İslam Cumhuriyeti’ni seven ve ülkenin kalkınmasını isteyenler, bunu seçimlere katılarak göstermelidir. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci aşaması çok önemli” değerlendirmesinde bulundu.

Anayasayı Koruyucular Konseyinin reformist adayların birçoğunu elemesinin halkın sandığa gitme oranını düşürdüğü yaygın olarak kabul ediliyor. Bu durum, rejimin meşruiyeti ve halk ile arasının açılması tartışmalarına yol açıyor.

Geçen hafta cuma günü yapılan 14’üncü dönem cumhurbaşkanı seçiminde adaylardan hiçbiri yüzde 50’yi geçemeyince seçimi önde tamamlayan reformist aday Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakâr aday Said Celili, ikinci tura kalmıştı.

Yüzde 40 katılım oranıyla ülke tarihindeki en düşük katılımlı cumhurbaşkanı seçimi olan birinci turda Pezeşkiyan, oyların yüzde 42,5’ini alırken Celili’nin oyu yüzde 38,6 oldu.

İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanı seçildiği Haziran 2021 seçimlerinde ülke genelinde katılım yüzde 48,8 idi. 1 Mart’ta düzenlenen genel seçimlerde katılım oranı daha da geriledi ve ülke genelinde yüzde 41’e düştü.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail ve BM’den “Starlink” girişimi

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler, yardım çalışmalarının devamı için Gazze’de Starlink internet uydularını kullanmak amacıyla İsrail ile görüşmeler yürütülüyor. Hamas’ın güç kazanabileceğinden endişe duyan İsrail, BM’den bazı güvenceler istedi. BM, İsrail’in talebini yerine getirmeye hazırlanıyor.

Axios’tan Barak Ravid’in üç İsrailli ve bir BM yetkilisine dayandırdığı habere göre İsrail ve Birleşmiş Milletler (BM) Elon Musk’ın SpaceX Starlink internet sisteminin Gazze’de BM yardım görevlilerinin güvenliğini artırma planının bir parçası olarak konuşlandırılmasını müzakere ediyor.

BM, İsrail’e sistemin, Gazze’de yardım dağıtımının devam edebilmesi için gereklilik olduğunu söyledi. İsrail ise sistemin Hamas’ın eline geçmesinden ve İsrail istihbaratının, Hamas’ı izlemesini zorlaştırarak İsrail’e yönelik koordineli saldırı riskini artırmasından endişe duyuyor.

Yardım çalışanlarının İsrail hava saldırılarına hedef olması üzerinde BM, haziran ayında Gazze’deki operasyonlarının büyük bölümünü askıya aldı. Bu durum Gazze’de ihtiyaç sahibi Filistinlilere ulaşan yardım miktarında keskin bir düşüşe yol açtı ve insani krizi daha da derinleştirdi.

Axios’a konuşan İsrailli yetkililer, İsrail hükümetinin BM’nin yardım operasyonlarını askıya alma kararını BM liderliği tarafından yönlendirilen ve savaşı sona erdirmesi için İsrail üzerindeki baskıyı artırmayı amaçlayan siyasi bir hamle olarak gördüğünü söyledi. BM yetkilileri bunu özel olarak yalanladı.

ABD’li yetkililer, Biden yönetiminin taraflar arasında arabuluculuk yapmaya çalıştığını, İsrail’e BM’nin güvenlik endişelerinin gerçek olduğunu vurgularken bir yandan da bir çözüm üzerinde çalışmaya başladığını söyledi.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller geçen hafta yaptığı bir açıklamada “BM’nin insani yardım ulaştırmak için karşı karşıya olduğu bazı güvenlik sorunlarını aşmak için son birkaç gündür çeşitli BM ve İsrail hükümetinin çeşitli bileşenleri arasında bir dizi görüşmeye katıldık” dedi ancak Starlink’ten özellikle bahsetmedi.

Üst düzey bir İsrailli yetkili, konunun İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın geçen hafta Washington’a yaptığı ziyaret sırasında gündeme geldiğini söyledi.

