Bangladeş İşçi Partisi Merkez Komitesi üyesi Sabbaha Ali Khan Colince, ülkede yaşanan gelişmeleri ve son durumu Harici’ye değerlendirdi: “Özgürlük karşıtı, aşırı sağcı partiler protestolara hakim oldu. Radikal muhafazakar Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi, orduyla işbirliği içerisinde, ABD desteğiyle yeni bir hükümet kurmaya çalışıyor. Protestolara katılan gençlerin çoğunluğu bu durumdan rahatsız.”
1971’de Pakistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Güney Asya ülkesi Bangladeş kimilerinin ‘halk hareketi’, kimilerinin ise ‘darbe’ diye adlandırdığı olaylarla sarsıldı. 1996-2001 yıllarındaki ilk döneminin ardından 2009’dan bu yana ülkeyi yöneten 76 yaşındaki Başbakan Şeyh Hasina olaylar sonucu ülkeyi terk ederek komşusu Hindistan’a sığındı.
Bu haftaki istifasından önce Hasina, dünyanın en uzun süre görev yapan kadın liderlerinden biriydi ve 1975’te darbeyle görevden alınıp öldürülen babası Muciburrahman’ın partisi Avami Birliği’ne (Awami League) önderlik ederek, ülkede “laiklik ve demokrasi”nin sembollerinden biri olarak görülüyordu. Ancak son seçimlerde yeniden iktidara gelmesine rağmen, Hasina’nın hükümeti sık sık toplumsal hareketlerle ve protestolarla sarsıldı. Enflasyon ve geçim sıkıntısı üstüne yolsuzluk iddiaları da eklenince Hasina hükümeti ciddi güven kaybına uğradı.
Hükümetin, ülkenin 1971’de Pakistan’a karşı verdiği bağımsızlık savaşında gazi olanların yakınlarına kamu sektöründe çok sayıda iş imkanı sağlayan ayrıcalıklı kotalar getirmesi, işsizlikle boğuşan gençler ve özellikle de öğrenciler arasında büyük tepki yarattı. Bangladeş, dünyanın en yoğun nüfuslu ülkelerinden biri ve 30 milyonu aşkın genç işsiz.
Öğrenciler öncülüğünde başlayan protestolara, radikal muhafazakar Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP) başta olmak üzere muhalefet partileri de dahil oldu ve yerel kaynaklara göre muhalefet partileri sokaktaki hakimiyeti ele geçirdiler.
Hasina, büyüyen protestolar karşısında geri adım atmazken, polisin sert müdahalede bulunduğu eylemlerde 200’den fazla kişi hayatını kaybetti. Kota uygulamasının iptal edilmesi de artık Hasina’yı kurtarmaya yetmedi.
Hasina’nın pazartesi günü istifa etmesinin ardından askeri şef General Waker-Uz-Zaman, televizyonda yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında ülkenin kontrolünü geçici olarak ele aldığını ve askerlerin artan huzursuzluğu durdurmaya çalıştığını duyurdu. General Zaman ayrıca, Hasina’nın uzun süredir iktidarda olan Avami Birliği hariç, önde gelen siyasi partilerin liderleriyle ileriye dönük izlenecek yolu tartışmak üzere görüşmelerde bulunduğunu söyledi.
Bangladeş Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin ise salı günü, Başbakan Şeyh Hasina’nın istifasının ardından protestocuların temel taleplerinden birini yerine getirerek parlamentoyu feshetti, 84 yaşındaki Nobel ödüllü Muhammed Yunus’un geçici hükümete başkanlık edeceğini duyurdu.
Batı tarafından sevilen bir isim olan Yunus, Bangladeş’te yoksulluğun azaltılmasına yardımcı olacağını savunduğu mikrofinans çalışmaları nedeniyle 2006’da Nobel Barış Ödülü’nü kazanan bir bankacı.
