Bizi Takip Edin

ASYA

Çin’i ‘tehdit’ sayan Japonya savunma stratejisini ABD’yle uyumlulaştırdı

Yayınlanma

Japonya ‘dönüm noktası’ diye nitelendirdiği yeni savunma stratejisini açıkladı. Çin, teyakkuza geçerken, ABD kendi savunma stratejisiyle uyumlu ilerleyen Japon stratejisini memnuniyetle karşıladı.

Yeni belge ile altmış yıllık güvenlik politikasını alt üst eden Japonya İkinci Dünya Savaşından beri daha pasif bir savunma stratejisi takip etmesi ile biliniyordu. Bu savunma doktrini Japon anayasasının 9. maddesine dayanıyor: Bu maddeye göre, “Adalet ve düzene dayalı bir uluslararası barışa içtenlikle gönül veren Japon halkı; savaşı ulusal egemenlik hakkı, tehdidi ve güç kullanımını da uluslararası çatışmaların çözüm aracı olarak görmekten sonsuza kadar vazgeçmektedir. Bu paragrafta belirlenen amaca ulaşmak için kara, deniz, hava güçlerine ya da diğer potansiyel savaş kaynaklarına asla sahip olmayacaktır. Devlete hiçbir zaman savaşma hakkı tanınmayacaktır.”

1946’da Amerikan İşgal Kuvvetleri Komutanı General Douglas MacArthur’un emriyle hazırlatılan anayasanın bu maddesini, Japon siyasetçiler uzun süredir değiştirmeye çalışıyor.

Japonya, 1978’den beri ABD ile güvenlik anlaşması kapsamında, ülkedeki ABD askerinin hizmet, uygulama, iş gücü ve eğitim masraflarını karşılıyor. Ülkede, ABD Hint-Pasifik Kuvvetlerine bağlı (US Forces in Japan) yaklaşık 55 bin askeri personel bulunuyor.

Ülke dışında, en çok ABD askerinin konuşlandığı yer olan Japonya, öz savunma ile yetinmeyip, “karşı saldırı” kapasiteli bir donanıma da sahip olmak için özellikle 2000’li yıllardan itibaren kendi silahlı kuvvetlerini geliştirme yönünde adımlar attı. ABD’den askeri teknoloji transferi gerçekleştirerek, balistik füzeler ve füze savunma sistemleri konularında çalışmalar başlattı. Kendi bölgesinde daha etkin ve belirleyici bir güç olmak isteyen Japonya, ardından savunma bütçesini adım adım artırarak silah ihracatının da önünü açtı. Savunma alanında sadece ABD’ye bağımlı kalmak istemeyen Japonya, 4 yıl önce yayınlanan savunma programı ile uzay teknolojisi aracılığıyla yeni savunma kabiliyetleri oluşturmayı da hedefliyor.

Son dönemde ise Asya-Pasifik’te Çin’in etkisini artırması, Japonya’nın en güneybatısındaki Okinawa’dan sadece 160 kilometre uzaklıkta bulunan Tayvan’da ABD-Çin hattının ısınması ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin (KDHC) füze denemelerini yoğunlaştırması ve ABD’nin bölgede baskısını artırması ile Tokyo teyakkuza geçti.

Başbakan Fumio Kishida, Japonya’nın savaş sonrası güvenlik politikasında büyük bir değişikliğe gittiklerini açıkladı.

Çin, Rusya ve KDHC hedefte

16 Aralık’ta yayınlanan Japonya’nın yeni ulusal savunma stratejisi belgesinde, bugün uluslararası toplumun yeni bir kriz içerisinde olduğu ve ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldığı vurgulanarak, savunma stratejisinin değiştirilmesini meşrulaştırmak adına şu örnekler sıralanıyor; “Çin’in Güney Çin Denizi ve Doğu Çin Denizinde statükoyu tek taraflı olarak değiştirme girişimlerinde bulunması”, “KDHC’nin balistik füze denemelerini yoğunlaştırması”, “Rusya’nın, Uzak Doğu’daki askeri faaliyetlerini sürdürürken Ukrayna’ya yönelik bir saldırı başlatması”.

