Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Almanya ve Avrupa, Afrika’da: Sığınmacılar, enerji ve Rusya gündemi

Yayınlanma

Alman hükümeti, Rusya etkisini kırmak, “yeşil dönüşüm” ve enerji güvenliğini sağlamak ve sığınmacı meselesinde yeni adımlar atmak için odağını Afrika’ya yöneltmiş durumda.

Son olarak Almanya Kalkınma Bakanı Svenja Schulze geçtiğimiz hafta pazartesi günü, çoğunluğu Sudan’dan olmak üzere yaklaşık 1,2 milyon mülteciyi barındıran Afrika ülkesi Çad’a gitti.

Schulze, ziyaretinin amacının, mültecilerin Avrupa’ya doğru yolculuklarına devam etmelerini önlemek için onlara Çad’da “yeni bir geçim kaynağı kurmaları için” fırsatlar sunmak olarak nitelendirdi.

Bakan, “Çad tel örgüler inşa etmedi ama mültecilerle dayanışma gösterdi,” diyerek övgüde bulundu. Çad dünyanın en yoksul ülkelerinden biri ve mültecilerin çoğunun bulunduğu doğusu da en yoksul bölgelerinden biri.

Berlin de bu ülkede nüfuz kazanmaya çalışıyor çünkü N’Djamena’daki hükümet bir yandan da diğer birçok Sahel bölgesi hükümeti gibi Rusya ile daha yakın işbirliği yapmaya başladı.

Çad’da geleneksel olarak baskın olan eski sömürgeci güç Fransa da artık artan bir baskıyla karşı karşıya. Almanya kendisini N’Djamena için alternatif bir işbirliği ortağı olarak sunuyor.

Bölgede etkisi artırmak isteyen bir başka Avrupa ülkesi de Macaristan. Budapeşte, kalkınma faaliyetlerini genişletirken bu ülkeye asker göndermek istiyor.

Neo-sömürgecilik Nijer’in ekonomik güvenliğini nasıl tehdit ediyor?

Sığınmacı akınında önemli bir durak: Çad

Bir yandan Alman hükümeti Çad’a belli bir kalkınma yardımı sağlamak istiyor çünkü bu ülkeye giderek artan sayıda sığınmacı geliyor. Sığınmacı akını özellikle doğudaki komşu Sudan’dan kaynaklanıyor.

Tahminlere göre ülkede şu anda yaklaşık 1.2 milyon mülteci bulunuyor ve her gün yeni Sudanlı mülteciler ülkenin doğu sınırını geçmeye devam ediyor.

Bu bölge, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Çad’ın en yoksul bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. CDU’ya bağlı Konrad Adenauer Vakfına göre Birleşmiş Milletler, Sudan ile sınır bölgesinde dünyanın en büyük yardım operasyonlarından birini başlattı ve birkaç mülteci kampı kurdu.

Ayrıca buradan, resmi silahlı kuvvetler ile Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) milisleri arasındaki savaşın Nisan 2023’ten bu yana hız kesmeden devam ettiği ve sayısız sivilin hayatına mal olduğu Sudan’a gıda ulaştırmaya çalışıyorlar.

Avrupa’da Nijer yankıları

Berlin’den Çad’a yardım sinyali

Sığınmacılar başlangıçta Doğu Çad’da, bölgenin aşırı yoksulluğuna rağmen memnuniyetle karşılandı. Fakat Çadlı çiftçilerin, ihtiyaç duydukları tarım alanından yoksun kalmaları ve kıt gıda fiyatlarının hızla yükselmesi nedeniyle tansiyon yükselmeye başladı.

Giderek artan sığınmacı sayısı ve son aylarda Çad’ın yaklaşık 20 milyonluk nüfusunun onda birini etkileyen şiddetli sel felaketinin getirdiği ek yük, Almanya ve AB’de giderek artan sayıda mültecinin yakında Avrupa’ya yönelmeye başlayabileceği varsayımını doğurdu.