1983 yılında mikro kredi yoluyla yoksulluğun azaltılmasıyla mücadele edeceği iddiasıyla Grameen Bank’ı kurdu. Banka hızla büyüdü, farklı şubeler ve benzer modeller artık dünya çapında faaliyet gösteriyor. Yunus ve Grameen Bank, konut, öğrenci ve mikro işletme kredileri olarak toplamda yaklaşık 6 milyar dolar kredi verdikten sonra 2006 yılında Nobel Barış Ödülü’ne “layık” görüldü.
Ancak eleştirmenler Yunus’a ve Grameen Bank’a şüpheci bir gözle baktı. Bankacı Yunus’a, yüksek faiz oranlarının kredi alanları yoksullaştırdığı ve kredi verenin küçük kredilerden büyük karlar elde ettiği yönünde eleştiriler yöneltildi. Yunus ise amacının “para kazanmak değil, yoksullara yardım etmek” olduğunu ileri sürdü.
İstifa eden Hasina da görev süresince Yunus’u defalarca kez “yoksulların kanını emmekle” eleştirmişti. Yunus hakkında “vergi usulsüzlüğü” davası açıldı, en son haziran ayında ise zimmetine para geçirme suçlamasıyla itham edildi.
Batı’ya yakın görülen ve ABD’de eğitim almış bir isim olan Muhammed Yunus’un eylemler sonucu öne çıkması dikkat çekerken, Hasina’ya karşı eylemlerin ABD ve diğer Batılı ülkeler tarafından kışkırtıldığı yönünde yaygın değerlendirmeler de mevcut.
2023 yılında ülkeyi ziyaret eden ABD’nin Güney ve Orta Asya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Donald Lu, Bangladeş’in “hızla otoriterliğe kaydığını” söyleyerek, muhalefet liderleri ve “hak gruplarıyla” ayrı ayrı görüşmeler yapmıştı.
Ocak ayında yapılan seçimler öncesinde ABD, “demokrasi” davulunu çalarak Hasina hükümetine yönelik sert eleştiriler ve uyarılar getiriyordu. Seçim sonrası ise Hasina’nın partisi Avami Birliği Parlamento’daki 300 sandalyeden 223’ünü kazanmasına rağmen, hem ABD hem de Birleşik Krallık seçimleri “özgür ve adil olmadığı” gerekçesiyle eleştirmişti.
Mayıs ayında ise ABD hükümeti Bangladeş ordusunun emekli komutanı Aziz Ahmed ve yakın ailesine yolsuzluk iddiaları nedeniyle yaptırım uyguladı. Bu hamle Washington’ın Bangladeş hükümeti üzerinde nüfuz sağlama çabası olarak değerlendirilmişti.
Hindistan ise müttefiki ABD’nin Hasina hükümetine yönelik bu sert tutumunu eleştirerek, bu tutumun Bangladeş’i Çin’e yakınlaştırabileceği yönünde uyarılarda bulunuyordu. Nitekim Hasina hükümeti bir süredir tarihsel dostu ve komşusu Hindistan ile, ülkeye büyük yatırımlar yapmaya hazırlanan Çin arasında denge siyaseti izlemeye çalışıyordu.
Son olaylar sonrasında, Avrupa Birliği, “İnsan hakları ve demokratik ilkelere tam saygı çerçevesinde, demokratik yollarla seçilmiş bir hükümete doğru düzenli ve barışçıl bir geçiş” çağrısı yaparken, ABD de geçici hükümet çağrısı yaptı. ABD Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cardin, yaptığı açıklamada, “Bangladeş halkı, seslerine kulak veren, iradelerine saygı duyan ve uluslarının onurunu koruyan bir hükümeti hak etmektedir” dedi.
Tüm bu tartışmaları ve ülkedeki son durumu, Bangladeş İşçi Partisi Merkez Komitesi üyesi Sabbaha Ali Khan Colince ile konuştuk. Bangladeş Öğrenci Birliği’nin eski başkanı olan Colince, ülkedeki gençlik hareketlerine önderlik eden öğrenci liderlerinden biriydi.
