Avrupa
Almanya, Fransa ve İtalya ‘göç krizine ortak yaklaşım’ geliştirecek

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz Çarşamba günü yaptıkları açıklamada, ülkelerinin İtalya’daki mevcut göç krizinin üstesinden gelmek için ortak bir çizgi üzerinde anlaştıklarını açıkladı. Bu kapsamda Berlin’in Roma’nın çizgisini desteklemesi bekleniyor.
Euractiv’in aktarığına göre, Scholz’un Perşembe günü (bugün) Brüksel’de yapılacak içişleri bakanları toplantısında AB iltica yasasında reform yapılmasına yeşil ışık yakması ve göç yönetimi yönetmeliği konusunda İtalya’nın çizgisini desteklemesi için yöneticilerini zorladığı bildirildi.
Salı günü Roma’da Meloni ile bir araya gelen Macron ise göç yönetimi konusunda ‘ortak bir vizyondan’ söz etti.
“Üye Devletler göç meselesini tek başlarına ele alamazlar. Meloni gerçekten koordineli bir Avrupa yaklaşımını tercih etti ve bu çok somut ve önemli bir sinyal,” diyen Fransa kaynakları, iki ülke arasında ‘bazen anlaşmazlıklara ama aynı zamanda anlaşmalara izin veren, fakat her zaman saygılı bir çerçevede’ bir dostluktan söz ettiler.
İtalya ‘diplomasiye’ önem veriyor
Aynı kaynaklar, Cuma günü Malta’da yapılacak EUMed9 Güney AB liderleri zirvesi öncesinde Roma ve Paris’in ilgili forumlarda ortak bir pozisyon ve somut öneriler sunacaklarını, bunların arasında göçmen menşei ve transit ülkelerle anlaşmalar, ‘insan kaçakçılarıyla’ mücadele ve denizdeki kontrollerin güçlendirilmesinin de yer aldığını belirtiyorlar.
Sığınmacıların taranması da üç liderin üzerinde mutabık kaldığı bir konu. Özellikle Lampedusa (Sicilya) adasındaki ilk kabul merkezlerinde mevcut kaynakların takviye edilmesi gerektiği belirtiliyor.
Meloni ayrıca İtalya’daki göç kriziyle ilgili endişelerini dile getirmek üzere EUMed9’un ortaklarına, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’e birer mektup yazarak, ‘eylemi daha etkili kılmak için ortak ve tutarlı bir pozisyon doğrultusunda çalışmanın’ önemini ve Şubat ayındaki Avrupa Konseyi zirvesinde kararlaştırılan ortak yaklaşımın hızla uygulanması konusunda ısrarcı olunması gerektiğini vurguladı.
Diplomatik kaynaklar, Meloni, von der Leyen ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ile birlikte Tunus’u ziyaret ettikleri Temmuz ayında Tunus ile imzalanan memoranduma atıfta bulunarak, Meloni’nin çağrısının ‘sinyal verme’ ve ‘hemen sonuç alma’ çabalarını sürdürmek olduğunu belirtiyor.
İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de “Doğru yönde ilerleyen her şey iyidir. Çalışıyoruz, diplomasi önemlidir,” dedi.
İtalya’dan Almanya’ya tepki
İtalya hükümeti, Lampedusa adasının son haftalarda yoğun göç almasına neden olan mevcut krizin Avrupa Birliği tarafından ele alınış biçiminden memnun değil.
Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’a yazdığı mektupta Meloni, Berlin’in, AB sınır ajansı Frontex’in düzensiz göç için bir ‘çekim faktörü’ olduğunu söylediği STK kurtarma gemilerini finanse etmesini açıklaması gerektiğini belirtti.
İtalya, AB’yi ve özellikle de Fransa ve Almanya’yı, İtalya’ya düzensiz yollardan gelen göçmenleri kabul etmedikleri için zaten eleştiriyordu. Meloni şimdi de Almanya’yı Akdeniz’de faaliyet gösteren STK gemilerini finanse etmekle suçluyor.
