Bizi Takip Edin

Diplomasi

‘Hedefin Rusya olduğu argümanı inandırıcı değil’

Yayınlanma

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Yunanistan’daki ABD üslerinin Rusya’ya karşı kurulduğu iddiasını inandırıcı bulmadıklarını söyledi ve Yunanistan’a şu uyarıda bulundu: “Arkanızda kim var ona bakmayın. Karşınıza almaya çalıştığınız kim var ona bakın.”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen “Ege ve Doğu Akdeniz’de Türk Dış Politikası” panelinin açılış konuşmasını yaptı. Çavuşoğlu, büyük güç mücadelesinde Türkiye’nin uluslararası konumunu giderek güçlendirdiğini vurgulayarak, sert ve yumuşak güç unsurlarını dengeli bir şekilde kullandığını dile getirdi. Türk dış politikasında bazı başlıkları “milli dava” olarak nitelendirdiklerini kaydeden Çavuşoğlu, bunların Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs olduğunu ifade etti.

Yunanistan’ın maksimalist tutumu ve hukuk dışı adımlarına karşı Türkiye’nin verdiği yanıtların Yunanistan’ı çileden çıkardığını kaydeden Çavuşoğlu, bu ülkenin stratejik vizyon eksikliği olduğunu da vurguladı. Ege Denizi’nde ekonomik, ticari, askeri ve kültürel bakımdan temel ve hayati nitelikte hak ve çıkarların olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, Ege’nin dostluk ve iş birliği denize haline gelemediğini dile getirdi.

Ege’deki anlaşmazlıklar

Çavuşoğlu, birbiriyle bağlantılı Ege ihtilaflarının yıllardır çözülemediğini belirterek bu ihtilafları şöyle sıraları:

  • Kara sularının ve hava sahasının genişliği.
  • Kıta sahanlığının sınırlandırılması.
  • Doğu Ege adalarının gayri askeri statüsünün ihlali.
  • Ege’deki bazı ada, adacık ve kayalıkların aidiyeti.
  • FIR, NAVTEX, arama kurtarma gibi hizmet sahaları .
Kara suları sınırı anlaşmazlığı

Yunanistan’ın 1995’ten bu yana Ege’de kara sularını 12 mile çıkarmakla Türkiye’yi tehdit ettiğini kaydeden Çavuşoğlu, kara sularının tek taraflı olarak 6 milin 1 mil üzerine dahi çıkarılmasına izin vermeyeceklerini vurguladı: “Ege’yi fiilen Yunan gölü haline getirecek, bizi kıyılarımıza hapsedecek, meşru ve hayati çıkarlarımıza zarar verecek böyle bir oldubittiyi kesinlikle kabul etmeyiz.” Öte yandan, Yunanistan’ın hava sahası iddialarının da dünyada hiçbir örneği olmadığına işaret eden Çavuşoğlu, “(Yunanistan’ın) Ege’de 6 mil karasu genişliğine rağmen 10 mil hava sahası uygulaması uluslararası hukukun çok açık ihlalidir” dedi.

Adaların silahlandırılması

Bakan Çavuşoğlu, Doğu Ege adalarının anlaşmalarla gayri askeri statüye alındığını ve bu statünün sürdürülmesi koşuluyla Yunanistan’a devredildiğini hatırlattı. Söz konusu 23 adadan en az 16’sının Yunanistan tarafından silahlandırıldığını vurgulayan Çavuşoğlu, “Bu durum bizim güvenliğimiz için bir tehdit. Biz Yunanistan’ın uluslararası hukuka uymasını ve gayri askeri statüyü yeniden tesis etmesini istiyoruz” ifadesini kullandı. Yunanistan’ın ihlalleriyle ilgili Birleşmiş Milletlere (BM) 2021’den bu yana üç mektup gönderdikleri bilgisini paylaştı: “Yunanistan’ın çıldırmaya başlamasının sebeplerinden bir tanesi de bu. Bizim bir mektubumuza sekiz ay sonra, onda da hukuki içerik yok, tamamen kara propaganda içeren mektubu ancak 8 ay sonra gönderebiliyor. 8 ay ne yapacağını şaşırıyor.”

