Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Belçika Başbakanı Pekin’de: Tek amacımız Çin pazarına daha iyi erişmek

Yayınlanma

Belçika Başbakanı Alexander De Croo, Çin Başbakanı Li Qiang’ın daveti üzerine iki günlük Çin ziyareti için perşembe günü Pekin’e geldi.

Pekin’deki yeni Belçika büyükelçiliğinin açılışına katılan De Croo, aynı gün Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüştü. Cuma günü ise Çinli mevkidaşı Li ile görüşen De Croo, sonrasında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından kabul edildi.

De Croo cuma günü attığı tweet’te Çin Başbakanı Li Qiang ile “iklim değişikliği, kurallara dayalı bir uluslararası düzeni savunmak veya gelecekteki salgınları önlemek gibi ortak zorluklarımızı görüşmek üzere” bir araya geldiğini söyledi.

De Croo, iki liderin “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali” hakkında da konuştuklarını ve bu konunun Pekin’in Moskova’yı kınamayı reddetmesi nedeniyle Çin ve Avrupa arasındaki bağları gerdiğini söyledi.

Xi Jinping cuma günü Pekin’de De Croo ile yaptığı görüşmede Çin’in Avrupa ile ilişkilerini güçlendirmeye istekli olduğunu söyledi.

Devlet yayın kuruluşu CCTV’nin haberine göre Xi, Pekin’deki Büyük Halk Salonu’nda bir araya geldiği De Croo’ya “Çin, yeni yılda Çin-AB ilişkilerinde istikrarlı ilerlemeyi teşvik etmek için Avrupa Birliği ile birlikte çalışmaya hazırdır” dedi.

“Kaotik uluslararası durum karşısında, Çin ve Avrupa arasında daha fazla köprü inşa etmek gerekiyor” diyen Xi, iki tarafın “dünya barışını, istikrarını ve refahını ortaklaşa teşvik etmesi” gerektiğini sözlerine ekledi.

Yeni yılda Çin’i ziyaret eden ilk Avrupa lideri

Çin’in 2024 yılında kabul ettiği ilk Avrupa ülkesi lideri olan De Croo’nun ziyareti, Çin ve Avrupa Birliği (AB) arasında bir önceki yıldan bu yana sık sık gerçekleşen üst düzey temasların bir devamı olarak görülüyor. Görüşme öte yandan, AB’nin “riskten arınma” çağrılarının arttığı bir dönemde ve Tayvan’da yakından takip edilen başkanlık seçimlerinden bir gün önce gerçekleşiyor.

Çinli analistler ise, AB’nin Çin ile ilişkilerinde daha proaktif bir yaklaşım benimsemesinin ve başta ABD olmak üzere dış etkilerden kaçınmak için bağımsızlığını artırmasının elzem olduğu, zira tüm bunların nihayetinde Çin-AB ilişkilerinin daha da istikrara kavuşmasına katkıda bulunacağı görüşünde.

Çin’in Belçika Büyükelçisi Cao Zhongming perşembe günü Global Times’a verdiği özel röportajda De Croo’nun sekiz yıl içinde Çin’i ziyaret eden ilk Belçika başbakanı ve aynı zamanda 2024 yılında Çin tarafından karşılanan ilk Avrupa ülkesi lideri olduğunu söyledi. Büyükelçiye göre, Belçikalı liderin ziyareti, her iki ülkenin de ikili ilişkilerin geliştirilmesine verdiği önemi yansıtıyor ve Çin-Belçika çok yönlü dostluk ve işbirliği ortaklığının daha da ilerletilmesi açısından önem taşıyor.

Cao, De Croo’nun ziyareti sırasında iki tarafın Çin-Belçika ilişkileri ile ticaret ve yatırım konularında derinlemesine görüşmelerde bulunarak ikili ilişkilerin geliştirilmesine yönelik yeni yönü netleştireceklerini ve çeşitli alanlarda pragmatik işbirliği için yeni perspektifler keşfedeceklerini açıkladı.