Meloni mektubunda Scholz’dan bir açıklama istedi ve Şansölye’ye Afrika’dan kaçanların kabulünün ‘İtalya yerine Alman topraklarında kolaylaştırılıp kolaylaştırılmaması gerektiğini’ düşünmesini önerdi.
İtalyan bakan, Almanya’yı ‘dostça davranmamak’ ile suçladı
Almanya ile ilgili benzer görüşler Savunma Bakanı Guido Crosetto tarafından da dile getirilmiş, Crosetto Almanya’yı İtalya’ya ‘dostça davranmamakla’ suçlamış ve göç konusunda AB düzeyinde yaklaşım değişikliğine gidilmesi çağrısında bulunmuştu.
“Almanya dost bir ülke değil. İdeolojik bir yaklaşımı var ve bizi sıkıntıya sokuyor,” diyen Crosetto, La Stampa’ya verdiği mülakatta ‘Berlin’in STK’lara para ödemesinden duyduğu üzüntüyü’ dile getirdi.
Paris hakkında ise Crosettos, “[Fransa] sınırları bloke ediyor ve kimse bir şey söylemiyor. Avrupa genellikle yanlış stratejiler izliyor,” diye ekledi.
İtalyan bakan, “Yardım talebimizle karşılaştıklarında verdikleri yanıt bu mu? Angela Merkel, Ortadoğu’dan Almanya’ya gelen göçmenleri durdurmak için AB’yi Türkiye’ye milyarlarca avro yatırım yapmaya ikna ettiğinde aynı şekilde davranmadık,” diye ekledi.
Lampedusa’da göçmen krizi
İtalya şu anda, binlerce göçmenin Lampedusa adasındaki ilk kabul merkezine yığılması ve bir o kadarının da İtalya’nın komşularının sınırlarını kapatmasına rağmen ülkenin dört bir yanına dağılmış kabul merkezlerine nakledilmesi nedeniyle göç baskısıyla baş etmeye çalışıyor. 7 bin kişinin yaşadığı ve İtalya’dan ziyade Tunus’a yakın olan adaya yaklaşık bir haftada 10 bin göçmen geldi.
Frontex, 2022’de, STK’lar tarafından kontrol edilen göçmen kurtarma gemilerinin, özellikle Tunus ve Libya’dan ‘çekim faktörü’ olarak bilinen göçmen geçişlerini daha da teşvik ettiğini savunmuştu.
Meloni’ye göre, acil durumla ilgili olarak ‘mali açıdan da dahil olmak üzere’ somut bir taahhütte bulunmak isteyen AB ülkeleri, Akdeniz’in güney kıyısındaki transit ülkelerle işbirliği yaparak ‘göç olgusuna yapısal çözümler bulmaya’ odaklanmalı. Meloni, AB-Türkiye anlaşmasından ‘daha az maliyetli’ olacak anlaşmalar yapılması gerektiğini düşünüyor.
‘İtalya Avrupa’nın mülteci kampı değil’
Geçen hafta konu hakkında sert bir açıklama yapan Başbakan Meloni, Fransa’nın göçmen sayısındaki artış nedeniyle İtalya sınırına asker, helikopter ve insansız hava aracı göndermesinin ardından Avrupa’yı İtalya’ya bir ‘mülteci kampı’ gibi davranmaması konusunda uyardı.
Meloni, BM genel kuruluna hitap edeceği New York’ta, “İtalya’nın Avrupa’nın mülteci kampı olmasına izin vermeyeceğim. İnsan kaçakçılarına karşı savaş ilan etmemiz gerekiyor,” dedi.
Paris-Roma gerilimi artıyor
Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin geçen Pazartesi günü Roma’daki mevkidaşına, Fransa’nın Lampedusa adasına gelen göçmenleri kabul etmeyeceğini söylemişti. Darmanin, “Göçmenlerin Avrupa ve Fransa’da yeniden dağıtılması gerektiğini söylemek bir muhakeme hatası olur,” demişti.
