Bizi Takip Edin

Diplomasi

CIA ve MI6’in Skripal komplosu ifşa oldu

Yayınlanma

Editörün notu: 2018 yılında İngiltere’nin Salisbury kentinde eski Rus çifte casus Sergey Skripal ve kızı Yulya’nın zehirlenmesi olayı ve bunun ardından Dawn Sturgess’ın hayatını kaybetmesiyle ilgili soruşturma, İngiltere ve ABD istihbarat kurumlarının bu olaylardaki olası rolünü ortaya koyan yeni ifşalarla gündeme geldi. Soruşturma esnasında, Skripal’lerin ifadelerinin engellenmesi ve delil niteliğindeki sorgu kayıtlarının kullanılmaması, İngiliz hükümetinin soruşturmayı manipüle etme çabaları olarak değerlendirildi. Ayrıca hem CIA’in hem de MI6’in, Rus suikastçılar olarak tanıtılan Ruslan Boşirov ve Aleksandr Petrov’un İngiltere’ye gelişlerinden önceden haberdar olduğu öne sürüldü. Bu durum, olayın bir komplo olabileceği şüphelerini artırdı. Sızdırılan CIA yazışmalarında, olaydan hemen önce üst düzey CIA yetkililerinin “acilen” Mike Pompeo ile görüştüğü, bu toplantının Boşirov ve Petrov’un Londra’ya uçak bileti almasının hemen ardından gerçekleştiği ortaya çıktı. Rus ajanları olduğu iddia edilen bu kişilerin İngiltere’ye kolayca giriş yapabilmesi, önceden düzenlenmiş bir tuzağa işaret ediyor olabilir. İngiliz ve Amerikan istihbarat kurumlarının Salisbury olayındaki rolü ve olayın manipüle edildiği yönündeki kanıtlar artarken, ana akım medya bambaşka bir hikâye anlatıyor.


CIA ve MI6’in Skripal komplosu ifşa oldu

Kit Klarenberg, Global Delinquents

14 Ekim’de, İngiltere vatandaşı Dawn Sturgess’ın Temmuz 2018’de, Rus suikastçılar tarafından İngiltere’de bırakıldığı iddia edilen Noviçok sinir gazıyla temas ettikten sonra hayatını kaybetmesine ilişkin uzun süredir beklenen soruşturma nihayet başladı.

Şimdiden, bu kamuoyuna açık şov duruşması, Mart 2018’de Salisbury’de GRU kaçakları Sergey Skripal ve kızı Yulya’nın zehirlenmesine dair resmi anlatıyı ciddi şekilde zayıflatan çarpıcı kanıtlar ortaya koydu.

Bu ifşalar, İngiliz devletinin soruşturmayı sabote etme ve gerçeği ortaya çıkarmasını engelleme çabalarına rağmen gün yüzüne çıktı.

Örneğin, Skripal’lerin ifade vermesi engellendi, oysa kendileri bunu resmi olarak talep etmişti. Görünüşe göre, Rusya istihbaratının çifti tekrar hedef alma riski o kadar büyük ki, o dönemdeki polis sorgularının video kayıtları bile delil olarak kabul edilmiyor.

Aynı zamanda, İngiliz istihbarat ve güvenlik kurumlarının ne bildiği ve bunu ne zaman öğrendiği gibi acil bir soru, ele alınmayacak.

Bununla birlikte, iki Rus’un Skripal’leri öldürmeye teşebbüs etmekle suçlanmadan önce İngiltere’ye geldiklerinden hem İngiliz hem de Amerikalı casusların haberdar olduğunu gösteren birincil kaynak kanıtlar yıllardır göz önünde duruyor.

Bu ön bilginin CIA ve MI6’in başarısız suikast girişiminin ardında olduğunu ima edip etmediği yorumlara açık olabilir ama Rusların Salisbury’deki varlığının kötü amaçlar için kullanıldığına dair şüphe bırakmayan işaretler var.

