Bizi Takip Edin

Diplomasi

Politico: Britanya, ABD’siz bir istihbarat dünyasına hazırlanıyor

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ın ABD ile olan “özel ilişkisi”nin en önemli başlıklarından biri de istihbarattı. Donald Trump ile birlikte birçok konuda başlayan gerilimden istihbarat alanının etkilenmeyeceği düşünülüyordu fakat Birleşik Krallık’taki bazı yetkililer bu durumun da değişmesi gerektiğini düşünmeye başladı.

Politico’da yer alan habere göre, ilk olarak Trump geçen ay Amerikan istihbaratının ne kendi casusluk teşkilatları ne de Beş Göz güvenlik ittifakındaki diğer ülkeler tarafından Ukrayna ile paylaşılmaması talimatını verdi.

Ardından ABD ulusal güvenlik danışmanı Michael Waltz, şifreli mesajlaşma uygulaması Signal’de ABD’nin Yemen’deki askeri harekatını açıkça tartışan bir sohbete yanlışlıkla bir gazeteciyi ekleyerek mevcut yetkililerin devlet sırları konusunda ne kadar gevşek davrandığını gözler önüne serdi.

Trump’ın Ukrayna ile istihbarat paylaşımına ilişkin kararı Kiev’in Avrupa’daki müttefikleri tarafından kınanırken, İngiltere misilleme yapmadı ve Başbakan Keir Starmer’ın sözcüsü ülkesinin ABD ile “savunma, güvenlik ve istihbarat konularındaki ilişkisinin ayrılmaz bir şekilde iç içe geçtiğini” vurguladı.

Londra, ‘daha önce düşünülmeyeni düşünmek’ için düğmeye bastı

Mevcut ve eski istihbarat yetkililerine göre, Britanya ve Amerika’nın istihbarat ağları arasındaki bağlantılar o kadar derin ki, bunları çözmek ya da ABD’nin katkısının yerine geçmek imkansız olabilir.

Fakat uzmanlar, ilişkinin karmaşık yapısına rağmen, Trump’ın ABD’sinin en eski ittifaklarından ve bir zamanlar paylaşılan uluslararası hedeflerden uzaklaşmaya devam etmesi halinde, Londra’nın daha önce düşünülemeyenler için plan yapmaya başlamasının gerekli olabileceğini söylüyor.

Eski bir üst düzey Birleşik Krallık istihbarat yetkilisine göre İngiltere, ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan oluşan istihbarat ittifakı Beş Göz, eski NSA çalışanı Edward Snowden’ın tüm dünyaya duyurduğu faaliyetlerin ardından “sızıntılardan” kurtuldu, ama Snowden ittifakın pek çok kabiliyetini ve erişimini ortaya çıkardı; ayrıca istihbarat toplama şeklini ve bazı teknoloji şirketlerinin hükümetlere karşı davranışlarını değiştirdi.

ABD’de FBI ve CIA, Britanya’da ise MI5 ve MI6 tarafından yönetilen ajanları ve varlıkları kapsayan ve genellikle “HUMINT” olarak adlandırılan insan istihbaratının toplanmasında son birkaç on yılda göreceli bir düşüş yaşandı. 

Fakat bu düşüş, İngiltere’nin GCHQ’su ve ABD’nin NSA’i tarafından yürütülen çalışmaları kapsayan ve SIGINT olarak adlandırılan dijital sinyal istihbaratında büyük bir yükselişle paralel ilerledi.

Aynı eski istihbarat kaynağı, insan istihbaratının “aynı şekilde ölçeklenmediği” göz önüne alındığında, bu dijital istihbaratın otomatik toplu paylaşımının daha önemli hale geldiğini söyledi.

Kaynak, “Bu çok ama çok derin bir şekilde bütünleşmiş durumda ve bunu birbirinden ayırmak son derece yıkıcı,” diye ekledi.

Çözülmesi gereken sorunlar yumağı: Amerikan ve İngiliz istihbaratları iç içe

Öte yandan Britanya da hâlâ Amerika’nın işine yarayacak önemli varlıklara sahip ve bunların başında da dinleme noktaları geliyor.

Bunlar genellikle denizaşırı ülkelerde bulunan ve iletişimi izlemek için kullanılan askeri ve istihbarat tesisleri. Dinleme merkezlerinin ayrıntıları, yerleri, kapasiteleri ya da hangi ülkeleri izledikleri ulusal güvenlik nedeniyle gizli tutulur.

Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nde (RUSI) uluslararası güvenlik direktörü Neil Melvin’e göre, topladıkları kritik veriler ABD’nin Beş Göz’den ayrılmasını pek olası kılmıyor.

Melvin, “Örneğin, Kıbrıs’taki [Ayios Nikolaos merkezi]; ABD, İsrail nedeniyle çok önemli olan Doğu Akdeniz için buna güveniyor,” dedi.

Uzmana göre ABD ittifaktan ayrılırsa, İngiltere’nin sahip olduğu bazı çok pahalı varlıkları ve Yorkshire’daki RAF Menwith Hill gibi Birleşik Krallık’ta bulunan ve yerel halk tarafından ‘golf topları’ olarak adlandırılan ABD sinyal ve istihbarat üslerini de değiştirmek zorunda kalacak.

Birleşik Krallık istihbarat camiasında yer alan ve şu anda özel sektörde çalışan bir isim, dinleme noktalarının en iyi internet, telefon ve radyo trafiği gibi “büyük miktarda ham veriyi toplayan” ve daha sonra “makine öğrenimi ya da yapay zeka kullanarak sinyali gürültüden ayıran” yapılar olarak anlaşıldığını söyledi.

İngiliz hükümetinden eski bir güvenlik yetkilisi, izleme sorumluluklarının Birleşik Krallık ve Amerika tarafından paylaşıldığını, bunun da istihbaratın da paylaşıldığı anlamına geldiğini sözlerine ekledi. Yetkili, “Bir gün ya da bir hafta sonra sıra Birleşik Krallık’a gelecek, bir sonraki sefer ise ABD’ye,” dedi.

Amerikalı meslektaşlarıyla yakın çalışmış olan bir başka eski üst düzey Birleşik Krallık istihbarat yetkilisi, sinyal istihbarat topluluğunun Beş Göz’e özellikle iyi entegre olduğunu belirtti.

İstihbaratçı, “Bazıları İngilizler tarafından yönetilen ABD ekipmanlarını kullanıyor, bazıları ise tam tersi; Avustralya ve Kanada’da da durum aynı. GCHQ’da (Devlet İletişim Genel Müdürlüğü) çalışan Amerikalılar ve NSA’da çalışan İngilizler bulabilirsiniz,” diye konuştu.

Washington, Londra ile ittifaktan ayrılırsa…

Politico’ya göre son dönemde yaşanan olaylar ABD’nin müttefiklerine istihbarat kapasitesinin rakipsiz olduğunu hatırlattı. ABD’nin Ukrayna’ya uyguladığı istihbarat paylaşımı yasağı, Ukrayna’nın Rusya ile mücadele kabiliyetini önemli ölçüde etkiledi, özellikle de düzgün çalışması için Amerikan istihbaratına ve girdisine ihtiyaç duyan ABD teknolojisini kullanması nedeniyle.

Trump yönetiminin Ukrayna’nın ABD hükümeti tarafından kullanılan ticari uydu görüntülerine erişimini askıya alma kararının “oldukça endişe verici” bir gelişme olduğunu belirten aynı eski üst düzey Birleşik Krallık istihbarat yetkilisi, “Bu sistem için bir şok olmalı ama herkes bunu görmezden gelmiş görünüyor,” dedi.

Yetkili, Britanya’nın ABD’nin uzaydan topladığı görüntülerin analiz edilmesine yardımcı olabileceğini ama kendisinin bu görüntüleri toplama kapasitesine sahip olmadığını söyledi ve ABD’den gelen herhangi bir paylaşımın “elbette açılabilir ya da kapatılabilir” olduğuna işaret etti.

ABD’nin “gözünden düşmenin” sonuçlarına ilişkin endişeler, Britanya da dahil olmak üzere müttefiklere satılan F-35 jetlerinin etkinliğini bir tür “kill switch” (acil kapama anahtarı) yoluyla engelleme kabiliyetine sahip olduğuna dair uzun süredir devam eden korkularda ortaya çıkıyor.

Bu korkular, Trump’ın Amerika’nın yeni nesil F-47 uçaklarının sözleşmesini açıklarken yaptığı yorumlarla daha da şiddetlendi. Müttefiklere satıldığında, uçağın yeteneklerinin “yaklaşık yüzde 10” azaltılabileceğini söyledi ve neden olarak da “Bir gün, belki de müttefikimiz değiller, değil mi?” diye konuştu.

