Bizi Takip Edin

AVRUPA

Britanya göçmenlere yönelik pogrom girişimleriyle sarsıldı

Yayınlanma

Geçen pazartesi günü Southport’ta Taylor Swift temalı bir çocuk dans kursuna düzenlenen ve üç genç kızın ölümüyle sonuçlanan bıçaklı saldırının zanlısının Müslüman bir göçmen olduğu yönünde internette yayılan dedikoduların ardından Birleşik Krallık genelinde ilçe ve kentlerde milliyetçiler sokağa çıktı ve ayaklanmalar meydana geldi. 

Salı günü Southport’a inen isyancılar bir camiye saldırarak polis memurlarıyla çatıştı ve onları yaraladı.

Katil zanlısı, Alice Dasilva Aguiar (9), Bebe King (6) ve Elsie Dot Stancombe’yi (7) Southport’taki Hart Street’te bulunan sınıfa girdikten sonra mutfak bıçağıyla öldürmekle suçlanıyor. Diğer sekiz çocuk bıçakla yaralanırken iki yetişkin de ağır yaralandı.

Saldırgan Galler doğumlu 17 yaşında Ruanda kökenli bir genç

Yetkililer Southport’taki bıçaklama olayının şüphelisi 17 yaşındaki Axel Rudakubana’nın Birleşik Krallık doğumlu olduğunu açıkladı.

Sosyal medya hesaplarında daha önce yer alan haberlerin aksine Rudakubana sığınmacı veya kısa bir süre önce Manş Deniz’ni bir sal üzerinde yasadışı yollardan geçerek Britanya’ya ulaşmış birisi değil. 

17 yaşındaki genç Galler’in Cardiff kentinde doğmuş. Ailesi aslen Ruandalı ve bir süredir Southport’ta yaşıyorlar. Mahkemede savcılık Rudakubana’ya “otizm teşhisi konulduğunu” ve “bir süredir evden çıkmak ve ailesiyle iletişim kurmak istemediğini” söyledi.

Mirror’a konuşan Rudakubana ailesinin komşuları, gencin utangaç ve içe dönük olduğunu ve Lancashire’deki aile evinde sık sık şarkı söylerken duyulduğunu anlattı.

Komşulardan biri, “Bu büyük bir şok. Okuldan gelir ve şarkı söylerdi. Hiç dışarı çıkmazdı, onları hiç görmedik. Onlarla yedi yıl boyunca merhaba demekten başka bir şey konuşmadık,” dedi.

Komşuları ayrıca Rudakubana ailesinin yerel bir kiliseyle yoğun bir ilişki içinde olduğunu ve genci “sessiz bir koro çocuğu” olarak tanımladıklarını söyledi.

Rudakubana ayrıca bir zamanlar West End’deki Shaftesbury Tiyatrosu’nda bir gösteride yer alan bir okul drama grubunun da parçasıydı. Ayrıca babasıyla birlikte Karate eğitimi almıştı.

Cinayetin nedeni henüz belli değil

17 yaşındaki zanlı, 25 Ekim’de yapılacak savunma ve duruşmaya hazırlık duruşmasında hazır bulunmak üzere bir gençlik gözaltı merkezinde gözaltında tutuluyor.

Polisin şu ana kadar açıklamamış olması nedeniyle zanlının eylemlerinin nedeni henüz bilinmiyor.

Fakat suçlamalar, cinayet silahının kavisli bir mutfak bıçağı olduğunu ortaya koyuyor.

Perşembe gününe kadar katil zanlısı 17 yaşındaki gencin kimliği Britanya yasalarına göre bilinmiyordu. Britanya’da 18 yaşın altındaki kişilerin isimleri genellikle polis ya da mahkemeler tarafından açıklanmıyor. Yalnızca ciddi suçlar ve kamu yararını ilgilendiren suçlar için istisnalar var.

Fakat perşembe günü Yargıç Andrew Menary sanığın kimliği üzerindeki kısıtlamaları kaldırmayı kabul etti. Yargıç Menary, “Tam raporlamayı engellemeye devam etmek, başkalarının boşlukta yanlış bilgi yaymasına izin vermek gibi bir dezavantaja sahiptir. Altı gün sonra 18 yaşına girecek olması nedeniyle, yaşı göz önüne alındığında istisnai bir durum olduğunu kabul etmekle birlikte, 45. madde uyarınca emir vermiyorum,” dedi.