Bakan Schulze, bakanlığına göre “sığınmacıların entegrasyonu” ve “yerel halk ile yeni gelenler arasında barış içinde bir arada yaşama” yollarını gösteren projeleri ziyaret etmek üzere geçen hafta pazartesi günü Çad’a gitti.

Schulze, Almanya’nın “mültecilere yeni geçim kaynakları sağlama çabalarında Çad’a desteğini güçlendireceğini”, böylece “insanların … kendileri için yeni bir varoluş inşa edebileceklerini” ve ülkede “kalabileceklerini” sözlerine ekledi.

Ülke nüfusunun büyüklüğüne oranla, Çad’daki 1,2 milyon sığınmacı, refah içindeki Almanya’da yaklaşık 5 milyon sığınmacıya karşılık geliyor. Halihazırda Almanya’da 3,5 milyon sığınmacı bulunuyor.

Alman Dış İlişkiler Konseyi: Küresel Güney ile ilişkilerde kibre son verilmeli

BAE, Rusya ve Türkiye etkisi AB’nin radarında

Geleneksel olarak eski sömürgeci güç Fransa Çad’ın en yakın müttefikiydi ve halen ülkede yaklaşık 1.000 askeri bulunuyor. Fransa’ya bağlılık karşılığında Başkan Idriss Déby’nin (1991 – 2021) otuz yıllık baskıcı yönetimi garanti altına alınmıştı. 

Fakat oğlu ve halefi Mahamat Déby’nin başkanlığı sırasında çatlaklar ortaya çıkmaya başladı. Bu çatlaklar, oğul Déby’nin Fransız güvenliğine olan güveninin azalmasının yanı sıra Batılı olmayan ülkelerin Sahel bölgesinde giderek daha fazla rol oynaması ve hizmet sunmasından kaynaklanıyordu.

Örneğin, Rus paralı askerleri ve askeri personeli güneydeki komşu Orta Afrika Cumhuriyeti’nde, batı sınırındaki Nijer’de ve daha batıdaki Mali ve Burkina Faso ülkelerinde hükümetleri destekliyor.

Doğu komşusu Sudan’da ve Libya’da da Rusya’nın yanı sıra BAE ve Türkiye de yeni aktörler olarak öne çıkıyor.

Özellikle genç Çadlılar arasında Fransa ve diğer Batılı güçlerden nefret edilirken, “yeni-sömürgeci” Batı’ya alternatif olarak Rusya’nın popülaritesi artıyor.

Üstelik, Çad hükümeti Birleşik Arap Emirlikleri tarafından mali olarak destekleniyor ve bunun karşılığında BAE Sudanlı RSF milislerine silah ve mühimmat sağlamak için Çad’ın doğusundaki Amdjarass hava üssünü kullanma yetkisi veriyor.

Bu arada, Çad silahlı kuvvetlerine BAE’ye ait insansız hava araçlarının tedarik edilmesine ilişkin görüşmeler yapılıyor.

Almanya’nın Afrika hamlesi sürüyor: Berlin’de Kara Kıta zirvesi

Macaristan’ın Sahel ilgisi

Fransa ve ABD mevcut nüfuzlarını güçlendirmeye çalışırken, Macaristan Çad’da yeni faaliyetler geliştiriyor.

Kasım 2023’te Macar parlamentosu bu Afrika ülkesine 200 kadar asker gönderilmesini prensipte onayladı. O zamandan beri Budapeşte ve N’Djamena ilişkilerini genişletiyor.

Macaristan Çad’da, örneğin su kaynaklarını geliştirmek için bir dizi kalkınma projesi başlattı. Ayrıca her yıl 25 genç Çadlıya Macar üniversitelerinde eğitim görmeleri için burs vermeyi planlıyor.

Eylül ayında Cumhurbaşkanı Mahamat Déby Budapeşte’ye resmi bir ziyarette bulundu. Bu, Mayıs 2024’teki Çad başkanlık seçimlerinden sonra Avrupa’ya yapılan son derece sembolik ilk ziyaretti

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, ülkesinin Çad’daki olağandışı faaliyetlerini, “sığınmacılara karşı savunmayı Sahel’in içine taşıma” niyetiyle açıkladı.

