DİPLOMASİ
BRICS G7’yi geride bıraktı

Johannesburg ev sahipliğinde gerçekleşen 15. BRICS Liderler Zirvesi’nde hegemonyacılığa karşı vurgular öne çıkıyor. “BRICS ve Afrika: Karşılıklı Hızlandırılmış Büyüme, Sürdürülebilir Kalkınma ve Kapsayıcı Çok Taraflılık için Ortaklık” temasıyla düzenlenen zirve, bloğun üyeliğini genişletmeye ve doların hakimiyetini azaltmaya odaklanıyor.
Dünyanın önde gelen beş yükselen ekonomisinin liderleri ve üst düzey yetkilileri, üç gün sürecek BRICS zirvesini başlatmak üzere salı günü Johannesburg’da bir araya geldi. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın üye olduğu blok, dünya nüfusunun yüzde 40’ını ve GSYH’nin dörtte birini temsil ediyor.
Bu zirve, Afrika, Karayipler ve Güney Amerika’nın yanı sıra Orta Doğu, Batı Asya, Güney Asya ve Güneydoğu Asya’dan Küresel Güney ülkelerinin bir araya geldiği en büyük toplantı olma özelliğini taşıyor.
Bloğun tartışmalarının büyük bölümünü iki temel konu şekillendirecek: genişleme ve ekonomik büyüme. Beş katılımcının bloğa yeni ülkelerin kabul edilmesi için gereken kriterleri tartışması bekleniyor. Gruba 22’si resmi olmak üzere yaklaşık 40 başvuru bulunuyor. Arjantin, Belarus, Endonezya, İran, Nijerya ve Suudi Arabistan katılmaya ilgi duyduklarını ifade ettiler. BRICS, grubu genişleterek Batı’nın ekonomik ve jeopolitik hakimiyetine karşı bir denge unsuru oluşturmayı umuyor.
Bu arada grubun en küçük ekonomisi olan Güney Afrika genişleme çabalarını diğer Afrika ülkelerine de yöneltmek istiyor. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa 50’den fazla Afrikalı lideri bu hafta BRICS toplantılarına katılmaya davet etti.
Aralarında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de bulunduğu 30’dan fazla devlet başkanı ve küresel örgüt lideri etkinliğe katılıyor.
Ayrıca, Amerikan dolarının küresel ticaretteki hakimiyetine meydan okumak için küresel ticarette ulusal para birimlerinin kullanılması gündemi üst sıralarda yer alıyor. BRICS liderleri doğrudan ticaret için ülkelerin kendi yerel para birimlerinin kullanılmasını teşvik edecek bir çerçeve oluşturmayı planlıyor. BRICS, uzun vadede de ABD dolarından uzaklaşarak dolar diplomasisini ve Uluslararası Para Fonu gibi Batılı kurumların dış ilişkilerde sahip olduğu gücü azaltmayı hedefliyor.
Güney Afrika: Daha derin bağlar kurmalıyız
Etkinliğin açılış günü BRICS iş forumunda Çin Devlet Başkanı Xi Jinping hariç, diğer dört lider konuşma yaptı. Xi’nin yerine ise onun metnini, uluslararası konuşmalarının demirbaşlarından biri haline gelen Çin Ticaret Bakanı Wang Wentao okudu.
İş forumunun açılış konuşmasını yapan Güney Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, BRICS grubunun temel hedeflerinin altını çizerek sadece hükümetler arası ilişkilerin güçlendirilmesi değil aynı zamanda beş üye ülke arasında daha derin bağlar kurulması gerektiğini vurguladı.
Ramaphosa, genel amacın ekonomik bağları güçlendirmek ve kapsayıcı ekonomik kalkınmayı teşvik etmek olduğunu söyledi.
Bu yıl zirvenin başkanlığını yürüten Ramaphosa, BRICS ülkelerinin son on yılda küresel ekonominin şekillenmesinde önemli bir rol oynadığını söyledi, ancak diğer yandan son dönemde dünya genelinde korumacı önlemlerde görülen artışın devam eden ekonomik büyüme için önemli bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Ramaphosa bu zorluğa karşı koymak için çok taraflı ticaret sisteminin korunmasının önemini vurguladı.
