Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Zelenskiy: Enerji tesislerine saldırılmaması savaşın sıcak aşamasını sona erdirmek için ilk adım olabilir

Yayınlanma

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Rusya ve Ukrayna’nın enerji altyapısına saldırmayı durdurmalarının savaşın sıcak aşamasını sona erdirebileceğini söyledi. Ayrıca, ABD seçimlerinin sonucunun Rusya’nın müzakere kararı üzerinde belirleyici olabileceğini ifade etti.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Rusya ve Ukrayna’nın birbirlerinin enerji altyapısına saldırmaktan kaçınmasının, savaşın sona ermesine yönelik önemli bir adım olabileceğini belirtti.

Zelenskiy, Financial Times‘a verdiği demeçte, “Enerji güvenliği konusunda bir anlaşma sağlanabilir. Yani, biz onların enerji altyapısına saldırmayacağız, onlar da bizimkine saldırmayacak. Bu, savaşın sıcak aşamasını sona erdirebilir mi? Evet, ben böyle düşünüyorum,” dedi.

Zelenskiy, Rusya ile enerji tesislerine ve Karadeniz’deki ticaret gemilerine yönelik saldırılardan kaçınılmasına dair anlaşmaların, Moskova’nın savaşı sonlandırma niyetinde olduğuna dair bir sinyal olabileceğini söyledi.

Ancak Devlet Başkanı, Rusya’nın bu noktada müzakerelere açık olup olmayacağının büyük ölçüde “ABD seçimlerinin sonucuna bağlı” olduğunu vurguladı.

Ağustos ayında Washington Post, Moskova ve Kiev’in enerji altyapısına yönelik karşılıklı saldırıları sona erdirmek için “gizli” görüşmeler yapmayı planladığını bildirmişti.

Görüşmelere aracılık eden ülke ise Katar’dı. Ancak gazeteye göre Ukrayna’nın, Rusya’nın Kursk oblastını hedef alan saldırılar nedeniyle Rusya görüşmeleri erteledi ve “biraz daha zamana ihtiyaç duyduğunu” ifade etti.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Sergey Şoygu da bu görüşmeleri doğruladı. “Türkiye bize… Enerji tesislerine, nükleer enerji tesislerine ve Karadeniz’deki ticari gemilere saldırmamayı teklif etti. Başkanımız bu konuda bir karar aldı ve ‘Evet, böyle bir karar alalım’ dedi,” şeklinde konuştu. Fakat Şoygu, böyle bir anlaşmayı reddeden tarafın Ukrayna olduğunu dile getirdi.

Bu bağlamda, Zelenskiy, Rusya ile herhangi bir müzakere başlatmak için Ukrayna temsilcilerinin yetkilendirilmesi gerektiğini belirtti.

“Bu yetkiyi kimseye vermedim,” diyen Zelenskiy ayrıca, savaşı sona erdirmenin tek yolunun Ukrayna’nın NATO’ya davet edilmesi olduğunu savundu.

Devlet Başkanı, “Diplomatik seçeneklerimizi güçlendiren bir davet olmadan, savaşın sonlanması için çok güçlü olamayız,” diye ekledi.

Kremlin: Zelenskiy, NATO’nun Ukrayna’daki varlığını resmileştirmeye çalışıyor

DİPLOMASİ

IMF: Ukrayna’daki savaş 2026’ya kadar sürebilir

Yayınlanma

IMF, Ukrayna’daki savaşın 2026’ya kadar sürebileceğini öngördü ve savaşın Ukrayna ekonomisi üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekti. Ayrıca Ukrayna’nın borç/GSYİH oranının hızla artabileceği ve G7 ülkelerinin 50 milyar dolarlık finansman desteğinin kritik önemde olduğu vurgulandı.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Ukrayna’daki savaşın 2026 yılına kadar devam edebileceğini tahmin ediyor.

IMF’nin internet sitesinde yapılan açıklamada, geçen yıl hazırlanan olumsuz senaryoya göre çatışmaların 2024 yılı sonunda biteceği öngörülmüştü. Ancak bu yılki tahminler, savaşın 2026 yılının ortalarına kadar sürebileceğine işaret ediyor.

Fon, Kiev’in Batılı ülkelerden aldığı desteğin yanı sıra enerji güvenliği konusundaki büyük risklere dikkat çekiyor.

