Avrupa
Alman düşünce kuruluşu SWP, Ankara’dan beklentileri yazdı

Alman düşünce kuruluşu Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü (SWP), Berlin ve Brüksel’in Ankara’ya ilişkin beklentilerini yazdı.
Yaşar Aydın imzasıyla yayınlanan “Otokrasiye Giden Yolda Türkiye” başlıklı değerlendirme, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından Türk hükümetinin önündeki seçeneklere Berlin’de bir bakış atıyor.
Erdoğan yönetiminin muhalefetin elindeki belediyelere yönelik operasyonlarının iktisadi boyutuna dikkat çeken Aydın, CHP’nin yönettiği belediyelerin, toplam nüfusun %62’sini barındırdığını, GSYİH’nin %73,4’ünü ürettiğini, toplam özel tasarrufların %84,5’ine sahip olduğunu ve Türkiye’nin toplam ihracatının %79,6’sını gerçekleştirdiğini hatırlatıyor.
Ayrın, “Ayrıca, CHP’nin yönettiği belediyelerin kişi başına ortalama geliri, AKP’nin yönettiği belediyelerin gelirini aşmaktadır,” diyor.
Bu durumun, CHP’ye iktisadi döngü üzerinde belirleyici bir etki uygulayabilme ve böylece alternatif bir iktidar alanı oluşturabilme konusunda stratejik bir avantaj sağladığını öne süren yazar, özellikle daha önce AKP ile iş yapan inşaat şirketlerinin artık CHP’li belediyelerle de iş yapabildiğini ve bu sayede Erdoğan ile ilişkilerinde daha “kendine güvenen” bir hale geldiğini vurguluyor.
SWP yazarı, “CHP’nin bu yeni iktisadi gücü, yaklaşık iki yıldır yüksek kredi faiz oranlarının inşaat sektöründeki yatırım ve siparişleri frenlemesi açısından özellikle önemli,” diye ekliyor.
İmamoğlu’nun tutuklanması ile birlikte ortaya çıkan iktisadi istikrarsızlığın hükmet için büyük bedelleri olduğunu savunan SWP analizi, hem Merkez Bankası rezervlerinin yakılmasına hem de faizlerin yükselmesine işaret ediyor.
Bundan sonra Türkiye’nin önünde üç senaryo olduğunu savunan Aydın, bunları şöyle sıralıyor: 1. Otokrasinin konsolidasyonu; 2. Cumhur İttifakı’nın dağılması; 3. Erken seçimler üzerine varılan bir anlaşma.
İlk seçeneğin Türkiye’de iktisadi bir istikrarsızlık yaratacağını öne süren Aydın, ülkenin iktisadi büyüme için dış kaynağa ihtiyaç duyduğunu, fakat en büyük kentin başkanının tutuklanmasının yatırım için elverişsiz bir iklim yaratacağını savunuyor.
İkinci seçenekte ise, MHP’nin Cumhur İttifakı’nın çıkıp CHP ve DEM ile birlikte 3’te 2 çoğunluğa ulaşarak parlamentoyu feshetmesinin istikrarsızlığa neden olacağı uyarısında bulunuyor. CHP-DEM-MHP ittifakının bir tür “beş benzemezler” koalisyonu olduğuna işaret eden SWP analisti, bu seçeneği de Berlin ve Brüksel için olumlu bulmuyor.
Aydın’a göre AB ve Almanya için en iyi seçenek, anlaşma yoluyla erken seçim. Bu senaryoda, İmamoğlu, CHP’nin parlamentonun feshine ve yeni seçimlere razı olması şartıyla, tutuklu yargılanmaktan serbest bırakılıyor ve hakkındaki suçlamalar düşürülüyor.
Aydın’a göre bu olaylar dizisi, Türkiye’nin yeni bir seçim sistemi kurduğu ve yeni bir cumhurbaşkanı ve CHP liderliğindeki bir ittifak altında siyasi olarak yeniden konumlandığı, daha istikrarlı bir siyasi geçiş sürecine yol açabilir.
Ayrıca, siyasi ve iktisadi istikrarın eşlik ettiği düzenli bir iktidar devri, AB-Türkiye ilişkilerinin yeniden kurulması için bir fırsat sunarken, AB’nin jeopolitik konumunu güçlendirebilir.