ABD ve Japonya’nın stratejileri uyumlu hale getirilecek

Bu örnekler, Hint-Pasifik bölgesinde, özellikle Doğu Asya’da “istikrarlı uluslararası düzenin” temellerinin sarsılacağına dair ‘ciddi olaylar’ olarak tanımlanıyor ve Japonya’nın kendi egemenliğini ve bağımsızlığını ancak kendi çabalarıyla koruyabileceği vurgulanıyor. Ancak diğer yandan bugünün koşullarında hiçbir ülkenin tek başına kendi güvenliğini sağlayamayacağı kaydedilerek, Japonya için kritik öneme sahip müttefiklerle işbirliğini derinleştirme ve “Japon-ABD ittifakını güçlendirme” hedefine işaret ediliyor.

Metinde, ABD’nin de yakın zamanda ulusal savunma stratejisini yayınladığı belirtilerek, iki ülkenin stratejilerini uyumlu hale getirmesi ve savunma işbirliğini entegre bir şekilde geliştirmesi için uygun zaman olduğu kaydediliyor.

‘Dönüm noktası’

Savunma kabiliyetlerinin ve seviyesinin temelden değiştirileceği bu yeni politika bir “dönüm noktası” olarak tanımlanırken, vatandaşların “böylesine büyük bir dönüm noktasının önemini” kavramaları için hükümetin özel çaba sarf edeceği belirtiliyor.

Uluslararası toplumun savaş sonrası en büyük sınama ile karşı karşıya olduğu vurgulanırken, küresel güç dengelerinin önemli ölçüde değiştiği ve ABD-Çin rekabetinin artmasının beklendiği belirtiliyor.

‘Çin en büyük stratejik tehdit’

Önümüzdeki on yılın, ABD’nin de tanımladığı gibi, Çin ile rekabette belirleyici olacağı kaydedilirken, Çin’in her alanda özellikle de askeri alanda gelişen ve genişleyen kabiliyetlerine işaret ediliyor. Çin’in tüm bu kabiliyetlerle Japonya’yı çevrelediği ifade edilen metinde, Pekin’in mevcut dış politikasının ve gelişen askeri faaliyetlerinin “Japonya’nın ulusal güvenliğine ve uluslararası barışa yönelik en büyük stratejik tehdit olduğu” belirtilirken, Japonya’nın ise buna karşı savunma kabiliyeti dahil olmak üzere milli gücünü kapsamlı hale getirerek, müttefiklerle ve benzer düşünen ülkelerle işbirliği içinde yanıt vermesi gerektiği vurgulanıyor.

‘Rusya güçlü bir endişe kaynağı’

Ukrayna savaşı ile Avrupa’nın güvenliğini tehdit eden, diğer yandan Kuzeyde ve Uzak Doğu’da askeri tatbikatlarda bulunan Rusya’nın Çin ile işbirliğini güçlendirmesi de savunma açısından “güçlü bir endişe kaynağı” olarak tanımlanıyor.

‘KDHC en yakın tehdit’

Balistik füze denemelerini artıran ve nükleer kapasitesini geliştiren KDHC’nin askeri faaliyetlerinin, Japonya’nın ulusal varlığı için her zamankinden daha ciddi ve yakın bir tehdit oluşturduğu kaydediliyor.

Japonya’nın bu tür devletlere karşı kendisini koruyabilmesi ve statükodaki tek taraflı değişimlerin kolay olmayacağını anlamalarının sağlanabilmesi için “caydırıcılık kabiliyeti”ne sahip olması gerektiği vurgulanıyor.

Bu bağlamda  savunma hedeflerini gerçekleştirmek üzere öncelikli olarak Japonya’nın kendi ulusal savunma mimarisini güçlendirmeye odaklanılacağı, ikinci olarak da ABD-Japonya ittifakı ile ortak caydırıcılık ve müdahale kabiliyetini daha da güçlendirmeye odaklanılacağı belirtiliyor.