Ocak 2021’de Amerikan denetim grubu American Oversight, Ocak 2017 ile Nisan 2018 tarihleri arasında CIA Direktörü olan Mike Pompeo’nun kişisel adresinden gönderilen ve alınan yüzlerce e-postayı yayımladı.

Bu e-postaların birçoğu, resmi kurum yazışmaları olup, son derece hassas konuların kayıt dışı olarak ele alındığını gösteriyordu. ABD Ulusal Güvenlik Yasası kapsamında ağır şekilde sansürlenmiş olan bu belgeler, 1 Mart 2018’de Pompeo’ya iki üst düzey CIA görevlisinin “son derece acil bir konuda” şahsi bir toplantı talep ettiğini ortaya koyuyor.

Görevliler, “Erişilebilir bir fırsat söz konusu, fakat aciliyet nedeniyle sizin müdahaleniz gerekiyor… Bu fırsatın oldukça umut verici olduğuna ikna oldum,” şeklinde açıklama yapmışlardı.

Pompeo, bu talebe olumlu yanıt verdi ve ertesi sabah erkenden toplantı gerçekleşti. Bu gizli zirvenin önemini vurgularcasına, e-postalar, CIA yöneticilerinin 2 Mart sabahının erken saatlerinden itibaren bu “olumlu fırsatı” teşkilatın başkanına sunmaya hazırlandığını gösteriyor.

Daha da tüyler ürpertici olan ise, Pompeo’nun plana onayını talep eden ilk e-postanın, Ruslan Boşirov ve Aleksandr Petrov’un –Skripal’ın sözde suikastçıları– Moskova’dan Londra Gatwick’e uçak biletlerini satın almasından yalnızca yarım saat sonra gönderilmiş olması.

Boşirov ve Petrov’un, Rus istihbaratınca uydurulduğu iddia edilen, neredeyse hiç resmî geçmişe sahip olmayan iki sahte kimlikle, İngiltere’ye girmeleri için gerekli olan zorlayıcı çoklu giriş vizesini nasıl aldıkları hâlâ tam olarak açıklığa kavuşturulmuş değil.

Mevcut kurallar ve düzenlemeler çerçevesinde bu tür bir vize almaları neredeyse imkânsız görünüyordu. Bu durum, İngilizlerin önceden tertip ettiği bir tuzağa düşüp düşmediklerini sorgulamamıza yol açıyor. Eğer bu bir tuzaksa, MI6’in bu tuzağa CIA’i de dâhil etmeye çalışmış olabileceği ihtimali gündeme geliyor.

Pompeo’ya e-posta gönderen kişinin kimliği gizlenmiş olsa da o dönemde CIA başkan yardımcısı olan Gina Haspel bu rol için açık bir aday olarak öne çıkıyor.

Sovyetler Birliği’nin çöküşünden önce casus toplama operasyonlarında uzmanlaşarak kariyerine başlayan Haspel, yıllardır sert bir Rusya karşıtı olarak biliniyor. Haspel, CIA’in Londra istasyon şefi olarak iki kez görev yaptı: 2008-2011 ve 2014-2017. Sergey Skripal, ilk görev süresi sırasında, Haspel’in uzun süredir işbirliği yaptığı CIA Moskova istasyon şefi Daniel Hoffman’ın müzakere ettiği büyük bir casus takasıyla Temmuz 2010’da İngiltere’ye gelmişti. Hoffman, Salisbury olayından Rusya’yı sorumlu tutan ilk kaynaklardan biriydi.

Haspel’in Londra’daki “beklenmedik” ikinci görev döneminde, Skripal’in Rusya ile devam eden bağları ve memleketine dönme arzusu İngiliz istihbaratınca biliniyor olmalıydı.

İlginç bir şekilde, BBC’nin deneyimli muhabiri Mark Urban, zehirlenmeden bir yıl önce GRU kaçağıyla kapsamlı mülakatlar gerçekleştirdi. Urban, Skripal’in “MI6 tarafından satın alınmış evinde otururken bile Kremlin’in söylemlerini benimseyen utanmaz bir Rus milliyetçisi” olduğunu yazmıştı.