Açıklamada, “Ukrayna’daki savaş, ekonomik, sosyal ve insani anlamda giderek artan zararlara yol açıyor. Enerji altyapısına yönelik saldırılar, ciddi ekonomik kayıplara neden oldu ve geleceğe dair belirsizlik sürüyor. Savaşın 2024’te de devam etmesi, harcamalar üzerinde baskı oluşturacak ve ek finansman ihtiyacını gündeme getirecek,” ifadelerine yer verildi.

Savaşın uzaması, Ukrayna hükümetini 2025 bütçesinde savunma harcamalarını planlanandan daha fazla artırmaya zorluyor.

Ülkede yaşanan ciddi sosyal ve ekonomik sorunların yanı sıra artan seferberlik, işgücü sıkıntısına neden oluyor.

IMF’ye göre, şu ana kadar hem ülke içinde hem de mülteci durumundaki insanlar arasında 10,3 milyondan fazla kişi yerinden edilmiş durumda. Ayrıca, gıda güvensizliği ülke nüfusunun yaklaşık beşte birini etkiliyor.

Borç ve büyüme tahminleri kötüleşiyor

IMF’nin tahminlerine göre, Ukrayna’nın borç/GSYİH oranı gelecek yıl yüzde 100’ü aşabilir ve olumsuz senaryolarda bu oran 2029 yılına kadar yaklaşık yüzde 300’e kadar yükselebilir.

Ekonomik büyüme beklentileri de aşağı yönlü revize edildi. IMF, Ukrayna’nın 2025 yılı için GSYİH büyüme tahminini yüzde 2,5’e düşürdü.

Bu oran, savaştan önce yüzde 3,4 olarak öngörülmüştü; bu yıl ise yüzde 3 olarak gerçekleşmişti.

Enflasyonun ise 2025’te yüzde 9 seviyelerinde olacağı tahmin ediliyor ki bu, savaş öncesi dönemdeki yüzde 9,4 oranına oldukça yakın.

IMF, Ukrayna hükümetine vergi reformlarını sürdürmeleri çağrısında bulunurken, G7 ülkelerinin Kiev’e 50 milyar dolarlık çok yıllı ve istikrarlı finansman sağlamasının kritik olduğunu vurguluyor.

Fon, “G7’nin Ukrayna için başlattığı Olağanüstü Gelir Hızlandırma Kredileri (ERA) girişimiyle sağlanacak 50 milyar dolarlık çok yıllı finansman, Ukrayna’nın artan finansman ihtiyaçlarının karşılanması açısından hayati önem taşıyor,” değerlendirmesini yaptı.

Rusya’nın dondurulan varlıkları konusundaki çıkmaz

Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin ardından Batılı ülkeler, Rusya Merkez Bankası’na ait 280 milyar avro değerindeki varlıkları bloke etti.

Bu varlıkların üçte ikisinden fazlası, Belçika merkezli Euroclear’da tutuluyor. Rusya Maliye Bakanı Anton Siluanov, bu dondurulan varlıkların 2022 yılında yaklaşık 300 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor.

Bloomberg‘e göre, bu varlıklar yılda 3 ila 5 milyar avro getiri sağlıyor.

Ön anlaşmalara göre, ABD ve AB’nin her biri 20 milyar dolar alacak, geri kalan 10 milyar dolar ise İngiltere, Japonya ve Kanada arasında bölüştürülecek.

Fakat Washington, Rus varlıklarının AB’de uzun süre dondurulacağına dair garanti istiyor. Bu varlıkların dondurulması, şu anda her altı ayda bir, 27 AB üye ülkesinin oybirliği ile yeniden değerlendiriliyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Almanya ve Birleşik Krallık’tan “dönüm noktası” niteliğinde savunma anlaşması

Yayınlanma

Alman ve İngiliz savunma bakanları, Britanya’nın AB ile yakınlaşmasının bir parçası olarak ocak ayında yapılacak büyük ikili anlaşma öncesinde, uzun zamandır beklenen daha yakın bir askeri işbirliği anlaşmasını bugün (23 Ekim) imzalayacak.

Birleşik Krallık Savunma Bakanı John Healey, Alman mevkidaşı Boris Pistorius’a, İşçi Partisi’nin iktidara gelmesinden sonraki dört ay içinde işbirliği anlaşmasını imzalayacağı sözünü vermişti. İki bakan temmuz ayındaki ilk görüşmelerinde bu taahhüdü bir kez daha teyit etmişti.

