Bizi Takip Edin

Amerika

Eski CFR Başkanı Haass: ABD’de neyin norm, neyin istisna olduğunu artık bilmiyorum

Yayınlanma

1 Temmuz itibariyle 20 yıldır yürüttüğü Council on Foreign Relations (CFR) başkanlığı görevini bırakan Richard N. Haass, New York Times’tan Peter Baker’a konuştu.

Times’ın kıdemli Beyaz Saray muhabiri, Haass’ı, “Hem konumu hem de mizacı itibariyle 71 yaşındaki Haass, Donald J. Trump döneminde gözden düşen müesses nizamın itibarlı bir üyesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana geçen çeyrek asrın çoğunda Amerika’nın dünyadaki yerini iyi ya da kötü tanımlayan, büyük ölçüde iki partili ‘realist’ uzlaşının sesi,” olarak tanımlıyor.

Baker’ın aktardığına göre, Haass, şu anda dünyanın güvenliğine yönelik en büyük tehdidin ABD’den geldiğini düşünüyor.

Haass’a göre Amerikan siyasi sisteminin çözülmesi, hayatında ilk kez ‘iç tehdidin dış tehdidin önüne geçtiği’ anlamına geliyor. Haass, ABD’nin ‘istikrarsız bir dünyada’ en güvenilir dayanak noktası olmak yerine, ‘istikrarsızlığın en derin kaynağı’ ve ‘belirsiz bir demokrasi örneği’ haline geldiğini söylüyor.

ABD demokrasisi ve ulusal güvenlik meselesi

‘Öngörülemezlik ve güvenilirlik eksikliği’ nedeniyle artık Amerikan sisteminin örnek alınmadığını savunan Haass, bu nedenle ABD’nin dostlarının güveninin zedelendiğini düşünüyor.

ABD’nin ‘demokrasi meselesi’nin artık bir ‘ulusal güvenlik meselesi’ haline geldiğini ileri süren Haass, görevini eski Başkan Barack Obama döneminde ABD Ticaret Temsilcisi olarak çalışan Michael Froman’a bıraktı.

Haass, Başkan Jimmy Carter döneminde Pentagon’da, Başkan Ronald Reagan döneminde Dışişleri Bakanlığı’nda ve Başkan George H.W. Bush döneminde Ulusal Güvenlik Konseyi’nde görev yapmıştı. Başkan George W. Bush döneminde Dışişleri Bakanlığı’nda politika planlama direktörü olarak görev yaptı ama daha sonra ‘kötü bir seçim ve kötü bir uygulama’ olarak nitelendirdiği Irak işgalinin başlamasının ardından 2003 yılında bu görevinden ayrıldı.

Trump Amerika’sı, ‘Amerikan karşıtı’ mı?

Times’ta yer alan portresine göre, gençliğinde Vietnam Savaşı’na karşı çıkan ve kendisini liberal olarak tanımlayan Haass, Alexander Soljenitsın’ın yazılarından, Margaret Thatcher’ın yükselişinden ve Reagan-Bush’ın yurtdışında ‘Amerikan liderliği’, yurtiçinde ise ‘ölçülü hükümet’ vizyonundan ilham alarak dönüştü. Haass, arada Demokratlara oy verse de, 40 yıl boyunca Cumhuriyetçi olarak kaldı. Fakat Donald Trump ile birlikte, 2020 yılında partisinden uzaklaştı ve 6 Ocak 2021’deki Kongre baskınından sonra kendisini ‘bağımsız’ olarak tanımladı.

20. yüzyılda ABD’nin Jim Crow yasaları (ırksal ayrımcılık), McCarthycilik, Vietnam Savaşı, Watergate skandalı ve siyah hakları mücadelesi yaşamasına rağmen şu anki durumu daha tehlikeli gören Haass, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Bunlar sisteme, temele yönelik tehditler değildi. Bu yüzden bunun daha önemli olduğunu düşünüyorum.”