ABD, istihbarat sektöründe İngiltere’yi satın alıyor

Birleşik Krallık’ın güvenlik ve savunma alanındaki pek çok inovasyonu ABD tarafından finanse edilerek Amerika ve Beş Göz müttefikleri için sivil ve askeri uygulamaları olan “çift kullanımlı” teknolojilerin geliştirilmesine destek sağlanıyor.

Eski bir İngiliz istihbarat yetkilisi, “ABD bugünlerde İngiltere’nin bir icadını istiyorsa, onu satın alıyor,” diyor ve GPS ve internet gibi teknolojik ilerlemelerin gerçekleşmesine yardımcı olan ABD devlet kurumu Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı’nın (DARPA) İngiltere üniversitelerini doğrudan finanse ettiğini ve görevlendirdiğini ekliyor.

CIA için bir risk sermayesi şirketi olarak faaliyet gösteren Amerikan şirketi In-Q-Tel, çeşitli İngiliz teknoloji ve savunma şirketlerine en az 29 yatırımda erken aşama fon sağlayıcısı olmuş durumda.

Adını James Bond’un casus ustası “Q ”dan aldığı söylenen şirket, ABD, İngiltere, Avustralya ve müttefiklerinin ulusal güvenliğine katkıda bulunabilecek yeni ticari teknolojileri tespit etmeyi amaçlıyor.

Politico bu yatırımlardan en az 15 tanesini tespit etti; bunlar arasında insansız hava aracı üreticilerinden tutulsun da grafenden (çelikten 200 kat daha güçlü karbon bazlı bir malzeme) yapılan elektronik cihazlara, yapay zeka çözümlerinden deniz robotlarına kadar geniş bir yelpaze yer alıyor.

Birleşik Krallık, kendi ülkesinde yetişen bazı kabiliyetlerin Amerikan sermayesi tarafından kapıldığını görmüş olsa da (en son geçen yıl, bir zamanlar İngiliz teknoloji sahnesinin gözdesi olan Darktrace’in 5,3 milyar dolar karşılığında satın alınması olayı) teknolojiyi müttefiklerden bile korumak için bazı önlemler var.

Şubat ayında hükümet, ABD’li mühendislik grubu ESCO Maritime Solutions’ın İngiliz deniz savunma tedarikçisi Ultra PMES Limited’i satın alması için güvenlik izni verdi.

Bu onay, İngiliz hükümetinden bir direktör ve baş güvenlik görevlisi atanması ve gerektiğinde şirketleri Birleşik Krallık’ın savunma ve güvenliğini desteklemeye zorlama yetkilerinin saklı tutulması gibi uyarılarla birlikte geldi.

Amerikan şirketleri İngiliz istihbarat ve güvenlik sektöründen ayrı düşünülemiyor

Bununla birlikte, ABD şirketlerinin Britanya’nın savunma, istihbarat ve sivil altyapısına entegrasyonu, bazen kamuoyuna açıklanmış benzer korumalar olmaksızın, önemli boyutlarda.

In-Q-Tel’in en başarılı ilk yatırımlarından biri olan veri analitiği şirketi Palantir’in İngiltere’de merkezi hükümet verileri, NHS (Ulusal Sağlık Sistemi), silahlı kuvvetler ve polis dahil olmak üzere sözleşmeleri bulunuyor.

Diğer büyük ABD şirketleri de benzer şekilde yerleşik durumda. Örneğin, Elon Musk’ın Starlink uyduları Birleşik Krallık’ın kırsal kesimlerine internet erişimi sağlamaya yardımcı oluyor ve Savunma Bakanlığı’nın Amerikan savunma teknolojisi girişimi Anduril ile sözleşmeleri var.

“İstihbarat servisleri Palantir’i kullanıyor” diyen aynı eski istihbarat yetkilisi, GCHQ’nun 2021’de verilerinin bulutta depolanması için Amazon’la bir anlaşma yaptığını çünkü “her şey kadar güvenli olacaklarını ve bunu yapmanın daha ucuz olacağını düşündüklerini” sözlerine ekledi.