Xi: Hegemonyacılık DNA’mızda yok
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Johannesburg’daki Sandton Kongre Merkezi’nde Wang tarafından okunan konuşmasında, ABD’nin küresel ilişkiler ve finans piyasalarındaki hakimiyetini tehdit eden ülkelerle savaşma eğiliminde olduğunu söyledi.
Konuşmada her ülkenin kalkınma hakkı olduğu ve insanların mutlu bir yaşam sürdürme özgürlüğüne sahip olması gerektiğini belirten Xi, ABD’yi üstü kapalı bir şekilde işaret ederek, “hegemonyasını sürdürme konusunda takıntılı olduğunu, yükselen piyasaları ve gelişmekte olan ülkeleri felce uğratmak için elinden geleni yaptığını” vurguladı.
“Çin ekonomisi son derece dirençli. Çin ekonomisinin dev gemisi dalgaları yarmaya ve ilerlemeye devam edecek” diyen Xi, BRICS tarafından temsil edilen yükselen piyasaların ve gelişmekte olan ülkelerin toplu yükselişinin “küresel manzarayı temelden değiştirdiğini” söyledi.
Ne kadar direnç olursa olsun, BRICS’in olumlu ve istikrarlı bir “iyilik gücü” olarak büyümeye devam edeceğini belirten Xi, Çin’in grubun genişlemesini desteklediğini ve “daha güçlü bir BRICS stratejik ortaklığı ve BRICS+ modelinin genişletilmesi ve üyelik genişlemesinin aktif olarak ilerletilmesi ve uluslararası düzenin daha adil ve eşitlikçi hale getirilmesine yardımcı olmayı” dört gözle beklediğini ifade etti.
“Şu anda dünyada, çağımızda ve tarihte daha önce hiç olmadığı şekilde meydana gelen değişimler, insan toplumunu kritik bir kavşağa getirmiştir” diyen Xi, şöyle devam etti: “İşbirliği ve bütünleşmenin peşinden mi gitmeliyiz, yoksa bölünme ve çatışmaya boyun mu eğmeliyiz? Barış ve istikrarı korumak için birlikte mi çalışmalıyız, yoksa yeni bir Soğuk Savaş’ın uçurumuna doğru mu yürümeliyiz? Tarihin akışı yaptığımız seçimlerle şekillenecektir.”
Hegemonyacılığın Çin’in DNA’sında olmadığını ifaden eden Xi, Çin’in büyük güç rekabetine girmek gibi bir motivasyonu olmadığını vurguladı: “Çin sağlam bir şekilde tarihin doğru tarafında durmakta ve ortak fayda için haklı bir davanın takip edilmesi gerektiğine inanmaktadır.”
Xi, Çin’in ayrıca, “sistemik açıdan sosyalist bir piyasa ekonomisine, talep açısından süper büyüklükte bir pazara, arz açısından tam teşekküllü bir sanayi sistemine ve insan kaynakları açısından bol, yüksek kalibreli işgücü ve girişimciler gibi birçok farklı avantaja sahip” olduğunu söyledi.
Putin: Dolarsızlaşma nesnel bir süreç ve geri döndürülemez
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından çıkarılan tutuklama emri nedeniyle zirveye fiziksel olarak katılamadığı için konuşmasını sanal olarak yaptı.
Putin, video konuşmasında BRICS ülkelerinin ekonomilerinin satın alma gücü paritesi açısından G7 ülkelerinden daha iyi performans gösterdiğini söyledi.
Rus Devlet Başkanı, “Satın alma gücü paritesi açısından beşli G7’yi geride bırakıyor” dedi ve “2023 için tahmin %30’a karşı %31,5’tir” diye vurguladı.
Rus lider ayrıca küresel nüfusun üç milyardan fazlasını oluşturan BRICS ülkelerinin dünya GSYİH’sindeki payının neredeyse %26’ya ulaştığına dikkat çekti.
