Bizi Takip Edin

AVRUPA

Birleşik Krallık’ta İşçi Partisi ve Muhafazakârlar manifestolarını açıkladılar

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ta 4 Temmuz’da yapılacak erken seçimler öncesinde iki büyük parti İşçi Partisi ve Muhafazakâr Parti’nin seçim manifestoları yayınlandı.

Başbakan Rishi Sunak tarafından açıklanan Muhafazakâr manifestodaki en önemli meselelerden birinin göç ve Ruanda ile imzalanan iltica ve geri kabul anlaşması olduğu görülüyor.

Brexit’in nedenleri arasında yer alan göç konusunda Muhafazakârlar, gelecekteki sığınmacı akınını caydıracağı umuduyla “yasadışı” gelenleri Ruanda’ya sınır dışı etmek istiyor.

Bununla birlikte İşçi Partisi manifestosu bu planı “şimdiden yüz milyonlarca sterline mal olmuş bir hile” olarak nitelendiriyor. İşçi Partisi, ilk altı önceliği arasında üçüncü sırada yer alan göç meselesi için, “yüzlerce uzman müfettişten oluşan yeni bir Sınır Güvenliği Komutanlığı’nın kurulması ve suç teknesi çetelerini çökertmek için terörle mücadele yetkilerinin kullanılması” önerisinde bulunuyor.

Göç politikasının uluslararası hukuk konusunda da iki parti arasındaki farklılığı ortaya çıkardığı görülüyor.

Sunak salı günkü lansmanda defalarca “Güvenliğimiz ile AİHM de dahil olmak üzere yabancı bir mahkemenin yargı yetkisi arasında seçim yapmak zorunda kaldığımızda, her zaman güvenliğimizi seçeceğiz,” dedi.

Fakat İşçi Partisi’nin manifestosunda, “Britanya’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kesin bir üyesi olarak kalacağı” taahhüdü yer alıyor.

İşçi Partisi ayrıca, sınır kontrollerini sınırlandıracak bir veterinerlik anlaşmasına varmayı umarak “ticaretin önündeki gereksiz engelleri yıkacağını”; mesleki niteliklerin karşılıklı olarak tanınmasını sağlayacağını ve “gezici sanatçılara yardım edeceğini” söylüyor.

AB meselesi gündemden çıkmışa benziyor

Öte yandan İşçi Partisi ve Muhafazakâr Parti’nin 2024 manifestoları 2019 manifestoları ile karşılaştırıldığında, Avrupa Birliği (AB) meselesinin masadan kalktığı görülüyor.

2024 yılı manifestosunda mevcut İşçi Partisi Keir Starmer, lansman konuşmasında Birleşik Krallık’ın AB ile olan ilişkisinden hiç bahsetmedi.

Buna karşılık Muhafazakâr lider Rishi Sunak, Brexit’ten Birleşik Krallık’ın elde ettiği faydalar üzerinde durdu. 

Muhafazakâr manifesto, özellikle 2019 ile karşılaştırıldığında AB konularına çok az yer veriyor. Sadece Sunak’ın değiştirmek istediği AB yasalarına birkaç atıf var.

Muhalefet manifestosu ise AB konusunu neredeyse olabildiğince az gündeme getiriyor. İşçi Partisi’nin manifestosu açıkça, “Britanya AB’nin dışında kalacaktır,” diyor. “Arka kapıdan entegrasyona” yer olmadığını savunan İşçi Partisi, “ortak pazara, gümrük birliğine ya da serbest dolaşım özgürlüğüne geri dönülmeyeceğini” de taahhüt ediyor.

Askeri harcamalar ve Ukrayna’ya destekte “tek parti”

Muhafazakârlar, Ukrayna konusundaki sicilleriyle gurur duyuyor.

Britanya, başlangıçta tanksavar roketatarlardan savaş ilerledikçe “Storm Shadow” adı verilen uzun menzilli füzelere kadar Ukrayna’ya stratejik silahların tedarik edilmesine öncülük etti ve bu da Batılı müttefiklerin aynı şeyi yapmasını kolaylaştırdı.

Parti manifestosunda Ukrayna’ya verilen destek, “Ukrayna’ya uzun vadede ihtiyaç duyduğu desteği garanti etme” ve devam etmekte olan G7 zirvesinde halihazırda ilerleme kaydedilen “dondurulan Rus varlıklarını Ukrayna’yı desteklemek için kullanmak üzere uluslararası bir anlaşma oluşturma” vaadiyle azalmadan devam ediyor.

İşçi Partisi de manifestosunda Ukrayna’ya bağlılık konusunda benzer bir anlatıya yer verirken, seçilmeleri halinde “Ukrayna’ya NATO üyeliğine giden açık bir yol sağlanmasında öncü bir rol oynayacakları” konusunda garanti veriyor.

