Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD’ye göre İsrail, çağrı cihazı saldırılarını yaptıktan sonra bilgi vermiş

Yayınlanma

Associated Press’in (AP) aktardığına göre Amerikalı bir yetkili, çağrı cihazlarına gizlenmiş patlayıcıların patlatıldığı saldırının ardından İsrail’in salı günü ABD’yi bilgilendirdiğini söyledi.

Salı günkü saldırıda kullanılan AR-924 çağrı cihazları, markasının çağrı cihazlarında kullanılmasına izin veren Tayvanlı Gold Apollo firması tarafından yapılan açıklamaya göre, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bulunan BAC Consulting KFT tarafından üretildi.

BAC’ın paravan bir şirket olduğundan şüpheleniliyor. Sputnik’in haberine göre Budapeşte’deki BAC ofisinde bugüne kadar kimse görünmemiş.

Gold Apollo’nun başkanı Hsu Ching-kuang çarşamba günü gazetecilere yaptığı açıklamada, firmanın son üç yıldır BAC ile bir lisans anlaşması olduğunu söyledi.

Lübnan’daki çağrı cihazı saldırısının ardından hatırlatma: Amerikan istihbaratı kargolara nasıl müdahale ediyor?

Paravan şirket Macaristan’da Mayıs 2022’de tescil ettirilmiş

Bir limited şirket olan BAC Consulting, şirket kayıtlarına göre Mayıs 2022’de tescil edildi. Kayıtlara göre şirketin 7.840 avroluk bir sermayesi var ve 2022 yılında 725.768 dolar, 2023 yılında ise 593.972 dolar gelir elde etti.

BAC, LinkedIn sayfasında kendisini stratejik danışman ve iş geliştirici olarak tanımlayan Cristiana Rosaria Bársony-Arcidiacono adına kayıtlı.

Diğer görevlerinin yanı sıra Bársony-Arcidiacono, sayfasında bir sürdürülebilirlik grubu olan Earth Child Institute’un yönetim kurulunda görev yaptığını belirtiyor. Grubun web sitesinde Bársony-Arcidiacono’nun yönetim kurulu üyeleri arasında olduğu belirtilmiyor.

Çağrı cihazının batarya ömrü, Lübnan’da tercih edilmesinin nedeniydi

Uzmanlar çağrı cihazlarının içine teslim edilmeden önce patlayıcı madde konulduğunu düşünüyor. Saldırıdan sonra kaldırılmadan önce Gold Apollo’nun web sitesinde ilan edilen özelliklere göre, “sağlam” olarak tanıtılan AR-924 çağrı cihazı şarj edilebilir bir lityum pil içeriyor. 

Cihazın pil ömrünün 85 güne kadar çıktığı iddia ediliyordu. Yıllardır süren ekonomik çöküşün ardından elektrik kesintilerinin sıkça yaşandığı Lübnan’da bu çok önemli.

Çağrı cihazları ayrıca cep telefonlarından farklı bir kablosuz ağ üzerinde çalışarak acil durumlarda daha dayanıklı olmalarını sağlıyor. Dünya çapında pek çok hastanenin hâlâ bu cihazlara güvenmesinin nedenlerinden biri de bu.

Tayvan Ekonomik İşler Bakanlığı, Gold Apollo’nun 2022’nin başından Ağustos 2024’e kadar, bu yılın ocak ve ağustos ayları arasında 40.000’den fazla set de dahil olmak üzere 260.000 set çağrı cihazı ihraç ettiğini söyledi.

Bakanlık, Gold Apollo çağrı cihazlarının Lübnan’a doğrudan ihracatına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığını söyledi.

Hizbullah üyelerinin çağrı cihazlarında patlamalar: Kim, ne diyor?

Saldırı nasıl planlandı?

AP’nin görüşlerini aktardığı Lübnanlı güvenlik kaynaklarına göre, İsrail’in ölümcül patlamalardan aylar önce 5.000 çağrı cihazı patlayıcısı yerleştirdiğini söylüyor.

Lübnanlı üst düzey bir güvenlik kaynağı, İsrail casus servisinin binlerce çağrı cihazına, Hizbullah tarafından ithal edilmeden aylar önce, üretim sırasında şifreli mesajlarla aktive edilen patlayıcı maddeler enjekte ettiğini söyledi.

