Diplomasi
AB-ABD ticaret görüşmelerinde ilerleme kaydedilemedi

Müzakerecilerin Beyaz Saray zirvesi öncesinde herhangi bir ilerleme kaydedememesinin ardından 19 Ekim Perşembe günü, ABD ve Avrupa Birliği arasında Trump dönemi gümrük vergileri ve ABD’nin ‘yeşil sübvansiyonları’ konusunda uzun süredir devam eden anlaşmazlıkları sona erdirecek bir anlaşmaya varılması ihtimali azaldı.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ile yapacağı görüşmede İsrail-Gazze çatışması ve Ukrayna’ya desteğin devamını sağlama çabalarının ağırlık kazanacağını söyledi ve ticaret konularının ikinci planda kalacağını belirtti.
Euractiv’e konuşan konu hakkında bilgi sahibi iki kaynak, ABD’li ve Avrupalı ticaret müzakerecilerinin gün boyunca bir araya geldiklerini fakat çelik tarifeleri ya da Kuzey Amerika’da monte edilen elektrikli araçların (EV) satın alınmasına yönelik yeni ABD vergi indirimlerinin Avrupa üzerindeki etkisini azaltacak bir yol üzerinde anlaşmaya varmalarının pek olası olmadığını söyledi.
Michel de gazetecilere yaptığı açıklamada iki tarafın da karşılıklı yarar sağlayacak çözümler bulması gerektiğini söyleyerek anlaşmanın yakın olmadığını ima etti.
Michel ve Leyen, Trump dönemi gümrük tarifelerini sona erdirmek ve ABD’nin yeşil sübvansiyonlarının etkisini hafifletmek için ABD ile anlaşmalar imzalamayı umuyorlardı fakat Filistin ve Ukrayna meseleleri bu meseleyi gölgede bıraktı.
Reuters’a konuşan başka bir kaynak, ABD Ticaret Temsilcisi Katherine Tai’nin Perşembe günü Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis ile bir araya geldiğini söyledi.
Michel gazetecilere yaptığı açıklamada, İsrail-Hamas çatışması göz önüne alındığında ABD ve AB’nin ‘ortak değerleri ve demokrasiye olan bağlılıkları’ konusunda birlikte hareket etmeleri için kritik bir zaman olduğunu söyledi.
‘Fazla kapasite’ meselesi
ABD, 2018 yılında dönemin Başkanı Donald Trump tarafından AB çelik ve alüminyumuna uygulanan ithalat tarifelerini askıya aldı fakat her iki tarafın da bu ayın sonuna kadar Çin gibi ‘piyasa dışı’ ekonomilerdeki kapasite fazlalığını giderecek ve daha ‘çevreci’ çeliği teşvik edecek tedbirler üzerinde anlaşması şartıyla. Müzakereciler şimdi yıl sonuna kadar bir anlaşma yapmayı hedefliyor.
Olası bir anlaşmayı onaylaması gereken Avrupa Parlamentosu’nun ticaret komitesi başkanı Bernd Lange, fazla kapasiteyle mücadele için alınacak olası tedbirlerin ‘siyasi mülahazalara değil objektif araştırmalara dayanması’ gerektiğini söyledi.
Sürdürülebilir çelik konusunda iki taraf, AB’nin karbon sınırı tarife sistemi ile ABD’nin sübvansiyonlar yoluyla ekonomisini ‘yeşillendirmeyi’ teşvik etme yaklaşımını uzlaştırmaya çalışıyor.
ABD, diğer müttefiklere de açık olacak, fakat Çin’in katılmasını imkansız hale getirecek kamu iktisadi teşebbüslerine ilişkin kurallar içeren, büyük ölçüde gümrük vergisinden muaf bir ‘yeşil çelik kulübü’ oluşturmayı önerdi.
