Bizi Takip Edin

Amerika

Yüksek federal borç nedeniyle ABD’de piyasa şoku yaşanabilir

Yayınlanma

ABD Kongresi’nin bağımsız mali gözlemcisinin başkanı, hükümetin ülkenin ‘balon gibi şişen’ federal borcunu görmezden gelmesi halinde ‘Liz Truss tarzı’ bir piyasa şokuyla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu.

Kongre Bütçe Ofisi (CBO) Direktörü Phillip Swagel, ABD’nin artan mali yükünün ‘benzeri görülmemiş’ bir yörüngede olduğunu ve 2022’de Birleşik Krallık’ta sterlinin değer kaybetmesine ve Truss hükümetinin çökmesine yol açan türden bir kriz riski taşıdığını söyledi.

Swagel Financial Times’a verdiği röportajda, “Elbette tehlike, Birleşik Krallık’ın eski başbakan Truss ile karşı karşıya kaldığı, politika yapıcıların bir eylemde bulunmaya çalıştığı ve ardından bu eyleme karşı bir piyasa tepkisi olduğu durumdur,” dedi.

Swagel, ABD’nin ‘henüz o noktada olmadığını’ fakat yüksek faiz oranlarının 2026’da alacaklılara yapılacak ödemenin maliyetini 1 trilyon dolara çıkarmasıyla tahvil piyasalarının geri çekilebileceğini söyledi.

CBO’ya göre, ABD’nin federal borç yığını geçen yılın sonunda 26,2 trilyon dolara ya da gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 97’sine ulaştı.

Donald Trump’ın 2017’de yaptığı kapsamlı vergi indirimleri ve pandemi sırasında yapılan büyük teşvik harcamalarının ardından bu rakam hızla yükseldi. Trump, bu yılki başkanlık seçimlerinde Joe Biden’ı yenmesi halinde, gelecek yıl sona erecek olan vergi indirimlerini yenileme sözü verdi.

Swagel, “Mütevazı görünen, ya da belki mütevazı başlayıp daha ciddi hale gelen, bazı değişikliklerin faiz oranları ve dolayısıyla mali gidişat üzerinde aşırı büyük etkileri olma potansiyeline sahibiz,” dedi.

Truss, sert vergi kesintilerini daha fazla borçla ödeme planının geri tepmesi ve ülkenin borçlanma maliyetlerini keskin bir şekilde yükseltmesinin ardından Birleşik Krallık Başbakanı olarak sadece 45 gün görevde kalabilmişti.

Swagel’in FT’ye yaptığı açıklamalar, bağımsız gözlemcinin 2054 yılında borç seviyelerinin GSYİH’nin yüzde 166’sına yükseleceğini gösteren yeni uzun vadeli ekonomik projeksiyonlar yayınlamasından bir gün sonra geldi.

Fitch, ‘yüksek ve artan genel hükümet borç yükü’ konusundaki endişelerini gerekçe göstererek geçen yıl ABD’nin AAA olan notunu düşürmüştü. Moody’s de ABD’nin notunu hâlâ AAA olarak değerlendiriyor fakat geçtiğimiz kasım ayında görünümünü durağandan negatife çevirdiğini açıkladı.

Committee for a Responsible Federal Budget [Sorumlu Federal Bütçe Komitesi] isimli düşünce kuruluşu, Trump’ın vergi indirimlerini yenilemesi halinde 2026 ile 2035 yılları arasında federal borca 5 milyon dolar daha ekleneceğini söyledi.

CBO’nun tahminleri önümüzdeki 10 yıl boyunca açıkların yüzde 6 civarında seyredeceğini gösteriyor ve Trump’ın vergi indirimlerinin 2025’te sona ermesi planına dayanıyor.

Başkan George W. Bush döneminde ABD Hazinesinde görev yapan Swagel, vergi indirimleri ve Obama dönemindeki sağlık sübvansiyonlarının süresinin uzatılmasına ilişkin tartışmalar nedeniyle önümüzdeki yılın ‘özellikle maliye politikası açısından’ önemli olacağını söyledi.

CBO’nun bu hafta yayınladığı tahminlere göre borç/GSYİH oranı 2029 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın en yüksek seviyesi olan yüzde 116’yı aşacak ve Swagel bu durumu ‘eşi benzeri görülmemiş’ olarak nitelendirdi.

Swagel, “İkinci Dünya Savaşı sırasında biriken borç, büyük ölçüde savaşan insanların nesli içinde geri ödendi. Bugün yaratılan mali yükler mevcut neslin taşıyacağı yükler değil,” dedi.

