Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD 2 bin dolarlık dronu 2 milyon dolarlık füzeyle vurabiliyor

Yayınlanma

ABD ve müttefikleri, Kızıldeniz’deki ticari gemileri korumak amacıyla yeni ilan edilen deniz görev gücünün hayati önem taşıyan su yoluna yönelik tehdidi ortadan kaldırmak için yeterli olmayabileceğinin farkında. Bu yüzden Yemen’deki Husi isyancılara karşı olası askeri saldırıları değerlendiriyor. Öte yandan ABD’nin Husilerin saldırı dronlarını imha etmek için kullandığı füzelerin maliyeti de Pentagon’da endişe yaratıyor.

Bloomberg’e konuşan konu hakkında bilgi sahibi olan dört kişiye göre, Husileri kaynağında vurarak ticari gemileri hedef alma kabiliyetini kırmayı amaçlayan eylemler için planlama yapılıyor. Ancak kaynaklar ABD’nin önceliği diplomasiye verdiğinin altını çiziyor. Kaynaklardan biri, Pentagon’un ABD Başkanı Joe Biden’a Husilere “ağır” bir karşılık verme olasılığını sunmaya hazırlandığını söyledi.

Yapılan tartışmalar, Husi saldırılarının ardından bir dizi büyük denizcilik şirketinin daha maliyetli ve daha uzun bir güzergâh olan Ümit Burnu’nu kullanmaya karar vermesi sonrası hızlandı. Pazartesi günü kurulduğu açıklanan çok uluslu görev gücü, mümkün olduğunda gelen füzeleri ve insansız hava araçlarını vuran ve hedef alınan gemilere yardım ABD’nin Kızıldeniz’deki mevcut çabalarını genişletecek.

Bloomberg, Husilerin üslendiği Yemen’e olası bir müdahalenin risklerle dolu olduğuna dikkat çekti. Habere göre en büyük risklerden biri, Gazze’deki savaşın daha geniş bölgesel bir çatışmaya dönüşme potansiyeli. Bu risk, ABD’nin 7 Ekim’den bu yana kaçınmaya çalıştığı bir olasılık.

ABD’nin bölgedeki müttefikleri de temkinli. Bloomberg News’in haberine göre Yemen’e sınırı olan Suudi Arabistan isyancılara karşı daha ölçülü ve diplomatik bir yaklaşımı destekliyor çünkü krallığın 2022 başlarında Yemen’deki iç savaşta ateşkes sağlanmadan önce olduğu gibi Husilerin yeni saldırılarının hedefi haline gelmesinden korkuyor. Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin kıdemli başkan yardımcısı Jon Alterman, “Zor olan şu ki, kimse Orta Doğu’da ucu açık bir savaşa dahil olmak istemiyor” dedi: “Ancak Husilerin ABD ile ucu açık bir savaşa girmekten hoşlanmayacağını nereden biliyorsunuz, çünkü bu oldukça prestijli bir düşman?”

Habere göre diğer bir risk, ABD Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Jon Finer’in de değindiği gibi ABD’yi, Husilere “önemli ölçüde” askeri ve istihbarat desteği sağlayan İran ile karşı karşıya getirebilir. Finer, 7 Aralık’ta Washington’da yaptığı bir konuşmada, Biden yönetiminin Husilere karşı “askeri eylemde bulunma olasılığını göz ardı etmediğini” ancak şimdilik Kızıldeniz’i güvence altına almak için bir deniz koalisyonu oluşturmaya odaklandığını söyledi.

Farklı silah ve sistem arayışı

Öte yandan Politico’da yer alan habere göre Pentagon yetkilileri sadece ABD deniz kuvvetlerine ve uluslararası deniz taşımacılığına yönelik tehditten değil, aynı zamanda onları güvende tutmanın artan maliyetinden de endişe duyuyor.

ABD Donanmasına ait destroyerler son iki ay içinde Kızıldeniz’de 38 insansız hava aracı ve çok sayıda füze düşürdü. Sadece cumartesi günü USS Carney destroyeri 14 adet tek yönlü saldırı dronu yakaladı.

