Avrupa Birliği (AB) liderleri, yeni göçmen düzenlemesi için anlaşma sağlamaya çalışırken, birliğin içindeki çatlak sesler, birlik dışından müttefikler buluyor.
Birleşik Krallık ve İtalya başbakanları, ‘yasadışı göç’ konusunda Avrupa çapında daha sert adımlar atılması talebinde birleştiler. Rishi Sunak ve Giorgia Meloni, Perşembe günü İspanya’nın Granada kentinde 47 Avrupalı liderin katıldığı Avrupa Siyasi Topluluğu (EPC) zirvesinde görüşmelere ev sahipliği yaptı. İkiliye Avrupa Komisyonu, Fransa, Hollanda ve Arnavutluk liderleri de katılarak bir saat süren yuvarlak masa toplantısında sekiz maddelik bir plan hazırladılar.
Altı katılımcı ortak bir bildiriyle ‘güzergâhlar boyunca ve dış sınırlarda göçmen kaçakçılığıyla mücadele edeceklerini’, ortak ülkeleri ‘sınır korumasını güçlendirmek’ ve arama-kurtarma kabiliyetlerini artırmak için destekleyeceklerini ve vize politikası konusunda işbirliğini derinleştireceklerini belirtti.
Londra, Avrupa’nın kendisine yaklaşmasından memnun
Financial Times’ın (FT) aktardığına göre İngiliz hükümeti içerisindeki uzmanlar, ‘yasadışı göç’ konusundaki hassasiyetin Avrupa genelinde sertleştiğine ve diğer liderlerin de daha sağlam bir yaklaşımın gerekliliği konusunda İngiltere ile giderek daha fazla hemfikir olduğuna inanıyor.
Sunak zirvede yaptığı açıklamada, Britanya’nın AB sınır devriyesi Frontex ile bir anlaşma yaparak Brüksel’in göç konusundaki istihbaratına erişim sağlama girişiminde ilerleme kaydettiğini söyledi.
Medyada yer alan ve anlaşmanın içeriğinin yetkililer tarafından kesinleştirildiğine dair haberlerin sorulması üzerine Sunak görüşmelerin devam ettiğini söyledi.
Sunak ile Meloni’den ortak makale
Perşembe gününün ilerleyen saatlerinde Sunak ve Meloni ortak kaleme aldıkları bir makalede, “Tekneleri durdurmak için birlikte çalışıyoruz ve diğerlerini de aynı aciliyet duygusuyla hareket etmeye çağırıyoruz,” dedi.
The Times gazetesinde kaleme aldıkları yazıda ikili, İtalya ve Birleşik Krallık’ı ‘bu konuda birlikte liderlik yapıyorlar’ şeklinde tanımlarken, ‘bugün Avrupa’daki en yakın iki dost’ olduklarını da sözlerine eklediler.
Polonya tutumunu sertleştiriyor
AB’nin göç düzenlemesine en sert muhalefeti yapan ülke görünümündeki Polonya ise tutumundan geri adım atmıyor.
Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda ve Başbakan Mateusz Morawiecki, AB’nin önerdiği göç ve iltica reformuna ilişkin ortak tutumlarını açıklayarak, birlik liderlerinin ‘yeniden yerleştirme planına güçlü muhalefetlerini’ yinelediler.
Macaristan gibi Polonya da Avrupa Komisyonu tarafından önerilen ve Temmuz ayında Konsey tarafından onaylanan zorunlu dayanışma kuralına şiddetle karşı çıkıyor.
Cumhurbaşkanlığı ofisinden yapılan açıklamaya göre Duda, Morawiecki ile düzenlediği ortak konferansta, “Zorunlu yer değiştirme konusundaki tutumumuz aynıdır ve değişmemiştir,” dedi. Kamu yayın kuruluşu TVP’nin aktardığına göre Duda, “Avrupalı elitler göç meselesine ilişkin kendi pozisyonlarını ve ideolojik yaklaşımlarını Avrupa uluslarına dayatmaya çalışıyorlar. Biz pozisyonumuzu ve sınırlarımızı savunacağız,” ifadelerini kullandı.
Başbakan ise Polonya hükümetinin ‘Avrupa Konseyi’nde yasadışı göçe karşı sert bir veto sunacağını’ duyurdu.