Trump yanılgısı ve Amerikan ‘normları’

2015 yılında, daha önceki tüm başkanlara yaptığı gibi Donald Trump’la da dış siyaset konusunda tavsiyeler vermek için görüşen eski CFR Başkanı, şu anda da Cumhuriyetçilerin en önemli adaylarından olan eski başkanı yanlış değerlendirdiğini kabul ediyor. Haass, “Yanıldığım nokta, makamın ağırlığının onu yumuşatacağını ya da normalleştireceğini –hangi kelimeyi kullanmak isterseniz– geleneklere ve miraslara daha saygılı olacağını varsaymış olmamdı. Ve bu konuda yanıldım. Aksine daha da radikalleşti. İki katına çıktı,” diyor.

Haass’ın ABD’nin uzun vadede değişip değişmediği sorusuna cevabı ise kendi açısından karamsar: “Artık neyin norm neyin istisna olduğunu bilmiyorum. Biden yönetimi benim kanıksadığım Amerika’ya bir dönüş mü ve Trump tarihi bir kırılma mı olacak? Yoksa Biden bir istisna ve Trump ile Trumpizm yeni Amerika mı?”

Amerika

Nvidia CEO’su Jensen Huang, yeni Çin AI çipinin lansmanı öncesinde Pekin gezisi planlıyor

Yayınlanma

Nvidia, eylül ayında Çin için özel olarak tasarlanmış yeni bir yapay zeka çipi piyasaya sürmeyi hedefliyor. Şirketin CEO’su Jensen Huang, Çin’e olan bağlılığını yeniden teyit etmek için bir ziyaret planlıyor.

Planlardan haberdar olan kaynakların Financial Times’a aktardığına göre, çip, ABD Başkanı Donald Trump’ın sıkılaştırdığı ihracat kontrol kurallarına uymak için Nvidia’nın mevcut Blackwell RTX Pro 6000 işlemcisinin modifiye edilmiş bir versiyonu.

Ürün, yüksek bant genişliği belleği (HBM) ve daha hızlı veri aktarımı için bağlantıları iyileştiren NVLink gibi en gelişmiş teknolojilerden arındırılacak.

Huang’ın programına yakın kaynaklar, Huang’ın önümüzdeki çarşamba günü Pekin’de başlayacak Uluslararası Tedarik Zinciri Fuarı’na katılarak Çin’in üst düzey liderleriyle görüşmeyi planladığını söyledi.

Çip üreticisi çarşamba günü 4 trilyon dolarlık piyasa değerine ulaşan ilk şirket oldu. Hisse senetleri, ABD’nin ihracat kontrollerini sıkılaştırmasıyla yılın başlarında darbe aldı, ancak yatırımcıların küresel yapay zeka pazarı fırsatlarına olan ilgisi ve ABD-Çin ilişkilerindeki iyileşme sayesinde toparlandı.

Nvidia, önemli bir yurt dışı pazardaki konumunu korumaya çalışırken jeopolitik bir çatışmanın ortasında kalınca, Jensen Huang Çin ve ABD liderleriyle daha diplomatik bir rol oynamak için çabalarını artırdı.

Kaynaklardan birine göre, Nvidia’nın CEO’su Çin Başbakanı Li Qiang ile görüşmeler yapmaya çalışıyor. Li, Huang’ın bugüne kadar görüştüğü en üst düzey Çinli yetkili olacak.

Huang’ın nisan ayında Çin’i ziyaretinde görüşmelerde bulunduğu Başbakan Yardımcısı He Lifeng ile de bir toplantı planlanıyor. Kaynak, toplantıların takviminin henüz kesinleşmediğini ve Çin tarafının onayını beklediğini de ekledi.

Mayıs ayında Tayvan’da düzenlenen Computex teknoloji fuarında konuşan CEO, Çin’in yapay zeka çiplerine erişimini kısıtlamayı amaçlayan ABD’nin ihracat kontrollerini “başarısızlık” olarak nitelendirmişti.

Bu kontrollerin, Çinli şirketleri kendi yapay zeka ürünlerinin geliştirilmesini hızlandırmaya teşvik ettiğini söyledi. Nvidia’nın pazar payının dört yıl önceki yüzde 95’ten yüzde 50’ye düştüğünü belirtti.

Şirket, yakın gelecekte 50 milyar dolarlık Çin yapay zeka pazarında rekabet edebileceğini söylüyor.

Huang’ın, milyarlarca dolarlık iş kaybına neden olan çok sayıda ihracat kısıtlaması karşısında Nvidia’nın Çin pazarına olan bağlılığını yeniden teyit etmesi bekleniyor.

