Bizi Takip Edin

ASYA

Çin’i ‘tehdit’ sayan Japonya savunma stratejisini ABD’yle uyumlulaştırdı

Yayınlanma

Japonya ‘dönüm noktası’ diye nitelendirdiği yeni savunma stratejisini açıkladı. Çin, teyakkuza geçerken, ABD kendi savunma stratejisiyle uyumlu ilerleyen Japon stratejisini memnuniyetle karşıladı.

Yeni belge ile altmış yıllık güvenlik politikasını alt üst eden Japonya İkinci Dünya Savaşından beri daha pasif bir savunma stratejisi takip etmesi ile biliniyordu. Bu savunma doktrini Japon anayasasının 9. maddesine dayanıyor: Bu maddeye göre, “Adalet ve düzene dayalı bir uluslararası barışa içtenlikle gönül veren Japon halkı; savaşı ulusal egemenlik hakkı, tehdidi ve güç kullanımını da uluslararası çatışmaların çözüm aracı olarak görmekten sonsuza kadar vazgeçmektedir. Bu paragrafta belirlenen amaca ulaşmak için kara, deniz, hava güçlerine ya da diğer potansiyel savaş kaynaklarına asla sahip olmayacaktır. Devlete hiçbir zaman savaşma hakkı tanınmayacaktır.”

1946’da Amerikan İşgal Kuvvetleri Komutanı General Douglas MacArthur’un emriyle hazırlatılan anayasanın bu maddesini, Japon siyasetçiler uzun süredir değiştirmeye çalışıyor.

Japonya, 1978’den beri ABD ile güvenlik anlaşması kapsamında, ülkedeki ABD askerinin hizmet, uygulama, iş gücü ve eğitim masraflarını karşılıyor. Ülkede, ABD Hint-Pasifik Kuvvetlerine bağlı (US Forces in Japan) yaklaşık 55 bin askeri personel bulunuyor.

Ülke dışında, en çok ABD askerinin konuşlandığı yer olan Japonya, öz savunma ile yetinmeyip, “karşı saldırı” kapasiteli bir donanıma da sahip olmak için özellikle 2000’li yıllardan itibaren kendi silahlı kuvvetlerini geliştirme yönünde adımlar attı. ABD’den askeri teknoloji transferi gerçekleştirerek, balistik füzeler ve füze savunma sistemleri konularında çalışmalar başlattı. Kendi bölgesinde daha etkin ve belirleyici bir güç olmak isteyen Japonya, ardından savunma bütçesini adım adım artırarak silah ihracatının da önünü açtı. Savunma alanında sadece ABD’ye bağımlı kalmak istemeyen Japonya, 4 yıl önce yayınlanan savunma programı ile uzay teknolojisi aracılığıyla yeni savunma kabiliyetleri oluşturmayı da hedefliyor.

Son dönemde ise Asya-Pasifik’te Çin’in etkisini artırması, Japonya’nın en güneybatısındaki Okinawa’dan sadece 160 kilometre uzaklıkta bulunan Tayvan’da ABD-Çin hattının ısınması ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin (KDHC) füze denemelerini yoğunlaştırması ve ABD’nin bölgede baskısını artırması ile Tokyo teyakkuza geçti.

Başbakan Fumio Kishida, Japonya’nın savaş sonrası güvenlik politikasında büyük bir değişikliğe gittiklerini açıkladı.

Çin, Rusya ve KDHC hedefte

16 Aralık’ta yayınlanan Japonya’nın yeni ulusal savunma stratejisi belgesinde, bugün uluslararası toplumun yeni bir kriz içerisinde olduğu ve ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldığı vurgulanarak, savunma stratejisinin değiştirilmesini meşrulaştırmak adına şu örnekler sıralanıyor; “Çin’in Güney Çin Denizi ve Doğu Çin Denizinde statükoyu tek taraflı olarak değiştirme girişimlerinde bulunması”, “KDHC’nin balistik füze denemelerini yoğunlaştırması”, “Rusya’nın, Uzak Doğu’daki askeri faaliyetlerini sürdürürken Ukrayna’ya yönelik bir saldırı başlatması”.

ABD ve Japonya’nın stratejileri uyumlu hale getirilecek

Bu örnekler, Hint-Pasifik bölgesinde, özellikle Doğu Asya’da “istikrarlı uluslararası düzenin” temellerinin sarsılacağına dair ‘ciddi olaylar’ olarak tanımlanıyor ve Japonya’nın kendi egemenliğini ve bağımsızlığını ancak kendi çabalarıyla koruyabileceği vurgulanıyor. Ancak diğer yandan bugünün koşullarında hiçbir ülkenin tek başına kendi güvenliğini sağlayamayacağı kaydedilerek, Japonya için kritik öneme sahip müttefiklerle işbirliğini derinleştirme ve “Japon-ABD ittifakını güçlendirme” hedefine işaret ediliyor.