Geçen Salı akşamı Fransız TF1 kanalına konuşan Darmanin, Fransa’nın İtalya sınırında görev yapan polis ve jandarma sayısını da 500’den 700’e çıkarma sözü vermişti.
AB’nin 10 maddelik planı yeterli değil
AB, Lampedusa adasındaki krizle mücadelede İtalya’ya ‘acil destek’ sözü verdi fakat ‘Lampedusa için 10 maddelik plan’ olarak adlandırdığı yeni tedbirlerin neler olduğunu açıklığa kavuşturmadı.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen bir önceki hafta sonu İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile birlikte Lampedusa’ya giderek, başta Tunus olmak üzere Kuzey Afrika’dan gelen göçmenlerin akınına uğrayan kabul merkezlerini ziyaret etti.
AB tarafından verilen taahhütler arasında İtalya’nın göçmenleri diğer AB üye ülkelerine transfer etmesine destek olmak, göçmenleri menşe ülkelerine geri göndermek ve Akdeniz’de yeni ‘deniz misyonları’ düşünmek yer alıyor.
Tunus anlaşması sabote mi ediliyor?
Ayrıca Temmuz ayında AB ile Tunus arasında imzalanan tartışmalı göç anlaşmasının uygulanması sözü de veriliyor. Avrupa için popüler bir çıkış noktası haline gelen Kuzey Afrika ülkesinden gelen göçü durdurmak için toplam 105 milyon avroluk AB yardımı tahsis edildi fakat ödemeler henüz yapılmadı.
Kısa bir süre önce, AB dışişleri şefi Josep Borrell’in başını çektiği çeşitli üye devletlerin perde arkasında AB-Tunus anlaşmasını sabote etmek için çalıştıkları ortaya çıkmıştı.
Borrell, Komisyon’a gönderdiği 7 Eylül tarihli bir mektupta, “Temmuz ayında bazı üye devletler Komisyon’un bu [mutabakat zaptının] imzalanmasına ilişkin tek taraflı eylemine ilişkin rahatsızlıklarını ve bazı içeriklerine ilişkin endişelerini dile getirdiler,” diye yazdı.
Avrupa
Rus alüminyum devi Rusal, Alman devletini dava etmeye hazırlanıyor

Dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, bir iştirakine yönelik 213 milyon avroluk ödeme emri nedeniyle Almanya’ya ‘yasa dışı kamulaştırma’ gerekçesiyle dava açabileceği uyarısında bulundu. Financial Times‘ın haberine göre, bu durum Rusya’nın VTB Bankası’nın Avrupa biriminin tasfiyesiyle ilgili anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Rusal, Almanya’nın ikili yatırım anlaşmasını ihlal ettiğini belirtiyor.
Financial Times‘ın (FT) haberine göre, dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, iştiraki olan RTI’ya VTB Bank Europe’un (şimdiki adıyla OWH SE) tasfiyesine karar veren düzenleyicilere 213 milyon avro ödeme emri verilmesinin ardından, Almanya makamlarına karşı “yasa dışı kamulaştırma” gerekçesiyle dava açma konusunda uyarıda bulundu.
Şirket, bu uyarısını geçici Başbakan Olaf Scholz’a gönderdiği dilekçede ifade etti.
Olay, RTI ile VTB’nin Avrupa birimi arasında döviz risklerine karşı korunmak amacıyla yapılan bir riskten korunma (hedging) anlaşmasıyla ilgili.
Rusal, bu anlaşmanın Ukrayna’daki askeri eylemlerin başlamasının ardından Alman düzenleyicilerin eylemleri nedeniyle bozulduğuna inanıyor.
Şirket, dilekçede “tam tazminat” talep etti ve Almanya’nın 1989 yılında SSCB ile Almanya arasında imzalanan ikili yatırım anlaşması (yatırımların teşviki ve karşılıklı korunması anlaşması) kapsamında sağlanan “temel güvenceleri ihlal ettiğini” belirtti.