BRICS ülkeleri nezdinde yapılan ticarette doların payının azaldığını anlatan Putin, “Ekonomik bağlarımızın dolarsızlaştırılması yönündeki nesnel, geri döndürülemez süreç ivme kazanıyor. Karşılıklı ödemeler, parasal ve mali kontrol için etkili mekanizmalar geliştirilmesine yönelik çabalar sarf ediliyor. Sonuç olarak, BRICS içindeki ihracat-ithalat işlemlerinde doların payı azalıyor. Geçen yıl (doların payı) bu oran yalnızca yüzde 28,7 seviyesindeydi” dedi.
Rusya’nın Afrika’ya geçen yıl 11,5 milyon ton, bu yılın ilk yarısında da yaklaşık 10 milyon tahıl gönderdiğini belirten Putin, “Rusya’nın yurt dışına tahıl ve gübre tedariki kasıtlı olarak engelleniyor ve aynı zamanda iki yüzlü şekilde bizi dünya pazarındaki mevcut kriz yüzünden suçluyorlar” şeklinde konuştu.
Putin, Tahıl Koridoru Anlaşması kapsamında Rusya’nın hiçbir şartının yerine getirilmediğini ve bu nedenle 18 Temmuz’dan itibaren anlaşmayı uzatmadıklarını anımsatarak, “Rus tarafına karşı tüm yükümlülükler gerçekten yerine getirilirse anlaşmaya geri dönmeye hazır olacağız” ifadesini kullandı.
Modi, küresel zoruklarda BRICS’in önemine işaret etti
Konuşmasında dünyanın içinde bulunduğu krizden çıkabilmesinde BRICS’in rolüne işaret eden Hindistan Başbakanı Narendra Modi şunları söyledi: “2009 yılında ilk BRICS zirvesi düzenlendiğinde dünya büyük bir mali krizden yeni çıkıyordu. O dönemde BRICS küresel ekonomi için bir umut ışığı olarak ortaya çıkmıştı. Kovid salgını, gerilimler ve anlaşmazlıklar arasında bugün de dünya ekonomik zorluklarla uğraşıyor. Böyle zamanlarda BRICS ülkelerinin rolü bir kez daha önemlidir.”
“Hindistan çok yakında 5 trilyon dolarlık bir ekonomi haline gelecek” diyen Modi, Hindistan’da teknolojiden yararlanarak finansal kapsayıcılık yolunda büyük bir adım atıldığını belirtti.
Modi, Hindistan’ın dünyada en fazla dijital işlemin yapıldığı ülke konumunda olduğunu vurgulayarak, bu alanda BRICS ülkeleriyle çalışmak için çeşitli olasılıkların olduğunu kaydetti.
Lula: G7’yi çoktan geçtik
Brezilya Devlet Başkanı Inacio Lula da Silva, Yeni Kalkınma Bankası’nın (NDB) kurulması kararının “gelişmekte olan ekonomiler arasındaki etkin işbirliği açısından bir dönüm noktası” olduğunu belirtti.
Brezilya Devlet Başkanı Inacio Lula da Silva konuşmasında, özel sektörler arasında ortaklıklar kurmanın BRICS’in üye ülkeler arasındaki ilişkilere canlılık ve süreklilik kazandıran “çok önemli bir boyut” olduğunu belirtirken, “G7’yi çoktan geçtik, şu anda dünyadaki Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 32’sine tekabül ediyoruz” ifadesini kullandı.
İki hafta önce Brezilya’nın Yeni Büyüme Hızlandırma Programı’nı sunduğunu aktaran Lula, program kapsamında, altyapı çalışmalarına devam edileceğini ve yeni projelerin hayata geçirileceğini söyledi.
Lula, programda BRICS ülkelerinden yatırımcıların ilgisini çekebilecek birçok fırsat olduğunu vurgulayarak, “Ben hep ulusal para birimlerimizin değiştirilmesinden ziyade ticari birim referansını kullanma fikrini savundum” dedi.
Geleneksel finans kurumlarında önemli reformların yapılmamasının, mevcut bankaların hacmini ve kredi şekillerini sınırladığını belirten Lula, Yeni Kalkınma Bankası’nın (NDB) kurulması kararının “gelişmekte olan ekonomiler arasındaki etkin işbirliği açısından bir dönüm noktası” olduğunu vurguladı.
