Bizi Takip Edin

AVRUPA

Avrupa orduları savaşa hazır mı?

Yayınlanma

ABD, Avrupa’nın silahlı kuvvetlerinin büyük bir kısmının Rusya’ya karşı uzun süreli bir savaşa hazır olmadığını ve NATO içinde ABD’ye fazla bağımlı hale geldiğini düşünüyor.

Batılı ordular, istihbarat kurumları ve siyasetçiler, Rusya’nın birkaç yıl içinde NATO ile bir çatışma başlatabileceği konusunda bu yıl defalarca çeşitli iddialar ortaya attı. Fakat Avrupa orduları, kendi topraklarında bir savaşa hala hazır değil.

NATO’nun kuruluşu, Soğuk Savaş sırasında ve sonrasında birçok Avrupa ülkesinin askeri savunmada ABD’ye bel bağlamasına yol açtı.

Bloomberg‘in haberine göre, şu anda statükoya yönelik en büyük tehdit bu ülkelerin çoğu için Donald Trump’tan geliyor. Trump, 15 Ekim’de verdiği mülakatta, “Müttefiklerimiz pozisyonlarını düşmanlarımızdan daha fazla kötüye kullanıyor. Bu böyle devam edemez,” dedi.

Daha önce de yeniden seçilmesi halinde yalnızca NATO kurallarına uygun olarak gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 2’sini savunmaya harcayan müttefiklere askeri yardım sağlayacağını söylemişti.

Bloomberg‘e göre, Trump’ın bu görüşü, kasım ayında yapılacak seçimleri kim kazanırsa kazansın, ABD’deki farklı siyasi gruplarca da büyük ölçüde paylaşılıyor. Bu nedenle Avrupa ülkeleri, Sovyetler döneminde ABD ile imzalanan ortak savunma anlaşmasının onları koruyacağını ummak yerine, kendi güçlü silahlı kuvvetlerini kurmaya yönelmeli.

Bazı Amerikalı askeri uzman ve politikacılara göre, Avrupa’nın silahlı kuvvetlerinin çoğu, değil bir savaşı kazanmayı, uzun sürecek bir çatışmaya dahi hazır olmayan bir “Potemkin ordusuna” dönüştü.

Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte birçok ülkede savunma öncelikli bir mesele olmaktan çıktı. ABD de ordusunu küçülttü, ancak bunu Avrupa ülkeleri kadar agresif bir şekilde yapmadı.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ne göre, ABD 1994’ten 2024’e kadar zırhlı araç sayısını yüzde 12, Fransa yüzde 14 azaltırken; İtalya yüzde 38, İngiltere ve İspanya yüzde 47, Almanya ise yüzde 77 oranında azalttı. Diğer Avrupa NATO ülkelerinde de bu oran yüzde 53 civarında.

Benzer bir durum ordunun diğer kollarında da görülüyor. Savaş uçaklarının sayısı ABD’de yüzde 41, Almanya’da yüzde 69, İngiltere ve diğer Avrupa NATO ülkelerinde ise yüzde 72 oranında azaldı. Hava kuvvetlerini artıran tek ülke ise İspanya (artı yüzde 9) oldu.

Fakat sorun sadece asker ve silah sayısının azalması değil. Avrupa ordularının, birden fazla devleti kapsayan müşterek askeri operasyonları planlama ve yürütme konusunda çok az deneyimi var. Bu ordular, NATO içinde liderlik ve koordinasyon için ABD’ye bel bağlayan bağımsız ulusal ordular.

Ortak operasyon ve koordinasyon güçlerini oluşturma ihtiyacı, uzun yıllara yayılan bir süreç. Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinden sonra sadece birlikleri sevk etmek bile büyük bir sorun haline geldi.

Örneğin, Fransız askerlerinin Romanya’ya nakledilmesi için ilk girişim 2022’de yapıldı. Fakat gümrük memurları, askeri teçhizatın sınır geçişine izin vermedi ve demiryolu rayları ile köprülerin taşıma kapasitesine uygun olmadığı ortaya çıktı.