Planlardan haberdar bir kişi, Nvidia’nın Trump yönetiminden yeni ihracat kısıtlamalarını ihlal etmediğine ve piyasaya sürüldükten kısa bir süre sonra yasaklanmayacağına dair güvence istediği için yeni ürünün satışının eylül ayından önce başlamayacağını söyledi. Çipin özellikleri, Washington ile yapılacak görüşmelerin sonucuna göre hala değişebilir.

Ancak, şirketin planlarına yakın iki kişiye göre, Nvidia’nın Çin’deki müşterileri çipin numunelerini test ediyor ve önemli siparişler vermeyi planlıyor.

Performansı Çinli rakiplerinin en üst düzey ürünleriyle karşılaştırılamasa da, müşteriler Nvidia’nın Cuda yazılım sisteminden diğerlerine geçmenin işletme maliyetlerini önemli ölçüde artıracağı için satın almaya istekli.

Çipin talebinin, nisan ayında yasaklanarak Nvidia’nın başlangıçta 5,5 milyar dolarlık değer düşüklüğü kaydetmesine neden olan önceki ürünü H20 kadar yüksek olması beklenmiyor.

Çinli müşteriler, ABD’nin politika belirsizlikleri nedeniyle Nvidia ürünlerine fazla bağımlı olmanın riskinden endişe duymaya başladı. Alibaba, ByteDance ve Tencent gibi önde gelen yapay zeka şirketleri, yerel üreticilerin alternatiflerini test ediyor.

Çin’de yeni bir ürünün piyasaya sürülmesi ve kesintisiz teslimatın sağlanması için büyük bir stok oluşturulması gerekecek ve bu da ihracat politikalarının belirsizliğini sürdürmesi halinde Nvidia için finansal riskler yaratacak.

Nvidia’nın 2025 mali yılına ait yıllık raporuna göre, Çin 17,1 milyar dolarlık gelir tabanıyla şirketin dördüncü büyük pazarı ve toplam satışlarının yüzde 13’ünü oluşturuyor.

Okumaya Devam Et

Amerika

MAGA tabanından Trump’a Epstein salvoları

Yayınlanma

Trump yönetimi, Jeffrey Epstein davasıyla ilgili U dönüşü nedeniyle “MAGA” destekçilerini öfkelendirdi.

Trump yönetiminin önde gelen isimleri, Epstein’in ölümüyle ilgili olanlar da dahil olmak üzere çeşitli teorileri uzun süredir benimsemiş ve hatta teşvik etmişlerdi. Ayrıca, bu tür konuları yaygınlaştıran influencer’ları ve seçmenleri aktif olarak desteklemişlerdi.

Fakat Trump yönetiminin bu iddialardan geri adım atıp Epstein’in intihar ettiği sonucuna varması, karanlık kişinin yüksek mevkili kişilerle bağlantılarını örtbas etmek için öldürüldüğüne inananları tatmin etmedi.

Eleştirenler, Trump yönetiminin kendi yarattığı bir karmaşa içinde olduğunu söylüyor.

Örneğin MAGA yorumcusu Alex Jones, başsavcı Pam Bondi’ye atıfta bulunarak, “Kendinize daha fazla zarar veremezdiniz, FBI’ı yaptıklarından daha fazla itibarsızlaştıramazdınız,” dedi ve pazartesi sabahı konuyu tartışan bir videoda neredeyse gözyaşlarına boğuldu.

Eski Fox News sunucusu Tucker Carlson da salı günü yayınlanan programında, “Pam Bondi’nin yönetimindeki Adalet Bakanlığı, kendi ifadeleriyle çok ciddi suçları örtbas ediyor,” dedi.

Muhafazakâr bir başka yorumcu Dan Bongino ise, Epstein’in ölümüyle ilgili spekülasyonları körükleyerek, “Jeffrey Epstein olayı çok önemli, lütfen bu olayı unutmayın. Gözünüzü bu olaydan ayırmayın,” dedi.