Ortaya çıkan “Trinity House Anlaşması” iki ülke arasında türünün ilk örneği ve Pistorius’un bugünkü Londra ziyaretinde resmen imzalanacak.

“Trinity House Anlaşması Almanya ile ilişkilerimizde bir dönüm noktasıdır ve Avrupa’nın güvenliğinin güçlendirilmesinde önemli bir adımdır,” diyen Healey, anlaşmanın Almanya’nın silahlı kuvvetleriyle işbirliğini “daha önce görülmemiş seviyelere” taşıyacağını da sözlerine ekledi.

Baltık’ta kalıcı asker konuşlandırma; Kuzey Denizini Rusya’ya kapatma

Bakanlıklar arasındaki anlaşma, başta insansız hava araçları ve uzun menzilli silahlar olmak üzere yeni savunma ürünlerinin geliştirilmesinde daha fazla işbirliği yoluyla tedariklerini birbirine bağlayacak hükümler içeriyor.

İki ülke NATO birliklerini Litvanya ve Estonya’da kalıcı olarak konuşlandırmayı planlarken, ortak askeri tatbikatlar yapma ve bölgesel güçlerini birbirine bağlama konusunda da anlaştılar.

İki ülke ayrıca Rus sabotajı korkusuyla Kuzey Denizinin deniz dibindeki kritik su altı altyapısını korumak için birlikte çalışacak. Alman P8 uçakları, Kuzey Atlantik’in korunmasına yardımcı olmak üzere İskoçya’daki Lossiemouth hava üssünden zaman zaman operasyonlara başlayacak.

“Avrupa’ya yönelik yeni İngiliz yönelimi”

Almanya Savunma Bakanlığı, Ukrayna savaşı nedeniyle gergin bir güvenlik durumunun yaşandığı bir ortamda anlaşmayı “Birleşik Krallık’ın Avrupa’ya yönelik yeni yöneliminin bir ifadesi” olarak selamladı.

Bakanlıklar yeni ortak projelerin diğer müttefiklere ve AB ortaklarına da açık olduğunu vurgularken Fransa’yı da açıkça zikrettiler.

2010 Lancaster House anlaşmaları aracılığıyla Britanya ordusu Fransa’ya halihazırda bağlanmıştı ve Healey bu anlaşmaların Trinity House anlaşmasını örnek aldığını söyledi.

Fakat bu anlaşma, Britanya ile Almanya arasında savunma işbirliğinin ötesine geçecek kapsamlı bir ikili güvenlik anlaşmasının sadece öncüsü niteliğinde.

Alman Savunma Bakanlığına göre, iki ülke liderlerinin katılımıyla müzakere edilen anlaşmanın önümüzdeki yılın ocak ayında imzalanması bekleniyor.

Pazar günü Trinity House Anlaşmasını ilk kez haberleştiren The Times’a göre Birleşik Krallık de önümüzdeki yıldan itibaren AB ile benzer şekilde kapsamlı bir anlaşma müzakere etmeye çalışıyor.

Böyle bir anlaşma savunma, istihbarat paylaşımı, enerji ve düzensiz göç konularını kapsayacak.

Rheinmetall anlaşma kapsamında Britanya’da üretim yapacak

Alman silah tekeli Rheinmetall, Berlin ve Londra arasında askeri işbirliğini derinleştirmeyi ve Ukrayna’ya desteği güçlendirmeyi amaçlayan kapsamlı yeni bir savunma anlaşmasının parçası olarak Britanya’da silah namlusu üretecek.

Yeni fabrika, Ukrayna savaşının stokları tüketmesi ve mevcut tedarik zincirlerinin yetersizliğini ortaya koymasının ardından Kiev’i destekleyenlerin topçu ve mühimmat üretimini artırmak için dünya çapında başlattığı girişimin bir parçasını oluşturacak.

Yeri henüz belirlenmeyen tesis, 2027 yılından itibaren topçu parçaları ve ana muharebe tankları için, özellikle de 120 mm toplar ve 155 mm obüsler ile İngiliz Challenger 3 tankı için namlu üretmeye başlayacak.