Fransız birliklerinin NATO’nun doğu kanadına taşınması için yeni bir tatbikat Mayıs 2025’te yapılacak. Hedef, 10 gün içinde Romanya’ya savaşmaya hazır bir tugay (3 ila 5 bin asker) sevk etmek olarak belirlendi.

Ancak Fransız ordusunun NATO’nun planına göre, teçhizat, mühimmat ve destek dahil savaşa hazır bir tümeni (10 ila 25 bin asker) ancak 2027’ye kadar konuşlandırmayı öğrenmesi bekleniyor ve bu bile en az bir ay sürecek.

Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü’nün On Yıllar İçinde Savaşa Hazır Olmak: Avrupa ve Almanya’nın Rusya’ya Kıyasla Yavaş Silahlanması başlıklı raporu, Bundeswehr’in durumu ve Almanya’nın savunma sanayiinin gerekli miktarlarda silah üretme kapasitesi hakkında olumsuz bir tablo çiziyor.

Rusya ise kendi üretimi ve Kuzey Kore’den sağladığı tedarikler sayesinde günde yaklaşık 10 bin mermi (topçu mermisi ve füze) ateş gücüne sahip. Almanya ise aynı ateş hızıyla bir yıllık mermi ve roket stokunu yalnızca 70 günde tüketecek.

Sadece ABD özel kuvvetlerinin sayısı 70 bin civarında ve Avrupa’da yaklaşık 80 bin Amerikan askeri görev yapıyor. Fransız Müşterek Kara Ordusu Komutanı General Pierre Schill’e göre, Fransa bir ayda 20 bin askeri harekete geçirebilir.

Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nden (RUSI) Matthew Saville ise İngiltere’nin en iyi ihtimalle 20 ila 30 bin askerden oluşan bir tümen toplayabileceğini, ancak bunun da bir aydan fazla süreceğini belirtiyor.

Ukrayna ordusunun yaşadığı kayıplar göz önüne alındığında, böyle bir tümenin iki ay içinde etkisiz hale geleceği öngörülüyor. The Wall Street Journal’ın haberine göre, Ukrayna’nın yılın başında yaptığı gizli bir tahmine göre, şimdiye kadar yaklaşık 80 bin asker öldü, 400 bin asker yaralandı.

Saville, ikinci bir tümen oluşturulmaya çalışılsa bile, bunun “çok fazla teçhizata sahip olmayan bir tümen” olacağını ifade ediyor.

Almanya’dan Ukrayna’ya ağır silah yardımına ret

AVRUPA

Avrupa Merkez Bankası’ndan faiz indirimi

Yayınlanma

Avrupa Merkez Bankası (ECB), Avro bölgesinde büyüme ve enflasyonun zayıfladığına dair işaretler üzerine faiz oranlarını çeyrek puan düşürerek yüzde 3,25’e çekti. 

Bugünkü hamle Avro bölgesi faiz oranlarını Mayıs 2023’ten bu yana en düşük seviyeye çekti ve ECB’nin geçen ayki toplantısında aynı büyüklükte bir indirimi takip etti.

ECB indirimin “enflasyon görünümünün güncellenmiş bir değerlendirmesine” dayandığını söyledi.

Bu da fiyat baskılarının, enflasyonun yıl sonuna doğru yükseleceğini ancak 2025 yılında yüzde 2 hedefinin altına gerileyeceğini öngören merkez bankasının geçen ayki tahmininden daha zayıf olacağını gösterdi.

Avro, açıklamanın ardından erken işlemlerde hafifçe düşerek 1,084 dolar oldu.

ING’nin küresel makro başkanı Carsten Brzeski, müşterilere gönderdiği bir notta, bir önceki hamleden sadece beş hafta sonra ve çok az ek ekonomik veri ile faiz oranlarının düşürülmesinin, “ECB’nin Avro bölgesinin büyüme görünümü ve enflasyonun hedefin altına düşme riski konusunda çok daha endişeli hale gelmiş olması gerektiğini” gösterdiğini yazdı.

Avro bölgesi enflasyonu eylül ayına kadar olan yılda yüzde 1,7’ye düşerek üç yıldan uzun bir süredir ilk kez yüzde 2’nin altına geriledi.

