Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

8 soruda İsrail’e açılan “soykırım” davası

Yayınlanma

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açtığı “soykırım” davasındaki ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin duruşmalar bugün ve yarın görülecek. Birleşmiş Milletlerin (BM) yargı organı UAD bugün Güney Afrika’nın iddialarını, cuma günü ise İsrail’in savunmasını dinleyecek.

Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık’ta, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de işlediği fiillerle 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle UAD’de dava açarak İsrail için ihtiyati tedbir kararı alınmasını talep etti.  Başvuruda “İsrail’in eylemleri ve ihmalleri soykırım niteliğindedir çünkü hususi soykırım niyetiyle işlenmiştir” ifadelerine yer verilirken, eylemlerin “Gazze’deki Filistinlileri yok etmek” amacı taşıdığı vurgulandı.

ABD ve Almanya’dan İsrail’e destek

Davanın başlaması öncesinde ABD ve Almanya’dan İsrail’e destek geldi. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, İsrail’in Gazze’de soykırım niyeti olmadığını savundu. Baerbock Lübnan ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “İsrail’in silahlı terör örgütü Hamas’a karşı kendini savunurken böyle bir niyeti olduğunu göremiyorum” dedi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da Tel Aviv’deki temasları sonrasında yaptığı açıklamada İsrail aleyhine açılan davanın “bir kıymeti bulunmadığı”nı iddia etti.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ise parlamentonun Dış İlişkiler Komisyonunda kendisine Gazze’deki olası uluslararası hukuk ihlalleri konusunda yöneltilen bir soruya yanıt verirken hükümete bağlı hukukçuların İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ettiğini düşünmediğini belirtmiş, ancak savaşta gördüğü bazı şeylerin kendisinde derin endişe yarattığını söylemişti.

Öte yandan Türkiye’den bir heyet de duruşmaları takip etmek üzere Lahey’e geldi. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve Ak Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel başkanlığındaki heyette Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Başkanı ve Ak Parti İstanbul Milletvekili İsmail Emrah Karayel ve Anayasa Komisyon Üyesi ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan bulunuyor.

Dava neden UAD’de açıldı?

UAD, BM’nin devletler arasındaki ihtilaflarda hüküm veren en üst düzey mahkemesi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin aksine gerçek kişileri yargılayamıyor. BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nin dokuz yıllık görev süreleri için seçtiği 15 yargıçtan oluşan UAD’ye devletler başvuru yapabiliyor. Mahkemenin yetkilerinden biri 1948 Soykırım Sözleşmesi’nden doğan ihtilaflarda hüküm vermek. UAD, Uluslararası Ceza Mahkemesinden farklı olarak, gerçek kişileri yargılamıyor. Söz konusu Sözleşme’nin 9. maddesi uyarınca, bir devletin sözleşmenin maddelerini ihlal etmesi durumunda, sözleşmeye taraf herhangi bir devlet, ihlalci devlet aleyhine UAD’de dava açabiliyor. İsrail, Güney Afrika, Myanmar, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri anlaşmayı onaylayan 153 ülke arasında.

Tarafları kim temsil edecek?

Adalet Bakanı Ronald Lamola başkanlık edeceği Güney Afrika’nın heyetinde Cumhurbaşkanlığı Genel Direktörü Phindile Baleni, Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanlığı Genel Direktörü Zane Dangor, Adalet Bakanlığı Genel Direktörü Avukat Doctor Mashabane ve Cumhurbaşkanı Özel Danışmanı Avukat Nokukhanya Jele yer alacak. Heyette İngiltere İşçi Partisi’nin eski lideri Jeremy Corbyn de olacak.

İsrail tarafını ise İngiliz hukukçu Malcolm Shaw’ın liderliğinde bir heyetin temsil etmesi bekleniyor.

Davayı neden Güney Afrika açtı?

Güney Afrika hükümeti, Filistin bölgeleriyle iyi ilişkiler yürütüyor. Güney Afrikalı siyasetçiler, kendi ülkelerinde geçmişte yürütülen ayrımcı “apartheid” siyaseti ile Gazze’de yaşananlar arasında benzerlik görüyor.

Güney Afrika, soykırım kastını ispatlamak için özellikle İsrailli yetkililerin Gazzelilere yönelik nefret ve toplu cezalandırma söylemleri, Gazzelilerin Hamas’ın fiillerinden topluca sorumlu oldukları, Gazzelilerin topluca yok edilmesi ve Gazzelilerin Filistin’den sürülmelerine ilişkin beyanlarını kullanarak on binlerce ölü ve yararlıya rağmen devam eden saldırıların, Gazzelilere yönelik “soykırım niyeti” taşıdığını göstermeyi amaçlıyor.