Almanya Federal Finansal Denetleme Kurumu (BaFin), 2022 yılında VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Rus bankasını iştirakinin yönetiminden uzaklaştırdı.
Kurum, oy hakkını, 1 Nisan 2023’ten itibaren VTB Bank Europe’u tasfiye etme kararı alan bir kayyıma devretti.
Aynı yıl banka adını OWH olarak değiştirmeye karar verdi ve geçen yılın ağustos ayında Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve BaFin, OWH’nin lisansını iptal etti.
Tasfiye sürecinin birkaç yıl sürmesi bekleniyor.
FT, Jersey mahkemesi tutanaklarına atıfta bulunarak, Ukrayna’daki çatışmanın başlamasının ardından Rusal’ın iştirakinin OWH’den ek teminat yatırma konusunda bir dizi talep aldığını yazdı.
RTI, bunun yaptırımları ihlal edeceğini düşünerek bu talepleri yerine getirmeyi reddetti.
Geçen sene Londra Tahkim Mahkemesi OWH lehine karar verdi ve 213 milyon avro ödenmesine hükmetti.
FT, RTI’nın bu karara itiraz etmeye çalıştığını belirtti. Şirket, OWH’nin Batı kısıtlamaları altındaki bir kuruluşun iştiraki olduğunu, ancak OWH’nin kendisinin yaptırımlara tabi olmadığını vurguladı.
Bunun yanı sıra gazetenin aktardığına göre RTI, kararın uygulanmasının OWH tasfiye memurlarına “muazzam bir beklenmedik kâr” sağlayacağı görüşünde.
VTB, OWH yönetiminin eylemlerinden sorumlu olmadığını belirtti.
Banka, “Bu eylemlerin, yasa dışı ve temelsiz olduğuna inanıyoruz, çıkarlarımızla kesinlikle uyumlu değil ve bazı durumlarda onlarla çelişiyor,” ifadelerini kullandı.
Gazete, şubat ayında OWH tasfiye memurlarının, VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Angola hükümetini kredi yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçladığını yazmıştı.
OWH, ülkenin hükümetine karşı krediyi geri ödemeye zorlamak amacıyla tahkim süreci başlatmıştı.
Avrupa
Finlandiya ve İsveç’ten askeri sevkiyat için demiryolu projesi

Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’teki Narvik limanına uzanacak stratejik bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi. Bu hat, NATO’nun ağır silah ve birliklerini gerektiğinde hızla sevk etmesini sağlayarak askeri hareketliliği artırmayı hedefliyor. Proje, AB’nin Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemeleri kapsamında değerlendiriliyor.
Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’in Narvik limanına uzanacak bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi.
Söz konusu hat, gerektiğinde NATO’nun ağır silah ve birliklerinin sevk edilmesi amacıyla kullanılacak.
Iltalehti gazetesinin haberine göre, demiryolu hattının planlaması için 20 milyon avro tahsis edildi ve projenin tamamının birkaç milyar avroya mal olması bekleniyor.
Demiryolu hattı, Finlandiya’nın Oulu ve Kemi limanlarından başlayarak sınır nehrini geçip İsveç tarafındaki Tornio ve Haparanda’ya ulaşacak.
Buradan madenci şehri Kiruna’ya ve nihai varış noktası olan Narvik’e devam edecek.
Finlandiya Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Lulu Ranne, daha önce yaptığı açıklamada, projenin “Rusya tehdidinin artması” zemininde hayata geçirildiğini iddia etmişti.
Bakan Ranne, Avrupa Birliği (AB) standartlarına uygun daha dar hat açıklığına sahip yeni demiryolu sayesinde NATO cephaneliklerinden tank ve topçu birliklerinin Finlandiya’ya ulaştırılabileceğini kaydetti.
Ayrıca Ranne, NATO birliklerinin ülkeye varışının 2026 yılı için planlandığını sözlerine ekledi.
Bakan, Avrupa Komisyonu’nun hat açıklığının genişletilmesi konusunda Helsinki’ye “baskı yaptığını” ifade etti.