AP’ye konuşan bazı uzmanlar patlamaların büyük olasılıkla tedarik zincirine müdahale sonucu meydana geldiğini açıkladı.

Çağrı cihazlarına Lübnanlılara teslim edilmeden önce çok küçük patlayıcı düzenekler yerleştirilmiş ve daha sonra muhtemelen bir radyo sinyaliyle hepsi aynı anda uzaktan tetiklenmiş olabilir.

TrustedSec’te güvenlik istihbaratı direktörü olan Carlos Perez, saldırı sırasında “pil muhtemelen yarı patlayıcı yarı gerçek pildi” dedi.

Eski bir İngiliz Ordusu bomba imha görevlisi, bir patlayıcı cihazın beş ana bileşeni olduğunu açıkladı: Bir konteynır, bir pil, bir tetikleme cihazı, bir fünye ve bir patlayıcı yük.

Şu anda Orta Doğu’daki müşterilere danışmanlık yaptığı için adının açıklanmaması koşuluyla konuşan eski subay, “Bir çağrı cihazında bunlardan üçü zaten var”. Sadece fünye ve patlayıcıyı eklemeniz yeterli olacaktır,” dedi.

Magnier: Cihazlar 6 aydan uzun bir süre önce tedarik edildi

Brüksel’de yaşayan ve bölgede 37 yılı aşkın deneyimi olan gazeteci Elijah J. Magnier, Hizbullah üyeleri ve salı günkü çağrı cihazı saldırısından sağ kurtulanlarla görüştüğünü ve çağrı cihazlarının altı aydan daha uzun bir süre önce tedarik edildiğini söyledi.

Magnier, “Çağrı cihazları altı ay boyunca mükemmel bir şekilde çalıştı,” dedi ve patlamayı tetikleyen şeyin tüm cihazlara gönderilen bir hata mesajı gibi göründüğünü söyledi.

Magnier, Hizbullah üyeleriyle yaptığı konuşmalara dayanarak, birçok çağrı cihazının patlamadığını ve grubun bunları incelemesine izin verdiğini de söyledi.

Magnier, 3 ila 5 gram arasında yüksek patlayıcılığa sahip bir maddenin gizlenmiş ya da devre içine gömülmüş olduğu sonucuna vardıklarını söyledi.

ORTADOĞU

“Ankara, HTŞ-SDG anlaşmasından memnun”

Yayınlanma

SDG-HTŞ anlaşması

ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Beşar Esad yönetimini devirerek Şam’da geçiş hükümeti kuran Heyet Tahrir Şam (HTŞ), SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu konusunda anlaşmaya vardı. Ankara’nın anlaşmadan memnun olduğu ve Suriye ordusuna entegre edilirken SDG komuta kademesinin değişeceği belirtiliyor.

HTŞ’nin kendini cumhurbaşkanı ilan eden lideri Ebu Muhammed Colani (Ahmed Şara) ile SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin (Ferhat Abdi Şahin) imzaladığı anlaşmada Suriye’nin toprak bütünlüğü vurgulanırken, Kürtlerin ülkenin asli bir unsuru olarak kabul edilmesi ve vatandaşlık hakkına sahip olması, kuzeydoğudaki tüm kurumlara da Şam yönetiminin dönmesi öngörülüyor.

Anlaşmanın maddeleri şöyle:

1- Tüm Suriyelilerin gelecekte haklarının güvence altına alınması, siyasi sürece katılımı ve devlet kurumlarının liyakat esasına göre inşası, dini ve etnik kökenlerine bakılmaksızın sağlanacaktır.

2- Kürt toplumu, Suriye devletinde asli bir topluluk olarak kabul edilecek ve vatandaşlık hakkı ile anayasal haklarının tümü güvence altına alınacaktır.

3- Suriye topraklarının tamamında ateşkes sağlanacaktır.

4- Kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askeri kurumlar, sınır kapıları, havalimanı, petrol ve gaz sahaları dahil olmak üzere Suriye devleti yönetimi altında entegre edilecektir.

5- Tüm Suriyeli mültecilerin ülkelerine, köylerine ve evlerine geri dönüşleri sağlanacak, güvenlikleri ve korunmaları Suriye devleti tarafından garanti edilecektir.

