Bizi Takip Edin

Avrupa

Britanya göçmenlere yönelik pogrom girişimleriyle sarsıldı

Yayınlanma

Geçen pazartesi günü Southport’ta Taylor Swift temalı bir çocuk dans kursuna düzenlenen ve üç genç kızın ölümüyle sonuçlanan bıçaklı saldırının zanlısının Müslüman bir göçmen olduğu yönünde internette yayılan dedikoduların ardından Birleşik Krallık genelinde ilçe ve kentlerde milliyetçiler sokağa çıktı ve ayaklanmalar meydana geldi. 

Salı günü Southport’a inen isyancılar bir camiye saldırarak polis memurlarıyla çatıştı ve onları yaraladı.

Katil zanlısı, Alice Dasilva Aguiar (9), Bebe King (6) ve Elsie Dot Stancombe’yi (7) Southport’taki Hart Street’te bulunan sınıfa girdikten sonra mutfak bıçağıyla öldürmekle suçlanıyor. Diğer sekiz çocuk bıçakla yaralanırken iki yetişkin de ağır yaralandı.

Saldırgan Galler doğumlu 17 yaşında Ruanda kökenli bir genç

Yetkililer Southport’taki bıçaklama olayının şüphelisi 17 yaşındaki Axel Rudakubana’nın Birleşik Krallık doğumlu olduğunu açıkladı.

Sosyal medya hesaplarında daha önce yer alan haberlerin aksine Rudakubana sığınmacı veya kısa bir süre önce Manş Deniz’ni bir sal üzerinde yasadışı yollardan geçerek Britanya’ya ulaşmış birisi değil. 

17 yaşındaki genç Galler’in Cardiff kentinde doğmuş. Ailesi aslen Ruandalı ve bir süredir Southport’ta yaşıyorlar. Mahkemede savcılık Rudakubana’ya “otizm teşhisi konulduğunu” ve “bir süredir evden çıkmak ve ailesiyle iletişim kurmak istemediğini” söyledi.

Mirror’a konuşan Rudakubana ailesinin komşuları, gencin utangaç ve içe dönük olduğunu ve Lancashire’deki aile evinde sık sık şarkı söylerken duyulduğunu anlattı.

Komşulardan biri, “Bu büyük bir şok. Okuldan gelir ve şarkı söylerdi. Hiç dışarı çıkmazdı, onları hiç görmedik. Onlarla yedi yıl boyunca merhaba demekten başka bir şey konuşmadık,” dedi.

Komşuları ayrıca Rudakubana ailesinin yerel bir kiliseyle yoğun bir ilişki içinde olduğunu ve genci “sessiz bir koro çocuğu” olarak tanımladıklarını söyledi.

Rudakubana ayrıca bir zamanlar West End’deki Shaftesbury Tiyatrosu’nda bir gösteride yer alan bir okul drama grubunun da parçasıydı. Ayrıca babasıyla birlikte Karate eğitimi almıştı.

Cinayetin nedeni henüz belli değil

17 yaşındaki zanlı, 25 Ekim’de yapılacak savunma ve duruşmaya hazırlık duruşmasında hazır bulunmak üzere bir gençlik gözaltı merkezinde gözaltında tutuluyor.

Polisin şu ana kadar açıklamamış olması nedeniyle zanlının eylemlerinin nedeni henüz bilinmiyor.

Fakat suçlamalar, cinayet silahının kavisli bir mutfak bıçağı olduğunu ortaya koyuyor.

Perşembe gününe kadar katil zanlısı 17 yaşındaki gencin kimliği Britanya yasalarına göre bilinmiyordu. Britanya’da 18 yaşın altındaki kişilerin isimleri genellikle polis ya da mahkemeler tarafından açıklanmıyor. Yalnızca ciddi suçlar ve kamu yararını ilgilendiren suçlar için istisnalar var.

