Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD başkan yardımcılarının münazarasından öne çıkanlar

Yayınlanma

ABD başkan yardımcısı adayları Tim Walz ve J.D. Vance, münazarada özellikle Orta Doğu’daki gerilimlere odaklandı. Walz, ABD’nin İsrail’e verdiği desteği vurgularken, Vance, İsrail’in kendi güvenlik kararlarını kendisinin vermesi gerektiğini savundu.

ABD başkan yardımcısı adayları Minnesota Valisi Tim Walz ve Ohio Senatörü J.D. Vance, kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri öncesindeki son münazarada dün gece karşı karşıya geldiler.

Demokratların adayı Harris’in, Cumhuriyetçi rakibi Trump’la eylül ayı başında yapılan münazarayı kazandığı düşünülüyordu; ancak anketlerde Harris lehine kayda değer bir değişiklik görülmedi. Tarihsel olarak başkan yardımcılığı münazaraları büyük fark yaratmasa da seçime bir aydan biraz fazla bir süre kalmışken ve anketler Harris ve Trump arasında kıyasıya bir yarış gösterirken, dün gece verilen sinyaller yine de önemli kabul ediliyor.

CBS News tarafından New York’ta düzenlenen münazara, ağırlıklı olarak üreme hakları, sağlık hizmetleri ve silah şiddeti gibi iç meselelere odaklandı. Fakat gecenin ilk sorusu dış politika ile ilgiliydi: Orta Doğu’da tırmanan çatışmaların ortasında ABD’nin İsrail’e verdiği destek. İki aday ayrıca Çin, göçmenlik ve ABD demokrasisi gibi konulara da değindi. Ancak Washington’un yakından desteklediği Ukrayna’nın Rusya’ya karşı savaşı ne adaylar ne de moderatörler tarafından ele alındı.

Foreign Policy dergisi, münazarada öne çıkan dış politika başlıklarını derledi:

İran ve Orta Doğu Krizi

Münazara, İran’ın İsrail’e yaklaşık 200 balistik füze fırlatmasından sadece birkaç saat sonra gerçekleşti. Bu, halihazırda çok cepheli bir savaşla karşı karşıya olan bölgede son yaşanan gelişmeydi. Münazaranın moderatörleri, bu nedenle geceye Orta Doğu’yla ilgili bir soruyla başladılar. Moderatörler, İran’ın son dönemde nükleer programını hızlandırdığına dikkat çekerek adaylara, İsrail’in İran’a yönelik ‘önleyici’ bir saldırısını destekleyip desteklemeyeceklerini sordular.

Walz, bu soruya doğrudan yanıt vermedi; bunun yerine Washington’un İsrail’i savunmadaki ve İran’ın Lübnan ve Gazze’deki vekillerine karşı koymadaki hayati rolünü vurguladı. Trump’ın 2018’de ABD’yi İran nükleer anlaşmasından çekme kararını eleştirerek eski başkanı ‘istikrarsız’ liderlik sergilemekle suçladı. Ayrıca Biden-Harris yönetiminin, bu yıl İsrail’in İran’ın iki füze saldırısını da başarıyla savuşturmasına yardımcı olmasındaki rolünü savundu.

Vance ise daha doğrudan bir yanıt vererek, ‘İsrail’in ülkesini korumak için ne yapması gerektiğine kendisinin karar vereceğini’ söyledi ve ABD’nin müttefiklerini ‘nerede olurlarsa olsunlar, kötü adamlara karşı savaşırken’ desteklemesi gerektiğini belirtti. Trump’ın, başkanlığı döneminde güçlü bir küresel caydırıcılık sağladığını ve görev süresince ABD’nin son 40 yılda savaş çıkmayan tek dönemi olduğunu iddia etti. Ayrıca İran’ı, ‘Harris yönetimi’ sayesinde 100 milyar dolardan fazla dondurulmuş varlıkla silah alımı yapmakla suçladı. Geçen yıl ABD Başkanı Joe Biden, Tahran’ın yaptırım dışı mallar satın alabilmesi için dondurulmuş elektrik gelirlerine erişimini sağlayan bir yaptırım muafiyetini uzatmıştı.

