Diplomasi
“BRICS mağdur ülkeleri bir araya getiriyor”

2006 yılında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in katılımıyla BRIC kuruldu. İlk zirve 2009 yılında Rusya’da yapıldı. 2010’da Güney Afrika’nın yapıya katılmasıyla örgütün adı BRICS olarak değişti. Bu yıl Güney Afrika’nın Başkenti Johannesburg’da yapılan 15. BRICS Liderler Zirvesi’nde tarihi bir adım atıldı ve örgüt geometrik şekilde büyüme kararı verdi.
Ev sahibi ülke Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Etiyopya ve Arjantin’i 2024 başlarında BRICS’e katılmaya davet etti.
Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping, genişlemenin grubun işbirliğine yeni bir ivme kazandıracağını belirtti. BRICS ülkelerinin küresel etkiye ve sorumluluğa sahip olduğunu vurguladı.
Hakkındaki uluslararası tutuklama emri nedeniyle zirveye gitmeyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ramaphosa’ya genişleme konusundaki kararlılığından dolayı teşekkür etti.
Putin, “Ekonomik bağlarımızın dolarsızlaştırılması yönündeki hedefli ve geri dönüşü olmayan süreç ivme kazanıyor” dedi.
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula Silva Johannesburg’daki BRICS zirvesinde, dolar kurunun yarattığı kırılganlıkları azaltmak için ortak bir para birimi oluşturma çağrısında bulundu.
Johannesburg’daki zirve öncesi 40’tan fazla ülke BRICS’e katılmakla ilgilendiğini açıkladı. 23 ülke resmi olarak katılım başvurusunda bulundu.
BRICS ülkeleri halihazırda dünya nüfusunun yüzde 40’ını temsil ediyor. 2000’lerin başında BRICS ülkeleri küresel ekonomik üretimin (GSYH) yüzde 7,7’sine sahipken bu oran bugün yüzde 25’ten fazla. Yeni eklenecek üyelerle organizasyonun etkisinin artacağı ve söz konusu payın yaklaşık yüzde 30’a çıkacağı hesaplanıyor.
BRICS’in genişleme kararını Harici YouTube kanalında değerlendiren İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, BRICS’in mevcut küresel sistemde değişim isteyen ve bu sistemden mağdur olmuş devletleri bünyesine kattığını kaydetti.
“Zıt kutuplar ve mağdurlar BRICS’te buluşuyor”
Küçüközmen BRICS’in giderek artan etkisini “İlk bakışta Batı’ya karşı güç olarak çıkmak istiyorlar. Dünya ticaretinde bu kadar söz sahibiyiz politikada da söz sahibi olmak zorundayız diyorlar” sözleriyle değerlendirdi.
Gruba yeni katılan bazı ülkelerin çok ciddi problemleri olduğunu kaydeden Küçüközmen, “ABD dolarına bağımlılar, yaptırımlara tabiler, ABD dolarıyla işlem yapmada sıkıntı yaşıyorlar ve kendilerini bu ülkeler mağdur olarak görüyorlar” tespitinde bulundu.
BRICS’in zıt kutupları da bir araya getirdiğini kaydeden Prof. Dr. Küçüközmen, “Birbiriyle muhalif olan iki ülke de BRICS’in içerisinde. Çin ve Hindistan. Bugün Çin ve Hindistan’ın herhangi bir konuda mutabık kalması Batı’ya karşı, Batı dünyasının korkulu rüyası. Hindistan ve Çin arasında hiçbir sorun olmadığını düşündüğünüz takdirde Asya çok büyük çok farklı bir güç olarak Batı’nın karşısına çıkacak” dedi.
Dünyanın çok kutupluluk döneminin aklı selimle inşa edilmesi gerektiğine işaret eden Küçüközmen “İş restleşmeye gittiği takdirde küresel finans sisteminin çökmesi gibi bir kabus yaşanabilir” uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, Türkiye’nin ise 20. yüzyılın başında muhteşem bir cumhuriyet kurmuş ülke olarak “mağdur olma lüksü yok” dedi. Atatürk liderliğinde beş yılda yok oldu denilen bir ülkenin küllerinden doğduğunu belirten Küçüközmen’e göre eğer Türkiye beşeri ve insani kaynaklarını dört dörtlük kullanabilseydi “Bugün BRICS’in ortasında Türkiye olurdu ve Türkiye toplardı etrafına bu ülkeleri…”
Küçüközmen, Türkiye’nin kuruluş değerlerini hatırlayarak “nerede olmamız lazım” sorusuna yanıt vermesi gerektiğini kaydetti.