Politico’ya konuşan üç Savunma Bakanlığı yetkilisine göre, Husi insansız hava araçlarını imha etmek için tanesi 2 milyon 100 bin dolara kadar çıkabilen pahalı deniz füzeleri kullanmanın maliyeti giderek artan bir endişe kaynağı haline geldi. Yani ABD, Husilerin gemileri hedef almak için kullandığı 2 bin dolarlık insansız hava araçları imha etmek için 2 milyonluk deniz füzeleri kullanmak zorunda kalıyor. Bir Savunma Bakanlığı yetkilisi “Maliyet dengelemesi bizim lehimize değil” dedi.

Uzmanlar bunun ele alınması gereken bir konu olduğunu söylüyor ve Savunma Bakanlığı’nı hava savunması için daha düşük maliyetli seçeneklere bakmaya çağırıyor.

Eski bir Savunma Bakanlığı yetkilisi ve CIA görevlisi olan Mick Mulroy, “Bu hızla bir sorun haline geliyor çünkü gelen füzelerini ve insansız hava araçlarını düşürsek bile en büyük fayda onların lehine oluyor” dedi: “ABD olarak, bize saldırmak için harcadıkları maliyetlerle daha uyumlu olan ve bunları yenebilecek sistemlere bakmaya başlamamız gerekiyor.”

Savunma Bakanlığı yetkilileri operasyonel güvenliği gerekçe göstererek ne tür silahların kullanıldığını ya da insansız hava araçlarının hangi menzilde durdurulduğunu açıklamadı. Ancak eski Savunma Bakanlığı yetkilileri ve uzmanlar bu iş için sadece bir silahın mantıklı olacağını söyledi: Orta menzilli hava savunma silahı olan Standard Missile-2. Bu silahın farklı türlerine göre 92 ila 130 deniz mili menzile ulaşabilir. En son modeli olan Block IV’in maliyeti ise bir atış için 2 milyon 100 bin dolar.

Bu tür bir gemide uzmanlığı olan eski bir Donanma yetkilisine göre daha düşük maliyetli seçenekler sadece 10 deniz milinden daha az uzaklıktaki hedeflere ulaşabilir. En kısa menzilli seçenekler ise 5 deniz milinden daha az menzile sahip ve atış başına 1 milyon 800 bin dolara mal olan Evolved Sea Sparrow Füzesi ya da bir deniz mili içindeki hedefler için 20mm Yakın Silah Sistemi topu.

Ancak Husi silahları gemiye ne kadar yaklaşırsa, çarpma riski de o kadar artıyor.

Buna karşılık uzmanlar, Husilerin kullandığı büyük ölçüde İran yapımı olan tek yönlü saldırı dronlarının en fazla 2 bin dolara mal olduğunu tahmin ediyor. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde Füze Savunma Projesi’nde çalışan Shaan Shaikh, daha büyük olan Shahed-136’nın fiyatının 20 bin dolar olduğunu söyledi. Her iki durumda da bu önemli bir maliyet farkı demek.

DÜNYA BASINI

Pezeşkiyan’ın hedefi sandığa gitmeyenler, silahı ise “korku”

Yayınlanma

İran’da 14. dönem Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nin ikinci turuna kalan adayların seçim kampanya süreci yeniden başladı.

İran devlet televizyonuna göre, 5 Temmuz’da yapılacak cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turu için yarışacak reformistlerin adayı Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakarların adayı Said Celili’nin kampanya süreci 3 Temmuz’da sona erecek.

Aşağıda çevirisini okuyacağınız analiz adayların birbirlerine yönelik suçlamalarına ve seçim kampanyalarında kullandıkları argümanlara odaklanıyor:

***

İran’da reformcuların cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için sosyal yardım ve korku faktörüne güveniyor

Amwaj.media

Reformist Mesud Pezeşkiyan ve muhafazakâr Said Celili, 28 Haziran’daki cumhurbaşkanlığı seçiminde hiçbir aday oyların çoğunluğunu alamadığı için ikinci turda karşı karşıya gelecek.