SWP analistine göre, AB ve Almanya’nın Türkiye’den yerine getirmesini beklediği “bölgesel sorumluluklar” var ve Ankara’daki istikrar bu nedenle önemli. Bu sorumluluklar SWP tarafından şöyle tarif ediliyor: Göç akınlarına karşı koyarak bunları düzenlemek; Rusya’yı caydırmak; Suriye’nin istikrara kavuşmasına yardımcı olmak.
Aydın’a göre şu ana kadar ABD, Türkiye’deki son gelişmelere yönelik çok az eleştiri yöneltirken, AB kurumları ve Almanya’nın tepkileri ise nispeten ölçülü oldu.
Aydın şöyle yazıyor:
“Almanya’da iki yaklaşım tartışılıyor: i) mevcut hükümetle daha yakın güvenlik işbirliğinden kaçınmak ve ii) hukukun üstünlüğü ve demokratik ilkelere bağlı kalınmasını teşvik eden sessiz diplomasi yoluyla Erdoğan yönetimiyle ilişkilerini sürdürmek. İkinci yaklaşım, AB’nin hem önemli bir NATO ortağı olarak, özellikle Rusya’yı caydırmak için, hem de Avrupa’ya göç akınlarını kontrol altında tutmak için bir tampon görevi gören istikrarlı bir Türkiye’ye bağımlı olduğu değerlendirmesine dayanıyor.”
Aydın’a göre bu değerlendirme doğru olmakla birlikte, önemli bir hususu gözden kaçırıyor: Mevcut jeopolitik durumda Türkiye, ulusal güvenliğini sağlamak ve ekonomisini büyüme rotasında tutmak için NATO’nun korumasına ve AB’nin iktisadi ortağı ve Türk mal ve hizmetleri için pazar olarak varlığına ihtiyaç duymaya devam ediyor.
SWP’ye göre bu gerçek, Türkiye’nin Avrupa güvenlik mimarisinde kilit bir rol oynamak için aktif çabalarını sürdürmesi ile de vurgulanıyor ve aynı durum Türk savunma sanayisi için de geçerli: Teknolojik gelişmelere rağmen Ankara birçok alanda AB’ye bağımlı olmaya devam ediyor.
Aydın, “Diğer devletler veya bloklarla işbirliği yoluyla bu bağımlılıktan tamamen kurtulmak gerçekçi değildir. Nitekim, Türkiye’nin savunma sanayisinin sürdürülebilir gelişimi, AB üye ülkeleriyle yakın işbirliğini gerektirmeye devam edecektir,” diyor.
Yazar şöyle bağlıyor:
“Bu bağlamda Almanya ve AB, güvenlik işbirliğinin artırılması, Avrupa güvenlik mimarisine daha fazla entegrasyon ve savunma alanında daha fazla işbirliği için aşağıdaki koşulları ortaya koyarak Türkiye üzerinde etki uygulayabilir: Türkiye hukukun üstünlüğüne dönmeli, tam otokrasiye doğru gidişi durdurmalı ve insan haklarına saygı göstermelidir.”
Almanya’nın gümrük birliğinin modernizasyonu ve vize kolaylaştırılmasına ilişkin müzakereleri Türkiye’ye karşı koz olarak kullanabileceğini yazan Aydın, her iki konunun da, iç yatırım ortamını iyileştirmeye çalışan Türkiye için büyük önem taşıdığına, Türk ekonomisinin, AB ekonomisiyle yakından iç içe geçmiş durumda olduğuna ve iktisadi dinamizmin geri kazanılmasının, bu bağların daha da derinleşmesine büyük ölçüde bağlı bulunduğuna işaret ediyor.
SWP analistinin tezi şöyle:
“Türkiye ve sanayi sektörü, Avrupa tedarik zincirlerine daha fazla entegrasyon hedeflemektedir; fakat ülke otokrasiye doğru kaymaya devam ederse, yeniden yerelleşmeden yararlanma şansı önemli ölçüde azalacak ve bu da otokratik gidişatı yeniden gözden geçirmek için önemli bir ekonomik teşvik oluşturacaktır. AB ve Almanya, Türk hükümetini otokrasiye doğru ilerlememesi konusunda uyarırken, tedarik zincirlerinin daha fazla entegrasyonu ihtimalini gündeme getirebilir.”