Oysa Başkan Yardımcısı JD Vance, Epstein’in “hapishanede gizemli bir şekilde öldüğünü” söylemiş ve iş adamının müşteri listesine atıfta bulunarak, 2021’de “ABD hükümetinin Epstein’in müşterilerini gizli tutmak için ne gibi bir çıkarı olabilir?” diye sormuştu.

FBI Direktörü Kash Patel ise onay duruşmasında, Epstein dosyalarını yayınlayacağına söz vererek, “Amerikan halkının olan bitenin tüm ağırlığını bilmesini sağlayacağım,” demişti.

Hakkında genç kızları seks ticaretine maruz bıraktığına dair birçok suçlama bulunan Epstein, Trump, eski Başkan Clinton, İngiltere Prensi Andrew ve diğer birçok ünlü ve ultra zengin kişilerin de dahil olduğu yüksek mevkili çevrelerde dolaşıyordu.

Epstein’ın ortağı Ghislaine Maxwell, seks ticaretinden suçlu bulundu. Fakat Epstein ve Maxwell, kurbanları istismar etmekle suçlanırken, hükümet onları başkalarına kurban sağlamakla suçlamadı.

Mahkeme kararıyla mühürlenen dosya ve delillerin, FBI’ın pazartesi günü yayınladığı memoranduma göre, “sadece kurbanları korumak amacıyla kullanıldığı ve herhangi bir üçüncü şahsı yasadışı suçlamalara maruz bırakmadığı” belirtildi.

Bu iddia, ikilinin genç kızları yüksek mevkili elitlere satmak için bir operasyon yürüttüğüne inananları öfkelendirdi.

Newsmax sunucusu Carl Higbie, sosyal medya platformu X’te “Yani Jeffrey Epstein kimseye çocuk satmadığı için hapse girdi… Saçmalık,” diye yazdı.

Bondi’nin salı günü Epstein’in casus veya istihbarat ajanı olduğu konusunda “hiçbir bilgisi” olmadığını söylemesi de öfkeleri daha da artırdı. Örneğin MAGA’cı yorumcu Laura Loomer, “Bu bir yalan. 2008 tarihli FBI belgeleri, Epstein’in ‘ANLAŞILDIĞI ÜZERE’ FBI’YA BİLGİ SAĞLADIĞINI kanıtlıyor,” dedi.

Kennedy suikastı gibi “Federal Sırların Açıklanması” konusunda Temsilciler Meclisi Gözetim ve Hükümet Reformu Komitesinde bir görev gücünün başkanlığı yapan Cumhuriyetçi Temsilci Anna Paulina Luna, yönetimden daha fazla adım atmasını istedi.

“Amerikan halkı, kimi etkilediği önemli olmaksızın Epstein hakkındaki gerçeği bilmeye hak ediyor,” diye yazan Luna, Bondi ve Patel’in kurbanlar hakkında bilgi vermeden açıklayabilecekleri “bol miktarda kanıt” olduğunu da ekledi.

Luna, “Amerikan halkı kendi sonuçlarına özgürce varmalı. Gerçek er ya da geç ortaya çıkacaktır,” dedi.

Bondi, salı günü Beyaz Saray’da düzenlenen kabine toplantısında, pazartesi günkü notta ortaya atılan yeni teoriler hakkında sorulan sorulara yanıt vererek durumu düzeltmeye çalıştı.

Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan Epstein’in hapishane hücresinin dışından çekilen videoda bir dakikalık boşluk olduğunu açıklayarak, bunun “her gece videonun sıfırlandığı ve her gece aynı dakikanın eksik olması gereken” standart bir durum olduğunu savundu.

Başsavcı, şubat ayında verdiği bir röportajda, Epstein davasıyla ilgili incelenmek üzere masasında duran belgeler olduğunu söylediği için de savunma yaptı ve sadece Epstein’in müşteri listesinden değil, Epstein, John F. Kennedy Jr. ve Martin Luther King Jr.’ın suikastlarıyla ilgili incelenmesi gereken çeşitli dosyalardan bahsettiğini iddia etti.

Bondi, Epstein davasının bir parçası olan binlerce saatlik videonun çocuk pornografisi olduğu ortaya çıktığını ve yayınlanmayacağını da ekledi.

Trump, kabine toplantısında Epstein konusu gündeme geldiğinde, bu konuya odaklanılmasından duyduğu öfkeyi dile getirdi.