Pezeşkiyan’ın kampanyası şimdi ilk turu boykot eden seçmenlerle iletişim kurmaya ve katılımı artırmak için olası muhafazakâr yönetimin tehlikelerini vurgulamaya hazırlanıyor. Celili’nin ekibi ise reformist rakibini plansız olarak göstermeye çalışıyor.

Sonuçlar: 28 Haziran seçimleri, muhafazakâr eski Cumhurbaşkanı Reisi’nin geçen ay bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesiyle tetiklendi. İran anayasasına göre erken seçimlerin 50 gün içinde yapılması gerekiyor.

Milletvekili Pezeşkiyan ve eski nükleer baş müzakereci Celili, İran’da 28 Haziran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda yeterli oyu alamadıkları için 5 Temmuz’da karşı karşıya gelecekler.

-Pezeşkiyan 10,5 milyon (yüzde 42,5) oy alırken, Celili 9,5 milyon (yüzde 38,6) oy aldı.

-Başlangıçta seçimin favorisi olarak görülen muhafazakâr Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ise 3.4 milyondan az (yüzde 13.8) oy alarak üçüncü oldu.

-Muhafazakâr eski adalet bakanı Mustafa Purmuhammedi ise kullanılan oyların yüzde 1’inden azını alarak (yaklaşık 200.000) sonuncu oldu.

Katılım oranı: Kamuoyu yoklamaları, 2021 seçimlerinde seçmen katılımının bir önceki rekor düşük seviye olan yüzde 48,8’den daha yüksek olacağını öngörmesine rağmen, seçime katılım sadece yüzde 39,9 oldu.

Rekor düşük katılım oranı, 2020’de başlayan ulusal seçimlere düşük katılım eğilimini tersine çeviremedi. Seçmen ilgisizliği ve reform yanlısı adayların neredeyse tamamının seçime katılımının engellenmesi bu eğilimi tetikledi.

-Muhafazakârların parlamentoyu ılımlılardan ve Reformistlerden geri aldığı 2020 yasama seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip seçmenlerin yüzde 42’sinden biraz fazlası oy kullandı.

-Reisi’nin genel olarak “tek atlı yarış” olarak görülen seçimi kazandığı 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçmenlerin yüzde 48,8’i oy kullandı ki bu o zamana kadar bir cumhurbaşkanlığı oylaması için en düşük katılım oranıydı.

-Bu yıl mart ayında yapılan parlamento seçimlerinin ilk turunda da seçmenlerin yaklaşık %41’i oy kullanmıştı.

Yankıları: Pezeşkiyan için kampanya yürüten eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif (2013-21) katılımın düşük olmasını halkın “yönetim şeklimizden memnun olmamasına” bağladı ve geçmişteki eksiklikler için özür diledi.

-Siyaset sosyoloğu Mehran Solati, 30 Haziran’da reform yanlısı Hammihan gazetesine verdiği demeçte, özellikle etnik azınlıkların çoğunlukta olduğu sınır illerindeki düşük katılımın, ülkenin seçimler konusunda “derinleşen öfke ve artan bir hayal kırıklığı” ile karşı karşıya olduğunu gösterdiğini söyledi.

Muhafazakâr Kayhan gazetesi ise katılımın düşük olmasından ılımlı Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani (2013-21) hükümetinin ekonomik performansını sorumlu tuttu.

-Kayhan, ekonominin durumu nedeniyle halkın hayal kırıklığına uğradığını ve Ruhani’nin halefi, son cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin (2021-24) Ruhani’nin kendisine bıraktığı ekonomiyi düzeltmek için yeterli zamanı olmadığını iddia etti.

-Muhafazakâr gazete 28 Mayıs’ta Reisi’nin çabaları sayesinde seçime katılımın “gözle görülür şekilde yüksek” olacağını öngörmüştü.