Swagel, doların dünyanın rezerv para birimi olma rolünün, borç faizi ödemeleri arttıkça ABD’yi piyasa baskılarından her zaman izole etmeyeceği uyarısında da bulundu.

Swagel, “Yabancılardan borç almamız gerekiyor, çünkü yabancı sermaye ABD’de faiz oranlarının düşük kalmasına yardımcı oluyor. Fakat bunun iki yönü var; denizaşırı ülkelere akan nakit, milli geliri kaybetmemiz anlamına geliyor. Öte yandan, borç alabileceğimiz sermayenin gelmemesi daha da kötü olur,” dedi.

Amerika

Trump, Signal skandalını ortaya çıkaran Goldberg ile görüşecek

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Signal sohbet skandalının ardından The Atlantic’in genel yayın yönetmeni Jeffrey Goldberg ile röportaj yapmak üzere bir araya geleceğini söyledi.

Goldberg, üst düzey Beyaz Saray yetkililerinin yer aldığı grup sohbetine yanlışlıkla eklendiğini ortaya çıkardıktan sonra, Trump yönetiminin hassas bilgileri ele alma yeteneğinin sorgulanmasına yol açtı.

Trump, Truth Social’da yaptığı paylaşımda, “Bu röportajı meraktan ve kendimle rekabet etmek için yapıyorum, sadece The Atlantic’in ‘doğru’ olup olmadığını görmek için,” dedi.

The Atlantic muhabirleri Michael Scherer ve Ashley Parker da röportaja katılacak. Parker ve Scherer, Trump yönetimi hakkındaki haberleri derinleştirmek için Ocak ayında The Atlantic’e katıldı. İkisi de daha önce Washington Post’ta çalışıyordu.

ABD’de ‘Signalgate’ skandalı büyüyor

Trump, röportajın “Bu yüzyılın en önemli başkanı” başlığını taşıyacağını söyledi. Başkan, “Benim bakış açıma göre, ne kadar kötü olabilir ki, ben KAZANDIM!” diye yazdı.

Goldberg, mart ayında Trump yönetiminin üst düzey yetkililerinin Yemen’deki hava saldırılarını tartıştığı ve planladığı bir sohbet grubuna eklenmişti.

Beyaz Saray, mesajların gerçekliğini doğrulamış, fakat Goldberg’in haberinin doğru olduğunu reddetmişti.

Goldberg, ulusal güvenlik gerekçesiyle başlangıçta mesaj dizisindeki bazı ayrıntıları açıklamakta tereddüt etmişti, fakat Beyaz Saray, mesajların gizli bilgi veya savaş planları içermediğini açıkladıktan sonra sohbetin tamamını yayınladı.

Olay, Savunma Bakanı Pete Hegseth’e yönelik eleştirileri ateşledi, özellikle de Hegseth’in Yemen’deki saldırılarla ilgili bilgileri ayrı bir Signal sohbetinde eşi, kardeşi ve kişisel avukatıyla da paylaştığı haberler çıktıktan sonra.

Okumaya Devam Et

Amerika

Pentagon, transseksüel askerleri tespit edecek

Yayınlanma

ABD ordusu ve Pentagon, transseksüel askerleri nasıl bulup tespit edeceklerini ve ordudan uzaklaştırmak için nasıl bir yol izleyeceklerini 30 gün içinde belirlemek zorunda.

Bu zorlu görev, askerlerin kendi kendilerini ihbar etmelerine veya meslektaşlarını ispiyonlamalarına bağlı olabilir.

Pentagon’un Çarşamba günü geç saatlerde bir davaya yanıt olarak sunduğu bir notun ardından perşembe günü Savunma Bakanlığı yetkililerine gönderilen bir memoranda, ordunun 26 Mart’a kadar “cinsiyet disforisi” (cinsel kimlik bozukluğu) teşhisi konulan veya tedavi gören askerleri tespit etmek için prosedürler oluşturması emredildi.

Ardından, bu askerleri ordudan uzaklaştırmaya başlamak için 30 gün süreleri olacak.

Bu emir, Başkan Donald Trump’un göreve başladıktan kısa bir süre sonra imzaladığı, transseksüel bireylerin orduda hizmet etmesini yasaklamaya yönelik adımları belirleyen başkanlık kararnamesini genişletiyor. Bu kararname mahkemede itiraz edilmişti.

Üst düzey bir savunma yetkilisi perşembe günü, şu anda aktif görevde, Ulusal Muhafız ve Yedek Kuvvetlerde “cinsiyet disforisi” teşhisi konulan yaklaşık 4.200 asker olduğunu düşündüklerini söyledi.

