Bizi Takip Edin

AVRUPA

Britanya göçmenlere yönelik pogrom girişimleriyle sarsıldı

Yayınlanma

Geçen pazartesi günü Southport’ta Taylor Swift temalı bir çocuk dans kursuna düzenlenen ve üç genç kızın ölümüyle sonuçlanan bıçaklı saldırının zanlısının Müslüman bir göçmen olduğu yönünde internette yayılan dedikoduların ardından Birleşik Krallık genelinde ilçe ve kentlerde milliyetçiler sokağa çıktı ve ayaklanmalar meydana geldi. 

Salı günü Southport’a inen isyancılar bir camiye saldırarak polis memurlarıyla çatıştı ve onları yaraladı.

Katil zanlısı, Alice Dasilva Aguiar (9), Bebe King (6) ve Elsie Dot Stancombe’yi (7) Southport’taki Hart Street’te bulunan sınıfa girdikten sonra mutfak bıçağıyla öldürmekle suçlanıyor. Diğer sekiz çocuk bıçakla yaralanırken iki yetişkin de ağır yaralandı.

Saldırgan Galler doğumlu 17 yaşında Ruanda kökenli bir genç

Yetkililer Southport’taki bıçaklama olayının şüphelisi 17 yaşındaki Axel Rudakubana’nın Birleşik Krallık doğumlu olduğunu açıkladı.

Sosyal medya hesaplarında daha önce yer alan haberlerin aksine Rudakubana sığınmacı veya kısa bir süre önce Manş Deniz’ni bir sal üzerinde yasadışı yollardan geçerek Britanya’ya ulaşmış birisi değil. 

17 yaşındaki genç Galler’in Cardiff kentinde doğmuş. Ailesi aslen Ruandalı ve bir süredir Southport’ta yaşıyorlar. Mahkemede savcılık Rudakubana’ya “otizm teşhisi konulduğunu” ve “bir süredir evden çıkmak ve ailesiyle iletişim kurmak istemediğini” söyledi.

Mirror’a konuşan Rudakubana ailesinin komşuları, gencin utangaç ve içe dönük olduğunu ve Lancashire’deki aile evinde sık sık şarkı söylerken duyulduğunu anlattı.

Komşulardan biri, “Bu büyük bir şok. Okuldan gelir ve şarkı söylerdi. Hiç dışarı çıkmazdı, onları hiç görmedik. Onlarla yedi yıl boyunca merhaba demekten başka bir şey konuşmadık,” dedi.

Komşuları ayrıca Rudakubana ailesinin yerel bir kiliseyle yoğun bir ilişki içinde olduğunu ve genci “sessiz bir koro çocuğu” olarak tanımladıklarını söyledi.

Rudakubana ayrıca bir zamanlar West End’deki Shaftesbury Tiyatrosu’nda bir gösteride yer alan bir okul drama grubunun da parçasıydı. Ayrıca babasıyla birlikte Karate eğitimi almıştı.

Cinayetin nedeni henüz belli değil

17 yaşındaki zanlı, 25 Ekim’de yapılacak savunma ve duruşmaya hazırlık duruşmasında hazır bulunmak üzere bir gençlik gözaltı merkezinde gözaltında tutuluyor.

Polisin şu ana kadar açıklamamış olması nedeniyle zanlının eylemlerinin nedeni henüz bilinmiyor.

Fakat suçlamalar, cinayet silahının kavisli bir mutfak bıçağı olduğunu ortaya koyuyor.

Perşembe gününe kadar katil zanlısı 17 yaşındaki gencin kimliği Britanya yasalarına göre bilinmiyordu. Britanya’da 18 yaşın altındaki kişilerin isimleri genellikle polis ya da mahkemeler tarafından açıklanmıyor. Yalnızca ciddi suçlar ve kamu yararını ilgilendiren suçlar için istisnalar var.