Aidiyeti belirsiz adalar

Çavuşoğlu, Yunanistan’ın kendi argümanlarına güvenmediği için Uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisine çekince koyduğunu hatırlattı. Ege’deki bazı ada, adacık ve kayalıkların aidiyeti meselesinin Yunanistan’la anlaşmazlıklardan bir diğeri olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, Yunanistan’ın diğer meselelerle birlikte bu meseleleri de barışçıl yöntemlerle çözmeye hazır olması durumunda Türkiye’nin de her zaman hazır olduğunu vurguladı.

Sorun neden çözülemiyor?

Çavuşoğlu, Ege sorunlarının çözülememesinin nedenlerini şöyle sıraladı:

  • Yunanistan’ın Ege’yi bir Yunan denizi olarak görmesi. Türkiye’nin hak ve çıkarlarını yok sayması
  • Yunanistan’ın kıta sahanlığı dışında diğer Ege ihtilaflarını yok sayması.
  • Yunanistan’ın çözüm için uluslararası yargı yolunu tıkaması.

Yunanistan’ın çözüm yerine Avrupa Birliği (AB) ve üçüncü ülkeleri arkasına alarak Türkiye’ye maksimalist pozisyonlarını kabul ettirmeyi umut ettiğini kaydeden Çavuşoğlu, AB ve bazı AB üyesi ülkelerin de “Yunanistan’ın değirmenine su taşıdığını” dile getirdi.

Yunanistan’ın en haksız durumda da ne kadar haklı olduklarını anlatmada çok yetenekli olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, “Biz yaptıklarımızı anlatma konusunda kendi aramızda özeleştiri de yapıyoruz, ‘iyi anlatamıyoruz’ diye. Ama Yunanistan gibi yüzsüz, arsız ve yalancı olmak lazım. Onu da yapamıyoruz biz. Gerçekleri söylüyoruz. Hukuki argümanlar ortaya koyuyoruz. Biz gerekli yanıtı hem sahada hem de masada veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklar

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sorununa değinen Çavuşoğlu, Kıbrıs’ın bir Yunan veya Rum adası olmadığını, Adanın egemenliğinin 1960’ta adadaki Kıbrıs Türk ve Rum halkına verildiğini söyledi.

Çavuşoğlu, Rum tarafının iktidarı ve refahı Türklerle paylaşmak istemediğini belirterek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis’le görüşmesinde bunları bizzat Anastasiadis’in söylediğini vurguladı. Gayriresmi 5+BM toplantısında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın gerçekçi ve çözüm odaklı bir vizyon ortaya koyduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, BM Güvenlik Konseyinin Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarının tescili konusunda bugüne kadar adım atmadığını ifade etti. Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları konusuna değinerek, Rum kesiminin Türkiye ve KKTC’nin haklarını ihlal eden Mısır, Lübnan ve İsrail’le münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırma anlaşmalarını kabul etmediklerini söyledi.

Çavuşoğlu, 2021’den bu yana Yunanistan ve Rum kesiminin Türk kıta sahanlığına 9 kez girme teşebbüsü olduğunu belirterek, aldıkları tedbirlerle hiçbir gemiyi buraya sokmadıklarını vurguladı. Kapsamlı “Doğu Akdeniz Konferansı” önerisinin de halen masada olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, KKTC ile Rum tarafı arasında hakça paylaşım konusunda bir anlaşmaya varılması durumunda Doğu Akdeniz’deki sorunların yüzde 51’inin otomatik olarak çözülmüş olacağını belirtti. Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin haklarını kararlılıkla korumaya devam edeceklerinin altını çizdi.