Ranne, “Avrupa Komisyonu, NATO ve Silahlı Kuvvetler, İsveç ve Norveç ile yeni demiryolu bağlantısı projesini, ilk ve en acil büyük Avrupa askeri hareketlilik projesi olabilecek bir proje olarak değerlendirdi,” ifadesini kullandı.
Finlandiya Savunma Kuvvetleri Laponya Jaeger Tugayı Komutan Yardımcısı Ari Mure ise kendi adına Yle televizyonuna yaptığı açıklamada, uyumlu demiryolu hatlarının, özellikle acil durumlarda ağır askeri teçhizatın taşınması açısından büyük önem taşıdığını vurguladı.
Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemesi, gelecek yaz AB’de yürürlüğe girecek.
Bu düzenleme, diğer hat açıklığına sahip ülkelerde 1435 mm hat açıklığına geçiş gerekliliklerini içeriyor. Finlandiya’da mevcut hat açıklığı 1524 mm iken, Rusya’da bu rakam 1520 mm.
Demiryolu bağlantısı, savunma kapasitesini güçlendirmenin yanı sıra Finlandiya’nın ihracat sanayisine ve turizmine de katkı sağlayacak.
Fin turistler, trenle hem Kuzey Norveç’e hem de İsveç’in çeşitli bölgelerine seyahat edebilecek.
‘NATO işe yaramazsa B planı’: Kuzey Avrupa ülkeleri alternatif planlar yapıyor
Avrupa
Alman devleti, Deutsche Bahn ve Lufthansa’yı savaşa hazırlıyor

Alman Federal Savunma Bakanlığı’nın savaş planları, Deutsche Bahn veya Lufthansa gibi sivil lojistik şirketlerinin cepheye ikmal malzemesi nakliyesi, asker eğitimi ve savaş teçhizatının bakımı için daha geniş bir şekilde kullanılmasını öngörüyor.
Bu bilgi Handelsblatt gazetesi tarafından yayınlandı. Buna göre, Rusya ile bir savaş durumunda, NATO askerlerinin Lufthansa uçaklarıyla doğu cephesine nakledilmesi gündemde.
1960’lı yıllardan beri Alman Savunma Kuvvetleri’nin (Bundeswehr) nakliye pilotlarının eğitimine katılan Lufthansa’nın, gelecekte savaş uçağı pilotlarının eğitimini de üstlenebileceği belirtiliyor.
Ayrıca, Lufthansa Technik Defense şirketi, gelecekte Bundeswehr’in savaş uçakları, helikopterleri ve deniz keşif uçaklarının bakım ve onarımını üstlenerek bir savunma şirketine dönüşecek.
Alman Demiryolları (Deutsche Bahn) ise, talep üzerine tankların nakliyesi için düz vagonlar temin etmeyi taahhüt etti. Haberlere göre, Alman Demiryolları, yaralıların nakliyesi için ICE vagonlarının yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da Alman Silahlı Kuvvetleri ile görüşüyor.
Almanya, silahlanmanın önünü açan anayasa değişikliğini yaptı
Almanya’da ‘sivil’ nakliye hiçbir zaman sivil olmadı
Alman ordusu, personel nakliyesinin yanı sıra savaş teçhizatının nakliyesinde de her zaman resmi olarak sivil lojistik şirketlerine başvuruyor.
Operasyonel Komuta Komutanlığı, Handelsblatt gazetesine verdiği demeçte, “kriz bölgeleri dışında” bunun “neredeyse tamamen” böyle olduğunu doğruladı.
Kriz bölgelerinde bile, özel şirketler Alman askeri nakliyesinin “önemli bir kısmını” gerçekleştiriyor. Bundeswehr, bu amaçla çok sayıda nakliye çerçeve sözleşmesi imzaladı.
Örneğin, Deutsche Bahn (DB) ve DB’nin uzun süredir bağlı şirketi olan ve şu anda Danimarkalı lojistik şirketi DSV tarafından devralınan Schenker, DHL, Hermes ve Kühne & Nagel ile sözleşmeler imzalandı.