İngiltere’nin on yıllar boyunca Amerikan teknolojisini kullanmanın “çok akıllıca bir işbirliği” olduğunu düşündüğünü söyleyen yetkililer, iki ülke arasındaki ilişkinin “güvenebileceğimiz kalıcı bir ilişki olduğunu ve çeşitli bağları olan AB’ye güvenmekten daha etkili olduğunu düşündük. Yanılmışız,” diyorlar.

Eski bir istihbaratçı, “Musk ve Thiel, Starlink, Palantir, Anduril, benim görüşüme göre bu türden her şeyin ne pahasına olursa olsun sistemlerimizden temizlenmesi gerekiyor, çünkü oligarşik, otoriter bir sistem ortaya çıkıyor ve bu insanlar da bunun tam ortasında yer alıyor,” ifadelerini kullandı.

Eski bir bakan: Tüm kartlar ABD’de değil, ortada bir boyun eğme ilişkisi yok

İstihbaratçılar en kötüsüne hazırlanılması, ABD’nin NATO’dan çekilmesi gibi ihtimaller için değerlendirmeler yapılması gerektiğini düşünüyor.

Fakat Beş Göz ilişkisinin “derinlere gömülü ve farklı şekilde yönetilen” bir ilişki olduğunu ve “politikacılar tarafından değil, profesyonel istihbarat başkanları” tarafından yönetildiği için “transatlantik ilişkide çözülecek en son şey” olacağını da ekliyorlar.

İstihbaratçılar, “Amerika’yı Beş Göz’den atamazsınız. Bu İngiltere’yi Birleşik Krallık’tan atmak gibi bir şey olur; işe yaramaz, tüm konsept dağılır,” diyorlar.

Bazıları ise Birleşik Krallık’ın beklentileri konusunda daha iyimser.  Güvenlikle ilgili eski bir İngiliz bakan Politico’ya verdiği demeçte, “Amerika tüm kartları elinde tutmuyor ve ben bunu hükümette olduğum süre boyunca gördüm: Halkımız Amerika’nın gücü konusunda o kadar şartlandırılmış ki, kendi kaslarımızı onlara karşı kullanmayı çok uzun zaman önce bıraktık. İnsanlara bunun bir ortaklık olduğunu, bir boyun eğme ilişkisi olmadığını hatırlatmak zorunda kaldım. Bunu yeniden tanımlamaya ya da çözmeye gerek yok, sadece eşit bir ortak olarak kendimizi ortaya koymamız gerekiyor,” dedi.

Britanya, ABD’nin yerini alabilir mi?

Tüm İskandinav ve Doğu Avrupa ülkelerinde Amerika’nın itibarının yok olduğuna işaret eden eski bir istihbaratçı, eski NATO’nun artık geride kaldığını savunuyor ve “NATO ülkelerinin sayısal çoğunluğunun gözünde Birleşik Krallık, Amerika’nın yerini alabilecek tek ülke,” diyor.

Bunun NATO’nun bir kurum olarak öldüğü ya da değersiz olduğu anlamına gelmediğini kaydeden istihbaratçılar, bununla birlikte “Rusların feci bir saldırısı” durumunda ABD’nin gelip Avrupa’yı kurtaracağına güvenerek kurulan eski NATO yapısının artık hiçbir inandırıcılığı bulunmadığına işaret ediyorlar.

Eski yetkili, Ukrayna için NATO’nun da tartışmaların merkezinde yer aldığı bir “istekliler koalisyonu” kurma çabasının, Starmer ve Savunma Bakanı John Healey’nin NATO’nun bir kurum olarak değerini anladıklarını gösterdiğini söyledi.

İstihbaratçılara göre NATO’nun asıl değeri, ülkelerin “istihbarat ve sır alışverişinde bulunmaları” için “hem gerçek hem de mecazi bir alan” yaratmasında yatıyor.

Yetkililer, “AB’de böyle bir şey yok ama NATO bunu yapıyor; sadece üyeleriyle değil, Japonya ve Avustralya gibi ortaklarıyla da. NATO aslında zaten küresel bir örgüt, sadece bunu resmileştirmesi gerekiyor,” diyorlar.

Birleşik Krallık halihazırda NATO içindeki bağları güçlendirmek için çalışıyor ve Fransa ile Ukrayna’nın geleceği ve Avrupa’nın savunma yeteneklerinin geleceği üzerine neredeyse haftalık zirvelere öncülük ediyor.