‘Aklını peynir ekmekle yemiş olması lazım’

Çavuşoğlu panelin soru cevap kısmında Yunanistan’da son zamanlarda kurulan ABD üsleri ve ülkenin çeşitli savunma anlaşmaları yapmasına yönelik soru üzerine şunları söyledi:

“Bunlar Rusya’ya karşı kurulan üsler diyor. İnandırıcı değil. Yunanistan’da bulunan ABD Büyükelçisi’nin attığı tweetler tamamen Yunan yanlı, Yunanistan’ı destekleyen tweetler. Türkiye’de de ABD’nin bir büyükelçisi var. Onları bu konuda biraz Türkiye’yi desteklediğini ima eden bir açıklaması oldu mu bugüne kadar? Sonuçta ABD’nin terazisi bozuldu. Kendilerine de uyarılarda bulunduk. Bunların Yunanistan’a da bir faydası olmadığını, Yunanistan’ı çözümden daha da uzaklaştırdığını söyledik.”

Bakan, Yunanistan’ın Türkiye’ye saldırı hazırlığında olduğu iddiasıyla ilgili de şunları söyledi: “Yunanistan’ın bize yönelik bir saldırıya hazırlanması demek Yunanistan’ın beynini peynir ekmekle yemesi demek gibi bir şey. Yunanistan’a şunu da söylüyoruz, arkanızda kim var ona bakmayın. Yanı başınızda kim var komşu ve karşınıza almaya çalıştığınız kim var ona bakın. İş birliği istiyorsanız hazırız ama Türkiye’yi karşılarına almak ne demek bunu da iyi biliyorlardır.”

Çavuşoğlu, ABD’nin Kıbrıs Rum kesimine yönelik kaldırılan silah ambargosuna yönelik ise “Bu silahı kime karşı veriyorsun? Kıbrıs Türklerine karşı. Biz de ilave SİHA ve ilave takviye yapıyoruz. Onlar karar alır biz yaparız” ifadelerini kullandı.

‘Anlaşmalar Mısır’ın aleyhine değil’

Mısırlı mevkidaşı Semih Şükri’nin Türkiye’yle ilişkileri normalleşme sürecini durdurduklarını açıklamasına yönelik soruyu yanıtlayan Çavuşoğlu, Türkiye’nin normalleşme sürecine girdiği başka ülkeler de bulunduğunu ancak bu sürecin Mısır’la daha yavaş ilerlediğini ifade etti. “Bunun sebebi biz değiliz” diyen Çavuşoğlu, Türkiye’nin Libya’yla imzaladığı anlaşmalara değinerek “Libya ile yaptığımız deniz yetki alanları anlaşması ya da en son imzaladığımız hidrokarbon anlaşması Mısır’ın aleyhine değil ki. Mısır bizimle anlaşma imzalarsa Yunanistan’la yaptığı anlaşmadan çok daha fazla deniz yetki alanı elde edecek. 40 bin kilometrekareden bahsediyoruz” diye konuştu.

Çavuşoğlu, Libya’daki hükümetin meşru olmadığı iddialarına da yanıt vererek BM’nin şu anki yönetimi meşru gördüğünü belirterek “Libya ile yaptığımız daha önceki güvenlik anlaşmasının bugüne uyarlanması da Mısır’ın aleyhine değil. Mısır’a yönelik bir hamle değil. Biz olmasaydık Libya bugün Suriye olacaktı. Yani Trablus’a yönelik saldırıyı durdurmasaydık biz bugün sokak savaşına dönecekti. Bizim burada mevcudiyetimiz aslında barış ve istikrarın teminatı. Bu, Mısır’a yönelik bir hamle değil” ifadelerini kullandı. Çavuşoğlu, Türkiye açısından Mısır’a yönelik herhangi bir sorunun olmadığına, Mısır’ın herkes için önemli bir ülke olduğuna da vurgu yaptı.

Diplomasi

NATO zirvesinde Erdoğan-Trump toplantısı olacak

Yayınlanma

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek amacıyla NATO zirvesi sırasında ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmeye hazırlanıyor.

Bloomberg’e göre görüşmenin salı günü (24 Haziran) geç saatlerde Lahey’de gerçekleşmesi bekleniyor.

Türkiye’nin Rus yapımı S-400 füze savunma sistemini satın alma kararı, ABD’nin Ankara’yı F-35 programından çıkarmasına yol açarak iki ülke arasındaki ilişkileri gerginleştirmişti.