Yargıç, Rudakubana’nın isminin açıklanmasının bir sonraki haftaya ertelenmesinin “yeni bir toplumsal kargaşa için ek bir bahane oluşturabileceğini” de sözlerine ekledi.

Sahte sosyal medya haberleri faşist kalkışmayı tetikledi

Southport’ta işlenen cinayetlerin ardından saldırganın kimliği hakkında internette yanıltıcı paylaşımlar ve yanlış söylentiler yayıldı.

Bunların birçoğu Müslüman göçmenlere karşı söylemler içeriyordu.

200-300 kişilik bir isyancı grubu bu haberler üzerine salı günü kasabaya inerek bazı dükkanları saldırıp yağmalarken, camilere de saldırılar yaşandı.

Şiddet daha sonra Birleşik Krallık’ın diğer bölgelerine de yayıldı; çarşamba gecesi protestolar Londra’yı ve kuzeydeki Hartlepool ve Manchester şehirlerini sarstı.

Londra’da, Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın 10 Downing Street’teki başbakanlık konutunun önündeki gösteride gerginlik tırmandı, itiş kakışlar yaşandı, polise şişeler fırlatıldı ve “utanın” sloganları atıldı.

İngiltere’nin kuzeydoğusundaki Hartlepool’da göstericiler polis arabalarını ateşe verdi ve polis memurlarına cisimler fırlattı; polis sekiz kişinin gözaltına alındığını açıkladı.

Hartlepool polisi, polis memurlarının “kendilerine füze, cam şişe ve yumurta atılmasıyla karşı karşıya kaldıklarını ve birkaçının hafif yaralandığını” söyledi.

Pazar günü, yüzlerce göçmen karşıtı protestocu, İçişleri Bakanı’nın sığınmacıları barındırdığını söylediği İngiltere’nin kuzeyindeki Rotherham yakınlarındaki bir otelin yanında toplandı.

Reuters’a konuşan bir görgü tanığı, çoğu maske ya da kar maskesi takan protestocuların polise tuğla fırlattığını ve otelin birkaç camını kırdığını, ardından da otelin yakınındaki büyük bir çöp bidonunu ateşe verdiğini söyledi.

Yerel polis, Rotherham’da 700 kişilik kalabalıkla yaşanan çatışmalar sırasında 10 polis memurunun yaralandığını, bazılarının tahta kalaslar fırlattığını ve otel camlarını kırmadan önce yangın söndürücülerle memurlara püskürttüğünü söyledi.

Irkçılar araçlarda “beyaz ve İngiliz olmayanları” aradı

Daily Mail’de yer alan habere göre, pogrom girişimi sırasında “islamofobik sloganlar” duyuldu ve ülkenin bazı bölgelerinde isyancılar arabaları durdurup sürücüleri “beyaz ve İngiliz” olup olmadıkları konusunda sorgularken görüntülendi.

Duvarlara “İngiltere’den defolun” yazılamaları yapılırken, bazı saldırganların nazilerle özdeşleşen “Roma selamı” verdikleri görüldü.

Rotherham otelinin içinde bulunanlar tarafından çekilen videolarda maskeli adamların bağırdıkları ve binayı ateşe vermeye çalışmadan önce sığınmacıları boğazlarını kesmekle tehdit ettikleri görülüyor.

Olay yerinde bulunan ve birçoğunun yüzü kapalı olan kişiler tarafından “Onları dışarı atın, “İngiltere,” ve “Yakıp yıkın,” sloganları atıldı.

Starmer’dan “sağcı haydutluk” çıkışı

Perşembe günü protestolar devam ederken Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, pazartesi günkü cinayetleri takip eden gecelerde patlak veren şiddetin nasıl bastırılacağını görüşmek üzere ülkenin dört bir yanından polis şefleriyle bir araya geldi.

Toplantıda şiddeti kınayan Başbakan, polis ve diğer acil servisleri de olaylarla başa çıkma yöntemlerinden ötürü övdü.

Daha sonra düzenlediği bir basın toplantısında Starmer, “Aşırı sağ söz konusu olduğunda, bu koordine edilmiş, kasıtlı bir eylemdir. Bu sadece kontrolden çıkmış bir protesto değil. Kesinlikle şiddete meyilli bir grup birey söz konusu,” dedi.

