Bizi Takip Edin

Diplomasi

Almanya ve Birleşik Krallık’tan “dönüm noktası” niteliğinde savunma anlaşması

Yayınlanma

Alman ve İngiliz savunma bakanları, Britanya’nın AB ile yakınlaşmasının bir parçası olarak ocak ayında yapılacak büyük ikili anlaşma öncesinde, uzun zamandır beklenen daha yakın bir askeri işbirliği anlaşmasını bugün (23 Ekim) imzalayacak.

Birleşik Krallık Savunma Bakanı John Healey, Alman mevkidaşı Boris Pistorius’a, İşçi Partisi’nin iktidara gelmesinden sonraki dört ay içinde işbirliği anlaşmasını imzalayacağı sözünü vermişti. İki bakan temmuz ayındaki ilk görüşmelerinde bu taahhüdü bir kez daha teyit etmişti.

Ortaya çıkan “Trinity House Anlaşması” iki ülke arasında türünün ilk örneği ve Pistorius’un bugünkü Londra ziyaretinde resmen imzalanacak.

“Trinity House Anlaşması Almanya ile ilişkilerimizde bir dönüm noktasıdır ve Avrupa’nın güvenliğinin güçlendirilmesinde önemli bir adımdır,” diyen Healey, anlaşmanın Almanya’nın silahlı kuvvetleriyle işbirliğini “daha önce görülmemiş seviyelere” taşıyacağını da sözlerine ekledi.

Baltık’ta kalıcı asker konuşlandırma; Kuzey Denizini Rusya’ya kapatma

Bakanlıklar arasındaki anlaşma, başta insansız hava araçları ve uzun menzilli silahlar olmak üzere yeni savunma ürünlerinin geliştirilmesinde daha fazla işbirliği yoluyla tedariklerini birbirine bağlayacak hükümler içeriyor.

İki ülke NATO birliklerini Litvanya ve Estonya’da kalıcı olarak konuşlandırmayı planlarken, ortak askeri tatbikatlar yapma ve bölgesel güçlerini birbirine bağlama konusunda da anlaştılar.

İki ülke ayrıca Rus sabotajı korkusuyla Kuzey Denizinin deniz dibindeki kritik su altı altyapısını korumak için birlikte çalışacak. Alman P8 uçakları, Kuzey Atlantik’in korunmasına yardımcı olmak üzere İskoçya’daki Lossiemouth hava üssünden zaman zaman operasyonlara başlayacak.

“Avrupa’ya yönelik yeni İngiliz yönelimi”

Almanya Savunma Bakanlığı, Ukrayna savaşı nedeniyle gergin bir güvenlik durumunun yaşandığı bir ortamda anlaşmayı “Birleşik Krallık’ın Avrupa’ya yönelik yeni yöneliminin bir ifadesi” olarak selamladı.

Bakanlıklar yeni ortak projelerin diğer müttefiklere ve AB ortaklarına da açık olduğunu vurgularken Fransa’yı da açıkça zikrettiler.

2010 Lancaster House anlaşmaları aracılığıyla Britanya ordusu Fransa’ya halihazırda bağlanmıştı ve Healey bu anlaşmaların Trinity House anlaşmasını örnek aldığını söyledi.

Fakat bu anlaşma, Britanya ile Almanya arasında savunma işbirliğinin ötesine geçecek kapsamlı bir ikili güvenlik anlaşmasının sadece öncüsü niteliğinde.

Alman Savunma Bakanlığına göre, iki ülke liderlerinin katılımıyla müzakere edilen anlaşmanın önümüzdeki yılın ocak ayında imzalanması bekleniyor.

Pazar günü Trinity House Anlaşmasını ilk kez haberleştiren The Times’a göre Birleşik Krallık de önümüzdeki yıldan itibaren AB ile benzer şekilde kapsamlı bir anlaşma müzakere etmeye çalışıyor.

Böyle bir anlaşma savunma, istihbarat paylaşımı, enerji ve düzensiz göç konularını kapsayacak.

Rheinmetall anlaşma kapsamında Britanya’da üretim yapacak

Alman silah tekeli Rheinmetall, Berlin ve Londra arasında askeri işbirliğini derinleştirmeyi ve Ukrayna’ya desteği güçlendirmeyi amaçlayan kapsamlı yeni bir savunma anlaşmasının parçası olarak Britanya’da silah namlusu üretecek.