Fakat perşembe günü Yargıç Andrew Menary sanığın kimliği üzerindeki kısıtlamaları kaldırmayı kabul etti. Yargıç Menary, “Tam raporlamayı engellemeye devam etmek, başkalarının boşlukta yanlış bilgi yaymasına izin vermek gibi bir dezavantaja sahiptir. Altı gün sonra 18 yaşına girecek olması nedeniyle, yaşı göz önüne alındığında istisnai bir durum olduğunu kabul etmekle birlikte, 45. madde uyarınca emir vermiyorum,” dedi.

Yargıç, Rudakubana’nın isminin açıklanmasının bir sonraki haftaya ertelenmesinin “yeni bir toplumsal kargaşa için ek bir bahane oluşturabileceğini” de sözlerine ekledi.

Sahte sosyal medya haberleri faşist kalkışmayı tetikledi

Southport’ta işlenen cinayetlerin ardından saldırganın kimliği hakkında internette yanıltıcı paylaşımlar ve yanlış söylentiler yayıldı.

Bunların birçoğu Müslüman göçmenlere karşı söylemler içeriyordu.

200-300 kişilik bir isyancı grubu bu haberler üzerine salı günü kasabaya inerek bazı dükkanları saldırıp yağmalarken, camilere de saldırılar yaşandı.

Şiddet daha sonra Birleşik Krallık’ın diğer bölgelerine de yayıldı; çarşamba gecesi protestolar Londra’yı ve kuzeydeki Hartlepool ve Manchester şehirlerini sarstı.

Londra’da, Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın 10 Downing Street’teki başbakanlık konutunun önündeki gösteride gerginlik tırmandı, itiş kakışlar yaşandı, polise şişeler fırlatıldı ve “utanın” sloganları atıldı.

İngiltere’nin kuzeydoğusundaki Hartlepool’da göstericiler polis arabalarını ateşe verdi ve polis memurlarına cisimler fırlattı; polis sekiz kişinin gözaltına alındığını açıkladı.

Hartlepool polisi, polis memurlarının “kendilerine füze, cam şişe ve yumurta atılmasıyla karşı karşıya kaldıklarını ve birkaçının hafif yaralandığını” söyledi.

Pazar günü, yüzlerce göçmen karşıtı protestocu, İçişleri Bakanı’nın sığınmacıları barındırdığını söylediği İngiltere’nin kuzeyindeki Rotherham yakınlarındaki bir otelin yanında toplandı.

Reuters’a konuşan bir görgü tanığı, çoğu maske ya da kar maskesi takan protestocuların polise tuğla fırlattığını ve otelin birkaç camını kırdığını, ardından da otelin yakınındaki büyük bir çöp bidonunu ateşe verdiğini söyledi.

Yerel polis, Rotherham’da 700 kişilik kalabalıkla yaşanan çatışmalar sırasında 10 polis memurunun yaralandığını, bazılarının tahta kalaslar fırlattığını ve otel camlarını kırmadan önce yangın söndürücülerle memurlara püskürttüğünü söyledi.

Irkçılar araçlarda “beyaz ve İngiliz olmayanları” aradı

Daily Mail’de yer alan habere göre, pogrom girişimi sırasında “islamofobik sloganlar” duyuldu ve ülkenin bazı bölgelerinde isyancılar arabaları durdurup sürücüleri “beyaz ve İngiliz” olup olmadıkları konusunda sorgularken görüntülendi.

Duvarlara “İngiltere’den defolun” yazılamaları yapılırken, bazı saldırganların nazilerle özdeşleşen “Roma selamı” verdikleri görüldü.

Rotherham otelinin içinde bulunanlar tarafından çekilen videolarda maskeli adamların bağırdıkları ve binayı ateşe vermeye çalışmadan önce sığınmacıları boğazlarını kesmekle tehdit ettikleri görülüyor.

Olay yerinde bulunan ve birçoğunun yüzü kapalı olan kişiler tarafından “Onları dışarı atın, “İngiltere,” ve “Yakıp yıkın,” sloganları atıldı.

Starmer’dan “sağcı haydutluk” çıkışı

Perşembe günü protestolar devam ederken Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, pazartesi günkü cinayetleri takip eden gecelerde patlak veren şiddetin nasıl bastırılacağını görüşmek üzere ülkenin dört bir yanından polis şefleriyle bir araya geldi.