6- Suriye devletinin, Esad rejimi çetelerine ve ülkenin güvenliğini ve birliğini tehdit eden tüm unsurlara karşı mücadelesi desteklenecektir.

7- Bölünme çağrıları, nefret söylemleri ve Suriye toplumunun bileşenleri arasında fitne yaratma girişimleri reddedilecektir.

8- Yürütme komiteleri, anlaşmanın uygulanması için çalışacak ve bunun yıl sonunu aşmaması sağlanacaktır.

“Ankara memnun”

CNN Türk Ankara Temsilcisi Dicle Canova, Ankara’nın anlaşmadan memnun olduğunu belirterek, “Kaynaklar anlaşmanın maddeleri dikkate alındığında ‘bizim için şu aşamada olumlu’ diyor” ifadelerini kullandı. Canova, katıldığı yayında özetle şunları aktardı: “Tüm askeri kurumlar devlet yönetimi altına alınacak. Bu nokta hep tartışılıyordu. YPG, Suriye ordusuna ayrı bir kol olarak mı entegre olacak diye. Ankara ‘hayır bu kabul edilemez, ordu içinde ordu olmaz’ diyordu. Belki henüz erken ama görünen o ki YPG’nin mevcut komuta kademesi gidecek. Kaynaklar onun için de çok beklenmeyecek diyor. Yarından itibaren farklı komutanlar atanabilir, beklenti bu yönde. Ve daha sonra da elbette Suriye ordusuna tam entegrasyon sağlanabileceği, bu yola girilebileceği yönünde beklentiler dile getiriliyor.”

YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu SDG’nin IŞİD militanlarının tutulduğu hapishaneleri varlığının gerekçelerinden biri olarak sunduğunu hatırlatan Canova, “Çok değil, bu hafta sonu Ürdün’de beşli bir toplantı yapıldı ve oradan önemli bir karar çıktı. Bundan sonra oradaki hapishaneleri Suriye hükümeti devralacak ve komşu ülkeler de buna destek olacak.  Bir ortak mücadele merkezi kurulması kararı çıkmıştı. Bu da ya Türkiye’de ya da Ürdün’de olacak. Henüz netleşmedi, görüşmeler devam ediyor” dedi.

SDG, HTŞ’nin Suriye ordusuna entegre edildikten sonra Türkiye’nin Suriye ordusunu eğitmesinin gündeme geleceğini belirten Canova şunları kaydetti: “İleriki aşamalarda Suriye ile Türkiye arasında askeri işbirliği anlaşmalarının imzalanması da söz konusu olacak. Ve malum son dönemde bir askeri ateşe de atandı oraya. Önümüzdeki haftadan itibaren askeri görüşmeler hızlanabilir. Hatta bazı ziyaretler de beklenebilir önümüzdeki haftadan itibaren. Bu noktada YPG’nin de bu anlaşmaya imza atarak artık yavaş yavaş Suriye ordusuna entegre olacak olması o anlamda da önemli.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Katliamdan kaçan 6 bini aşkın Alevi, Lübnan’a sığındı

Yayınlanma

Suriye’nin Lazkiye ili başta olmak üzere sahil bölgelerinde yaşanan katliamlar nedeniyle çoğunluğu Alevi, 1476 ailenin Lübnan’a sığındığı belirtildi.

Lübnan resmi haber ajansı NNA’ya göre Akkar Valisi İmad el-Lebki, “(Suriye’de) Yaklaşık 10 gün önce yaşanan son kriz, Akkar kentine ve Dreyib bölgesinin bir kısmına büyük bir göçle sonuçlandı” dedi.  Birleşmiş Milletler, Kızılhaç ve Lübnan Afet Yönetim Merkezi ile koordinasyon halinde olduklarını vurgulayan Lebki, Akkar kenti, Dreyib bölgesi ve çevresindeki köy ve beldelere yaklaşık 6 bin 40 kişilik 1476 ailenin sığındığını belirtti.

Lebki, güvenlik konusunda şu ana kadar herhangi bir riskin olmadığına dikkati çekerek, aralarında Lübnanlı bazı ailelerin de olduğu sığınmacıların büyük çoğunluğunun Suriyeli Alevilerden oluştuğunu kaydetti.

Bu arada HTŞ’nin Savunma Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Abdülgani, katliamlara gerekçe olan “devrik rejim unsurlarına yönelik askeri operasyonun” sona erdiğini açıkladı. Sana’ya göre Sözcü Abdülgani, “Güçlerimiz, Lazkiye ilindeki Muhtariyye, Muzayria ve Zubara köyleri ile Tartus ilindeki Dalye, Tanita ve Kadmous köylerinde devrik rejimin kalıntılarını etkisiz hale getirdi” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Suriye’deki katliamın sonuçları: Rus basınından değerlendirme

Yayınlanma

Son günlerde Suriye’nin Lazkiye ve Tartus vilayetlerinde, eski Suriye ordusu askerleri ile Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) yönetimine bağlı militanlar arasında başlayan kanlı çatışmalar Alevilere yönelik katliama dönüştü.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), çatışmalarda çoğu sivil olmak üzere 1000 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.

Avrupa Birliği, “Suriye’nin kıyı bölgelerinde hükümet güçlerine yönelik, Esad yanlıları tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen son saldırıları ve sivillere yönelik tüm şiddet eylemlerini” kınadı. Arap Birliği de benzer bir açıklama yaptı.

Fransa Dışişleri Bakanlığı ise Suriye hükümetini olaylarla ilgili bağımsız bir soruşturma yürütmeye ve sorumluları cezalandırmaya çağırdı.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “radikal İslamcı grupların eylemlerini” kınadı ve HTŞ yönetimini Suriye’nin kuzeybatısındaki trajedinin sorumlularını adalete teslim etmeye çağırdı.

Rubio, yaptığı yazılı açıklamada “ABD, Hristiyan, Dürzi, Alevi ve Kürt toplulukları da dahil olmak üzere Suriye’deki dini ve etnik azınlıkları desteklemektedir,” ifadeleri kullanıldı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı, ise Suriye’deki durumun kötüleşmesiyle ilgili “endişelerini” dile getirdi ve HTŞ yönetimini kan dökülmesinin bir an önce durdurulması için mümkün olan her şeyi yapmaya çağırdı.

Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı Vladimir Sajin, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte, eski Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın devrilmesinden sonra İran’ın hükümet ile muhalifler arasındaki mevcut çatışmada herhangi bir pozisyon alamayacağını belirtti.

Rusya Bilimler Akademisi Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi Enstitüsü (IMEMO RAN) Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Nikolay Suhov ise, Alevi ayaklanmasının uzun süredir hazırlandığını ve HTŞ militanlarının azınlığa yönelik kitlesel şiddetinin bu ayaklanmayı tetiklediğini söyledi.

Suhov’a göre, HTŞ çatısı altındaki grupların sayısı 25’ten beşe düşmüş olsa da, Şam henüz bu grupların faaliyetlerini tam olarak kontrol edemiyor.

Suhov, “Sivil halka karşı işlenen suçlara yabancı militanlar da karışmış durumda. Bazı gruplar resmi olarak hükümetle bağlantılı değil ve emirlerine uymuyor,” değerlendirmesini yaptı.

Suhov, bu militanların Alevileri kendi açılarından meşru bir hedef olarak gördüklerini belirtti.

Radikallerin Alevileri “sapkın” olarak gördüklerini ve onlara göre, Hristiyanlar ve Yahudilerin aksine devletin koruması altında olmayı hak etmediklerini düşündüklerine işaret eden Suhov, yaşananların HTŞ yönetiminin lideri Ebu Muhammed el-Colani’yi (yeni adıyla Ahmed Şaraa) bu tür tehlikeli müttefiklerden kurtulma fırsatı sunduğunu ifade etti.

Bu koşullarda Suriye’nin kuzeybatısındaki çatışmaların iç savaşın yeni bir güçle yeniden başlamasına yol açabileceğine dikkat çeken Suhov, ülkenin kuzeydoğusunu kontrol eden Suriyeli Kürtlerin, kendilerine net güvenlik garantileri verilene kadar silah bırakıp devlete entegre olmayı asla kabul etmeyeceklerini ve benzer bir tutumu, büyük olasılıkla ülkenin güneyindeki Dürzilerin de benimseyeceğini sözlerine ekledi.

ABD ve Rusya, Suriye’deki katliamların ardından BMGK’yı toplantıya çağırdı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English