ECB, “Enflasyonla ilgili gelen bilgiler dezenflasyonist sürecin yolunda gittiğini gösteriyor. Enflasyon görünümü, ekonomik faaliyet göstergelerinde son dönemde yaşanan aşağı yönlü sürprizlerden de etkilenmektedir,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Alman sanayisine savaş dopingi: Rheinmetall gücünü artırıyor

Yayınlanma

Alman savunma şirketi Rheinmetall, İtalyan savunma grubu Leonardo ile ortak bir girişim kurarak İtalyan silahlı kuvvetlerine 23 milyar avro bedelle, binden fazla ana muharebe tankı ve piyade savaş aracı tedarik etmeyi planlıyor.

Şirketin salı günü açıkladığı üzere bu ortaklık KF51 Panther ana muharebe tankı ve Lynx piyade savaş aracını kapsıyor. Panther, İtalyan şirketleri ile Rheinmetall ve iştirakleri tarafından eşit parçalar halinde üretilecek.

Anlaşma, Alman şirketinin dünyanın en büyük savunma şirketlerinden biri olma yolunda attığı önemli bir adım. Rheinmetall kısa bir süre önce, dünyanın en büyük savunma pazarı olan ABD savunma pazarında daha büyük bir pay elde etmek amacıyla ABD’li araç uzmanı Loc Performance Products’ı 950 milyon ABD dolara satın almıştı.

Anlaşma, Rheinmetall’in ABD’deki üretim kapasitesini artırıyor ve grubun ABD silahlı kuvvetleri için 60 milyar ABD doları değerinde zırhlı personel taşıyıcıları ve askeri kamyonlar inşa etme sözleşmelerini kazanmak için ihtiyaç duyduğu üretim yeteneklerini artırıyor.

Rheinmetall, dünyanın en büyük savunma pazarına açılıyor

German Foreign Policy’de yer alan habere göre Rheinmetall, dün (16 Ekim) sona eren ABD savunma ticaret fuarı AUSA’da silah sistemlerini yoğun bir şekilde tanıttı.

Bunun arka planında ABD’nin açık ara dünyanın en büyük “savunma” pazarı olması ve Alman şirketin küresel savunma sanayinde yükselmeye devam etmek ve baharda açıkladığı gibi “dünya çapında bir oyuncu” olmak istiyorsa buradaki pazar payını büyük ölçüde artırması gerektiği yatıyor.

Şirketin en büyük umudu, Bradley’in yerini alacak yeni bir ABD zırhlı piyade savaş aracının yapımı için açılan ihale. Rheinmetall, yaklaşık 45 milyar dolar maliyetle yaklaşık 4.000 piyade savaş aracının üretimi için nihai seçim aşamasında.

Grup ayrıca 16 milyar dolar maliyetle 40.000 kamyonun üretileceği Ortak Taktik Kamyon programı için de teklif verecek.

Yakın zamanda, 2025 yılına kadar “engebeli arazide muharebe operasyonlarını desteklemek için malzeme ve ekipmanı verimli bir şekilde taşıyabilen” mürettebatsız kara aracı için sekiz prototip üretme ihalesini de alan Alman şirket, ayrıca tekerlekli ve paletli araçlar için yeni görüş sistemleri ve yardımcı ünitelerin geliştirilmesinde ABD şirketi Honeywell ile işbirliği yapıyor.

Pentagon’a tedarik kritik

Ağustos ayında Rheinmetall, sektörde tanınmış bir araç uzmanı olan Loc Performance Products’ın tamamen devralınması için bir anlaşma imzalamayı başardığında, zırhlı personel taşıyıcıları ve askeri kamyonların yapımına yönelik büyük sözleşmeler de dahil olmak üzere istenen siparişleri kazanma şansını önemli ölçüde artırmştı.

Bu devralma Alman grup için özellikle değerli çünkü sadece yeni yetenekler değil aynı zamanda yeni üretim kapasiteleri de kazandırıyor; özellikle zırhlı personel taşıyıcıların da askeri kamyonlar gibi tamamen ABD’de üretilmesi gerektiği göz önüne alındığında.