ABD’nin şartı AB’nin Çin’e karşı harekete geçmesi
ABD, iki yıldır askıya aldığı ve AB’den gelen çelik ve alüminyuma uyguladığı gümrük vergilerini ancak Brüksel’in, Washington’un piyasayı ucuz metalle doldurduğunu ileri sürdüğü Çin’e de benzer vergiler uygulamayı kabul etmesi halinde kalıcı olarak kaldıracak.
AB, uluslararası ticaret kurallarına uymak zorunda olduğunda ısrar ediyor ve öncelikle Çin’in üreticilerini sübvanse ettiğini kanıtlamak için bir soruşturma yürütüyor.
ABD, AB’nin tutumunu ‘yararsız’ buluyor
Bir AB yetkilisi görüşmelerin ‘dalgalı’ olduğunu söylerken bir diğeri ise ‘zor’ olarak tanımladı.
Washington’daki bir kaynağa göre ise AB’nin tutumu ‘yararsız.’ Kaynak, bugünkü zirveden önce bir uzlaşmaya varılıp varılamayacağının belirsiz olduğunu söyledi.
Ayrıca, tüketicilere Kuzey Amerika’da monte edilen elektrikli araçları (EV) satın almaları için vergi indirimleri sunan ABD Enflasyonu Düşürme Yasasından (IRA) kaynaklanan AB endişesini giderecek bir anlaşma da zor görünüyor.
Kaynaklardan biri, iki tarafın AB kaynaklı kritik malzemelere (kobalt, grafit, lityum, manganez ve nikel) sahip elektrikli araçların kısmi vergi indirimlerine hak kazanmasını sağlayacak bir anlaşma üzerinde bir miktar ilerleme kaydettiğini, ancak bir anlaşmayı zamanında sonuçlandırma ihtimalinin düşük olduğunu söyledi. AB’nin yeşil dönüşüm için bu tür malzemelere ihtiyacı olduğu düşünüldüğünde, blok için olumlu etki sınırlı olabilir.
AB otomobillerini IRA’ya sokma ihtimali azalıyor
Financial Times’ın aktardığına göre AB otomobil üreticilerinin Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) kapsamında ABD sübvansiyonlarından yararlanmasına olanak tanıyan anlaşma da tehdit altında.
ABD ve AB ekipleri, Washington’un çevre ve çalışma koşullarına ilişkin talepleri karşısında anlaşmayı kurtarmak için yoğun görüşmeler yürütüyor. AB diplomatlarına göre en büyük engel, ABD’nin Avrupalı otomobil üreticilerinin elektrikli batarya malzemelerini tedarik ettiği ülkelerin maden ocakları ve işleme merkezlerinin denetlenmesine izin vermesi konusundaki ısrarı.
Yetkililer, Brüksel’in kendi düzenlemeleri yoluyla benzer çevre ve çalışma standartlarına sahip olduğunu ve denetim fikrinin pratik olmadığını söylüyor.
ABD Başkanı Joe Biden’ın AB liderleri Charles Michel ve Ursula von der Leyen’i ağırlayacağı Cuma günü imzalanması planlanan anlaşmanın, ABD’de yeşil teknoloji üreten şirketlere 390 milyar dolarlık vergi kredisi ve sübvansiyon dağıtan IRA üzerindeki gerilimi azaltması bekleniyor.
IRA’da kapsanan hammaddeler, araç bataryalarının ana bileşenleri olan lityum, kobalt, manganez, nikel ve grafit. AB’nin kritik maddelerle ilgili çok az üretimi veya işlemesi olmasına rağmen, ABD ile bir kritik mineraller anlaşmasının (CMA) sektörlerdeki yatırımları artıracağını düşünüyor.
ABD’nin kritik hammaddeler için şartları ağır
Washington Mayıs ayında Japonya ile bir CMA imzaladı ancak AB için şartları daha ağır.
Görüşmelere aşina olan kişilere göre ABD’nin Japonya ile 2020’den bu yana bazı tarım ve sanayi ürünleri ile dijital ticareti kapsayan bir ticaret anlaşması var ve bu da maden anlaşmasını daha basit hale getiriyor.
