Bizi Takip Edin

Diplomasi

Çabahar limanı için imza atılması bekleniyor

Yayınlanma

Hindistan Dışişleri Bakanı Subramaniam Jaishankar, ABD’nin yaptırımlarına rağmen ülkesinin Çabahar limanı konusunda İran ile anlaşmaya varmayı umduğunu söyledi.

Reuters’ın haberine göre Jaishankar bu açıklamayı Hindistan Limanlar, Denizcilik ve Su Yolları Bakanı Sarbananda Sonowal’ın İran ziyareti öncesinde yaptı. Ziyarette Hindistan’ın önümüzdeki 10 yıl boyunca İran’ın güneydoğusundaki Çabahar limanını geliştirmek ve işletmek üzere İran ile bir anlaşma imzalaması bekleniyor.

Tesnim’de yer alan habere göre de İran Karayolları ve Şehircilik Bakanlığı, Hindistan’ın IPGL şirketi ile Çabahar bölgesi Şehit Beheşti limanı için geliştirme ve ortaklık sözleşmesinin imzalanacağını duyurdu.

Umman Denizi kıyısındaki Çabahar Limanı, Hindistan’ın Pakistan’ın Karaçi ve Gwadar limanlarını bypass ederek Orta Asya’ya açılmasına olanak sağlıyor.

Diplomasi

Çin, İngiltere ve ABD arasındaki ticaret anlaşmasını eleştirdi

Yayınlanma

Çin, İngiliz tedarik zincirlerinden Çin ürünlerini çıkarmak için kullanılabilecek İngiltere ve ABD arasındaki ticaret anlaşmasını eleştirdi. Londra’nın Çin’le ilişkilerini yenilemeye çalıştığı bir dönemde böyle bir anlaşmaya imza atması Pekin’i şaşırttı.

Geçen hafta ABD’nin İngiltere ile imzaladığı ticaret anlaşması, İngiltere’nin çelik ve ilaç endüstrileri için sıkı güvenlik gereklilikleri içeriyor ve Trump yönetiminin geçen ay kapsamlı “karşılıklı gümrük vergileri” açıklamasından bu yana ilk anlaşması oldu.

Anlaşma hakkında sorulan bir soruya yanıtta Pekin, ülkeler arasındaki anlaşmaların diğer ülkeleri hedef almaması gerektiğinin “temel bir ilke” olduğunu söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı Financial Times‘a yaptığı açıklamada, “Devletler arası işbirliği, üçüncü tarafların çıkarlarına aykırı veya zarar verecek şekilde yürütülmemelidir” dedi.

Pekin, Başkan Donald Trump’ın Amerika’nın ticaret ortaklarıyla ikili müzakereleri kullanarak onları Çin’i tedarik zincirlerinden çıkarmaya zorlamasına karşın, ülkeleri Çin’in çıkarlarını tehdit eden ticaret anlaşmaları imzalamamaları konusunda uyardı.

Çin de buna karşılık, kendi tedarik zincirlerinden yabancı menşeli bileşenleri temizlemek için çabalarını hızlandırarak, bunları ticaret savaşının yol açabileceği aksaklıklardan korudu.

Geçen hafta ABD ile imzalanan ticaret anlaşması, İngiltere’nin otomobil ve çelik ihracatına uygulanan cezai ABD vergilerinin kesilmesini içeriyordu, ancak İngiliz mallarına uygulanan %10’luk temel gümrük vergisi kaldırılmadı.

Çelik ve otomobillere yönelik sektöre özel gümrük vergisi indirimi de, İngiltere’nin tedarik zinciri güvenliği ve “ilgili üretim tesislerinin mülkiyeti” konusunda “ABD’nin taleplerini derhal yerine getirmesi” şartıyla verildi.

İngiliz yetkililer, Trump’ın bu şartın asıl hedefinin Çin olduğunu açıkça belirttiğini söylediler. Anlaşma, İngiliz ürünlerine yönelik gümrük vergisi indiriminin, belirli ithalatların ABD’nin ulusal güvenliğini etkileyip etkilemediğini ve nasıl etkilediğini belirleyen “Bölüm 232” soruşturmalarına bağlı olacağını belirtiyor.

İngiltere hükümeti, İngiltere’nin “kilit sektörlerde binlerce işi güvence altına almak, İngiliz işletmelerini korumak ve gelecekte daha fazla ticaret için zemin hazırlamak” amacıyla ABD ile ticaret anlaşmasını imzaladığını açıkladı.

Hükümet, “Çin ile ticaret ve yatırımın İngiltere için önemli olmaya devam ettiğini” ve İngiltere’nin “İngiltere ve küresel çıkarlarına dayanan alanlarda pragmatik bir şekilde çalışmaya devam edeceğini” de ekledi.

ABD-İngiltere ticaret anlaşması Çin’in tedarik zincirlerini baskı altına alıyor

‘Çin’in yanıt vermesi gerekebilir’

Londra’nın Washington’un güvenlik maddelerini kabul etmesi, özellikle İngiltere Başbakanı Sir Keir Starmer’in hükümetinin Çin ile ilişkileri iyileştirmek için çalıştığı bir dönemde, Pekin’de şaşkınlık ve endişe yarattı.