Starmer ayrıca sosyal medya şirketlerini dezenformasyon konusunda yasalara uymaları gerektiği konusunda uyardı. Starmer, şiddeti ateşlemeye yardımcı olan dezenformasyonun yayılmasıyla ilgili olarak, “Bu da bir suç ve sizin tesislerinizde gerçekleşiyor,” dedi.

Starmer pazar günü yaptığı açıklamada da “aşırı sağcı haydutluk” olarak nitelendirdiği olayları kınadı ve günlerce süren şiddetli göçmen karşıtı protestoların otellerin hedef alınmasıyla sonuçlanmasının ardından faillerin yasaların tüm gücüyle karşı karşıya kalacağını söyledi.

Ulusal Polis Şefleri Konseyi cumartesi akşamından bu yana 147 kişinin gözaltına alındığını ve önümüzdeki günlerde daha fazlasının gözaltına alınacağını açıkladı.

İçişleri Bakanlığı, Middlesbrough da dahil olmak üzere camilere yönelik tehditlerin ardından yeni düzenlemeler kapsamında camilere ekstra güvenlik sağlanacağını söyledi.

Öte yandan Starmer, göçmen karşıtı protestoların şiddetlendiği, bina ve araçların ateşe verildiği ve sığınmacıların kaldığı otellerin hedef alındığı günlerin ardından bugün (5 Ağustos) polis şefleriyle acil bir toplantı yapacak.

İçişleri Bakanı Yvette Cooper, polis memurlarına tuğlalar fırlatan, dükkanları yağmalayan, camilere ve Asyalılara ait işyerlerine saldıran isyancıların “bu andan ırkçı nefreti körüklemek için cesaret aldıklarını” söyledi.

Cooper, baskının internette yanlış bilgi yayanları da kapsayacağını açıkça belirtti.

İngiliz Savunma Ligi isimli örgüt şüphelerin odağında

Polis, şiddeti körüklemek söz konusu olduğunda “yüksek profilli kişiler tarafından güçlendirilen çevrimiçi dezenformasyonu” suçladı.

Bunların en önde gelenlerinden biri ve “İslam karşıtı” olarak bilinen İngiliz Savunma Ligi (EDL) grubunun lideri Stephen Yaxley-Lennon, medya tarafından X’teki 875.000 takipçisine yanlış bilgi yaymakla suçlandı.

Tommy Robinson takma adıyla tanınan Yaxley-Lennon, “Hepinize yalan söylüyorlar. Ulusu bana karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. Size ihtiyacım var, siz benim sesimsiniz,” diye yazdı.

Robinson, Stoke’ta yaşanan bir çatışmanın videosunu yayınlayarak, iki protestocunun “Müslümanlar tarafından” bıçaklandığını iddia etti. Gönderi X’te iki milyon kez görüntülendi.

İki saat sonra Staffordshire Polisi bilginin yanlış olduğunu söyledi ve bu şahısların, “kendi taraflarından atılan bir şeyin isabet etmesi” nedeniyle yaralandığını açıkladı.

EDL, Mayıs 2014’te yine Rotherham’da sokağa çıkmış ve burada yapılan konuşmalarda Rotherham’ın “Müslümanların merkezi” olduğunu ileri sürülerek belediyeyi “sümüklü solcuların” yönettiği belirtilmişti.

Yaxley-Lennon, saldırı ve mortgage yolsuzluğu gibi suçlamalarla daha önce 18 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Elon Musk’a göre “iç savaş kaçınılmaz”

X’in sahibi Elon Musk da şiddet olayları üzerine sosyal medya ağında Britanya’daki kargaşadan kitlesel göçü ve açık sınırları sorumlu tutan bir paylaşıma yanıt olarak, “İç savaş kaçınılmaz,” dedi.

İçişleri Bakanı Yvette Cooper yayıncılara yaptığı açıklamada, gerginliklerin internette arttığını ve alevlendiğini ve hükümetin konuyu sosyal medya şirketleriyle birlikte takip edeceğini söyledi.