İktidardaki muhafazakâr Hukuk ve Adalet (PiS) partisi, başta Donald Tusk’ın Sivil Platformu (PO) olmak üzere siyasi rakiplerini ‘AB baskısı altında binlerce düzensiz Müslüman göçmeni kabul etmek istemekle’ suçlarken, AB göç reformu Polonya’da devam eden seçim kampanyasının kilit tartışma konularından biri haline geldi.
PiS sık sık, dönemin PO hükümetinin Avrupa Birliği’nin yeniden yerleştirme planının bir parçası olarak belirlenen göçmen kotasını kabul ettiği 2015 yılındaki göç krizini hatırlatıyor.
Litvanya Parlamento Başkanı Saulius Skvernelis, bazı milletvekillerinin Rusya’ya sempati duyduğunu iddia ederek Seimas’ta (Litvanya Parlamentosu) bir “beşinci kol” oluştuğunu söyledi.
Skvernelis 34 yıl sonra yapılan ilk kapalı parlamento oturumunun ardından LRT TV’ye verdiği demeçte, “Seimas’ta belirli bir ‘beşinci kol’ oluşuyor, bunu verdikleri oylardan görüyoruz,” dedi.
Oturum, iktidardaki koalisyonda yer alan Litvanya İçin Demokratlar partisinin başkanı Skvernelis tarafından başlatıldı. Oturumun amacı milletvekillerine ulusal güvenlik, ordu ve potansiyel tehditler hakkında bilgi vermekti.
Daha önce, aralarında hükümetteki Nemuno Aušra partisinden milletvekillerinin de bulunduğu 141 milletvekilinden 18’i çekimser kalmış ya da Rusya’ya yönelik yaptırımların genişletilmesine karşı oy kullanmıştı.
Skvernelis, “Bir Doğu ülkesini [Rusya’yı kastediyor] sevenler ve ulusal güvenliğimiz ve savunmamız söz konusu olduğunda şüpheci olanlar olduğu açık. Ama en azından bu Rus kanallarını ya da bazı Telegram kanallarını izlerlerse, inandıkları bilgileri bizim servislerimiz tarafından sağlanan bilgilerle az da olsa karşılaştırabilirler,” diye ekledi.
“Beşinci kol” terimi tarihsel olarak bir ülke içinde bir düşman için çalışan bir grubu ifade ediyor.
Nemuno Aušra lideri Remigijus Žemaitaitis, Litvanya’nın anti-personel kara mayınlarının kullanımını yasaklayan Ottawa Antlaşmasından çekilmesine de karşı çıkıyor.
Siyasetçi kararın çok hızlı alındığını ve faydalı olacağından şüphe duyduğunu belirtiyor. Žemaitaitis, “Ben buna karşıyım. Geri çekilmeyi onaylamıyorum çünkü bugün gördüğüm aceleye getirilmiş ve çok aceleci bir karar. Bundan ne gibi bir fayda sağlayacağımız konusunda şüphelerim var,” dedi.
Milletvekili, sözleşmenin feshi konusunda nihai kararı parlamentonun vereceğini ve milletvekillerinin olası tüm sonuçları değerlendirmeleri gerektiğini vurguladı. Parti lideri, Litvanya’nın Ottawa Antlaşmasından neden ayrılması gerektiğine dair argümanların yasa koyuculara sunulmadığını iddia etti.
Žemaitaitis ve partisi, “antisemitik” ve Rusya yanlısı olmakla itham ediliyor. Ekim 2024’teki parlamento seçimlerinden önce bu partiye yönelik bir “güvenlik duvarı” inşa edilmesi çağrısı yapılmış ama Nemuno Aušra oyların yüzde 15’ini alıp üçüncü olduktan sonra hükümete katılmıştı.
Avrupa Komisyonu, AB’nin savunma sanayiinin 2030’a kadar gelişimini öngören Beyaz Kitap’ı yayımladı. Belgede, Rusya’nın AB için ‘temel tehdit’ olduğu iddia edilirken, Avrupa’nın askeri kapasitesinin güçlendirilmesi, güçlü bir savunma ittifakı oluşturulması ve Ukrayna’ya destek sağlanması hedefleniyor. AB’nin yeni savunma politikası, silah üreticilerinin desteklenmesini ve askeri projelerin finansmanının kolaylaştırılmasını içeriyor.