Japonya’nın uzak mesafe savunma yeteneklerini ve entegre hava ve füze savunma yeteneklerini, insanlı ve insansız hava araçlarını ve su altı ve üstü araçları geliştireceği, ayrıca sürdürülebilirliği, dayanıklılığı ve mobil konuşlandırma kabiliyetlerini güçlendireceği kaydediliyor.

Olası işgal senaryosu

Japonya’nın 2027 yılına kadar savunma kabiliyetini güçlendirme ve olası bir işgali püskürtme hedefiyle hareket edeceği, füze savunma ağını geliştireceği, ayrıca karşı saldırı kapasitesini güçlendireceği bildiriliyor. Bu bağlamda kara, deniz, hava, uzay ve siber alanları kapsayacak şekilde en son teknolojinin kullanılmasının hedeflendiği ifade ediliyor. Ülkenin, 2027 yılına kadar karadan ve denizden modeller olmak üzere stand off füze operasyonu kabiliyetini geliştireceği, ayrıca yine 2027 yılına kadar uzay altyapısının, siber altyapının ve yapay zeka çalışmalarının geliştirileceği bildiriliyor.

Balistik ve seyir füze kabiliyeti geliştirilecek

Metinde, Çin’in askeri üssünün olduğu Cibuti’deki uzun vadeli faaliyetlerin istikrarlı hale getirileceği de belirtiliyor.

Denizlerle çevirili bir ülke olarak tanımlanan Japonya’nın hava saldırılarına yanıt verebilmesinin hayati olduğu kaydedilirken, entegre hava ve füze savunmasını güçlendirmek için çalışılacağı, balistik ve seyir füze kabiliyetlerinin yanı sıra uyarı ve kontrol radarı yeteneklerinin de güçlendirileceği açıklanıyor.

Düşman füzelerinin, yabancı askeri üslerden fırlatılmadan önce etkisiz hale getirilmesini kapsayan teknolojinin geliştirilmesi hedefleniyor.

ABD ile ittifak ‘mihenk taşı’

Ulusal savunma stratejisi belgesinin her paragrafında ABD-Japonya ittifakı tekrar tekrar vurgulanıyor. İki ülke ittifakını daha da güçlendirmek temel hedeflerin başında yazılırken, Amerika Birleşik Devletleri ile ittifak, Japonya’nın güvenlik politikasının “mihenk taşı” olarak tanımlanıyor.

ABD-Japonya işbirliğinin yanı sıra Hint Pasifik’te ‘Özel Stratejik Ortaklık’ belgesi imzaladıkları Avustralya ile de farklı alanlarda yakın işbirliğinin inşa edileceği, ortak tatbikatlar düzenleneceği ve ayrıca ABD-Japonya-Avustralya üçlü işbirliğinin geliştirileceği belirtiliyor.

Hindistan ile ikili ve çok taraflı savunma alışverişlerini daha da derinleştirme, deniz güvenliği ve siber güvenlik dahil olmak üzere geniş bir alanda bilgi alışverişinde bulunma, eğitim ve tatbikatların yanı sıra savunma teçhizatı ve teknoloji işbirliğini teşvik etme hedefi de vurgulanıyor.

İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya ile Hint-Pasifik’te işbirliğini geliştirme isteği özel olarak belirtilirken, NATO ile ortak tatbikatlara da işaret ediliyor.

ASEAN ile ilişkilerin geliştirilmesine vurgu yapılırken, “bölgeyi istikrara kavuşturmak ve savunma yeteneklerini güçlendirmelerine katkıda bulunmak amacıyla” bu ülkelere savunma transferi sağlanacağı belirtiliyor.

Savunma sanayii adımları

Tüm bu hedefler doğrultusunda ulusal savunma sanayiinin geliştirilmesinin önemine işaret edilirken, savunma teknolojisi üssünün güçlendirileceği, üretim ve idamenin yanı sıra savunma teçhizatının bakım ve onarım kapasitesinin iyileştirileceği kaydediliyor. Ayrıca, bu alandaki tedarik zincirinin korunması için müttefiklerle ve benzer düşünen ülkelerle birlikte çalışılacağı vurgulanıyor.