Metinde, ABD’nin de yakın zamanda ulusal savunma stratejisini yayınladığı belirtilerek, iki ülkenin stratejilerini uyumlu hale getirmesi ve savunma işbirliğini entegre bir şekilde geliştirmesi için uygun zaman olduğu kaydediliyor.

‘Dönüm noktası’

Savunma kabiliyetlerinin ve seviyesinin temelden değiştirileceği bu yeni politika bir “dönüm noktası” olarak tanımlanırken, vatandaşların “böylesine büyük bir dönüm noktasının önemini” kavramaları için hükümetin özel çaba sarf edeceği belirtiliyor.

Uluslararası toplumun savaş sonrası en büyük sınama ile karşı karşıya olduğu vurgulanırken, küresel güç dengelerinin önemli ölçüde değiştiği ve ABD-Çin rekabetinin artmasının beklendiği belirtiliyor.

‘Çin en büyük stratejik tehdit’

Önümüzdeki on yılın, ABD’nin de tanımladığı gibi, Çin ile rekabette belirleyici olacağı kaydedilirken, Çin’in her alanda özellikle de askeri alanda gelişen ve genişleyen kabiliyetlerine işaret ediliyor. Çin’in tüm bu kabiliyetlerle Japonya’yı çevrelediği ifade edilen metinde, Pekin’in mevcut dış politikasının ve gelişen askeri faaliyetlerinin “Japonya’nın ulusal güvenliğine ve uluslararası barışa yönelik en büyük stratejik tehdit olduğu” belirtilirken, Japonya’nın ise buna karşı savunma kabiliyeti dahil olmak üzere milli gücünü kapsamlı hale getirerek, müttefiklerle ve benzer düşünen ülkelerle işbirliği içinde yanıt vermesi gerektiği vurgulanıyor.

‘Rusya güçlü bir endişe kaynağı’

Ukrayna savaşı ile Avrupa’nın güvenliğini tehdit eden, diğer yandan Kuzeyde ve Uzak Doğu’da askeri tatbikatlarda bulunan Rusya’nın Çin ile işbirliğini güçlendirmesi de savunma açısından “güçlü bir endişe kaynağı” olarak tanımlanıyor.

‘KDHC en yakın tehdit’

Balistik füze denemelerini artıran ve nükleer kapasitesini geliştiren KDHC’nin askeri faaliyetlerinin, Japonya’nın ulusal varlığı için her zamankinden daha ciddi ve yakın bir tehdit oluşturduğu kaydediliyor.

Japonya’nın bu tür devletlere karşı kendisini koruyabilmesi ve statükodaki tek taraflı değişimlerin kolay olmayacağını anlamalarının sağlanabilmesi için “caydırıcılık kabiliyeti”ne sahip olması gerektiği vurgulanıyor.

Bu bağlamda  savunma hedeflerini gerçekleştirmek üzere öncelikli olarak Japonya’nın kendi ulusal savunma mimarisini güçlendirmeye odaklanılacağı, ikinci olarak da ABD-Japonya ittifakı ile ortak caydırıcılık ve müdahale kabiliyetini daha da güçlendirmeye odaklanılacağı belirtiliyor.

Japonya’nın uzak mesafe savunma yeteneklerini ve entegre hava ve füze savunma yeteneklerini, insanlı ve insansız hava araçlarını ve su altı ve üstü araçları geliştireceği, ayrıca sürdürülebilirliği, dayanıklılığı ve mobil konuşlandırma kabiliyetlerini güçlendireceği kaydediliyor.

Olası işgal senaryosu

Japonya’nın 2027 yılına kadar savunma kabiliyetini güçlendirme ve olası bir işgali püskürtme hedefiyle hareket edeceği, füze savunma ağını geliştireceği, ayrıca karşı saldırı kapasitesini güçlendireceği bildiriliyor. Bu bağlamda kara, deniz, hava, uzay ve siber alanları kapsayacak şekilde en son teknolojinin kullanılmasının hedeflendiği ifade ediliyor. Ülkenin, 2027 yılına kadar karadan ve denizden modeller olmak üzere stand off füze operasyonu kabiliyetini geliştireceği, ayrıca yine 2027 yılına kadar uzay altyapısının, siber altyapının ve yapay zeka çalışmalarının geliştirileceği bildiriliyor.