Avrupa
AB, İsrail vatandaşlarına vizesiz seyahati askıya alabilir

Avrupa Birliği, Gazze Şeridi’ndeki eylemleri nedeniyle İsrail vatandaşları için vizesiz seyahat rejimini askıya almayı değerlendiriyor. Vize muafiyetinin askıya alınması teklifinin, BM şartı, insan hakları ve uluslararası hukuk normlarının ihlali gibi gerekçelere dayandırıldığı belirtildi.
Avrupa Birliği’nin (AB), Gazze Şeridi’ndeki eylemleri nedeniyle İsrail vatandaşlarının Schengen bölgesine yönelik kısa süreli vizesiz seyahat hakkını askıya alabileceği bildirildi.
Euronews‘in Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) kaynaklara dayandırdığı habere göre, söz konusu adımın atılması için parlamentodaki siyasi gruplar tarafından teklif sunuldu.
Gerekçe uluslararası hukukun ihlali
Habere göre, vizesiz giriş rejiminin askıya alınması; Birleşmiş Milletler (BM) şartının, insan haklarının ve uluslararası insani hukuk normlarının ihlal edilmesinin yanı sıra uluslararası mahkemelerin kararlarına uyulmamasına dayandırılacak.
Teklifi sunan AP’deki “birkaç siyasi grup”, İsrail’in eylemlerine ve Gazze’deki savaş suçlarına odaklandı.
Slovenyalı AP üyesi Matjaž Nemec ise yaptığı bir yorumda, bu önlemlerin “herhangi bir ülkeye özel olarak yönelik olmadığını” belirtti.
Böyle bir kararın alınabilmesi için üye devletlerin onayı gerekiyor ve nitelikli çoğunlukla engellenebiliyor.
Yasağın süresinin Avrupa Konseyi ile yapılacak mutabakatla uzatılabileceği de kaydedildi.
Avrupa
Alman ordusu kışla inşaatlarını hızlandırıyor

Rusya ile savaşa hazırlık amacıyla Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) yeniden yapılandırılması ve modernizasyonu sürüyor.
German Foreign Policy’de yer alan analize göre bu kapsamda, federal hükümet Bundeswehr kışlalarının inşaat çalışmalarını yoğunlaştırıyor. Federal Savunma Bakanlığı, geçen yıl Bundeswehr mülklerine yaklaşık 1,6 milyar avro yatırım yaptığını açıkladı.
Bu, on yıllık zaman dilimi içinde önemli bir artış anlamına geliyor: 2013 yılında bu rakam 600 milyon avro iken, 2023 yılında 1,3 milyar avroya çıkarak iki katından fazla arttı; 2023’ten 2024’e kadar artış yine yüzde 20’nin üzerinde oldu.
Berlin, kışlalarda yeni barınaklar, eğitim tesisleri ve yeni silah sistemleri için özel binalar inşa ettiriyor.
Federal hükümet, askeri inşaat projelerine yönelik bürokratik engelleri de önemli ölçüde azalttı ve önümüzdeki aylarda daha fazla deregülasyon adımları atmayı planlıyor. Bu, en azından şirketler tarafından standartlaştırılmış inşaatları mümkün kılmayı amaçlıyor.
Berlin, özerk bir (acil durum) elektrik tedarik sistemi kurarak Bundeswehr mülklerini daha dayanıklı hale getirmek istiyor. Nükleer güce sahip Rusya ile bir savaşta, Bundeswehr kışlaları, Mali veya Afganistan’daki savaşlardan farklı olarak potansiyel bir saldırı hedefi olacak.
Bundeswehr’in neredeyse tüm mülklerinde inşaat var
Savunma Bakanı Boris Pistorius’un geçen yıl talep ettiği “2029’a kadar savaşa hazır olma” hedefine ulaşmak için, Savunma Bakanlığına göre “Bundeswehr’in neredeyse tüm mülklerinde inşaat çalışmaları planlanıyor veya yürütülüyor.”
Savaş hazırlığı yanında, Bundeswehr kışlalarına yapılan yatırımlarda “üretimi artırma kabiliyeti” de “öncelikli hedef” olarak belirtiliyor.
Savunma Bakanlığının son raporuna göre, “büyük bir zaman baskısı” var. Geçen yıl 450’den fazla inşaat projesi tamamlandı, bu rakam 2023’e göre yüzde 20 daha fazla. Böylece Bundeswehr, 38.000 metrekare ek ofis alanı ve 48 yeni eğitim tesisi gibi imkanlara kavuştu.