Trump, “Hâlâ Jeffrey Epstein’den mı bahsediyorsunuz? Bu adam yıllardır konuşuluyor. Soruyorsunuz; Teksas var, bu var, her şey var. Ve insanlar hala bu adamdan mı bahsediyor? Bu iğrenç adamdan? Bu inanılmaz,” dedi.

Beyaz Saray’a yakın bir kaynak, özellikle Bongino’nun MAGA hareketinde önemli bir itibar kazandığını ve Epstein davası hakkında konuşurken Bondi gibi isimlerden daha fazla güvenilirlik kazandığını savundu.

Kaynak, “Bunu Dan dışında başka biri söyleseydi, çok daha fazla güvensizlik olurdu,” dedi.

Kaynak, yönetimin konuyu ele alışına ilişkin sağ kanadın duyduğu hayal kırıklığının siyasi bir yük olabileceğini ise ciddiye almadı.

Kaynak, “Bunun insanları ‘Adalet Bakanlığının yaptıkları yüzünden ara seçimlerde Cumhuriyetçilere oy vermeyeceğiz’ dedirteceğini sanmıyorum,” dedi.

Fakat bu olay, Trump ile fanatik MAGA tabanı arasındaki en büyük kırılmalardan biri olarak kayda geçti ve her iki taraf da bunu unutmayacaklarını söylüyor.

Film yapımcısı ve yorumcu Mike Cernovich, Trump’ın “rezil finansçı” hakkında soru soran bir muhabiri azarlamasına yanıt olarak, “Epstein hakkında soru sormaya devam edeceğiz,” diye yazdı.

Muhafazakâr yorumcu Liz Wheeler ise “Trump’ın bu konuda tabanını büyük ölçüde yanlış okuduğunu” savundu.

Okumaya Devam Et

Amerika

ABD, sınır dışı faaliyetlerinde İsrail yanlısı Canary Mission sitesini kullanmış

Yayınlanma

ABD yönetimi, sınır dışı edilecek Filistin yanlısı akademisyenleri belirlerken, Canary Mission isimli bir İsrail yanlısı web sitesinden büyük ölçüde yararlandığı ortaya çıktı.

Kayıtlara göre, Donald Trump’ın sınır dışı etme girişimini desteklemek için İç Güvenlik Bakanlığı, Filistin yanlısı faaliyetlerde bulunan yaklaşık 100 yabancı öğrenci ve akademisyen hakkında dosya hazırlayan istihbarat analistlerinden oluşan bir “kaplan ekibi” kurdu.

Trump yönetiminin Filistin yanlısı akademisyenleri hedef almasına karşı açılan davada bu hafta açıklanan ifade kayıtlarına göre, bu kişilerin 75’inden fazlası, gizemli bir web sitesi olan “Canary Mission” tarafından tespit edildi.

Davayı şu anda denetleyen federal yargıç, kampüslerden sınır dışı etme çabalarıyla ilgili yönetim yetkililerinin yüzlerce sayfalık yeminli ifadeleri içeren ifade tutanaklarını kamuoyuna açıkladı.

Tutanaklardaki bazı ayrıntılar, yönetim yetkililerinin tanık kürsüsüne çağrılmaya başlamasıyla çarşamba günü açık mahkemede ortaya çıktı.

POLITICO’nun sorusuna yanıt olarak Canary Mission, “bu yönetimle veya önceki yönetimle hiçbir teması olmadığını” öne sürdü.

Göçmenlik avukatları ve Filistin yanlısı aktivistler, göçmenlik yetkililerinin Canary Mission sitesinden akademisyenlerin isimlerini alıp, çok az bağımsız araştırma yaparak vizelerini iptal etmeye çalıştıklarından zaten şüpheleniyorlardı. 

Fakat ifade tutanakları, Trump yetkililerinin bu siteye ne kadar geniş ölçüde güvendiklerini ilk kez ortaya koydu. Çarşamba günü duruşmada ifade veren İç Güvenlik Bakanlığı yetkilisi Peter Hatch, sitenin Trump yönetiminin çabaları için önemini kabul etti ama siteden alınan tüm bilgilerin bağımsız olarak doğrulandığını söyledi.

