Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

ABD’li bakanlardan Ukrayna müzakereleri üzerine açıklamalar

Yayınlanma

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance ile sözlü atışmasının ardından savaşın geleceğine ilişkin belirsizlik arttı.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, pazar günü verdiği röportajda, Rusya-Ukrayna savaşı söz konusu olduğunda en önemli şeyin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i müzakere masasına oturtmak olduğunu ve geri kalan her şeyin “sadece gürültü” olduğunu ileri sürdü.

ABC’nin “This Week” programında konuşan Rubio, “Bu savaşın sona ermesinin tek yolu Vladimir Putin’in müzakere masasına oturmasıdır. Ve şu anda Başkan Trump, savaşı sona erdirmeye istekli olup olmadığını görmek için onu masaya getirme şansı olan dünyadaki tek kişidir,” dedi.

Cuma günü Beyaz Saray’da Trump ve Zelenskiy arasında gerçekleşen görüşmede hazır bulunan Rubio, sunucu George Stephanopoulos’a yaptığı açıklamada, meselenin Trump ve Vance’in Zelenskiy’e “ne kadar iyi davrandıkları” olmadığını savundu.

Rubio: Üç yılımızı Putin’e isimler takarak geçirdik ama şimdi onu masaya oturtmak istiyoruz

Bakan, Trump’ın cuma günkü toplantıyı Zelenskiy’e katılarak Putin’in ne kadar güvenilmez olduğunu söyleyerek geçirmesi halinde barış davasının ilerlemeyeceğini söyledi.

Rubio, “Üç yılımızı Vladimir Putin’e isimler takarak geçirdik. Mesele bu değil. Şu anda geldiğimiz noktada, Rusları masaya oturtmaya çalışıyoruz. En başından beri söyledim, belki onlar da bir anlaşma istemiyordur. Bunu bilmiyoruz. Ama onlarla üç yıldır konuşmadık. Ama belki de istiyorlardır,” diye konuştu.

Bakan, Zelenskiy’in istediği güvenlik garantileri sorulduğunda, müzakerelerin gerçekleşmesi halinde müzakere edilmesi gereken şeyler hakkında konuşmanın erken olduğunu söyledi.

Güvenlik garantilerinin hepsinin barış olmasına bağlı bulunduğunu savunan Rubio, “Önce bir barış olması lazım. Barışın mümkün olup olmadığını bile bilmiyoruz,” dedi.

Trump’ın barışı sağlamaya çalıştığı için desteği hak ettiğini söyleyen Rubio, “Neden birilerinin barış yanlısı olmaya çalışmanın kötü bir şey olduğunu düşündüğünü gerçekten anlayamıyorum,” diye konuştu.

Bessent: Ukrayna ile ekonomik anlaşma şu anda masadan kalktı

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ise pazar günü yaptığı açıklamada, Zelenskiy’in katıldığı Oval Ofis basın toplantısının cuma günü fiyaskoyla sonuçlanmasının ardından Kiev ile bir ekonomik anlaşma ihtimalinin şu anda masada olmadığını söyledi

CBS’in “Face the Nation” programında Margaret Brennan’a konuşan Bessent, “Başkan Trump’ın bu ekonomik anlaşmaya ilişkin fikri, Amerikan halkı ile Ukrayna halkını daha da iç içe geçirmek ve gün ışığı göstermemekti,” dedi.

Zelenskiy’in Oval Ofis’e gelerek “dünyanın önünde anlaşmayı yeniden gündeme getirmeye çalıştığını” savunan Bessent, “Başkan Zelenskiy’in devam etmek isteyip istemediğini görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Savaşın devam etmesini istiyorsa, tartışmalı hale gelecek bir ekonomik anlaşma yapmanın ne faydası var. Başkan Trump bir barış anlaşması istiyor,” diye konuştu.

Bessent, Beyaz Saray’ın Ukrayna’yı ekonomik bir anlaşmaya ikna etme çabalarının kilit isimlerinden biriydi ve şubat ortasında Zelenskiy’e yönetimin ilk anlaşma taslağını sunmak üzere bizzat Kiev’e gitti.