Cao, iki tarafın ayrıca, mevcut yoğunlaşan uluslararası durumun ortasında bir dizi önemli zorluğa ortaklaşa çözümler keşfetmek için karşılıklı endişe duyulan uluslararası ve bölgesel konular hakkında görüş alışverişinde bulunacağını söyledi.

De Croo’ya ziyaretinde aralarında Solvay ve Bekaert gibi sektör liderlerinin de bulunduğu bir dizi Belçikalı girişimci de eşlik ediyor.

De Croo’nun ziyareti, her ikisi de Aralık 2023’te 24. Çin-AB Zirvesine katılan Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Çin ziyaretinin ardından gerçekleşti.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in  2014 yılında yaptığı Belçika ziyareti ikili ilişkileri yeni bir düzeye taşımıştı.

Casusluk iddialarına da değindi

Xi ile görüşmesi öncesinde basına bir açıklama yapan De Croo, Pekin’e “Avrupa siyasetine karışmamasını” söyledi ve son haftalarda Belçika’yı sarsan “Çin casusu” iddialarına bir gönderme gibi görünen yorumlarda bulundu.

İngilizce konuşan De Croo, “Umarım ülkelerimiz arasında, insan haklarıyla ilgili pozisyonlarımız… birbirimizin siyasi sistemlerine saygı ve yüzde yüz saygıyla ilgili pozisyonlarımız – ve buna müdahale etmeden saygı duymakla ilgili bir dizi konuyu tartışma fırsatımız olur” dedi.

Öte yandan De Croo, “Tek bir amacımız var, o da ekonomik bağları daha dengeli bir şekilde geliştirmek ve Çin pazarına hangi yollarla daha iyi erişim sağlayabileceğimizi görüşmek,” dedi.

Çin-AB trafiği artacak

Uzmanlara göre, Çin ve AB arasında yeni yılda daha fazla alışveriş olacak. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning perşembe günü yaptığı açıklamada Başbakan Li Qiang’ın 2024 Dünya Ekonomik Forumu Yıllık Toplantısına katılacağını ve 14-17 Ocak tarihleri arasında İsviçre ve İrlanda’ya resmi bir ziyarette bulunacağını duyurdu.

Ayrıca, 2024 yılı Fransa ve Çin arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 60. yıldönümü ve farklı düzeylerde bir dizi etkinliğin yapılması bekleniyor.

DİPLOMASİ

Reuters: Ukrayna’ya askeri yardım koordinasyonunu ABD yerine NATO üstlendi

Yayınlanma

Reuters ajansına konuşan bir kaynağa göre, ABD, Ukrayna’ya yönelik Batı ülkelerinin askeri yardımlarının koordinasyon görevini Kuzey Atlantik İttifakı’na (NATO) devretti.

Bu adım, önceden planlanmış olmasına rağmen birkaç ay ertelenmişti.

Ajans, bu kararın NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeden “savaşta daha aktif bir rol üstlenmesini” sağlayacağını belirtti.

Fakat diplomatlar, ABD’nin Kiev’e en büyük askeri desteği sağlamaya devam etmesi nedeniyle bu değişikliğin etkisinin sınırlı kalabileceğini ifade etti.

Ajans ayrıca, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını hızla sona erdirmek istediğini, ancak bunu başarmak için nasıl bir yol izleyeceğini henüz açıklamadığını anımsattı.

NATO ülkeleri, temmuz ayında Washington’da düzenlenen bir zirvede, Ukrayna’ya askeri yardım sevkiyatının koordinasyonunun NATO’ya devredilmesine karar verdi.

Bu yeni yapı, NATO Güvenlik Yardım ve Eğitim Misyonu (NSATU) olarak adlandırılıyor ve yaklaşık 700 kişilik bir personel kadrosuna sahip.

Misyonun merkezi, Almanya’nın Wiesbaden kentindeki bir ABD üssünde bulunuyor.

McFaul: Ukrayna, topraklardan feragat karşılığında NATO üyeliğine ikna edilmeli

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İsviçreli Büyükelçi Buch: Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular

Yayınlanma

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinin erken sonlandırılmasının savaşın uzamasına ve ölümlerin artmasına yol açtığını belirtti. Batı’nın bu stratejisinin sadece Rusya’yı değil, tüm Batı’yı da zayıflattığını vurguladı.