Pezeşkiyan’ın ekibi, 5 Temmuz’da yapılacak ikinci tur öncesinde kampanya çalışmalarına başlarken, ilk turda sandığa gitmeyenlere ulaşmaya çalışıyor.

-Zarif, Reformcu kampa bağlı kampanyacılara yaptığı bir konuşmada, halkın “yalan bombardımanına” tutulduğu için “doğrudan insanlarla konuşmalarını” önerdi. Pezeşkiyan için kampanya yürütenler 30 Haziran’da Tahran’ın farklı bölgelerinde bir araya gelerek sıradan İranlıların sorularını yanıtladılar.

Pezeşkiyan 30 Haziran’da, 5 Temmuz’daki zaferinin mecazi bir tren kazasını önlemek için gerekli olduğunu ima ederek dikkatleri üzerine çekti.

-Reformist aday, bir çiftçinin, rayları tıkayan kayalara çarpmadan önce gelen trenin sürücüsünü durdurmak için kıyafetlerini ateşe verdiği bilinen bir grafiği paylaştı. “Fedakâr çiftçi” hikayesi -1961 yılının bir Kasım gecesi yaşanan Rizali Khajavi’nin gerçek eylemlerini konu alıyor- İran ilkokullarında vatanseverlik ve görev bilinci örneği olarak öğretiliyor.

-İran’ı trene ve 28 Haziran seçimlerini boykot eden seçmenleri de yolcularına benzeten Pezeşkiyan, ülkenin “İran’ın geleceği tehlikede olduğu için” yolcuları uyarmak amacıyla “fedakâr çiftçi” gibi insanlara ihtiyaç duyduğunu söyledi.

-Pezeşkiyan’ın paylaşımına tepki olarak Khajavi’nin oğullarından biri internette bir video yayınlayarak kendisinin ve ailesinin Celili’ye oy vereceğini söyledi.

Reformcu adayın destekçileri de muhafazakâr bir cumhurbaşkanının iktidara gelmesinin kötü sonuçlar doğurabileceği korkusundan faydalanarak destek toplamaya çalışıyor.

-Eski Bilgi ve İletişim Teknolojileri Bakanı (2017-21) ve Pezeşkiyan’ın kampanyasının destekçisi olan Muhammad Cevad Azar Cahromi 29 Haziran’da olası bir Celili yönetimini Taliban tarafından yönetilen bir hükümete benzetti.

-Siyasi yorumcu Muhammed Ali Ahangaran 29 Haziran’da Pezeşkiyan’a oy vermenin işleri “mutlaka” daha iyi hale getirmeyeceğini, ancak “seçimi boykot etmenin ya da Celili’ye oy vermenin kesinlikle felaket getireceğini” yazdı.

Bu arada Celili’nin destekçileri 69 yaşındaki Pezeşkiyan’ın sağlığını ve cumhurbaşkanı olmak için gereken özelliklere sahip olup olmadığını sorguladı.

-Muhafazakâr milletvekili ve Celili’nin destekçisi Hamid Rasaee 30 Haziran’da “söylentilere” dayanarak Pezeşkiyan’ın hastalığı nedeniyle Celili ile televizyonda yapılacak bir tartışmaya katılmayacağını söyledi ve Pezeşkiyan’ın dört yıl boyunca ülkeyi yönetecek kadar sağlıklı olup olmadığını sordu. Pezeşkiyan’ın tartışmadan çekildiğine dair resmi bir açıklama yapılmadı.

-Muhafazakâr bir milletvekili ve eski bir televizyon sunucusu olan Emirhüseyin Sabeti, Pezeşkiyan’ı ülkenin sorunlarını ele alacak bir “planı olmamakla” suçladı. Sabeti ayrıca reformist adayın yarışı kazanması halinde benzin fiyatlarının sekiz kattan fazla artacağını iddia etti.