Sky News’e verdiği demeçte, “Bence gördüğünüz şey, alevleri körüklemeye çalışan farklı bireyler ve gruplardan oluşan ağlar,” diyerek yabancı devletlerin işin içinde olup olmadığına ilişkin sorulara yanıt vermedi.

İnsanların göçmenlik gibi konularda görüşleri ve endişeleri olduğunu söylerken, şiddetten aşırılık yanlısı, ırkçı ve şiddet yanlısı grupları sorumlu tuttu.

Bakan, “Tüm bu tür görüş ve endişelere sahip makul insanlar ellerine tuğla alıp polise atmazlar,” dedi.

Antifaşistlerle sağcı gruplar arasında çatışmalar: Irkçılar kütüphane yaktı

Irkçılık karşıtı gruplar da harekete geçerek çeşitli kentlerde karşı gösteriler düzenledi.

Liverpool’da polis cumartesi günü aşırı sağcı isyancılar ile antifaşistler arasındaki çatışmaları önlemek için müdahale etti.

Merseyside Polisi, günün ilerleyen saatlerinde ırkçıların bir kütüphaneyi ateşe verdiğini, kitapları yaktığını ve itfaiyecilerin yangına ulaşmasını engellemeye çalıştığını söyledi. Polis 23 kişiyi gözaltına aldı.

Sky News’e konuşan Spellow Kütüphanesi ve Toplum Merkezi  çalışanı Debbie Stokes, cumartesi gecesi Liverpool’da yaşanan kargaşanın “iğrenç” olduğunu söyledi.

Stokes, “Kütüphaneye olanları görmekten iğreniyorum. Naziler kitapları yakardı; bunlar bir adım daha ileri giderek bir kütüphaneyi yaktılar,” dedi.

AVRUPA

Birleşik Krallık’ta binlerce çiftçi parlamentoya yürüyecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ta binlerce çiftçinin bugün (19 Kasım), İşçi Partisi hükümetinin değeri 1 milyon sterlinden fazla olan çiftliklere veraset vergisi uygulama planlarına karşı bir yürüyüş düzenlemesi bekleniyor.

The Telegraph’a göre organizatörler şu ana kadar protestoların “barışçıl” ve “yıkıcı olmayacağı” sözünü verirken, katılımcılardan davranışlarının “tarım endüstrisinin ya da etkinliğin koordinatörlerinin imajını zedelemeyeceğine” dair taahhütte bulunmaları istendi.

Fakat hükümet üzerindeki baskıyı arttırmak için “Fransız tarzı” taktikler uygulanması yönünde de çağrılar yapıldı ve organizatörler bakanların rotayı değiştirmemesi halinde eylemlerin artırılabileceğini öne sürdü.

Öneriler arasında çiftçilerin gübre atmayı reddederek su şirketlerini kanalizasyonla baş başa bırakacakları bir “kanalizasyon grevi” ve gıda üretiminin durdurulması çağrıları yer alıyor.

Tarım Forumunun kurucusu ve protestonun baş organizatörlerinden biri olan Clive Bailye, “Şimdilik salı günkü yıkıcı olmayan mitinge odaklandık, bunun ötesinde ne olacağını kim bilebilir?” diyerek daha radikal eylemlere kapıyı açık bıraktı.

Hükümet, çiftçilerin vergi artırımı nedeniyle greve gitmesi halinde acil durum planları hazırlıyor, fakat herhangi bir açığı ithalatla kapatabileceğine inandığı anlaşılıyor.

Toprakta veraset vergisi ne durumda?

Maliye Bakanı Rachel Reeves, geçen ayki ilk mali etkinliğini aile çiftliklerine yönelik yardımlarda yapılacak değişiklikleri duyurmak için kullandığında çiftçileri çileden çıkarmıştı.

Nisan 2026’dan itibaren değeri 1 milyon sterlinden fazla olan çiftlikler yüzde 20 veraset vergisine tabi olacak fakat bakanlar, tekil koşullara bağlı olarak, 3 milyon sterlin değerindeki çiftliklerin, kalan yardımlar dikkate alındığında vergisiz olarak devredilebileceğini savunuyor.

Halihazırda %40 olan veraset vergisi (IHT), genellikle vefat eden bir kişinin 325.000 sterlinlik bir eşiğin üzerindeki varlıklarının değeri üzerinden ödeniyor. Bu eşik 2030 yılına kadar uzatıldı.