Kiev’de gazetecilere yaptığı açıklamada ekonomik bir taahhüdün “tüm Ukraynalılar için uzun vadeli bir güvenlik kalkanı sağlayacağını” söyledi.

“Ukrayna’nın güvenliği NATO’nun veya ABD’nin değil, AB’nin sorumluluğu”

Cuma günkü gerilimin ardından cumartesi günü Ukrayna Devlet Başkanı X’te yaptığı açıklamada anlaşmayı imzalamaya hâlâ hazır olduğunu söyledi.

Zelenskiy, ‘Mineraller anlaşmasını imzalamaya hazırız ve bu güvenlik garantilerine yönelik ilk adım olacak. Fakat bu yeterli değil ve bundan daha fazlasına ihtiyacımız var. Güvenlik garantileri olmadan yapılacak bir ateşkes Ukrayna için tehlikelidir. Üç yıldır savaşıyoruz ve Ukrayna halkının Amerika’nın bizim yanımızda olduğunu bilmesi gerekiyor,” dedi.

Güvenlik garantileri konusunda ise Bessent sorumluluğu doğrudan Avrupa’ya yükledi ve Brennan’a, “Bakın, bence plan Avrupa Birliği’nin bu güvenliği sağlaması, NATO’nun değil, Avrupa Birliği’nin,” dedi.

DİPLOMASİ

Gözaltına alınan Gagavuzya lideri Gutsul, Putin ve Erdoğan’dan yardım istedi

Yayınlanma

26 Mart’ta Moldova’da gözaltına alınan Gagavuzya Başkanı Yevgeniya Gutsul, serbest bırakılması için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çağrıda bulundu. Gutsul, gözaltına alınmasının Kişinev’in Gagavuz Özerkliği’ni hedef alan kampanyasının bir parçası olduğunu belirtirken, Kremlin olayı kınadı. Gutsul’un daha önce Şor Partisi’nin finansmanıyla ilgili usulsüzlüklerle suçlandığı belirtildi.

26 Mart’ta gözaltına alınan Gagavuzya Özerk Cumhuriyeti Başkanı Yevgeniya Gutsul, serbest bırakılması için Moldova makamlarına baskı yapması talebiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e başvurdu.

Gutsul, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, gözaltına alınmasının Moldova makamlarının, anayasayla güvence altına alınan Gagavuz Özerkliği’nin özel hukuki statüsünü “yok etme” kampanyasının bir parçası olduğunu belirtti.

Gutsul, ülke hükümetinin eylemlerinin Gagavuz halkının hak ve özgürlüklerine yönelik bir saldırı olduğuna işaret etti.

Gutsul, Gagavuz halkı adına Putin’i, “siyasi baskıları durdurmak” amacıyla Moldova makamlarına baskı yapmak için tüm diplomatik, siyasi ve hukuki mekanizmaları kullanmaya çağırdı.

Ayrıca Rusya liderinden Gagavuz Özerkliği’nin özel statüsüne destek vermesini talep eden Gutsul, “Umut ve inançla Rusya’ya bakıyoruz; dostlarına asla ihanet etmeyen ve hakikat ile yasal hakları için mücadele edenlere her zaman yardım eli uzatan bir ülke,” ifadelerini kullandı.

Gutsul, ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan da destek istedi.

Açıklamasında Gagavuzya Başkanı, tutuklanmasının, Kişinev’in 30 yıl önce Türkiye’nin ve bizzat eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in doğrudan arabuluculuğuyla Gagavuz halkının Moldova ile yaptığı toplumsal sözleşmeyi yıkmaya yönelik politikasının devamı olduğunu anımsattı.

Gutsul, Gagavuzya’nın, Ankara’nın yıllar önce “barış ve adaleti korumaya” yardımcı olduğu gibi şimdi de Türkiye’nin desteğine ihtiyacı olduğunu ifade etti.

Gutsul, “‘Bugün, Gagavuz halkının yasal haklarını korumak için yeniden sizin müdahalenize güveniyoruz,’ diye yazdı.