Adaylar: Eğitimli bir kalp cerrahı olan Pezeşkiyan, Batı ile ilişki kurma ve temel sosyal ve kültürel özgürlükleri güvence altına almak için mücadele etme mottosuyla yarışıyor.

– Tecrübeli milletvekili, yolsuzlukla mücadele etme sözü verdi ve İran’ı yıllardır kara listesinde tutan hükümetler arası kara para aklama karşıtı bir kuruluş olan Mali Eylem Görev Gücü (FATF) ile işbirliğinden yana konuştu.

-Pezeşkiyan, Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney tarafından belirlenen politikalardan övgüyle bahsetti. Bu nokta, İslam Cumhuriyeti’ni eleştirenler tarafından Pezeşkiyan ve muhafazakâr rakibi Celili’nin birbirinden farkı olmadığı iddia etmek için sıklıkla referans gösteriliyor.

Celili aşırı muhafazakârlar arasında popüler ve Reisi yönetimindeki pek çok kişinin desteğine sahip.

-Muhafazakâr Celili 2007-2013 yılları arasında Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi (YGK) sekreteri olarak görev yaptı ve bu dönemde Batı ile nükleer müzakereleri de yürüttü. Müzakereler hiçbir yere varmadı.

-Batı ile ilişkilerin geliştirilmesine karşı olan ve 2015 nükleer anlaşmasına da şiddetle karşı çıkan Celili şu anda Hamaney’in YGK’deki kişisel temsilcisi olarak görev yapıyor.

Öngörü: İki cumhurbaşkanı adayı 5 Temmuz’da yapılacak ikinci tur öncesinde televizyonda yayınlanacak iki münazarada karşı karşıya gelecek.

-Celili, Kalibaf’ın oylarının kendi lehine döneceğini umuyor ancak meclis başkanının destekçilerinin Celili’nin davasına ne kadar bağlı olduğu konusunda soru işaretleri var. Şimdiden, en azından bazı oyların Pezeşkiyan’a gideceğine dair işaretler söz konusu

-İkinci turu kazanmak için Pezeşkiyan’ın katılımı artırmak için elinden gelen her şeyi yapması gerekiyor. Kampanyası, kısmen kullanılmayan her oyun Celili’ye oy vermek anlamına geldiğini savunarak ilk turu boykot edenleri kazanmaya odaklanacak.

-Sosyal medyadaki söylem, Reformist adayın Celili gibi muhafazakâr birinin cumhurbaşkanı olmasından endişe duyan seçmenlerden fayda sağlayacağını gösteriyor. Ancak bu korku faktörünün seçmen ilgisizliğini yenmeye yetip yetmeyeceğini zaman gösterecek.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD’nin “Gazze’ye Arap asker” planı: Filistin ve Kahire karşı çıkıyor

Yayınlanma

Kahire yönetiminin, Mısır askerlerinin Gazze Şeridi’ne girmesine karşı olduğu ve Gazze’nin savaş sonrası alacağı durumun da Filistin’in iç meselesi olduğunu vurguladığı belirtildi.

ABD’nin savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin yürüttüğü plan kapsamında Arap ülkelerinden, Gazze’ye geçici olarak asker konuşlandırmasını istediği iddia edilmişti. Times of Israel’in haberine göre ABD Dışişleri Antony Blinken üç hafta önce Katar, Mısır, İsrail ve Ürdün’e yaptığı ziyaretler sırasında muhataplarına, ABD’nin yerel Filistinli subaylarla birlikte çalışacak bir gücün oluşturulması için Kahire ve Abu Dabi’den destek aldığını söyledi.

İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tzachi Hanegbi de 25 Haziran’da yaptığı açıklamada, Gazze’de Hamas’a alternatif kurulacak yönetimin birkaç gün içinde netleşeceğini söylemişti. Hanegbi, İsrail’in; ABD, Birleşmiş Milletler, Avrupa ve ılımlı Arap ülkeleriyle Gazze’de Hamas yönetimine nasıl bir alternatif bulabileceğini tartıştığını dile getirmişti.