312 milyar dolarlık bütçe

Belgenin sonunda ise bu stratejinin, yaklaşık on yıl sonrasını öngördüğü ancak yine uluslararası durum ve eğilimlerde büyük değişiklikler öngörüldüğü takdirde değiştirileceği ifade ediliyor.

Ayrıca Başbakan Fumio Kishida, 2023 yılından itibaren beş yıl boyunca savunma bütçesi için yaklaşık 43 trilyon yen (312 milyar dolar) tahsis etme talimatı verdi. Ülke yıllık savunma harcamalarını beş yıl içinde ikiye katlayacak. Böylece Japonya’da yıllık savunma harcamalarına Gayrisafi Yurt İçi Hasılasının (GSYH) yaklaşık yüzde 2’si ayrılacak. Bu oran NATO’nun üye devletler için belirlediği hedef ile de uyumlu.

Japonya, 1960’lardan beri GSYİH’nın yaklaşık yüzde 1’i kadar askeri harcama bütçesini koruyordu.

312 milyar dolarlık bu yeni bütçe ayrıca, ABD’den Tomahawk seyir füzeleri satın almayı, yerli karadan gemiye seyir füzelerinin menzilini genişletmeyi ve hipersonik silahlar geliştirmeyi içeriyor.

Pekin: Japonya gerçekleri çarpıtıyor

Japonya’nın ABD’yle uyumlu hale getireceği yeni ulusal savunma stratejisinin Çin’i doğrudan tehdit olarak algılayıp hedef alması Pekin’de tepki uyandırdı.

Çin’in Japonya büyükelçiliği diplomatik bir protestoda bulunduğunu söyledi ve Tokyo’yu “bölgede gerilimi ve çatışmayı kışkırtmakla” suçladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, Pekin’de düzenlediği basın toplantısında, Çin’in Asya-Pasifik bölgesinde ve ötesinde barış ve istikrarın sürdürülmesini desteklediğini belirterek, “Japonya gerçekleri çarpıtıyor, iki ülke arasında ortak anlayıştan ayrılıyor ve Çin’in itibarını lekeliyor. Bunu kınıyoruz ve diplomatik olarak protesto ediyoruz” dedi.

Çin ve Japonya’nın iki yakın komşu ve bölgenin önemli ülkeleri olduğunu ifade eden Wang, “Japonya’ya iki ülke arasında dostluğu ve işbirliğini sürdürme, diplomatik ilişkilerin temelini oluşturan 4 Siyasi Belge’deki ilkelere bağlı kalma çağrısında bulunuyoruz. Çin ve Japonya, birbirini tehdit olarak değil işbirliği ortağı olarak görmeli. Asya ülkeleri, birbirlerinin güvenlik endişelerine saygı göstermeli” diye konuştu.

Savaş gemileriyle gözdağı

Diğer yandan, Tokyo yönetiminin yeni savunma stratejisini açıklamasının hemen ardından Çin savaş gemileri, Batı Pasifik’te Japon adalarına yakın boğazlardaki uluslararası sulardan geçti.

Japon Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Çin’in  uçak gemisi ve beraberindeki iki gelişmiş güdümlü füze destroyeri ve bir savaş destek gemisi Japonya’nın güneyindeki Osumi Boğazı’ndan geçti.

Çin gemilerinin, Japon savaş uçakları ve gemileri tarafından izlendiği kaydedildi.

Öte yandan savunma belgelerinin kabul edilmesinden önce Japon medyası, Japonya Dışişleri Bakanı Yoshimasa Hayashi’nin bu ayın sonunda Çin’i ziyaret edebileceğini ve Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşebileceğini duyurmuştu.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, Çin ve Japonya’nın bu ziyaretle ilgili temasta olduğunu söyledi. Ancak bu ziyaretin iki ülke arasındaki gerilimi düşürmede yeterli olmayacağı yorumu yapılıyor.

Rusya ve Çin’den ortak tatbikat

Rusya Savunma Bakanlığı ise, Rusya ve Çin’in 21-27 Aralık tarihlerinde Doğu Çin Denizi’nde Naval Interaction-2022 adlı ortak bir deniz tatbikatı gerçekleştireceğini açıkladı.

