Bizi Takip Edin

AVRUPA

Almanya, Avrupa’nın kaderini etkileyecek seçimlere gidiyor

Yayınlanma

Almanya’da seçmenler, 23 Şubat’ta federal erken seçimler için sandığa gidiyor. Şansölye Olaf Scholz liderliğindeki SPD-FDP-Yeşiller “trafik lambası” koalisyonunun geçen kasım ayında dağılmasının ardından hükümet düşmüş ve kritik seçimler için şubat ayı seçilmişti.

Son anketler, Friedrich Merz liderliğindeki Hıristiyan Demokrat ittifakının (CDU/CSU) %29-30 bandında seçimleri birinci tamamlayacağını gösteriyor.

İkinci sırada büyük bir çıkış yakalayan Almanya için Alternatif’in yer alacağına kesin gözüyle bakılıyor. SPD üçüncü, Yeşiller dördüncü sırada yer alıyor.

Bir süre öncesine kadar baraj altında kalması beklenen, ama son haftalarda büyük bir atak yapan Die Linke (Sol Parti) ise %7-8 bandına çıkmış görünüyor. Son hükümetin ortaklarından FDP ile yeni sol parti Sahra Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) ise barajı geçip geçmeyeceği hâlâ belirsiz. Forsa anketinde %3’te görünen BSW, YouGov anketinde %5, Forschungsgruppe Wahlen anketinde %4, INSA anketinde %5 civarında görülüyor.

Alman Federal Meclisi Bundestag’a girme barajı %5.

Şansölyenin Merz, koalisyonun “büyük” olması bekleniyor

Hangi anketler ele alınırsa alınsın, bir önceki seçimlere göre en büyük kazananlar AfD ve CDU olurken, en büyük kaybedenlerse SPD ve FDP olacak.

CDU ve CSU partilerinin adayı Friedrich Merz ve Yeşillerin adayı Robert Habeck haftalardır en popüler şansölye adaylığı yarışında birinci ve ikinci sırada yer alırken (sırasıyla %32 ve %21), onları mevcut Şansölye Olaf Scholz (%18) takip ediyor. Şu anda en olası şansölye seçeneği ise CDU’nun adayı Friedrich Merz.

Memnuniyet anketinde de Merz ilk sırada yer alırken, onu Habeck, FDP lideri Christian Lindner, Scholz, AfD lideri Alice Weidel ve BSW lideri Sahra Wagenknecht takip ediyor.

Tüm ana akım partilerin AfD ile koalisyon kurmayı reddetmesi nedeniyle, seçimlerden birinci çıkması beklenen CDU/CSU’nun SPD ile “büyük koalisyon” için harekete geçmesi bekleniyor.

Bu noktada, Sol Parti, BSW ve FDP gibi partilerin barajı aşamaması, CDU-SPD çoğunluk hükümetini mümkün kılacak. Bu partilerin barajı aşması halinde ise CDU-SPD çoğunluğu sağlamaktan uzak kalacak.

Almanlar sandığa iki pusula atacak

Almanya’da seçim sistemine göre 18 yaş ve üzeri Almanlar oy kullanma hakkına sahip. Şansölyelerini doğrudan seçmiyorlar ama dört yıllık dönemler için seçim yapıyorlar. Daha sonra 21. Federal Meclis’in 630 milletvekili şansölyeyi seçecek.

Alman seçimleri karma bir model izliyor. Federal Meclis hem nispi temsil hem de milletvekillerinin doğrudan seçilmesi ilkelerine göre seçiliyor.

Bu, Almanların ikişer oy kullandığı anlamına geliyor: Bir oy her bir seçim bölgesi için yerel bir milletvekili seçerken, ikinci oy nispi temsil yoluyla her bir partinin sandalye payını belirliyor.

Yani aynı anda hem A partisinden bir adaya oy verip hem de B partisinin ilgili eyalet listesi için ikinci bir oy kullanmak mümkün.