Bütün bunlar Alman Kalkınma Bakanı Schulze’nin perşembe gününe kadar süren görüşmeler için Çad’a yaptığı ziyaretin ardında yatan nedenler konusunda ipuçları sunuyor.

Berlin ayrıca, nefret edilen eski sömürgeci güç Fransa ile arasındaki sınırı açıkça ortaya koyabilmeyi ve bu sayede nüfuz kazanabilmeyi de hesaplıyor. Sığınmacılara ve Rusya’ya karşı mücadelenin yanı sıra Almanya’nın Afrika’daki konumunu güçlendirmek de üçüncü hedef.

Almanya, Afrika ülkeleri ile sığınmacı anlaşması imzalamayı hedefliyor

Nijer’de gerilim: AB elçisi yardımları hükümete danışmadan dağıttı

Öte yandan bir başka Sahel ülkesi Nijer’de AB’ye karşı büyük bir tepki oluşmuş durumda.

Anlaşmazlığın konusu, AB büyükelçisinin Nijer’de meydana gelen sel felaketinin mağdurlarına yönelik AB yardımını Nijer hükümetine danışmadan ve hatta onun beyan ettiği iradeye aykırı olarak dağıtmış olması.

Niamey’den gelen protestoların ardından AB, büyükelçiyi istişarelerde bulunmak üzere geri çağırmıştı.

Nijerli darbeciler tarafından kurulan geçiş hükümeti, Batı güçlerine askeri bağımlılıktan kurtulmaya paralel olarak iktisadi bağımsızlığını da elde etmeye çalışıyor.

Buradaki temel mesele, Nijer’in Agadez’in kuzeyindeki Arlit yakınlarında bulunan uranyum yataklarının daha iyi kontrol edilmesi için verilen mücadelede düğümleniyor.

Niamey, on yıllardır bu yatakları tek başına işletebilen ve son olarak Fransa’nın uranyum ithalatının yüzde 20’sini ve AB’nin uranyum ithalatının yüzde 25’ini garanti eden Fransız devlet şirketi Orano’dan maden haklarını geri alma sürecinde.

Orano 31 Ekim’de Nijer’de uranyum madenciliğini en azından şimdilik durdurmuştu.

Aynı zamanda Çin Ulusal Nükleer Şirketi (CNNC) Nijer’de bir uranyum madenciliği projesini yeniden başlattı. Niamey hükümeti Türk yetkililerle nükleer işbirliği konusunda görüşmeler yürütüyor. Haberlere göre Rusya da Nijer ile uranyum madenciliği konusunda olası yakın işbirliği konusunda görüşmeler yapıyor.

AB, haziran ayından bu yana ülkeyi harap eden sel felaketinin kurbanları için yardımda bulunuyor. Şu ana kadar 300’den fazla kişi hayatını kaybetti ve bir milyondan fazla kişi de evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Niamey’deki hükümetin açıkladığı üzere, AB’nin Nijer Büyükelçisi Salvador Pinto da França, 1,3 milyar avro değerindeki AB yardımını “şeffaflık ve Nijerli yetkililerle iyi işbirliği ilkelerini göz ardı ederek” dağıtınca gerilim yükseldi.

Ekim ayında da França’ya Nijer’in yabancı devletlerin ve AB gibi devletler ittifakının faaliyetlerinin ancak ulusal makamlarla koordinasyon içerisinde yürütülebileceği egemen bir ülke olduğu belirtilmişti. 

Da França’nın Niamey’den gelen uyarıları sürekli olarak göz ardı ettiği belirtiliyor. Hafta sonunda Brüksel’in Niamey’deki büyükelçisini geri çağırdığı öğrenildi.

Nijer hükümeti de pazar günü yaptığı açıklamada kendisini artık da França ile işbirliği yapacak konumda görmediğini; Brüksel’in “mümkün olan en kısa sürede” yeni bir büyükelçi ataması gerektiğini açıkladı.

Alman şirketleri Zambiya’da büyük ölçekli “arazi gaspı” yapıyor

Almanya Nijer’den asker çekmiyor

Bu ayın başlarında Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Almanya’nın Nijerya’nın başkenti Niamey’deki askerlerini geri çekmek gibi bir planı olmadığını açıklamıştı.