Tatbikatın ana hedefi “Rusya Federasyonu ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki deniz işbirliğini güçlendirmek ve Asya-Pasifik bölgesinde barış ve istikrarı korumak” olarak duyuruldu.

Ortak tatbikatın, Rusya ve Çin’in hedef alındığı Japon savunma belgesinin üzerine gelmesi dikkat çekti.

Washington: Cesur ve tarihi bir adım

Japonya’nın yeni politikasına Çin’den sözlü ve eylemli tepki gelirken, ABD ise bu politikayı selamladı.

ABD Başkanı Joe Biden Twitter paylaşımında, “Japonya’nın barış ve refaha katkılarını memnuniyetle karşılıyoruz” dedi.

ABD ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, Japonya’nın yeni stratejisini ‘özgür ve açık” Hint-Pasifik’i güçlendirmek ve savunmak için “cesur ve tarihi bir adım” olarak tanımladı.

Sullivan ayrıca savunma bütçesindeki artışı da överek, “ABD-Japonya ittifakını güçlendirecek ve modernize edecek” dedi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de, Pentagon’un Tokyo’nun karşı saldırı yeteneği de dahil olmak üzere “bölgesel caydırıcılığı güçlendiren” yeni yetenekler edinme kararını desteklediğini söyledi ve güncellenen belgelerin iki müttefikin güvenlik stratejilerindeki vizyonu ve öncelikleri arasındaki “önemli uyumu” yansıttığını vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, “Japonya’nın yeni belgeleri, ittifakımızın barışı teşvik etme ve Hint-Pasifik bölgesinde ve tüm dünyada kurallara dayalı düzeni koruma becerisini yeniden şekillendiriyor” dedi.

Güney Kore’den şiddetli kınama

Diğer yandan Japonya’nın strateji belgesine bir tepki de Güney Kore’den geldi.

Güney Kore, Tokyo’nun yeni ulusal savunma stratejisi belgesinde tartışmalı adalar üzerindeki toprak iddiasına karşı güçlü bir protesto yayınladı.

Güney Kore dışişleri bakanlığı cuma günü yaptığı açıklamada, Japonya’nın ulusal strateji belgelerinden toprak iddialarının derhal kaldırılmasını talep etti ve bu hareketin iki ülke arasında “geleceğe yönelik bir ilişki kurmaya hiçbir şekilde yardımcı olmayacağını” söyledi.

Güney Kore’nin Dokdo adını verdiği adacıklar Liancourt Kayalıkları olarak da biliniyor. Bu adalar, küçük bir sahil güvenlik birliği ile Seul tarafından kontrol ediliyor. Adaların çevresinde doğalgaz rezervi olduğu söyleniyor. Japonya ise Takeshima adını verdiği adalardan kendi toprağı olarak bahsediyor.

Diğer yandan Güney Kore dışişleri bakanlığı, KDHC’yi işaret ederek,  Kore yarımadasına yönelik herhangi bir saldırı kapasitesi tatbikatının Güney Kore ile “mutlaka yakın istişareler ve anlaşmalar içermesi gerektiğini” vurguladı.

Kim’den 2 füze

KDHC ise, Tokyo’nun yeni güvenlik stratejisine olası bir yanıt olarak Japonya’ya ulaşma kapasitesine sahip 2 füze ateşledi.

Japonya Savunma Bakan Yardımcısı Toshiro Ino, KDHC’yi Japonya’nın, bölgenin ve uluslararası toplumun güvenliğini tehdit etmekle eleştirdi. ABD Hint-Pasifik Komutanlığı da, ABD’nin Güney Kore ve Japonya’nın savunmasına yönelik taahhütlerinin “zorlu olmaya devam ettiğini” söyledi.

Batı ile uyumlu bir dil

Japan Times’a yeni savunma belgesini yorumlayan Japon güvenlik uzmanı Sendai Shirayuri, bu belge ile Japonya’nın güvenlik söyleminde kullanılan dilin Avrupa ve ABD’deki söylemle uyumlu hale getirildiğini kaydetti.