Şu anda, bir emeklilik maaşında biriktirilen herhangi bir para buna dahil değil fakat Nisan 2027’den itibaren miras kalan emeklilik maaşları da dahil edilecektir.

Bu durum, bir kişi ölmeden önce harcanmamış emeklilik birikimleri nedeniyle daha fazla mülkün veraset vergisi ağına girmesine neden olacak.

Hükümet, 2027-28 yıllarında 10.500 ekstra mülkün veraset vergisi ödeyeceğini açıkladı.

Hükümete göre bu değişiklikler, önceki Muhafazakâr hükümetten devraldıkları “22 milyar sterlinlik mali boşluğu” kapatmak ve en zengin mülklerden bazıları tarafından istismar edilen bir boşluğu kapatmak için gerekli. 

Borçlu çiftçi aileleri topraklarını elden çıkarmak zorunda kalabilir

Fakat Ulusal Çiftçiler Birliği (NFU), değişikliklerin pek çok çiftçi ailesini topraklarını parçalamaya zorlayacağını söyledi.

Son rakamlar, her 20 mülkten birinden daha azının (%4’ün biraz üzerinde) veraset vergisi ödediğini gösteriyor. Bu da yılda yaklaşık 27.800 mülk için vergi ödendiği anlamına geliyor.

Bununla birlikte, Institute for Fiscal Studies düşünce kuruluşundaki iktisatçılar, mevcut kurallar altında 2032 yılına kadar mülklerin yaklaşık %7’sinin veraset vergisinden sorumlu olabileceğini tahmin ediyor.

Bu orandan çok daha fazla sayıda insan veraset vergisi yükümlüsü olabileceğine inanıyor. Temmuz 2023’te The Times gazetesi için yapılan bir YouGov anketi, üçte birinin öldüklerinde varlıkları üzerinden veraset vergisi ödenmesi gerekeceğini düşündüğünü ortaya koydu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ermenistan hükümetinde istifa depremi

Yayınlanma

Ermenistan hükümetinde önemli görevlerde bulunan dört isim istifa etti. Başbakan Nikol Paşinyan, bu istifaların kendi talebiyle gerçekleştiğini açıkladı.

Paşinyan, Facebook’ta yaptığı açıklamada, istifaların kişisel nedenlerden kaynaklanmadığını, sistemsel bir ihtiyaçtan doğduğunu belirtti. Şu ifadeleri kullandı: “Böyle bir talepte bulunmamın nedenleri kişisel değil, sistemsel. Fakat, bu isimlerin devletimizin gelişimine sağladığı katkıları inkar edemem. Kendilerine hizmetleri ve talebimi anlayışla karşıladıkları için teşekkür ederim.”

Görevlerinden ayrılan isimler arasında İçişleri Bakanı Vahe Gazaryan, Yolsuzlukla Mücadele Komitesi Başkanı Sasun Ha.atryan, Soruşturma Komitesi Başkanı Argişti Kyaramyan, Devlet Gelir Komitesi (Vergi Kurumu) Başkanı Rustam Badasyan ve Bölgesel İdareler Bakanı Gnel Sanosyan bulunuyor.

Soruşturma Komitesi Başkanı Kyaramyan, istifasının “kolluk kuvvetlerinin işleyişini yeniden değerlendirme süreci” ile ilişkili olduğunu ifade etti.

Radar Armenia‘nın haberine göre, iktidardaki Sivil Sözleşme partisinden milletvekilleri Hovik Aghazaryan ve Narek Zeynalyan da istifa etmeye hazırlanıyor.

15 Kasım’da Paşinyan, kolluk kuvvetlerinin çalışmalarını eleştirerek “sabrının taştığını” ifade etmişti.

Başbakan, özellikle Ermenistan’ın kırsal kesimlerinde 2018-2019 yıllarından beri, yani kendi iktidarından itibaren, yolsuzluk ve yaygın suçlardan şikayetlerin sürdüğünü vurguladı: “İnsanlar, geçmişte bazı kişilerden korktukları gibi hâlâ korkuyorlar. Bu da Ermenistan’da devlet otoritesinin zayıflığını gösteriyor. Ne yazık ki bu durum, güvenlik güçlerinin yetersiz olduğu anlamına geliyor.”