Yeni fabrika, Ukrayna savaşının stokları tüketmesi ve mevcut tedarik zincirlerinin yetersizliğini ortaya koymasının ardından Kiev’i destekleyenlerin topçu ve mühimmat üretimini artırmak için dünya çapında başlattığı girişimin bir parçasını oluşturacak.

Yeri henüz belirlenmeyen tesis, 2027 yılından itibaren topçu parçaları ve ana muharebe tankları için, özellikle de 120 mm toplar ve 155 mm obüsler ile İngiliz Challenger 3 tankı için namlu üretmeye başlayacak.

Bu, topçu namlularının on yıl sonra ilk kez Britanya’da üretilmesi anlamına gelecek ve Sheffield Forgemasters tarafından üretilen çelik bileşenler kullanılacak.

Rheinmetall İcra Kurulu Başkanı Armin Papperger Financial Times’a yaptığı açıklamada şirketin Birleşik Krallık’taki yatırımının “İngiltere’nin hem ulusal hem de küresel güvenliği koruyan savunma teknolojilerinin geliştirilmesi ve üretilmesinde lider olmaya devam etmesini” sağlayacağını söyledi.

Almanya’nın en büyük savunma şirketi, bir gün Birleşik Krallık’ta da mühimmat için patlayıcı barut üretmeyi “hayal edebileceğini” söyledi ve müşterilerinin “bağımsız kapasitelerini” artırmaya çalıştığını sözlerine ekledi.

Rheinmetall, yeni top namlusu tesisinin ötesinde, halihazırda İngiltere’de ürettiği Challenger 3 tankı ve Boxer zırhlı aracının yeni versiyonları üzerinde İngiliz şirketleriyle daha fazla ortak çalışma planlıyor. Ayrıca insansız hava araçları ve Alman Sea King helikopterlerinin silahlandırılması konusunda da işbirliği planları var.

İngilizler, Almanların Ankara’ya Eurofighter satışına yeşil ışık yakmasını bekliyor

Anlaşma, İngiliz tarafı için kilit bir konu olan silah ihracatı konusunda herhangi bir anlaşma içermiyor.

Almanya geçmişte Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelere ortak üretilen silahların ihracatını engellemiş, bu da İngiliz BAE Systems’in savaş uçağı ürettiği konsorsiyum gibi ortaklıkları etkilemişti.

Almanya’nın muhalefeti son zamanlarda yumuşadı ve Berlin bu yılın başında Riyad’a Eurofighter Typhoon ihracatı için yeşil ışık yaktı. 

Jetin Türkiye’ye satışı konusunda da teknik görüşmeler başladı. İngiliz yetkililer, cumartesi günü İstanbul’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelen Scholz’un Ankara ile bir anlaşma yapılmasına onay vereceği konusunda umutlu.

Diplomasi

Avrupa ülkeleri ‘diplomaside’: İran’ın balistik füze programını hedef aldılar

Yayınlanma

Avrupa dışişleri bakanları cuma öğleden sonra Cenevre’de İranlı yetkililerle bir araya geldiler ve İran’dan yalnızca nükleer faaliyetlerini değil, balistik füze programını da azaltmasını istediler.

Perşembe sabahı gazetecilere konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, şu anda İran ile diplomasi hedeflerinin Tahran’ın sadece nükleer programını değil, aynı zamanda balistik füze programını ve İran’ın bölgesel istikrarı bozucu faaliyetlerini de “önemli ve kalıcı” bir şekilde azaltmasını sağlamak olduğunu söylemişti.

Barrot, “Tamamen askeri bir çözüm yok,” diyerek İran’ın Washington ile müzakere masasına dönmesi gerektiğini ekledi.

Almanya, Fransa ve İngiltere, İran’a “İsrail’in saldırılarının durmasını beklemeden” müzakerelere başlaması çağrısında bulundu.

Wall Street Journal’a (WSJ) göre bazı Avrupalı yetkililer ABD’nin İran’a yönelik sıfır zenginleştirme hedefini desteklerken, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın resmi tutumu, İran’ın herhangi bir zenginleştirme programının sıkı sınırlar içinde tutulması ve Tahran’ın nükleer bomba yapımında kullanılabilecek yeterli miktarda silah sınıfı fisil madde biriktirememesi için yakından izlenmesi yönünde yeni bir anlaşma yapılması yönünde.

ABD Başkanı Donald Trump ise, New Jersey’in Morristown kentine varışında, “İran Avrupa ile konuşmak istemiyor. Bizimle konuşmak istiyor. Avrupa bu konuda yardımcı olamayacak,” dedi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerin ardından, İsrail’in “saldırganlığını” durdurması halinde müzakerelere geri dönmeye hazır olduğunu söyledi. 