Diğer taraftan, iki parti savunma konusunda büyük ölçüde hemfikir. Her ikisi de GSYİH’nin %2,5’ini savunmaya harcama sözü veriyor.

Her ikisi de Birleşik Krallık’ın nükleer programı “Trident”i muhafaza etme sözü verdi.

İşçi Partisi ayrıca “iddialı yeni bir AB-Britanya güvenlik paktı arayışında olacağını” söylüyor.

Ekonomide “iş dünyası”na dostluk iki partiyi birleştiriyor

The Guardian’ın yorumuna göre Starmer, eski Muhafazakâr seçmenleri de hedef alan “iş dünyası dostu” manifestosunu açıklarken, İşçi Partisi’nin seçmenlere sunduğu teklifin merkezine ekonomik büyüme ve refah yaratmayı koyuyor.

Seçim manifestosunu açıklayacan İşçi Partisi lideri, Muhafazakârların bu hafta başındaki daha politika ağırlıklı teklifiyle kasıtlı bir tezat oluşturacak şekilde ekonomik istikrarı vurgulama sözü veriyor.

İşçi Partisi manifestosu, kurumlar vergisini artırmama, merkezinde temiz enerjinin yer aldığı yeni bir sanayi stratejisi başlatma ve şirketleri yeni altyapı inşa etmeye teşvik etmek için hızlı planlama reformlarını yürürlüğe koyma sözü veriyor.

Eski Bank of England iktisatçısı Gölge Maliye Bakanı Rachel Reeves de, “4 Temmuz’da Britanya halkı ülkemiz için farklı bir yol seçebilir. Pandomim siyaseti yerine istikrar; kısa vadeli hileler yerine uzun vadeli strateji; ve gerileme değil büyüme. İşte bizim manifestomuzun sunacağı değişim budur,” diye yazdı.

Muhafazakârlar ise kurumlar vergisini artırmama sözü veriyor. 

Bunun yanı sıra çalışan ebeveynlere çocuklarının dokuz aylık olduğu dönemden okula başladığı döneme kadar haftada 30 saat ücretsiz çocuk bakımı sağlanması da manifestoda yer alıyor.

Anketlerde Nigel Farage sürprizi

Nigel Farage’ın Reform UK partisi, bir kamuoyu yoklamasında ilk kez Muhafazakârları geride bırakarak Rishi Sunak ve seçim kampanyası için yeni bir şok yarattı.

YouGov tarafından yapılan ve İşçi Partisi’nin yüzde 37’de kaldığı ankete göre Reform, iki puanlık artışla yüzde 19’a yükselerek yüzde 18’de kalan Muhafazakârları geride bıraktı. 

Reform’un Muhafazakarları geçtiği anket, başbakanın salı günü partisinin seçim manifestosunu açıklamasının ardından yapıldı.

Bu sadece bir anket ve Financial Times’ın anketleri Muhafazakârların Reform’a karşı ortalama sekiz puan önde olduğunu gösteriyor.

Reform lideri Farage, perşembe akşamı ITV’de katıldığı bir seçim etkinliğinde, “Biz yayına girmeden hemen önce ulusal kamuoyu yoklamalarında Muhafazakârları geçtik. Artık İşçi Partisi’nin muhalefetiyiz,” dedi.

Farage, sağda birliğe çağırıyor

Dikkatler seçim sonrasında Muhafazakârların geleceğine çevrilmişken, Farage Reform-Muhafazakâr birleşmesine liderlik etmeye hazır olduğunu söyledi.

“Merkez sağda yeni bir şeyin ortaya çıkacağı” öngörüsünde bulunan Farage, LBC’ye verdiği demeçte Muhafazakârların seçimden sonra “ölebileceğini” ama kendisinin “bu ülkede merkez sağa liderlik etmeye hazır olduğunu” söyledi.

Farage’ın liderliği devralması, Brexit’in bu en önemli destekçilerinden birine saygı duyan ve partilerinin yaşadığı sıkıntıların göç, vergi ve kültürel konularda daha sert bir yaklaşımı savunmamasından kaynaklandığına inanan bazı daha sert Muhafazakârlar tarafından memnuniyetle karşılanabilir.

Örneğin Sunak döneminde içişleri bakanı olarak görev yapan Suella Braverman bu hafta yaptığı açıklamada Muhafazakârların Farage’ı kucaklaması gerektiğini söyledi ve onun politikaları ile Muhafazakârların politikaları arasında “pek bir fark olmadığını” savunarak meslektaşlarını “sağı birleştirmeye” çağırdı.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English