Pistorius Le Figaro’ya verdiği bir röportajda, “Niamey bizim için komşu Mali’de lojistik açıdan önemli bir rol oynuyor. Yerel temasları sürdürmek ve zorunda kalmadığınız sürece tamamen geri çekilmemek her zaman iyi bir şeydir,” demişti.

Bakana göre Almanya’nın askerlerini sahada tutma kararı “güvenlik kaygılarından” kaynaklanıyor. Ona göre, eğer kalmak için iyi bir neden yoksa ve tehlikeler çok büyükse, birlikler ayrılacak.

Pistorius, “Fransız birlikleri geri çekilirse, geri çekilme sorunu akut hale gelecektir,” diye eklemişti.

Nijer’de yaklaşık 1.500 Fransız askeri görev yapıyor ve bunların çoğunluğu ülkenin Niamey’deki askeri üssünde.

Nijer ordusunun temmuz ayı sonunda Devlet Başkanı Muhammed Bazum’u devirmesinden bu yana Almanya başkentte yaklaşık 100 asker bulunduruyor.

Alman askerleri Nijer’de “Operation Gazelle” kapsamında bulunuyor.

AMERİKA

Meksika lideri Sheinbaum’dan Trump’a “gümrük” mektubu

Yayınlanma

Meksika Başkanı Claudia Sheinbaum, ülkesinin ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi tehdidine kendi vergileriyle karşılık verebileceğini öne sürerek iktisadi sonuçların “korkunç” olacağı uyarısında bulundu.

Salı günü, Meksika ve Kanada’dan gelen tüm mallara %25 gümrük vergisi koyma sözü vermesinin ardından ABD’nin seçilmiş başkanına gönderdiği mektubu okuyan Sheinbaum, “göçmen ve yasadışı uyuşturucu akışını” engellemek için işbirliğinin daha iyi bir yol olacağını söyledi.

Sheinbaum Mexico City’de düzenlediği günlük basın toplantısında, “Bir gümrük vergisini bir diğeri takip edecek ve bu durum ortak şirketleri riske atana kadar devam edece. Meksika’dan ABD’ye başlıca ihracatçılar General Motors, Stellantis ve 80 yıl önce gelen Ford Motor Company’dir. Neden onları riske atacak bir gümrük vergisi koyalım?” diye sordu.

Sheinbaum, Washington ve Pekin arasında taraf tutmaktan büyük ölçüde kaçınırken, Trump’a zorlanırsa Meksika’nın en büyük ticaret ortağı olan ABD’yi seçeceği sinyalini verdi.

Sheinbaum’un mektubu da benzer bir sinyal içeriyor ve Trump’ın gümrük vergisi tehdidinde bahsettiği göç ve fentanil konusunda ortak görüşmeler yapılması çağrısında bulunuyor.

Fentanil kaynağı olarak Asya’ya işaret etti

Sheinbaum ayrıca ABD’ye giren fentanilin asıl kaynağı olarak kendi ülkesinden ziyade Asya ülkelerini işaret etti ve kendi ekibiyle Trump’ın ekibinin yakında bir araya gelmesini umduğunu söyledi.

Meksikalı lider Meksika’nın geçtiğimiz yıl uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı şiddet olayları nedeniyle 15.000’den fazla kişiyi gözaltına aldığını ve ülkenin fentanil üretimi ve dağıtımını “ağır” bir suç haline getirecek bir anayasa reformunu kabul etme sürecinde olduğunu belirtti.

Meksika pesosu günün erken saatlerinde iki yıldan uzun bir sürenin en zayıf seviyesine geriledi. Toplamda peso salı günü %1,7 düşerek dolar başına 20,65’ten kapandı.

Meksika’nın otomotiv sektörü, ABD’li tüketicilere elektronik, plastik ve diğer mamul mallar ihraç eden fabrikalarla birlikte, Washington’daki yeni yönetimle bir çatışmaya özellikle maruz kalıyor.