Arakçı, Tahran’ın üç ülkeyle ve Avrupa Birliği ile “görüşmelerin devamını” desteklediğini eklerken, ülkesinin “yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğunu” da ifade etti.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, “Bugünkü olumlu sonuç, İran tarafının tüm önemli konularda müzakereleri sürdürmeye temelde istekli olduğu izlenimiyle ayrıldığımızdır. Tüm bölge son derece kritik bir durumda ve müzakerelerde daha fazla tırmanışın önlenmesi ve ilerleme sağlanması bizim ortak çabamız,” dedi.

Avrupalıların bu müzakerelere dahil olması gerektiğini, ancak Washington’un da önemli bir rol oynadığını ekledi.

Almanya’nın en üst düzey diplomatı, “Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu müzakerelere ve bir çözüm bulunmasına dahil olması büyük önem taşıyor,” dedi ve Almanya’nın İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruyacağını da sözlerine ekledi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy de toplantı hakkında benzer izlenimlerini dile getirerek, İranlıların görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağının açıkça belirtildiğini söylediler.

Fakat Reuters’ta yer alan habere göre İranlı üst düzey bir yetkili cumartesi günü, Cenevre’de ülkesinin nükleer programı hakkında yapılan görüşmelerde Avrupa güçleri tarafından sunulan önerilerin “gerçekçi olmadığını” belirterek, bu önerilere bağlı kalınması halinde bir anlaşmaya varmanın zor olacağını söyledi.

İsrail ile İran arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek amacıyla E3 olarak bilinen Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları ile AB’nin İranlı mevkidaşları cuma günü (20 Haziran) bir araya geldikten sonra ilerleme kaydedildiğine dair çok az işaret vardı.

“Avrupalıların Cenevre’de yaptığı tartışmalar ve öneriler gerçekçi değildi. Bu tutumda ısrar etmek İran ile Avrupa’yı bir anlaşmaya yaklaştırmayacaktır,” diyen üst düzey yetkili, İran’ın her halükarda Avrupa’nın önerilerini Tahran’da inceleyeceğini ve bir sonraki toplantıda yanıtını sunacağını söyledi.

Her iki taraf da önerilerin ayrıntılarını açıklamasa da, iki Avrupalı diplomat, E3’ün İsrail’in yakın vadede ateşkes kabul etmeyeceğini ve İran ile ABD’nin müzakereleri yeniden başlatmasının zor olacağını düşündüğünü söyledi.

Diyalogun, başlangıçta ABD’nin katılmadığı, İran’ın balistik füze programını da içerebilecek daha sıkı denetimleri öngören yeni bir anlaşma üzerinde paralel bir müzakere süreci başlatılması olduğu belirtildi.

Cumartesi günü İran cumhurbaşkanıyla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki tarafın müzakereleri hızlandırma konusunda anlaştığını ama İran’ın “niyetinin barışçıl olduğuna dair her türlü güvenceyi vermesi” gerektiğini vurguladı.

Bazı Avrupalı bakanların cuma günü İran’ın nükleer programın ötesindeki konularda müzakereye daha hazır olduğunu öne sürmesine rağmen, üst düzey yetkili, füze programı da dahil olmak üzere savunma kapasitesinin müzakere edilebileceği olasılığını reddetti ve uranyum zenginleştirmesinin tamamen durdurulması fikrinin çıkmaz sokak olduğunu yineledi.

Yetkili, “İran diplomasiyi memnuniyetle karşılar, fakat savaşın gölgesinde değil,” dedi.

Öte yandan AB’nin dış politika kolu Avrupa Dış Eylem Servisi, İsrail’in Avrupa Birliği ile ilişkilerini düzenleyen anlaşma kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler olduğunu açıkladı.

Reuters ve dpa haber ajanslarının gördüğü bir belgeye göre, İsrail “AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmiş” olacak.

Örgüt, bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerini kaynak olarak gösterdi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

Yayınlanma

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı kararını ‘aptalca’ olarak nitelendirdi. Kneissl, bu saldırının tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini ve İran’a bölgedeki Amerikan üslerini vurma konusunda meşruiyet kazandırdığını belirtti.

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı ve St. Petersburg Devlet Üniversitesi GORKI Merkezi Başkanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere saldırma kararının “aptalca” olduğunu ve tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini açıkladı.