Lula, NDB’nin yerel para birimleri cinsinden ödeme kaynaklarını çeşitlendiren, üye ağını genişleten, gelişmekte olan ülkeler arasında işbirliğini teşvik eden stratejik bir platform olduğunu ve bu platformda Afrika Kalkınma Bankası’nın önemli yeri bulunduğunu vurguladı.
Liderler, ilk günün ardından özel toplantıya çekildi. Ayrıca liderler arasında ikili görüşmeler de başladı.
Dünya nüfusunun yüzde 41’i
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in 2009’da düzenlenen ilk zirvede temellerini attığı topluluk, 2010’da Güney Afrika’nın katılımıyla son halini aldı.
BRICS İş Konseyinin raporuna göre, üye ülkelerin toplam gayrisafi yurt içi hasılası (GSYİH) 56 trilyon doları geçiyor ve küresel hasılanın yüzde 31,5’ini oluşturuyor. Buna göre bu oranın 2030’a gelindiğinde yüzde 50’ye ulaşması öngörülüyor.
Ayrıca BRICS ülkeleri, küresel ticaretin yüzde 18’ini kontrol altında tutuyor ve dünya genelinde yabancı yatırımların yüzde 22’sini teşkil ediyor.
Öte yandan, 3,2 milyarlık toplam nüfusuyla, dünya nüfusunun yüzde 41’ini oluşturan BRICS ülkelerinin toplam yüz ölçümleri de dünyanın karasal yüz ölçümünün yüzde 26,7’sine tekabül ediyor.
DİPLOMASİ
Meloni, Trump ile Avrupa arasında seçim yapmayı ‘çocukça’ buluyor

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, ülkesinin ABD ve Avrupa arasında taraf seçmek zorunda kalacağı fikrini “çocukça” ve “yüzeysel” olarak niteleyerek ülkesinin çıkarlarını savunmak için ne gerekiyorsa yapacağında ısrar etti.
2022’de göreve gelmesinden bu yana yabancı bir gazeteye verdiği ilk mülakatta İtalya başbakanı, Financial Times’a (FT) transatlantik ilişkilerdeki ciddi gerginliklerin üstesinden gelmenin “herkesin çıkarına” olduğunu söyledi ve bazı Avrupalı liderlerin Donald Trump’a yönelik tepkilerini “biraz fazla siyasi” olarak niteledi.
İtalyan lider, ABD Başkanını düşman olarak görmediğini ve Roma’nın “ilk müttefikine” saygı duymaya devam edeceğini açıkça belirtti.
Meloni, “Ben muhafazakârım. Trump Cumhuriyetçi bir lider. Elbette ona diğer pek çok kişiden daha yakınım ama ulusal çıkarlarını savunan bir lideri anlıyorum. Ben kendi çıkarlarımı savunuyorum,” dedi.
Avrupa’da Trump yönetimine yönelik endişelerin arttığı bir dönemde Meloni, Beyaz Saray’ın Avrupa’nın ticaret uygulamaları ve savunma harcamalarına ilişkin şikâyetlerinin önceki ABD yönetimlerini tekrarladığını söyledi.
Trump’ın otomobil ithalatına yüzde 25 gümrük vergisi getireceğini açıklamasından birkaç saat önce konuşan Meloni, ABD’nin uzun zamandır Joe Biden’ın Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) da dahil olmak üzere giderek daha ‘korumacı’ bir gündem izlediğini ileri sürdü.
“ABD’de korumacılığın gerçekten Donald Trump tarafından icat edildiğini mi düşünüyorsunuz?” diye soran Meloni ayrıca Trump’ın Avrupa savunması konusundaki “çatışmacı” yaklaşımının, kıtanın kendi güvenliğinin sorumluluğunu üstlenmesi için çok ihtiyaç duyulan bir “teşvik” olacağını umduğunu söyledi.
İtalyan lider, “Krizin her zaman bir fırsatı gizlediğini söylemeyi severim,” dedi. Meloni, Ekim 2022’deki seçim zaferinden bu yana İtalya’ya getirdiği siyasi istikrarı övdü ve şu anda ülkesinin savaş sonrası tarihinde en uzun süre görev yapan beşinci hükümete liderlik ettiğine işaret etti.