Diplomasi
AB ve Birleşik Krallık savunma anlaşması planlarına son şeklini verecek

Keir Starmer ve Ursula von der Leyen bugün (24 Nisan) yeni bir Birleşik Krallık/AB savunma paktı ve hassas bir alan olan balıkçılık hakları konusunda bir anlaşmaya yönelik planlara son şeklini vererek daha geniş kapsamlı bir ekonomik anlaşmaya yönelik müzakerelerin önünü açacaklar.
Birleşik Krallık Başbakanı ve Avrupa Komisyonu Başkanının 19 Mayıs’ta yapılacak zirvede bir savunma ve güvenlik paktı ile mevcut balıkçılık düzenlemelerinin yenilenmesini duyurmaları bekleniyor.
Görüşmeler hakkında Financial Times’a (FT) bilgi veren çok sayıda yetkili, savunma anlaşmasının güven tesis edeceğini ve yeni bir gençlik hareketlilik programı, enerji işbirliği ve gıda ve tarım ürünleri ticaretinin önündeki engellerin kaldırılması gibi konularda hassas görüşmelere kapı açacağını söyledi.
İngiliz yetkililer Starmer’in bugün Londra’da Von der Leyen ile uluslararası enerji güvenliği zirvesi marjında bir saat süren bir görüşme yapmasının beklendiğini söyledi. Yetkililerden biri “güçlü bir kişisel ilişkileri olduğunu” söyledi.
Anlaşmaya 19 Mayıs’ta diğer alanlardaki işbirliğini belirleyen bir belgenin de eşlik etmesi bekleniyor. Zirve hazırlıkları hakkında bilgi veren bir AB diplomatı, “Plan ileriye dönük ortak bir yol belirleyen bir belge yayınlamak,” dedi. Bir İngiliz yetkili de, “19 Mayıs başlangıç noktası olacak,” diye ekledi.
Konuyla ilgili bilgi sahibi üç kişiye göre, balıkçılıkla ilgili sıkıntılı meselenin, Birleşik Krallık sularındaki mevcut balıkçılık kotalarının en az iki yıl süreyle devam ettirilmesi ve AB teknelerine Fransa ve diğer kıyı ülkelerinin talep ettiği kesinliğin sağlanması yoluyla çözülmesi bekleniyor.
Buna karşılık, Birleşik Krallık savunma şirketleri, bloğun Avrupa için Güvenlik Eylemi (SAFE) projesi kapsamında silah alımlarını finanse etmek için AB destekli olası 150 milyar avroluk kredilere erişim hakkı kazanacak.
Brüksel’in aralarında Norveç, Arnavutluk, Güney Kore ve Japonya’nın da bulunduğu altı ülkeyle yasal bağlayıcılığı olmayan güvenlik anlaşmaları bulunuyor ancak İngiltere ve AB müzakerecileri potansiyel olarak daha derin bir ikili ortaklığı görüşüyorlar.
SAFE programı, AB üyelerinin Brüksel’in belirlediği mali sınırların dışında, AB bütçesi tarafından desteklenen ve maliyeti düşüren tahviller ihraç etmelerine olanak tanıyacak. Program, AB üye ülkeleri ve AB ile güvenlik anlaşması olan ülkelerdeki üreticilerden silah alımlarını finanse etmek üzere tasarlandı.
Üst düzey bir AB diplomatı, “Avrupa savunma politikası Birleşik Krallık olmadan düşünülemez. İşte bu nedenle İngiltere’nin SAFE’ye tıpkı Norveç gibi yakından dahil olması gerekiyor,” dedi.