Balistik ve seyir füze kabiliyeti geliştirilecek

Metinde, Çin’in askeri üssünün olduğu Cibuti’deki uzun vadeli faaliyetlerin istikrarlı hale getirileceği de belirtiliyor.

Denizlerle çevirili bir ülke olarak tanımlanan Japonya’nın hava saldırılarına yanıt verebilmesinin hayati olduğu kaydedilirken, entegre hava ve füze savunmasını güçlendirmek için çalışılacağı, balistik ve seyir füze kabiliyetlerinin yanı sıra uyarı ve kontrol radarı yeteneklerinin de güçlendirileceği açıklanıyor.

Düşman füzelerinin, yabancı askeri üslerden fırlatılmadan önce etkisiz hale getirilmesini kapsayan teknolojinin geliştirilmesi hedefleniyor.

ABD ile ittifak ‘mihenk taşı’

Ulusal savunma stratejisi belgesinin her paragrafında ABD-Japonya ittifakı tekrar tekrar vurgulanıyor. İki ülke ittifakını daha da güçlendirmek temel hedeflerin başında yazılırken, Amerika Birleşik Devletleri ile ittifak, Japonya’nın güvenlik politikasının “mihenk taşı” olarak tanımlanıyor.

ABD-Japonya işbirliğinin yanı sıra Hint Pasifik’te ‘Özel Stratejik Ortaklık’ belgesi imzaladıkları Avustralya ile de farklı alanlarda yakın işbirliğinin inşa edileceği, ortak tatbikatlar düzenleneceği ve ayrıca ABD-Japonya-Avustralya üçlü işbirliğinin geliştirileceği belirtiliyor.

Hindistan ile ikili ve çok taraflı savunma alışverişlerini daha da derinleştirme, deniz güvenliği ve siber güvenlik dahil olmak üzere geniş bir alanda bilgi alışverişinde bulunma, eğitim ve tatbikatların yanı sıra savunma teçhizatı ve teknoloji işbirliğini teşvik etme hedefi de vurgulanıyor.

İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya ile Hint-Pasifik’te işbirliğini geliştirme isteği özel olarak belirtilirken, NATO ile ortak tatbikatlara da işaret ediliyor.

ASEAN ile ilişkilerin geliştirilmesine vurgu yapılırken, “bölgeyi istikrara kavuşturmak ve savunma yeteneklerini güçlendirmelerine katkıda bulunmak amacıyla” bu ülkelere savunma transferi sağlanacağı belirtiliyor.

Savunma sanayii adımları

Tüm bu hedefler doğrultusunda ulusal savunma sanayiinin geliştirilmesinin önemine işaret edilirken, savunma teknolojisi üssünün güçlendirileceği, üretim ve idamenin yanı sıra savunma teçhizatının bakım ve onarım kapasitesinin iyileştirileceği kaydediliyor. Ayrıca, bu alandaki tedarik zincirinin korunması için müttefiklerle ve benzer düşünen ülkelerle birlikte çalışılacağı vurgulanıyor.

312 milyar dolarlık bütçe

Belgenin sonunda ise bu stratejinin, yaklaşık on yıl sonrasını öngördüğü ancak yine uluslararası durum ve eğilimlerde büyük değişiklikler öngörüldüğü takdirde değiştirileceği ifade ediliyor.

Ayrıca Başbakan Fumio Kishida, 2023 yılından itibaren beş yıl boyunca savunma bütçesi için yaklaşık 43 trilyon yen (312 milyar dolar) tahsis etme talimatı verdi. Ülke yıllık savunma harcamalarını beş yıl içinde ikiye katlayacak. Böylece Japonya’da yıllık savunma harcamalarına Gayrisafi Yurt İçi Hasılasının (GSYH) yaklaşık yüzde 2’si ayrılacak. Bu oran NATO’nun üye devletler için belirlediği hedef ile de uyumlu.

Japonya, 1960’lardan beri GSYİH’nın yaklaşık yüzde 1’i kadar askeri harcama bütçesini koruyordu.

312 milyar dolarlık bu yeni bütçe ayrıca, ABD’den Tomahawk seyir füzeleri satın almayı, yerli karadan gemiye seyir füzelerinin menzilini genişletmeyi ve hipersonik silahlar geliştirmeyi içeriyor.