Her iki oy da partilere Federal Meclis’e girme yolu sunuyor. Eğer bir parti oyların en az %5’ini alırsa, ne olursa olsun Federal Meclis’e giriyor. Fakat %5’in altında kalsa ama üç doğrudan vekillik kazanırsa, Bundestag’da yine de bir miktar sandalye hakkı kazanıyor (yine de oranıyla orantılı olarak).

Sol Parti’nin yükselişi, BSW’nin sorunları

Örneğin bu sayede 2021’de Sol Parti, %5’in 0,1 puan altında kalmasına rağmen kazandığı üç seçim bölgesi sandalyesi sayesinde Bundestag’a girmişti.

Sol Parti, özellikle son haftalardaki AfD karşıtı eylemlerde ön plana çıkması ve kapı kapı dolaşarak seçim çalışması yapması ile BSW’ye kaybettiği oyların bir kısmını geri almış görünüyor. İlk etapta Sahra Wagenknecht’e destek vermiş görünen eski Sol Partililerin bir kısmının da geri döndüğü belirtiliyor.

Ayrıca BSW içerisinde, özellikle Hamburg’da yaşanan gerilimlerin de partinin yeterli performansı gösterememesinde etkili olduğu düşünülüyor.

Eski işçi havzası Ruhr’da AfD sürpriz yapabilir

Fakat seçimlerde esas sürpriz, öteden beri işçi sınıfı havzası olarak SPD’ye verdiği destekle bilinen Ruhr havzasından gelebilir. Özellikle Bochum, Gelsenkirchen ve Duisburg gibi eski işçi sınıfı bölgeleri, sanayisizleşme ile birlikte etrafındaki diğer kentlere göre işsizlik baskısını çok daha yoğun bir şekilde yaşıyor ve bazı SPD seçmenleri CDU ve AfD’ye yöneliyor.

AfD’nin Ruhr bölgesinde ilk kez başarılı bir performans göstereceği ve yine ilk kez milletvekili çıkarabileceği iddia ediliyor.

Ruhr bölgesi eski bir kömür madenciliği kalesi ve çelik holdingi Thyssenkrupp’a ev sahipliği yapıyor. 110 metre yüksekliğindeki Duisburg fabrikasındaki yüksek fırınlar uzun zamandır Kruppianer adlı çalışanları arasında bir gurur kaynağı. 

Fakat ana müşterisi olan otomobil sektöründeki gerilemeyle boğuşan ve ucuz Çin ithalatı ile rekabet etmekte zorlanan şirket, Duisburg’da 11.000 kişiyi ya da buradaki işgücünün %40’ını işten çıkarmayı planladığını açıkladı.

Bölge daha önce de 1970’ler ve 1990’lar arasında madenlerin kapatılmasıyla zorluklar yaşamıştı. O zamandan bu yana, özellikle üç üniversitesi ve lojistik şirketleri etrafında hizmet odaklı işleri kendine çekti.

Fakat Covid-19 salgını ve ardından Scholz’un koalisyonu altında iki yıl süren ekonomik gerileme, bölgenin en yoksul kesimlerinde siyasi kızgınlığı artırdı.

Avrupa, Almanya’nın dönüşüne hazırlanıyor

Öte yandan Donald Trump’ın başkanlığa dönüşü ile birlikte ters ayakta yakalanan Avrupa, Almanya’nın yeniden dümene geçmesini bekliyor.

Avrupa, küresel çalkantıların yaşandığı bir dönemde önemi abartılamayacak olan kıtanın en büyük ekonomisinin seçim kampanyasını endişeyle izliyor.

Örneğin Euractiv’e konuşan Avrupalı bir diplomat, “Amerika’da olup bitenler, Trump’ın ilk 100 günü ve hatta Avrupa bütçesi nedeniyle dünya dönmeye devam ediyor. Avrupa’nın Almanya’da muhatap alacağı birine ihtiyacı var,” diyor.