Bu, topçu namlularının on yıl sonra ilk kez Britanya’da üretilmesi anlamına gelecek ve Sheffield Forgemasters tarafından üretilen çelik bileşenler kullanılacak.

Rheinmetall İcra Kurulu Başkanı Armin Papperger Financial Times’a yaptığı açıklamada şirketin Birleşik Krallık’taki yatırımının “İngiltere’nin hem ulusal hem de küresel güvenliği koruyan savunma teknolojilerinin geliştirilmesi ve üretilmesinde lider olmaya devam etmesini” sağlayacağını söyledi.

Almanya’nın en büyük savunma şirketi, bir gün Birleşik Krallık’ta da mühimmat için patlayıcı barut üretmeyi “hayal edebileceğini” söyledi ve müşterilerinin “bağımsız kapasitelerini” artırmaya çalıştığını sözlerine ekledi.

Rheinmetall, yeni top namlusu tesisinin ötesinde, halihazırda İngiltere’de ürettiği Challenger 3 tankı ve Boxer zırhlı aracının yeni versiyonları üzerinde İngiliz şirketleriyle daha fazla ortak çalışma planlıyor. Ayrıca insansız hava araçları ve Alman Sea King helikopterlerinin silahlandırılması konusunda da işbirliği planları var.

İngilizler, Almanların Ankara’ya Eurofighter satışına yeşil ışık yakmasını bekliyor

Anlaşma, İngiliz tarafı için kilit bir konu olan silah ihracatı konusunda herhangi bir anlaşma içermiyor.

Almanya geçmişte Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelere ortak üretilen silahların ihracatını engellemiş, bu da İngiliz BAE Systems’in savaş uçağı ürettiği konsorsiyum gibi ortaklıkları etkilemişti.

Almanya’nın muhalefeti son zamanlarda yumuşadı ve Berlin bu yılın başında Riyad’a Eurofighter Typhoon ihracatı için yeşil ışık yaktı. 

Jetin Türkiye’ye satışı konusunda da teknik görüşmeler başladı. İngiliz yetkililer, cumartesi günü İstanbul’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelen Scholz’un Ankara ile bir anlaşma yapılmasına onay vereceği konusunda umutlu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Hint akademisyen Harici’ye değerlendirdi: ‘BRICS, Hindistan-Çin gerilimini yatıştıran bir platform’

Yayınlanma

Delhi Üniversitesi Doğu Asya Çalışmaları’nda öğretim üyesi olan Doç. Dr. Rajiv Ranjan BRICS Zirvesine ilişkin Hindistan’ın beklentilerini Harici’ye değerlendirdi: “Hindistan-Çin rekabetinin ya da anlaşmazlıklarının BRICS’i zayıflattığını düşünmek bence yanlış. BRICS, 2017’deki Xiamen Zirvesi’nden 2024 Kazan Zirvesi’ne kadar Hindistan ve Çin arasındaki gerilimi yatıştıran uluslararası platformlardan biri olarak öne çıkmaktadır. Hindistan-Çin gerginliği BRICS’i hiçbir şekilde etkilememiştir.”

Batı, Rusya’nın ev sahipliğinde Kazan’da başlayan 16. BRICS Zirvesi’ndeki ‘anlaşmazlık’ noktalarına gözünü dikmişken, grupta aralarındaki anlaşmazlık ve çatışma ile öne çıkan iki rakip ülke Çin ve Hindistan’dan önemli bir adım geldi.

Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, belirli bölgelerde askeri devriye anlaşmasının durumu 2020’deki ölümcül sınır çatışmasından önceki hale getirdiğini belirterek, Çin ile olan “uzaklaşma sürecinin” tamamlandığını söyledi. Pekin, iki tarafın “diplomatik ve askeri kanallar aracılığıyla ilgili sınır sorunları üzerinde yakın iletişim” sonucunda “bir çözüme ulaştığını” doğruladı.

Bu, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasında Kazan’da yapılacak bir görüşmeye zemin hazırlayacak bir gelişme olarak değerlendirildi. Bu görüşmenin Xi ve Modi’nin, iki ülke ilişkilerinde kalıcı bir gerginlik yaratan 2020 çatışmasından bu yana ilk resmi görüşmeleri olması bekleniyor.