Toplantıda şiddeti kınayan Başbakan, polis ve diğer acil servisleri de olaylarla başa çıkma yöntemlerinden ötürü övdü.

Daha sonra düzenlediği bir basın toplantısında Starmer, “Aşırı sağ söz konusu olduğunda, bu koordine edilmiş, kasıtlı bir eylemdir. Bu sadece kontrolden çıkmış bir protesto değil. Kesinlikle şiddete meyilli bir grup birey söz konusu,” dedi.

Starmer ayrıca sosyal medya şirketlerini dezenformasyon konusunda yasalara uymaları gerektiği konusunda uyardı. Starmer, şiddeti ateşlemeye yardımcı olan dezenformasyonun yayılmasıyla ilgili olarak, “Bu da bir suç ve sizin tesislerinizde gerçekleşiyor,” dedi.

Starmer pazar günü yaptığı açıklamada da “aşırı sağcı haydutluk” olarak nitelendirdiği olayları kınadı ve günlerce süren şiddetli göçmen karşıtı protestoların otellerin hedef alınmasıyla sonuçlanmasının ardından faillerin yasaların tüm gücüyle karşı karşıya kalacağını söyledi.

Ulusal Polis Şefleri Konseyi cumartesi akşamından bu yana 147 kişinin gözaltına alındığını ve önümüzdeki günlerde daha fazlasının gözaltına alınacağını açıkladı.

İçişleri Bakanlığı, Middlesbrough da dahil olmak üzere camilere yönelik tehditlerin ardından yeni düzenlemeler kapsamında camilere ekstra güvenlik sağlanacağını söyledi.

Öte yandan Starmer, göçmen karşıtı protestoların şiddetlendiği, bina ve araçların ateşe verildiği ve sığınmacıların kaldığı otellerin hedef alındığı günlerin ardından bugün (5 Ağustos) polis şefleriyle acil bir toplantı yapacak.

İçişleri Bakanı Yvette Cooper, polis memurlarına tuğlalar fırlatan, dükkanları yağmalayan, camilere ve Asyalılara ait işyerlerine saldıran isyancıların “bu andan ırkçı nefreti körüklemek için cesaret aldıklarını” söyledi.

Cooper, baskının internette yanlış bilgi yayanları da kapsayacağını açıkça belirtti.

İngiliz Savunma Ligi isimli örgüt şüphelerin odağında

Polis, şiddeti körüklemek söz konusu olduğunda “yüksek profilli kişiler tarafından güçlendirilen çevrimiçi dezenformasyonu” suçladı.

Bunların en önde gelenlerinden biri ve “İslam karşıtı” olarak bilinen İngiliz Savunma Ligi (EDL) grubunun lideri Stephen Yaxley-Lennon, medya tarafından X’teki 875.000 takipçisine yanlış bilgi yaymakla suçlandı.

Tommy Robinson takma adıyla tanınan Yaxley-Lennon, “Hepinize yalan söylüyorlar. Ulusu bana karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. Size ihtiyacım var, siz benim sesimsiniz,” diye yazdı.

Robinson, Stoke’ta yaşanan bir çatışmanın videosunu yayınlayarak, iki protestocunun “Müslümanlar tarafından” bıçaklandığını iddia etti. Gönderi X’te iki milyon kez görüntülendi.

İki saat sonra Staffordshire Polisi bilginin yanlış olduğunu söyledi ve bu şahısların, “kendi taraflarından atılan bir şeyin isabet etmesi” nedeniyle yaralandığını açıkladı.

EDL, Mayıs 2014’te yine Rotherham’da sokağa çıkmış ve burada yapılan konuşmalarda Rotherham’ın “Müslümanların merkezi” olduğunu ileri sürülerek belediyeyi “sümüklü solcuların” yönettiği belirtilmişti.