Latin Amerika ülkesi, Çin’in ithalat payının son yıllarda azalmasıyla ABD’nin en büyük ticaret ortağı haline geldi ve Meksika hükümeti komşu ülkeler arasındaki toplam ticaretin yıllık 800 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor.

Sheinbaum, “ABD’deki göç olgusu ya da uyuşturucu tüketimi tehditler ya da gümrük vergileri yoluyla çözüme kavuşturulamaz. Bu büyük zorluklarla başa çıkmak için işbirliği ve karşılıklı anlayış gereklidir,” diye ekledi.

Kampanyası sırasında Trump, ABD-Meksika-Kanada Ticaret Anlaşması’nın (USMCA) 2026’da yapılması planlanan gözden geçirmesini tamamen yeniden müzakereye dönüştürme tehdidinde bulunmuştu.

“Göçle mücadele”de işbirliği vurgusu

Trump’a gönderilen mektupta ayrıca Meksika’nın iki ülkenin ortak sınırındaki göç politikası konusunda ABD ile nasıl işbirliği yaptığı da vurgulandı.

ABD ile uyumlu hareket eden Meksika, geçiş yollarını kapattı ve sınır yakınlarında toplanan göçmenleri, ABD hükümetinin bir uygulaması aracılığıyla yasal giriş için randevu almalarını beklemek üzere ülkenin güneyine gönderdi.

Sheinbaum Trump’a yazdığı mektupta, CBP One olarak bilinen bu uygulamanın kullanılmasının Kasım 2024’e kadar sınırdaki karşılaşmaları %75 oranında azalttığını söyledi.

Meksika lideri, “Bu yüzden artık sınıra doğru ilerleyen göçmen karavanları yok. O zaman bile, ülkenizin ihtiyaç duyduğu işgücü hareketliliği için ortaklaşa bir model bulmamız gerektiği açıktır, fakat bu model ailelerin ihtiyaç nedeniyle menşe ülkelerini terk etmelerine yol açan nedenlere yönelmektedir,” dedi.

Sheinbaum, ABD’nin göçün temel nedenlerine eğilmek için askeri bütçesinin bir kısmını barışın inşası ve kalkınmaya yatırması gerektiğini yineledi. Bu, selefi eski başkan Andres Manuel Lopez Obrador’u yansıtan ve kendisinin de seçim kampanyası sırasında sık sık tekrarladığı bir argüman.

Sheinbaum, Kanada’yı kendi tarafına çekmeye çalışıyor

Başkan, Ekonomi Bakanı Marcelo Ebrard’ın çarşamba günü (bugün) gümrük vergilerinin ABD şirketleri üzerindeki olumsuz etkilerini daha derinlemesine inceleyecek bir rapor sunacağını da sözlerine ekledi.

Sheinbaum ayrıca Kanada Başbakanı Justin Trudeau’ya Meksika’nın üç ülkenin ticari ilişkilerinin gücünü nasıl desteklediğini anlatan bir mektup daha göndermeyi planladığını ve Lopez Obrador’un 2018’de Kanada’nın anlaşmada kalmasını savunduğunu kaydetti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump kabinesi Çin’i fentanil krizinden sorumlu tutarak karşılık vermeye hazırlanıyor

Yayınlanma

Donald Trump’ın iktidara gelişi, Amerika’nın fentanil krizine yaklaşımında ve narkotik yetkililerinin bu krizin çözümünün önündeki en büyük engel olduğunu iddia ettiği Çin konusumda bir sarsıntıya işaret ediyor.

Seçilmiş Cumhuriyetçi başkanın geçiş ekibindeki danışmanlar, fentanil konusunda Pekin’e karşı Demokrat Joe Biden’ın benimsediğinden çok daha agresif bir duruş sergilenmesini savunuyor.

Trump daha şimdiden uyuşturucu akışını durdurmak için tercih ettiği silaha başvuracağının sinyallerini veriyor: gümrük vergileri.