Orta Doğu’daki daha geniş gerilimler hakkında iki aday da kısaca konuştu. İkisi de Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yaptığı saldırıyı kınadı. Walz, İsrail’in kendini savunma hakkını, Gazze’deki insani krizle başa çıkma gerekliliğini ve rehine değişim anlaşmalarına duyulan ihtiyacı vurguladı.

Çin

Her iki aday da münazara boyunca Çin politikası üzerinden birbirlerine sert eleştiriler yöneltti.

Ekonomi konusunda Vance, Trump ve kendisinin üzerinde çalıştığı Made in America platformunu savunarak, Trump’ın ticaret savaşını başlatıp Çin’e geniş çaplı gümrük tarifeleri uygulayarak serbest ticaret dönemini sona erdirdiğini övgüyle dile getirdi. Vance, “Donald Trump, bir nesil sonra ilk kez, iki partinin de kabul ettiği ‘Artık bunu yapmıyoruz’ diyecek kadar bilge ve cesur davrandı. Amerikan üretimini geri getiriyoruz,” dedi.

Vance, Trump ve Harris’in Çin’le ticaret politikaları arasında fark yaratmaya çalıştı. Trump, Çin’den gelen mallara uygulanan gümrük tarifelerinin yüzde 50’nin üzerine çıkarılmasını önermişti; Vance, Biden’ı Trump’ın uygulamaya koyduğu gümrük vergilerini büyük ölçüde koruduğu için övdü, ancak Harris’in bu tarifelere karşı olduğunu savunarak “Harris’in Joe Biden’ın ticaret sicilinden kaçtığı tek konu bu,” ifadesini kullandı. Ayrıca, Biden yönetiminin temiz enerji hamlesinin denizaşırı ülkelerde daha fazla üretime yol açtığını öne sürdü.

ABD’nin Çin’le ticaret politikasına genel olarak bakıldığında -Amerikan ekonomisinin ‘riskten arındırılması’ ve üretimin ABD’ye geri getirilmesi gerekliliği- Harris ve Trump’ın politikaları büyük ölçüde örtüşüyor ve Walz da bu konuda benzer bir tavır sergiledi. Ancak, Vance’in Harris’in bu konuda yeterince ileri gitmeyeceği suçlamalarına karşı çıkarak, “Ben sendikalı biriyim. İşleri denizaşırı ülkelere göndermek isteyen biri değilim. Adil ticaret ortaklarına ihtiyacımız var,” diye konuştu Walz. Harris, dört yıl önce başkanlık kampanyasında gümrük tarifelerine karşı olduğunu belirtmişti; ancak kampanyası kısa süre önce New York Times’a ‘hedefli ve stratejik gümrük vergilerini’ desteklediğini açıkladı. Walz ayrıca Trump’ın ticaret sicilini eleştirerek, onun başkanlığı sırasında Çin ile olan ticaret açığının rekor seviyelere ulaştığını vurguladı.

Walz, yönetimin iklim değişikliği yaklaşımını da destekledi. ABD’de temiz enerji üretimine yönelik vergi kredileri ve sübvansiyonlar sağlayan, Çin’e olan bağımlılığı azaltmayı hedefleyen Enflasyon Azaltma Yasası’nın yüz binlerce yeni istihdam yarattığını dile getirdi.

Vali Walz, moderatörlerin Çin ile olan kişisel geçmişine dair sorusu üzerine savunmaya çekildi. Walz, 1989 Tiananmen Meydanı olayından kısa bir süre sonra Guangdong eyaletinde öğretmenlik yaptığını ve hükümete girmeden önce Amerikalı öğrencileriyle birlikte Çin’e bir düzineden fazla seyahat düzenlediğini anlattı.

Walz, Tiananmen protestoları sırasında Hong Kong’da bulunduğunu iddia ettiği eski bir açıklamasının yanlış olduğunu kabul etti. Ancak, ‘demokrasi protestoları sırasında Hong Kong ve Çin’de olduğunu’ yineledi. (Walz, Ağustos 1989’da Çin’e gitmişti; protestolar ise 4 Haziran 1989’dan önceki haftalarda gerçekleşmişti.)

