Bizi Takip Edin

Diplomasi

ABD’nin Budapeşte Büyükelçisinin Orbán eleştirileri sürüyor

Yayınlanma

ABD’nin Macaristan Büyükelçisi David Pressman perşembe günü yaptığı konuşmada, ülkenin ‘tehlikeli derecede dengesiz anti-Amerikan mesajlarını’ ve ‘Rusya ile genişleyen ilişkilerini’ eleştirdi.

Pressman, Macaristan’ın NATO’ya katılımının 25. yıldönümünde Budapeşte’deki Orta Avrupa Üniversitesinde yaptığı konuşmada, Başbakan Viktor Orbán’ın ‘güven ve dostluğu zedeleyen şeyler söyleyip yaparak’ kendisini dost ve müttefiklerinden giderek daha fazla soyutladığını iddia etti.

Pressman, “Başbakanın ABD’yi müttefikimiz Macaristan’ın ‘en büyük düşmanı’ olarak tanımlamasını ne anlayabilir ne de kabul edebiliriz. Ya da ABD hükümetinin Macar hükümetini devirmeye –kelimenin tam anlamıyla ‘yenmeye’– çalıştığı iddiasını…” dedi.

Macaristan meclis başkanı Ukrayna’daki savaşın aslında ‘ABD tarafından yönetildiğini’ iddia ettiğinde ‘bunu görmezden gelemeyeceklerini savunan büyükelçi, Budapeşte ile yapıcı bir diyalog kurulmamasını ve Budapeşte’nin sorunları çözme konusundaki isteksizliğini kınadı.

ABD’nin Budapeşte elçisinden Orbán’a sert sözler

Büyükelçilerin ‘diğer müttefik ülkelerde normalde bu tür konuşmalar yapmadığını’ kabul eden Pressman, ABD’nin işbirliğinin mümkün olmasını umduğunu vurguladı.

“Diğer müttefiklerimizle etkileşim halindeyiz, işbirliği yapıyoruz, birlikte çalışıyoruz, farklılıklarımız olsa bile. Burada bu işe yaramıyor; ta ki biz harekete geçene kadar,” diyen Pressman, “Her konuda hemfikir olmak zorunda değiliz ve olmayacağız da. Hatta çoğu konuda hemfikir olmamız bile gerekmiyor. Fakat yapılması gereken çok iş var,” ifadelerini kullandı.

Konuşmanın yapılmasından birkaç saat sonra Orbán, X’te bir video paylaştı. Videoda ‘Amerikan-Macar ilişkilerindeki zor dönemden’ bahseden başbakan, “Amerikan yönetimi Macaristan’dan bizim yerine getirmek istemediğimiz ve getiremeyeceğimiz şeyler bekliyor,” dedi.

Orbán’ın iletişim ofisi, yorum talebine hükümetin iletişim sorumlusu Zoltán Kovács’ın bir sosyal medya paylaşımıyla yanıt verdi. Kovács ilk olarak büyükelçinin konuştuğu üniversitenin ABD’li George Soros tarafından finanse edildiğini söyledi.

Ardından konuşmayı ‘liberal solun siyasi entrikalarının bir başka örneği’ olarak nitelendiren Kovács, büyükelçinin ‘artık tarafsızmış ya da iç politikaya karışmıyormuş gibi davranmadığını’ söyledi.

Diplomasi

Johnson: Biden döneminde Ukrayna’yı tam olarak destekleyecek cesaretimiz yoktu

Yayınlanma

Eski Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson salı günü yaptığı açıklamada, Joe Biden döneminde Batılı politikacıların Ukrayna’yı tam olarak destekleyecek cesareti olmadığını savundu.

Kopenhag Demokrasi Zirvesi’nde POLITICO’ya konuşan Johnson, ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018’deki ilk döneminde Ukrayna’ya ölümcül yardım gönderdiği için övgüyü hak ettiğini söyledi fakat Trump’ın Rusya ile yürütülen barış görüşmelerinin gidişatından endişe duyduğunu da belirtti.