Pazar günkü oylamanın en olası sonucunun, Berlin’in Avrupa sahnesinde daha güçlü bir rol oynaması olacağını ileri sürenler de var.

Scholz yönetiminde Almanya’nın, özellikle AB’nin motoruna oluşturduğu Fransa ve Macron ile ilişkilerinin bozulması dikkat çekiyordu. Yeni şansölyenin ve hükümetin bu sorunu çözmesi isteniyor.

Dolayısıyla Merz’in, Almanya’nın “Avrupa suskunluğunu” sona erdiren proaktif bir liderlik tarzı getirme sözü vermesi Brüksel ve dolaylarında da memnuniyetle karşılanıyor.

Parti spektrumun bir tarafında Habeck, yeni ortak borç ve finansmana açıklık da dahil olmak üzere Almanya’nın geniş kaynaklarını Avrupa’nın kullanımına sunacak federalist liderliği savunuyor. Diğer tarafta ise AfD’nin şansölye adayı Alice Weidel, Almanya’yı AB’den ve avrodan çıkarma sözü veriyor.

İkisi arasında Merz  ise yeni, pan-Avrupacı bir liderlik tarzı vaat ediyor, fakat açıkça “milli çıkarları” da savunuyor. Scholz ise AB’nin pek de ön planda olmadığı bir statükoya takılmış durumda.

Öte yandan YouGov’un yakın zamanda yaptığı bir ankete göre, AB her zamanki gibi seçmenler için en acil konular listesinde alt sıralarda yer alıyor ve sadece %1’i bunu öncelikli bir mesele olarak görüyor.

Fakat şimdilik Almanya’nın komşuları Merz’in kendi önceliklerini dile getirmesinden memnun görünüyor. İsveç’in Berlin Büyükelçisi Veronika Wand-Danielson, “Almanya’daki kilit oyuncuların güvenlik ve rekabet gücü gibi doğru konulara öncelik verdiklerine dair işaretler var,” diyor.

Wand-Danielson her şeyden önce Almanya’nın kısa süre içinde yeniden ayağa kalkmasını önemsiyor. Euractiv’e konuşan Wand-Danielson, “Yeni hükümetin mümkün olan en kısa sürede kurulmasını umuyoruz. O kadar çok ortak çıkarımız, o kadar çok ortak sorunumuz var ki bekleyecek zamanımız yok,” ifadelerini kullanıyor.

AVRUPA

Gagavuzya lideri Gutsul hakkında 20 gün tutuklama kararı

Yayınlanma

Moldova yargısı, Gagavuzya Özerk Bölgesi Başkanı Evgeniya Gutsul’u 20 gün süreyle tutukladı. Gutsul, tutuklanmasının siyasi amaçlı olduğunu savunarak Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu’yu suçladı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım talep etti. Gutsul, 25 Mart’ta Kişinev Havalimanı’nda İstanbul’a gitmek üzereyken gözaltına alınmıştı.

Kişinev’deki mahkeme, Gagavuzya Özerk Bölgesi Başkanı Evgeniya Gutsul’u 20 gün süreyle tutukladı.

Savcılık, Gutsul için 30 gün tutukluluk talep etmişti, ancak mahkeme bu talebi kısmen kabul ederek siyasetçinin 20 gün tutuklu kalmasına karar verdi.

Mahkeme çıkışında konvoy eşliğinde ayrılırken Gutsul, “Gagavuzya bugün başsız bırakıldı,” dedi.

Savcı Adrian Scutaru, Gutsul’a yöneltilen suçlamaları “2023 yılında Gagavuzya’daki başkanlık seçimi kampanyasının yasa dışı finansmanı, evrakta sahtecilik, beyannamelerde sahtecilik, kampanya finansmanı raporlarında sahtecilik” olarak sıraladı.

Gutsul’un avukatları, tutukluluk kararına itiraz etmeyi planlıyor.

Evgeniya Gutsul, gözaltına alınmasının absürt olduğunu ve suçlamaların siyasi amaçlı olduğunu savundu ve kendisine yönelik bu baskının Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu tarafından başlatıldığına işaret etti.