Pazartesi günü sosyal paylaşım ağı Truth Social’da yaptığı paylaşımlarda Çin’den gelen mallara %10, Meksika ve Kanada’dan gelen mallara ise %25 ek gümrük vergisi getirme sözü verdi. Trump bu ülkelerin başta fentanil olmak üzere yasadışı uyuşturucuların ABD’ye girişini engellemek için yeterince güçlü adımlar atmadıklarını iddia etti. Uyuşturucu akışının durdurulması konusunda Çin ile yaptığı birçok görüşmenin “boşa gittiğini” savundu.

Trump’ın danışmanları da aynı şekilde fentanil ticaretiyle bağlantılı olduğu iddia edilen Çinli finans kuruluşlarına ABD yaptırımları uygulanması için bastırıyor. Nihai karar verici Trump olacaktır.

ABD’li yetkililer, Çin’in Meksikalı kartellerin fentanil üretmek için kullandığı kimyasal öncüllerin başlıca kaynağı olduğunu, Çinli kara para aklayıcılarının ise uluslararası uyuşturucu ticaretinde kilit oyuncular haline geldiğini iddia ediyor. Biden yönetimi her ikisini de engellemek için geçtiğimiz yıldan bu yana Pekin ile müzakereler yürütüyor. Bazı ABD güvenlik yetkilileri ise ABD’nin Çin üzerindeki baskıyı artırması gerektiğini söylüyor.

Çin uzmanı ve George W. Bush yönetiminin eski ulusal güvenlik yetkilisi Steve Yates, Reuters’a yaptığı değerlendirmede, “Bunları yapmadığınız zaman paspas olursunuz” dedi. Seçilmiş başkanın geçiş ekibinde resmi olarak yer almayan Yates, Trump’ın çevresine fentanil politikası konusunda danışmanlık yaptı. Son on yılda, aralarında Yates’in geçen yıl ölen kızının da bulunduğu 400.000’den fazla Amerikalı aşırı dozda sentetik opioid nedeniyle hayatını kaybetti.

Yates ve Trump ekibine danışmanlık yapan diğerleri Washington’un Pekin’in dikkatini çekmesinin en hızlı ve kesin yollarından birinin kara para aklayanlar ve yolsuzluğa bulaşmış kimyasal madde satıcılarıyla iş yapan Çin bankalarına yaptırım uygulamak olduğunu söylüyor.

Columbia Üniversitesi’nden yaptırım uzmanı Edward Fishman’a göre, ABD yaptırımlarına maruz kalan yabancı bankalar Amerikan finans kurumlarıyla ilişki kuramıyor ya da ABD dolarına erişemiyor, bu da uluslararası iş yapma kabiliyetlerini ciddi şekilde kısıtlıyor. Reuters’a konuşan Fishman, Washington’un yaptırım uygulanan bankalardaki ABD varlıklarını da dondurabileceğini söyledi.

Eski bir ABD kara para aklamayla mücadele yetkilisi olan David Asher’e göre bu, İran ve Rusya gibi bazı ABD düşmanlarının ülkelerindeki finans kuruluşlarına karşı kullanılan güçlü bir silah, ancak Meksika ve Çin’deki uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı bankalara karşı hiç kullanılmadı.

Reuters’a yaptığı değerlendirmede, “Tüm bankacıları vurmanız gerekiyor. Bu çok basit bir şey” diyen Asher, şu anda Washington’daki muhafazakar düşünce kuruluşu Hudson Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olarak görev yapıyor.

Asher, Trump’ın geçiş dönemindeki çevrelerde dolaşan ve fentanil krizini ele almak için ABD’nin diplomatik, kolluk kuvvetleri ve mali gücünün tüm yönlerini içeren bir bütün hükümet görev gücü çağrısında bulunan bir ön plan hazırladı.

Reuters ile paylaşılan planın bazı bölümleri, karteller için para akladığı iddia edilen büyük Çin ve Meksika finans kuruluşlarına yönelik cezai suçlamalar; fentanil ticaretine karışan Çinli şirketlere ve kişilere yönelik kitlesel yaptırımlar; en çok aranan kaçakçılara yönelik artırılmış ödüller; Meksika kartellerine karşı siber savaş; ve ABD istihbarat teşkilatının terör örgütlerine yönelik savaşla orantılı olarak fentanile odaklanması çağrısında bulunuyor.