Walz, Çin’e yaptığı bu seyahatin kendisi için ufuk açıcı ve bilgilendirici bir deneyim olduğunu savundu: “Çin hakkında çok şey öğrendim. Bu eleştirileri duyuyorum; Donald Trump da bizimle bu gezilerden birine katılsaydı iyi olurdu. Size garanti ederim ki, Kovid konusunda Xi Jinping’e övgüler yağdırmazdı,” dedi. Cumhuriyetçiler, Walz’un Çin’e yaptığı seyahatler nedeniyle onu Çin Komünist Partisi’ne sempati duyan biri olarak göstermeye çalıştı, fakat Walz, Çin hükümetini ve insan hakları ihlallerini sürekli olarak eleştirdiğini vurguladı.

Göçmenler

Göçmenlik ve ABD sınır güvenliği konusundaki tartışmalar, Trump-Vance cephesinin ABD tarihindeki en büyük toplu sınır dışı etme planını hayata geçirme vaadi etrafında yoğunlaştı. Vance, bu vaadini yineleyerek suç geçmişi olan belgesiz göçmenleri sınır dışı ederek işe başlayacağını belirtti. Ayrıca Biden’ın, Latin Amerika’daki göçün ‘temel nedenlerini’ ele alma çabalarını denetlemekle görevlendirdiği Harris’i, Trump döneminde sınır güvenliğini artıran pek çok idari düzenlemeyi geri alarak ABD’ye ‘fentanil girmesine izin vermekle’ suçladı.

Vance, Harris’in göçmenlik konusundaki sicilini eleştirerek sınır duvarı inşaatının yeniden başlatılması gerektiğini savundu. Fakat Vance, Ohio’daki Springfield’de ‘Kamala Harris’in açık sınır politikası’ sayesinde yasal statü kazanan göçmenlerden bahsedince moderatörler mikrofonunu kapatmak zorunda kaldı. Vance ve Trump’ın Springfield’daki Haitili göçmenlerin komşularının evcil hayvanlarını yediğine dair yayılan yanlış ve ırkçı komplo teorisine atıfta bulunduğu görüldü.

Walz ise Harris’in fentanil ile mücadele çabalarına vurgu yaparak, Trump’ın göçmenlik politikasını eleştirdi ve sınır duvarı inşası için ‘Meksika’dan tek kuruş alınmadığını’ hatırlattı. Yanlış bir şekilde, Biden-Harris yönetimi döneminde sınır geçişlerinin Trump dönemine göre azaldığını belirtti. Ayrıca, Vance’in Harris’in yasa dışı göçmenlerin ülkeye girmesine kasıtlı olarak izin verdiği yönündeki asılsız iddialarını da yalanladı.

Walz, daha önce temel işçiler, Hayalperestler (DACA göçmenleri) ve geçici koruma statüsüne sahip göçmenler için vatandaşlık yolunu açan göçmenlik reformunu desteklemişti. Mart 2023’te, Minnesota’da herhangi bir statüdeki göçmenlerin ehliyet başvurusunda bulunabilmelerini sağlayan bir yasayı imzaladı.

Demokrasinin durumu

Gecenin en hararetli anlarından biri, iki adayın ‘ABD demokrasisinin’ sağlığı ve 2020 seçimlerinin geçerliliği üzerine tartıştığı bölümde yaşandı. Walz, 6 Ocak 2021’deki Kongre baskınını defalarca kınadı ve Harris’i genel anlamda demokrasiyi savunan biri olarak tanıttı. Walz, “Demokrasi sadece seçim kazanmaktan ibaret değildir,” diyerek, Vance’in Amerikan halkına ve demokrasiye değil, Trump’a hizmet edeceği yönünde uyarıda bulundu.

Walz, Vance’e Trump’ın 2020 seçimlerini kaybettiğine inanıp inanmadığını sorduğunda, Vance sorudan kaçındı. Bunun üzerine Walz, “Bu tam bir sorudan kaçınma,” diyerek tepkisini gösterdi.