Financila Times’a konuşan Japonya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Tetsuo Kotani ise, “Bir yıl önce, Japonya’nın başka bir ülkenin topraklarına doğrudan saldırma yeteneğine sahip olması veya böyle bir yeteneği elde etmek için bir bütçe sağlaması düşünülemezdi” dedi. Ancak karşı saldırı yeteneğinin, bir saldırıyı caydırmak için gerekli olacağını da sözlerine ekledi.

ASYA

Tutuklanmasına rağmen Filipinler’deki ara seçimlerde yarışacak olan Duterte’ye destek artıyor

Yayınlanma

Analistler, eski Devlet Başkanı Rodrigo Duterte’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki (UCM) tutukluluğuyla ilgili sosyal medya spekülasyonları ve rakip adaylarla ilgili dezenformasyonun Filipinler’deki ara seçim kampanyasında siyasi vaatler kadar öne çıkacağını öngörüyor.

Ülkenin en önde gelen iki siyasi hanedanı olan görevdeki Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr. ile selefi Duterte arasında bir savaş olarak görülen 12 Mayıs seçimleri için kampanyalar cuma günü başlıyor.

Duterte’nin bu ayın başlarında tutuklanıp Lahey’deki UCM’ye gönderilmesinden bu yana düşmanlık daha da şiddetlendi. Duterte, ölümcül “uyuşturucuyla mücadelesi” nedeniyle insanlığa karşı suç işlemekle suçlanıyor.

Nikkei Asia’nın haberine göre, Duterte’yi destekleyen o kadar çok kişi sosyal medyada Marcos Jr. hükümetine karşı hoşnutsuzluklarını ve tutuklama üzerine eski lidere desteklerini dile getirdiler ki hükümet, Başkan ve ailesine karşı bir “yanlış bilgi tufanı” olarak tanımladığı bu durumu dikkate aldı.

“[Tutuklamadan] bu yana yalan haberlerin hedefi oldular. Bu yeni bir şey değil. Sara’nın Marcos’larla ilgili algısı bozulduğunda, yalan haberler de o zaman gelmeye başladı,” diyen yönetim sözcüsü Claire Castro, Duterte’nin başkan yardımcısı olan ancak Marcos’la arası açılan ve geçen ay görevden alınan kızı Sara Duterte’ye atıfta bulundu.

Başkan’ın Senato’da yeniden seçilmek için yarışan kız kardeşi Imee Marcos’un, Başkan’ın Duterte’nin tutuklanmasının ardındaki “gerçeği gizlemeye yönelik kasıtlı çaba” olarak tanımladığı gerekçeyle bu hafta kardeşinin aday listesinden ayrılması da riskleri artırdı.

Filipinler’in eski Devlet Başkanı Duterte tutuklandı

Bir Filipin başkanının altı yıllık görev süresinin yarısında düzenlenen ara seçimler, Temsilciler Meclisi, Senato’nun yarısı, eyalet ve şehir yetkilileri için yapılan seçimleri içeriyor. Duterte, Hollanda Lahey’de gözaltında tutulmasına rağmen güneydeki Mindanao adasında ailesinin merkezi olan Davao City’nin belediye başkanlığı için yarışıyor.

Yaklaşık 69 milyon Filipinli oy kullanma hakkına sahip. Bir önceki ara seçim olan 2019’da katılım oranı %76’ydı.

Filipinler seçimlerinde sosyal medya güçlü bir propaganda aracı olarak kullanılıyor. Marcoslar da sosyal medyayla ilgili benzer taktikler kullandılar. Tartışmalı veri analiz firması Cambridge Analytica’ya 2022 başkanlık seçimleri öncesinde sosyal medyadaki imajlarını yeniden markalaştırmak için başvurdukları bildirildi. Aile, sosyal medyada Marcos’un babası merhum diktatör Ferdinand Marcos’un mirasını aklayan bir kampanya yürütmesine rağmen bunu reddetti.

Manila’daki De La Salle Üniversitesi’nde doçent olan Anthony Lawrence Borja, “Sosyal medyadaki faaliyetler siyaset hakkındaki yanılsamaları değilse bile önyargıları güçlendirebilir” dedi.