Karayolu taşımacılığındaki en önemli yüklenicileri arasında Offenbach’daki DB Cargo’nun iştiraki Transa bulunuyor.
Operasyonel Komuta Komutanlığı’na göre, Alman ordusu aşırı geniş ve ağır malzemelerin deniz ve hava taşımacılığında sivil şirketlere “yüzde 100” bağımlıdır. Hava taşımacılığı için, Halle/Leipzig havaalanından kalkan Ukrayna’nın Antonow Airlines şirketine ait geniş gövdeli uçakları kullanıyor.
Stratejik deniz taşımacılığı için, Danimarka’nın DFDS Seaways şirketi ile bir işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma uyarınca, DFDS Seaways, gerektiğinde 15 ila 30 gün içinde üç RoRo (roll-on/roll-off) gemisi sağlamalı.
Yaralılar için yataklı vagonlar hazırlanacak
Kara ulaşımında savaş teçhizatının nakliyesinde merkezi rol, DB şirketine ait. DB, Bundeswehr’in hizmet sağlayıcısı olan BwFuhrparkService şirketinin %24,9 hissesine sahip.
Halihazırda Litvanya’da konuşlu birlikler için ağır savaş teçhizatını nakleden DB, bir Bundeswehr subayının verdiği bilgiye göre, iştiraki DB Cargo ile birlikte demiryolu taşımacılığının planlamasını ve yürütülmesini %100 koordine ediyor.
Lojistik uzmanları, Alman demiryolu sisteminin çok kötü durumda olduğunu ve savaş durumunda yeterli nakliye kapasitesinin sağlanamayacağını ileri sürüyor.
Bu durum da göz önüne alındığında, 500 milyar avroluk özel fonun büyük bir kısmı demiryolu ağının yenilenmesi için kullanılacak. CDU/CSU ve SPD koalisyon anlaşması, demiryollarının doğuya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne doğru genişletilmesine öncelik veriyor.
DB Cargo, 2023 yılında, tankların nakliyesi için kısa vadede 343 adet düz vagon temin etmeyi taahhüt etti. Ayrıca, ihtiyaç halinde konteyner vagonlarının düz vagonlara dönüştürülmesi de planlanıyor.
Haberlere göre, Bundeswehr, DB ile ICE vagonlarının yaralıların nakliyesi için yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da görüşüyor.
Alman ordusu ve istihbaratından sivilleri savaşa hazırlama raporu
Lufthansa ile Doğu Cephesine NATO askerleri gönderilecek
Bundeswehr, Lufthansa ile işbirliğini genişletmek için kapsamlı planlar yapıyor. Bu planlar sadece nakliye projelerini kapsamıyor.
Gözlemciler, Lufthansa’nın Ağustos 2021’de Afganistan’dan binlerce kişinin tahliyesinde rol oynadığını belirtiyor: Bundeswehr’in nakliye uçakları tahliye edilecek kişileri Kabil’den Özbekistan’ın Taşkent kentine götürürken, Lufthansa buradan Almanya’ya nakliyesini üstlenmişti. Alman havayolu şirketinin toplam 17 Lufthansa charter uçuşu için yaklaşık 5 milyon avro gelir elde ettiği bildiriliyor.
Fakat savaş durumunda Lufthansa’nın uçakları sadece tahliye için gerekli olmayacak. Resmi olarak hala sivil olan havayolu şirketinin, yeni bir doğu cephesinde çatışmaların patlak vermesi halinde Almanya’dan ve muhtemelen diğer NATO ülkelerinden binlerce, hatta on binlerce askeri oraya nakletmek için uçuşlar yapması da gündemde.
Yeterli sayıda pilot ve diğer mürettebat üyesinin mevcut olup olmadığı da belirsiz ve teorik olarak, bunlar savaşta görevlendirilemezler.