İlişkiler ayrıca Türkiye’nin tehdit olarak gördüğü Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) ABD’nin verdiği destek nedeniyle de bozulmuştu

Bloomberg haberine göre Erdoğan, ülkesinin Rus füze savunma sistemini “kontrollü bir şekilde kullanacağına” dair güvence vererek Trump’ı yasağı kaldırmaya ikna etmeye çalışacak.

Türkiye, F-35 jetlerinin satın alınmasının ordusunun diğer NATO üyeleriyle uyumlu bir şekilde hareket etmesini ve ittifakın güneydoğu kanadındaki caydırıcılığını güçlendireceğini savunuyor. Kaynaklara göre Türkiye, toplam 40 adet F-35 ve 40 adet F-16 satın almak istiyor.

Ayrıca Ankara, ABD yapımı savaş uçaklarında ve Türkiye’nin çift motorlu Kaan savaş uçakları ile Hürjet eğitim uçaklarında kullanılan GE Aerospace F110 ve F404 motorlarını satın almak ve monte etmek için de izin isteyecek.

Kaynaklar, Erdoğan’ın Trump ile görüşmesinde, SDG’nin yeni Suriye ordusu içine entegrasyonu konusunu da gündeme getirebileceğini belirtti.

Kaynaklar, Erdoğan’ın ayrıca ABD başkanından İsrail’i dizginlemesini ve bu ülkenin Suriye’de kalıcı bir askeri varlık tesis etme girişimine karşı olduğunu ifade edebileceğini de söyledi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

NATO zirvesi: Silahlanma çılgınlığı ve Silikon Vadisi çağı

Yayınlanma

Lahey’deki NATO zirvesi, çok sayıda savunma bakanı, savunma uzmanı ve silah endüstrisi temsilcisinin katıldığı geniş çaplı bir toplantıyla bugün (24 Haziran) başlıyor.

NATO Savunma Sanayii Forumu, ittifakın açıklamasına göre, NATO ülkelerinin “benzeri görülmemiş bir hızla” nicel olarak yeniden silahlanmasına yardımcı olmayı ve en son teknolojilerin gelecekteki savaşlarda daha kullanışlı hale getirilmesini amaçlıyor.

Yapay zeka (AI) teknolojisinin hiç olmadığı kadar yaygın olarak kullanıldığı İsrail’in İran’a yönelik saldırıları, şu anda askeri teknoloji standartlarını belirliyor.

Raporlara göre, İsrail silahlı kuvvetleri, özellikle AI’ın yardımıyla “hava, siber ve kara operasyonlarını” entegre ederek “drone sürülerini, gizli ağları ve sabotaj görevlerini gerçek zamanlı olarak koordine ediyor.”

ABD de AI’ın savunmaya entegrasyonunu hızla ilerletirken, Alman girişimler de AI kontrollü insansız hava araçlarının (İHA) üretiminde başarılar elde ediyor.

Bunlar arasında, sivil şirketleri geride bırakarak Almanya’nın en pahalı girişimi olarak kabul edilen savunma startup’ı Helsing de bulunuyor.

Test sahası olarak Ukrayna

Bu yılki Savunma Sanayii Forumunda NATO, savaşların büyük ölçüde savaşan tarafların sahip olduğu savunma sanayii kapasitelerine göre sonuçlandığını gösteren deneyimlerden sonuçlar çıkarıyor.

Örneğin, Hollanda Savunma Bakanı Ruben Brekelmans’a göre, Ukrayna’daki savaş “endüstriler arası bir savaş” haline geldi. Brekelmans’ın bakanlığı, NATO ile birlikte ve sanayi birliği VNO-NCW ve Hollanda Dışişleri Bakanlığı ile işbirliği içinde forumu düzenliyor.

Büyük miktarlarda askeri teçhizat üretebilen ve özellikle bunu hızlı bir şekilde yapabilenlerin belirleyici bir avantaja sahip olduğunun altı çiziliyor.

Foruma savunma bakanları, savunma uzmanları ve özellikle savunma sanayii temsilcileri dahil olmak üzere 400’den fazla katılımcı davet edildi.

Toplantı öncesinde yapılan açıklamalara göre, tartışmalar “silah üretimini benzeri görülmemiş bir hızla genişletme ve yoğunlaştırma” üzerine odaklanacak.