Borja’ya göre Duterte’nin UCM tarafından tutuklanması, destek tabanında “mağdurluk imajını ve buna bağlı kabile bağlılıklarını güçlendiriyor”. Seçmenler 2016’da onu kısmen Mindanao’dan geldiği ve bölge için barış ve kalkınma vaat ettiği için destekledi. Birçoğu, ülkenin en büyük adası ve başkentine ev sahipliği yapan Luzon’da kalkınmaya öncelik veren geçmiş Filipin başkanlarından giderek daha fazla memnuniyetsizlik duyuyordu.

Ancak Borja, bu “itibar artışının” ulusal siyasette bir kampanyaya yardımcı olacağını, ancak yerel makamlar için zaferi garanti etmeyeceğini belirtti.

Christopher “Bong” Go ve Ronald “Bato” Dela Rosa’nın Senato’da yeniden seçilmek için yarışması ile Duterte’nin müttefikleri de ulusal makamlar için teklifte bulunuyor. Yerel anket kuruluşu Social Weather Stations’a göre her ikisi de Duterte’nin tutuklanması etrafında gelişen olaylar zincirinden “oy” kazanıyor ve seçmenlerin tercihlerinde yükseliyorlar. Go, eski liderin eski bir yardımcısıyken, Dela Rosa eski Davao Şehri polis şefiydi ve Duterte’nin uyuşturucuya karşı savaşının “mimarı” olarak kabul ediliyor.

Onlar ve Duterte’nin desteklediği diğer senatör adayları, mevcut siyasi statükoyu değiştirmek için kampanya yürütmenin yanı sıra Duterte’nin 2016 kampanyasının yolsuzlukla mücadele, barış ve düzen gibi ayırt edici özelliklerini savunuyorlar. Marcos Jr. yönetiminin senatör adayları ise politikada süreklilik ve siyasi istikrar söylemiyle yarışıyor. Filipin ekonomisi geçen yıl %5.6 büyüyerek Güneydoğu Asya’daki en hızlı büyüme oranlarından birini yakaladı.

Okumaya Devam Et

ASYA

Bangladeş’in geçici lideri Yunus, Çin ziyaretinde Xi Jinping ile bir araya geldi

Yayınlanma

Basın sözcüsü cuma günü yaptığı açıklamada, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Bangladeş’in geçici lideri Muhammed Yunus’a, Pekin’in Dakka’ya verilen Çin kredilerinin faiz oranlarını düşürme taleplerini değerlendireceğini söylediğini aktardı.

Yunus, geçen yıl göreve gelmesinden bu yana ilk ikili devlet ziyareti için Çin’e gitti.

Yunus’un Basın Sözcüsü Shafiqul Alam, görüşmeleri “kapsamlı, verimli ve yapıcı” olarak nitelendiren bir Facebook paylaşımında, Başkan Xi’nin Çin’in Bangladeş’teki yatırımlarını teşvik etme ve Çinli imalat işletmelerinin taşınmasını kolaylaştırma konusundaki kararlılığını da teyit ettiğini söyledi.

“Başkan Xi, Çin’in Başdanışmana ve Geçici Hükümete verdiği desteği yineledi. Bu Profesör Yunus’un ilk ikili dış gezisiydi ve şu ana kadar büyük bir başarı elde etti” dedi.

Alam, Çin’in görüşmeler sırasında Bangladeş tarafından gündeme getirilen önemli bir konu olan su kaynakları yönetimi konusunda da işbirliğini geliştirmeyi düşündüğünü sözlerine ekledi.

Taraflar yaptıkları ortak basın açıklamasında Çin-Bangladeş Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerine yakında başlanmasının ve Çin-Bangladeş Yatırım Anlaşmasının optimize edilmesine yönelik müzakerelerin resmen başlatılmasının önemini vurguladılar.

Basın açıklamasında ayrıca Bangladeş’in Tayvan’ı Çin topraklarının bir parçası olarak tanıyan Tek Çin politikasını desteklediği belirtildi.

Taraflar ekonomik ve teknik işbirliğine ilişkin bir anlaşma ve çoğu kültürel alışverişe ilişkin sekiz memorandum imzaladı.