Financial Times’a adının açıklanmaması kaydıyla konuşan bir Çinli hükümet danışmanı, “Çin’in yanıt vermesi gerekecek — İngiltere anlaşmayı aceleyle kabul etmemeliydi” dedi.

Çin Makroekonomik Araştırma Akademisi’nde kıdemli araştırmacı olan Zhang Yansheng de, Washington’un Çin’i izole etmek için diğer hükümetleri ticaret müzakerelerinde benzer hükümleri kabul etmeye zorlayacağının açık olduğunu söyledi.

“İngiltere’nin bunu yapması Çin’e haksızlık” dedi ve ekledi: “Bu tür zehirli hap maddeleri aslında gümrük vergilerinden daha kötü.”

Zhang, Çin’in “İngiltere ile görüşmelerde bu konuyu açıkça gündeme getirmesi” gerektiğini, ancak hemen misilleme yapmaktan kaçınması gerektiğini söyledi.

“Asıl sorun ABD, diğer ülkeler ikincil aktörler. Bu konu ABD ile ticaret görüşmelerinde tartışılmalı” dedi.

Ticaret ateşkesi

ABD ve Çin pazartesi günü ticaret savaşında 90 günlük ateşkes anlaşması yaptı. Washington, Çin’den ithal edilen ürünlere uyguladığı gümrük vergilerini yüzde 145’ten yüzde 40’a düşürdü. İki taraf, Çinli üreticilerden ABD’ye fentanil öncü maddelerinin akışını durdurmak için bir anlaşmaya varırsa, bu vergiler yüzde 20’ye kadar tekrar indirilebilir. Bu, Trump’ın Çin’e uyguladığı gümrük vergilerinin seviyesini, İngiltere gibi ABD müttefiklerinin uyguladığı vergilere yaklaştıracaktır.

Çin de enerji ürünleri ve tarım ürünleri gibi ABD ithalatına uyguladığı misilleme gümrük vergilerinin seviyesini yüzde 125’ten yüzde 10’a düşürmeyi kabul etti.

Ticaret ateşkesi: ABD ve Çin nasıl bu kadar hızlı anlaştı?

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Johnson: Biden döneminde Ukrayna’yı tam olarak destekleyecek cesaretimiz yoktu

Yayınlanma

Eski Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson salı günü yaptığı açıklamada, Joe Biden döneminde Batılı politikacıların Ukrayna’yı tam olarak destekleyecek cesareti olmadığını savundu.

Kopenhag Demokrasi Zirvesi’nde POLITICO’ya konuşan Johnson, ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018’deki ilk döneminde Ukrayna’ya ölümcül yardım gönderdiği için övgüyü hak ettiğini söyledi fakat Trump’ın Rusya ile yürütülen barış görüşmelerinin gidişatından endişe duyduğunu da belirtti.

Johnson, “Şu anda [Trump’ın] tutumu hakkında tüm şikayetlerimize rağmen, ben iki şeyi gözlemliyorum: Öncelikle, Joe [Biden] ve önceki iki yıl boyunca, Batı’nın yaptıkları hakkında ne söylerseniz söyleyin, biz sadece Ukraynalıların yenilmesini engellemeye çalışıyorduk. Fakat onlara gerçekten ihtiyaçları olan şeyi verme cesaretini hiçbir zaman gösteremedik,” dedi.

İngiliz siyasetçiye göre diğer mesele de, “Ukraynalılara ölümcül silahlar verme tabusunu kıranın da Trump olduğu” gerçeği, zira 2018’de Kiev’e Javelin füzelerini veren Trump’tı.

Johnson, geçmişte Trump’ın Ukrayna konusunda “güçlü ve kararlı” olacağını iddia ettiği sorulduğunda, “Başkan Trump gibi liderler karar vermeden önce birçok farklı sesi dinler. Endişeliyim, ancak Donald Trump’ın içgüdüsünün Ukrayna’nın ezilmesine izin vermek olacağını düşünmüyorum ve bunun olmasına izin verecek siyasi alana sahip olduğunu da düşünmüyorum,” cevabını verdi.

ABD’deki Cumhuriyetçilerin Ukrayna’ya desteğini sürdürmesi için yoğun lobi faaliyetleri yürüten ve Avrupa’nın Trump’ın Ukrayna stratejisine ilişkin endişelerinin abartılı olduğunu savunan Johnson, “Ukrayna’da güç kullanarak barışı sağlayabilirsek, Trump’a yöneltilen tüm eleştirilere rağmen, Trump’ın bunu başarabileceğini her zaman düşündüm,” dedi.

Johnson, iki taraf arasındaki görüşmelerin şu anda “çok kritik bir noktada” olduğunu, Ukrayna’nın “köşeye sıkıştırıldığını” ve toprak tavizleri ve NATO üyeliğinden vazgeçmeyi kabul etmesinin istendiğini söyledi.

Eski başbakan, “Ruslar şu ana kadar gerçek bir baskı altında değiller ve bunu herkes görebiliyor. Umarım Washington’da şu anda olan şey, insanların nihayet Putin’in [barış] istemediğini fark etmesidir,” dedi.