Şu anda askerlerin barınma yerlerinin yüzde 60’ı, ofis alanlarının yüzde 70’i ve eğitim tesislerinin yüzde 70’i iyi ila çok iyi durumda
Bakanlık, Bundeswehr mülklerinde proje ve inşaat hacminin yıllık yüzde 10 ila 20 oranında artmasını planlıyor. Şu anda toplamda yaklaşık 8.000 askeri inşaat projesi olduğu belirtiliyor. Bu, Şubat 2024’te açıklanan sayıdan 1.000 daha fazla.
Berlin, orta vadede 24 milyar avro, uzun vadede ise 67 milyar avro federal ordu arazilerine yatırım yapmayı planlıyor.
Ordu inşaatları için bürokrasi azaltılıyor
Askeri mülklerdeki inşaat çalışmalarını hızlandırmak için Savunma Bakanı Pistorius, geçen yıl eyaletlerle işbirliği içinde bir dizi önlem hazırladı. Amaç, bürokratik engelleri kaldırmak ve bakanlıklar arası işbirliğini daha verimli hale getirmekti.
Savunma Bakanlığı, daha önce bahsedilen raporunda, askeri inşaatlar için çok sayıda yasal düzenlemenin yürürlükten kaldırıldığını duyurdu. Ayrıca, Federal Altyapı, Çevre Koruma ve Hizmetler Ofisinde (BAIUDBw) “hızlı projeler”in uygulanması için yeni bir organizasyon yapısı oluşturuldu.
Bakanlık, önümüzdeki aylarda ve yıllarda askeri federal inşaatların daha da hızlandırılması için ek deregülasyon adımları planlıyor, çünkü 24 milyar avro değerindeki mevcut projeler mevcut gerçekleştirme olanaklarını çok aşıyor.
Planlanan inşaat çalışmalarını yine de hızlandırmak için Berlin, ihale, inşaat ve çevre hukukunda daha fazla “yasa basitleştirmesi” planlıyor. Federal hükümet, diğer şeylerin yanı sıra, ordunun inşaat projelerinin “onaylanması ve ruhsatlandırılması” konusunda “kendi uygulama yetkilerini” genişletmek ve inşaat ihalelerinin parça parça verilme ilkesini tamamen kaldırmak istiyor.
Böylece, “genel yüklenicilerin devreye girmesini” sağlamak ve “Bundeswehr için inşaatın büyük ölçüde standartlaştırılması” hedefine ulaşmak istiyor.
Tüm askeri yeni inşaatlar için ülke çapında tek tip bir temel olarak, gelecekte dört standart tipte bina olacak. Bu, en azından “mümkün olan en yüksek […] endüstriyel […] ön üretim”ü mümkün kılmak için atılan bir adım ve ancak çok sayıda yeni inşaat planlandığında anlamlı.
Alman devleti, Deutsche Bahn ve Lufthansa’yı savaşa hazırlıyor
Daha fazla asker için daha fazla yatak
Raporda, Bundeswehr’in yeni binalarının standardizasyonunun, Federal Gayrimenkul İdaresinin (BfI) 32 Bundeswehr kışlasında “kendi banyosu olan” 7.300 tek kişilik konaklama birimi inşa etmesini öngören Bundeswehr konaklama inşaat programı için “önemli bir temel taşı” olduğu belirtiliyor.
Askerler için özel banyolar sağlayarak Berlin, nükleer güce sahip Rusya ile savaş tehdidi altında olduğu bu dönemde “Bundeswehr’in işveren olarak cazibesini daha da artırmayı” umuyor.
Fakat askerlerin kışla planlamasına istek ve fikirlerini dahil etme imkanlarının gelecekte “kısıtlanacağı” belirtiliyor. Federal Savunma Bakanlığı, “silahlı kuvvetlerin savaşa hazır hale gelmesi için gerekli olan asker sayısının artırılması” için yeni barınma kapasitesine ihtiyaç duyuyor.
Zorunlu askerlik hizmetinin yeniden getirilmesi de kışlalarda yeterli yatak sayısının bulunmasını gerektiriyor. Barınma tesislerinin yanı sıra, “büyüyebilen silahlı kuvvetler”in, acemi askerleri görev yapabilir hale getirmek için eğitim binalarına da ihtiyacı var.