Şirkete göre bu devir Rheinmetall’e “ABD’de önemli kabiliyetler” kazandırıyor ve grup iştiraki American Rheinmetall Vehicles’ı “ABD Savunma Bakanlığına daha etkin ve kapsamlı tedarik sağlayabilecek bir konuma” getiriyor.

Alman ve Avrupa pazarındaki Rheinmetall tekeli yoğunlaşıyor

Rheinmetall son zamanlarda kendi ana pazarı olan Almanya ve Avrupa’daki konumunu güçlendirme çabalarında da ilerleme kaydetti.

Düsseldorf merkezli şirketin, sadece Bundeswehr için 100 milyar avroluk Alman bütçesinden 30 ila 40 milyar avro elde edebileceği belirtiliyor.

Diğer şeylerin yanı sıra, 8,5 milyar avroya topçu mühimmatı, 3,5 milyar avroya 6.500 askeri kamyon ve yaklaşık 2,7 milyar avroya da “ağır piyade silah taşıyıcıları” proje adıyla 123 araç tedarik ediyor.

Ayrıca, bazıları Ukrayna’daki savaşın doğrudan bir sonucu olan diğer AB ülkelerinden de siparişler var. Örneğin temmuz sonunda Rheinmetall, Ukrayna’ya silah veren Çek silahlı kuvvetlerine 14 Leopard 2A4 ana muharebe tankı ve 3 Büffel zırhlı kurtarma aracı tedarik etmeyi kabul etti.

Litvanya, Leopard 2A8’lere sahip olacak Alman “Litvanya Tugayı”nın konuşlandırılmasına paralel olarak, Rheinmetall’in üretiminde yer aldığı bu modelin pahalı ana muharebe tanklarını satın alacağını belirtti.

Son olarak Danimarka, hava savunma sistemi için Rheinmetall’den toplam 16 Skyranger 30 kulesi sipariş etti.

Alman Rheinmetall 23 milyar avroya İtalyan ordusuna zırhlı araç üretecek

Salı günü Rheinmetall, uluslararası tank pazarına daha fazla giriş yapmasını sağlayacak bir sonraki adımını açıkladı.

Şirket, hâlâ geliştirilme aşamasında olan yeni KF51 Panther modelinden savaş tankları üretmek üzere İtalyan savunma grubu Leonardo ile ortak bir girişim başlattı.

Amaç İtalyan ordusunu yeni tanklarla donatmak. Bu zırhlı araçlar arasında sadece Panther değil, aynı zamanda Rheinmetall Lynx piyade savaş aracı da var.

Toplamda binden fazla tankın İtalyan silahlı kuvvetlerine teslim edilmesi öngörülüyor ve 23 milyar avroya varan bir sipariş hacminden söz ediliyor.

Her iki taraf da ortak girişimde yüzde 50 hisseye sahip. Panther’in yüzde 60’ı İtalya’da, yüzde 40’ı ise Alman Rheinmetall fabrikalarında üretilecek; fakat İtalya’nın yüzde 60’lık payının 10’u İtalyan Rheinmetall şubeleri tarafından karşılanacak ve böylece satışlar açısından da eşitlik sağlanacak.

Yapay zeka iştirakine dev fon

Öte yandan yapay zeka kontrollü robotlar konusunda uzmanlaşmış Rheinmetall iştiraki YardStick Robotics ve Rheinmetall Waffe Munition, “RoX” isimli araştırma projesi için 1,4 milyon avro fon sağladı.

Fon, Berlin’de düzenlenen ‘Endüstriyel Veri Ekosistemlerinin Ölçeklendirilmesi’ etkinliğinde Federal Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck tarafından sunuldu.

Eylül 2020’de başlayan “RoX” projesi, toplam 52 milyon avro proje bütçesiyle Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı (BMWK) tarafından destekleniyor.

Rheinmetall’in projeye katılımı 3,5 milyon avro değerinde ve özel amacı, “ölçeklenebilir bir dijital ekosistemin geliştirilmesi yoluyla yapay zeka tabanlı robot teknolojilerini” ilerletmek.

Projenin 30 ay sürmesi ve imalat, lojistik ve hizmetler gibi sektörlerde yapay zeka kontrollü robotik için “yenilikçi, pratik çözümler yaratmaya” odaklanması planlanıyor.