Fakat perşembe günü Yargıç Andrew Menary sanığın kimliği üzerindeki kısıtlamaları kaldırmayı kabul etti. Yargıç Menary, “Tam raporlamayı engellemeye devam etmek, başkalarının boşlukta yanlış bilgi yaymasına izin vermek gibi bir dezavantaja sahiptir. Altı gün sonra 18 yaşına girecek olması nedeniyle, yaşı göz önüne alındığında istisnai bir durum olduğunu kabul etmekle birlikte, 45. madde uyarınca emir vermiyorum,” dedi.

Yargıç, Rudakubana’nın isminin açıklanmasının bir sonraki haftaya ertelenmesinin “yeni bir toplumsal kargaşa için ek bir bahane oluşturabileceğini” de sözlerine ekledi.

Sahte sosyal medya haberleri faşist kalkışmayı tetikledi

Southport’ta işlenen cinayetlerin ardından saldırganın kimliği hakkında internette yanıltıcı paylaşımlar ve yanlış söylentiler yayıldı.

Bunların birçoğu Müslüman göçmenlere karşı söylemler içeriyordu.

200-300 kişilik bir isyancı grubu bu haberler üzerine salı günü kasabaya inerek bazı dükkanları saldırıp yağmalarken, camilere de saldırılar yaşandı.

Şiddet daha sonra Birleşik Krallık’ın diğer bölgelerine de yayıldı; çarşamba gecesi protestolar Londra’yı ve kuzeydeki Hartlepool ve Manchester şehirlerini sarstı.

Londra’da, Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın 10 Downing Street’teki başbakanlık konutunun önündeki gösteride gerginlik tırmandı, itiş kakışlar yaşandı, polise şişeler fırlatıldı ve “utanın” sloganları atıldı.

İngiltere’nin kuzeydoğusundaki Hartlepool’da göstericiler polis arabalarını ateşe verdi ve polis memurlarına cisimler fırlattı; polis sekiz kişinin gözaltına alındığını açıkladı.

Hartlepool polisi, polis memurlarının “kendilerine füze, cam şişe ve yumurta atılmasıyla karşı karşıya kaldıklarını ve birkaçının hafif yaralandığını” söyledi.

Pazar günü, yüzlerce göçmen karşıtı protestocu, İçişleri Bakanı’nın sığınmacıları barındırdığını söylediği İngiltere’nin kuzeyindeki Rotherham yakınlarındaki bir otelin yanında toplandı.

Reuters’a konuşan bir görgü tanığı, çoğu maske ya da kar maskesi takan protestocuların polise tuğla fırlattığını ve otelin birkaç camını kırdığını, ardından da otelin yakınındaki büyük bir çöp bidonunu ateşe verdiğini söyledi.

Yerel polis, Rotherham’da 700 kişilik kalabalıkla yaşanan çatışmalar sırasında 10 polis memurunun yaralandığını, bazılarının tahta kalaslar fırlattığını ve otel camlarını kırmadan önce yangın söndürücülerle memurlara püskürttüğünü söyledi.

Irkçılar araçlarda “beyaz ve İngiliz olmayanları” aradı

Daily Mail’de yer alan habere göre, pogrom girişimi sırasında “islamofobik sloganlar” duyuldu ve ülkenin bazı bölgelerinde isyancılar arabaları durdurup sürücüleri “beyaz ve İngiliz” olup olmadıkları konusunda sorgularken görüntülendi.

Duvarlara “İngiltere’den defolun” yazılamaları yapılırken, bazı saldırganların nazilerle özdeşleşen “Roma selamı” verdikleri görüldü.

Rotherham otelinin içinde bulunanlar tarafından çekilen videolarda maskeli adamların bağırdıkları ve binayı ateşe vermeye çalışmadan önce sığınmacıları boğazlarını kesmekle tehdit ettikleri görülüyor.

Olay yerinde bulunan ve birçoğunun yüzü kapalı olan kişiler tarafından “Onları dışarı atın, “İngiltere,” ve “Yakıp yıkın,” sloganları atıldı.

Starmer’dan “sağcı haydutluk” çıkışı

Perşembe günü protestolar devam ederken Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, pazartesi günkü cinayetleri takip eden gecelerde patlak veren şiddetin nasıl bastırılacağını görüşmek üzere ülkenin dört bir yanından polis şefleriyle bir araya geldi.