Diplomasi

Politico: Füze denklemi Ukrayna’nın lehine değil, Kremlin avantajlı

Yayınlanma

Ukrayna ordusu, pazar günü Rus hava üslerine yönelik gerçekleştirdiği geniş çaplı insansız hava aracı (İHA) saldırılarını “Rus hava kuvvetleri tarihinin muhtemelen en kötü günü” olarak nitelendirdi. Politico Europe editörü Jamie Dettmer ise bu dikkat çekici karşı saldırının moral artırıcı olmasına rağmen, füze denkleminin uzun vadede Ukrayna’nın aleyhine işlediğini ve Moskova’nın avantajlı konumda olduğunu belirtiyor.

Ukrayna, geçtiğimiz pazar günü Rusya topraklarındaki hava üslerine yönelik gerçekleştirdiği eş zamanlı ve geniş çaplı insansız hava aracı (İHA) saldırılarıyla dikkatleri üzerine çekti.

Ukrayna ordusu, bu saldırıları “Rus hava kuvvetleri tarihinin muhtemelen en kötü günü” olarak tanımlayarak, 40’tan fazla stratejik bombardıman uçağının saf dışı bırakılmış olabileceğini iddia etti.

Ancak Politico Europe görüş editörü Jamie Dettmer, bu karşı saldırının operasyonel olarak dikkate değer bir hava baskını olmasının ötesinde, Ukrayna’nın kaybetmeyi reddetmesinden açıkça rahatsız olan Moskova için uzun vadeli bir üstünlük sağlayıp sağlamayacağının belirsiz olduğunu vurguluyor.

Dettmer, “Bu karşı saldırı, Kremlin için derin bir utanç kaynağı olan operasyonel açıdan dikkate değer bir hava saldırısından çok daha fazlası anlamına gelecek mi?” sorusunu gündeme getiriyor.

Kiev’in iddiasının “cesurca olduğu ve tam olarak doğru olmadığı” değerlendirmesinde bulunan Dettmer, “Nazi Almanyası’nın SSCB’ye yönelik saldırısının ilk günü olan 22 Haziran 1941’de Alman Luftwaffe tarafından en az 1200, muhtemelen 2 bine yakın Sovyet uçağı imha edilmişti,” hatırlatmasını yaptı.

Ukrayna’nın ‘Örümcek Ağı’ operasyonu

Ukrayna’nın abartılı söylemlerine rağmen pazar gününün Rusya ordusu için “gerçekten de kötü bir gün olduğunu” belirten Dettmer, saldırının aynı zamanda Rusya’nın geçen hafta Ukrayna şehirlerine yönelik gerçekleştirdiği ve ABD Başkanı Donald Trump’ın bile tepkisini çeken füze ve İHA saldırılarına güçlü bir yanıt niteliği taşıdığını ifade etti.

Trump, genel olarak Rus mevkidaşına şüphe kredisi tanıma eğiliminden ayrılarak onu “tamamen ÇILDIRMIŞ olmakla” suçlamıştı.

“Örümcek Ağı” olarak adlandırılan ve şimdiye kadar Ukrayna’nın başlattığı en karmaşık operasyon olarak nitelendirilen bu karşı saldırı, cephe hatlarından binlerce mil uzaktaki farklı hava üslerinde park halinde bulunan Rus bombardıman uçaklarının aynı anda vurulmasını içeriyordu.

Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU), İHA’ların biri Japonya’ya daha yakın, diğeri ise Kuzey Kutup Dairesi içinde olmak üzere Rusya geneline yayılmış hedefleri vurduğunu iddia ederek saldırının video görüntülerini sosyal medyada hızla paylaştı.

Planlaması 18 ay süren operasyonu gerçekleştirmek için İHA’ların kamyonların üzerindeki ahşap mobil evlerde saklanarak Rusya’ya sokulduğu ve saldırıları başlatmak için çatıların uzaktan açıldığı belirtildi.

SBU, saldırının yaklaşık 7 milyar dolar zarara yol açtığını ve Rusya’nın stratejik seyir füzesi taşıyıcılarını üçte bir oranında azaltmış olabileceğini tahmin ediyor.

SBU Başkanı Vasil Malyuk’un videolardan birinde, “Belaya havaalanı şimdi ne kadar güzel görünüyor,” dediği duyuluyor.