Geçen yıl Berlin, Puma zırhlı araç mürettebatı için bir eğitim tesisi ve Heron TP keşif uçağı için bir uçuş simülatörü kurdu. 15 eğitim tesisi daha inşa edilecek.
İnşaat projelerinde odak noktası ‘yurt ve NATO’ savunması
Uzun ve kısa vadeli asker artışının yanı sıra, inşaat çalışmaları, Rusya ile bir savaşa hazırlık amacıyla Bundeswehr’in yapısal uyumuna da hizmet ediyor. Raporda, “inşaat projelerinin odak noktasının ülke ve ittifak savunması” olduğu belirtiliyor.
Ayrıca inşaat çalışmalarıyla “yurt içindeki gayrimenkul işletmesi de değişen güvenlik politikası koşullarına” uyarlanacak. Federal hükümet, 2014 yılında silahlı kuvvetleri yeniden yapılandırmaya başlamıştı: Asya ve Afrika’da müdahale savaşları yürüten bir ordudan, Doğu Avrupa’da Rusya’ya karşı pozisyon alan bir orduya dönüştürülmesi hedefleniyordu.
Avrupa’da büyük bir savaşın tehdidi karşısında, federal hükümet şimdi Bundeswehr kışlaları için de “ilk acil direnç önlemleri”ni başlattı – örneğin acil durum jeneratörlerinin satın alınması.
Bundeswehr’in savaş hazırlıkları kapsamında yeniden yapılandırılmasıyla bağlantılı olarak satın alınan silah sistemleri de inşaat önlemlerini gerektiriyor. Örneğin Büchel’deki F-35A savaş uçağı, ağır nakliye helikopteri CH-47 Chinook, yeni deniz keşif uçağı P-8A Poseidon ve Arrow füze savunma sistemi, kışlalarda konuşlandırılabilmeleri için özel binalara ihtiyaç duyuyor.
Berlin, 2014 yılında başlattığı ordusunu Rusya’ya karşı bir savaşa hazırlama politikasını, Federal Savunma Kuvvetlerinin bina yapılarında da somutlaştırmaya devam ediyor.
Avrupa
Wagenknecht’ten Merz’e İsrail tepkisi: Çifte standart var

BSW lideri Sahra Wagenknecht, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’i İsrail’in İran’a yönelik saldırısı konusundaki tutumu nedeniyle çifte standart uygulamakla suçladı. Wagenknecht, Merz’in İsrail’in Batı’nın ‘pis işlerini yaptığı’ yönündeki yorumunu uluslararası hukuka aykırı ve ikiyüzlü bulduğunu belirtti.
Almanya’da muhalefetteki Akıl ve Adalet İçin Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) lideri Sahra Wagenknecht, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’i İsrail’in İran’a yönelik saldırısıyla ilgili tutumu nedeniyle çifte standart uygulamakla suçladı.
Wagenknecht, Merz’in İsrail’in eylemlerini “hepimiz için kirli bir iş” olarak nitelendirmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtti.
Wagenknecht, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, “Ne duyulmamış bir çifte standart ve ikiyüzlülük: Şansölye için İsrail’in uluslararası hukuka aykırı saldırganlık savaşı, bakanlıkların ve sivillerin bombalanması da dahil olmak üzere tüm bölgede yangına yol açabilecek bir durum, hepimiz için ‘kirli bir iş’in yapılmasıdır,” ifadelerini kullandı.
Wagenknecht’e göre Batı, uluslararası hukuku “her zaman sadece başkalarına” uyguluyor, ancak kendine değil.
Wagenknecht, “Bu kadar açık bir şekilde çifte standart uygulayan biri, dünyanın birçok yerinde kendisine karşı artan hoşnutsuzluğa şaşırmamalıdır,” şeklinde ekledi.
Merz, dün ZDF televizyon kanalında İran’a karşı yürütülen operasyon hakkında konuşurken, “Bu, İsrail’in hepimiz için yaptığı kirli bir iş,” demişti.
Şansölye, İran ile olan çatışmadaki eylemlerinden dolayı İsrail ordusuna ve İsrail liderliğine saygı duyduğunu da dile getirmişti.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Görüş2 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Diplomasi3 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3
-
Ortadoğu12 saat önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?