Toplantıda şiddeti kınayan Başbakan, polis ve diğer acil servisleri de olaylarla başa çıkma yöntemlerinden ötürü övdü.

Daha sonra düzenlediği bir basın toplantısında Starmer, “Aşırı sağ söz konusu olduğunda, bu koordine edilmiş, kasıtlı bir eylemdir. Bu sadece kontrolden çıkmış bir protesto değil. Kesinlikle şiddete meyilli bir grup birey söz konusu,” dedi.

Starmer ayrıca sosyal medya şirketlerini dezenformasyon konusunda yasalara uymaları gerektiği konusunda uyardı. Starmer, şiddeti ateşlemeye yardımcı olan dezenformasyonun yayılmasıyla ilgili olarak, “Bu da bir suç ve sizin tesislerinizde gerçekleşiyor,” dedi.

Starmer pazar günü yaptığı açıklamada da “aşırı sağcı haydutluk” olarak nitelendirdiği olayları kınadı ve günlerce süren şiddetli göçmen karşıtı protestoların otellerin hedef alınmasıyla sonuçlanmasının ardından faillerin yasaların tüm gücüyle karşı karşıya kalacağını söyledi.

Ulusal Polis Şefleri Konseyi cumartesi akşamından bu yana 147 kişinin gözaltına alındığını ve önümüzdeki günlerde daha fazlasının gözaltına alınacağını açıkladı.

İçişleri Bakanlığı, Middlesbrough da dahil olmak üzere camilere yönelik tehditlerin ardından yeni düzenlemeler kapsamında camilere ekstra güvenlik sağlanacağını söyledi.

Öte yandan Starmer, göçmen karşıtı protestoların şiddetlendiği, bina ve araçların ateşe verildiği ve sığınmacıların kaldığı otellerin hedef alındığı günlerin ardından bugün (5 Ağustos) polis şefleriyle acil bir toplantı yapacak.

İçişleri Bakanı Yvette Cooper, polis memurlarına tuğlalar fırlatan, dükkanları yağmalayan, camilere ve Asyalılara ait işyerlerine saldıran isyancıların “bu andan ırkçı nefreti körüklemek için cesaret aldıklarını” söyledi.

Cooper, baskının internette yanlış bilgi yayanları da kapsayacağını açıkça belirtti.

İngiliz Savunma Ligi isimli örgüt şüphelerin odağında

Polis, şiddeti körüklemek söz konusu olduğunda “yüksek profilli kişiler tarafından güçlendirilen çevrimiçi dezenformasyonu” suçladı.

Bunların en önde gelenlerinden biri ve “İslam karşıtı” olarak bilinen İngiliz Savunma Ligi (EDL) grubunun lideri Stephen Yaxley-Lennon, medya tarafından X’teki 875.000 takipçisine yanlış bilgi yaymakla suçlandı.

Tommy Robinson takma adıyla tanınan Yaxley-Lennon, “Hepinize yalan söylüyorlar. Ulusu bana karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. Size ihtiyacım var, siz benim sesimsiniz,” diye yazdı.

Robinson, Stoke’ta yaşanan bir çatışmanın videosunu yayınlayarak, iki protestocunun “Müslümanlar tarafından” bıçaklandığını iddia etti. Gönderi X’te iki milyon kez görüntülendi.

İki saat sonra Staffordshire Polisi bilginin yanlış olduğunu söyledi ve bu şahısların, “kendi taraflarından atılan bir şeyin isabet etmesi” nedeniyle yaralandığını açıkladı.

EDL, Mayıs 2014’te yine Rotherham’da sokağa çıkmış ve burada yapılan konuşmalarda Rotherham’ın “Müslümanların merkezi” olduğunu ileri sürülerek belediyeyi “sümüklü solcuların” yönettiği belirtilmişti.