YardStick Robotics, yapay zeka destekli robotik sistemlerin geliştirilmesini kolaylaştırmak için çalışıyor. YardStick, yapay zekadan (AI) yararlanarak küçük ve orta ölçekli şirketlerin özelleştirilmiş robotik sistemleri ve otomatik süreçleri benimsemesini sağlıyor ve çeşitli sektörlerde geleceğe yönelik otomasyonu artırıyor.

Bu yılın başlarında YardStick Robotics, “Robot-X” projesi için Manufacturing-X girişimi kapsamında 3,2 milyon avroluk finansman da sağlamıştı. BMWK tarafından sağlanan bu ek fon, Rheinmetall’in Pierburg ve Rheinmetall Electronics kuruluşlarıyla işbirliği içinde yapay zeka tabanlı otomasyon teknolojilerine yönelik daha fazla araştırmayı destekliyor.

Almanya içinde rekabet: Alman-Fransız ortaklığı suya düştü

Rheinmetall ve Leonardo arasındaki ortak girişim ile Roma’nın da rota değiştirdiği belirtiliyor.

İtalya başlangıçta Leopard muharebe tankları almayı planlıyordu. Bu tanklar Alman silah üreticisi Krauss-Maffei Wegmann (KMW) ile Fransız tank üreticisi Nexter’in birleşmesinden oluşan KNDS tarafından, yivsiz top da dahil olmak üzere Rheinmetall’in önemli parçaları kullanılarak üretiliyor.

KNDS, insansız kara araçları da dahil olmak üzere yeni nesil bir ana muharebe tankı geliştirmek üzere 2015 yılında kurulmuştu.

Fransız-Alman anlaşmazlıkları nedeniyle ciddi şekilde gecikmiş olan proje, en erken 2040 yılına kadar piyasaya sürülmeye hazır olmayaca.

Bununla birlikte, 132 adet Leopard 2A8 ve piyade savaş aracının KNDS tarafından İtalyan ordusuna teslim edilmesi planları, şirketin İtalyan savunma şirketlerine üretimden daha fazla pay vermeye hazır olmaması nedeniyle kısa süre önce suya düştü.

KNDS şimdi Almanya ve AB’den gelen yeni ve güçlü bir rekabetle karşı karşıya.

Rheinmetall NATO’daki rolünü pekiştiriyor

Rheinmetall, Avrupa zırh pazarındaki rolünü güçlendirerek ve aynı zamanda ABD’de on milyarlarca dolar değerindeki siparişler için çabalayarak sadece kendi yükselişini sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda transatlantik askeri ittifakının savunma sanayi üssünün temel dayanaklarından biri haline geliyor.

ABD savunma şirketlerinin de bunu dikkate aldığı görülüyor. Örneğin Rheinmetall gelecekte F-35 savaş uçağı üretimine katılacak ve F-35 gövde bileşenleri üretecek.

Grubun transatlantik rolü, Atlantik’in her iki yakasındaki hissedarların şirketin hisselerine sahip olmasından da anlaşılıyor.

Örneğin Fransız bankası Société Générale yüzde 10,97, ABD’li yatırımcı BlackRock yüzde 5,54, Amerikan bankaları Goldman Sachs ve Bank of America sırasıyla yüzde 4,69 ve 4,64 ve İsviçreli UBS yüzde 3,83 paya sahip.

ABD’li finansal hizmetler sağlayıcısı FMR’nin yüzde 4,99’luk payı, Rheinmetall için ABD işinin önemine paralel olarak toplam ABD payını yaklaşık beşte bire çıkarıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ursula von der Leyen: Sınır dışı edilen göçmenlerin sayısı artacak

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, göç konusuna odaklanacak AB liderler zirvesi öncesinde, birliğin İtalya-Arnavutluk göçmen geri kabul anlaşmasından “dersler çıkarabileceğini” söyledi.

Perşembe ve cuma günü Brüksel’de yapılacak toplantı öncesinde üye ülkelere bir mektup gönderen Leyen, Avrupa Komisyonu’nun göçmenlerin sınır dışı edilmesini artıracak yeni bir mevzuat önerisi sunacağını söyledi.