Yaxley-Lennon, saldırı ve mortgage yolsuzluğu gibi suçlamalarla daha önce 18 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Elon Musk’a göre “iç savaş kaçınılmaz”

X’in sahibi Elon Musk da şiddet olayları üzerine sosyal medya ağında Britanya’daki kargaşadan kitlesel göçü ve açık sınırları sorumlu tutan bir paylaşıma yanıt olarak, “İç savaş kaçınılmaz,” dedi.

İçişleri Bakanı Yvette Cooper yayıncılara yaptığı açıklamada, gerginliklerin internette arttığını ve alevlendiğini ve hükümetin konuyu sosyal medya şirketleriyle birlikte takip edeceğini söyledi.

Sky News’e verdiği demeçte, “Bence gördüğünüz şey, alevleri körüklemeye çalışan farklı bireyler ve gruplardan oluşan ağlar,” diyerek yabancı devletlerin işin içinde olup olmadığına ilişkin sorulara yanıt vermedi.

İnsanların göçmenlik gibi konularda görüşleri ve endişeleri olduğunu söylerken, şiddetten aşırılık yanlısı, ırkçı ve şiddet yanlısı grupları sorumlu tuttu.

Bakan, “Tüm bu tür görüş ve endişelere sahip makul insanlar ellerine tuğla alıp polise atmazlar,” dedi.

Antifaşistlerle sağcı gruplar arasında çatışmalar: Irkçılar kütüphane yaktı

Irkçılık karşıtı gruplar da harekete geçerek çeşitli kentlerde karşı gösteriler düzenledi.

Liverpool’da polis cumartesi günü aşırı sağcı isyancılar ile antifaşistler arasındaki çatışmaları önlemek için müdahale etti.

Merseyside Polisi, günün ilerleyen saatlerinde ırkçıların bir kütüphaneyi ateşe verdiğini, kitapları yaktığını ve itfaiyecilerin yangına ulaşmasını engellemeye çalıştığını söyledi. Polis 23 kişiyi gözaltına aldı.

Sky News’e konuşan Spellow Kütüphanesi ve Toplum Merkezi  çalışanı Debbie Stokes, cumartesi gecesi Liverpool’da yaşanan kargaşanın “iğrenç” olduğunu söyledi.

Stokes, “Kütüphaneye olanları görmekten iğreniyorum. Naziler kitapları yakardı; bunlar bir adım daha ileri giderek bir kütüphaneyi yaktılar,” dedi.

AVRUPA

Orta Avrupa’da sel: Polonya AB acil durum fonuna başvuracak

Yayınlanma

Geçtiğimiz günlerde Orta Avrupa ülkelerini ciddi şekilde etkileyen sağanak yağışlar nedeniyle Çekya AB fonlarını kullanacağını teyit ederken, Polonya da AB’den mali yardım isteyeceğini ve muhtemelen AB’nin acil durum mekanizmasını harekete geçireceğini duyurdu.

Polonya, Çekya, Slovakya, Avusturya ve Romanya’nın da aralarında bulunduğu Orta Avrupa ülkeleri son günlerde şiddetli yağışlardan ciddi şekilde etkilenerek yaygın sellere, tahliyelere ve altyapı ile evlerde büyük hasara yol açtı.

Reuters’ın bildirdiğine göre Avusturya’dan Romanya’ya kadar uzanan sel felaketinde en az 15 kişi hayatını kaybetti.

“Maliye Bakanına acil yardım ve sel yardımı için fon hazırlaması talimatını verdim. AB Bakanı Avrupa yardımı için başvuruda bulunacak,” diyen Tusk, Pazar günü öğleden sonra X’e yazdığı mesajda savunma bakanından etkilenen bölgelere ek kuvvet göndermesini istediğini de sözlerine ekledi.

Oder ve Nysa nehirleri taştı

Ülkenin güney kesimi hafta sonu yaşanan yoğun yağışların ardından şu anda büyük sel felaketiyle mücadele ediyor. Pazar günü Nysa kasabası ve Stronie Śląskie belediyesi de dahil olmak üzere çok sayıda baraj taştı.

Kurtarma operasyonları için helikopterler kullanıldı ve kritik durumdaki bölge sakinleri tahliye edildi.