Canary Mission, amacının üniversite kampüslerinde “İsrail ve Yahudi karşıtı duyguları” ortaya çıkarmak olduğunu söylüyor. Filistin yanlısı akademisyenlerin fotoğraflarını ve sosyal medya profillerini yayınlıyor ve protesto faaliyetlerini kaydediyor.

Eleştirenler, grubun zayıf veya alakasız kanıtlara dayanarak Filistin yanlısı aktivistleri Yahudi karşıtı olarak göstererek McCarthy benzeri taktikler uyguladığını iddia ediyor. Canary Mission, fon sağlayıcılarını veya kimler tarafından yönetildiğine dair ayrıntıları açıklamıyor.

Grup, “ABD, İsrail ve Yahudilere karşı nefreti teşvik eden kişi ve grupları belgeliyoruz. Aşırı sağ, aşırı sol ve İsrail karşıtı aktivistler dahil olmak üzere tüm siyasi yelpazede nefret suçlarını araştırıyoruz,” dedi.

Açıklanan mahkeme kayıtları, Trump yönetiminin, özellikle de Trump’ın üst düzey danışmanı Stephen Miller’ın, Amerikan üniversitelerinde okuyan ve öğretim görevlisi olan Filistin yanlısı akademisyenlerin vizelerinin iptal edilmesi çabalarına ne kadar derinlemesine dahil olduğunu da ilk kez ortaya koydu.

Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İşleri Bürosunun vekil başkanı John Armstrong, öğrenci sınır dışı etme kampanyası hakkında Beyaz Saray yetkilileriyle “en az bir düzine” görüşme yaptığını ve Miller’ın bu konuyla ilgili kurumlar arası konferans görüşmelerine “en az haftada bir” katıldığını ifade etti.

Armstrong’a göre, Miller ile yapılan konferans görüşmeleri yaklaşık 15 dakika ile bir saat arasında sürdü ve İç Güvenlik Konseyi, Dışişleri Bakanlığı ve İç Güvenlik Bakanlığı’ndan diğer yetkililer de katıldı.

Beyaz Saray’ın belirli öğrencileri seçme sürecine ne ölçüde dahil olduğu hâlâ belirsizliğini koruyor, çünkü Beyaz Saray, Miller’ın kurum yetkilileriyle yaptığı görüşmelerin ayrıntılarını gizlemek için yürütme ayrıcalığını kullandı.

Yönetimin Filistin yanlısı akademisyenleri sınır dışı etme girişimine ilişkin ayrıntılı tanıklıklar, bu hafta Boston’da federal mahkemede bu politikaya karşı açılan davanın başlamasıyla kamuoyuna açıklanan 1.000 sayfadan fazla belge ve ifade tutanaklarında ortaya çıktı.

ABD Bölge Yargıcı William Young, davaya başkanlık ediyor ve Trump yönetiminin akademisyenleri konuşmaları ve siyasi görüşleri nedeniyle hedef alarak Anayasanın Birinci Maddesini ihlal edip etmediğine karar verecek.

Yabancı uyruklu akademisyenler, öğrenci vizesi veya yeşil kartla Amerikan üniversitelerinde yasal olarak yaşıyor ve okuyorlardı. Fakat yönetim, onların yasal statülerini iptal etmeye ve ülkeyi terk etmeye zorlamaya çalıştı. Mahkemeler şu ana kadar Khalil, Ozturk ve diğerlerinin derhal sınır dışı edilmesini önlemek için müdahale etti.

Hatch, akademisyenleri hedef almada dış grupların rolüne ilişkin yeni bilgiler verdi.

Çarşamba günü devam eden duruşmada tanık olarak çağrılan Hatch, Canary Mission’ın sınır dışı edilmeyle ilgili istihbarat çalışmalarında kilit rol oynadığını doğruladı.

Hatch, “İsimlerin çoğu, hatta neredeyse tamamı o web sitesinden geldi, ancak birçok farklı web sitesinden de isimler ve ipuçları alıyorduk. Aynı protestocular hakkında birçok kaynaktan bilgi aldık, fakat Canary Mission en kapsamlı bilgiyi sağladı. Listeler her yönden geliyordu,” dedi.