Personel meselelerini tartışmak için ismini vermek istemeyen yetkili, 2015 ile 2024 yılları arasında psikoterapi, cinsiyet kimliğini doğrulayan hormon tedavisi, cinsiyet kimliğini doğrulayan ameliyatlar ve diğer tedaviler için toplam maliyetin yaklaşık 52 milyon dolar olduğunu söyledi.

Amerikan ordusunda yaklaşık 2,1 milyon asker görev yapıyor.

Trump ve Savunma Bakanı Pete Hegseth, tıbbi durumlarının askeri standartlara uymadığını savunarak onları ortadan kaldırmak için çalışıyor.

Personel müsteşarı Darin Selnick, yeni notunda, “Cinsiyet disforisi tanısı almış, geçmişi olan veya buna uygun semptomlar gösteren bireylerin tıbbi, cerrahi ve ruh sağlığı kısıtlamaları, askerlik hizmeti için gerekli olan yüksek zihinsel ve fiziksel standartlarla bağdaşmamaktadır,” dedi.

Memorandumda, “ordunun ölümcüllüğü ve bütünlüğünün”, transseksüel personelin kendilerini tanımladıkları cinsiyete geçiş sürecinde yaşadıklarıyla “uyumsuz” olduğu iddia ediliyor ve cinsiyetin “değişmez, bir kişinin hayatı boyunca sabit” olduğu belirtiliyor.

Trump’ın başkanlık kararnamesine karşı dava açan altı transseksüel askerin avukatları, mahkeme dosyalarında, bu kararnamenin transseksüel kişilere karşı açıkça “düşmanlık” ifade ettiğini ve onları “eşit olmayan ve gereksiz” olarak nitelendirerek, diğer askerlerin ve halkın gözünde onları aşağıladığını savundu.

İnsan Hakları Kampanyası’nın hukuk işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Sarah Warbelow, yeni politikanın askerleri zor durumda bıraktığını ve transseksüel askerleri kendilerini ifşa etmeye zorladığını söyledi.

Warbellow, “Birdenbire kendinizi ifşa etmek zorunda kalacaksınız. Diğer insanlar sizi ifşa etmek zorunda kalacak. Eğer orduda transseksüel olduğunuzu bilen bir en iyi arkadaşınız varsa, bu yeni yönergeye göre, o arkadaşınız, eğer transseksüel bir kadınsanız, bugünden itibaren size [erkek kişi zamiri] ‘o’ ve ‘efendim’ diye hitap etmek zorunda kalacak,” dedi.

Askerler, “arkadaşlarının güvenliği ile doğrudan emirlere uymamak arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyor” diyen Warbelow, transseksüel askerlerin, kendilerini ifşa etmemeleri halinde cezalandırılabileceklerini bildikleri için kendilerini ifşa etme baskısı hissedebileceklerini de sözlerine ekledi.

Perşembe günü, ABD yetkilileri, ilk rakamlara göre Donanmada yaklaşık 600, Kara Kuvvetlerinde 300 ila 500 ve Deniz Piyadelerinde 50’den az transseksüel askerin hızlı bir şekilde tespit edilebileceğini söyledi. Yetkililer, bireylerin örneğin belgelenmiş tıbbi tedavilerle tespit edilebileceğini ve bu sayının muhtemelen artacağını kabul etti.

Fakat yetkililer, bazı askerlerin geçiş sürecinden sonra orduya katılmış olabileceği ve kendilerini tanımlayabilecek tıbbi veya cerrahi işlemlerden geçmemiş olabileceği için ilk rakamların gerçek toplam rakamların altında olabileceğini belirtti.

Yetkililer ayrıca, kayıtlardan neyi ayırt edebilecekleri ve neyi rapor edebilecekleri konusunda sağlık gizliliği yasalarıyla sınırlı olabilecekleri konusunda uyarıda bulundu.

LGBT konularını araştıran Palm Center tarafından 2018 yılında yapılan bağımsız bir araştırmada, 2 milyondan fazla askerin arasında tahmini 14.000 transseksüel asker olduğu tahmin edildi.

Pentagon’un yeni politikası iki istisna öngörüyor: Askere alınmak isteyen transseksüel personel, savaş faaliyetlerini doğrudan desteklediğini vaka bazında kanıtlayabilirse veya cinsiyet disforisi teşhisi konmuş mevcut bir asker, belirli bir savaş ihtiyacını desteklediğini ve kimlikle özdeşleştirdiği cinsiyete geçiş yapmadığını kanıtlayabilir ve 36 ay boyunca “klinik olarak önemli bir sıkıntı yaşamadan” biyolojik cinsiyetinde istikrarlı olduğunu kanıtlayabilirse.

