Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

2 yıl sonraki ilk ziyarette gündem Rusya yaptırımları

Yayınlanma

ABD Dışişleri Bakanı Blinken’le görüşen Mevlüt Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler kararı olmadığı için Rusya yaptırımlarına katılmadıklarını ancak ABD ve AB yaptırımlarının Türkiye üzerinden delinmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Çavuşoğlu’nun ABD’nin YPG politikasını eleştirirken “NATO için bugün iki tane tehdit var. Birincisi Rusya ikincisi terörizm” ifadeleri dikkat çekti.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, 2 yıllık görev sürecinde dün ilk kez Türkiye’ye geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Blinken’i İncirlik Üssünde karşıladı. Daha sonra iki bakan, TSK’ya ait helikopter ile deprem bölgesinde havadan incelemelerde bulundu. Blinken, Twitter üzerinden “Türkiye’deki depremin yıkımını doğrudan görmek derinden üzdü” diye yazdı ve ABD’nin, kurtarma ve yardım çalışmaları için elinden gelen her şeyi yapmaya kararlı olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre İncirlik’te depremzede ailelerle görüşen Blinken’ın programında Beyaz Baretliler ile görüşme yapacağı bilgisi de yer aldı.

  • Kim bu Beyaz Baretliler? Beyaz Baretliler, ABD’nin Suriye’ye olası müdahalesine meşru zemin oluşturmak için kurduğu ve kullandığı örgütlerin başında geliyor. Görünürde arama-kurtarma ve insani yardım gibi faaliyetler düzenleyen Beyaz Baretliler, Şam yönetiminin kimyasal kullandığına ilişkin provokatif çıkışları ile gündeme gelmişti. Suriye’nin kimyasal kullandığına yönelik mizansen videolar çeken ve bu yalanı defalarca ortaya çıkan örgüt, 2013 yılında eski İngiliz istihbaratçı James Le Mesurier tarafından ABD ve İngiltere ortaklığıyla kuruldu. Örgüt, merkezi Dubai’de ve İstanbul ofisi Karaköy’de bulunan “Mayday Rescue” isimli şirketi üzerinden Batı ülkelerin aktarılan fonlarla finanse ediliyor.

Çavuşoğlu ve Blinken deprem bölgesinde havadan incelemelerde bulundu.

Ukrayna savaşı ve Rusya yaptırımları

Blinken Hatay ve Adana’daki temaslarının ardından bugün Ankara’ya geldi. Önce Çavuşoğlu ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşen Blinken’in gündeminde F-16 satışı, NATO’nun genişlemesi, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ve Suriye vardı. Blinken ve Çavuşoğlu görüşmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda ele alınan Rusya-Ukrayna Savaşı başlığında Çavuşoğlu’nun açıklamaları dikkat çekti.

Bakan Çavuşoğlu, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası hiçbir savaş gemisinin boğazlardan Karadeniz’e geçmesine izin vermediklerini hatırlattı ve Rusya’ya yönelik yaptırımlara ilişkin şunları kaydetti: “Türkiye yaptırımlara katılmıyor. Tek taraflı yaptırımlara katılmıyoruz biz. BM tarafından alınan kararlara uyuyoruz elbette. Toplantıda bazı alanlarda nasıl işbirliği yapabileceğimizi de konuştuk. Biz ABD ve AB yaptırımlarının Türkiye üzerinden delinmesine, yaptırımların baypas edilmesine izin vermeyeceğimizi başından beri net bir şekilde söylüyoruz ve izin de vermiyoruz.

Blinken ise Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin konumu ile ilgili “Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına verdiğimiz yanıtta Türkiye yanımızdaydı. Türkiye’nin Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne verdiği destek sesi çok kritikti. Bu diplomatik liderliktir. Sayın Bakan’ın (Çavuşoğlu) BM Karadeniz Tahıl Girişimi’ndeki kişisel rolü, dünyadaki insanlara özellikle de düşük gelirli ülkelerdeki insanlara gıdanın ulaştırılması için çok önemliydi” dedi.