Dikkat çekici bir tesadüf olarak Urban, Skripal’in MI6 tarafından işe alınıp yönlendirildiği sırada Pablo Miller ile aynı tank birliğinde görev yapmıştı. Miller aynı zamanda Salisbury’de Skripal’in komşusuydu.

Bunun yanı sıra, GRU kaçağıyla aynı kaderi paylaşan eski Kremlin yetkilisi Valeriy Morozov, Skripal’in Rusya’nın Londra Büyükelçiliği ile “düzenli” olarak temas hâlinde olduğunu ve burada Rus askeri istihbarat yetkilileriyle “her ay” görüştüğünü iddia etti.

Ayrıca, Sergey ve Yulya’ya yönelik olduğu iddia edilen sinir gazı saldırısının Moskova tarafından düzenlendiği fikrini kesin bir dille reddetti:

“Putin’in bunun arkasında olması imkânsız. Kremlin’in nasıl çalıştığını biliyorum, orada görev yaptım. Skripal kim ki? Putin için hiçbir şey ifade etmiyor. Putin onunla ilgilenmez. Kremlin’de eski bir istihbarat görevlisi hakkında konuşan kimse yok. Bunun için bir sebep yok. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi Kremlin açısından daha tehlikeli olur.”

Gina Haspel’e bu bilgilerin iletilmediği fikri, gerçeklik sınırlarını zorluyor. The Washington Post, Haspel’in İngiltere’de geçirdiği süre boyunca CIA ile MI6 arasındaki ilişkinin kişisel “kilit noktası” hâline geldiğini ve teşkilatın “en önemli yabancı ortağı” olan MI6 ile bağları güçlendirdiğini bildirmişti.

İngiliz meslektaşları, gazeteye verdikleri demeçlerde Haspel hakkında, “Onları çok iyi tanıyor… Ona ‘onursal İngiliz masa memuru’ diyorlar,” şeklinde övgüler yağdırmıştı.

Haspel, bu deneyiminden düzenli olarak yararlanarak Londra ile Washington arasındaki “transatlantik ittifakı” dengelemeye çalıştı; bu ilişki, kendisinin Mayıs 2018 ile Ocak 2021 arasında CIA Direktörü olduğu dönemde sık sık gerilim yaşadı.

Bu gerilimlerin önemli bir kısmı, Trump’ın İngiliz kaos ajanlarını “Amerikan istihbaratıyla işbirliği yaparak başkanlık kampanyasına müdahale etmekle” suçlamasından kaynaklanmıştı. Bu suçlamalar, “İngiliz hükümetinin en üst kademelerini sarsmıştı.” The Washington Post, Haspel’in MI6 ile ilişkileri stabilize etme çabalarının örneklerinden biri olarak, Londra’nın Salisbury olayının ardından teşvik ettiği, Batı genelinde Rus diplomatların sınır dışı edilmesi konusunda isteksiz olan Trump’ı ikna etmesini gösteriyor.

Haspel’in Trump’ı Salisbury konusundaki tavrını nasıl değiştirdiği, Nisan 2019’da ortaya çıktı. The New York Times, Trump’ın başlangıçta Skripal’in sözde zehirlenmesini küçümsediğini ve yanıt vermeyi reddettiğini bildirmişti.

Trump, saldırıyı “meşru casus oyunları, nahoş ama casusluk sınırları içinde” olarak değerlendirmişti. Ancak Haspel, Trump’ı Rusya Büyükelçiliği personelini ABD’den sınır dışı etme gibi “güçlü bir alternatifi” benimsemeye ikna etmeyi başardı. Bu süreçte, İngiltere’den sağlanan “duygusal görüntülerden” faydalandı:

“Haspel, Trump’a İngiliz hükümetinin kendisine sağladığı, Noviçok sinir gazından etkilenerek hastalanan küçük çocukların hastanede tedavi gördüğü fotoğrafları gösterdi. Ardından, Rus casuslarının özensiz çalışması sonucu yanlışlıkla öldüğü belirtilen ördeklerin fotoğrafını gösterdi… Trump, hastalanan çocukların ve ölen ördeklerin görüntülerine takıldı. Brifingin sonunda güçlü alternatifi benimsedi.”