Paşinyan ayrıca yolsuzlukla mücadele politikalarının bazı başarılarına dikkat çekse de, bu konuda artık daha fazla müsamaha göstermeyeceğini belirtti: “Son üç-dört yılda pek çok başarıdan söz ettik. Ancak açıkça ifade ediyorum, bu süreç burada sona eriyor. Size daha fazla taviz verecek durumda değilim. İstediğiniz her şeyi verdim ama artık tolerans göstermeyeceğim.”

Ermenistan’da ‘askeri darbe girişimi’ iddiası

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’te halka ‘savaşa hazırlık’ broşürü dağıtıldı: Sivillere ne öğretiliyor?

Yayınlanma

Yazar

İsveç’te beş milyondan fazla aileye, ‘Krizin veya Savaşın Gelmesi Durumunda’ başlıklı bir broşür gönderilecek. 

Broşür, İsveç Sivil Acil Durum Ajansı (MSB) tarafından hazırlandı ve dağıtımına dün (18 Kasım) başlandı. 

Halkı savaş ya da kriz durumlarına hazırlamak amacıyla dağıtılan ve en başında “Bu broşür İsveç’teki tüm evlere gönderilmektedir” ifadelerinin yer aldığı bu broşür aslında yeni değil, içeriği güncellenmiş bir broşür.

İsveç, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana benzer broşürler dağıtıyor. En son 2018 yılında, 57 yıllık bir aranın ardından dağıtılmıştı. 

Dağıtımına dün başlanan son broşürün içeriğinin ise 3’te 1 oranında artırıldığı belirtiliyor. 

32 sayfalık broşürde savaş, doğal afetler veya siber saldırılar gibi olağanüstü durumlara nasıl hazırlık yapılacağına dair talimatlar yer alıyor.

Broşürün giriş sayfasında şu ifadeler yer alıyor:

“İsveç Halkına

Zor bir dönemde yaşıyoruz. Çevremizde savaşlar sürüyor. Terör, siber saldırılar ve yanıltıcı bilgiler bizi zarar vermek ve etkilemek için kullanılıyor.

Tehditlere karşı koymak için birlik olmamız ve ülkemizin sorumluluğunu üstlenmemiz gerekiyor. Saldırıya uğrarsak, İsveç’in bağımsızlığını ve demokrasisini savunmak için hep birlikte mücadele etmeliyiz.

Dayanıklılık, her gün ailemiz, iş arkadaşlarımız, dostlarımız ve komşularımızla birlikte inşa ettiğimiz bir güçtür.

Bu broşürde, kendinizi nasıl hazırlayabileceğinizi ve kriz ya da savaş durumunda ne yapmanız gerektiğini öğreneceksiniz.

Siz, İsveç’in hazırlık gücünün bir parçasısınız.”

Broşür, İsveç’in savaş hazırlıkları ve halkın yapması gerekenler 21 alt başlığa ayrılmış. Bu başlıklar savunma, hazırlık seviyesi, savunma yükümlülükleri, uyarı sistemleri, hava saldırıları, evde hazırlık, tahliye, sığınaklar, psikolojik savunma, dijital güvenlik, terör saldırısı, hava koşulları, bulaşıcı hastalıklar, ekstra desteğe ihtiyaç duyanlar, evcil hayvanı bulunanlar, çocuklar ve önemli telefon numaraları gibi maddelerden oluşuyor.

“Belirsiz bir dünya hazırlık gerektirir” ifadeleriyle başlayan yönergede, “İsveç’e yönelik askeri tehdit arttı ve en kötüsüne, silahlı saldırıya hazırlıklı olmalıyız” ifadelerine yer veriliyor. 

‘Kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve dini topluluklar’

Halka savaş durumunda ‘direnişin olmadığına dair haberlere inanmamaları’ salık verilirken, insanlardan ‘savunma kapsamında misyonları olan örgütlere’ katılmaları tavsiye ediliyor. Bu bağlamda, ‘kar amacı gütmeyen kuruluşlarla dini toplulukların da önemli katkılarda bulundukları’ vurgulanıyor.

İsveç’in savunma stratejisinin tarif edildiği bölümde ise, önceki bildirilerden farklı olarak ‘NATO üyesi ülke’ vurgusu yapılıyor ve “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” sloganına yer veriliyor. 