Toplantıda, niceliksel artışların yanı sıra, finansman seçenekleri ve “otonom sistemler dahil” savaşta en son teknolojilerin nasıl kullanılabileceği ele alınacak.

AI savaşı: Azerbaycan ve Ukrayna örneği

İsrail silahlı kuvvetlerinin İran savaşındaki operasyonlarına ilişkin raporlara bakıldığında, en son teknolojilerin nasıl kullanıldığına dair bir fikir edinilebilir.

İHA’ların kullanımı yeni bir şey değil ama İHA savaşının dönüm noktası 2020’de Azerbaycan-Ermenistan savaşında yaşandı. İHA’lar şu anda Ukrayna savaşında önemli bir rol oynuyor.

İran savaşında da yapay zekanın yaygın kullanımı devreye girmiş durumda: Al Monitor’un analizine göre, AI tabanlı savaş ilk kez merkezi sahneye çıktı. Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü’nden (MEI) bir uzmana göre, İsrail AI’ın yardımıyla “hava, siber ve kara operasyonlarını entegre ederek drone sürülerini, gizli jetleri ve sabotaj görevlerini gerçek zamanlı olarak koordine ediyor.”

AI tabanlı siber saldırılar ve AI tabanlı elektronik savaş da İran’ın hava savunmasını etkisiz hale getirmeyi mümkün kıldı. MEI uzmanı, bunun en önemli örneği olarak Mossad’ın Tahran’a yakın bir yerde gizli bir drone üssü kurmasını ve Tel Aviv’in buradan AI kontrollü saldırılar düzenlemesini gösteriyor.

İsrail ayrıca İran şehirlerinde AI yardımıyla saldırı silahı olarak kullanılan patlayıcılarla donatılmış sivil araçlar kullanıyor.

NATO’da Silikon Vadisinin ağırlığı artıyor

ABD’de Trump yönetimi, yapay zeka da dahil olmak üzere çeşitli araçlarla yüksek teknolojili savaşa yönelme politikasını sürdürüyor.

Halihazırda küresel askeri harcamaların üçte birinden fazlasını oluşturan askeri bütçe, yüzde 13,4 oranında artırılarak 1,01 trilyon dolara çıkarıldı.

Aynı zamanda, kaynaklar ve kapasiteler geleneksel ABD savunma şirketleri olarak bilinen 5 şirketten (General Dynamics, Lockheed Martin, RTX, Northrop Grumman, Boeing) yapay zeka ve havacılık endüstrilerindeki startup’lara kaydırılıyor.

Bunun bir örneği, İsrail’in Demir Kubbe sistemini örnek alan kıtasal füze savunma sistemi “Altın Kubbe” projesi. Elon Musk’ın SpaceX ve Starlink şirketleri ile Palantir ve Anduril gibi genç teknoloji şirketleri bu projeden büyük ihaleler almayı umuyor.

Elon Musk’ın hükümetten çekilmesine rağmen, Silikon Vadisinden teknoloji şirketleri, personel açısından Trump yönetiminde güçlü bir şekilde temsil edilmeye devam ediyor.

Örneğin, Palantir CEO’su Alex Karp’ın çalışanları, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon’da etkili pozisyonlarda bulunuyor. Haberlere göre, ABD Savunma Bakanlığında şu anda “yeni bir ton” var ve bu, ABD’nin Batı Kıyısındaki startup’lar ve teknoloji şirketleri” arasında “adeta coşku”ya neden oluyor.

Almanya’nın en pahalı startup’ı

Alman Silahlı Kuvvetleri henüz benzer bir başarıya ulaşmaktan çok uzak olsa da, Alman savunma sanayisinde ABD’dekine benzer yüksek teknoloji startup’ları kurma çabalarında ilk başarı işaretleri görülmeye başladı.

Şu anda Almanya’nın en değerli startup’ı, Münih merkezli Helsing. Şirketin kurucu ortağı Gundbert Scherf, bir zamanlar McKinsey tarafından Federal Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in “Stratejik Silah Kontrol Komiseri” olarak görev yapmak üzere gönderilmişti.