Yaxley-Lennon, saldırı ve mortgage yolsuzluğu gibi suçlamalarla daha önce 18 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Elon Musk’a göre “iç savaş kaçınılmaz”

X’in sahibi Elon Musk da şiddet olayları üzerine sosyal medya ağında Britanya’daki kargaşadan kitlesel göçü ve açık sınırları sorumlu tutan bir paylaşıma yanıt olarak, “İç savaş kaçınılmaz,” dedi.

İçişleri Bakanı Yvette Cooper yayıncılara yaptığı açıklamada, gerginliklerin internette arttığını ve alevlendiğini ve hükümetin konuyu sosyal medya şirketleriyle birlikte takip edeceğini söyledi.

Sky News’e verdiği demeçte, “Bence gördüğünüz şey, alevleri körüklemeye çalışan farklı bireyler ve gruplardan oluşan ağlar,” diyerek yabancı devletlerin işin içinde olup olmadığına ilişkin sorulara yanıt vermedi.

İnsanların göçmenlik gibi konularda görüşleri ve endişeleri olduğunu söylerken, şiddetten aşırılık yanlısı, ırkçı ve şiddet yanlısı grupları sorumlu tuttu.

Bakan, “Tüm bu tür görüş ve endişelere sahip makul insanlar ellerine tuğla alıp polise atmazlar,” dedi.

Antifaşistlerle sağcı gruplar arasında çatışmalar: Irkçılar kütüphane yaktı

Irkçılık karşıtı gruplar da harekete geçerek çeşitli kentlerde karşı gösteriler düzenledi.

Liverpool’da polis cumartesi günü aşırı sağcı isyancılar ile antifaşistler arasındaki çatışmaları önlemek için müdahale etti.

Merseyside Polisi, günün ilerleyen saatlerinde ırkçıların bir kütüphaneyi ateşe verdiğini, kitapları yaktığını ve itfaiyecilerin yangına ulaşmasını engellemeye çalıştığını söyledi. Polis 23 kişiyi gözaltına aldı.

Sky News’e konuşan Spellow Kütüphanesi ve Toplum Merkezi  çalışanı Debbie Stokes, cumartesi gecesi Liverpool’da yaşanan kargaşanın “iğrenç” olduğunu söyledi.

Stokes, “Kütüphaneye olanları görmekten iğreniyorum. Naziler kitapları yakardı; bunlar bir adım daha ileri giderek bir kütüphaneyi yaktılar,” dedi.

Avrupa

Almanya, Kuzey Akım’ı yeniden başlatma girişimlerini engellemek için harekete geçti

Yayınlanma

Friedrich Merz hükümeti, Almanya ile Rusya’yı birbirine bağlayan Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesine yönelik her türlü girişimi engellemek için yollar arıyor.

Ekonomi Bakanlığı’ndan gelen yazışmalara göre, Berlin, boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini mümkün kılacak her türlü sahiplik değişikliğini tespit edebilmek için yatırım inceleme yasalarını güçlendirmeyi düşünüyor.

Financial Times‘ın gördüğü, Yeşiller milletvekillerinin boru hatlarıyla ilgili sorularına yazılı yanıtında, bakanlık “yatırım taramasına ilişkin yasal bir değişiklik olup olmayacağını şu anda tartıştığını” belirtti.

2022’de sabotaj sonucu hasar gören boru hatları, Berlin’in enerji konusunda Moskova’ya aşırı bağımlılığının sembolü haline geldi. Geçmişte gaz arzının yüzde 50’sinden fazlasını Rusya’dan sağlayan Almanya, Ukrayna müdahalesi sonrası rotayı değiştirdi.

Alman hükümeti, mart ayında Financial Times’ta yer alan, Kremlin bağlantılı Rus ve ABD’li işadamlarının boru hatlarını yeniden faaliyete geçirmek için girişimlerde bulunduğu yönündeki haberler üzerine alarma geçti ve Merz, boru hatlarının kapatılmasının devamı için Berlin ve Brüksel’deki yetkililerle görüşmelere başladı.