Başkent Dakka’dan son durumu bildiren Colince, öğrenci protestolarının sosyo-ekonomik taleplerle başladığını, kota sisteminin işsizlikle boğuşan gençler arasında büyük tepki yarattığını söyledi. Kota sistemi ile devlet içerisinde belirli pozisyonlara belirli kişilerin yerleştirildiğini belirten Colince, diğer nitelikli adayların dışlandığını, bir haksız rekabet ortamı oluştuğunu ekledi. Ancak bu durumun protestoları tetiklese bile yine de tek sebep olmadığını da ifade etti. Colince’e göre, hükümet içerisinde artan yolsuzluk ve yozlaşma artık görünür hale gelmişti. Yüksek enflasyon, artan işsizlik, azalan döviz rezervleri ile boğuşan ülkede hükümetin, halkın çıkarlarını korumak yerine parti içerisindeki az sayıda ticari çıkar gruplarının ve iş insanlarının çıkarlarını korumaya odaklandığını söyleyen Colince, “Artık Hasina’nın partisinde politikacılar değil, iş adamları öne çıkıyordu” dedi. Hasina’nın halkın hoşnutsuzluğunu gidermek için reformlara başvurmak yerine, baskı ve polis gücüne başvurduğunu da ekledi.
Colince, buna rağmen eylemlerin giderek ekonomik taleplerden uzaklaştığını gerici, özgürlük ve demokrasi karşıtı siyasi partilerin protestolara hakim olduğunu söyledi. Sol partilerin tepkiyi yeterince örgütleyemediğini ve radikal İslamcı Cemaat-i İslami ve aşırı milliyetçi Bangladeş Milliyetçi Partisi’nin eylemlerde önderliği ele geçirdiğini belirten Colince, ordu şefi General Waker-Uz-Zaman’ın yönetimi ele aldıktan sonra sadece bu partilerle görüşüp onlara danıştığını vurguladı. General Zaman’ın Avami Birliği hariç diğer tüm parti temsilcileriyle toplantı yaptığını duyurduğunu yazmıştık. Ancak Colince, ordu şefinin sadece Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi ile görüştüğünü ve diğer sol partileri görmezden geldiğini söyledi. Bu olayın sokaktaki örgütsüz gençlerin ve öğrencilerin büyük kısmının tepkisini çektiğini ifade eden Colince, “Ordunun, Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi gibi özgürlük karşıtı, gerici partilerle hükümeti kurmaya çalışması, Bangladeş gençliğinin savunduğu tüm değerlere terstir. Bangladeş’in ilerici kurtuluş ve bağımsızlık savaşı ruhuna ve ilkelerine terstir” dedi. Protestocu gençlerin büyük kısmının ülkeye hakim olmaya çalışan bu “ordu-muhafazakar-milliyetçi” bileşiminden rahatsız olduğunu vurguladı.
Protestolarda ABD’nin parmağı olabileceğine dair tartışmaları da değerlendiren Colince, ABD’nin Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi aracılığıyla protestoları kışkırttığını söyledi. ABD’nin seçimler öncesinde de bu partilere destek verdiğini belirten Colince, “artık bu yaşananlarda ABD’nin parmağı olduğu çok açık” dedi. Geçici hükümetin başına getirilen bankacı Muhammed Yunus’un da “Amerikancı” olarak bilinen bir isim olduğunu söyleyen Colince, “Bangladeş için yakın gelecekte ne yazık ki gerici, özgürlük karşıtı, ABD destekli bir hükümet öngörüyorum” dedi.
Bangladeş İşçi Partisi yöneticisi Sabbaha Ali Khan Colince, uzun vadede umudunu kaybetmediğini, ülkenin emekçi ve gençlik hareketine ve geleneğine güvendiğini, çünkü bu geleneğin Bangladeş’in 1971’deki özgürlükçü, demokratik, ilerici bağımsızlık mücadelesini ve onun ilkelerini örnek aldığını vurguladı.
Bangladeş İşçi Partisi’nin İsrail’i protesto eden eylemlerinden fotoğraflar.