Çin devlet haber ajansı Xinhua’nın aktardığına göre Xi, “Çin, Kuşak ve Yol’un yüksek kalitede inşasını teşvik etmek, dijital ekonomi, yeşil ekonomi, denizcilik ekonomisi, altyapı inşası ve su koruma gibi alanlarda işbirliğini keşfetmek ve insandan insana teması teşvik etmek amacıyla insani alışverişleri geliştirmek için Bangladeş ile çalışmaya hazırdır” dedi.

Yunus, Hindistan’ın uzun süredir müttefiki olan ve ölümcül protestoların ardından ağustos ayında başbakanlık görevinden alınan Şeyh Hasina’nın yerini aldı. Hasina, Bangladeş’in kendisini yargılamak üzere iade etme taleplerine yanıt vermeyen Hindistan’a sığındı.

Çin, Bangladeş ile bağlarını güçlendiriyor ve yıllık 25 milyar dolarlık ticaretiyle Bangladeş’in en büyük ticaret ortağı konumunda. Ancak Pekin’in birçok Bangladeş ürünü için sıfır tarife pazar erişimi teklifine rağmen Bangladeş’in Çin’e ihracatı sadece 1 milyar dolarla sınırlı kalıyor.

Analistler, Bangladeş’in Çin ile artan ve Hindistan ile zayıflayan ilişkilerinin Güney Asya’nın jeopolitik dengesini yeniden şekillendirebileceğini ve Hindistan için güvenlik endişelerini artırabileceğini söylüyor.

Bangladeş’in geçici hükümet başkanı Yunus, Çin’e ilk ziyaretini yapacak

Okumaya Devam Et

ASYA

Xi, iş dünyası liderlerini küresel ticareti korumaya çağırdı

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, FedEx’ten Rajesh Subramaniam ve Standard Chartered’dan Bill Winters’ın da aralarında bulunduğu bir grup yöneticiyle yaptığı toplantıda küresel iş dünyası liderlerini tedarik zincirlerini korumak için birlikte çalışmaya çağırdı.

ABD ile derinleşen ticaret savaşının ortasında Çin lideri, AstraZeneca’dan Pascal Soriot ve Thyssenkrupp’tan Miguel Ángel López Borrego’nun da aralarında bulunduğu yabancı iş dünyası liderlerinden oluşan gruba, tarihi “geriye döndüren” davranışlara direnmeleri gerektiğini söyledi.

Xi cuma günü Pekin’de düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, “Herkesin geniş ve uzun vadeli bir bakış açısına sahip olmasını ve küresel sanayi ve tedarik zincirlerinin güvenliğini ve istikrarını bozan eylemleri körü körüne takip etmemesini, bunun yerine küresel kalkınmaya daha fazla pozitif enerji ve kesinlik katmasını umuyoruz” dedi.

Büyük Halk Salonu’ndaki etkinlik, Xi’nin Çin’in başkentinde yabancı CEO’larla dikkatlice düzenlenmiş bir toplantı gerçekleştirdiği üst üste ikinci yıl oldu. Geçen yılki etkinlik sadece ABD’li iş dünyası liderleriyle yapılmıştı.

Çin, Apple dahil küresel iş liderlerini ağırlıyor: Ekonomimiz dirençli

Toplantı, ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimiyle artan gerilimin ortasında uluslararası iş dünyasıyla ilişkileri güçlendirmek için çaba sarf eden Çinli politika yapıcılar için yoğun bir haftanın sonunda gerçekleşti.

Çin’in önde gelen yıllık CEO konferansı Çin Kalkınma Forumu bu hafta başında Pekin’de düzenlendi ve ardından tropik tatil adası Hainan’da Asya için Boao Forumu yapıldı.

Pekin, Trump’ın alüminyumdan otomobillere kadar pek çok ürüne art arda gümrük vergisi dalgaları başlattığı ABD’nin aksine kendisini küresel ticarette istikrarın kalesi olarak tanıtmaya çalışıyor.

Trump, 2 Nisan’da ABD’nin ticaret ortaklarına geniş çaplı ve karşılıklı vergiler getirme sözü verdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English