Vance, Biden yönetiminin, Meta gibi sosyal medya şirketlerine Kovid-19 hakkında yanlış bilgilerin platformlardan kaldırılması için baskı yaptığı iddialarına atıfta bulunarak Harris’i sansür uygulamakla suçladı. Vance, Harris’in bu konuda nasıl bir rol oynadığına dair somut bir örnek vermeden, ‘endüstriyel ölçekte sansür uyguladığını’ ileri sürdü. Ayrıca Trump’ın 6 Ocak ayaklanmasına verdiği desteği, 2020 seçim sonuçlarını tersine çevirmeye dönük çabasını, Demokratların 2016 seçimlerinde Rusya’nın müdahalesiyle ilgili iddialarıyla karşılaştırarak savunmaya çalıştı.

Moderasyon sırasında Vance, uzmanların anayasaya aykırı olduğunu belirttiği ve tüm ABD valilerinin onaylayacağı bir seçim sonucunu reddedip reddetmeyeceği sorusuna doğrudan yanıt vermedi. Bunun yerine tüm seçim meselelerinin ‘barışçıl’ bir şekilde tartışılması gerektiğini söyledi.

AMERİKA

Trump yabancı yetkililere rüşvet verilmesini yasaklayan yasayı askıya alıyor

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Adalet Bakanlığına, Amerikalıların iş bağlamak için yabancı hükümet yetkililerine rüşvet vermesini yasaklayan ABD yolsuzlukla mücadele yasasının uygulanmasını durdurma talimatı verdi.

Başkan, pazartesi günü ABD Adalet Bakanı Pam Bondi’ye 1977 tarihli Yurtdışı Yolsuzluk Faaliyetleri Yasasının (FCPA) uygulanmasını durdurma talimatı veren kararnameyi imzaladıktan sonra Oval Ofis’te yaptığı açıklamada, “Bu Amerika için çok daha fazla iş anlamına gelecek. [Yasa] Kağıt üzerinde kulağa hoş geliyor ama [uygulamada] bu bir felaket,” dedi.

Trump, yasanın, bir Amerikalının yabancı bir ülkeye gitmesi ve orada “yasal, meşru ya da başka bir şekilde” iş yapmaya başlaması halinde, “neredeyse garantili bir soruşturma, iddianame ve bu nedenle kimsenin Amerikalılarla iş yapmak istememesi” anlamına geldiğini ileri sürdü.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre bir Beyaz Saray yetkilisi de ülkenin “ulusal güvenliğinin Amerika’nın ve şirketlerinin dünya çapında stratejik ticari avantajlar elde etmesine bağlı olduğunu” söyledi.

Yetkili, “Başkan Trump, Amerikan şirketlerinin rekabet gücünü azaltan aşırı ve öngörülemez FCPA uygulamalarını durduruyor,” diye ekledi.

FCPA, geçen yıl emtia ticareti yapan Trafigura’nın Brezilya’da devlet kontrolündeki petrol şirketi Petrobras ile iş yapmak için verdiği rüşvetlerle ilgili olarak şirket ile vardığı savunma anlaşması da dahil olmak üzere, Adalet Bakanlığının en yüksek profilli davalarından bazılarının temelini oluşturmuştu.

2022 yılında McKinsey’in eski üst düzey ortaklarından biri, eski Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma’nın yönetimi sırasında geniş çaplı bir yolsuzluk skandalıyla ilgili olarak FCPA’i ihlal eden bir komploya karışmaktan suçlu bulunmuştu.

Geçtiğimiz ekim ayında ise ABD’li savunma devi RTX, silah satışını kolaylaştırmak için Katarlı bir yetkiliye rüşvet verdiği ve Pentagon’u Patriot füze sistemleri de dahil olmak üzere silahlar için fazla ödeme yapması için dolandırdığı iddiaları üzerine 950 milyon dolardan fazla ödeme yapmayı kabul etmişti.

Beyaz Saray yetkilisi, Bakan Bondi’nin “Amerikan rekabetçiliğini ve federal kanun uygulama kaynaklarının etkin kullanımını teşvik eden” yeni bir uygulama rehberi yayınlayacağını ve önceki ve mevcut FCPA eylemlerinin gözden geçirileceğini söyledi.

Yetkili, ABD şirketlerinin yasanın “aşırı uygulanmasından” zarar gördüğünü çünkü “uluslararası rakipler arasında yaygın olan uygulamalara girmelerinin yasaklandığını, bunun da eşit olmayan bir oyun alanı yarattığını” sözlerine ekledi.

Beyaz Saray, ABD ulusal güvenliğinin kritik madenler ve derin su limanları gibi çeşitli altyapı varlıklarında stratejik avantajlar gerektirdiğini söyledi. FCPA kovuşturmalarının Amerikan ekonomisine giderek artan bir maliyet yüklediğini savunan yetkili, Adalet Bakanlığı ve Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) tarafından geçen yıl yasayla ilgili açılan 26 icra davasına atıfta bulundu.

Yetkili, her yıl onlarca yaptırım davası açılmasının şirketlerin ve kolluk kuvvetlerinin kaynaklarını tükettiğini söyledi. Yetkililer, 2024 yılı sonunda otuz bir şirketin FCPA ile ilgili soruşturma altında olduğunu da sözlerine ekledi. SEC, “yüksek öncelikli bir alan” olarak tanımladığı FCPA uygulamasını güçlendirmek için 2010 yılında özel bir birim kurmuştu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump, ABD Hazinesine yeni madeni para basımını durdurma talimatı verdi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, bir sentlik madeni para üretiminin artan maliyetini gerekçe göstererek Hazine Bakanlığına yeni madeni para basımını durdurma talimatı verdiğini söyledi.

Trump Truth Social’da, “Amerika Birleşik Devletleri çok uzun zamandır bize 2 sentten daha pahalıya mal olan bozuk paralar basıyor. Bu çok büyük bir israf! ABD Hazine Bakanıma yeni kuruş üretimini durdurması talimatını verdim,” diye yazdı.

Trump paylaşımında, “Her seferinde bir kuruş bile olsa, büyük ulusumuzun bütçesinden israfı söküp atalım,” dedi.

Trump kampanyası sırasında peniyi ortadan kaldırma arzusundan bahsetmemişti. Fakat Elon Musk’ın başında bulunduğu Devlet Verimliliği Departmanı (DOGE), geçen ay X’te kuruşun maliyetini vurgulayan bir gönderide bu ihtimali gündeme getirmişti.

ABD Darphanesi, eylül ayında sona eren 2024 mali yılında ürettiği yaklaşık 3,2 milyar peniden 85,3 milyon dolar kaybettiğini bildirdi. Bir önceki yıl 0,031 dolar olan her bir kuruş yaklaşık 0,037 dolara mal oldu.

Darphane nikelden de para kaybediyor; 0,05 dolarlık madeni paraların her birinin üretimi yaklaşık 0,14 dolara mal oluyor.

Trump’ın bir sentlik düşük madeni parayı tek taraflı olarak ortadan kaldırma gücüne sahip olup olmadığı belli değil. Madeni paraların boyutu ve metal içeriği de dahil olmak üzere para birimi özellikleri Kongre tarafından belirleniyor.

Kongre üyeleri bakır kaplamalı çinko madeni paraları hedef alan yasaları defalarca gündeme getirdi. Kongre Araştırma Servisine göre, yıllar boyunca yapılan teklifler peninin üretimini geçici olarak durdurmayı, tedavülden kaldırmayı ya da fiyatların en yakın beş sente yuvarlanmasını zorunlu kılmayı denedi.

Madeni paranın kaldırılmasını savunanlar maliyet tasarrufu, kasalarda daha hızlı ödeme ve bazı ülkelerin bir sentlik madeni paralarını çoktan kaldırmış olmalarını gerekçe gösteriyorlar. Örneğin Kanada, 2012 yılında madeni para basımını durdurmuştu.

Bu, ABD’nin en değersiz madeni parasını ortadan kaldırdığı ilk sefer olmayacak. Yarım sentlik madeni para 1857 yılında Kongre tarafından tedavülden kaldırılmıştı.

Trump’ın yeni yönetimi keskin bir şekilde maliyetleri azaltmaya odaklandı ve bu göreve getirilen Musk, 2 trilyon dolarlık tasarruf hedefini belirlemeye çalışırken tüm kurumları ve federal işgücünün büyük bölümünü hedef alıyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump savunma harcamalarından milyarlarca dolar kesinti yapma sözü verdi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Elon Musk’ın öncülük ettiği devlet kurumlarının harcamalarını kısma çabasında bir sonraki büyük hedef olarak Pentagon bütçesinden milyarlarca dolar kesmeye çalışacağını söyledi.

Pazar günü verdiği bir mülakatta Trump, Musk’ın Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) aracılığıyla yürüttüğü maliyet azaltma girişimini, federal mahkemelerde giderek artan aksaklıklar ve Demokratların yetkilerini aştığı yönündeki iddiaları ile karşı karşıya kalsa da destekledi.

Trump, Musk’ın şu ana kadar olası harcama kesintileri için federal hükümeti araştırmada “müthiş” ve “büyük bir yardımcı” olduğunu söyledi ve yıllık bütçesi yaklaşık 800 milyar dolar olan Savunma Bakanlığının milyarderin hedefinde olduğunu belirtti.

Trump, “Orduyu kontrol edelim. Milyarlarca, yüz milyarlarca dolarlık yolsuzluk ve suistimal bulacağız. Biliyorsunuz, halk beni bunun için seçti,” dedi.

Musk’ın Pentagon’da tasarruf arayışındaki potansiyel rolü, SpaceX ve yan kuruluşu Starlink şirketlerinin hükümetle sözleşmeleri olduğu göz önüne alındığında, potansiyel çıkar çatışmaları konusunda endişelere yol açıyor.

Fakat Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı Mike Waltz, NBC’ye verdiği röportajda bu endişeleri bir kenara itti. Daha fazla ayrıntı vermese de Waltz, herhangi bir çatışmayı önlemek için “tüm uygun güvenlik duvarlarının” yerinde olacağını söyledi.

Waltz, “Amerikan halkı bu kadar şişkinliğe, israfa ve borca artık yeter dedi. Büyük beyinlere ve iş dünyasının liderlerine ihtiyacımız var ve bu liderler oraya gidip Pentagon’un satın alma sürecinde kesinlikle reform yapacaklar,” dedi.

Musk’ın başrolde olduğu Trump’ın ikinci yönetimi, bazı federal programları ve kurumları durma noktasına getirmek için agresif bir şekilde harekete geçti. 

Bununla birlikte cumartesi günü, New York’taki bir federal yargıç, DOGE ekibinin Hazine Bakanlığının ödeme verilerine erişim çabasını geçici olarak engelledi ve bunun Amerikalılara “onarılamaz zarar” verebilecek hassas kişisel bilgilerin ifşa edilmesine yol açabileceğini söyledi.

Demokratlar da giderek daha fazla ses çıkarıyor. Demokrat Connecticut Senatörü Chris Murphy pazar günü ABC’ye verdiği demeçte “Bu, Watergate’ten bu yana ülkenin karşı karşıya kaldığı en ciddi anayasal krizdir. Başkan paranın nasıl ve nereye harcanacağına karar verebilmek istiyor ki siyasi dostlarını ödüllendirebilsin, siyasi düşmanlarını cezalandırabilsin. Bu demokrasinin içinin boşaltılmasıdır,” iddiasında bulundu.

En çok etkilenen federal kurumlar arasında dış yardımları yöneten USAID ve Tüketici Mali Koruma Bürosu yer alıyor. Trump ayrıca uzun zamandır muhafazakârların öfkesinin hedefi olan Eğitim Bakanlığını da ortadan kaldırma sözü verdi.

Kongredeki Cumhuriyetçiler, kanun koyucuların harcama yetkisi verme konusundaki anayasal rolünü zayıflatmasına rağmen, çok çeşitli federal programları durdurmak için harekete geçen Trump ve Musk’ın yanında yer aldılar.

Ohio Cumhuriyetçilerinden Mike Turner ABC’de yaptığı açıklamada Trump yönetiminin ABD’nin harcama politikalarına “eleştirel bir gözle” bakması gerektiğini çünkü ülkenin mali gidişatının “sürdürülemez” olduğunu söyledi. 

Bununla birlikte Turner, Musk’ın “daha ustaca” hareket edebileceğini de söyledi ve “Amerikan halkıyla daha profesyonel bir şekilde iletişim kurması gerekiyor,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English