ABD ile ilişkilerinin sahip oldukları “en önemli ilişki” olduğunu savunan Meloni, transatlantik bir çatlaktan kaçınmanın önemini vurgulayarak, Ukrayna için güvenlik garantileri ve Trump’ın gümrük vergisi saldırısına karşı “çatışmacı olmayan bir yanıt” vizyonunu özetledi.
Meloni, “İtalya’nın [ABD] ile iyi ilişkileri olabilir ve [ABD’nin] Avrupa ile karşı karşıya gelmesini önlemek ve köprüler kurmak için İtalya’nın da yapabileceği bir şey varsa, bunu yapacağım ve bu Avrupalıların yararınadır,” dedi.
Meloni, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in ifade özgürlüğü ve demokrasiye olan bağlılığını terk ettiği iddiasıyla Avrupa’ya yönelik sert saldırısına sempati duyduğunu da söyledi.
İtalya Başbakanı, “Aynı fikirde olduğumu söylemek zorundayım. Bunu yıllardır söylüyorum. Avrupa biraz kendini kaybetti,” iddiasında bulundu.
Meloni, Trump’ın Avrupa’ya yönelik eleştirilerinin Kıta halkına değil, “yönetici sınıfına … ve gerçekliği okumak ve insanlara cevap vermenin yollarını bulmak yerine, ideolojinizi insanlara empoze edebileceğiniz fikrine” yönelik olduğunu da ileri sürdü.
Avrupa Komisyonu, Trump’ın gümrük vergilerine misilleme yapma sözü vermiş olsa da Meloni AB’nin soğukkanlılığını korumasını istiyor. İtalyan lider, “Bazen sadece içgüdüsel olarak tepki verdiğimiz izlenimine kapılıyorum. Bu tür konularda ‘Sakin olun çocuklar’ demelisiniz. ‘Düşünelim’ demelisiniz,” dedi.
Meloni özellikle, ABD ve Avrupa arasındaki genel gümrük vergisi seviyeleri kabaca eşit olsa da, bazı spesifik kalemlerdeki yüksek vergilerin sürtüşmeye neden olduğunu savundu fakat AB’nin karar alma sürecinin yavaş ilerlemesi nedeniyle geri kaldığını söyledi.
Avrupa’da pek çok kişi Trump’ın Ukrayna’yı elverişsiz bir barış anlaşmasına zorlamaya hazırlandığından korkarken, Meloni Trump’ın çabalarına olan inancını dile getirdi ve Rusya’nın gelecekte savaşı yeniden başlatmamasını sağlamak için güçlü garantilere ihtiyaç olduğunu tekrar tekrar vurguladı.
Fransızların ve İngilizlerin Ukrayna’ya bir Avrupa “güvence gücü” gönderilmesi önerisine şüpheyle yaklaşan Meloni, bunun Moskova tarafından bir provokasyon olarak görülebileceğini söyledi ve “Burada dikkatli olmalıyız. Bu daha çok bir tehdit olarak görülebilir,” dedi.
Meloni bunun yerine, Kiev’i ittifaka kabul etmeden NATO’nun 5. Maddesindeki karşılıklı savunma hükmünün Ukrayna’yı da kapsayacak şekilde genişletilmesini savunuyor ve bunun diğer önerilerden “daha kolay ve daha etkili” olacağını iddia ediyor.
DİPLOMASİ
ABD, Ukrayna’ya ‘sömürge’ anlaşması teklif etti

ABD, Ukrayna’da gelecekte yapılacak tüm büyük altyapı ve maden yatırımlarını kontrol etmek, Kiev’in diğer müttefiklerinin rolünü veto etmek ve Avrupa Birliği üyeliği hedefini baltalamak için bastırıyor.
Bloomberg tarafından elde edilen taslak belgeye göre Donald Trump yönetimi, Ukrayna ile revize edilmiş bir ortaklık anlaşması kapsamında tüm altyapı ve doğal kaynak projelerine yapılacak yatırımlarda “ilk teklif hakkı” talep ediyor.
Kabul edilmesi halinde ortaklık anlaşması ABD’ye Ukrayna’da karayolları ve demiryolları, limanlar, madenler, petrol ve doğalgaz ile kritik minerallerin çıkarılması gibi projelere yapılacak yatırımları kontrol etme konusunda muazzam bir güç sağlayacak.