Çin’i uyardıklarını anımsattı

Blinken ayrıca Çin’in Rusya ile Ukrayna savaşı konusunda işbirliği ihtimaline ilişkin konuştu, “Çin’in Rusya’ya Ukrayna savaşı konusunda özellikle silah desteği sağlama düşüncesinden dolayı endişeliyiz” dedi. Biden yönetiminin savaşın başından beri Çin’i bu konuda uyardığını anımsatan Blinken, Çin’in en kıdemli diplomatı, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkezi Dış İlişkiler Komisyonu Direktörü Vang Yi ile görüşmesinde de bu konunun gündeme geldiğini ancak Çin’e nasıl yanıt verileceği konusunda henüz bilgi veremeyeceğini belirtti. Blinken, Çin’in Rusya’ya doğrudan silah desteği vermesinin bu ülkenin diğer ülkelerle de ilişkilerini etkileyebileceği uyarısında bulundu.

F-16 satışı ve NATO genişlemesi

Türkiye’ye F-16 satışı ve NATO genişlemesi konusunda iki bakan özetle şunları söyledi:

BLINKEN: Biden yönetimi Türkiye’ye F-16’ların modernizasyonu ve satışı konusunda son derece güçlü destek veriyor. Çünkü bir NATO müttefiki olarak bunun gerçekleşmesi bizim ulusal çıkarlarımızın lehinedir. NATO müttefiği ve dost bir ülke olarak, ulusal çıkarlarımız ve ittifakın çıkarları konusunda Türkiye’nin en yüksek sınıflarda faaliyet göstermesi çok önemli. NATO bünyesinde ortak harekat kabiliyetlerimiz çok önemli. F-16 satışı ve modernizasyonu konusunda Kongreye resmi bildirimde bulunmadan özel olarak bir değerlendirme yapmak doğru değil. Şu anda bu süreç konusunda çalışmalar sürüyor.

Finlandiya ve İsveç’in üyelik süreci ikili bir mesele değil. Bu üyeliğin bir an önce olmasını destekliyoruz. Hem İsveç hem de Finlandiya Türkiye’ye yaptığı taahhütler konusunda “somut adımlar” attı. Bu iki ülkenin yakın zamanda NATO’ya gireceğine inanıyoruz.

ÇAVUŞOĞLU: F-16 uçaklarıyla ilgili ABD Kongresinde bazı senatörlerin yazdığı mektuptan haberdarız. ABD yönetimi kararlı bir şekilde duruş sergiler ve Kongre üzerinde birlikte çaba sarf edersek bunu aşabileceğimizi düşünüyorum. Birbirinden bağımsız iki konunun yani özellikle iki ülkenin NATO üyeliğinin F-16 alımına şart koşulması doğru olmaz, adaletli de olmaz. İkisi farklı konu. İkisinin de şartları var. Kendi temelinde devam eden müzakereler var. Mutabakat zaptı var. Dolayısıyla ikisini birbirine şart koşmak doğru bir yaklaşım olmaz. Ya da şartlara bağlanarak bizim F-16 almamız da zaten mümkün olmaz. Elimizin kolumuzun bağlanmaması lazım. Bu konuda ortak duruş sergilemek yani Türkiye ve ABD yönetimi olarak bence kritik öneme haizdir.

“İyi polis” “kötü polis” oyunu

Türkiye’nin teröre verdiği destek nedeniyle veto ettiği İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girme talebi ve ABD’nin Türkiye’ye F-16 satışı resmi açıklamalarda farklı başlıklar olarak ele alınsa da süreç böyle işlemiyor. Washington, F-16’ların satışı karşılığında gayri resmi olarak İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay verilmesini şart koşuyor.