Herhangi bir saldırı durumunda, hangi sinyalin ne anlama geldiği detaylı bir şekilde aktarılan broşürde, hava saldırısı ve benzeri durumlarda halkın sığınak, barınak, tünel, metro istasyonu gibi yerlere sığınabileceği aktarılıyor. 

Broşürde ayrıca, halktan savaş durumunda kullanılmak üzere gerekli su ve erzağı biriktirmeleri söyleniyor ve insanların bunları idareli kullanabilmesine yönelik yönergeler yer alıyor. Aynı şekilde, insanların iletişim kurabilecekleri ve güncel haberleri alabilecekleri elektronik gereçlerin çalışması için detaylı bir tarif yapılıyor. 

Savaş durumunda yaşama dair detaylı bilgi aktarılan broşürde ‘tuvalet eğitimi’ bile var. “Sular kesildiğinde hijyeninize dikkat edin” ifadelerinin yer aldığı broşürde, “Sifonunu çekemesen bile tuvalete işeyebilirsin” ifadelerine yer veriliyor.

MSB ayrıca, halkın sığınabilecekleri barınakların mavi üçgenli turuncu bir kareye sahip bir işarete sahip olduğu bilgisini veriyor.

 

Psikolojik savunma

Broşürün dikkat çekici bir diğer başlığı ise, ‘Psikolojik Savunma’ bölümü. Bu bölümde MSB, ‘yabancı güçlerin’ sosyal medyada dezenformasyon yaptığını öne sürerek şu açıklamaya yer veriyor:

“Yabancı güçler ve İsveç dışındaki diğer aktörler bizi etkilemek için dezenformasyon, yanıltıcı ve propaganda kullanıyor. Etkileme girişimleri günlük olarak, çoğunlukla çevrimiçi ortamda ve sosyal medyada gerçekleşiyor. Amaç güvensizlik yaratıp kendimizi savunma irademizi kırmak.”

Aynı bölümde yer alan “Yalnızca güvenilir kaynaklardan geldiğini bildiğiniz bilgileri paylaşın ve yetkililerden teyit edilmiş bilgi isteyin” notu ise, hazırlıkların sıcak savaştan da önce, şimdiden başladığını gösterir nitelikte. 

Uzun şifreler ve ulusal güvenlik

‘Dijital güvenlik’ bölümündeyse, “Bilgilerinizi hem evde hem de işte güvenli bir şekilde ele alarak İsveç’in dayanıklılığının güçlendirilmesine katkıda bulunursunuz” notuyla, vatandaşlardan uzun şifreler oluşturmaları ve bilgilerini USB belleklerde yedeklemeleri isteniyor. 

Broşürde yer almayanlar

Söz konusu broşür sivillere yönelik olsa da, İsveç’in savaş hazırlıkları sığınak ve önemli numaralar listesinden çok daha fazlası. 

İsveç, NATO’ya resmen katıldığı Mart 2024’ten bu yana hem doğal olarak, hem de İsveç siyasetinin politik yönelimi gereği Atlantik güvenlik stratejisinin hızlı ve istekli bir paydaşı oldu. 

Son olarak, İsveç ve Birleşik Krallık arasında CV90 zırhlı araçlarının bilişim teknolojisi modernizasyonuna yönelik, bütçesi 24 milyon euro’ya varan bir anlaşma yapıldı. İsveçli MilDef şirketi, dayanıklı BT ekipmanlarının temini için BAE Systems ile bir sözleşme imzalayarak savaş koşullarında iletişim ve yönetim güvenilirliğini artırmayı hedefliyor.

Bir zamanlar ‘tamamen tarafsız politikalarıyla’ tanınan İskandinav ülkelerinin ‘barış yanlısı’ söylemleri, keskin bir şekilde saldırgan ve hatta savaşçı bir söylemle değiştiriliyor. 

Bu yıl içerisinde, İsveç Sivil Savunma Bakanı Carl-Oskar Bolin, 8 Ocak’ta Sälen’de düzenlenen yıllık güvenlik konferansında yaptığı konuşmada, ‘savaşın İsveç’e yarın gibi erken bir tarihte gelebileceğini’ söylemişti. İsveçlileri aktif bir şekilde hazırlanmaya ve her an saldırı beklemeye çağıran Bolin’e, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı Mikael Büden de destek vererek, “Doğu Avrupa’da olup bitenlerin sadece bir başlangıç olduğunu” söylemişti. 