Oder ve Nysa nehirleri de dâhil olmak üzere birçok nehir taşarak bölgede ciddi sel baskınlarına neden oldu. Sel dalgasının pazar günü Wroclaw şehrine doğru ilerlemesi, yerel yetkilileri uyarılar yayınlamaya ve olası hasara karşı hazırlık yapmaya sevk etti.

Yükselen su seviyeleri evleri ve altyapıyı tehdit ettiği için acil durum hizmetleri yüksek alarmda ve hasarı azaltmak ve sakinleri korumak için çalışmalar devam ediyor.

Tusk, savunma bakanlığını görevlendirdi

Askeri helikopterler kritik durumdaki insanları tahliye etmek için kurtarma operasyonlarında kullanıldı.

Tusk, Pazar sabahı sellerde ölen ilk kişinin Kłodzko kasabasında olduğunu doğruladı. Özel radyo istasyonu RMF FM, Silezya’daki Bielsko-Biała’da bir başka olası kurbanın daha olduğunu bildirdi.

Durumu 1997’deki büyük sellerle karşılaştırması istenen Tusk, bu selin daha yerel olduğunu fakat bunun sonuçların daha az ciddi olduğu anlamına gelmediğini söyledi.

Polonya lideri, “İnsanlar pek çok yerde yaşadıklarının 1997’dekinden daha ciddi olduğunu söylüyorlar,” diye vurguladı.

Buna karşılık, ülkenin ana nehri olan Vistül’deki durum nispeten istikrarlı. Varşova’daki nehir seviyesi de son günlerde kaydedilen en düşük seviyeye ulaşarak bazı bölgelerde 20 santimetreye kadar düştü.

Çekya’da 250 bin hane elektriksiz kaldı

Çekya da sel felaketinden kötü etkilendi ve kuzeydoğu bölgesi en kötü koşullarla karşı karşıya kaldı.

Çek İtfaiye Kurtarma Servisi Başkanı Vladimír Vlček, ülke genelinde 10.500’den fazla kişinin tahliye edildiğini ve pazar günü itibariyle yaklaşık 250.000 hanenin elektriksiz olduğunu bildirdi.

Hafta sonu şiddetli yağış beklentisiyle yerel yetkililer daha fazla kapasite yaratmak için barajlardan su salmaya başlarken, son yıllarda önceki sel felaketlerinin ardından sel kontrol önlemlerine büyük yatırımlar yapıldı.

Çek Başbakanı Petr Fiala (ODS, ECR) pazar günü Çek televizyonuna verdiği mülakatta, “Şu anda 1997 ya da 2002’de olduğumuzdan çok daha hazırlıklıyız; tüm ülke bu deneyimlerden ders aldı. Ve bu derslerin işe yaradığı da açıktır. Ancak bu istisnai bir durum ve her şey öngörülemez ya da planlanamaz,” dedi.

Avrupa fonları da dahil olmak üzere mevcut tüm kaynakları kullanacaklarını varsaydığını söyleyen Fiala, “Bu mantıklı ve yapılması gereken doğru şey,” diye ekledi.

Ülke bu hafta sonu (20-21 Eylül) yapılacak bölgesel ve senatörlük seçimlerine hazırlanırken, hükümet seçimlerin planlandığı gibi gitmesini sağlamak için çalışıyor.

Fakat nihai karar durumun nasıl gelişeceğine bağlı olacak. Fiala, “Şu anda seçimleri zamanında yapabilecekmişiz gibi görünüyor, ancak hava durumu gibi kontrolümüz dışındaki faktörler olduğu için bu temkinli bir açıklama,” dedi.

Slovakya’nın Çek-Avusturya sınırı da kritik

Slovakya’da ülkenin kuzey ve batı kesimlerindeki yağışlar meteoroloji uzmanlarının tahminlerini aştı. Birçok şehir ve kasaba gece boyunca 3. seviye sel uyarısı ilan etti ve sakinleri olası tahliyeler için hazırlıyor. Demiryolu seferleri birkaç hatta askıya alındı.