Üye ülkelere gönderdiği mektupta, AB ülkelerinden düzensiz göçmenlerin geri dönüş oranının şu anda sadece %20 civarında olduğunu söyledi.

Yani bir AB üye ülkesini terk etmesi emredilen kişilerin büyük çoğunluğu bunu yapmıyor. Leyen bunların birçoğunun yerinde kaldığını ya da blok içinde başka bir ülkeye gittiğini söyledi.

Başkan, “bir ülkede haklarında iade kararı olan göçmenlerin başka bir ülkeye geri dönmekten kaçınmak için sistemdeki çatlaklardan yararlanamamalarını” sağlamak için üye devletlerin diğer AB ülkeleri tarafından alınan kararları tanımaları gerektiğini yazdı.

AB’den “göçle mücadele” manzaraları

AB liderler zirvesinin. gündemi “göçle mücadele”

İki gün sürece AB liderler zirvesinde en hassas konulardan ikisi, düzensiz göçmenlerin sınır dışı edilmesindeki artış ve AB iltica ve göç anlaşmasının halihazırda kabul edilmiş olan revizyonunun planlanandan daha önce uygulanıp uygulanmayacağı sorusu.

AB diplomatları, bugün gece geç saatlere kadar sürmesi beklenen zirvede önemli bir anlaşmaya varılabileceğinden şüphe duyuyor. Yine de bazıları görüşmelerin aralık ayında yapılacak bir sonraki zirvede bir anlaşmaya varılmasının yolunu açabileceğini umuyor.

Almanya, Fransa ve İspanya gibi üye devletler, AB’nin göç ve iltica anlaşmasının en azından bazı bölümlerinin uygulanmasını hızlandırmak istiyor. Pakt, diğer hususların yanı sıra, sığınma başvurularının işleme konulması ve üye devletler arasında yük paylaşımına ilişkin kapsamlı yasal reformlar içeriyor.

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel tarafından hazırlanan ve Euractiv tarafından görülen 16 Ekim Çarşamba günkü Avrupa Konseyi sonuçlarına ilişkin son uzlaşma taslağında pakttan açıkça bahsedilmiyor. Fakat belgede “kabul edilen AB mevzuatının uygulanmasının önemi” vurgulanarak pakta dolaylı bir atıf var.

Bir diplomat, liderlerin erken uygulama konusunda anlaşıp anlaşmamaları gerektiği konusunda tartışmaktan kaçınmaları halinde perşembe günkü göç görüşmelerinin uzun vadede daha verimli olacağını savundu.

Bir başka diplomat ise Michel’in son sonuç taslağında yer alsa da almasa da liderlerin bu konuyu tartışacaklarını söyledi.

Meloni: AB göç politikası İtalya-Arnavutluk anlaşmasına dayanmalı

“Arnavutluk modeli” AB’nin odağında

Leyen’in yorumları, İtalya’nın Akdeniz’de kurtarılan göçmenlerin bir kısmının işlemlerinin yapılması için Arnavutluk’a gönderilmesini öngören ve uzun süredir beklenen programını başlattığı sırada geldi.

Bu haftanın başlarında Bangladeş ve Mısır kökenli 16 erkek, Sicilya açıklarındaki göçmenlerin yoğun olarak bulunduğu Lampedusa’dan, sığınma taleplerinin inceleneceği Arnavutluk kıyılarında özel olarak inşa edilmiş iki merkezden birine nakledildi.

Yaklaşık 650 milyon avroya mal olan ve geçtiğimiz ilkbaharda açılması planlanan ama uzun gecikmelerle karşılaşan merkezlerin masrafları İtalyan hükümeti tarafından karşılandı ve İtalyan yasalarına göre işletilecekler.

Polonya’da PiS, AB göç anlaşması için referandum istiyor

Meloni, Tiran ile göçmen anlaşmasını savundu: Avrupa ruhunu mükemmel bir şekilde yansıtıyor

Salı günü milletvekillerine hitap eden Giorgia Meloni, planın “Avrupa ruhunu mükemmel bir şekilde yansıtan” “yeni, cesur ve benzeri görülmemiş bir yol” olduğunu savundu.