Yetkililer, herhangi bir AB anlaşmasının, Biden yönetiminin ‘işçi hakları ve çevre’ konusunda katı hükümler içeren yeni ticaret anlaşması tanımına uyması gerektiğini söylüyorlar.
Fransa ve Almanya, büyük otomobil sektörlerinin IRA’ya dahil edilmesi için yoğun lobi faaliyetleri yürütmüş ve önerilen anlaşma, AB’nin şirketleri ABD’ye taşınmaya teşvik eden haksız sübvansiyonlarla ilgili şikayetlerini yatıştırmıştı.
Fakat diplomatlara göre bu gerginlikler yeniden alevlenebilir. Çarşamba günü üye ülke büyükelçilerinin katıldığı bir toplantıda, müzakereleri yürüten Avrupa Komisyonu’na ‘sağlam durması’ çağrısında bulunuldu.
Herhangi bir anlaşmanın üye devletler ve Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanması gerekiyor. Bir AB diplomatı, “Şu anda bir anlaşmaya varmak mümkün görünmüyor, fakat [Cuma] ya da daha sonra, yakında sonuçlanmasını umuyoruz,” dedi.
Diplomasi
Avrupa ülkeleri ‘diplomaside’: İran’ın balistik füze programını hedef aldılar

Avrupa dışişleri bakanları cuma öğleden sonra Cenevre’de İranlı yetkililerle bir araya geldiler ve İran’dan yalnızca nükleer faaliyetlerini değil, balistik füze programını da azaltmasını istediler.
Perşembe sabahı gazetecilere konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, şu anda İran ile diplomasi hedeflerinin Tahran’ın sadece nükleer programını değil, aynı zamanda balistik füze programını ve İran’ın bölgesel istikrarı bozucu faaliyetlerini de “önemli ve kalıcı” bir şekilde azaltmasını sağlamak olduğunu söylemişti.
Barrot, “Tamamen askeri bir çözüm yok,” diyerek İran’ın Washington ile müzakere masasına dönmesi gerektiğini ekledi.
Almanya, Fransa ve İngiltere, İran’a “İsrail’in saldırılarının durmasını beklemeden” müzakerelere başlaması çağrısında bulundu.
Wall Street Journal’a (WSJ) göre bazı Avrupalı yetkililer ABD’nin İran’a yönelik sıfır zenginleştirme hedefini desteklerken, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın resmi tutumu, İran’ın herhangi bir zenginleştirme programının sıkı sınırlar içinde tutulması ve Tahran’ın nükleer bomba yapımında kullanılabilecek yeterli miktarda silah sınıfı fisil madde biriktirememesi için yakından izlenmesi yönünde yeni bir anlaşma yapılması yönünde.
ABD Başkanı Donald Trump ise, New Jersey’in Morristown kentine varışında, “İran Avrupa ile konuşmak istemiyor. Bizimle konuşmak istiyor. Avrupa bu konuda yardımcı olamayacak,” dedi.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerin ardından, İsrail’in “saldırganlığını” durdurması halinde müzakerelere geri dönmeye hazır olduğunu söyledi.
Arakçı, Tahran’ın üç ülkeyle ve Avrupa Birliği ile “görüşmelerin devamını” desteklediğini eklerken, ülkesinin “yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğunu” da ifade etti.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, “Bugünkü olumlu sonuç, İran tarafının tüm önemli konularda müzakereleri sürdürmeye temelde istekli olduğu izlenimiyle ayrıldığımızdır. Tüm bölge son derece kritik bir durumda ve müzakerelerde daha fazla tırmanışın önlenmesi ve ilerleme sağlanması bizim ortak çabamız,” dedi.
Avrupalıların bu müzakerelere dahil olması gerektiğini, ancak Washington’un da önemli bir rol oynadığını ekledi.