En kritik durum Çek ve Avusturya sınırlarına yakın batı bölgesi Záhorie’de yaşanıyor. Başkent Bratislava’da şiddetli rüzgar ağaçları kökünden söktü ve bazı yolların kapatılması gerekti. Yerel hayvanat bahçesindeki hayvanlar tahliye edildi.

Slovak Eğitim Bakanlığı okullara pazartesi günü derslere ara vermeyi düşünmelerini tavsiye ederken, Çalışma Bakanlığı selden etkilenen vatandaşlara ve kasabalara mali ve insani yardım yapılacağını duyurdu. Aynı zamanda Donio portalı, Slovak Katolik Hayır Kurumu ve Tehlikedeki İnsanlar tarafından bağış toplama kampanyaları başlatıldı.

AB sellerin yönetimine yardımcı olabilir

Şiddetli yağışlar ve seller birçok AB ülkesini vururken, bu ülkeler AB Sivil Koruma Mekanizmasının etkinleştirilmesini talep edebilirler.

2001 yılında oluşturulan Mekanizma, AB ülkeleri ve 10 katılımcı ülke arasında sivil koruma alanında işbirliğini güçlendirerek afetlere karşı önleme, hazırlık ve müdahaleyi geliştirmeyi amaçlıyor. Mekanizma şimdiye kadar AB içinde ve dışında 700’den fazla yardım talebine yanıt verdi.

Mekanizma aracılığıyla yapılan bir yardım talebinin ardından Acil Müdahale Koordinasyon Merkezi (ERCC) yardım veya uzmanlığı harekete geçiriyor. Yangın söndürme uçakları, arama kurtarma ve tıbbi ekipler gibi uzman ekipler ve ekipmanlar, kısa süre içinde konuşlandırılmak üzere harekete geçirilebilir.

Tusk bu mekanizmanın aktif hale getirilmesini isteyip istemediğini açıklamadı fakat Euractiv’in anladığına göre X’teki paylaşımı bunu ima ediyor olabilir.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, sınır kontrollerinin “trafik sıkışıklığına neden olmayacağı” sözünü verdi

Yayınlanma

Pazartesi gününden itibaren Alman polisi Almanya’nın tüm sınırlarında nokta kontrolleri yaparken, Berlin’deki trafik lambası koalisyonu da rahatsız olan komşularını rahatlatmak için çaba sarf ediyor.

Solingen’de bir sığınmacıyla bağlantılı saldırının ardından artan baskının ardından Alman hükümeti geçen hafta “düzensiz göçle mücadele” için kontrolleri yeniden başlatacağını duyurmuştu.

Bu, Alman polisinin Schengen bölgesi kurallarına aykırı olarak Fransa, Belçika, Lüksemburg ve Danimarka sınırlarında esnek bir şekilde kontroller yapabileceği ve Polonya, Çekya, Avusturya ve İsviçre sınırlarındaki mevcut kontrollere ekleme yapabileceği anlamına geliyor.

Alman İçişleri Bakanı, sınırı geçmeyi planlayanlara polisin sabit kontrol noktalarında her aracı kontrol etmeyeceği konusunda bir kez daha güvence verdi.

Kontroller “esnek” olacak: Yalnızca karada değil, havada da olabilir

Bakan Nancy Faeser Bild am Sonntag’a verdiği demeçte, “Uzun trafik sıkışıklığı olmayacak, fakat ilgili durumun gerektirdiği şekilde akıllı kontroller yapılacak,” dedi.

İçişleri Bakanlığı ve federal polise göre, önlemler zaman ve yer açısından esnek olacak; yani açık ve gizli, karada, denizde, havada ve günün her saati. Bu tedbirler 30 kilometre içeriye kadar uygulanabilecek.

Bakanlık, Schengen vatandaşı olmayanlara kimlik belgesi ya da vize taşımaları çağrısında bulundu.

Faeser’in güvencelerine rağmen bakanlık, esnek kontrollerin sorun yaratabileceği için “sınır ötesi trafikte geçici aksaklıkların göz ardı edilemeyeceğini” kabul etti.