İngiliz lider, “Putin’in şartlarına göre” savaşın “çok tehlikeli” bir sonuca varmasından korktuğunu söyledi. Ona göre bu durumda Rusya lideri ateşkes ilan edecek ve ABD’nin Ukrayna’ya silah sağlamasına son verilecek ve ülkenin NATO’ya katılmayacağına dair söz verilecek.

Johnson, “Endişelendiğim şey, insanların ‘Burada duralım. Öldürmeyi durduralım ve başkan bunun bir başarı olduğunu söyleyebilsin’ demesi. Ama elbette bu tam bir felaket olacaktır, çünkü Putin Ukrayna’yı istikrarsızlaştırma konumunda kalacaktır. Ve elbette yeni bir işgal başlatacaktır. Bu konuda gerçekten çok endişeliyim,” iddiasında bulundu.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB’nin Rusya’ya yeni yaptırım tehdidi havada kalabilir

Yayınlanma

AB’nin Rusya’nın Ukrayna’da ateşkese yanaşmaması durumunda Moskova’ya yönelik açıkladığı yeni kapsamlı yaptırımlar, ciddi siyasi engellerle karşılaşıyor ve uygulanabilmesi için ABD ile koordinasyon gerektiriyor. AB içinde özellikle Macaristan’ın tutumu ve ABD’nin eş zamanlı hareket edip etmeyeceğinin belirsizliği, yaptırımların etkinliğini sorgulatıyor.

Avrupa Birliği (AB) liderlerinin, Rusya’nın Ukrayna’da ateşi kesmeyi reddetmesi halinde Moskova’ya karşı uygulamakla tehdit ettiği yeni kapsamlı yaptırımlar, ciddi siyasi engellerle boğuşuyor ve hayata geçirilebilmesi için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile eşgüdüm zorunluluğu taşıyor.

Reuters‘ın Avrupalı yetkililere ve diplomatlara dayandırdığı haberine göre, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi nedeniyle ekonomik kapasitesini sınırlamayı amaçlayan 16 yaptırım paketinin ardından, AB’nin 27 üye ülkesinin tamamının yeni kısıtlayıcı tedbirler üzerinde uzlaşmasını sağlamak giderek zorlaşıyor.

Moskova ile yakın ilişkilerini sürdüren Macaristan, bu süreçteki temel engellerden biri olarak öne çıkıyor.

Ajansa konuşan kaynaklar, Budapeşte’nin tutumunu ancak Washington’dan gelecek doğrudan baskının değiştirebileceğini, ancak mevcut durumda böyle baskının gözlenmediğini belirtiyor.

Ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupalılarla eş zamanlı hareket etmeye hazır olup olmadığı da henüz netlik kazanmış değil.

Reuters‘a konuşan diplomatlar, AB tarafından yeni yaptırımlara ilişkin yapılan sert açıklamaların, somut adımlarla desteklenmemesi halinde itibar kaybına yol açabileceğini vurguluyor.

Bir diplomat, durumu şöyle açıkladı: “Yaptırımları bir baskı aracı olarak masada tutuyorsunuz, ancak bunu gerçekleştirme imkanınız olmadan bir ültimatom verirseniz, bu ciddiyetsiz görünür.”

Aynı diplomat, AB düzeyinde temel kısıtlayıcı tedbirler konusunda bile birlik olmadığını da sözlerine ekledi. Başka bir üst düzey Avrupalı yetkili ise, “Tehlike şu ki, Moskova bu tür açıklamaları blöf olarak değerlendirebilir,” dedi.

10 Mayıs 2025’te Kiev’de, “gönüllüler koalisyonu” olarak adlandırılan ülkelerin katıldığı bir zirve düzenlendi.

Toplantının ardından yapılan ortak çağrıda Moskova’dan, 12 Mayıs 2025’ten itibaren ön koşulsuz 30 günlük ateşkes ilan etmesi talep edildi. Zirve katılımcıları, aksi takdirde daha sert yaptırımlar uygulayacaklarını ve Ukrayna’ya askeri yardım hacmini artıracaklarını vaat etti.

Ancak, 10 Mayıs’ı 11 Mayıs 2025’e bağlayan gece Vladimir Putin bu girişimi reddetti.

Bunun yerine, 15 Mayıs 2025’te İstanbul’da Ukrayna ile doğrudan görüşmelere hazır olduğunu ifade etti.

Reuters‘ın işaret ettiğine göre, bu adım ABD Başkanı Trump tarafından desteklendi ve Amerikan tarafının Avrupa’nın baskı hattını destekleme konusundaki istekliliği hakkında şüpheler doğurdu.

Buna rağmen Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, 13 Mayıs 2025’te AB’nin tutumunu bir kez daha teyit ederek, bu hafta içinde gerçek bir ilerleme kaydedilmemesi halinde Avrupa Birliği’nin yaptırım baskısını artıracağını söyledi. Merz’e göre, tedbirler Rusya ekonomisinin enerji ve finans sektörlerini etkileyebilir.

AB ülkeleri Rusya’ya karşı 17. yaptırım paketinde anlaştı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English