Helsing, yapay zeka yardımıyla kontrol edilen ve sinyal bozucularla durdurulamayan Ukrayna için kamikaze insansız hava araçları üretmesiyle adını duyurdu.

Son zamanlarda, Ukraynalı askerlerin Helsing insansız hava araçlarının bazı rakip modellere göre çok pahalı ve kalitesinin düşük olduğunu düşündükleri bildiriliyor.

Bununla birlikte, Helsing, NATO’nun doğu kanadında kurulması planlanan bir “insansız hava aracı duvarı” için ekipman tedarik etmek üzere görüşmelerini sürdürüyor. 

İnsansız hava araçlarının yanı sıra, bu şirket öncelikle savaş uçakları, denizaltılar ve tanklar için yapay zeka geliştiriyor. Bu sayede bu araçlar gelecekte daha verimli bir şekilde kullanılabilecek.

Şu anda 12 milyar avro değerinde ve Almanya’nın en pahalı startup’ı olan Helsing, İsveçli Saab ile işbirliği içinde Eurofighter uçaklarını elektronik savaş için donatmaya hazırlanıyor.

Alman AI çalışmaları Ukrayna’ya odaklanıyor

AI ve drone şirketi Helsing’in yanı sıra, Münih yakınlarındaki Gilching’de bulunan drone üreticisi Quantum Systems de yükselişte.

Quantum Systems, 2015 yılında eski Alman Silahlı Kuvvetleri subayı Florian Seibel tarafından kuruldu. Şirket, sadece Alman Silahlı Kuvvetleri için değil, Ukrayna için de üretim yapıyor.

Ayrıca gelecekte Airbus Defence ile de yakın işbirliği içinde olacak. Bu konuyla ilgili bir niyet mektubu, geçtiğimiz günlerde Le Bourget Havalimanında düzenlenen Paris Havacılık Fuarında imzalandı.

Mektuba göre, Quantum Systems, insansız hava araçları ve insansız hava araç sürüleriyle birlikte çalışacak altıncı nesil savaş uçağı Future Combat Air System (FCAS) projesinde yer alacak.

Quantum Systems, bugüne kadar Airbus Defence tarafından 40 milyon avro ile finanse edildi.

Pentagon bağlantılı sermaye Avrupa’ya akıyor

Helsing ve Quantum Systems Alman şirketleri olsa da, Rheinmetall drone ve yapay zeka alanında kısmen ABD’li ünlü teknoloji milyarderi Peter Thiel tarafından finanse edilen Anduril adlı ABD şirketiyle işbirliği yapıyor.

Rheinmetall ve Anduril, geçen hafta askeri insansız hava araçları üretmek için stratejik bir ortaklık anlaşması imzaladı.

Anduril’den yapılan açıklamaya göre ortaklık, zamanla daha fazlasını kapsamayı amaçlayan üç kanıtlanmış yeteneğin geliştirilmesine odaklanıyor: Anduril’in düşük maliyetli, seri üretilebilir otonom hava araçları ailesinin bir parçası olan Barracuda’nın Avrupa versiyonunun Rheinmetall’in dijital egemenlik çerçevesi (“Battlesuite”) içine entegrasyonu; Anduril’in yüksek performanslı, çok görevli grup 5 otonom hava aracı (AAV) Fury’nin Avrupa versiyonunun Rheinmetall’in dijital egemenlik çerçevesi (“Battlesuite”) içine dahil edilmesi; ve Anduril’in yeni üretim yaklaşımlarından yararlanarak Avrupa’da kullanılmak üzere katı roket motorları için fırsatların araştırılması.

Anduril Industries CEO’su Brian Schimpf, “Bu, ortak üretim, operasyonel uygunluk ve egemenliğe karşılıklı saygı üzerine kurulu farklı bir savunma işbirliği modeli. Rheinmetall ile birlikte, hızlı bir şekilde üretilebilen, geniş çapta konuşlandırılabilen ve NATO misyonlarının gelişmesine göre uyarlanabilen sistemler geliştiriyoruz,” dedi.