Özerk bölge başkanı, Moldova makamlarının Gagavuz halkını siyasi ve ideolojik baskıya maruz bıraktığına ve Türkiye, Rusya ve diğer stratejik ortaklarla dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerini savunanları takip ettiğine emin olduğunu söyledi.

Gutsul’u ziyaret eden muhalif Şor Partisi (Moldova Anayasa Mahkemesi tarafından Haziran 2023’te yasa dışı ilan edildi) milletvekili Vadim Fotescu, TASS‘a yaptığı açıklamada, Gagavuzya Başkanı’nın kendisini ziyaret eden Moldova parlamentosu milletvekilleri aracılığıyla özerk bölgenin yönetimine ilişkin talimatlar ilettiğini bildirdi.

Fotescu ayrıca, Gutsul’un kendisine yöneltilen suçlamalarla hiçbir ilgisi olmadığını belirterek masumiyetine olan inancını dile getirdiğini ve avukatlarıyla birlikte en kısa sürede serbest bırakılmasını sağlamaya niyetli olduğunu aktardı.

Fotescu, savcılık makamının Gagavuzya Başkanı’nın ifadesini almayı planladığını da sözlerine ekledi.

Moldova Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Merkezi, Gutsul’u 26 Mart’ta Kişinev Havalimanı’nda 72 saatliğine gözaltına aldı.

Gagavuzya Başkanı’nın danışmanı Yuriy Kuznetsov’un bildirdiğine göre, Gutsul, Küresel Gazeteciler Konseyi’nin daveti üzerine İstanbul’a uçmayı planlıyordu ve Türkiye’de özerklik için önemli konuları görüşmeyi hedefliyordu.

Moldova Başsavcılığı daha sonra yaptığı açıklamada, sınır kontrolü sırasında yapılan “rutin kontrol” esnasında Gutsul’un bilgi sistemlerinde ülkeden çıkış yasağı statüsüyle kayıtlı olduğunun ortaya çıktığını belirtti.

Gutsul daha önce Moldova’da Şor Partisi’nin finansmanında usulsüzlük yapmakla suçlanmıştı.

Savcılığın iddiasına göre, Gagavuzya Başkanı seçim kampanyasının finansmanı için organize suç örgütünden para aldı.

Mayıs 2023’te Gagavuzya başkanlık seçimlerini kazanan Gutsul, Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesini savunuyor.

Gutsul, Mart 2024’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmüştü.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 26 Mart’taki basın toplantısında Kremlin’in Gutsul’un gözaltına alınmasını kınadığını bildirdi.

Peskov, Moldova’daki mevcut yönetimin, Cumhurbaşkanı Maya Sandu’ya rakip olan siyasetçilere karşı açık baskı yöntemleri kullandığını belirtti.

Peskov, Kişinev makamlarının demokratik normların dışına çıktığını ve büyük ölçüde komşu Romanya’daki meslektaşlarının “davranış biçimini kopyaladığını” ekleyerek, cumhurbaşkanlığı yarışının ilk turunu kazanan Călin Georgescu’nun gözaltına alınması olayına atıfta bulundu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Panama, ABD yaptırımları nedeniyle 128 geminin kaydını siliyor

Yayınlanma

Panama, ABD yaptırımlarına maruz kalan ve çoğu Rus petrolü taşıyan 128 geminin kaydını silme kararı aldı. Panama Denizcilik İdaresi yetkilisi Ramón Franco, 70 tankerin sicilden çıkarıldığını belirtirken, bu adımın ülkenin yaptırımlara uyma politikası ve hızlandırılmış sicil silme prosedürleriyle ilgili olduğunu söyledi.

Bloomberg‘in Panama Denizcilik İdaresi Ticaret Filosu Başkanı Ramón Franco’nun açıklamasına dayandırdığı haberine göre Panama makamları, ABD yaptırımlarına maruz kalmalarının ardından ülke bayrağı taşıyan 128 geminin kaydını silmeyi planlıyor.

Franco, en az 70 tankerin şimdiden sicilden çıkarıldığını ve yakın gelecekte onlarca geminin daha silineceğini ifade etti.