Almanya’nın en üst düzey diplomatı, “Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu müzakerelere ve bir çözüm bulunmasına dahil olması büyük önem taşıyor,” dedi ve Almanya’nın İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruyacağını da sözlerine ekledi.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy de toplantı hakkında benzer izlenimlerini dile getirerek, İranlıların görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağının açıkça belirtildiğini söylediler.
Fakat Reuters’ta yer alan habere göre İranlı üst düzey bir yetkili cumartesi günü, Cenevre’de ülkesinin nükleer programı hakkında yapılan görüşmelerde Avrupa güçleri tarafından sunulan önerilerin “gerçekçi olmadığını” belirterek, bu önerilere bağlı kalınması halinde bir anlaşmaya varmanın zor olacağını söyledi.
İsrail ile İran arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek amacıyla E3 olarak bilinen Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları ile AB’nin İranlı mevkidaşları cuma günü (20 Haziran) bir araya geldikten sonra ilerleme kaydedildiğine dair çok az işaret vardı.
“Avrupalıların Cenevre’de yaptığı tartışmalar ve öneriler gerçekçi değildi. Bu tutumda ısrar etmek İran ile Avrupa’yı bir anlaşmaya yaklaştırmayacaktır,” diyen üst düzey yetkili, İran’ın her halükarda Avrupa’nın önerilerini Tahran’da inceleyeceğini ve bir sonraki toplantıda yanıtını sunacağını söyledi.
Her iki taraf da önerilerin ayrıntılarını açıklamasa da, iki Avrupalı diplomat, E3’ün İsrail’in yakın vadede ateşkes kabul etmeyeceğini ve İran ile ABD’nin müzakereleri yeniden başlatmasının zor olacağını düşündüğünü söyledi.
Diyalogun, başlangıçta ABD’nin katılmadığı, İran’ın balistik füze programını da içerebilecek daha sıkı denetimleri öngören yeni bir anlaşma üzerinde paralel bir müzakere süreci başlatılması olduğu belirtildi.
Cumartesi günü İran cumhurbaşkanıyla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki tarafın müzakereleri hızlandırma konusunda anlaştığını ama İran’ın “niyetinin barışçıl olduğuna dair her türlü güvenceyi vermesi” gerektiğini vurguladı.
Bazı Avrupalı bakanların cuma günü İran’ın nükleer programın ötesindeki konularda müzakereye daha hazır olduğunu öne sürmesine rağmen, üst düzey yetkili, füze programı da dahil olmak üzere savunma kapasitesinin müzakere edilebileceği olasılığını reddetti ve uranyum zenginleştirmesinin tamamen durdurulması fikrinin çıkmaz sokak olduğunu yineledi.
Yetkili, “İran diplomasiyi memnuniyetle karşılar, fakat savaşın gölgesinde değil,” dedi.
Öte yandan AB’nin dış politika kolu Avrupa Dış Eylem Servisi, İsrail’in Avrupa Birliği ile ilişkilerini düzenleyen anlaşma kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler olduğunu açıkladı.
Reuters ve dpa haber ajanslarının gördüğü bir belgeye göre, İsrail “AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmiş” olacak.
Örgüt, bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerini kaynak olarak gösterdi.
Diplomasi
Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı kararını ‘aptalca’ olarak nitelendirdi. Kneissl, bu saldırının tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini ve İran’a bölgedeki Amerikan üslerini vurma konusunda meşruiyet kazandırdığını belirtti.
Eski Avusturya Dışişleri Bakanı ve St. Petersburg Devlet Üniversitesi GORKI Merkezi Başkanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere saldırma kararının “aptalca” olduğunu ve tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini açıkladı.
Kneissl, 22 Haziran gecesi gerçekleştiği belirtilen saldırının ardından yaptığı değerlendirmede, bu hamlenin İran’a bölgedeki Amerikan askeri üslerine saldırma hakkı tanıdığını vurguladı.
Kneissl, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı Trump bunu Kongre’nin onayı olmadan yaptı. Böylesine aptalca bir karar beklemiyordum,” ifadelerini kullandı.