Avrupa Birliği (AB), yayımladığı savunma stratejisi belgesi olan Beyaz Kitap’ta Rusya’yı “temel tehdit” olarak nitelendirdi.
Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan AB Savunma Beyaz Kitabı, birliğin savunma sanayiinin 2030’a kadar olan gelişiminin ana hatlarını çiziyor.
Söz konusu stratejik belge, Avrupa’nın askeri potansiyelini güçlendirmeyi, güçlü bir savunma ittifakı oluşturmayı ve Ukrayna’ya destek sağlamayı amaçlıyor.
Beyaz Kitap’ta, Avrupa topraklarında büyük çaplı askeri operasyonlar ihtimali de dahil olmak üzere güvenlik alanındaki temel zorluklar belirtilirken, Rusya’nın öngörülebilir gelecekte AB için “temel tehdit” olduğu öne sürülüyor.
Belgede, “Rusya’nın Ukrayna’daki hedeflerine ulaşması hâlinde, toprak emelleri sınırlarının ötesine geçecektir,” ifadelerine yer verildi.
Moskova’nın, “Belarus, Kuzey Kore ve İran’ın desteğiyle savaş ekonomisini aktif olarak büyüttüğü” ve “savunma sanayi kapasitesini” kayda değer ölçüde genişlettiği iddia ediliyor.
Beyaz Kitap’ta, “Rusya’nın savunma harcamalarının, satın alma gücü paritesi açısından 2025 gibi erken bir tarihte AB ülkelerinin benzer harcamalarını aşması bekleniyor. Buna ek olarak Rusya, Batı ile çatışmaya devam edeceğini açıkça belirtti,” ifadeleri yer alıyor.
AB’nin güncellenmiş savunma politikasının temel görevlerinden biri, AB içindeki silah üreticilerini ve “üçüncü ülkelerden benzer düşüncelere sahip şirketleri” desteklemek olacak.
Temel girişimler arasında ortak satın alımlar ve askeri projelerin finansmanının kolaylaştırılması yer alıyor.
Beyaz Kitap, savunma sanayiinin gelişiminde yedi öncelikli alanı vurguluyor; hava ve füze savunması (seyir, balistik ve hipersonik füzeler, uçaklar ve insansız hava araçları), topçu sistemleri (karasal hedeflere hassas saldırılar için modern topçu ve uzun menzilli füze sistemleri), mühimmat ve füzeler (stratejik stok ve zamanında ikmalin sağlanması); insansız sistemler ve bunlara karşı koyma teknolojileri, askeri hareketlilik (birlikler ve teçhizatın hızlı taşınması için pan-Avrupa kara koridorları, havaalanları ve deniz limanlarından oluşan bir ağın geliştirilmesi), yapay zeka, kuantum ve siber teknolojiler, gelişmiş elektronik sistemler, kritik altyapının korunması (yakıt ikmal uçakları, deniz ortamı izleme, “uzay kalkanı”, Doğu sınır kalkanı).
Ayrıca Beyaz Kitap, silah tedariki, savunma sektörüne doğrudan mali yardım ve güvenlik programlarına entegrasyon da dahil olmak üzere Ukrayna’ya uzun vadeli destek öngörüyor.
Temel önlemler arasında şunlar yer alıyor: Yıllık olarak büyük kalibreli topçu mühimmatı tedariki (en az 2 milyon adet), hava savunma sistemleri, uzun menzilli füzeler ve insansız hava araçlarının devri (18 ülke, Ukrayna’nın karasal hava savunma sistemlerine yönelik acil ihtiyaçlarını karşılamaya katılmayı kabul etti), satın alımlar yoluyla Ukrayna savunma sanayiine doğrudan destek, Ukrayna’nın AB ortak satın alımlarına dahil edilmesi (yeniden silahlanma programı kapsamında birlik üyesi ülkelerin şartlarında), AB askeri hareketlilik koridorlarının Ukrayna topraklarına genişletilmesi (potansiyel saldırılara karşı ek bir garanti olarak), Ukrayna’nın AB Uzay programına katılımının değerlendirilmesi ve ticari uydu hizmetlerine erişimin finansmanı, Ukrayna’nın Avrupa Savunma Ajansı (EDA) projelerine dahil edilmesi, buna AB Savunma İnovasyon Merkezi’ne katılım da dahil.