Türkiye, Ekim ayında ABD’den 40 adet Lockheed Martin yapımı F-16 savaş uçağı ve mevcut F-16 savaş uçakları için 80’e yakın modernizasyon kiti satın alma talebinde bulunmuştu. Türkiye’ye F-16 satışının da içinde yer aldığı Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasa (NDAA) tasarısı önce Temsilciler Meclisi’nde ardından Senato’da kabul edilmişti. Ancak hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat bazı senatörler satışın bazı koşullara bağlanması için “kötü polis” rolüne soyundu. Bu ay başında 27 senatör, İsveç ve Finlandiya’nın NATO başvurusu ile F-16 satışının birbirine bağlı olmadığını açıklayan “iyi polis” ABD Başkanı Joe Biden’a gönderdikleri mektupta, Kongre’nin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini onaylayana kadar Türkiye’ye 20 milyar dolarlık F-16 satışını destekleyemeyeceğini bildirdiler. Mektupta, “(İsveç ve Finlandiya’nın) NATO katılım protokolleri Türkiye tarafından onaylandıktan sonra Kongre, F-16 savaş uçaklarının satışını değerlendirebilir. Ancak bunun yapılmaması, bu satışın sorgulanmasına neden olur” ifadeleri yer aldı.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda Ankara, özellikle İsveç’in yükümlülüklerini yerine getirmediğini savunuyor. 16 Şubat’ta konuyla ilgili açıklama yapan Çavuşoğlu, “İsveç’in bu Mutabakat Zaptı’nın ya da buradan kaynaklanan yükümlülüklerini tamamen yerine getirdi demek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Şu anda henüz daha istediğimiz somut adımları görmedik. Burada kanunları daha da katılaştırmak için adımlar attılar, anayasa değişikliği yaptılar. Fakat bu değişikliği niçin yaptılar? Özellikle de Ahitname’de olduğu gibi terörizmin finansmanı, insan devşirme, terör propagandalarını önlemek için yaptılar. Şimdi kanun değişti ama aynı faaliyetler, PKK/YPG’nin faaliyetleri devam ediyor. İnsan devşirme, terörizmin finansmanı ve PKK’nın paçavraları, bölücü başının posterleriyle hepsi devam ediyor” ifadelerini kullandı. İsveç’e karşı tutumunu yumuşatmayan Ankara, Finlandiya’nın üyeliğine onay verebileceğini duyurmuştu. Ancak hem Finlandiya hem NATO iki ülkenin üyelik sürecinin beraber tamamlanmasını istiyor.

PKK/YPG’ye verilen destek

Blinken’in ziyaretinde gündeme gelen diğer bir başlık Suriye ve özelde de ABD’nin PKK/YPG’ye verdiği destek oldu. İki bakanın konuyla ilgili değerlendirmeleri şöyle:

BLINKEN: Türkiye’nin güney sınırıyla ilgili meşru güvenlik endişelerini anlıyoruz. Eminim Türkiye de bizim IŞİD konusundaki güvenlik endişelerimizi de aynı şekilde anlıyordur. IŞİD’in tekrar alan kazanmasının engellenmesi konusunda Türkiye ile çalışıyoruz. Her iki konuya da, her iki endişeye de aynı şekilde yanıt veriyoruz.

ÇAVUŞOĞLU: DEAŞ (IŞİD) ya da başka terör örgütüne karşı başka terör örgütüyle işbirliği yapmanın yanlış, ölümcül bir hata olduğunu her zaman dillendiriyoruz. NATO için bugün iki tane tehdit var. Birinci tehdit NATO için Rusya ikinci tehdit terörizm. Dolayısıyla biz NATO ülkeleri olarak kendimiz mücadele edemeyip de DEAŞ’a karşı PKK/YPG gibi bizim düşmanımız olan terör örgütüyle işbirliği yapmamız ya da onları desteklememiz doğru değil.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı kabul etti. Kabulde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake de yer aldı.

Sonraki durak: Atina

Blinken, Türkiye temaslarının ardından Yunanistan’ın başkenti Atina’da Başbakan Kiriakos Miçotakis, Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve muhalefet lideri Aleksis Çipras’la bir araya gelecek. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Blinken’ın Atina’da, iki ülke arasındaki savunma işbirliği, enerji güvenliği ve demokrasiyi güçlendirme konularını görüşeceği kaydedildi. Açıklamada, “Bakan Blinken, 21 Şubat’ta ABD-Yunanistan Stratejik Diyaloğunun dördüncü turunu başlatacak” denildi.

DİPLOMASİ

Polonya İçişleri Bakanı: Ukrayna NATO’ya giremeyeceğini anladı

Yayınlanma

Polonya İçişleri ve İdare Bakanı Tomasz Siemoniak, Ukraynalı yetkililerin savaş halindeki bir ülkenin NATO üyesi olamayacağını anladığını belirtti.

Daha önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Bloomberg‘e verdiği mülakatta Kiev’in şu anda NATO’ya davet edilmeyeceğini kabul etmiş, ancak davete ‘benzer’ bir şey almasını beklediğini ifade etmişti.