Handelsblatt’ın içeriden aldığı bazı bilgilere göre, hava kuvvetlerinde geçmişi olan ve belki de gönüllü olacak bazı pilotlar var ama yine de bunun yeterli olup olmayacağı belirsizliğini koruyor.
Lufthansa savaş pilotlarını eğitebilir
Bunun ötesinde, Lufthansa tarafından askerlerin eğitimini güçlendirme konusu da gündeme geldi.
Bu, prensipte yeni bir şey değil. 1963’ten beri Alman Silahlı Kuvvetleri ile Bremen’deki Lufthansa Sivil Havacılık Okulu arasında bir işbirliği var [11] ve bu okulda askeri nakliye uçaklarının pilotları da eğitiliyor.
Lufthansa Aviation Training, Alman silahlı kuvvetlerinin nakliye pilotlarını ABD’nin Phoenix kentinde ve ayrıca Münih havaalanı yakınlarındaki simülatörlerinde de eğitiyor.
Havayolu şirketi, 2012 yılında Alman Silahlı Kuvvetleri’nin insansız hava aracı pilotlarının eğitimine de başladı; bu pilotlar, genel havacılık bilgilerini edinmek için önce normal pilot eğitimi almak zorundalar.
Şu anda Lufthansa’nın hava kuvvetleri savaş uçağı pilotlarının temel eğitimine de girip girmeyeceği tartışılıyor. Şirketin CEO’su Carsten Spohr mart ayında, bu konuda “son aylarda çok ilginç ve olumlu görüşmeler” yapıldığını açıklamıştı.
Handelsblatt gazetesi, bunun gerçekleşmesi halinde savaş uçağı pilotlarının temel eğitimlerini Lufthansa’da alacaklarını belirtiyor; sadece “sertifikasyon ve askeri pilot eğitimi” Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilecek ve bu durumda Hava Kuvvetleri’nin yükü önemli ölçüde azalacak.
‘Sivil’ ve ‘askeri’ şirket ayrımı silikleşiyor
Son olarak, Lufthansa, teknik bölümü için Bundeswehr’den yeni siparişler almaya çalışıyor. 60 yılı aşkın bir süredir Bundeswehr’in uçuş hizmetlerini üstleniyor ve özellikle bakım ve onarım işlerini yürütüyor.
Şirket yönetimi, 2019 yılında askeri işlere daha fazla girme kararı almıştı. Bu plan, federal hükümetin ilk 100 milyar avroluk özel borç tahsis etmesiyle daha da ivme kazandı.
Bu ve gelecekteki askeri harcamalardan yararlanmak için Lufthansa Technik, “Defense” adında bir yan kuruluş kurdu. Bu kuruluş, Alman Silahlı Kuvvetleri ile ABD’nin F-35 savaş uçağı ve Boeing Chinook CH-47 nakliye helikopterinin bakım ve onarımına ilişkin olası siparişler için görüşmeler yürütüyor. Her iki uçak da Alman Silahlı Kuvvetleri tarafından satın alınacak.
Bunun yanı sıra Lufthansa, Alman Donanması’na teslim edilecek P-8 Poseidon deniz keşif uçağının bakım ve onarım ihalesini de almayı hedefliyor. Uçağın, Lufthansa Technik’in bakımında büyük deneyime sahip olduğu sivil kısa ve orta menzilli Boeing 737’in temel alınarak üretildiği belirtiliyor.
Ayrıca Boeing, 2022’nin sonunda Alman konsorsiyuma, Yeni Zelanda Silahlı Kuvvetleri tarafından tedarik edilen P-8 deniz keşif uçağının bakım ve onarımını da devretti.
Dolayısıyla Lufthansa, askeri işlere sadece ulusal değil, uluslararası alanda da girmek istiyor.
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Ortadoğu2 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?
-
Avrupa4 gün önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Görüş2 hafta önce
ABD’nin İran’a baskısı: Yay gerildi ama henüz tam çekilmedi
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya’nın Berlin Büyükelçisi: ‘Ukrayna’da yabancı askerlerin konuşlandırılması kabul edilemez’