‘Füze matematiği Ukrayna’nın lehine değil’

Ancak Dettmer, “Üzülerek belirtmek gerekir ki, bu saldırı Rusya’nın stratejik bombardıman uçaklarını nerede konuşlandırması ve nasıl koruması gerektiğini karmaşıklaştırsa da, daha sert ekonomik yaptırımlar olsa da olmasa da askeri gidişat hâlâ Kremlin’in lehine,” değerlendirmesinde bulundu.

Rusya’nın İHA ve balistik füze üretimini artırmasıyla hava savaşının Ukrayna için giderek zorlaştığını da ekledi.

Dettmer’a göre, “Washington’dan önemli bir ikmal şansının çok az olması nedeniyle Kremlin, Ukrayna’nın kilit şehirlerinin ve sivil altyapısının giderek daha fazla savunmasız hale geldiğini çok iyi biliyor. Ve her zaman olduğu gibi Ukrayna’nın direnme iradesini kırmayı amaçlayarak bundan tam olarak yararlanmayı açıkça planlıyor.”

Pazar günkü cüretkar misillemenin, İstanbul’da sonuçsuz kalan barış görüşmelerinin arifesinde geldiğini belirten Dettmer, bu görüşmelerde Ukrayna heyetinin tam ve koşullu ateşkes teklif ettiğini, Rusya’nın ise “çatışmanın temel nedenleri” çözülene kadar bunu bir kez daha reddettiğini hatırlattı.

NATO, Ukrayna’nın Rusya’ya dron saldırıları sonrası ‘zayıf noktalarını’ gözden geçiriyor

Patriot füzeleri ve Rusya’nın üretim kapasitesi

Halihazırda Ukrayna’nın sekiz Patriot füze bataryasına sahip olduğuna inanıldığını, ancak onarım ve bakım programları nedeniyle herhangi bir zamanda sadece altısının işlevsel olduğu düşünüldüğünü aktaran Dettmer, “Patriotlar, Ukrayna’nın Rus balistik füzelerini engellemek için sahip olduğu neredeyse tek silah, ancak gelen bir füzeyi saf dışı bırakmak için genellikle bir çift Patriot önleyicisi gerekiyor,” ifadesini kullandı.

Bu arada, Ukrayna Dış İstihbarat Servisi Başkanı Oleg İvaşçenko’ya göre Rusya, 2025’te 750 İskender balistik füzesi ve 560’tan fazla Kh-101 füzesi dahil olmak üzere yaklaşık 3 bin uzun menzilli füze üretmeyi planlıyor.

Dettmer, “Ukrayna’nın elinde tam olarak kaç Patriot füzesi olduğu yakından korunan bir sır olsa da, çoğu askeri gözlemci bunun 200’den az olduğundan şüpheleniyor,” diye ekledi.

Dettmer’a göre, Trump stokları yenilese veya Ukrayna’nın daha fazla füze ve batarya satın almasına izin verse bile, Lockheed Martin füze üretimini yılda yalnızca yaklaşık 600’e çıkarmayı planlıyor ve sempatik bir yönetim bile bunların hepsinin Ukrayna’ya transfer edilmesini istemeyecek.

Dettmer, “Esasen, matematik Ukrayna’nın lehine değil. Bu nedenle, ülke komutanları şimdi balistik füze ateşleyen bombardıman uçaklarının hava üslerine ve füze depolama tesislerine odaklanıyor. Ve belki pazar günkü saldırının bir tekrarını göreceğiz, ancak bu gerçekten çok zor bir iş olacak,” yorumunu yaptı.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

İsviçre, Rusya’nın ‘gölge filosuna’ yönelik AB yaptırımlarına resmen katıldı

Yayınlanma

İsviçre, Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik 17. yaptırım paketine katılarak 17 kişi ve 58 kurumu hedef aldı; bu yaptırımlar özellikle Rusya’nın petrol taşımacılığında kullandığı ‘gölge filoyu’ da kapsıyor.

İsviçre, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya yönelik daha önce onayladığı 17’nci yaptırım paketine katıldığını duyurdu.

Bu karar, Rusya’nın Ukrayna’daki eylemleri ve uluslararası kısıtlamaları atlatma çabalarına karşı Batı’nın ortak tutumunu pekiştirirken, ABD’den de Moskova’ya yönelik daha sert adımlar atılabileceğine dair sinyaller geliyor.

Yaptırımlar özellikle Rusya’nın petrol sevkiyatında kullandığı ve “gölge filo” olarak adlandırılan gemileri hedef alıyor.