İsrail resmi yayın kurumu hafta sonu adı açıklanmayan bir güvenlik yetkilisine dayandırdığı haberinde, “İsrail ordusunun, yerini alacak uluslararası bir güç bulunana kadar Gazze Şeridi’nde kalacağını ve bunun birkaç ay sürebileceğini” aktardı.

İddialar üzerine Filistin Yönetimi Gazze Şeridi’nde “dış güçlerin getirilmesi suretiyle işgalin sürdürülmesini reddettiğini” açıkladı.

Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü ve Enformasyon Bakanı Nebil Ebu Rudeyne, resmi haber ajansı WAFA’da yer alan açıklamasında, “Filistin topraklarında herhangi bir yabancı varlığın meşruiyeti yok ve Filistin’i kimin yöneteceğine yalnızca Filistin halkı karar verir” dedi.

İsrail’in “kanlı katliamlarla sahada uygulamaya çalıştığı yerleşim ve yerinden etme politikasının da hiçbir meşruiyeti bulunmadığını” belirten Ebu Rudeyne, “İşgal hükümeti ve onun başbakanı (Binyamin Netanyahu), Filistin halkının kaderini belirleyebileceklerine ve Gazze Şeridi’ndeki işgalcinin yerine yabancı güçleri getirerek işgali sürdürebileceklerine inanırlarsa yanılgı içinde olacaklardır” ifadelerini kullandı.

Ebu Rudeyne, Batı Şeria’da ve Gazze Şeridi’nde yabancı varlığına izin vermeyeceklerini belirterek, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün, Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğunu belirtti.

Öte yandan Kahire yönetiminin de Mısır askerlerinin Gazze Şeridi’ne girmesine karşı olduğu ve Gazze’nin savaş sonrası alacağı durumun da Filistin’in iç meselesi olduğunu vurguladığı aktarıldı.

El-Kahire el-İhbariyye kanalının ismini vermediği 2 üst düzey Mısırlı kaynak konuya ilişkin açıklama yaptı. Kaynaklar, Mısır’ın, esirlerin evlerine geri dönmesi ve Gazze’deki saldırıların durmasının, ateşkes ve esir takası anlaşmasıyla olması gerektiğini daha önce tüm taraflara ilettiğini ifade etti. Mısır’ın ayrıca, Gazze’ye Mısır kuvvetlerinin girmesine karşı çıktığı ve Gazze’nin savaş sonrası alacağı durumun Filistin iç meselesi olduğunu vurguladığı kaydedildi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“Düşman ordusunda askerlik yapmayız” diyen Harediler polisle çatıştı

Yayınlanma

Ultra Ortodoks Yahudiler (Harediler), Batı Kudüs’te zorunlu askerlik hizmetine karşı düzenlenen protestoda İsrail polisi ile çatıştı.

Batı Kudüs’teki Meaşearim Mahallesi’nde bulunan Şabat Meydanı’nda toplanan on binlerce Haredi, İsrail’in zorunlu askerlik hizmetini protesto etti.

Ellerinde dövizler taşıyan Harediler, “Düşman ordusunda askerlik yapmayız”, “Ölürüz de askerlik yapmayacağız” şeklinde sloganlar attı.

Şofar (keçi veya koç boynuzundan yapılan ve dini amaçla kullanılan enstrüman) üfleyen Harediler, aynı zamanda bölgeden geçen İsrail İskân Bakanı Yitzhak Goldknopf’un aracını taşladı.

Polise taş atmaya başlayan Harediler, çevredeki çöp konteynırlarını da ateşe verdi.

İsrail polisi, atlı birliklerle müdahale ettiği binlerce Haredi’yi, aynı zamanda TOMA’lardan pis kokan tazyikli su sıkarak dağıtmaya çalıştı.

Mahkeme kararının toplumsal sonuçları olacak

İsrail Yüksek Mahkemesi, 25 Haziran’da oybirliğiyle Ultra Ortodoks Yahudi erkeklerin zorunlu askerlikten muaf tutulmasının yasal dayanağının bulunmadığına ve askerliğe uygun olanların göreve alınması gerektiğine karar vermişti.