Zirve öncesi Batılı uzmanlar tarafından yapılan değerlendirmelerde, özellikle de iki ülke arasındaki çatışmaya dikkat çekilerek, BRICS’in ortak bir tutum geliştirmesinin ve ortak bir tavır sergilemesinin zor olduğu ifade edilmişti. Ancak bu gelişmenin aksine, BRICS’in üye ülkeler arasındaki çatışmaların çözümünde olumlu bir rol oynadığını gösteriyor.

‘BRICS dünyayı doğru yola sokmak için olumlu rol üstlenebilir’

Modi çarşmaba günü yaptığı BRICS konuşmasında, Rusya-Ukrayna ihtilafının barışçıl müzakereler yoluyla çözülmesi çağrısında bulunarak Hindistan’ın savaşı değil diyalog ve diplomasiyi desteklediğini söyledi. Savaşlar, ekonomik belirsizlik, iklim değişikliği ve terörizm gibi acil sorunlarla ilgili endişelerini dile getirerek BRICS’in dünyayı doğru yola sokmak için olumlu bir rol oynayabileceğini vurguladı.

Başbakan ayrıca terörizmle mücadelede küresel çabaların ortaklaştırılması ve bu tehditle mücadelede “çifte standart” olmaması gerektiğini ifade etti. “Terörizm ve terörün finansmanıyla mücadele edebilmek için herkesin tek yürek ve kararlı desteğine ihtiyacımız var. Bu ciddi konuda çifte standarda yer yoktur” dedi.

‘Batı’ya alternatif olma değil, kurumları reforme etme hedefi’

Modi, Hindistan’ın yeni ülkeleri ortak ülkeler olarak BRICS’e kabul etmeye hazır olduğunu söyledi. “Bu bağlamda, tüm kararlar fikir birliği ile alınmalı ve BRICS kurucu üyelerinin görüşlerine saygı gösterilmelidir” dedi.

Başbakan ayrıca BM Güvenlik Konseyi ve diğer küresel organlarda reform yapılmasını istedi.

“BM Güvenlik Konseyi, Çok Taraflı Kalkınma Bankaları ve DTÖ gibi küresel kurumlardaki reformlar konusunda zamana bağlı bir şekilde ilerlemeliyiz” dedi.

Modi grubun Batı merkezli kurumlara alternatif gösterilmesi ile ilgili tartışmalara da değinerek, “BRICS’teki çabalarımızı ilerletirken, bu örgütün küresel kurumları reforme etmek isteyen bir örgüt olarak algılanmak yerine, onların yerini almaya çalışan bir örgüt imajı kazanmamasını sağlamaya dikkat etmeliyiz” dedi.

Modi ayrıca Küresel Güney ülkelerinin umut, istek ve beklentilerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini savundu. “Farklı bakış açıları ve ideolojilerin bir araya gelmesiyle oluşan BRICS gruplaşması dünya için bir ilham kaynağıdır ve olumlu işbirliğini teşvik etmektedir” dedi.

“Çeşitliliğimiz, birbirimize duyduğumuz saygı ve uzlaşı temelinde ilerleme geleneğimiz işbirliğimizin temelini oluşturuyor” diye ekledi.

BRICS’in Hindistan için anlamını ve önemini, Kazan Zirvesi’nden Yeni Delhi’nin beklentilerini, Delhi Üniversitesi Doğu Asya Çalışmaları’nda öğretim üyesi olan Doç. Dr. Rajiv Ranjan ile konuştuk.

BRICS Hindistan için ne anlama geliyor? Hindistan’ın bu zirveden beklentileri nelerdir?

Hindistan için BRICS, eşitlikçi ve adil olan daha iyi bir dünya inşa etme arzusunu yansıtan bir ülkeler grubudur. BRICS aynı zamanda dünyada yeni ortaya çıkan bu ülkelerin yeni gerçekliğini de temsil etmektedir. BRICS, Küresel Güney ülkelerinin hem ekonomik hem de siyasi olarak kalkınmalarına yardımcı olmak için bir araya gelmiştir.

BRICS’in yakın zamanda genişlemesinin ardından düzenlenen bu zirvede Hindistan, Küresel Güney ülkeleri için daha iyi bir ses elde etmeyi umuyor. Başbakan Modi’nin zirve kapsamında Rusya Devlet Başkanı Putin ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile de bir araya gelmesi bekleniyor. Bu, Hindistan’ın çok kutuplu Asya ve dünya düzeninde yerini alması için elzemdir. Hindistan ticareti ve ekonomik kalkınmayı teşvik etmekte, iklim değişikliği müzakerelerinde Küresel Güney’in çıkarlarını korumakta ve terörizmle mücadele etmektedir.