Scholz “rahatsızlıkları” ele alacak

Berlin, daha önce de komşu ülkeler arasında “rahatsızlıklar” olduğunu kabul etmişti. Birçok ülke geçtiğimiz hafta Avrupa’nın bütünlüğü açısından doğuracağı sonuçlarla ilgili endişelerini kamuoyu önünde dile getirmişti.

Polonya Başbakanı Donald Tusk yeni kontrolleri “kabul edilemez” olarak nitelendirmişti. Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Wladyslaw Teofil Bartoszewski de Alman hükümetinin iddialarının aksine Polonya’nın önceden “hiç bilgilendirilmediğini” savunmuştu.

Polonya İçişleri Bakanlığına göre Tusk, “tüm Schengen Bölgesi’nin işleyişini tehdit edebilecek” bu konuyla nasıl başa çıkılacağını istişare etmek üzere komşu ülkelerle bir toplantı düzenleyeceğini söyledi.

Gelen tepkiler üzerine bir hükümet sözcüsü cuma günü yaptığı açıklamada Scholz’un “yakında” aralarında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de bulunduğu Avrupalı liderlerle ayrı ayrı görüşeceğini duyurdu.

Scholz’un Tusk ile de bir görüşme gerçekleştirdiği bildirildi. 

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Moldova, Rus Ortodoks Kilisesi’ni yasaklamayı planlıyor

Yayınlanma

Sonbaharda yapılacak seçimlerin ardından Moldova hükümeti, Rus Ortodoks Kilisesi’nin (ROK) özerk bir parçası olan Moldova Ortodoks Kilisesi’nin faaliyetlerini yasaklamayı planlıyor.

Parlamentodaki Komünistler ve Sosyalistler Bloku (BCS) milletvekili Bogdan Tsridiya, İzvestiya gazetesine verdiği demeçte, 20 Ekim’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Avrupa Birliği’ne (AB) entegrasyona ilişkin referandumun ardından, seçimleri kazanan Maya Sandu’nun ‘Ukrayna’daki senaryoyu takip edebileceğine’ dikkat çekti.

Milletvekili, Sandu’nun medya yasakları ve Rus diline getirilen kısıtlamalar gibi Ukrayna’nın attığı bazı adımları tekrarladığını belirtti ve bu doğrultuda bir sonraki adımın Moldova Ortodoks Kilisesi’nin yasaklanması olabileceğini öne sürdü.

Milletvekili Vladimir Odnostalco da yetkililerin ‘toplumdaki durumu daha da kötüleştirmemek’ ve seçmenleri korkutmamak için referandumdan önce böyle bir adım atmayacağını söyledi.

Moldova’nın iktisadi olarak zor durumda olduğunu, sürekli olarak Avrupa’nın en yoksul ülkeleri arasında yer aldığını ve Moldova Ortodoks Kilisesi’nin ülke ve Transdinyester nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ini temsil ettiğini vurgulayan Odnostalco, “Kiliseye karşı alınacak radikal tedbirler muhalefetin ekmeğine yağ sürebilir,” dedi.

Ağustos sonunda, iktidardaki PAS partisinin milletvekili Vasiliy Şoymaru, ‘Rus Ortodoksluğunun’ bu sonbaharda ülkede yasaklanabileceğini belirtmiş, “Kilise sorununun bu sonbaharda çözüleceğine inanıyorum,” diye eklemişti.

20 Ağustos’ta Ukrayna parlamentosu, Rus Ortodoks Kilisesi ve kontrolü altındaki Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin ülke topraklarında yasaklanmasını amaçlayan bir yasa tasarısını kabul etmişti.

22 Ağustos’ta, Moskova Patrikhanesi’ne bağlı Estonya Ortodoks Kilisesi (EOK), adındaki Moskova Patrikhanesi ibaresini kaldırarak idari bağımsızlığını resmen ilan etti. Bu karar, kilise konseyinde tüzük değişikliğinin onaylandığı toplantıda alındı.

Zelenskiy’den Ortodoks Kilisesi’ne karşı hamle

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English