Şubat ayı itibarıyla kara listeye alınan Rus tankerlerinin toplam sayısı 270’i geçti.

S&P Global verilerine göre yaptırımlar, Rusya’nın deniz yoluyla petrol ihracatının yarısını taşıyan gemileri kapsıyor.

Bu miktar günde 1,5 milyon varile tekabül ediyor ve bunun yaklaşık 1 milyon varili Çin’e, 500 bin varili ise Hindistan’a taşınıyordu.

Eski ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, görev süresinin bitiminden önce Rus petrolü taşıyan 183 tankere, onlarca ticari şirkete ve sigorta firmasına yaptırım getirmişti.

Panama’nın bu kararı sadece siyasi duruşuyla değil, aynı zamanda Ekim 2023’te kabul edilen ve gemilerin sicilden çıkarılma prosedürünü önemli ölçüde hızlandıran reformlarla da ilgili.

Daha önce altı aya kadar sürebilen bu işlem, yeni düzenlemeyle bir aya indirildi.

Yaptırım uygulanan gemilerin kaydının silinmesi, Panama için 2 milyon dolara varan gelir kaybına neden olacak.

Fakat ülke, yaptırımlara uyma konusundaki kararlılığını sergiliyor.

Panama sicilinde 8 binden fazla gemi kayıtlı bulunuyor ve ülke, uzun yıllardır gemi bayrağı almak için tercih edilen başlıca merkezlerden biriydi.

Ancak Rusya ve İran’ın enerji sektörlerine yönelik yaptırımların sıkılaştırılmasıyla birlikte, bu ülkelerle bağlantılı gemilere olan dikkat arttı.

Söz konusu gemilerin bir kısmı daha esnek kurallara sahip ülkelere kaydını taşırken, bazıları ise tamamen bayraksız olarak seyrüsefer yapıyor.

Geçtiğimiz hafta Almanya’nın, Panama bayrağı altında seyreden ve Rus petrolü taşıyan Eventin isimli tankere el koyduğu bilgisi paylaşıldı.

Der Spiegel dergisinin kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Almanya gemideki 100 bin ton petrole el koydu.

Eventin tankeri, ocak ayı ortasında Baltık Denizi’nde kontrolünü kaybetmiş ve üç Alman gemisi tarafından limana çekilmişti.

Gemi, Şubat sonunda ise Rusya’nın “gölge filosunun” parçası olduğu gerekçesiyle Avrupa Birliği (AB) tarafından yaptırım listesine eklenmişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Brezilya lideri Lula, Japonya ziyaretinde Trump’ın vergileriyle mücadele sözü verdi

Yayınlanma

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva perşembe günü Tokyo’da serbest ticareti ve çok taraflılığı savunurken, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergilerine karşılık verme tehdidinde bulundu.

Lula, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba ile görüşmesinden bir gün sonra gazetecilere verdiği demeçte “Çok taraflılık önemlidir” dedi. ABD’yi kastederek “Bir zamanlar serbest ticareti savunan ülke şimdi korumacılığı savunuyor” dedi.

Bununla birlikte Lula, hükümetinin aynı şekilde karşılık vermeye ve ABD’ye “karşılıklı gümrük vergileri uygulamaya” hazır olduğunu söyledi. Lula’nın açıklamaları, Trump’ın yabancı menşeli otomobillere %25’lik yeni bir gümrük vergisi getireceğini açıklamasından saatler sonra ve Beyaz Saray’ın “kurtuluş günü” olarak adlandırılan 2 Nisan’da küresel ticaret ortaklarına yönelik yeni gümrük vergilerini açıklamasından günler önce geldi.

Lula ve Ishiba görüşmelerinde serbest ticarete olan ortak bağlılıklarını vurguladılar ve 2030’a kadar olan beş yıllık dönem için “Japonya-Brezilya Stratejik ve Küresel Ortaklık Eylem Planı”nı ortaya koydular. Belgede “Japonya ve Brezilya serbest, açık, adil, kurallara dayalı, ayrımcı olmayan ve eşitlikçi bir çok taraflı ticaret sistemine olan bağlılıklarını bir kez daha teyit etmektedirler” ifadeleri kullanıldı.