Devam eden enformasyon savaşı nedeniyle çok gündeme gelmese de, Washington, 2024 yılını Kuzey Avrupa’nın neredeyse tüm ülkeleriyle yeni ikili anlaşmalar imzalayarak, mevcut anlaşmaları yenileyerek, yerel askeri üsleri ve hava alanlarını kullanma ve buralara silah yerleştirme fırsatı elde ederek tamamlıyor. 

Örneğin, 5-14 Mart tarihleri arasında düzenlenen Nordic Response-24 tatbikatı başta ABD olmak üzere ittifak birliklerinin bölgede konuşlanmasını ve Norveç, İsveç ve Finlandiya’da ortak bir operasyonu içeriyordu. 

Bir NATO üyesi olarak İsveç de, savunma harcamalarını GSYİH’sinin yüzde 2’sine çıkarma hedefini çoktan önüne koydu. Ancak ülkenin askerileşmesi bununla sınırlı değil. 

İsveç, NATO’ya resmen katılımından birkaç ay önce, 5 Aralık 2023 tarihinde ABD ile önemli bir savunma işbirliği anlaşması imzaladı. 

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve İsveç Savunma Bakanı Pal Jonson tarafından imzalanan anlaşma Amerikan kuvvetlerine İsveç’te belirli konuşlanma bölgelerine erişim ve ekipman konumlandırılması imkanı tanıyor. 

Ayrıca, ülkenin güneybatı kesiminde bulunan Göteborg deniz üssü ve İsveç’in tek hava savunma alayının konuşlandığı Halmstad kenti de kritik bir konumda. Burada, tatbikatların bir parçası olarak, Kuzey Denizi’nden Baltık Denizi’ne uzanan ve Danimarka takımadalarından geçen önemli ulaşım yollarının korunması tatbik edildi. Bu adımlar, Norveç’e artık sığmayan ABD askeri askeri stoklarının bir kısmının İsveç’e, bir kısmının da Finlandiya’ya aktarılması anlamına geliyor.

İsveç neden önemli?

İsveç’in kuzeyindeki Lulea’da büyük bir hava üssü bulunuyor. Vidsel yakınlarında İsveç Hava Kuvvetleri’ne ait 2.300 metre uzunluğunda bir piste sahip 5 bin kilometrekarelik bir askeri havacılık test alanı, Vidsel füze alanı ve savunma şirketi Enator Miltest’in füze alanı bulunuyor. Bu pist aynı zamanda nükleer silah taşıma kapasitesine sahip ABD F-35 savaş uçaklarını barındırabilecek kapasitede. 

Ayrıca, İsveç’in en kuzeyinde, yani Kuzey Kutup Dairesi’nde bulunan Kiruna kasabasında da bir sivil ‘uzay limanı’ (Esrange Uzay Merkezi) var ve burası da ABD’nin yetki alanına devredilen nesneler listesinde yer alıyor. Ülkenin orta kesiminde bulunan Östersund şehri de dikkat çekici özelliklere sahip. Bu bölge, büyük olasılıkla, askeri teçhizatın, yakıt ve yağlayıcıların depolanması için kullanılacak.

İsveç’in dönüşümü ne anlama geliyor?

İsveç’in ‘savaşçı’ dönüşümü yalnızca İsveç’le ilgili değil. 

Yalnızca son bir yılda askeri alanda yaşanan bu gelişmeleri alt alta koyduğumuzda, karşımıza ABD’nin Doğu Avrupa ve İskandinavya bölgesini Rusya ile savaşa hazırladığı gerçeği ortaya çıkıyor. 

Böyle bir hazırlığın en önemli ayağı, kamuoyunun hazırlanması. Yalnızca iki ay önce, Litvanya da aynı İsveç gibi, vatandaşlarına savaş durumuna hazırlık broşürü dağıtmıştı.

İttifakların genişlediği, askeri harcamaların ve ikili anlaşmaların arttığı, bölgenin hızla sıcak savaşa sürüklendiği bu tabloda, Avrupa halklarına ise ellerine tutuşturulan broşürlerle nasıl saklanacağını öğrenmek düşüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English