İsviçre’den Rus savunma sanayisine yaptırım

İsviçre hükümetinin resmi internet sitesinde yayımlanan açıklamaya göre, yeni kısıtlayıcı tedbirler 17 gerçek kişi ve 58 tüzel kişiyi kapsıyor.

Bu kişi ve kurumların İsviçre topraklarındaki mal varlıkları dondurulacak ve ülkeye girişleri ile transit geçişleri yasaklanacak.

İsviçre bakanlar kurulundan yapılan açıklamada, listeye alınanlar arasında Rusya’nın savunma sanayii kompleksiyle bağlantılı kişi ve kuruluşların da bulunduğu vurgulandı.

Bunun yanı sıra, yaptırımlar üçüncü ülkelere ait 189 gemiyi de kapsayacak şekilde genişletildi. Bu gemilerin önemli bir kısmının, uluslararası kısıtlamaları aşmak ve petrol taşımak için kullanılan Rusya’nın sözde “gölge filosuna” ait olduğu belirtildi.

Ayrıca, AB üyesi olmayan ülkelerdeki kuruluşlar da dahil olmak üzere 31 şirkete yönelik ihracat kontrollerinin sıkılaştırıldığı bildirildi.

AB’nin 17. paketi ‘gölge filoyu’ hedef alıyor

Avrupa Birliği, Rusya’ya karşı 17’nci yaptırım paketini 20 Mayıs’ta onaylamıştı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, paketin öncelikle Rusya’nın “gölge filosunu” hedef aldığını belirtti.

Bu paketle birlikte AB’nin kısıtlamalarına maruz kalan gerçek ve tüzel kişilerin toplam sayısı 2 bin 400’ü aştı.

Bazı üye ülkeler şimdiden bir sonraki, 18’inci önlem paketinin oluşturulmasına başlanması yönünde tekliflerde bulundu.

ABD Senatosu’ndan Rus petrolüne ağır vergi hazırlığı

Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ise 30 Mayıs’ta Kiev’de düzenlediği basın toplantısında, ABD Senatosu’nun Haziran ayının ilk haftasında (2-8 Haziran) Rusya ve ekonomik müttefiklerine karşı yeni bir yaptırım yasa tasarısını değerlendirmeye başlayabileceğini bildirmişti.

Girişim, özellikle Rus petrolünü satın almaya devam eden ülkelerden yapılan ithalata yüzde 500 gümrük vergisi getirilmesini öngörüyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Alman düşünce kuruluşu DGAP: AB, Trump’a daha şiddetli yanıt vermeli

Yayınlanma

Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP) yetkilileri, kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda AB’nin ABD hükümetini durdurmak için “şiddete şiddetle” yanıt vermesi gerektiğini söylüyorlar.

Brüksel’in Trump yönetiminin gümrük vergilerine karşı şimdiye kadar aldığı önlemler son derece çekingen. AB nisan ayında, ABD’nin çelik ve alüminyum gümrük vergilerine karşı misilleme gümrük vergileri uygulamakla tehdit ettiği ABD mallarının listesini hazırladı; bu liste, soya fasulyesi ve Harley Davidson motosikletleri gibi 21 milyar avro değerinde ithalatı olan malları içeriyor.

Ayrıca, önümüzdeki hafta kesinleştirilmesi planlanan 95 milyar avro değerinde ABD mallarından oluşan bir liste daha hazırladı; bu liste arasında otomobiller ve otomobil parçaları, uçaklar, tıbbi cihazlar ve kimyasallar da bulunuyor.

“Trump’a karşı savaşmanın tek yolu istikrarsızlık riskini göze almak”

AB’nin temkinli tavrı, ekonomi uzmanları ve siyasi danışmanlar arasında giderek artan bir hoşnutsuzluğa yol açıyor. Örneğin, DGAP uzmanı Markus Jaeger yeni yazısında, AB’nin daha saldırgan bir politika izlemesi gerektiğini savunuyor.

Trump’ın geniş bir seçmen tabanına sahip olduğu ABD eyaletlerine karşı gümrük vergileriyle saldırmanın bir anlamı olmadığını, bu önlemlerin “Trump’a çarpmadan geri döndüğünü” söyleyen Jaeger, bunun yerine “başkanın maliyet-fayda hesaplarını doğrudan” ele almanın daha iyi bir yol olacağını söylüyor.