Anlaşma, Washington tarafından kontrol edilecek özel bir yeniden yapılandırma yatırım fonuna aktarılan kârlar üzerinde ABD’ye ilk hak talebini verecek.
Belgenin en önemli noktası ise ABD’nin, savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna’ya sağladığı “maddi ve mali faydaları” bu fona katkı olarak görmesi.
Aslında bu, Trump yönetiminin Ukrayna’yı, Kiev ortaklık fonundan herhangi bir gelir elde etmeden önce, savaşın başlangıcından bu yana sağlanan tüm ABD askeri ve ekonomik desteğinin bedelini ödemeye zorlayacağı anlamına geliyor.
Taslak belgeye göre, ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kurumu (DFC), beş yönetim kurulu üyesinden üçünü aday göstererek ve belirli kararları engellemek için kendisine özel oy hakkı veren bir “altın hisseye” sahip olarak yatırım fonunu kontrol edecek. Ukrayna diğer iki üyeyi belirleyecek ve fonun günlük yönetimine müdahale etmesi engellenecek.
Kiev hükümetinin tüm yeni doğal kaynaklar ve altyapı projelerinden elde ettiği kazancın %50’sini fona yatırması gerekecek. Taslakta, ABD’nin, yatırımı geri kazanılana kadar kârın tamamına ve yıllık %4’lük bir getiriye sahip olacağı belirtiliyor.
Ukrayna tüm projeleri “mümkün olan en erken zamanda” incelenmek üzere fona sunmakla yükümlü olacak ve DFC finanse edilen tüm programlarda yönetim kurulu üyeliği veya gözetim hakkı elde edecek.
Kiev’in reddedilen projeleri en az bir yıl boyunca “maddi açıdan daha iyi” koşullarla başka taraflara sunması da yasaklanacak.
Ayrıca taslağa göre ABD hükümeti, fonun projeyi finanse edip etmediğine bakmaksızın, Ukrayna’nın metallerini, minerallerini ve petrol ve gazını ticari koşullarla diğer taraflardan önce satın alma hakkına sahip olacak.
Herhangi bir zaman sınırlaması olmayan anlaşma, Kiev’in kritik mineralleri ABD’nin “stratejik rakibi” olan ülkelere satmasını da yasaklıyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in daha önceki bir anlaşmayı imzalama planlarının geçen ay Oval Ofis’te Trump’la yaşadığı gergin tartışmanın ardından suya düşmesinin ardından ABD geçtiğimiz hafta sonu Kiev’deki yetkililere revize edilmiş bir anlaşma sundu.
Beyaz Saray geçen hafta yaptığı açıklamada, yönetimin Ukrayna’daki kritik madenleri kapsayan daha önce müzakere edilen anlaşmanın ötesine geçtiğini söyledi.
İki taraf arasında görüşmeler devam ediyor ve nihai taslak şartlarda revizyonlar içerebilir. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişi Bloomberg’e yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın ABD belgesine bu hafta kendi değişiklikleriyle yanıt vereceğini söyledi.
Zelenskiy perşembe günü Avrupalı liderlerle bir zirveye katılmak üzere gittiği Paris’te gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD tarafından öne sürülen tam anlaşmanın “detaylı bir çalışma” gerektirdiğini ve müzakereler sırasında şartların sürekli değiştiğini söyledi.
Bir anlaşmaya varıldığını söylemek için henüz erken olsa da, “ABD ile işbirliğini destekliyoruz, ABD’nin Ukrayna’ya yardımı durdurmasına neden olabilecek tek bir sinyal vermek istemiyoruz,” dedi.
ABD Hazine Bakanlığı sözcüsü yorum talebine cevaben yaptığı açıklamada, ABD’nin anlaşmanın hızlı bir şekilde sonuçlandırılması ve hem Ukrayna hem de Rusya için kalıcı bir barışın sağlanması konusundaki kararlılığını sürdürdüğünü söyledi.
Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü James Hewitt, “Maden anlaşması Ukrayna’ya ABD ile uzun vadeli güvenlik ve barışın temeli olan kalıcı bir ekonomik ilişki kurma fırsatı sunuyor. Bu anlaşma iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirecek ve her iki tarafa da fayda sağlayacaktır,” diye konuştu.
Ukrayna 2022 yılında AB’ye aday ülke statüsü kazandı ve tam üyelik için tamamlanması yıllar alabilecek katılım görüşmelerine başlayacak. ABD’nin Ukrayna ekonomisinin geniş alanlarını kapsayan yatırım kararları üzerinde etkin bir kontrole sahip olması halinde bu durumun daha da karmaşık bir hal alması muhtemel.
Ukrayna daha önce ABD ile yapılacak bir anlaşmanın AB ile olan ortaklık antlaşması ile çelişmemesi gerektiğini söylemişti. Ayrıca daha önce ABD’nin, Washington’un Ukrayna’ya geçmişte verdiği desteğin ortak fona katkı olarak dahil edilmesi yönündeki talebini de reddetmişti.
DİPLOMASİ
Macron: Rusya’nın dondurulan varlıkları Ukrayna’nın yeniden inşasında kullanılabilir

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’teki Avrupa liderleri zirvesinin ardından, Rusya’nın dondurulan 230 milyar avroluk varlığının Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası için kullanılmasını önerdi. Macron, bu konunun barış müzakerelerinin bir parçası olacağını belirtti.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’te 27 Mart’ta düzenlenen Avrupa liderleri zirvesinin ardından yaptığı açıklamada, Rusya’nın dondurulan 230 milyar avroluk varlığının Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası için kullanılmasını önerdi.
Macron, bu varlıkların akıbetinin barış müzakereleri kapsamında ele alınacağını kaydetti.
Reuters haber ajansının aktardığına göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün yaptığı açıklamada, “Rusya’nın 230 milyar avro (248,12 milyar dolar) değerindeki dondurulan varlıkları, barış anlaşması kapsamında gelecekteki yeniden inşa için kullanılabilir,” ifadesini kullandı.
Macron, daha önce Maliye Bakanlığı’na, Rusya’nın dondurulan varlıklarına el konulmasının olası sonuçlarını detaylı bir şekilde inceleme talimatı vermişti.
Macron, bu talimattan önce yaptığı bir açıklamada ise uluslararası hukuka aykırı olacağı gerekçesiyle, “Dondurulan varlıkların gelirleri alınabilir ancak varlıkların kendisi alınamaz,” demişti.
Çeşitli tahminlere göre AB, G7 ülkeleri ve Avustralya, Rusya’ya ait yaklaşık 280 milyar dolarlık devlet varlığını dondurdu.
Ayrıca, özel şahıslara ait ev, yat ve uçakları da içeren yaklaşık 58 milyar dolarlık varlık da dondurulanlar arasında yer alıyor.
AB, Mayıs 2024’te dondurulan varlıklardan elde edilen gelirlerin Ukrayna’ya yardım amacıyla kullanılmasına onay vermişti.
Bu karar sayesinde Kiev yönetimi 2024 yılında 3 milyar avro elde etti ve bu meblağın yüzde 90’ı Ukrayna ordusuna destek için ayrıldı. Fonların dağılımı her yıl yeniden değerlendiriliyor.
Fransa parlamentosu, Rusya’nın dondurulan varlıklarının el konulması yönünde karar aldı
-
ORTADOĞU3 gün önce
Suriye İnsan Hakları Takip Komitesi: Sahil bölgesinde soykırım işlendi
-
DİPLOMASİ2 hafta önce
İngiltere, Ukrayna’ya binlerce asker göndermeye hazırlanıyor
-
DÜNYA BASINI7 gün önce
Batı medyası ve siyasetinden temkinli İmamoğlu değerlendirmeleri
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Ekrem İmamoğlu’na gözaltı dünya medyasının gündeminde
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Netanyahu’nun asıl hedefi
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Şin-Bet Direktörü, “Qatargate” skandalı yüzünden mi kovuldu?
-
GÖRÜŞ7 gün önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 2
-
DİPLOMASİ4 gün önce
Politico: İmamoğlu’nun tutuklanmasına rağmen AB, Türkiye’ye para göndermeye devam edecek