Polskie Radio‘ya konuşan Siemoniak, “Belgeler ve deklarasyonlar Ukrayna’yı korumayacak, bu nedenle temmuz zirvesinin Ukrayna için NATO üyeliğine dair şansı ortaya koyacağını düşünüyorum,” ifadesini kullandı.

Bu arada Politico, 60’tan fazla ABD’li dış politika uzmanının imzaladığı ve NATO üyelerini Ukrayna’nın üyeliğe doğru ilerlemesine izin verecek her türlü kararı reddetmeye çağıran bir dilekçeye yer verdi.

Washington’daki NATO zirvesi 9-11 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek. NATO üyelerinin Ukrayna’ya ittifaka katılmasını teklif etmeyecekleri, ancak uzun vadeli mali yardım sözü vermeleri bekleniyor.

Özellikle NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın Kiev’e yıllık 40 milyar avro tahsis etmesi gerektiğini öne sürdü.

Telegraph gazetesinin kaynaklarından aktardığına göre müttefikler bu sürece desteklerinin bir işareti olarak zirvede Ukrayna’nın NATO’ya katılımı için bir yol haritasını onaylamayı planlıyor.

30 Eylül 2022’de Zelenskiy, Ukrayna’nın hızlandırılmış NATO üyeliği için başvuracağını açıklamıştı. Temmuz 2023’te Vilnius’ta düzenlenen NATO zirvesinde ittifak üyeleri Ukrayna’nın üyeliğini kolaylaştırma konusunda anlaşmıştı.

‘NATO zirvesinde Ukrayna’ya üyelik için fazla yozlaşmış olduğu söylenecek’

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Hindistan Dışişleri: Putin ve Modi küresel ve bölgesel öneme sahip konuları görüşecek

Yayınlanma

Hindistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vinay Kwatra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin önümüzdeki günlerde Moskova’da yapacakları küresel ve bölgesel öneme sahip konuları ele alacaklarını belirtti.

Vedomosti gazetesinin aktardığına göre Kwatra, düzenlediği basın toplantısında “Başbakan’ın Ukrayna’daki çatışmayla ilgili olarak Rusya Devlet Başkanı’na ne söylediğini çok iyi biliyorsunuz. Bölgesel ve küresel öneme sahip konular müzakerelerin önemli bir unsuru olacak,” dedi.

Kwatra, Moskova ile Yeni Delhi’nin 2020’den bu yana özel bir ortaklığa sahip olduğunu da sözlerine ekledi.

Bakan Yardımcısı, ayrıca küresel jeopolitik zorluklar karşısında güçlü kalmaya devam ettiklerine dikkat çekti.

Modi’nin Rusya ziyareti 8-9 Temmuz tarihlerinde gerçekleşecek. Kremlin, iki liderin ‘geleneksel olarak dostane olan Rus-Hint ilişkilerini’ geliştirme olanaklarını da ele almayı planladıklarını duyurdu.

Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Yuriy Uşakov, Rus tarafının Modi’nin ziyaretine büyük önem verdiğini ve ziyarette ‘uluslararası meselelerin’ değerlendirileceğini vurguladı.

The Tribune gazetesine göre söz konusu ziyaret, ekim ayında Kazan’da yapılacak BRICS zirvesi ile aynı zamana denk gelmeyip ayrı bir ziyaret olacağı için önem taşıyor.

Bloomberg‘e göre de Modi’nin Moskova ziyareti Batı’nın Rusya’yı tecit etme çabalarını boşa çıkarıyor. Ajans, Hindistan başbakanıyla yapılan görüşmenin Putin açısından diplomatik bir zafer olduğunu kaydetti.

Hindistan ve Rusya dışişleri bakanları ŞİÖ Zirvesi’nde bir araya geldi

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Erdoğan: Bizim Sayın Putin ile Esed’e davetimiz olabilir

Yayınlanma

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ŞİÖ zirvesi sonrası gazetecilerin Suriye ile normalleşme, olası Esad görüşmesi, Ukrayna krizi ve Türkiye’nin ŞİÖ üyeliği ile ilgili sorularını yanıtladı. Erdoğan “Bizim Sayın Putin ile Beşşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 24’üncü Devlet Başkanları Zirvesi’ne katılmak üzere gittiği Kazakistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamada bulundu, soruları yanıtladı.

Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın yıllar içinde ekonomik ve ticari alanlarda işbirliğini ön plana çıkartan bir hüviyete kavuştuğunu belirten Erdoğan, “3,8 milyar kişinin yaşadığı bir coğrafyayı kapsayan teşkilat, üyeleriyle toplam 27 trilyon dolar büyüklükte bir ekonomik gücü temsil ediyor. Türkiye’nin Yeniden Asya girişimi kapsamında kıta ülkeleriyle işbirliğini geliştirme iradesi malumunuzdur. Zirveye katılımımız bu bakımdan da verimli geçmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

“Yeni bir sürecin başlangıcı olabilir”

“Beşşar Esed ile bir araya gelmeniz için hangi şartların yerine getirilmesi ya da ne tür gelişmelerin yaşanması gerekiyor” sorusu üzerine Erdoğan, “Suriye ile yeni bir süreci başlatabileceğimizi cuma günü, cuma namazı çıkışında zaten söylemiştim. Bizim Sayın Putin ile Beşşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir” diye konuştu.

Suriye sahasında aradan geçen onca yılın herkese kalıcı çözüm mekanizmasının kurulması gerektiğini net bir şekilde gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:

“Altyapısı yok olmuş, halkı darmadağın hale gelmiş Suriye’nin yeniden ayağa kalkması ve istikrarsızlığın son bulması elzemdir. Sahada son zamanlarda sağlanan sükûnet, akıllıca politikalar ve ön yargılardan uzak ve çözüm odaklı yaklaşımlarla barış kapısını aralayabilir. Bölgedeki istikrarsızlığın başta PKK/PYD/YPG olmak üzere terör örgütlerine hareket alanı sağlaması, bir sorundur. El birliğiyle ayrımsız bir biçimde bu terör yapılarının kökünün kazınması, Suriye’nin geleceğinin inşası için mühimdir. Suriye’nin demokratik altyapısının inşası, kapsayıcı ve onurlu bir barışın sağlanması ve tüm bunlara Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde yaklaşılması önemlidir. Suriye’de esecek barış rüzgarları ve bütün Suriye’de hayat bulacak barış iklimi, çeşitli ülkelere dağılmış milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmeleri açısından da gereklidir. Biz komşumuz Suriye’ye dostluk elimizi daima uzattık ve uzatırız. Adil, onurlu ve kapsayıcı yeni bir toplum sözleşmesi temelinde kucaklaşan, müreffeh, bir ve bütün Suriye’nin her zaman yanında oluruz. Yeter ki Suriye, bu büyük kucaklaşmayı başlatsın ve her alanda toparlansın.”

“Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor”

Erdoğan’a Kayseri’de ve Suriye’nin kuzeyinde olaylar hatırlatılarak “Şu an Suriye’nin kuzeyinde durum tamamen kontrol altında mı? Ankara ve Şam arasında görüşme olabilir mi? Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme bazı ülkeleri rahatsız mı ediyor? Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine gönüllü ve istekli geri dönüşü konusunda nasıl bir mesafe alınabilir? Bunu da mı istemeyen ülkeler var?” soruları yöneltildi.

Erdoğan verdiği yanıtta “Ülkelerin değil, PKK/PYD/YPG, DEAŞ gibi örgütlerin rahatsızlığı söz konusu. Onların böyle bir buluşmayı, Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor” ifadesini kullandı.

Suriye’nin kuzeyinde birçok yapılanma bulunduğunu, bunların içerisinde Türkiye ile münasebetlerini süratle iyileştirmek isteyenler de olduğunu aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nitekim bu Suriye’nin kuzeyindeki olaylar başladıktan sonra Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa Bey devreye girdi ve süratle bu olumsuz gelişmeleri hemen olumluya çevirdiler. Türkiye içinde de Kayseri’deki hadisede güvenlik güçlerimizin süratli müdahalesiyle hava sakinleşti ve bir an önce olumlu neticeyi her tarafta aldık. Ülkemizde kısa süreli bu tür durumlar ortaya çıksa bile bunların uzamasına zaten müsaade etmeyiz. Suriye tarafında da terör örgütlerinin karşısında olan yapılar böyle bir duruma izin vermez.”