Bu anlaşma, ABD’li bir teknoloji şirketinin, Berlin ve Brüksel’in silah üretiminde ABD’den bağımsız olarak mümkün olduğunca özerk hale gelme çabalarına ters düşen, Avrupa’da silah teknolojisinin yaygınlaşmasında önemli bir konum elde etmesini sağlıyor.

Anduril, Avrupa’yı gözüne kestirdi

Geçen mart ayında Silikon Vadisi devi Anduril’in, Avrupa kıtasının savunma harcamalarını artırmaya hazırlanırken, İngiltere’de insansız hava aracı üretimi ve Avrupalı silah üreticileriyle sözleşmeler imzalamayı düşündüğü açıklanmıştı.

Anduril’in İngiltere ve Avrupa genel müdürü Rich Drake, Bloomberg’e verdiği bir röportajda, “Yeterli sipariş alırsak, kesinlikle İngiltere’de bir tesis açmayı planlıyoruz. Müstakil bir İngiliz şirketi olmaya kararlıyız,” demişti.

Anduril ve veri analizi geliştiricisi Palantir gibi Amerikan savunma teknolojisi şirketleri, Ukrayna’da savaşın başlamasından bu yana Avrupa’da ilgi görmeye başladı.

Geçen şubat ayının başlarında Anduril ve İngiliz hükümeti, Ukrayna’ya saldırı amaçlı insansız hava araçları sağlamak için yaklaşık 30 milyon sterlin (38 milyon dolar) tutarında bir anlaşma yaptığını duyurmuştu.

2024 yılının haziran ayında, Anduril ve Rheinmetall, küçük insansız hava araçlarına odaklanan hava savunma sistemleri üzerinde ortak çalışma yapmak üzere bir anlaşma imzalamıştı.

Drake, şirketin Almanya dışında “birkaç başka ülke”deki savunma şirketleriyle de görüşmelere başladığını söylemişti.

Anduril, Silikon Vadisinin önde gelen risk sermayesi fonları Andreessen Horowitz ve Founders Fund dahil olmak üzere bir dizi yatırımcı tarafından destekleniyor ve son zamanlarda, Meta ile askerler için karma gerçeklik başlıkları sağlamak üzere anlaşma dahil olmak üzere bir dizi başarı elde etti.

Geleneksel Amerikan silah şirketleri için Avrupa’nın önemi

ABD’nin önde gelen savunma şirketleri, yıllık gelirlerinin önemli bir bölümünü oluşturan Avrupa’da uzun süredir devam eden bağlara sahipler ve daha derin ortaklıkların kıtada iş yapmaya devam etmelerini sağlayacağını umuyorlar.

Bu bölge, 2024 yılında hem Lockheed Martin’in hem de RTX’in yıllık gelirlerinin yaklaşık yüzde 11’ini oluşturuyor. Birçok Avrupa ordusu Lockheed’in F-35 savaş uçağına sahipken, RTX’in Patriot füzesi hava savunma alanında açık ara pazar lideri.

Lockheed ve RTX’in savunma iştiraki Raytheon, son iki yılda kıtada geniş kapsamlı ortak üretim ortaklıkları kurduklarını duyurdu. Lockheed, Rheinmetall ile büyük ölçekli füze üretimi kuracak, Raytheon ve Avrupalı füze üreticisi MBDA’nın ortak girişimi ise Almanya’da NATO için Patriot füzeleri üretecek.

Raytheon’un kara ve hava savunma sistemleri başkanı Thomas Laliberty, ülkelerin “egemenlik kavramına farklı yaklaşımlar” sergilediğini söyledi.

Raytheon’un “her birini anlamaya ve elimizden geldiğince bu gereksinimleri karşılamalarına yardımcı olmaya” çalıştığını da sözlerine ekledi.

Lockheed Martin’in baş işletme sorumlusu Frank St John, Paris’te Financial Times’a verdiği demeçte, şirketin sadece Avrupa’daki tedarik zincirini genişletmekle kalmayıp, aynı zamanda üretim tesisleri kurduğunu da söyledi.

Lockheed, ortaklıkların bölgenin finansmanına uygun olmasını ve Avrupa gereksinimlerini karşılayabilmesini sağladığını da ekledi.