Hatch, ekibinin Canary Mission web sitesini incelemesi gerektiğini ve sitede 5.000’den fazla kişi hakkında raporlar bulunduğunu sözlü olarak kendisine iletildiğini düşündüğünü ekledi.

İç Güvenlik Bakanlığı yetkilisi, ”Bu da neden bir kaplan takımına ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Normal bir organizasyon yapısı içinde çalışan normal bir birim, bölüm veya analist grubu bu iş yükünü kaldıramazdı,” iddiasında bulundu.

Hatch, “terörle mücadele istihbaratı” birimine atanan analistlerin, diğerlerinin yanı sıra, “kaplan takımına” yeniden atandığını söyledi.

Hatch ayrıca, analistlerinin Canary Mission sitesinden elde ettiği tüm bilgilerin resmi raporlara dahil edilmeden önce doğrulanması gerektiğini vurguladı.

Yetkili, “Canary Mission, ABD hükümetinin bir parçası değil. Bu, bizim için güvenilir bir kaynak olarak kabul edeceğimiz bilgiler değildir. Bu web sitesini oluşturan kişilerle çalışmıyoruz. Web sitesini kimin oluşturduğunu bilmiyorum,” iddiasında bulundu.

Hatch ifadesinde, “kaplan takımının” hazırladığı raporlarda yer alan isimlerin “yüzde 75’inden fazlasının” Canary Mission’dan geldiğini ve diğerlerinin “Yahudiler karşı koyuyor” sloganını kullanan ve web sitesinde Filistin yanlısı aktivistlerin profillerini yayınlayan Betar US adlı gruptan geldiğini düşündüğünü söyledi.

Şubat ayında, Anti-Defamation League (ADL), Betar’ı aşırıcı gruplar listesine ekledi ve örgütün “İslamofobiyi açıkça benimsediğini ve Müslümanları çevrimiçi ve yüz yüze taciz ettiğini” iddia etti.

Betar, yorum talebine yanıt vermedi. Fakat Trump’ın ocak ayında Beyaz Saray’a dönüşünden birkaç gün sonra, Betar X ve haber kuruluşlarına yaptığı yorumlarda Trump yönetimi yetkililerine bir “sınır dışı listesi” sağladığını duyurdu.

Duruşma öncesinde yeminli ifade vermeye çağrılan yönetim yetkilileri, hangi tür savunuculuk veya aktivizmin antisemitizm veya ABD’nin terör örgütü olarak tanımladığı Hamas’a destek olarak kabul edileceğine dair kesin tanımlar vermekte zorlandı.

Her iki gerekçe de, sınır dışı etme kampanyasının ve ABD’de eğitim görmek veya eğitimine devam etmek isteyen yabancılara vize vermeyi reddetme çabalarının başlıca gerekçeleriydi.

Armstrong ifadesinde, Filistin yanlısı mitinglerde sıkça atılan “Nehirden denize, Filistin özgür olacak” sloganının, İsrail’in yok edilmesini çağrıştırdığı için ABD vizesinin reddedilmesine neden olabileceğini söyledi.

Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, “Bence olabilir, çünkü tanımı gereği bu, İsrail’in ve İsrail halkının ortadan kaldırılması anlamına geliyor,” dedi.

Armstrong, İsrail’den kurumsal yatırımların çekilmesi, İsrail’e silah ambargosu veya İsrail’e askeri yardımın sona erdirilmesi çağrılarının da sorun teşkil edebileceğini söyledi ve bu ülkeyi “apartheid devleti” olarak nitelendirmenin “muhtemelen” İsrail karşıtı faaliyet olarak değerlendirileceğini de ekledi.

Öte yandan Armstrong, Gazze’de ateşkes çağrısı yapmanın vize başvurusunda aleyhte bir unsur olarak değerlendirilmeyeceğini söyledi.

Cuma günü duruşmada ifade vermesi planlanan Armstrong, “Başkan ateşkes çağrısı yaptı. Yani hayır,” dedi.

Trump’ın yeni politikası kapsamında hangi tür “anti-Amerikanizmlerin” vize reddine yol açabileceği sorusuna Armstrong, “Bu genel bir kınama olur: Tüm Amerikalılar şişman ve kötüdür. ‘Sosisli sandviçten nefret ediyorum’ demek olmaz,” yanıtını verdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English