İsrail ne diyor?

İsrail tarafı ise soykırım çağrısı yapan söz konusu ifadelerin bağlayıcı olmadığını, bu ifadelerin karar verici konumda olmayan ve savaş kabinesi dışındaki kişilerden geldiğini ve kast edilenin Gazzeliler değil, Hamas olduğunu iddia ederek soykırım kastıyla hareket etmediğini ve sivil zayiatını azaltmak için elinden geleni yaptığını ileri sürerek kendisini savunmayı amaçlıyor.

Güney Afrika’nın iddiaları neler?

AA’nın haberine göre Güney Afrika, İsrail’i, Soykırım Sözleşmesi’ni üç şekilde ihlal etmekle suçluyor.

Güney Afrika ilk olarak, İsrail’in, Gazze’de yürüttüğü operasyonlarda, aynı ulusa, ırka ve dine mensup Gazze halkına karşı soykırım maksadıyla öldürme, ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verme güdüsüyle hareket ettiğini ve Gazzelilerin yaşam şartlarını, fiziksel varlığını ortadan kaldıracak şekilde kasten değiştirdiğini iddia ediyor. İkinci olarak, İsrail’in soykırımı önlemede başarısız olduğu ifade ediliyor. Son olarak, Güney Afrika, İsrail’in soykırımı teşvik eden yetkilileri cezalandırmadığına işaret ediyor.

İhtiyati tedbir ne anlama geliyor?

Güney Afrika, Divan’dan, İsrail’i “soykırım yapmamaya, soykırımı önlemeye ve soykırımın faillerini cezalandırmaya” zorlamak için geçici bir tedbir uygulanmasını istiyor.

Bu tür geçici tedbirler, dava süreci devam ederken durumun daha da kötüleşmesini önlemeyi amaçlıyor.

Güney Afrika, 9 ihtiyati tedbir kararına hükmedilmesini talep ediyor.

Bu kapsamda Güney Afrika, Divan’dan, İsrail’in;

1-Gazze’deki askeri operasyonları derhal durdurmasına

2-Kontrolü altındaki herhangi bir grup tarafından, Gazze’deki herhangi bir askeri operasyonu ilerletecek adımlar atmamasına

3-Filistinlilere yönelik soykırımın önlemesi için gerekli tüm makul tedbirleri almasına

4-Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamına giren her türlü eylemden kaçınmasına

5-Yerlerinden edilenlerin evlerine dönerek yeterli gıda, su, yakıt, tıbbi ve hijyen malzemeleri, barınak ve giysi dahil olmak üzere insani yardıma erişiminin sağlamasına

6-Soykırıma karışanların cezalandırılmaları için gerekli adımları atmasına,

7-Soykırımın delillerini muhafaza etmesini ve bu amaçla gelen uluslararası görevliler ve diğer yetkililerin Gazze’ye erişimini engellememesini,

8-Verilen tedbirleri uyguladığına ilişkin Divan’a düzenli rapor sunmasına,

9-Davayı zorlaştıracak veya uzatacak eylemlerden kaçınmasına hükmetmesini istiyor.

Divan, kararını ne kadar sürede açıklıyor?

Kararının açıklanması için hakimleri bağlayan bir son tarih bulunmamakla birlikte, Divan’ın önce yargılamalarına bakıldığından soykırım gibi aciliyet gerektiren durumlarda bu sürenin birkaç hafta olduğu görülüyor.

Gambiya’nın, “Arakanlı Müslümanlara yönelik soykırımın soruşturulması” için Myanmar’a karşı açtığı davada tedbir kararı duruşmaları 12 Aralık 2019’da tamamlanırken Divan, kararını 23 Ocak 2020’de açıkladı. Divan, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı açtığı soykırım davasında daha hızlı hareket ederek 7 Mart 2022’de tamamlanan tedbir duruşmalarından 9 gün sonra 17 Mart 2022’de tedbir kararını açıkladı.

Karar bağlayıcı mı?

Divan Şartı’nın 59. maddesi uyarınca kararlar taraflar için bağlayıcı durumda bulunuyor. Eğer İsrail, Divan’ın muhtemel tedbir kararına uymazsa bu durumda Güney Afrika konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taşıyarak Divan kararının uygulanması için harekete geçilmesini talep edebiliyor.