‘Tüm savaş yasaları ihlal edildi’
ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalamaya nasıl cüret ettiğini sorgulayan Kneissl, “Tüm savaş yasaları ihlal edildi,” diyerek duruma tepki gösterdi.
Kneissl, Trump’ın bu kararında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun baskısı altında kaldığını belirterek, “Ancak bu bir mazeret olamaz,” diye ekledi.
Eski bakan, saldırının sonuçlarına dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Artık İran’ın, bölgedeki 40 bin ABD askerinin bulunduğu Amerikan askeri üslerine saldırması önünde hiçbir engel kalmadı. Ve hâlâ Tahran adına bu tür saldırılar düzenleyebilecek çok sayıda silahlı grup var.”
ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’
Diyalog fırsatı kaçırıldı
Kneissl, saldırıdan önce Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Amerikan yönetimi arasında diyalog için küçük bir fırsat penceresi doğduğunu hatırlattı. “İran belirli konuları tartışmaya hazırdı,” diyen Kneissl, “Peki ya şimdi?” sorusunu yöneltti.
Eski bakan ayrıca, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere seyreltilmiş uranyum içeren bombalarla saldırmış olabileceği ihtimali üzerinde durdu.
Bu tür mühimmatların ilk kez 1999 baharında ABD’nin Belgrad’ı bombaladığı Sırbistan’da kullanıldığını belirten Kneissl, “Bu işe yaramayacak. Seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlar eski Yugoslav Halk Ordusu’nun tanklarına karşı kullanılmıştı. Hiçbir etkisi olmadı, sadece daha önce Irak’ta olduğu gibi çevre felaketine yol açtı. Bu kez sonuçlar 26 yıl öncesine göre çok daha büyük olabilir. ABD ve NATO güçleri o zaman da askeri hedeflerine ulaşamamış, o çatışmada da desteğe ihtiyaç duymuşlardı,” dedi.
ABD’nin saldırı açıklaması
22 Haziran’ı sabaha bağlayan gece ABD Başkanı Donald Trump, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise” başarılı bir saldırı düzenlediğini duyurmuştu.
Trump, Tahran’ın çatışmayı sona erdirmeyi kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti.
Bu saldırıdan önce, 13 Haziran’dan itibaren İsrail’in de İran’a yönelik günlük saldırılar düzenlediği ve operasyonun amacının İran’ın füze ve nükleer programlarını yok etmek olduğu belirtilmişti.
Diplomasi
UAEA: İran’ın nükleer tesislerinde radyasyon seviyesinde artış yok

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırısının ardından bölgede radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmediğini duyurdu. İranlı yetkililer de tesislerin altyapısının güvende olduğunu ve radyasyon sızıntısı olmadığını açıkladı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi.
İranlı yetkililer de tesislerde sızıntı olmadığını ve altyapının güvende olduğunu belirtti.
ABD uçakları, pazar günü şafak vaktinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmişti.
UAEA, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “İran’daki Fordo dahil üç nükleer tesise yönelik saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, şu ana kadar tesis dışında radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış bildirilmediğini teyit etmektedir,” ifadelerini kullandı.
Ajans, daha fazla bilgi elde edildiğinde İran’daki duruma ilişkin ek değerlendirmeler sunacağını da ekledi.
İran: Tesisler güvende, sızıntı yok
ABD saldırılarına ilk resmi tepki İranlı yetkililerden geldi. Sabah saatlerinde yapılan açıklamada, saldırıdan etkilenen tesislerde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya çevredeki halk için bir tehdit kaydedilmediği vurgulandı.
Açıklamada ayrıca, nükleer tesislerin altyapısının güvende olduğu ifade edildi.
İran Atom Enerjisi Kurumu da derhal gerekli incelemelerin yapıldığını ve “ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonucunda herhangi bir kirliliğe dair bir belirti olmadığını” duyurdu.
ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’
-
Görüş6 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu4 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi7 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Avrupa4 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor