Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD Başkanlığı yarışına resmen katıldı: Ron DeSantis kimdir?

Yayınlanma

Florida Valisi Ron DeSantis uzun zamandır beklenen 2024 başkanlık kampanyasını Çarşamba günü resmen başlatarak Cumhuriyetçilerin başkan adayı olmak için yarışa girdi.

Florida valisi adaylık kararını, Elon Musk ile birlikte düzenlediği bir Twitter Spaces etkinliğinde duyurdu. Etkinlik, binlerce dinleyicinin yüklenip platformun çökmesine neden olması yüzünden geç başladı. 

DeSantis Twitter’da yayınladığı bir videoda, “Sınırımız bir felaket. Suç şehirlerimizi istila ediyor. Federal hükümet ailelerin geçimini zorlaştırıyor ve başkan bocalıyor. Ama gerilemek bir seçimdir. Başarı elde edilebilir ve özgürlük uğruna savaşmaya değer,” dedi.

Kampanya videosunda Florida’daki liderliğini ülke için bir örnek olarak gösteren DeSantis, kendisinin de tanındığı ‘kültür savaşı’ çatışmalarına atıfta bulundu.

Twitter’daki odanın çökmesinin ardından etkinlik, risk sermayedarı ve Craft Ventures’ın kurucu ortağı David Sacks’ın Twitter hesabı üzerinden devam etti. Sacks, Musk, DeSantis ve diğerleri arasında bir saatten fazla süren sohbette Florida valisi Musk’ın sosyal medya platformunu ele alışını övdü. Vali, muhafazakârlar tarafından dile getirilen, ‘sosyal medya endüstrisinin kendi görüşlerine karşı önyargılı olduğu’ yönündeki iddialarını tekrarladı.

Vali olarak altı haftadan sonra kürtajı yasaklayan yasayı imzalayan, Walt Disney ile kamuoyu önünde bir mücadele yürüten ve ‘çeşitlilik girişimleri ve toplumsal cinsiyet öğretileri’ konusunda devlet üniversitelerine ve öğretmen sendikalarına meydan okuyan DeSantis, kararlarını savundu.

44 yaşındaki DeSantis, konuşması boyunca birçok defa ‘woke’ meseleleriyle alay etti. Dinleyicilerden herhangi bir sorunun alınmadığı etkinlik, Twitter’a göre yaklaşık 478.000 hesap tarafından dinlendi.

Eski bir asker ve ‘woke’ karşıtı

2019’dan bu yana Florida Valiliği görevini yürüten Cumhuriyetçi Ron DeSantis, Yale Üniversitesi ve Harvard Hukuk Fakültesi mezunu.

2004’te ABD Donanmasına giren DeSantis, 2006 yılında Guantanamo Görev Gücü’nde, 2007’de ise Irak’ta görev yaptı.

İlk kez 2012 yılında ABD Kongresine seçilen Cumhuriyetçi aday, ‘Özgürlük Grubu’ isimli sağcıların arasında yer aldı ve başkan seçildikten sonra Donald Trump’a karşı yürütülen ‘Rusya müdahalesi’ soruşturmasına eleştirel yaklaştı.

COVID-19 pandemisi döneminde, Mayıs 2021’de işletmelerin, okulların, yolcu gemilerinin ve devlet kurumlarının aşı belgesi istemesini yasaklayan bir yasa tasarısını imzaladı.

Eyalet hükümeti harcamalarını, federal teşvikleri ve vergileri kesintiye uğratarak klasik Cumhuriyetçi iktisadi politikalara imza attı.

Temsilciler Meclisinde küresel ısınma gerekçesiyle vergilerin artırılmasına karşı çıkan Vali, dönemin Başkanı Barack Obama’nın göçmen politikasına da karşı çıkıyordu.

Florida’daki devlet okullarında ‘eleştirel ırk teorisi’nin müfredatta yer almasına karşı çıkan bir kampanyayı da örgütleyen DeSantis, 2021 yılının sonunda ‘Stop WOKE Act’ (Duyarı Durdurun yasası) yasasını çıkararak, ebeveynlerin ‘eleştirel ırk yasası’ öğreten öğretmenleri dava etmesinin önünü açtı. DeSantis yasayı, “Hiçbir vergi mükellefinin parası çocuklarımıza ülkemizden ya da birbirlerinden nefret etmeyi öğretmek için kullanılmamalıdır,” diyerek savunmuştu.

1 Haziran 2021’de Kadın Sporlarında Adalet Yasasını (SB 1028) imzalayan Vali, transseksüel genç kızların ve kadınların Florida’daki ortaokul ve lise kız ve üniversite kadın spor müsabakalarına katılmasını ve yarışmasını yasakladı.

Walt Disney ile de kavgaya tutuşan Florida Valisi, 1967’den beri Reedy Creek Islah Bölgesinde ‘öz-yönetim’ hakkı bulunan şirketin imtiyazlarını reddedeceğini açıklamıştı.

Şirket ile Vali arasındaki kavga, DeSantis’in kamuoyunda ‘Don’t Say Gay’ (Gey Sözcüğünü Kullanma) yasası olarak bilinen, anaokullarından 3. sınıfa kadar ‘toplumsal cinsiyet’ tartışmalarının yapılmasını engelleyen yasa yüzünden başladı.

Walt Disney, tartışmalar neticesinde Orlando’ya yapmayı planladığı 1 milyar dolarlık yatırımı iptal ettiğini açıkladı.

DeSantis ‘Özgür Olma Cesareti’ isimli kitabında, “Florida’da woke elitlerle mücadele ettik ve defalarca kazandık,” diye yazdı.

Bağışçılar çekiliyor

Donald Trump’a karşı en kuvvetli aday olduğunu varsayılan Ron DeSantis’e yönelik bağışçıların ise çekilmeye başladığı haberleri geliyor.

Bloomberg’in bildirdiğine göre Blackstone kısa süre önce DeSantis ile görüştükten sonra bağış yapmaktan vazgeçti. Interactive Brokers’ın kurucusu Thomas Peterffy de desteğini çekeceğini kamuoyuna açıkladı.

Bununla birlikte DeSantis hâlâ büyük bir bağışçı kitlesine sahip. NBC Miami’de yer alan bilgilere göre otel zinciri işletmecisi Robert Bigelow 10 milyon dolar, serbest fon yöneticisi Ken Griffin ise 5 milyon dolarlık bağışta bulundu.

Cumhuriyetçi Valiler Birliği’nden 10 milyon dolardan fazla bağış gelirken, Florida Cumhuriyetçi Parti ve muhafazakâr Club for Growth’tan da bağışlar geliyor.

Florida’nın önde gelen şirketlerinden Seminole Tribe of Florida 2 milyon dolar bağışladı. Diğer büyük bağışçılar arasında Publix, Florida’nın büyük şeker şirketleri için sık sık bağışta bulunan Associated Industries of Florida ve Florida Power and Light yer alıyor.

Trump hâlâ önde

Öte yandan eski Başkan Donald Trump, hâlâ Cumhuriyetçi adaylar arasında rakipsiz görünüyor.

Quinnipiac Üniversitesi’nin Çarşamba günü yayınladığı bir anket, Trump’ın Mart sonundan bu yana DeSantis karşısındaki desteğini ikiye katladığını gösteriyor.

Trump, Cumhuriyetçi eğilimli seçmenler arasındaki desteğini %47’den %56’ya çıkarırken, DeSantis’in Mart ayında %33 olan desteği %25’e geriledi.

Trump’ın kampanya ekibi de DeSantis’i hedef alıyor. Trump’çı ‘Make America Great Again’in 60 saniyelik reklamında Vali için ‘bataklık yaratığı Ron DeSantis’ deniyor ve Kongre’de Trump’ın gündemine karşı mücadele ettiğini söyleniyor.

Trump’ın ekibi, kampanyasını Twitter üzerinden başlattığı ve Musk ile birlikte başlattığı odada yaşanan teknik sorunlar nedeniyle de DeSantis’le alay etti.

Trump da kendi sosyal medya platformu ‘Truth Social’da Musk’ı eleştirerek onu ‘dolandırıcı’ olarak nitelendirdi ve uygulama için kötü bir anlaşma yaptığını söyledi.

AMERİKA

Joseph Nye, Çin’e karşı ABD-Japonya ittifakını güçlendirmeyi önerdi

Yayınlanma

Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler teorilerinde neoliberal kurumsalcılığın temsilcilerinden Joseph Nye, cuma günü yaptığı açıklamada, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın ikinci döneminde gümrük tarifeleri konusundaki öngörülemezliğini uluslararası müzakerelerde bir pazarlık taktiği olarak kullanacağını söyledi.

Nye, Nikkei ve ABD Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi tarafından düzenlenen bir güvenlik sempozyumunda konuştu.

Nye, Trump’ın “öngörülemezliği pazarlıktaki en önemli silahı olarak gördüğünü” söyledi.

Oturumda konuşan eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage da “‘Transaksiyonel’ bir başkan bekleyebilirsiniz” dedi.

Trump seçim kampanyası sırasında Çin’den yapılan ithalata %60, diğer ülkelerden yapılan ithalata ise %10 ila %20 oranında gümrük vergisi getirme sözü vermişti. Armitage, “[Trump] bunu çok sık ve çok yüksek sesle söylediği için göreceğimiz ilk şey gümrük tarifeleri olacak” dedi ve ekledi: “Trump’ın gümrük tarifeleri ve bunların gerçekte ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikri yok.”

Aynı zamanda Harvard Üniversitesi John F. Kennedy School eski dekanı olan Nye, ticaret hukukunun bir başkana ulusal güvenlik gerekçesiyle gümrük vergisi uygulama yetkisi verdiğini ancak bunun çelik ya da otomobilin ötesinde kozmetik gibi ürünlere nasıl uygulanabileceğinin belirsiz olduğunu belirtti.

“Bence %60 gümrük vergisi ilan edecekleri bir şey görmeniz muhtemel,” dedi ve ekledi: “Ancak [Çin Devlet Başkanı] Xi Jinping ile bir anlaşma yapmaya çalışması da ihtimal dışı değil.”

Nye, örneğin ABD’de yatırım yapma sözü karşılığında belirli malları ya da alanları muaf tutan bir anlaşma yapılabileceğini söyledi.

“[Trump] hem pastayı yemeyi hem de pastadan yemeyi seviyor. ‘X’e %60 gümrük vergisi koydum’ diyecek ama sonra Y ve Z’nin pazarlık konusu yapılmadığını ve %5’in üzerinde gümrük vergisi olmadığını göreceksiniz.”

Trump’ın “Önce Amerika” şeklindeki diplomatik tutumu sorulduğunda Armitage, “Bay Trump’ın dünya genelinde başka herhangi bir ilişki için gerçek duygular beslediğini sanmıyorum” dedi.

“Yönetiminde dost ve müttefiklerle daha iyi ilişkiler geliştirmek isteyen insanlar olacaktır, ama bunu çözmek biraz zaman alacak. En az ilk altı ay içinde retorik dışında büyük değişiklikler beklemiyorum” diye devam etti.

Çin’e karşı Japonya kartı

Bu arada Nye, “ABD’de Çin’e karşı durma konusunda iki partiden de çok güçlü bir destek var ve bu da Japonya’nın kesinlikle kilit bir müttefik olduğu anlamına geliyor” dedi.

Bununla birlikte Nye, “Trump [Japonya’dan] örneğin daha fazla katkı ve ev sahibi ülke desteği isteyebilir ya da belirli ticaret alanlarında bazı tavizler talep edebilir” diye ekledi.

Nye ayrıca Japon yumuşak gücünün rolünü de vurguladı. Japonya’nın özellikle altyapı projelerine odaklanan uluslararası yardımlarına atıfta bulunarak, Güney Pasifik adaları da dahil olmak üzere Çin’in bölgedeki Kuşak ve Yol Girişimine meydan okumak için “Japonya’nın ABD’den daha uygun olduğunu” söyledi.

Armitage, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba’ya bir öneri olarak şunları söyledi: “Bay Trump’ın dostu olmaya çalışmayın. Sadece uygun bir ilişki kurmaya çalışın. … Anladığım kadarıyla uluslararası alanda hiç kimse Trump’ın dostu değil.”

Nye, Çin’in Japonya ve ABD için zorluklar teşkil ettiğini, bu nedenle Washington ve Tokyo’nun “kaderlerinin birlikte kalmak olduğunu” söyledi. “Temel olarak, daha geniş jeopolitik durum, ABD-Japonya ittifakının dünyadaki en önemli ittifak olarak kalacağı anlamına geliyor” dedi.

ABD-Çin ilişkileri üzerine bir başka oturumda, yakın zamana kadar Başkan Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Konseyi’ndeki öne çıkan Çin uzmanlarından biri olan Rush Doshi, Trump’ın Çin politikası ile Trump’ın ekibinin politikasının “tam olarak aynı şey olmadığına” dikkat çekti.

Doshi, Trump’ın ilk döneminde ekibinin iki partili uzlaşıya dayalı “rekabetçi bir yaklaşım” benimsediğini, Trump’ın kendisinin ise “daha işlemsel, daha çok kendi bireysel öngörülemezliğine dayalı” bir yaklaşım benimsediğini ve bunun da bazen ekibinin yaklaşımını baltaladığını söyledi.

Asya güvenliği alanında kıdemli araştırmacı ve Çin Güç Projesi direktörü Bonny Lin ise, ikinci Trump yönetiminin “çok daha keskin bir çerçeveye ve Çin’e daha keskin bir odaklanmaya” sahip olmasını beklediğini belirtti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Biden, Trump dönmeden önce TSMC’ye 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini kesinleştirdi

Yayınlanma

Biden yönetimi, seçilmiş başkan Donald Trump’ın göreve gelmesinden iki ay önce Taiwan Semiconductor Manufacturing Co. (TSMC) şirketine 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini tamamladı.

Üst düzey yönetim yetkilileri, paranın şirketin proje kilometre taşlarına ulaşmasına bağlı olarak aşamalı olarak ödeneceğini, ancak TSMC’nin bu yılın sonuna kadar en az 1 milyar dolar almasının beklendiğini söyledi.

TSMC Arizona’daki üç fabrikada 3 nanometre, 2 nm ve A16 çipleri üretecek ve şirketin ABD’deki toplam yatırımı 65 milyar dolara ulaşacak.

Arizona’daki ilk fabrikada 4 nm ve 5 nm çipler de üretilecek ve 2025 yılının ilk yarısında yüksek hacimli üretime başlanacak. İkinci fabrikada üretimin 2028’de, üçüncü fabrikada ise on yılın sonunda başlaması planlanıyor.

Nanometre, bir çip üzerindeki transistörler arasındaki mesafeyi ifade ediyor. Daha küçük bir sayı genellikle daha gelişmiş ve güçlü bir çipe işaret etmekte.

ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo perşembe günü düzenlenen bir brifingde gazetecilere yaptığı açıklamada, “İlk kez bu öncü çipleri ABD’de üreteceğimizi söyleyebileceğiz” dedi.

Raimondo, “TSMC, çip [üretiminin] verimliliğinin önemli bir göstergesi olan verim oranlarının Arizona’da da Tayvan’da olduğu kadar iyi olduğunu doğruladı” dedi. “Bu inanılmaz bir şey. Bunu yapmak inanılmaz derecede zor … ve burada ilk kez yapılıyor” diye ekledi.

TSMC, 6.6 milyar dolarlık hibenin yanı sıra 5 milyar dolarlık kredi de alacak ve sermaye harcamalarının %25’ine kadar yatırım vergisi kredisi talep edebilecek.

Tayvanlı şirket, 8,5 milyar dolar hibe alan Intel’in ardından Çip Yasası’ndan yararlanan en büyük ikinci şirket konumunda. Güney Koreli Samsung ise 6.4 milyar dolarla üçüncü en büyük hibeyi alacak.

Biden’ın Ticaret Bakanlığı, 39 milyar dolarlık Çip Yasası üretim fonunun 36 milyar dolardan fazlası için ön şartnameleri açıkladı. TSMC, şu ana kadar nihai şartlara ulaşan sadece ikinci proje. Kesinleşen diğer tek Çip Yasası fonu, 123 milyon dolar ile ödüllendirilen ABD’li yarı iletken üreticisi Polar Semiconductors.

Trump’ın dönüşü, yarı iletken üretimini ülkeye taşımayı amaçlayan Çip Yasası’nın geleceğine gölge düşürdü. Seçilmiş başkan anlaşmayı eleştirerek “çok kötü” olarak nitelendirdi ve bunun yerine yarı iletken üretimini ABD’ye çekmek için gümrük tarifelerini kullanmayı önerdi.

Nikkei Asia’ya konuşan üst düzey bir yönetim yetkilisi, nihai anlaşmaların imzalanmasının Trump yönetimine şartları değiştirmek için çok az alan bıraktığını çünkü “bunun bağlayıcı bir sözleşme olduğunu” söyledi. “Yani şirket kilometre taşlarını yerine getirdiği sürece, hükümetin ilerlemesi için sözleşmeye bağlı bir anlaşma” dedi.

Beyaz Saray ulusal ekonomi danışmanı ve Çip Uygulama Yönlendirme Konseyi eş başkanı Lael Brainard’a göre ufukta benzer hamleler var. Brainard perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte, “Önümüzdeki iki ay boyunca, Ticaret Bakanlığı’nın daha fazla ödülü sonuçlandırdığını görmeye devam edeceksiniz ve bugüne kadar kaydedilen ilerlemenin on yılın sonuna kadar devam etmesini sağlayacağız” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’tan bir kez daha Ukrayna’daki savaşı bitime sözü

Yayınlanma

ABD seçimlerinden galip çıkan Donald Trump, bir kez daha yönetiminin öncelikli hedeflerinden birinin Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek olacağını duyurdu.

Trump, Florida’daki Mar-a-Lago malikanesinde düzenlenen galada şu açıklamalarda bulundu: “Rusya ve Ukrayna konusunda çok sıkı çalışacağız. Bu savaş sona ermeli. Üç gün içinde binlerce insanın, çoğu asker, hayatını kaybettiğine dair haberler gördüm. Ancak ister asker olsun ister şehirlerdeki insanlar, bu konuda çaba sarf edeceğiz.”

Trump’ın sözcüsü Karoline Leavitt, daha önce yaptığı bir açıklamada Trump’ın, 20 Ocak 2025’teki yemin töreninin ardından “ilk gün” Rusya ve Ukrayna temsilcilerini müzakere masasına oturtmayı planladığını belirtmişti.

Bloomberg‘in kaynakları, Trump’ın Ukrayna politikasını, göreve başlamadan iki ay önce şekillendirmeye başladığını söyledi.

Trump, seçim kampanyası sırasında defalarca, göreve geldikten kısa bir süre sonra Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşı sona erdireceğini iddia etmişti. Hatta bu savaşı “bir gün içinde” bitirebileceğini söylemişti.

Ancak Trump, Kiev’i barışçıl diyaloğu reddetmesi durumunda askeri yardımı kesmekle tehdit etmek ve Moskova’yı, çatışmayı çözmek istemediği takdirde Ukrayna’yı daha fazla silahlandırmakla uyarmak gibi çifte ültimatomların ötesinde somut bir plan sunmadı.

Trump’ın danışmanları, mevcut cephe hattındaki askeri çatışmanı dondurmayı ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını en az 20 yıl boyunca reddetmesini önerdi. Fakat Trump, henüz Ukrayna’daki savaşı sona erdirecek somut bir planı onaylamadı.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English