Divan’ın davanın esasına ilişkin nihai kararı vermesi yıllar sürebiliyor ve tedbir kararı, yargılama sonlanana kadar durumun kötüleşmesi ve ağırlaşmaması amacıyla veriliyor.

Tedbir kararının ardından, önce “ilk itirazlar” safhasına geçerek Divan’ın yargı yetkisi ve kabul edilebilirlik şartları sağlanırsa daha sonra “davanın esası”na ilişkin yargılama yapılıyor.

Güney Afrika’nın tedbir talepleri açısından Gazze’de soykırımın gerçekleştiğini ispatlama yükümlülüğü bulunmazken soykırım tehlikesinin varlığını ispatlaması yeterli görülüyor.

Divan tedbir kararı esasa ilişkin değerlendirmesinden daha esnek davranabilse de muhtemel bir tedbir kararı savaşı durması ve üçüncü ülkelerin İsrail’e desteğinin hukuka aykırı hale geldiğinin tescillenmesi anlamını taşıyor.

Her ne kadar UAD’nin kararları UCM ya da diğer mahkemeler açısından bağlayıcı olmasa da aynı olaya ilişkin her iki mahkemenin de birbirinin kararından etkilenerek aynı yönde karar vermelerinin yolunu açılıyor.

DİPLOMASİ

Çin bankalarının Rusya’ya yönelik ödeme kontrolleri sertleşiyor

Yayınlanma

Çin bankaları, Rusya ile ticarette yeni kontroller uygulayarak Hindistan, BAE ve Hong Kong üzerinden yapılan ödemelerde ‘Rusya bağlantısı’ tespit etmeye odaklanıyor.

İzvestiya gazetesine konuşan iş dünyası temsilcileri, Çin bankalarının Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Hong Kong’dan gelen ödemelerdeki “Rusya bağlantısını” tespit etmeye yönelik kontrolleri sıkılaştırdığını ifade etti.

Impaya Rus şirketinin ticari direktörü Aleksey Razumovskiy, ödeme işlemlerinin giderek zorlaştığını belirtti.

Razumovskiy’e göre, Çin bankaları artık nakliye belgelerini analiz ederek malların kimlere, nerelere ve hangi amaçla gönderildiğini detaylı bir şekilde inceliyor.

Daha önce Türkiye ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri üzerinden yapılan transferlerde uygulanan bu tür gelişmiş kontroller, artık diğer ülkelere de genişletilmiş durumda.

Opora Rusya’nın Çin Temsilcisi İlona Gorşeneva-Dolunts, Çin bankalarının, ödeme yapılan ülkeden gelen malların yine o ülkeye gönderilmesi şartını koştuğunu doğruladı.

Dış ticaret uzmanı ve Atvira Genel Müdürü Yekaterina Kiseviç de bu kontrollerin sıkılaştırılmasının amacının, Çin bankalarının ikincil yaptırımlara maruz kalmaktan kaçınması olduğunu dile getirdi.

First Group CEO’su Aleksey Poroşin, Çin bankalarının ödeme süreçlerini sıkılaştırmasının geçmişe dayandığını hatırlattı.

Poroşin, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde başlatılan ticaret savaşı politikalarının hala etkili olduğunu ve Çin bankalarının yeni yaptırım riskleriyle karşılaşmamak için ihtiyatlı davrandığını belirtti. Ayrıca, mevcut durumun 2025 yılına kadar düzelmeyeceğini öngördü.

Alternatif ödeme yöntemleri var mı?

Poroşin’e göre, Çin’e ödeme göndermek için hâlâ bazı alternatifler mevcut. Bölgesel Rus bankalarından Çin bankalarına doğrudan transferler yapılabiliyor.

Bunun yanında, Malezya ve Endonezya üzerinden gerçekleştirilen ödemeler de seçenekler arasında yer alıyor.

Kiseviç, en güvenli ve hızlı yöntemin, Rus bankalarının Çin’deki şubeleri aracılığıyla doğrudan ödeme yapmak olduğunu ifade etti.

Ancak Kiseviç bunun için, Çin’deki karşı tarafların bu bankalarda hesap açması gerektiğini belirtti. Böyle bir durumda, ödemelerin genellikle 2 ila 3 gün içinde tedarikçilere ulaştığını ve bankanın transfer için yüzde 4 oranında sabit komisyon aldığını ekledi.

Çin bankalarının Rus şirketlerine yönelik bu tür sıkı kontroller uygulamaya başlaması, 2022’de Ukrayna’daki savaş nedeniyle devreye alınan yaptırımlarla alakalı.