Johnson, “Şu anda [Trump’ın] tutumu hakkında tüm şikayetlerimize rağmen, ben iki şeyi gözlemliyorum: Öncelikle, Joe [Biden] ve önceki iki yıl boyunca, Batı’nın yaptıkları hakkında ne söylerseniz söyleyin, biz sadece Ukraynalıların yenilmesini engellemeye çalışıyorduk. Fakat onlara gerçekten ihtiyaçları olan şeyi verme cesaretini hiçbir zaman gösteremedik,” dedi.

İngiliz siyasetçiye göre diğer mesele de, “Ukraynalılara ölümcül silahlar verme tabusunu kıranın da Trump olduğu” gerçeği, zira 2018’de Kiev’e Javelin füzelerini veren Trump’tı.

Johnson, geçmişte Trump’ın Ukrayna konusunda “güçlü ve kararlı” olacağını iddia ettiği sorulduğunda, “Başkan Trump gibi liderler karar vermeden önce birçok farklı sesi dinler. Endişeliyim, ancak Donald Trump’ın içgüdüsünün Ukrayna’nın ezilmesine izin vermek olacağını düşünmüyorum ve bunun olmasına izin verecek siyasi alana sahip olduğunu da düşünmüyorum,” cevabını verdi.

ABD’deki Cumhuriyetçilerin Ukrayna’ya desteğini sürdürmesi için yoğun lobi faaliyetleri yürüten ve Avrupa’nın Trump’ın Ukrayna stratejisine ilişkin endişelerinin abartılı olduğunu savunan Johnson, “Ukrayna’da güç kullanarak barışı sağlayabilirsek, Trump’a yöneltilen tüm eleştirilere rağmen, Trump’ın bunu başarabileceğini her zaman düşündüm,” dedi.

Johnson, iki taraf arasındaki görüşmelerin şu anda “çok kritik bir noktada” olduğunu, Ukrayna’nın “köşeye sıkıştırıldığını” ve toprak tavizleri ve NATO üyeliğinden vazgeçmeyi kabul etmesinin istendiğini söyledi.

Eski başbakan, “Ruslar şu ana kadar gerçek bir baskı altında değiller ve bunu herkes görebiliyor. Umarım Washington’da şu anda olan şey, insanların nihayet Putin’in [barış] istemediğini fark etmesidir,” dedi.

İngiliz lider, “Putin’in şartlarına göre” savaşın “çok tehlikeli” bir sonuca varmasından korktuğunu söyledi. Ona göre bu durumda Rusya lideri ateşkes ilan edecek ve ABD’nin Ukrayna’ya silah sağlamasına son verilecek ve ülkenin NATO’ya katılmayacağına dair söz verilecek.

Johnson, “Endişelendiğim şey, insanların ‘Burada duralım. Öldürmeyi durduralım ve başkan bunun bir başarı olduğunu söyleyebilsin’ demesi. Ama elbette bu tam bir felaket olacaktır, çünkü Putin Ukrayna’yı istikrarsızlaştırma konumunda kalacaktır. Ve elbette yeni bir işgal başlatacaktır. Bu konuda gerçekten çok endişeliyim,” iddiasında bulundu.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB’nin Rusya’ya yeni yaptırım tehdidi havada kalabilir

Yayınlanma

AB’nin Rusya’nın Ukrayna’da ateşkese yanaşmaması durumunda Moskova’ya yönelik açıkladığı yeni kapsamlı yaptırımlar, ciddi siyasi engellerle karşılaşıyor ve uygulanabilmesi için ABD ile koordinasyon gerektiriyor. AB içinde özellikle Macaristan’ın tutumu ve ABD’nin eş zamanlı hareket edip etmeyeceğinin belirsizliği, yaptırımların etkinliğini sorgulatıyor.

Avrupa Birliği (AB) liderlerinin, Rusya’nın Ukrayna’da ateşi kesmeyi reddetmesi halinde Moskova’ya karşı uygulamakla tehdit ettiği yeni kapsamlı yaptırımlar, ciddi siyasi engellerle boğuşuyor ve hayata geçirilebilmesi için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile eşgüdüm zorunluluğu taşıyor.