Konuyla ilgili bilgisi olan kişilere göre, Berlin dört Kuzey Akım boru hattının hiçbirinde devlet kontrolü bulunmuyor ve mevcut mevzuat uyarınca, boru hatlarının sahibi olan İsviçre merkezli şirketin sahipliğinde herhangi bir değişiklik yapılmasını engellemek için çok az şey yapabilir.

Boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesi için teknik sertifika verilmesi gerekecek, ancak kurallar değiştirilmedikçe bunu durdurma yetkisi yok.

Almanya başbakanı, AB’nin Rusya’ya uygulayacağı yeni yaptırımlar kapsamında boru hatlarının yasaklanmasını istedi.

Ancak, Slovakya’nın muhalefeti nedeniyle AB liderleri bu hafta yeni yaptırım paketini onaylayamadı.

Görüşmelere doğrudan bilgi sahibi bir kişiye göre, boru hatlarının yeniden kullanıma açılmasını isteyenlerden biri olan ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, 6 Mayıs’ta planlarını görüşmek üzere Alman ekonomi bakanlığına davet edildi. Toplantı ilk olarak Die Zeit tarafından haberleştirildi.

Yeşiller milletvekillerinin Lynch ile yapılan toplantı hakkında soruları üzerine ekonomi bakanlığı, üst düzeyde herhangi bir toplantı yapılmadığını, ancak yetkililerin uzmanlık alanlarıyla ilgili kurum ve kişilerle sık sık bilgi alışverişinde bulunduğunu söyledi.

Lynch’in düşüncelerini yakından bilen bir kişiye göre, ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, Avrupa’nın bir gün tekrar Rus gazını satın almaya hazır olacağına inanıyor. ABD’li yatırımcı, hasarlı boru hatlarının onarımının maliyetli bir iş olduğunu ve Avrupa’nın talebini karşılamak için bir tanesinin yeterli olacağını savunarak, bu onarımın gerekli olmayacağına inanıyor.

Lynch, FT’nin yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Almanya yasalarına göre, Berlin, işlem “Almanya’nın kamu düzeni veya güvenliği için bir tehdit” olarak değerlendirilirse, kritik altyapı ile ilgili AB dışı yatırımcıların mülkiyet değişikliklerini engelleyebilir.

Kuzey Akım boru hatlarını işleten şirketin merkezi, Avrupa Serbest Ticaret Birliği’ne üye olan İsviçre’de bulunduğu için, devralma işlemi mevcut kurallara göre yatırım incelemesine tabi olmayacak.

Kuzey Akım projesi, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yakın ilişkileri olan eski Şansölye Gerhard Schröder tarafından başlatılmıştı.

İlk Trump yönetimi, dönemin Şansölyesi Angela Merkel’e projeden çekilmesi için baskı yapmıştı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un sözcüsü perşembe günü yaptığı açıklamada, boru hatlarının yeniden faaliyete geçmesini engelleme çabalarının, Rusya’nın bağımsız politikasına karşı Avrupa’nın “öfkesini” gösterdiğini ve Rusya’nın “ne pahasına olursa olsun” bu politikayı izleyeceğini söyledi.

Son aktivasyon planları, Almanya’da ucuz Rus gazı konusunda tartışmaları yeniden alevlendirdi.

Almanya için Alternatif partisi (AfD) boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini isterken, bazı önde gelen CDU ve SPD politikacıları da yüksek enerji fiyatlarını hafifletmek ve Almanya’nın zor durumdaki sanayisine yardımcı olmak için bu çağrıları destekledi.

Ancak Alman hükümeti Yeşiller milletvekillerine, AB Komisyonu’nun “Rusya’dan AB’ye enerji ithalatını kademeli olarak sona erdirme” çabalarını desteklediğini söyledi.

“Bu, AB’nin enerji bağımsızlığını ve güvenliğini artırmaya önemli bir katkı sağlayacaktır” diye yazdı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

İngiliz yargısı: İsrail’e silah satışı yargının konusu değil

Yayınlanma

Yüksek Mahkeme, İsrail’e silah satışı kararının mahkemelerin değil, yürütmenin yetki alanına girdiğine hükmetti. Kararda, İsrail’e silah satışı konusunun anayasal olarak son derece siyasi bir mesele olduğu vurgulandı.