Birçok üye ülke anlaşmayı kabul etmesi için Fransa’ya baskı yaptı fakat Paris, Brexit sırasında yapılan bir anlaşmanın sona ereceği Haziran 2026’dan sonra Birleşik Krallık balık stoklarına erişimin aynı seviyede kalması konusunda ısrar etti. Bazı üye devletler hâlâ balık konusunda en az beş yıllık bir anlaşma için bastırıyor.
İki tarafın, Birleşik Krallık ve AB arasında elektrik ticaretinin geliştirilmesi gibi enerji alanındaki işbirliğini derinleştirmesi ve elektrik ara bağlantıları gibi altyapıların inşa edilmesi için gereken süreyi yansıtacak şekilde muhtemelen daha uzun bir vadeye yayması bekleniyor.
Zirve bildirisi ayrıca iki tarafın karbon emisyonu ticaret sistemlerinin yeniden bağlantılandırılmasına ilişkin gelecekteki görüşmeler için bir yol haritası belirleyecek.
Bir AB diplomatı, “Veterinerlik anlaşması, ETS ve gençlik hareketliliğini içerebilecek ortak bir anlayış olacak. Bu hâlâ hareketli bir hedef, ama havadaki müzik kesinlikle olumlu. 19 Mayıs’a kadar bir iniş bölgesi olabileceğine dair inandırıcı bir umut var,” dedi.
Bir Downing Street yetkilisi de her iki tarafta da gerçek bir istek bulunduğunun altını çizdi. Bir başka üst düzey İngiliz yetkili ise anlaşma şansını “75/25” olarak değerlendirdi.
Bir AB diplomatı, balıkçılık hakları konusundaki mücadelenin güvenlik anlaşması planlarından ayrıldığını ancak anlaşmanın diğer unsurları üzerinde “yoğun müzakerelerin” devam ettiğini söyledi.
Bu unsurlar arasında güvenlik, hareketlilik ve göç, enerji piyasalarının yeniden bağlanması ve Manş Denizi üzerinden ticareti yapılan hayvan ve bitki ürünleri üzerindeki sınır kontrollerinin kaldırılmasına yönelik bir ‘veterinerlik anlaşması’ yer alıyor.
İngiltere’nin temel taleplerinden biri olan gençlerin hareketliliği ve sanatçıların AB’de turne yapma hakları konusunda çözülmesi gereken önemli boşluklar bulunuyor. Fakat AB yetkilileri Londra’nın, İngiltere’nin AB kural ve standartlarını otomatik olarak kabul edeceği ve Avrupa Adalet Divanı’nın (AAD) AB hukukuyla ilgili konularda nihai hakem olacağı “dinamik uyum” ilkesini kabul ettiğini söyledi.
Anlaşmazlıkların nasıl çözüleceği ve AAD’ın yargı yetkisinin pratikte nasıl işleyeceği gibi hassas konular ise hâlâ müzakere edilmeyi bekliyor.
Bir yetkili, “Daha acil olan soru ise Birleşik Krallık’ın dinamik uyum uygulamasını ve AB kurallarını Birleşik Krallık hukukuna aktarmasını sağlayacak mekanizmaları nasıl hayata geçireceği,” diyor.
Diplomasi
ABD Kongre üyesi: Colani, İsrail ile normalleşmeye sıcak bakıyor

ABD Kongre Üyesi Cory Mills, Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed Şara) ile iktisadi yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile İsrail arasında barış sağlanması koşulları üzerine görüşmeler yaptığını söyledi.
Floridalı Cumhuriyetçi Temsciler Meclisi üyesi Mills, Bloomberg’e telefonla verdiği demeçte, bir grup etkili Suriyeli Amerikalı tarafından organize edilen resmi olmayan bir bilgi toplama misyonu için geçen hafta Şam’a gittiğini ve seyahatinden döndüğünde yakın olduğu ABD Başkanı Donald Trump ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz’a bilgi vermeyi planladığını söyledi.
Mills’in Şara’dan Trump’a bir mektup ileteceğini söyleyen milletvekili, mektubun içeriğine ilişkin ayrıntı vermedi.