2023’ün sonlarından itibaren, “dost ülkelerin” bankaları da ABD Başkanı Joe Biden’ın nedeniyle Rusya ile olan işbirliklerine yeni tedbirler getirdi.

Bu yıl ise, ABD’nin yaptırımları daha da genişletilerek, bankalar dahil olmak üzere tüm Rusya bağlantılı kuruluşları savunma sanayii kapsamında değerlendirilmeye başlandı.

Çin-Rusya ödemeler sorunu

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Britanya Başbakanı Starmer yatırım çekmek için Körfez’i ziyaret edecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın önümüzdeki ay Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahat edeceği bilgisini veren bir kaynak çarşamba günü Reuters’a yaptığı açıklamada, Britanya’nın zengin Körfez ülkeleriyle bağlarını derinleştirmeye çalıştığını söyledi.

Starmer’ın BAE seyahat planları hakkında bilgi veren bir başka kaynak da BAE ziyaretini doğruladı.

Kaynak, Londra’nın BAE’nin enerji projeleri de dahil olmak üzere Körfez ülkelerinden yatırım çekmeyi umduğunu söyledi. Starmer’ın Gazze, İsrail ve Lübnan’daki çatışmalar da dahil olmak üzere bölgesel konuları da ele alması bekleniyor.

Gezi, İşçi Partisi’nin temmuz ayında iktidara gelmesinden bu yana Starmer’ın Körfez’e yaptığı ilk ziyaret olacak.

Starmer hükümeti, BAE ile önceki Muhafazakâr hükümet döneminde, kısmen bazı Muhafazakâr parlamenterlerin BAE bağlantılı Telegraph gazetesini satın alma teklifi gibi İngiltere’deki BAE yatırımlarına karşı çıkması nedeniyle gerilen ilişkileri onarmaya çalışıyor.

Starmer’ın ziyareti ilk olarak çarşamba günü Financial Times tarafından, planları hakkında bilgi sahibi olan kişilere dayandırılarak duyuruldu.

Gazete Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın önümüzdeki yıl Londra’yı ziyaret edebileceğini fakat seyahat planlarının henüz kesinleşmediğini belirtti.

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Es-Sani 3-4 Aralık tarihleri arasında Britanya’yı ziyaret edecek ve Buckingham Sarayında Kral Charles ve Kraliçe Camilla tarafından ağırlanacak.

Birleşik Krallık’ın bakanları ayrıca Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve BAE’den oluşan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile serbest ticaret anlaşmasına yönelik müzakereleri ilerletmek amacıyla eylül ayında Körfez’i ziyaret etmişti.

Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı, KİK ile yapılacak bir serbest ticaret anlaşmasının Britanya ekonomisine uzun vadede 1,6 milyar pound (2,10 milyar dolar) katkı sağlayacağını tahmin ediyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UCM’den Netanyahu’ya tutuklama emri

Yayınlanma

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de savaş suçu ı̇şledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.

İsrail ve ABD’nin yaptırım ve tehditlerine rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.  Mahkeme, İsrail’in Filistinlilere karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilgili ezici deliller doğrultusunda harekete geçerek bu kararı aldı. Netanyahu ve Gallant’a yöneltilen suçların arasında açlığı silah olarak kullanmaktan suçlu bulunduklarını da belirtildi. Mahkeme bu suçlamaların, “makul temellere” dayandığını söyledi.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

İsrail, mahkemenin kendisiyle ilgili soruşturmaları engellemek amacıyla istihbarat teşkikatı Mossad’ı gözetlemek, hacklemek, baskı yapmak, karalamak ve iddiaya göre üst düzey UCM personelini tehdit etmek için devreye sokmuştu. Uluslararası basına da yansıyan UCM yetkililerinin de bir kısmını kamuoyuna duyurduğu bu baskılar sonuç vermedi.

UCM, İsrail’in kararı ya da mahkemeyi tanımasının bir önemi olmadığını belirtti.

Mahkeme, bunun yanında Hamas lideri Muhammed Diab İbrahim Al-Masr için de bir tutuklama emri çıkardı.

İsrail, UCM savcısı Khan’ı da tehdit etmiş

Bu kararın İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını engellemesi veya ABD’nin bu saldırılara verdiği desteği azaltması beklenmiyor. Ancak karar sonrası Avrupa ülkelerinin İsrail’e verdikleri destek konusunda daha fazla iç bölünme yaşamaları muhtemel.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English