Filistin merkezli insan hakları örgütü Al-Haq ile İngiltere merkezli Küresel Hukuki Eylem Ağının (GLAN) İsrail’e silah satışını sürdüren İngiltere hükümeti aleyhine açtıkları davada Yüksek Mahkeme, konunun yargının meselesi olmadığına hükmetti.

İngiltere’de Yüksek Mahkeme, Al-Haq ile GLAN’ın, İsrail’e askeri teçhizat ihracatı konusunda İngiliz hükümetine karşı açtıkları davaya ilişkin kararını yazılı açıkladı.

Yargıçlar Stephen Males ve Karen Steyn, 72 sayfalık karar metninde davanın yalnızca muafiyet düzenlemesiyle ilgili genel tartışmadan ibaret olmadığını, bunun ötesinde “çok daha dar ve odaklanmış mesele”ye ilişkin olduğunu belirtti.

Karar metninde şu ifadelere yer verildi:

“Bu mesele, İngiltere’de üretilen bazı bileşenlerin İsrail’e tedarik edileceği ya da edilebileceği ve Gazze’deki çatışmada uluslararası insancıl hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesinde kullanılabileceği ihtimali nedeniyle, sorumlu bakanlar tarafından makul şekilde İngiltere’nin savunması ve uluslararası barış ve güvenlik için hayati önem taşıdığı düşünülen belirli birçok taraflı savunma işbirliğinden çekilmesi gerektiğine karar vermenin mahkemeye açık olup olmadığıdır.”

Yargıçlar, bu konunun Anayasa’ya göre son derece hassas ve siyasi olduğunun, mahkemelerin meselesi olmadığının, buna karşın demokratik açıdan parlamentoya ve seçmenlere karşı sorumlu bulunan yürütmenin sorunu olduğunun altını çizdi.

İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti

Al-Haq ve GLAN, İsrail’e yönelik silah satışlarının askıya alınmasına ilişkin yazılı taleplerinin sürekli görmezden gelinmesi üzerine geçen yıl Yüksek Mahkemeye İngiltere aleyhine başvuru yapmıştı. İngiltere hükümetinden, F-35 savaş uçaklarının parçaları dahil İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti.

Başvuruda, İsrail’in sivillere, sivil altyapıya, sivillerin sığındığı hastane, fırın, okul gibi yapılara, gıda depolarına, su rezervlerine saldırıları ile zorla yerinden etme ve açlığa mahkûm etme gibi politikalarına ilişkin detaylar paylaşılmıştı.

Davanın duruşmaları, 18 Kasım 2024’te ve 13 Mayıs 2025’te yapılmıştı.

Oxfam, Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları da İngiltere’nin silah satışlarını sürdürerek uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediği yönündeki kanıtları mahkemeye sunmuştu.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Trump’ın gümrük vergileri nedeniyle Avrupa limanları ‘taşıyor’

Yayınlanma

Nakliye ve lojistik şirketleri uyardı: Donald Trump’ın düzensiz gümrük vergisi politikaları ve nehir seviyelerinin düşmesi, koronavirüs pandemisinden bu yana Avrupa’nın en kötü tedarik zinciri tıkanıklığına neden oluyor. Avrupa limanları “taşıyor”.

Financial Times’a göre, Mavnalar, malları almak için günlerce beklemek zorunda kalırken, konteyner gemileri de uzun bekleme süreleriyle karşı karşıya kaldı. En kötü durumun Rotterdam, Anvers ve Hamburg limanlarında yaşandığı belirtilirken, sorunların en az birkaç ay daha devam etmesi bekleniyor.

“Hollanda merkezli nakliye şirketi WEC Lines’ın genel müdürü Caesar Luikenaar, “Tüm büyük merkezler dolup taşıyor” dedi. FT’ye konuşan Luikenaar, Avrupa’daki bir dizi önemli limanın maksimum kapasiteyle çalıştığını söyledi.