Suriyeli-Amerikalı kolektifler, aralık ayında Colani liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) saldırısıyla devrilen eski Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad yönetimine uygulanan ağır yaptırımların kaldırılması için ABD hükümeti nezdinde lobi faaliyetleri yürütüyor.
Mills, Colani ile 90 dakika görüştüğünü ve Trump yönetiminin insani yardım amacı dışında Suriye hükümetiyle iş yapan herkesi hedef alan kısıtlamaları hafifletmesi ya da kaldırması için ABD’nin nelerin gerçekleşmesini beklediğini ortaya koyduğunu söyledi.
Hem Katar hem de Suudi Arabistan HTŞ yönetimini iktisadi olarak desteklemek istediklerini ama ABD yaptırımlarının kendilerini engellediğini söylüyor.
Mills, Şara’dan Esad döneminden kalan kimyasal silahların imha edilmesini sağlamasını ve komşu Irak gibi ABD müttefikleri de dahil olmak üzere “terörle mücadele” girişimlerini koordine etmesini istediğini söyledi.
Mills, HTŞ liderinin ayrıca ülkede kalan yabancı cihatçılarla nasıl başa çıkacağını göstermesi ve Suriye liderine güvenmeyen ve yaptırımların kaldırılmasına karşı çıkan ABD müttefiki İsrail’e güvence vermesi gerektiğini söyledi.
İsrail ordusu, HTŞ’nin kontrolü ele geçirmesinden bu yana hem Şam’ın güneybatısında daha fazla toprağı işgal etti, hem de Suriye askeri tesislerini neredeyse tamamen imha etti.
Suriye 1979’dan beri ABD’nin “terörizmin devlet sponsorları” listesinde yer alıyor.
Suriye İnsan Hakları Takip Komitesi: Sahil bölgesinde soykırım işlendi
Mills, Colani’nin ABD’nin endişelerini gidermeye açık olduğunu ve kendisine Suriye’nin doğru koşullar altında, Trump’ın ilk döneminde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve diğer Arap ülkelerinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirdiği İbrahim Anlaşmalarına katılmakla ilgilendiğini söylediğini aktardı.
Eski İngiliz diplomat Craig Murray de yakın zamanda HTŞ liderliğindeki Suriye yönetiminin, 2026’nın sonuna kadar İsrail’i tanıyacaklarına dair Birleşik Krallık’a güvence verdiğini söylemişti.
Mills, Şara ile yaptığı görüşmeyi olumlu olarak nitelendirdi ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ile de görüştüğünü söyledi.
ABD’nin 2003’teki işgalinden sonra Irak’ta görev yapmış eski bir ordu mensubu olan Mills, “İhtiyatlı bir iyimserlik içindeyim ve açık diyaloğu sürdürmek istiyorum. Bir noktada Almanya ve Japonya da düşmanımızdı ama Suriye’de istikrarı sağlamak istiyorsak bunun ötesine geçmeliyiz,” dedi.
Daha önce “Ebu Muhammed el-Colani” olarak bilinen 42 yaşındaki Şara, Irak El Kaide’sine, Irak İslam Devleti’ne mensuptu ve IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi’nin yönlendirmesiyle 2011’deki Esad karşıtı ayaklanmasının başlamasıyla Suriye’ye geçerek burada Nusra Cephesi’ni kurarak çok sayıda kanlı saldırıya önderlik etti.
Diplomasi
Avrupa, Ukrayna’dan toprak tavizi istiyor

Financial Times gazetesinin haberine göre Almanya, Fransa ve İngiltere, ABD’nin Ukrayna barışına yönelik sertleşen tutumu ve Başkan Donald Trump’ın artan rahatsızlığı nedeniyle derin endişe duyuyor. Üç Avrupa ülkesi, Kiev’i ‘kırmızı çizgilerini’ geçmeden toprak tavizlerine yönlendirecek bir uzlaşma formülü üzerinde çalışıyor. Ancak Ukrayna ve Avrupalı ortakları, herhangi bir toprak görüşmesinden önce Rusya’nın ateşkes ilan etmesini şart koşuyor.