“Türkiye’de de ırkçı akımlar oluşturup kardeşlik iklimini bozmayı amaçlayanlar, karanlık odaklardan aldıkları talimatları yerine getirme gayretindeler. Fakat biz bu oyunları da nasıl bozacağımızı çok iyi biliriz. Alçakça bir hadise üzerinden kaos planlayanlara da istismarlara da müsaade etmeyiz. Kayseri’deki hadisede devletimiz üzerine düşeni yapmıştır, yapmaktadır. Bu ülkede kimsenin kendini devletin kolluk kuvvetlerinin, yargısının, hükümetinin yerine koymasına izin vermeyiz. Onlar kendi sinsi planlarının güçlü olduğunu zannedebilir ancak bizim kardeşliğimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz tüm oyunları bozmaya muktedirdir.”

“Arabuluculuk konusunu ele aldık”

Erdoğan’a Putin ile görüşmesinden sonra Ukrayna konusunda yaptığı ‘Adil bir barış mümkün” açıklaması da soruldu. Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile çatışmaların başladığı ilk günden itibaren görüştüklerini hatırlatan Erdoğan, “Nitekim, bugün de yine Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ile yaptığım görüşmede arabuluculuk konusunu ele aldık. Özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru konusunda çok iyi bir başlangıç yaptık. Biliyorsunuz koridordan 30 milyon ton tahıl nakli gerçekleştirdik. Burada yeni bir süreci başlatmayı, kendilerinin ısrarla üzerinde durduğu gibi Batı’ya tahıl sevkiyatını bir kenara bırakarak, Afrika ve diğer gıda güvenliği bakımından hassas bölgelere Türkiye üzerinden bir koridor oluşturma fikrine nasıl yaklaştıklarını sordum. Sayın Putin, ‘Ben, bu konuda İstanbul Tahıl Girişimi hedefini aynen koruyorum’ yanıtını verdi. Bunu geliştirmemizde fayda var. Çünkü Putin’in Avrupa’ya karşı bir bakışı var. Bu süreçte Avrupa Rusya’yı hedefe koyduğu için, Rusya da Avrupa’ya ve Batı’ya olumsuz bakıyor. ‘Benim imkanlarımdan orası istifade etmeyecek’ diyor. Afrika ile ilgili ise ‘Onlar yoksul oldukları için tüm imkanlarımla ben seferber olurum’ yaklaşımı içindeler. Türkiye’yi zaten bu konuda farklı bir yere koyuyorlar. Onun için biz bu çerçevede görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Şimdilik koridorun Rusya ayağında ‘Nasıl bir mesafe alabiliriz, onların bize ne gibi desteği olur?’ bunu çalışacağız. Bu konuda da alacağımız neticeyle inşallah Karadeniz Tahıl Koridoru’nu yeniden işler hale getireceğimize inanıyorum.”

Savaşın ne Rusya’ya ne Ukrayna’ya kazandırdığını, savaşın tek kazananının “kan ve ölüm tüccarları” olduğunu ifade eden Erdoğan, “Ben artık tansiyonun düşürüleceğine ve barış zemininin inşa edilebileceğine inanmak istiyorum. Biz o zemini oluşturmak ve korumak noktasında, bugüne kadar olduğu gibi üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi.

“ŞİÖ üyeliği belki biraz zaman alır”

“Türkiye 12 yıldır Şanghay İşbirliği Örgütünde diyalog ortağı olarak bir süreç yürütüyor. Siz de zirvelere katılarak örgütün çalışma masasında her zaman yer aldınız. Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütüne üyelik perspektifi var mı” sorusu üzerine de Erdoğan, şunları söyledi: “Şanghay İşbirliği Teşkilatının yapısına bakıldığında Rusya’nın Türk devletleri ile ilişkilerinin olduğu çok açık net ortada. Şanghay İşbirliği Teşkilatında ağırlıklı olarak zaten Türk devletleri bulunuyor. Bu Türk devletlerinin buradaki gücü daha da artacak. Biz de Şanghay İşbirliği Örgütünde Rusya ve Çin ile olan münasebetlerimizi daha da geliştirelim diyoruz. Bizi buraya diyalog ortaklığı şeklinde değil de diğerleri gibi teşkilata ortak olarak alsınlar diyoruz. İran en sonunda Şanghay İşbirliği Örgütüne girdi. Bunun yanında yine Pakistan orada üye. Şu anda 9 daimî üye bulunuyor. Türkiye bu ülkeler arasında yer alamaz diye bir şey yok, bu belki biraz zaman alır.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English