Şimdiye kadarki deneyimlerin, Trump’ın “kapsamlı bir finansal istikrarsızlık riski”nden kaçındığını ve böyle bir risk ortaya çıktığında gümrük vergilerini geri çektiğini gösterdiğini kanıtladığına işaret eden Alman uzman, örneğin borsalarda yaşanan ciddi düşüşün, Trump’ı Çin’e karşı gümrük savaşını dondurmaya sevk ettiğini hatırlatıyor.

Bu nedenle AB’nin “inandırıcı ve etkili bir misilleme tehdidi” içeren bir stratejiye geçmesi çağrısında bulunan Jaeger, gerekirse, “düşmanca korumacı önlemlere” karşı çatışmanın tırmanmasından da kaçınmamak gerektiğinin altını çizdi.

Deutsche Bank Research’ün eski bir çalışanı olan Jaeger’e göre, gerekirse “kapsamlı istikrarsızlık riskini göze almak”, Trump’a karşı taktiksel olarak kendini savunmanın tek yolu.

“AB’nin ABD’ye karşı yapamadığını Çin yaptı”

Daha da temel bir eleştiri, bir başka DGAP uzmanı Shahin Vallée’den geldi.

Vallée, daha önce AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy’un, ardından o dönem Ekonomi Bakanı olan Emmanuel Macron’un ve son olarak George Soros’un ekonomi danışmanı olarak görev yapmıştı.

Vallée, AB’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden seçilmesinden sonra onu anlamaya ve onunla başa çıkmaya yönelik çabalarının “tamamen başarısız” olduğunu savunuyor.

AB’nin Trump’a karşı “şiddete şiddetle”, “açık ve görünür bir şekilde” tepki verilmesi gerektiğini kabul etmediğini savunan DGAP uzmanı, Trump’ın “tüm dünyayla aynı anda kafa kafaya çarpıştığı” sırada ortaya çıkan “olağanüstü fırsatı” Brüksel’in kaçırdığını düşünüyor.

Vallée’ye göre Çin veya Kanada gibi ülkelerle derhal ittifak kurarak ABD’yi izole etmek için harekete geçilseydi, Trump’ı pes ettirmek mümkün olabilirdi.

Vallée bu başarıyı, “direnerek kritik alanlarda kaldıraç gücünü kullanan” Çin’in elde ettiğini; ABD’nin “tamamen teslim olmasını” sağladığını ve bunu, gelecekte ABD ile iktisadi savaşta AB’nin işbirliğine ihtiyaç duymadan başardığını ileri sürüyor.

Uzmana göre AB ise şu anda bir sonraki gümrük tehditleri turunda sıkışmış durumda ve gelecekte daha da güçlü bir baskıya maruz kalacak.

“Şiddete şiddetle karşılık verilmeli”

Bu bağlamda Vallée, AB’nin Trump yönetimine yönelik iktisat politikasında “tam bir U dönüşü” yapması için ısrarla çağrıda bulunuyor.

Yazara göre ilk adım olarak Brüksel, ABD’nin çelik ve alüminyuma uyguladığı gümrük vergilerine karşı derhal karşı gümrük vergilerini yürürlüğe koymalı ve aynı zamanda otomobil gümrük vergilerine ve askıya alınan “karşılıklı” gümrük vergilerine karşı yeni karşı gümrük vergileri açıklamalı; bu, ABD’den 150 milyar avronun üzerindeki ithalatı kapsamalıdır.

İkinci olarak, AB, ABD’nin ikame edemeyeceği malların ihracatını kısıtlamalı. Vallée, yarı iletken üretiminde kullanılan litografi teknolojisini örnek olarak veriyor; burada muhtemelen, Hollanda şirketi ASML tarafından üretilen ve en azından Batıda şu anda büyük ölçüde alternatifi olmayan en gelişmiş çiplerin üretiminde kullanılan ekipmanlar kastediliyor.

Üçüncüsü, DGAP uzmanı, ABD hizmetler sektörü ithalatına karşı önlemler alınmasını savunuyor. Bu önlemler, bir yandan büyük ABD’li internet şirketlerinin kârlarına dijital vergiler getirilmesini, diğer yandan Avrupa’daki varlıklardan yararlanan ABD’li finans hizmet sağlayıcılarının faaliyetlerinin kısıtlanmasını içeriyor.

Vallée, bu konuda çatışmanın “keskin bir şekilde tırmanmasına” hazır olunması gerektiğini tavsiye ediyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English