Avrupa Komisyonu’nun ayrı bir açıklamasında, Beyaz Kitap’ta sunulan girişimlerin yalnızca AB ülkelerinin ulusal silahlı kuvvetlerini güçlendirmeyi ve NATO standartları çerçevesinde uyumluluklarını artırmayı amaçladığı belirtiliyor.
Açıklamada, “Bunlar bir AB ordusu kurma planları değil. Avrupa Komisyonu veya birliğin tamamı böyle bir hedef belirlemiyor,” ifadelerine yer verildi.
Sırbistan Başbakanı Milos Vucevic liderliğindeki hükümet, ülke genelinde şiddetlenen protestoların ardından istifa etti. İstifa, Novi Sad’daki bir tren istasyonunda meydana gelen ve 15 kişinin ölümüyle sonuçlanan olay sonrası başlayan yolsuzluk karşıtı gösterilerin ardından geldi. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, protestolarda ‘ses silahı’ kullanıldığına dair kanıt sunulması hâlinde istifa edebileceğini belirtti.
Sırbistan Başbakanı Milos Vucevic liderliğindeki hükümet, ülkede giderek şiddetlenen protestoların ardından istifa etti.
Yeni kabinenin 30 gün içinde, yani 18 Nisan’a kadar kurulması gerekiyor.
Aksi takdirde, erken parlamento seçimleri yapılacak. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic daha önce seçimlerin 8 Haziran’da yapılabileceğini belirtmişti.
Sırbistan’da son genel seçimler 1,5 yıl önce yapılmıştı.
Vucevic istifasını ocak ayı sonunda duyurmuş olsa da, parlamento bu istifayı ancak 19 Mart’ta, Belgrad’da son yılların en büyük protesto gösterisinin yapılmasının hemen ardından onayladı.
Miting, 15 Mart Cumartesi günü gerçekleşti. Yalnızca resmi tahminlere göre, mitinge 107 bin kişi katıldı.
Public Assembly Archive adlı izleme örgütünün tahminlerine göre ise bu sayı, 325 bin kişi ile üç kat daha fazlaydı.
Sırbistan’daki protestolar aylardır devam ediyor. Protestolar, kasım ayında Novi Sad’daki tren istasyonu girişindeki betonarme sundurmanın çökmesi sonucu başladı. Olayda 6 ila 74 yaşları arasında 15 kişi hayatını kaybetti.
Son gösteride çeşitli olaylar yaşandı. İlk olarak, kimliği belirsiz bir kişi BMW marka aracıyla kalabalığın içine dalarak üç kişiyi yaraladı ve gözaltına alınırken direndi.
Ayrıca, miting katılımcılarının hayatını kaybedenlerin anısına saygı duruşunda bulunduğu 15 dakikalık sessizlik sırasında, boğuk bir ses duyuldu ve kalabalık panik içinde ikiye bölündü.
Muhalefet, polisin göstericileri dağıtmak için “ses topu” kullandığını iddia ederek, olaydan kısa süre önce güvenlik güçlerinin bölgeyi hızla terk ettiğini ve yaralıların daha sonra karakteristik semptomlarla hastaneye başvurduğunu belirtti.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, 15 Mart’ta Belgrad’da düzenlenen kitlesel protesto sırasında güvenlik güçlerinin ses silahı kullandığının kanıtlanması hâlinde istifa etmeye hazır olduğunu söyledi.
Nova.rs portalının aktardığına göre Vucic, “Size açıkça söylüyorum: Eğer güçlerimiz ses silahı kullandıysa, ben artık cumhurbaşkanı değilim,” dedi.
Muhalefetteki Özgürlük ve Adalet Partisi (Sırbistan) (SSP) Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili Marinika Tepic, parlamento binası önünde, kaputunda bir cihaz bulunan bir arabanın yanında duran bir polis birliğinin fotoğrafını yayınladı.
Tepic’e göre, bu cihaz, maksimum 1700 metre menzile sahip, 146 dB gücünde bir Amerikan akustik yayıcısıydı.
Bu cihazlar, Sırbistan İçişleri Bakanlığı tarafından 2021 yılında satın alınmıştı. Bu gelişmelerin ardından SSP lideri Dragan Cilas, Vucic hakkında soruşturma başlatma sözü verdi.