Gutsul, 25 Mart’ta Kişinev Havalimanı’nda İstanbul’a gitmek üzereyken gözaltına alındı.

Yetkililer, seçim fonlarının yönetimi düzeninin ihlali ve belgelerde sahtecilik suçlamalarıyla ilgili bir soruşturma kapsamında 72 saatliğine gözaltına alındığını açıkladı.

Gözaltına alınmasının hemen ardından Gutsul, avukatları aracılığıyla Gagavuzya halkına bir mesaj iletti.

Mesajında, “başkanlık görevinden ayrılması ve derhal ülkeyi terk etmesi karşılığında hakkındaki davanın düşürülmesinin teklif edildiğini” belirtti.

Gutsul’un avukatı Sergey Moraru, 2023 yılında da ceza davasının kapatılması karşılığında istifa etmesinin teklif edildiğini de sözlerine ekledi.

Gutsul, sadece özerk bölge halkına değil, aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da başvurdu.

Putin’den, “Moldova makamlarına baskı yapmak için tüm diplomatik, siyasi ve hukuki mekanizmaları kullanmasını” ve “bağımsız Moldova Cumhuriyeti içindeki Gagavuz Özerk Bölgesi’nin özel statüsüne kesin ve net bir destek vermesini” istedi.

Erdoğan’a hitaben ise Gutsul, Ankara’nın 30 yıl önce Gagavuzya’nın Moldova içinde özel statü kazanmasına yardımcı olduğunu hatırlattı ve özerk bölge halkının Türkiye Cumhurbaşkanı’nın müdahalesini beklediğini söyledi.

Gagavuzya, Moldova’nın güneyinde yaklaşık 135 bin kişinin yaşadığı özerk bir bölge.

Yerli halkın neredeyse tamamı Rusya’yı destekliyor ve ülkenin Avrupa Birliği’ne katılmasına karşı çıkıyor.

Geçen seneki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda, Gagavuzya’da özerk bölge doğumlu Aleksandr Stoianoglo birinci olurken, görevdeki Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu (sonunda ikinci dönem için yeniden seçildi) ancak beşinci sırada yer aldı.

Evgeniya Gutsul, Temmuz 2023’ten beri Gagavuzya’yı yönetiyor.

Özerk bölge başkanlığı seçimlerine, iş insanı İlan Şor tarafından kurulan Şor Partisi’nden katıldı.

Haziran 2023’te, seçimlerden bir ay sonra, Moldova Anayasa Mahkemesi Şor Partisi’nin faaliyetlerini yasa dışı ilan etti.

Gözaltına alınan Gagavuzya lideri Gutsul, Putin ve Erdoğan’dan yardım istedi

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransa, savunma sanayisi için 450 milyon avroluk fon kuruyor

Yayınlanma

Fransa Ekonomi Bakanı Eric Lombard geçen hafta Fransa’nın kamu yatırım bankası BpiFrance’ın, insanların paralarını “uzun vadede” savunma şirketlerine yatırmaları için 450 milyon avroya kadar yeni bir fon açacağını duyurdu.

Fona minimum 500 avro yatırım yapılması gerekiyor ve garanti edilmeyen kazançlar beş yıl boyunca geri çekilemiyor.

Duyuru, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bu ayın başlarında ülkenin zorunlu askerliği yeniden getirmeye hazır olmadığını, ama “sivilleri harekete geçirmenin yollarına bakmak” istediğini söylemesinin ardından geldi.

Lombard geçen hafta yaptığı açıklamada, sabit bir getiri oranı sunmayan yeni kişisel yatırım planının, Fransızların “uzun vadeli plasmanlarla” “savunma sektöründeki şirketlerde doğrudan hissedar” olmaları için bir yol olduğunu söyledi.

Lombard, fona doğrudan ya da hayat sigortası poliçeleri aracılığıyla yatırım yapmanın mümkün olacağını da sözlerine ekledi.