Kararda, askere alınmayanların kamu tarafından finanse edilen sosyal yardım ve eğitim yardımlarından da yararlanamayacaklarına yer verilmişti.

Kararın, zorunlu askerliğe uygun olduğu tahmin edilen 67 bin Haredi erkeğe toplu mu yoksa kademeli biçimde mi tevdi edileceği henüz kesinleşmedi.

Haredi erkeklerin askerlik hizmetini yerine getirmesi gerektiği yönündeki kararın siyasi ve toplumsal sonuçlarının olması bekleniyor.

Tarihi öneme sahip bu karar, İsrail’de yeni bir iç kargaşaya neden olma ve kültürel bir çatışmayı körükleme potansiyeline sahip bulunuyor.

Askerlik yapmayı reddedenler artık devlet desteği alamayacak. Ultra Ortodoks Yahudileri askerlik hizmetinden kurtaran yasal muafiyet Mart 2024’te sona ermişti.

Hükümetin ek süre talebi reddedilmişti

Yüksek Mahkeme, mart ayında Binyamin Netanyahu hükümetinin yeni askerlik yasası hazırlanana kadar Ultra Ortodoks Yahudilerin askerlik muafiyetinin uzatılması için ek süre talebini reddetmişti.

Mahkeme, şu ana kadar askerlik şubesine yazılmamış Tevrat okullarında (Yeşivalarda) eğitim gören Haredi öğrenciler için hükümetin sağladığı fonun da kesilmesi talimatını vermişti.

İsrail Meclisinde, Haredilerin zorunlu askerlikten muaf tutulmasına ilişkin yasa tasarısı, 11 Haziran’da yapılan oylamada oy çokluğuyla kabul edilmişti.

Tasarının, yürürlüğe girmesi için ikinci ve üçüncü okumada onaylanmak üzere Meclisin Dışişleri ve Güvenlik Komitesinde tartışılması bekleniyordu.

Muhalefet partileri Haredilerin askerlikten muaf tutulmasını eleştirirken, Netanyahu hükümetinde yer alan Ultra Ortodoks Yahudileri temsil eden partiler ise Haredilere askerliği zorunlu hale getirecek yasa tasarısına karşı çıkıyor.

Harediler nüfusun yüzde 12’sini oluşturuyor

Çoğu dini gerekçelerle askere gitmeyi reddeden Harediler, 9 milyonluk ülkede nüfusun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor.

Ülkedeki Haredi Yahudilerinin büyük çoğunluğu Batı Kudüs’teki Meaşerim Mahallesi’nde ve başkent Tel Aviv yakınlarındaki Bney Brak kentinde yaşıyor.

İsrail’de 1 Kasım 2022 seçimlerinden zaferle ayrılan Likud lideri Netanyahu’nun koalisyon ittifakında aşırı sağcı partilerin yanı sıra Ultra Ortodoks Şas ve Birleşik Tevrat Yahudilik partileri yer alıyor.

Laik Yahudilerle aralarında birçok konuda görüş ayrılığı olan ve toplumun geri kalanına entegre olmayı reddeden Haredi Yahudilerin çoğu, orduda dinlerinin gerektirdiği şekilde yaşayamayacakları gerekçesiyle askerlik yapmayı reddediyor.

Kadın ve erkekler için İsrail’de 3 yıl zorunlu askerlik hizmeti bulunuyor. Ultra Ortodoks Yahudilik inanca sahip Harediler ise 26 yaşına kadar Tevrat kurslarında (Yeşiva) eğitim almaları halinde askerlikten muaf tutuluyor.

İsrail’de koalisyon ortağı Haredi partiler, “Tevrat eğitiminin temel hak olduğu” yönünde bir kanun geçirerek temsil ettikleri kesimi askerlikten muaf tutulmasını yasal güvence altına almayı planlıyordu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English