Putin için bu zirve hem sembolik hem de pratik açıdan önemli görülüyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Bu zirvenin Rusya için önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rusya-Ukrayna savaşından bu yana Rusya, Kolektif Batı tarafından hem siyasi hem de ekonomik yaptırımlar altında. Rusya bu baskılara karşı koymak için destek toplamak isteyebilir.

Çin ve Hindistan arasındaki anlaşmazlık ve rekabet BRICS’in zayıf yönlerinden biri olarak görülüyor. Buna katılıyor musunuz? Bu BRICS zirvesinde iki ülke hangi konularda karşı karşıya gelebilir? Genişleme gündemi bu anlaşmazlıklardan biri mi?

Hindistan-Çin rekabetinin ya da anlaşmazlıklarının BRICS’i zayıflattığını düşünmek ve bu şekilde bir çıkarımda bulunmak bence yanlış. Aslında BRICS, 2017’deki Xiamen Zirvesi ve 2024 Kazan Zirvesi’ne kadar Hindistan ve Çin arasındaki gerilimi yatıştıran uluslararası platformlardan biri olarak ortaya çıkmıştır. Hindistan-Çin gerginliği BRICS’i hiçbir şekilde etkilememiştir.

BRICS’in genişlemesi Hindistan’ın Küresel Güney’de daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. BRICS’in genişlemesine tek bir üyenin değil, tüm üyelerin karar verdiğini bildiğimizden, herhangi birinin daha fazla etkiye sahip olabileceğini veya diğerlerine şartları dikte edebileceğini söylemek yanlıştır.

Çin BRICS’in “yeni bir tür çok taraflı işbirliği mekanizmasına dönüşmesi” çağrısında bulunmuştu. Çin’in BRICS’i uluslararası sisteme yönelik siyasi ve stratejik hedefleri için bir araç olarak gördüğü söyleniyor. Siz buna katılıyor musunuz?

Her üye ülkenin kendi gündemi ve hedefleri vardır. Ancak BRICS’in kolektif bir kimlik olduğunu ve tek bir ülkenin dış politikası olmadığını unutmayın. BRICS, üye ülkelerin çıkarlarını genişletmek ve korumak için kurulmuştur. Başbakan Modi’nin de daha önce belirttiği gibi BRICS başka hiçbir ülkeye karşı değildir. BRICS’i uluslararası sistemde olumlu bir ses olarak görmeliyiz, Batı karşıtı bir gruplaşma olarak değil.

Öyleyse BRICS’in Batı merkezli kurumlara ve işleyişe bir alternatif olabileceğine ilişkin yaklaşımını hatalı mı buluyorsunuz?

BRICS bir alternatiftir ancak Batıya karşı olması gerekmez. Daha eşitlikçi ve adil bir düzeni korumak ve yaratmak için tasarlanmıştır. Mevcut kurum ve yapılara karşı çıkmak için değil, onları tamamlayıcı bir yapı oluşturmak için tasarlanmıştır.

BRICS dünya ekonomisinde önemli bir yere sahip. Ticarette dolarsızlaşma ve üye ülkeler arasında alternatif ödeme sistemleri özellikle bu zirveyle birlikte daha da gündeme geldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekçi görüyor musunuz?

BRICS, kendi para birimini oluşturabilirse, mevcut ödeme sistemine alternatif sağlayacaktır. Tek bir para biriminin hakimiyeti Küresel Güney için iyi değildir. Dünya çok kutuplu bir düzene doğru ilerliyor ve bu nedenle birkaç kurum veya ülke tarafından kontrol edilmeyen ve sömürülmeyen ödeme sistemlerinin olması doğaldır. Dolayısıyla daha fazla ödeme alternatifine sahip olmak aslında ekonomik çok kutupluluğu da beraberinde getirecektir.

BRICS’in doğası ve her şeyden önce bir grup ülkenin ortak çabalarıyla tek bir ödeme sisteminin hakimiyetinde olmayan gerçek bir çok taraflı ödeme sistemine yol açacağı düşünüldüğünde bu biraz karmaşık görünüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English