The New York Times’ın bu ifşası, özellikle “duygusal görüntüler” daha önce ana akım medyada hiç yayımlanmadığı veya zikredilmediği için büyük yankı uyandırdı.

Skripal’lerın 4 Mart 2018’de Salisbury’nin Avon Playground adlı parkında üç yerel çocuğa ördek beslemeleri için ekmek verdiklerine dair haberler başlangıçta yaygın olarak medyada yer bulmuştu.

Fakat, hiçbir medya organı, hükümet yetkilisi, sağlık çalışanı veya emniyet görevlisi daha önce çocukların veya su kuşlarının Noviçok ile temas sonucu “hastalandığını” iddia etmemişti. Bilakis, olayın aksini gösteren bilgiler bulunmaktaydı.

26 Mart 2018’de, Daily Mail şu haberi yayımladı: Skripal’lerdan ekmek alan ve bir kısmını yediği iddia edilen çocuklar, “zehirlenme korkusuyla kan testi yapılmak üzere hastaneye götürüldü ama kısa sürede hiçbir sağlık sorunları olmadığı anlaşılınca taburcu edildi.”

Dahası, The New York Times haberinin yayımlanmasından iki gün sonra, İngiliz sağlık yetkilileri bir açıklama yaparak, haberi tamamen yalanlamış ve Noviçok maruziyeti nedeniyle hiçbir çocuğun Salisbury’de hastaneye kaldırılmadığını doğruladı.

The New York Times, makalesinde köklü değişiklikler yaparak Haspel’in Trump’a İngilizlerin sağladığı Noviçok kurbanlarının fotoğraflarını gösterdiği iddiasını tamamen çıkardı.

Bunun yerine, gazete “sinir gazı saldırılarının sonuçlarını gösteren fotoğraflar sunduğunu, ancak bunların İngiltere’deki kimyasal saldırıyla ilgili olmadığını” belirtti. Bu görüntülerin gerçekten var olup olmadığı ve İngiliz istihbaratınca Trump’ı Rusya karşıtı sert bir tavır almaya yönlendirmek için sahte olarak üretilip üretilmediği, aradan geçen beş buçuk yılda hâlâ netlik kazanmış değil.

Bu soruların açıklığa kavuşmamış olması, İngiliz casuslarının yıllardır Moskova’yı hedef alan küresel bir diplomat tasfiyesini -tüm gücüyle bir savaşa hazırlık olarak- planladığı ve umduğu gerçeğini daha da dikkat çekici hâle getiriyor.

Örneğin, Ocak 2015’te MI6/NATO destekli Institute for Statecraft (IFS), Rusya’da “rejim değişikliği” hedefi için kullanılabilecek “potansiyel araçları” detaylandıran bir belge yayımlamıştı. Bu araçlar arasında diplomasi, finans, güvenlik, teknoloji, sanayi, askeriye ve kültür yer alıyordu. Üç kez tekrar edilen bir “araç” şunu öne sürüyordu: “Mümkün olduğu kadar çok ülkeden [Rus] istihbarat subayını ve hava/savunma/deniz ataşesini eşzamanlı olarak sınır dışı etmek (küresel Operation Foot).”

Operation Foot, Eylül 1971’de 105 Sovyet yetkilisinin İngiltere’den sınır dışı edilmesiyle sonuçlanmış bir operasyondu. Mart 2018’de Salisbury olayı sonrası Londra’nın 26 ülkeyi -tabii ki ABD dâhil- 150’den fazla Rus diplomatı sınır dışı etmeye ikna etmesi üzerine, ana akım medya organları bu tarihi olaya atıfta bulunmuştu.

Böylece IFS, uzun süredir arzuladığı “Britanya ve Batı’nın kazanabileceği türden eski usul silahlı çatışmaya” bir adım daha yaklaşmış oldu.