Arnavutluk anlaşmasının uygulanması ve sonuçları, söylemlerini ve göç konusundaki yaklaşımlarını sertleştirerek yanıt vermeye çalışan birçok AB üyesi ülke tarafından yakından izlenecek.

Son zamanlarda Almanya kara sınırı kontrollerini yeniden uygulamaya koydu, Fransız hükümeti göç mevzuatını sıkılaştırmayı inceleyeceğini söyledi ve Polonya sınırı geçen kişilerin sığınma hakkını geçici olarak askıya alma planını açıkladı.

Polonya Başbakanı Donald Tusk ise, tartışmalı hamlenin Belarus’un çok sayıda göçmeni ülkeye sokarak Polonya’nın “istikrarını bozmasını” engellemeyi amaçladığını söyledi.

Geçtiğimiz ay 15 üye ülke, Avusturya ve Hollanda’nın sınır dışı sisteminin “verimliliğini” artırmaya yönelik bir önerisini imzaladı.

Almanya AB göç anlaşması üzerindeki engelini kaldıracak

Borrell: Orta Doğu’daki savaşın göç üzerindeki etkisi liderlerin gündeminde

AB’nin diplomasi şefi Josep Borrell, Orta Doğu’daki çatışmanın Avrupa’ya getirebileceği “şok dalgası” nedeniyle bugünkü zirvede liderler arasında göçün “sıcak bir konu” olacağını söyledi.

Borrell, “Yüz binlerce insanın evlerini terk ettiğini ve belki de yıkıldıkları için artık geri dönecek evleri olmadığını düşünün. Dolayısıyla üye devletlerin bu konuda endişeli oldukları açık. Bakalım Komisyon’dan yeni düzenlemeler talep edecekler mi?” diye sordu.

Konsey zirvesi öncesinde İtalya, Danimarka ve Hollanda; Avusturya, Kıbrıs, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Macaristan, Malta, Slovakya liderleri ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile göç konusunu görüşmek üzere bir ön toplantı düzenledi.

Görüşme Europa binasında İtalyan delegasyonunun odasında gerçekleşti. İtalyan hükümetinden yapılan açıklamada Başbakan Giorgia Meloni’nin Roma ve Tiran arasında göçün yönetilmesine ilişkin anlaşmayı sunduğu belirtildi.

Meloni’nin ofisinden yapılan açıklamada, “yeni Göç ve İltica Paktı kurallarının uygulanması ışığında güvenli üçüncü ülke konsepti, UNHCR ve IOM ile göç yolları boyunca destekli gönüllü geri dönüşler ve ‘geri dönüş merkezleri’ konusunda işbirliği üzerinde duruldu,” denildi ve liderlerin bir sonraki Avrupa Konseyi toplantısı öncesinde tekrar bir araya gelme konusunda mutabık kaldıkları belirtildi.

Frontex: AB’ye yasadışı göç yüzde 36 azaldı

Hollanda Başbakanı Schoof göç konusunda ‘farklı bir atmosfer’ görüyor

Hollanda Başbakanı Dick Schoof, Avrupa Konseyi toplantısında göç konusunda somut bir anlaşmaya varılmasını beklemediğini söyledi fakat göç tartışmalarında “Avrupa’da farklı bir atmosfer” olduğunu kaydetti.

Schoof, Avrupa Komisyonu’nun İtalya’nın Arnavutluk’u da içeren çözümüne “olumlu baktığını” söyledi. Ayrıca Uganda’da konuşlandırma sahaları kurmanın ciddi bir fikir olduğunu söyledi.

Hollandalı lider Polonya’nın karşı karşıya olduğu göç sorununun “normal bir göç sorunu olmadığını” söyledi.

“Göç akımları Rusya ve Belarus tarafından hibrit bir savaşta kasıtlı olarak kullanılıyor” diyen Schoof, Konsey’in Polonya’ya yardım edebileceğini umuyor.

Birleşik Krallık ile AB arasında ‘göçmenleri geri gönderme’ gerilimi

Scholz ‘herkesin’ Avrupa’ya gelemeyeceğini söyledi

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Avrupa iltica sisteminin reforme edilmesi konusunda, geri göndermelerin etkinliğinin artırılması gerektiğine inandığını söyledi.