Hollanda merkezli lojistik şirketi Euro-Rijn Group’un CEO’su Albert van Ommen, kargo akışının beklenmedik bir şekilde dirençli kalması ve personel sıkıntısı çeken limanları zorlaması nedeniyle, bu tıkanıklığın pandemiden bu yana en kötüsü olduğunu düşündüğünü söyledi.

Bu sorunlar, yakın zamana kadar birçok şirketin, planlı nakliye hizmetlerinin sabit bir takvime göre düzenli olarak stokları yenileyeceği bilgisiyle minimum stok seviyelerini korumasını sağlayan küresel lojistik sistemine son darbe oldu.

Alman lojistik şirketi Contargo, müşterilerine Antwerp’te mavnaların konteyner yüklemek için ortalama 66 saat, Rotterdam’da ise 77 saat beklediğini bildirdi. Mavnalara normalde konteyner terminallerinde yükleme için sabit zaman dilimleri verilir, böylece konteynerleri hızlı ve verimli bir şekilde boşaltabilmeleri sağlanır.

Almanya’nın DHL şirketinde üst düzey yönetici olan Casper Ellerbaek, gecikmelerin henüz hiçbir müşterisini bileşen kıtlığı nedeniyle üretimi durdurmaya zorlamadığını, ancak bu tür “dramların” risk olmaya devam ettiğini söyledi.

Van Ommen, Avrupa’nın en yoğun ikinci konteyner limanı olan Antwerp’te gemilerin planlanan programın üç ila beş gün gerisinde yük boşaltma yaptığını söyledi.

Van Ommen, “Mavnalarla konteynerleri topladığımızda, deniz araçları zamanında gelmediği için konteynerleri zamanında yükleyemiyoruz” dedi ve ekledi: “Sonunda, müşteri veya nihai kullanıcı mallarını geç alıyor.”

Lojistik şirketleri, krizi ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD gümrük vergisi politikasında yaptığı keskin değişiklikler gibi sorunlara bağladı. Bu değişiklikler, konteyner nakliye şirketlerini, hızla değişen küresel ticaret akışlarına uyum sağlamak için ağlarını yeniden düzenlemeye zorladı.

Kuru bir bahar mevsiminin ardından Ren Nehri’nde su seviyesinin olağanüstü derecede alçalması nedeniyle mavnaların yükleme kısıtlamaları getirilmesi, sorunları daha da ağırlaştırdı.

Bu arada, Avrupa limanları da ABD’nin yüksek gümrük vergileri nedeniyle malların başka yerlere yönlendirilmesinden kaynaklanan Asya’dan gelen ithalat hacminin artmasıyla başa çıkmaya çalışıyor. Bu durum, malların başka yerlere yönlendirilmesine neden oluyor.

DHL’den Ellerbaek, Asya’dan Avrupa’ya konteyner hacmindeki keskin artışı (yıllık yaklaşık %7 olarak tahmin ediyor) Asyalı ihracatçıların strateji değişikliklerine bağladı.

Ellerbaek, “Farklı ticaret hacimlerindeki büyüme seviyelerine bakıldığında, Avrupa’nın tarihsel olarak ABD pazarına ait olan büyük bir payı aldığından şüphe yok” dedi.

Sektör yetkilileri, çoğunluğu kamuya ait liman idarelerinden rıhtım alanı kiralayan özel şirketlerden oluşan terminal işletmecilerinin, bu sıkıntıları hafifletmek için yeni personel alımı ve yeni ekipman satın almaya koştuğunu belirtti.

Luikenaar, Avrupa’daki yerel pazara hizmet veren bazı nakliye şirketlerinin, bölgedeki limanlara dağıtım için Rotterdam’daki farklı terminallerden konteynerleri toplamak için normalde en fazla üç gün süren işlemi bir hafta boyunca yapmak zorunda kaldığını söyledi.

Kapasiteye yapılacak yatırımların tüm sorunları çözmesinin yıllar alacağını belirtti. “Bu kolayca çözülecek bir sorun değil” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English