Bugüne hızlıca geldiğimizde Britanya ve Batı, o çatışmayı tamamen kaybetme eşiğinde görünüyor. Öte yandan, Salisbury olayının sürekli değişen resmi anlatısı hem büyük hem küçük şekillerde radikal olarak kaymaya devam ediyor.

Dawn Sturgess soruşturmasında, şimdiye kadar medyada yer bulan tüm haberlerin aksine, Skripal’ların ördekleri beslemek için ekmek verdiği çocuklardan birinin aslında “hastalandığı” ve arkadaşlarıyla birlikte “bir iki gün boyunca kendini kötü hissettiği” ifade edildi.

Bu yeni iddialar, İngiliz makamlarının 4 Mart 2018 sabahı Sergey’in evinin kapı tokmağına sürülen Noviçok’un Skripal’leri zehirlediği yönündeki tartışmalı açıklamalarına uyum sağlıyor. Ancak sonraki soruşturmalar, eldeki kanıtların -Yulya Skripal’ın hasta yatağından verdiği ifadeler dâhil- çiftin başka bir yerde, başka bir zamanda ve tamamen farklı bir yöntemle hedef alındığını açıkça gösterdiğini ortaya koyacaktır. Bu bağlamda, olayda İngiliz ve Amerikan istihbaratının doğrudan rol oynadığına dair işaretler artıyor.

Diplomasi

Trump, NATO aracılığıyla Ukrayna’ya daha fazla silah gönderecek

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, önümüzdeki hafta Rusya hakkında “önemli bir açıklama” yapacağını söyledi ve ABD’nin müttefiklerine Ukrayna’ya gönderilmek üzere Patriot füze sistemleri de dahil olmak üzere daha fazla silah satacağını işaret etti.

ABD Başkanı, NBC’ye verdiği röportajda Rus mevkidaşı Vladimir Putin’e yönelik eleştirilerini yineledi ve yeni silahların doğrudan ABD’den değil, NATO müttefikleri aracılığıyla gönderileceğini söyledi.

Trump, “Rusya’dan hayal kırıklığına uğradım, ancak önümüzdeki birkaç hafta içinde ne olacağını göreceğiz… Pazartesi günü Rusya hakkında önemli bir açıklama yapacağım,” dedi.

Trump, bu hafta başında, savaşa son veremediği için Rus liderden “memnun olmadığını” söylemişti.

ABD başkanı, NATO müttefiklerinin yapacağı alımlar yoluyla Ukrayna’ya silah gönderilmesi için yeni bir anlaşmaya vardığını söyledi.

Trump, “Silahları NATO’ya gönderiyoruz ve bu silahların bedelini yüzde 100 NATO ödüyor. Gönderilen silahlar NATO’ya gidiyor, NATO da bu silahları [Ukrayna’ya] verecek ve bu silahların bedelini NATO ödeyecek. Patriot füzelerini NATO’ya göndereceğiz ve NATO bunları dağıtacak,” diye ekledi.

NATO toplu silah alımı yapmıyor ama ittifakın bazı üyeleri Ukrayna adına daha fazla silah satın almaya hazır olduklarını belirtmişti. Almanya, Kiev’e vermek üzere ABD’den iki Patriot sistemi satın almayı teklif etti.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de, Ukrayna’yı Rusya saldırılarından korumak için ABD’den üç Patriot hava savunma sistemi satın almak üzere Almanya ve Norveç ile anlaşma sağladığını söyledi.

Rusya, çarşamba gecesinden perşembe gününe kadar yaklaşık 10 saat süren füze ve insansız hava aracı saldırıları da dahil olmak üzere, savaşın en şiddetli bombardımanlarından bazılarını geçen hafta gerçekleştirdi.

Zelenskiy, perşembe günü Avrupa liderleriyle bir araya geldiği Roma’da, “Rusya yakında Ukrayna’ya günde 1.000 insansız hava aracı fırlatmak istiyor,” dedi.