Scholz, “Suçlular geri gönderilmeli. Göçü mümkün kılmalı, ihtiyacı olanlara koruma sağlamalıyız ama herkes gelemez,” dedi.

Özellikle sanayi ve istihdam söz konusu olduğunda Avrupa’nın rekabet gücü açısından yapması gereken çok şey olduğunu söyleyen Scholz, “tarife anlaşmazlıkları bizi bir yere götürmez” dedi.

Scholz, AB’nin Çin menşeli elektrikli araçlara yönelik yeni gümrük vergilerine atıf yaptı.

Öte yandan Scholz, AB dışında göçmen geri kabul merkezleri kurulması karşısında şüpheci olduğunu ifade etti. Alman Şansölyesi gelişinde gazetecilere yaptığı açıklamada, “Rakamlara bakarsanız, [bu tür konseptler] Almanya gibi büyük bir ülke için gerçekten çözüm değil,” dedi.

Scholz, geçen yıl Almanya’ya düzensiz yollardan gelen 300,000 sığınmacıyla karşılaştırıldığında, gözaltı merkezlerinin sadece “birkaç küçük damlayı” emebileceğini savundu.

Scholz, AB’nin “Avrupa hukukuna uygun olarak sınır dışı edilmeye” ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Tusk: Polonya, yeniden yerleştirme kapsamında tek bir göçmen kabul etmeyecek

Sınır dışı etmeler ve geri göndermeler tartışılıyor

Zirvede “düzensiz göçmenlerin” sınır dışı edilmesi ve AB dışındaki tartışmalı “geri dönüş merkezleri” fikri de ele alınacak.

Leyen’in bir AB diplomatı tarafından “kutsal kitap” olarak nitelendirilen ayrıntılı mektubu, Kuzey Afrika, Batı Balkanlar ve diğer bölgelerdeki ülkelerle anlaşmalar yapılması çağrısında bulunuyor. Amaç düzensiz göçmenlerin sayısını azaltmak ve geldikleri ülkelere geri dönüşlerini artırmak.

Leyen ayrıca AB devlet ve hükümet başkanlarına, “özellikle geri dönüşle ilgili yeni bir yasa teklifi amacıyla, AB dışında geri dönüş merkezleri kurmanın olası yollarını araştırma” çağrısında bulundu.

Düzensiz göçmenlerin geri dönüşü yeni anlaşmada ele alınmadı. Bu konudaki AB kurallarının gözden geçirilmesine yönelik son girişim 2018 yılında Avrupa Parlamentosu’nda (AP) başarısızlıkla sonuçlanmış ve milletvekilleri bir anlaşmaya varamamıştı.

AB diplomatları geri gönderme merkezlerinin nasıl çalışacağı ya da nerede bulunacağı konusunda yorum yapmaktan kaçınıyor.

Almanya göç ve sınır dışı etme kurallarını sıkılaştıracak

Kuzey ve Güney Avrupa arasındaki uçurum

Almanya ve Hollanda, başta Dublin III Yönetmeliği olmak üzere mevcut kuralların uygulanması için bastırıyor. Bu yönetmelik, iltica başvurularının göçmenlerin vardığı AB ülkesi tarafından işleme konulmasını öngörüyor. Bu düzenleme esas olarak Yunanistan ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerine yük getiriyor.

Fakat, “ikincil göç” olarak bilinen bir olgu olarak, bu ülkelere ulaşan pek çok göçmenin daha sonra başka ülkelere geçerek orada sığınma başvurusunda bulunmasından endişe duyuluyor.

Bu konu kuzey ve güney AB ülkeleri arasında gerilime neden oluyor. Almanya ve Hollanda net bir sonuca varılması için bastırırken, bazı Akdeniz ülkeleri şimdilik bağlayıcı olmayan görüşmelerden yana. Diplomatlar, aralık ayındaki bir sonraki zirvede yazılı anlaşmalara varmaya hazır olabileceklerine inanıyor.

Michel’in son uzlaşma taslağı “mevcut mevzuatın uygulanmasının” önemini vurguluyor. Bunun Dublin III anlaşmazlığına açık bir gönderme olduğuna işaret ediliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English