Ardından konuyla ilgili New York’taki BM merkezinde konuyla ilgili bir dizi toplantı düzenlendiği kaydedildi. Habere göre görüşmeler sırasında BM yetkilileri sahadaki personeliyle daha sağlıklı iletişim kurabilmek için SpaceX Starlink uydu sistemini Gazze’ye yerleştirmek istediklerini söyledi. İsrailli yetkililer ise Hamas’ın geçmişte sofistike ve hassas iletişim ekipmanlarını ele geçirdiğini ve Starlink sistemini de ele geçirebileceğini söyledi. İsrail; BM’den sistemin ele geçirilmesi durumunda uzaktan devre dışı bırakılabileceği konusunda garanti istediler.

Bunun üzerine BM de sistemin uzaktan etkisiz hale getirilebileceğini göstermek ve İsrail güvenlik servislerinin endişelerini gidermek amacıyla İsrailli teknik uzmanlara sistemin sunumunu yapmak üzere İsrail’e bir ekip göndermeyi önerdi.

Axios’a konuşan üst düzey bir BM yetkilisi “BM güvenlik departmanından bir ekip, Gazze’deki BM operasyonlarıyla ilgili güvenlik konularında devam eden angajmanımızın bir parçası olarak İsrail’e gidiyor” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’den “UCM” adımı: Ben-Gvir’e “göstermelik” soruşturma

Yayınlanma

İsrail Devlet Savcısı Amit Aisman’ın, “Uluslararası Ceza Mahkemesini (UCM) memnun etmek” amacıyla Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir hakkında soruşturma açılmasına ilişkin adımlar attığı iddia edildi.

İsrail devlet televizyonu KAN’da yer alan habere göre, Aisman, Başsavcı Gali Baharav-Miara’dan “Gazze’deki Filistinlileri provoke ettiği şüphesiyle” Ben-Gvir hakkında adli soruşturma başlatılmasını istedi.

Süreci Başsavcı Miara’nın yürüttüğüne yer verilen haberde, Ben-Gvir’e yönelik soruşturma açılıp açılmayacağı hakkında henüz nihai bir karar alınmadığını, soruşturma açılması yönünde karar alınsa bile Ben Gvir’e karşı iddianame hazırlanması ihtimalinin uzak olduğuna dikkati çekildi.

Başsavcılık ofisi yetkililerinin görüşlerine yer verilen haberde, muhtemel soruşturmanın “hiçbir sonuca varmayacağı” değerlendirildi.

Uzmanlar, Devlet Savcısı Aisman’ın bu adımı “sadece UCM’yi ikna etmek için” attığını belirtti.

Haberde, Ben Gvir hakkında muhtemel soruşturmanın, “UCM’yi memnun etme ve İsrail yargı sisteminin bakanları soruşturduğunu gösterme” amacıyla başlatılan “göstermelik” bir girişim olduğuna ilişkin intibaların olduğuna yer verildi.

Ben-Gvir’den tepki

Aşırı sağcı görüşleriyle bilinen Ben-Gvir ise KAN’ın haberine ilişkin X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, “İnanılmaz. Savcı, İsrailli bir bakanı düşman ülkenin vatandaşlarını provoke etme şüphesiyle soruşturmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Ben-Gvir, İç güvenlik teşkilatı Şin-Bet (Şabak) ile başsavcılığın, “Gazze’de suikast düzenleyeceğine İsrailli bir bakana suikast düzenlemeye çalıştıklarını, bunun başarılı olmayacağını” savundu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han, 20 Mayıs’ta, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında “yakalama kararı” başvurusunda bulunduğunu bildirmişti.

Han, Netanyahu ve Gallant’ın 8 Ekim 2023’ten itibaren Gazze Şeridi’nde “savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan cezai sorumluluk taşıdığına inanmak için makul gerekçeler bulunduğunu” açıklamıştı.

Uluslararası bölgesel insan hakları mecralarında aynı şekilde Ben-Gvir hakkında da tekrarladığı provoke açıklamaları çerçevesinde benzer bir adım atılması çağrıları yükseliyor. Ben-Gvir, son olarak 30 Haziran’da yayımlanan videoda “Filistinli mahkumlar başlarından vurularak öldürülmeli” ifadelerini kullanmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English