Çin: Karşılık veririz

Washington’daki Çin Büyükelçiliği sözcüsü, Biden yönetimiyle görüşmelerin yeniden başlamasından bu yana Çin’in yasadışı fentanil üretimi, kaçakçılığı ve suiistimalini önlemek için attığı çok sayıda adımı aktardı. Büyükelçilik, ABD’nin daha mücadeleci bir tutum takınması halinde Çin’in buna karşılık vereceği uyarısında bulundu.

Büyükelçilikten yapılan açıklamada “Çin’e yönelik yaptırımlar, karalamalar ve iftiralar sadece Çin-ABD uyuşturucu karşıtı işbirliğinin temelini zayıflatacaktır” denildi.

“Çin, ABD’nin tek taraflı yaptırımları keyfi olarak kullanmasına kesinlikle karşı çıkmaktadır ve meşru hak ve çıkarlarını kararlılıkla koruyacaktır” ifadeleri kullanıldı.

Çin’den ABD’ye: Kimse bu ticaret savaşını kazanamaz

Hem Demokratlar hem Cumhuriyetçiler daha fazlası için bastırıyor

Çin hükümetine yönelik düşmanlık Capitol Hill’de kök salmış durumda; hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler, Pekin’e karşı ticari eylemleri, yaptırımları teşvik ediyor.

Uzmanlara göre, Trump’ın uyuşturucu nedeniyle Çin’e %10 gümrük vergisi uygulama sözü sadece bir açılış yaylım ateşi olabilir. Trump’ın Ticaret Bakanlığı’nı yönetmek ve ABD Ticaret Temsilciliği Ofisi’ni denetlemek için seçtiği Howard Lutnick, ekim ayında bir podcast röportajında “Çin’in Amerika’ya fentanil ile saldırdığını” söyledi ve Trump’ın Çin’e %200’e varan gümrük vergileri uygulayabileceğini öne sürdü.

Trump seçim kampanyası sırasında Meksika’daki uyuşturucu kartellerini terörist gruplar olarak tanımlama ve onları yok etmek için ABD ordusunu kullanma sözü verdi.

Ancak Trump’ın Çin mallarına yönelik gümrük vergilerinin ötesine geçmeye ve fentanil nedeniyle Çin bankalarına yaptırım uygulamak gibi daha güçlü adımlar atmaya istekli olup olmadığı net değil.

Trump’ın Pekin’le geçmişte yaşadığı anlaşmazlıkların merkezinde sentetik opioidler değil, Çin’in devasa ticaret fazlası vardı.

Reuters tarafından yönetiminin Çin üzerinde fentanil konusunda artan baskısının banka yaptırımlarını içerip içermeyeceği sorulan Trump geçiş ekibi sözcüsü Karoline Leavitt, Amerikalıların Trump’ı “ülkemize liderlik etmesi ve dünya çapında güç yoluyla barışı yeniden tesis etmesi için” yeniden seçtiğini söyledi. Trump’ın Beyaz Saray’a döndüğünde “tam da bunu yapmak için gerekli adımları atacağını” söyledi.

Trump’a yakın Cumhuriyetçi çevrelerde, Pekin’in sentetik opioid salgınını Amerikalılara zarar vermek için kullandığı, hatta tasarladığı konusunda giderek artan bir fikir birliği var. Temsilciler Meclisi’nin Çin’le ilgili seçkin komitesi tarafından nisan ayında yayınlanan ve bu ülkeyi fentanil krizinin “nihai coğrafi kaynağı” olarak nitelendiren iki partili bir rapora işaret ediyorlar. Raporda Pekin’in fentanil kimyasalları ihraç eden Çinli şirketlere vergi iadesi sağladığı ve uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı grupların, çabaları yurtdışına odaklandığı sürece faaliyet göstermelerine izin verdiği iddia ediliyor.