Reuters‘ın Avrupalı yetkililere ve diplomatlara dayandırdığı haberine göre, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi nedeniyle ekonomik kapasitesini sınırlamayı amaçlayan 16 yaptırım paketinin ardından, AB’nin 27 üye ülkesinin tamamının yeni kısıtlayıcı tedbirler üzerinde uzlaşmasını sağlamak giderek zorlaşıyor.

Moskova ile yakın ilişkilerini sürdüren Macaristan, bu süreçteki temel engellerden biri olarak öne çıkıyor.

Ajansa konuşan kaynaklar, Budapeşte’nin tutumunu ancak Washington’dan gelecek doğrudan baskının değiştirebileceğini, ancak mevcut durumda böyle baskının gözlenmediğini belirtiyor.

Ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupalılarla eş zamanlı hareket etmeye hazır olup olmadığı da henüz netlik kazanmış değil.

Reuters‘a konuşan diplomatlar, AB tarafından yeni yaptırımlara ilişkin yapılan sert açıklamaların, somut adımlarla desteklenmemesi halinde itibar kaybına yol açabileceğini vurguluyor.

Bir diplomat, durumu şöyle açıkladı: “Yaptırımları bir baskı aracı olarak masada tutuyorsunuz, ancak bunu gerçekleştirme imkanınız olmadan bir ültimatom verirseniz, bu ciddiyetsiz görünür.”

Aynı diplomat, AB düzeyinde temel kısıtlayıcı tedbirler konusunda bile birlik olmadığını da sözlerine ekledi. Başka bir üst düzey Avrupalı yetkili ise, “Tehlike şu ki, Moskova bu tür açıklamaları blöf olarak değerlendirebilir,” dedi.

10 Mayıs 2025’te Kiev’de, “gönüllüler koalisyonu” olarak adlandırılan ülkelerin katıldığı bir zirve düzenlendi.

Toplantının ardından yapılan ortak çağrıda Moskova’dan, 12 Mayıs 2025’ten itibaren ön koşulsuz 30 günlük ateşkes ilan etmesi talep edildi. Zirve katılımcıları, aksi takdirde daha sert yaptırımlar uygulayacaklarını ve Ukrayna’ya askeri yardım hacmini artıracaklarını vaat etti.

Ancak, 10 Mayıs’ı 11 Mayıs 2025’e bağlayan gece Vladimir Putin bu girişimi reddetti.

Bunun yerine, 15 Mayıs 2025’te İstanbul’da Ukrayna ile doğrudan görüşmelere hazır olduğunu ifade etti.

Reuters‘ın işaret ettiğine göre, bu adım ABD Başkanı Trump tarafından desteklendi ve Amerikan tarafının Avrupa’nın baskı hattını destekleme konusundaki istekliliği hakkında şüpheler doğurdu.

Buna rağmen Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, 13 Mayıs 2025’te AB’nin tutumunu bir kez daha teyit ederek, bu hafta içinde gerçek bir ilerleme kaydedilmemesi halinde Avrupa Birliği’nin yaptırım baskısını artıracağını söyledi. Merz’e göre, tedbirler Rusya ekonomisinin enerji ve finans sektörlerini etkileyebilir.

AB ülkeleri Rusya’ya karşı 17. yaptırım paketinde anlaştı

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Antalya’daki NATO zirvesinde gündem ‘yüzde 5’ harcama planı

Yayınlanma

NATO dışişleri bakanları, bugün Antalya’da başlayan toplantıda, askeri harcamaları gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yüzde 5’ine çıkarmaya yönelik yeni planları ilk kez ele alacak.

Buna göre, GSYİH’nin yüzde 3,5’i doğrudan silahlı kuvvetlere, yüzde 1,5’i ise altyapı savaş hazırlıklarına ayrılacak. Artış, altı hafta sonra Lahey’de yapılacak NATO zirvesinde kesin olarak karara bağlanabilir.

GSYİH’nın yüzde 5’i, örneğin Almanya için bugün 215 milyar avroya denk geliyor ki bu rakam, yaklaşık 489 milyar avroluk mevcut bütçenin yüzde 44’ünü oluşturuyor.