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Türkiye’nin savaşın altıncı haftasında gerçekleştirdiği ve giderek olumsuz bir şöhrete bürünen Rusya-Ukrayna barış görüşmelerine dair değerlendirmede bulundu.

Antithèse adlı YouTube kanalına mülakat veren Ruch, müzakerelerin nasıl sonlandırıldığı ve Batı’nın bu süreçteki rolü üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Ruch, Batı’nın –özellikle İngiliz müttefikler ve Amerikalıların– müzakerelerin başarıya ulaşmasının eşiğinde olduğu bir dönemde bu süreci sonlandırdığını belirtti.

Bu kararın, Batı’nın Rusya’yı zayıflatma stratejisi kapsamında alındığını ifade eden Ruch, bu yaklaşımın hem Rusya’yı hem de Batı’yı zayıflattığını ileri sürdü.

“Bu kararı son derece ahlaksızca buluyorum, zira savaşın devam etmesi halinde ölümlerin on binlerce, hatta yüz binlerle ifade edilebileceği aşikardı,” diyen Ruch, bu kararın insani boyutunu vurguladı.

Ruch, Batı’nın müzakereleri sonlandırma kararını, Rusya’yı zayıflatma amacıyla erken alındığını ve bunun da savaşın uzamasına yol açtığını savundu.

Ruch, “Neden bu kadar çok insan öldü?” sorusunu sorarak, Batı’nın stratejisinin sadece Rusya’yı değil, aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflattığını dile getirdi.

Avrupa’nın bu süreçte önemli ölçüde etkilendiğini belirten Ruch, “Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular,” dedi.

Savaşın devam etmesi durumunda ölümlerin artacağı ve çatışmaların daha da tırmanacağı konusunda uyarılarda bulunan Ruch, “Bu, insanlık adına büyük bir trajediydi,” ifadelerini kullandı.

Ayrıca, bugün yapılacak bir barış anlaşmasının bile Rusya’nın uzlaşmaya hazır olup olmadığına bağlı olduğunu belirten Ruch, sürecin son derece zorlu olduğunu vurguladı.

Öte yandan Ruch, kitabının yazılmasına neden olan süreç hakkında da bilgiler verdi. “Rusya’nın işgalinden sonra başladım, zira bu durumu önleyememiş olmamız mümkün değildi,” diyen Ruch, Batı’nın masada iki taslak anlaşma olmasına rağmen bunlara uymamasının savaşın uzamasına neden olduğunu söyledi.

Tarihçilerin bu dönemi bir gün yeniden ele almasının gerektiğini belirten Ruch, “Bu, belki de tarihçiler tarafından bir gün yeniden ele alınması gereken bir tartışma,” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’nin bu süreçteki rolüne de değinen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık konusunda Ukrayna ile çalışmak istediğini ve bu konuda görüşmeler yaptığını anlattı. “Türkler, Ukrayna için tarafsızlık kavramı üzerinde bizimle çalışmak istiyorlardı,” diyen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık modeli üzerine çalışmalar yaptığını ve bu sürecin önemli olduğunu belirtti.

Ruch, Batı’nın küresel bir gündemi olduğunu ve bu savaşla yüzleşmek için acelelerinin olmadığını ifade etti. Rusya’nın nükleer tehditlerini artırması ve Batı’nın buna karşı ne tür tedbirler alacağı konusundaki endişelerini dile getiren Ruch, kara birliklerinin NATO ile Rusya arasında bir savaşa yol açabileceğini ve bunun Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi riskler taşıdığını vurguladı.

Ayrıca Ruch, savaşın yarın sona ereceğini düşünmediğini ve çözüm modelinin hala İstanbul’da müzakere edilenlere dayandığını belirtti. Tarafsızlık ve güvenlik garantileri konusundaki belirsizlikler nedeniyle bu sürecin ne kadar zor olacağını vurgulayan Ruch, “Bu savaşın yarın sona erdiğini göremeyeceğiz,” diye ekledi.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English