Cinsiyet disforisi, bir kişinin biyolojik cinsiyeti ile cinsiyet kimliği uyuşmadığında ortaya çıkıyor.

Muafiyet verilmesi durumunda, başvuru sahibi tuvaletler, yatakhaneler ve hatta “efendim” veya “hanımefendi” gibi resmi hitaplarda sadece biyolojik cinsiyetinin tanınması gibi bir durumla karşı karşıya kalacak.

Warbelow, transseksüel askerlerin, askerlik hizmetlerini etkileyebilecek herhangi bir adım atmadan önce, ordudan ve komutanlarından ek açıklama beklemeleri gerektiğini söyledi ve devam eden davaların bu politikayı etkileyebileceğini de belirtti.

Okumaya Devam Et

Amerika

Kokainin yasallaşmasını savunan Kolombiya liderine bağımlılık suçlaması

Yayınlanma

Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva, ülkenin Devlet Başkanı Gustavo Petro’yu uyuşturucu bağımlısı olmakla suçladı. Leyva, suçlamasını Petro’nun Haziran 2023’teki Paris ziyareti sırasında iki gün boyunca ‘kaybolmasına’ dayandırırken, Petro daha önce yaptığı açıklamada tek bağımlılığının kahve olduğunu belirtmişti.

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, ülkenin eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva tarafından uyuşturucu bağımlısı olmakla suçlandı.

Leyva’nın suçlaması, Petro’nun kısa süre önce kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yapmasının ardından geldi.

Petro, kokainin “viskiden daha kötü olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini savunmuştu.

Petro’nun kendisi ise daha önce tek bağımlılığının kahve olduğunu söylemişti.

Levya’ya göre, bu suçlamanın temelinde Petro’nun Haziran 2023’te Kolombiya heyetinin Fransa’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında Paris’te iki gün boyunca “kaybolması” yatıyor.

Financial Times gazetesinin aktardığına göre eski Dışişleri Bakanı, X platformunda yayımladığı açık mektupta, “İşte Paris’te uyuşturucu sorunlarınız olduğunu doğrulayabildim. Maalesef iyileşmeniz gerçekleşmedi,” diye yazdı.

Hangi uyuşturucudan bahsettiğini belirtmeyen Leyva, Ağustos 2022’den itibaren yaklaşık iki yıl boyunca Petro’nun ilk dışişleri bakanı olarak görev yapmıştı.

Mektubunda, “Çok sık yalnızlık, endişe, depresyon ve üstesinden gelmesi zor diğer durumlar yaşadığınız iyi biliniyor,” ifadelerini kullandı.

Daha önce, Kasım 2023’te araştırmacı gazeteci María Jimena Duzán, Petro’nun “sık sık ortadan kaybolmasının” gizli tutmak istediği bir bağımlılıktan kaynaklandığını yazmıştı.

Petro, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Tek bağımlılığım sabahları içtiğim kahve,” diye yanıt vermişti.

Devlet Başkanı, önemli toplantılara sık sık geç kalması veya katılmaması, hatta bazen günlerce kamuoyunun gözünden kaybolmasıyla biliniyor.

Şubat ayında Petro, ülkede kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yaparak, kokainin “viskiden hiçbir farkı olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini belirtmişti.

Bundan önce, Kolombiya İçişleri Bakanı Armando Benedetti de kendi uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelesini anlatmıştı.

Kolombiya, dünyanın en büyük kokain üreticisi ve Petro’nun devlet başkanlığı döneminde bu uyuşturucunun üretim hacimleri son yirmi yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi istatistiklerine göre, 2023 yılında Kolombiya’da 2 bin 664 ton saf kokain üretildi (bir önceki yıla göre yüzde 53 artış).

Ülkede kokain yapımında kullanılan koka bitkisinin ekim alanı 253 bin hektara yükselerek neredeyse Lüksemburg’un yüzölçümüne ulaştı.

Petro, Ağustos 2022’de devlet başkanlığı görevine başladı. Sol ve merkez sol siyasi güçleri bir araya getiren “Kolombiya İçin Tarihi Pakt” ittifakından aday olan Petro, ikinci tur seçimlerini az farkla kazanmıştı.

Kolombiya’da yerel seçimlerde Başkan Petro’ya darbe

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English