Pekin söz konusu rapordaki iddiaları defalarca reddetti. Çin Büyükelçiliği yaptığı açıklamada “Çin’in fentanili ABD’yi stratejik olarak zayıflatmak için bir araç olarak kullandığı fikri gerçeklere ve realiteye tamamen aykırıdır” dedi.

Trump Çin, Kanada ve Meksika’ya yeni gümrük vergileri getireceğini ilan etti

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Rusya’ya yeni yaptırımlar kapıda: AB, 45’ten fazla tankeri kara listeye alabilir

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB), 45’ten fazla Rus petrol tankerine yönelik yaptırımlar uygulamaya hazırlanıyor.

Bloomberg’in Avrupa Komisyonu belgelerine dayandırdığı haberine göre, bu yaptırımlar AB’nin 15. yaptırım paketinin bir parçası olacak.

Yaptırım kapsamında bu tankerlerin Avrupa limanlarına giriş yapması ve AB’den sigorta hizmeti alması yasaklanacak.

Bunun yanı sıra, AB’nin, Rusya’nın insansız hava aracı geliştirme projelerine destek verdiği iddia edilen Çinli şirketler ile AB ticaret kısıtlamalarını ihlal ettiği tespit edilen bir Çin vatandaşı hakkında da yaptırım uygulamayı planladığı belirtildi.

Toplamda 50’den fazla kişi ve yaklaşık 30 kuruluşun yaptırım kapsamına alınması planlanıyor.

Bu kuruluşlar arasında Rusya, Sırbistan, İran, Hindistan, Tayland, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Çin ve Hong Kong’dan şirketler bulunuyor. Avrupa Komisyonu, bu şirketlerin Rusya’ya yasaklanmış çift kullanımlı teknolojiler tedarik ettiğini ifade ediyor.

Bloomberg, AB’nin yeni yaptırımları hayata geçirebilmesi için her zamanki gibi 27 üye ülkenin tamamının onayına ihtiyaç duyacağını hatırlatıyor.

Daha önce, Avrupalı diplomatlar EUobserver‘a yaptıkları açıklamalarda, AB’nin Rusya’ya yönelik 15. yaptırım paketi üzerinde çalışmaya başladığını belirtmişti.

Diplomatlara göre, şu anda Birlik üyesi ülkeler, Brüksel’e “talep listelerini” iletiyor. Ayrıca bir diplomat, yeni yaptırım paketiyle ilgili tartışmaların, Macaristan’ın AB Konseyi dönem başkanlığının sona ereceği yıl sonundan önce başlamasını umut ettiklerini ifade etti.

Avrupa Komisyonu’nun, Rusya-Ukrayna savaşının üçüncü yıldönümü olan 24 Şubat 2025 tarihinde bu yaptırımları uygulamaya koyabileceği de gündemde.

AB, son yaptırım paketini bu yılın haziran ayında uygulamıştı. Bu kapsamda, Rus sıvılaştırılmış doğalgazının (LNG) Avrupa limanlarından transit geçişi yasaklanmış, ayrıca üçüncü ülkelerde iştirakleri bulunan şirketlere, çift kullanımlı teknolojilerin Rusya’ya yeniden ihracatını engelleme yükümlülüğü getirilmişti.

Baltık ülkeleri ve Polonya, AB’nin 15. yaptırım paketine, Rus LNG ithalatı yasağını ve nükleer enerji işbirliğinin sonlandırılmasını da eklemek konusunda ısrar ediyor.

Öte yandan, ABD, AB ve İngiltere’nin önceki yaptırım kararları, 53 Rus petrol tankerini –yani Rus ham petrolünü taşıyan gemi filosunun yaklaşık yüzde 7,5’ini– hizmet dışı bırakmıştı.

Bu tankerler, dünyanın dört bir yanındaki limanlarda boş bir şekilde beklerken, bu yılın eylül ayı itibariyle en az 17 tanesi yeniden faaliyete geçti.

Bu gemilerden birçoğu artık yüklerini gizlemek yerine, Çin ve Hindistan gibi Rus petrolünün en büyük alıcılarını son varış noktaları olarak listelemeye başladı.

ABD’den Gazprombank’a yaptırım kararı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English