Perşembe günü Lula, Trump’ın Japonya’dan gelenler de dahil olmak üzere yabancı otomobillere %25 vergi uygulayarak ne elde etmeyi umduğunu “anlayamadığını” söyledi. “Bu aynı zamanda ABD için de bir dezavantajdır” dedi ve ekledi: “Enflasyona neden olacak. … Başkan Trump henüz anlamamış olabilir ama zaman her şeyi gösterecek.”

Trump bu ay ayrıca ithal çelik ve alüminyuma %25 gümrük vergisi getirdi. Brezilya bu metallerin önemli bir ihracatçısı. Lula, hükümetinin Dünya Ticaret Örgütü’ne başvuracağını söyledi.

Bazı gözlemciler Brezilya’nın da ABD-Çin ticaret savaşından bir ölçüde faydalanabileceğini ve soya fasulyesi gibi tarımsal ürünlerde daha rekabetçi bir tedarikçi haline gelebileceğini belirtti. Trump’ın Çin’e iki tur %10’luk ek gümrük vergisi getirmesinin ardından Pekin de bu ayın başında soya fasulyesi de dahil olmak üzere bir dizi ABD tarım ürününe %10-15 oranında gümrük vergisi getirerek karşılık verdi.

Lula yine de “herhangi bir sektörde artan gümrük tarifelerinden endişe duyduğunu” söyledi ve ABD ile Çin arasında soğuk bir ticaret savaşına “izin verilmemesi gerektiğinden” yakındı.

“Ticaret serbest olmalıdır” dedi.

Bu yılın ikinci yarısından itibaren Güney Ortak Pazarı’nın (Mercosur) dönem başkanlığını da yürütecek olan Lula, bu felsefeyi sürdürmeyi ve başta Japonya olmak üzere Asya ile ticari bağları sıkılaştırmayı umuyor. Perşembe günü yaptığı açıklamada “AB ile olduğu gibi Mercosur ile Japonya arasında da bir anlaşma imzalanması için aktif olarak çalışacağım” dedi.

Aralık ayında Avrupa Birliği ve Mercosur 25 yıl süren müzakerelerin ardından bir ticaret ve işbirliği anlaşması imzaladı. Mercosur’un büyük bir ticaret bloğuyla yaptığı tek anlaşma olan bu anlaşma, Avrupa’dan gelen ürünlere Japonya veya ABD’den yapılan ithalata göre avantaj sağlıyor. Ancak Lula, Brezilya’nın Mercosur başkanlığı sırasında Japonya ile müzakereleri başlatmak istediğini, ancak Japonya’daki siyasi kaygıların zorlu bir mücadeleye yol açabileceğini söyledi.

Aynı şekilde Brezilya, Tokyo’nun sığır spongiform ensefalopatisi (BSE) endişeleri de dahil olmak üzere güvenlik konusundaki ihtiyatlı tutumu nedeniyle uzun süredir dondurulmuş olan sığır eti ithalatını yeniden başlatması için Japonya’yı zorluyor. Lula, “Japonya’nın mümkün olan en kısa sürede Brezilya’daki üretim tesislerini denetlemek üzere bir heyet göndermesine izin vereceğiz,” dedi. “Diğer tüm ülkelerden daha kaliteli ve daha ucuz fiyatlarla sığır eti sağlayabiliriz. Bu yıl içinde bir çözüm bulmayı umuyoruz” diye ekledi.

Lula, Brezilya’yı Çin ve Hindistan gibi BRICS ortaklarının yanı sıra “Küresel Güney”in yükselen uluslarının kilit sesi olarak konumlandırmaya çalışıyor.

Perşembe günkü basın toplantısında Lula, Washington’un küresel meselelerde söz sahibi olmaması gerektiği konusunda ısrar etti.

“ABD Başkanı dünyanın patronu değildir” dedi ve ekledi: “Ortak ülkelerle görüş alışverişinde bulunduktan sonra karar vermelidir.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English