Financial Times gazetesi, diplomatik istişareler hakkında bilgi sahibi bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin, ABD’nin Ukrayna’da barışçıl çözüm konusundaki sertleşen tutumu ve Başkan Donald Trump‘ın artan rahatsızlığı nedeniyle giderek daha fazla endişe duyduğunu bildirdi.
Gazetenin görüştüğü kaynağa göre, üç Avrupa devletinin liderliği şu anda Kiev’in “kırmızı çizgilerini” aşmasına izin vermeyecek, ancak nihai barış anlaşmasının bir parçası olarak toprak tavizlerine itecek bir uzlaşma yaklaşımı geliştirmeye çalışıyor.
Daha önce Axios portalına bilgi veren kaynaklara göre, Washington yönetiminin barış planının temelinde Kırım’ın Rusya toprağı olarak tanınması yatıyor.
Bu belgenin görüşülmesi, 23 Nisan’da Londra’da yapılması planlanan ve ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Fransa, Almanya ve İngiltere dışişleri bakanlarının katılması beklenen toplantıda ele alınacaktı.
Fakat zirveden kısa süre önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Kırım’ın Rusya’nın bir parçası olarak tanınmasını kamuoyu önünde reddetti.
The New York Times gazetesinin aktardığına göre, bu durum Rubio’nun müzakerelere katılmaktan vazgeçmesine neden oldu.
Fransa ve Almanya dışişleri bakanları da kısa süre sonra benzer kararlar aldı.
ABD Başkanı Donald Trump ise, Zelenskiy’nin Kırım’ı Rusya toprağı olarak tanımayı reddetmesinin barış anlaşmasının imzalanmasını engelleyebileceğini ve savaşın sona ermesini tehlikeye atabileceğini belirtti.
Trump, Ukrayna’daki durumu “ağır” olarak nitelendirdi ve Zelenskiy’nin pozisyonunu değiştirmezse, “üç yıl süren savaşın ardından tüm ülkeyi kaybedebileceği” uyarısında bulundu.
Vance: Barış için hem Ukrayna hem Rusya toprak tavizi vermeli
Trump yönetiminin, Axios‘un aktardığı planının detaylarına göre, Rusya, ele geçirdiği Donetsk, Lugansk, Zaporojye ve Herson oblastları üzerindeki kontrolünü sürdürüyor.
Aynı zamanda, Zaporojye Nükleer Santrali’nin Ukrayna’nın kontrolüne geçmesi öngörülüyor, ancak yönetimi ABD tarafından yapılacak.
Ayrıca, Ukrayna’nın NATO’ya katılma planlarından vazgeçmesi ve ABD ile Ukrayna’nın doğalgaz kaynaklarının ortak geliştirilmesine ilişkin bir anlaşma imzalaması şart koşuluyor.
Bunun yanı sıra Trump, Kırım’ın Rusya Federasyonu’na bağlandığı 2014 yılından bu yana Moskova’ya uygulanan tüm yaptırımların kaldırılmasını başlatmaya hazır.
Bloomberg‘in edindiği bilgilere göre, Ukrayna ve Avrupalı ortakları ABD’nin planını bütünüyle reddetmiyor, ancak Kiev ve AB ülkeleri, ilk adımın Rusya tarafından bir ateşkes ilan edilmesi konusunda ısrar ediyor.
İsmi belirtilmeyen diplomatlar, bunun olmadan herhangi bir toprak meselesinin tartışılamayacağını vurguluyor.
Bununla beraber, Ukrayna ve müttefikleri, gelecekteki anlaşmanın Batılı ülkelerden güvenlik garantileri içermesini talep ediyor.
Söz konusu tedbirlerin, Kiev’in ulusal egemenliğini savunmak için gerekli düzeyde donatılmış ve personelce güçlendirilmiş, muharebe yeteneği yüksek bir orduyu sürdürmesini sağlaması bekleniyor.
Ukrayna’nın Kırım’ı Rusya toprağı olarak tanımayı reddetmesi Washington’ı kızdırdı
-
Söyleşi2 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın gümrük vergileri ticaret savaşını tetikliyor
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Ortadoğu1 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
Beyaz Saray’da “İran” çekişmesi
-
Dünya Basını1 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?