Rusya’nın İran tasarımı kamikaze İHA’larını düşürebilecek önleme insansız hava araçlarının ortak üretiminin, Batılı müttefikleriyle görüştüğü bir çözüm olduğunu söyleyen Ukrayna lideri, “Ortaklarımız paylaştığım her şeyi kabul eder ve gerekli fon ayrılırsa, bunu başarabiliriz,” dedi.

Zelenskiy, halihazırda insansız hava araçlarını üreten dört Ukrayna şirketi ve bir ABD-Ukrayna şirketi olduğunu söyledi ve şu anda üretimi artırmaya ihtiyaç duyduklarını belirtti.

Trump salı günü, Ukrayna’ya silah göndermeye devam edeceğini söylemiş ve Pentagon’un bazı kritik silahların teslimatını durdurma kararını tersine çevirmişti.

NBC röportajında Trump, Cumhuriyetçi Lindsey Graham’ın Rusya’ya yeni yaptırımlar getirmeyi öngören tasarısına destek verdiğini de belirtti ve tasarıyı “başkanın istediğini yapmasına izin veren” bir yasa olarak nitelendirdi.

Trump, “Senatonun kabul ettiği bu yasa tasarısı, bildiğiniz gibi, başkanın istediği her şeyi yapmasına saygıyla izin veriyor. Başka bir deyişle, bu benim seçeneğim. Çok önemli ve çok sert bir yaptırım yasası kabul edilecek, ancak bunu uygulamak ya da uygulamamak başkanın takdirine kalmış,” diye konuştu.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Libya ve Türkiye’den yeni askeri işbirliği anlaşması

Yayınlanma

Libya Ulusal Birlik Hükümeti, Libya ordusunun kabiliyetlerini artırmak amacıyla Türkiye ile yeni bir askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Ankara’da imzalanan anlaşma, ileri düzey askeri eğitim, uzmanlık değişimi ve teknik destek gibi konuları kapsıyor. Türk tarafı, Libya’nın savunma kabiliyetlerini inşa etme konusunda destek taahhüdünü yinelerken, anlaşmanın iki ülke arasındaki ortaklığın derinliğini yansıttığı belirtildi.

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Savunma Bakanlığı, gelişim programı çerçevesinde Libya ordusunun kabiliyetlerini artırmak amacıyla Türkiye ile yeni bir işbirliği anlaşması imzaladığını duyurdu.

Libya hükümetinin resmi Facebook sayfasından yapılan açıklamaya göre, anlaşma, Bakan Yardımcısı Abdüsselam Zubi’nin Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Türk mevkidaşıyla yaptığı görüşmede imzalandı.

Ziyaretin iki ülke arasındaki askeri işbirliğini artırma amacı taşıdığı vurgulandı.

Eğitim ve teknik destek vurgusu

Söz konusu anlaşmanın, Libya ordusu personelinin hazırlık seviyesini ve mesleki yetkinliğini yükseltme hedefiyle ileri düzey askeri eğitim, uzmanlık değişimi ve teknik ile lojistik destek alanlarında işbirliğini içerdiği belirtildi.

İmza töreninin ardından bir açıklama yapan Zubi, anlaşmanın Savunma Bakanlığının Libya ordusunu eğitme ve geliştirme planının bir parçası olduğunu ifade ederek, Libya ile Türkiye arasındaki bu alandaki stratejik ilişkiyi övdü.

Türk tarafının ise iki ülke arasındaki ortaklığın derinliğini yansıtan bir adımla, Libya’nın savunma kabiliyetlerini inşa etme konusundaki destek taahhüdünü yinelediği kaydedildi.

Geçmişteki anlaşmalar

Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe, 2022 yılında Türkiye ile iki ek işbirliği anlaşması daha imzalamıştı.

Bu anlaşmalar, pilotlar, teknoloji ve fiziki eğitimi kapsayacak şekilde Libya’nın hava kuvvetleri kabiliyetlerinin artırılmasına odaklanıyordu.

Ayrıca sınır güvenliğinin güçlendirilmesi, organize suçlarla mücadele ve ortak bir askeri komite kurulması gibi konuları da içeriyordu.