Kneissl, 22 Haziran gecesi gerçekleştiği belirtilen saldırının ardından yaptığı değerlendirmede, bu hamlenin İran’a bölgedeki Amerikan askeri üslerine saldırma hakkı tanıdığını vurguladı.

Kneissl, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı Trump bunu Kongre’nin onayı olmadan yaptı. Böylesine aptalca bir karar beklemiyordum,” ifadelerini kullandı.

‘Tüm savaş yasaları ihlal edildi’

ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalamaya nasıl cüret ettiğini sorgulayan Kneissl, “Tüm savaş yasaları ihlal edildi,” diyerek duruma tepki gösterdi.

Kneissl, Trump’ın bu kararında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun baskısı altında kaldığını belirterek, “Ancak bu bir mazeret olamaz,” diye ekledi.

Eski bakan, saldırının sonuçlarına dikkat çekerek şunları kaydetti:

“Artık İran’ın, bölgedeki 40 bin ABD askerinin bulunduğu Amerikan askeri üslerine saldırması önünde hiçbir engel kalmadı. Ve hâlâ Tahran adına bu tür saldırılar düzenleyebilecek çok sayıda silahlı grup var.”

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Diyalog fırsatı kaçırıldı

Kneissl, saldırıdan önce Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Amerikan yönetimi arasında diyalog için küçük bir fırsat penceresi doğduğunu hatırlattı. “İran belirli konuları tartışmaya hazırdı,” diyen Kneissl, “Peki ya şimdi?” sorusunu yöneltti.

Eski bakan ayrıca, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere seyreltilmiş uranyum içeren bombalarla saldırmış olabileceği ihtimali üzerinde durdu.

Bu tür mühimmatların ilk kez 1999 baharında ABD’nin Belgrad’ı bombaladığı Sırbistan’da kullanıldığını belirten Kneissl, “Bu işe yaramayacak. Seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlar eski Yugoslav Halk Ordusu’nun tanklarına karşı kullanılmıştı. Hiçbir etkisi olmadı, sadece daha önce Irak’ta olduğu gibi çevre felaketine yol açtı. Bu kez sonuçlar 26 yıl öncesine göre çok daha büyük olabilir. ABD ve NATO güçleri o zaman da askeri hedeflerine ulaşamamış, o çatışmada da desteğe ihtiyaç duymuşlardı,” dedi.

Hiroşima Nagazaki Barış Komitesi’nden Steinbach, İsrail’in gizli nükleer gücünün perde arkasını anlattı

ABD’nin saldırı açıklaması

22 Haziran’ı sabaha bağlayan gece ABD Başkanı Donald Trump, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise” başarılı bir saldırı düzenlediğini duyurmuştu.

Trump, Tahran’ın çatışmayı sona erdirmeyi kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti.

Bu saldırıdan önce, 13 Haziran’dan itibaren İsrail’in de İran’a yönelik günlük saldırılar düzenlediği ve operasyonun amacının İran’ın füze ve nükleer programlarını yok etmek olduğu belirtilmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

UAEA: İran’ın nükleer tesislerinde radyasyon seviyesinde artış yok

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırısının ardından bölgede radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmediğini duyurdu. İranlı yetkililer de tesislerin altyapısının güvende olduğunu ve radyasyon sızıntısı olmadığını açıkladı.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi.

İranlı yetkililer de tesislerde sızıntı olmadığını ve altyapının güvende olduğunu belirtti.

ABD uçakları, pazar günü şafak vaktinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmişti.

UAEA, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “İran’daki Fordo dahil üç nükleer tesise yönelik saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, şu ana kadar tesis dışında radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış bildirilmediğini teyit etmektedir,” ifadelerini kullandı.

Ajans, daha fazla bilgi elde edildiğinde İran’daki duruma ilişkin ek değerlendirmeler sunacağını da ekledi.

İran: Tesisler güvende, sızıntı yok

ABD saldırılarına ilk resmi tepki İranlı yetkililerden geldi. Sabah saatlerinde yapılan açıklamada, saldırıdan etkilenen tesislerde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya çevredeki halk için bir tehdit kaydedilmediği vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, nükleer tesislerin altyapısının güvende olduğu ifade edildi.

İran Atom Enerjisi Kurumu da derhal gerekli incelemelerin yapıldığını ve “ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonucunda herhangi bir kirliliğe dair bir belirti olmadığını” duyurdu.

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English