Silah ve altyapı harcamaları birleştiriliyor

Tüm NATO üyelerinin GSYİH’sinin yüzde 5’ini askeri harcamalara ayırma planı, haberlere göre NATO Genel Sekreteri Mark Rutte tarafından, Nisan sonunda Washington’daki görüşmelerden döndüğünden beri zorlanıyor.

Rutte’nin daha önce GSYİH’nın yüzde 3,5’i oranında bir miktarı tercih ettiği, fakat ABD Başkanı Donald Trump’ı ikna edemediği belirtiliyor. Rutte, GSYİH’nin yüzde 3,5’inin doğrudan silahlı kuvvetlere aktarılması, GSYİH’nin yüzde 1,5’inin ise altyapıyı savaşa hazır hale getirmek için kullanılması yönünde bir uzlaşma sağlayabildi.

Hollanda Başbakanı Dick Schoof, bu plan hakkında geçen cuma günü bilgi vermişti ve bu bilgi, başka kaynaklar tarafından da doğrulandı.

Yeni yüzde 5 hedefine sadece yedi yıl içinde, 2032’ye kadar ulaşılması hedefleniyor. 1,5’lik payın somut olarak nasıl şekilleneceği konusunda ise tartışmalar hâlâ sürüyor.

Bir dizi ülke, siber güvenlik veya dış sınırların güçlendirilmesi için yaptıkları harcamaları bu paydan düşmek istiyor.

Avrupa, savunma harcamalarını 1 trilyon avronun üzerine çıkaracak

Bununla birlikte, Avrupa’da askeri harcamalarda büyük bir artış yaşanacağı kesin.

Avrupa’daki NATO ülkeleri 2024 yılında silahlı kuvvetlerine 476 milyar dolar (428 milyar avro) harcadı ama GSYİH’nın yüzde 3,5’ine ulaşmak için bunu 805 milyar doların (725 milyar avro) çıkarmak zorunda kalacak.

Savaş hazırlıkları için altyapı harcamaları olan GSYİH’nin yüzde 1,5’i de eklendiğinde, toplam harcamalar GSYİH’nin yüzde 5’ine, yani 1,150 trilyon doların veya 1,035 trilyon avroya ulaşıyor.

Federal Almanya Cumhuriyeti, askeri bütçesini şu anki yaklaşık 52 milyar avrodan 150 milyar avroya çıkarmak zorunda kalacak; savaş hazırlıkları için yapılan toplam harcamalar ise 215 milyar avroya ulaşacak.

Alman ekonomisi gelecekte yeniden büyüme kaydetmesi halinde, GSYİH ile birlikte savunma harcamalarının payı da daha da artacak.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, federal bütçe taslağı, eğitim ve araştırma için 22 milyar avrodan biraz fazla, sağlık için ise 16,5 milyar avro öngörüyor.

Dahası, emekli maaşları ve sosyal yardımları da içeren iş ve sosyal hizmetler bütçe kalemi, Alman devlet bütçesinin en büyük kalemi olmasına rağmen, GSYİH’nin yüzde 4,2’sinden azını oluşturuyor.

Almanya borç konusunda rahat olsa da güney Avrupa diken üstünde

Bu planın, borçla finanse edilecek benzeri görülmemiş bir silahlanma yarışının ne gibi sonuçları olacağı tamamen belirsiz.

Federal Meclis, yeni federal hükümetin göreve başlamasından önce, altyapı (askeri altyapı dahil) harcamalarında 500 milyar avroya kadar ve Alman Silahlı Kuvvetleri (Bundeswehr) harcamalarında anayasal borç freninin üzerinden atlanmasına izin verdi.

Almanya şu anda silahlanma harcamaları nedeniyle hızla artan borçlarını karşılayabilirken, Fransa, İtalya ve İspanya gibi güney Avrupa ülkeleri, halihazırda yüksek borç seviyeleri nedeniyle yeni bir borç krizine girme korkusu yaşıyor.

Dolayısıyla Avrupa ekonomisinin bir silahlanma borcu krizinde tamamen çökmesi artık düşünülemez değil.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English