Daha önce 2019 yılında ise eski Ulusal Mutabakat Hükümeti, Türkiye ile danışmanların görevlendirilmesini ve Libya ordusu için kapasite geliştirilmesini içeren bir askeri işbirliği anlaşması imzalamıştı.

Trump’ın Pax Americanası ve Orta Doğu’da değişen dengeler

Okumaya Devam Et

Amerika

Trump’tan Kanada mallarına yüzde 35 tarife

Yayınlanma

ABD’ye ithal edilen Kanada malları, önümüzdeki aydan itibaren yüzde 35’lik genel gümrük vergisine tabi olacak.

ABD’nin en büyük ticaret ortaklarından biri olan Kanada, son günlerde Trump’tan 1 Ağustos’ta yürürlüğe girecek yeni gümrük vergileri konusunda uyarı mektubu alan bir dizi ülke arasında sonuncu oldu.

Haberin ardından, önde gelen borsa endekslerinin vadeli işlem fiyatları düştü.

Başkan Trump’ın sosyal medyada yaptığı açıklamada duyurduğu oran, beklentilerin üzerinde ve şubat ayında Kanada mallarına uyguladığı yüzde 25’lik gümrük vergisinden daha yüksek.

Müzakereler hakkında konuşmak için isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan bir Beyaz Saray yetkilisi, yönetimin gümrük vergisini yalnızca 2020 USMCA’ya (ABD-Meksika-Kanada ticaret anlaşması) uymayan mallara uygulamayı planladığını, fakat nihai ayrıntıların Trump’a kalacağını söyledi.

Trump, daha önce NBC’ye verdiği röportajda, ABD ile ticaret anlaşması imzalamayan tüm ülkelere yalnızca yüzde 15 veya 20 oranında gümrük vergisi uygulamayı düşündüğünü belirtmişti.

Başbakan Mark Carney’e hitaben yazdığı ve sosyal medya platformu Truth Social’da paylaştığı mektupta Trump, Kanada yönetimini uyuşturucu kaçakçılığını önlemede “başarısızlık” ile eleştirdi.

Başkan, gümrük vergilerinin Kanada’nın fentanilin sınırdan geçmesini önlemek için yeterince çaba göstermediğine yönelik misilleme amaçlı olduğunu sürekli tekrar ediyor.

Trump, “Kanada, fentanilin akışını durdurmak için benimle işbirliği yaparsa, bu mektubu yeniden gözden geçirmeyi düşünebiliriz,” diye yazdı.

Carney, Trump’ın mektubuna yanıt vererek, hükümetinin “işçilerimizi ve işletmelerimizi kararlılıkla savunduğunu” ve “1 Ağustos’a kadar revize edilen son tarihe kadar bu şekilde devam edeceğini” belirtti.

Başbakan, “Kanada, Kuzey Amerika’da fentanil belasını durdurmak için hayati adımlar attı,” diye ekledi.

Kanada Dışişleri Bakanı Anita Anand, iki ülkenin Carney’nin ısrarla talep ettiği 21 Temmuz tarihine kadar yeni bir iktisadi ve güvenlik anlaşmasına varacağını umduğunu söyledi.

Anand, “Ekiplerimiz kapalı kapılar ardında karmaşık müzakerelerde çok yoğun bir şekilde çalışıyor. Bu, ekonomimizin sağlığı ve Kanada’daki işletmelerde çalışan Kanadalı işçilerin yararı için gerekli,” dedi.

NBC röportajında Trump, 27 üye ülkeye yeni gümrük vergileri uygulayacağını Avrupa Birliği’ne de bildireceğini söyledi.

AB ve ABD, ticaret anlaşmasına varmak ve birbirlerinin mallarına uygulanan yüz milyarlarca dolarlık gümrük vergilerini önlemek için aylardır zorlu müzakereler yürütüyor.

AB’nin baş ticaret müzakerecisi Maroš Šefčovič çarşamba günü Avrupalı milletvekillerine, müzakerelerin devam ettiğini ve şu ana kadar Trump’ın mektuplarından “AB’nin kurtulduğunu” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English