Boeing de “hangi işbirliği fırsatlarının mevcut olduğunu incelediğini” söylüyor. Şirket, Avustralya ile insansız savaş uçağı MQ-28 Ghost Bat’ı geliştirmek için uyguladığı ortak geliştirme yaklaşımını Avrupa’da da uygulamak istediğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB ve Kanada savunma paktı imzaladı

Yayınlanma

Kanada Başbakanı Mark Carney, pazartesi günü (23 Haziran) Avrupa Birliği (AB)ile bir güvenlik ve savunma ortaklığı anlaşması imzaladı.

Anlaşmanın amacı, ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerika’nın kuzey komşusunu ilhak etme tehditlerinin ardından Kanada’nın savunma ve güvenlik ilişkilerini ABD’den uzaklaştırmak.

Önemli bir konu, Kanada’nın AB’nin milyarlarca avroluk ReArm Europe girişimi kapsamında yeni savunma harcamaları programlarına katılmasına izin verilmesi.

Kanada ve Avrupa’daki NATO ülkeleri de savunma harcamalarını önemli ölçüde artıracaklarını vaat ediyorlar. Bu vaat, Çarşamba günü Lahey’de başlayacak zirvede ittifak liderleri tarafından yeniden teyit edilecek.

Avrupa Konseyi Başkanı António Costa, zirvenin ardından düzenlediği basın toplantısında, “NATO kolektif savunmamızın temel taşı olmaya devam ederken, bu ortaklık hazırlıklarımızı daha hızlı ve daha iyi bir şekilde güçlendirmemize, daha fazla ve daha akıllı yatırımlar yapmamıza olanak tanıyacak,” dedi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bu ortaklığın Kanada’nın hızla gelişen Avrupa savunma mimarisindeki rolünü güçlendireceğini savundu ve bunun sadece başlangıç olduğunu söyledi.

Leyen, “Bu, endüstrilerimiz, halkımız ve transatlantik güvenlik aracı için iyi olacak,” dedi. Leyen, Carney’in Brüksel’de “dostların arasında” olduğunu da sözlerine ekledi.

Pazartesi akşamı yayınlanan ortak açıklamaya göre, Ottawa artık Brüksel ile AB’nin 150 milyar avroluk Avrupa için Güvenlik Eylemi (SAFE) planıyla ilgili ikili bir anlaşma üzerinde çalışacak.

Program, AB ülkeleri ve yakın müttefikleriyle sınırlı olup, üyelere silah satın almaları için kredi vererek ve diğer ülkelerin ortak alımlara katılmalarına izin veriyor.

Carney basın toplantısında, SAFE’ye katılım yolunda bir adım atmaktan “çok memnun” olduğunu belirtti.

Carney, “Bu, yeni yetenek gereksinimlerimizi daha hızlı ve daha etkili bir şekilde karşılamamıza, endüstrilerimizi geliştirmeye ve yargı yetkilerimizi güvence altına almaya yardımcı olacak. Yapacağımız şey, her iki taraf için de daha verimli ve daha uygun maliyetli olmalı,” dedi.

Güvenlik ve Savunma Ortaklığına göre, AB ve Kanada, Ukrayna’ya askeri yardım konusunda işbirliği ve Kanada ve Avrupa askeri teçhizat, personel ve malzemelerinin birlikte çalışabilirliğini ve hareketliliğini iyileştirme yollarını araştıracak.

Ayrıca, Kanada’nın AB topraklarında askeri hareketliliğini artırmak için askeri hareketlilikle ilgili Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği (PESCO) projelerinde işbirliğini genişletecek ve Kanada’nın ek PESCO projelerine katılımı için yeni fırsatlar araştıracak.

Carney, havacılık ve çift kullanımlı endüstri projeleri gibi savunma işbirliği alanlarında daha fazla ilerleme çağrısında bulundu.

AB ve Kanada ayrıca yıllık güvenlik ve savunma diyaloğu düzenleyecek ve Kanada ile Avrupa Savunma Ajansı arasında bir idari düzenleme kurulmasını araştıracak.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English