Lombard açıklamasının ardından yayın kuruluşu TF1’e yaptığı açıklamada, “Diğer özel şirketler, yatırım fonları ve bankalar müşterilerine uyarlanmış ürünler sunacaklar,” dedi.

Müşterilerin bu yılın ikinci yarısından itibaren programa abone olmaya başlaması bekleniyor.

Sıradan insanlar için cazip bir yatırım mı?

BFM TV’nin kısa süre önce yaptığı bir ankete göre, Fransa’nın Ukrayna’ya desteğinin artırılması ya da sürdürülmesinden yana olan insanlar arasında yatırım fonuna olan ilk ilgi oldukça yüksek görünüyor.

Ouest-France’a göre Fransa Silahlanma Bakanı Sébastien Lecornu kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, “Bakanlık olarak yurttaşlarımızdan hiç bu kadar çok mektup almamıştık: ‘Nasıl yardımcı olabiliriz?’ [diye soruyorlar],” dedi.

Bpifrance Genel Müdürü Nicolas Dufourcq geçen hafta yatırımcılar ve savunma şirketleri arasında yapılan bir toplantıda fonun “savunma şirketlerine yatırım yapacağını” söyledi.

Ekonomi Bakanlığı, fonun Dassault Aviation, Safran, Thales ve Airbus gibi dokuz büyük grubun yanı sıra 4.500’den fazla küçük ve orta ölçekli işletmeyi içeren Fransa’nın “endüstriyel ve teknolojik savunma üssünü” desteklemeyi amaçladığını söyledi.

Başlıca Fransız bankaları Fransız savunma sanayine desteklerini ve sektörün beklenen ihtiyaçlarını finanse etmeye hazır olduklarını teyit ettiler.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten Soğuk Savaş sonrası en büyük savunma harcaması artışı

Yayınlanma

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, ülkesinin Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük savunma harcaması artışını planladığını duyurdu. Silahlı kuvvetlerin modernizasyonu için 300 milyar İsveç kronundan (yaklaşık 30 milyar dolar) fazla kaynak ayrılacak ve savunma harcamalarının 2030’a kadar GSYİH’nin yüzde 3,5’ine çıkarılması hedefleniyor.

İsveç, silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu için 300 milyar İsveç kronundan (yaklaşık 30 milyar dolar) fazla kaynak ayırarak savunma harcamalarını önemli ölçüde artırmayı planlıyor.

Başbakan Ulf Kristersson, bunun İsveç’in Soğuk Savaş’tan bu yana savunma kapasitesini en kapsamlı şekilde güçlendirmesi olacağını vurguladı.

Kristersson, sosyal medya platformu X (eski adıyla Twitter) üzerinden yaptığı paylaşımda, “İsveç ve tüm Avrupa, benzeri görülmemiş yeni güvenlik sınamalarıyla karşı karşıya. Bu nedenle bugün, İsveç silahlı kuvvetleri için Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük yeniden silahlanma planını sunuyoruz,” ifadelerini kullandı.

Başbakan, ülkenin savunma bütçesinin hâlihazırda NATO’nun yüzde 2’lik Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) hedefini aştığını ancak bunun yeterli olmadığını belirtti.

Yeni strateji kapsamında, savunma harcamalarının 2030 yılına kadar GSYİH’nin yüzde 3,5’ine çıkarılacağını açıkladı.

Kristersson, bu girişimin hayata geçirilmesi için kredi finansmanı kullanılmasının planlandığını da sözlerine ekledi.

Ayrıca Kristersson, NATO’nun üye ülkelerin askeri harcamalarına ilişkin gerekliliklerinin gözden geçirilmesini başlatmayı planladığını bildirdi.

Başbakan, haziran ayında Lahey’de yapılacak NATO zirvesinde, ittifakın asgari harcama oranının yüzde 2’den daha yüksek bir seviyeye çıkarılması için çaba göstereceğini ifade etti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English