Pekin: Japonya gerçekleri çarpıtıyor

Japonya’nın ABD’yle uyumlu hale getireceği yeni ulusal savunma stratejisinin Çin’i doğrudan tehdit olarak algılayıp hedef alması Pekin’de tepki uyandırdı.

Çin’in Japonya büyükelçiliği diplomatik bir protestoda bulunduğunu söyledi ve Tokyo’yu “bölgede gerilimi ve çatışmayı kışkırtmakla” suçladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, Pekin’de düzenlediği basın toplantısında, Çin’in Asya-Pasifik bölgesinde ve ötesinde barış ve istikrarın sürdürülmesini desteklediğini belirterek, “Japonya gerçekleri çarpıtıyor, iki ülke arasında ortak anlayıştan ayrılıyor ve Çin’in itibarını lekeliyor. Bunu kınıyoruz ve diplomatik olarak protesto ediyoruz” dedi.

Çin ve Japonya’nın iki yakın komşu ve bölgenin önemli ülkeleri olduğunu ifade eden Wang, “Japonya’ya iki ülke arasında dostluğu ve işbirliğini sürdürme, diplomatik ilişkilerin temelini oluşturan 4 Siyasi Belge’deki ilkelere bağlı kalma çağrısında bulunuyoruz. Çin ve Japonya, birbirini tehdit olarak değil işbirliği ortağı olarak görmeli. Asya ülkeleri, birbirlerinin güvenlik endişelerine saygı göstermeli” diye konuştu.

Savaş gemileriyle gözdağı

Diğer yandan, Tokyo yönetiminin yeni savunma stratejisini açıklamasının hemen ardından Çin savaş gemileri, Batı Pasifik’te Japon adalarına yakın boğazlardaki uluslararası sulardan geçti.

Japon Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Çin’in  uçak gemisi ve beraberindeki iki gelişmiş güdümlü füze destroyeri ve bir savaş destek gemisi Japonya’nın güneyindeki Osumi Boğazı’ndan geçti.

Çin gemilerinin, Japon savaş uçakları ve gemileri tarafından izlendiği kaydedildi.

Öte yandan savunma belgelerinin kabul edilmesinden önce Japon medyası, Japonya Dışişleri Bakanı Yoshimasa Hayashi’nin bu ayın sonunda Çin’i ziyaret edebileceğini ve Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşebileceğini duyurmuştu.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, Çin ve Japonya’nın bu ziyaretle ilgili temasta olduğunu söyledi. Ancak bu ziyaretin iki ülke arasındaki gerilimi düşürmede yeterli olmayacağı yorumu yapılıyor.

Rusya ve Çin’den ortak tatbikat

Rusya Savunma Bakanlığı ise, Rusya ve Çin’in 21-27 Aralık tarihlerinde Doğu Çin Denizi’nde Naval Interaction-2022 adlı ortak bir deniz tatbikatı gerçekleştireceğini açıkladı.

Tatbikatın ana hedefi “Rusya Federasyonu ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki deniz işbirliğini güçlendirmek ve Asya-Pasifik bölgesinde barış ve istikrarı korumak” olarak duyuruldu.

Ortak tatbikatın, Rusya ve Çin’in hedef alındığı Japon savunma belgesinin üzerine gelmesi dikkat çekti.

Washington: Cesur ve tarihi bir adım

Japonya’nın yeni politikasına Çin’den sözlü ve eylemli tepki gelirken, ABD ise bu politikayı selamladı.

ABD Başkanı Joe Biden Twitter paylaşımında, “Japonya’nın barış ve refaha katkılarını memnuniyetle karşılıyoruz” dedi.

ABD ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, Japonya’nın yeni stratejisini ‘özgür ve açık” Hint-Pasifik’i güçlendirmek ve savunmak için “cesur ve tarihi bir adım” olarak tanımladı.

Sullivan ayrıca savunma bütçesindeki artışı da överek, “ABD-Japonya ittifakını güçlendirecek ve modernize edecek” dedi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de, Pentagon’un Tokyo’nun karşı saldırı yeteneği de dahil olmak üzere “bölgesel caydırıcılığı güçlendiren” yeni yetenekler edinme kararını desteklediğini söyledi ve güncellenen belgelerin iki müttefikin güvenlik stratejilerindeki vizyonu ve öncelikleri arasındaki “önemli uyumu” yansıttığını vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, “Japonya’nın yeni belgeleri, ittifakımızın barışı teşvik etme ve Hint-Pasifik bölgesinde ve tüm dünyada kurallara dayalı düzeni koruma becerisini yeniden şekillendiriyor” dedi.

Güney Kore’den şiddetli kınama

Diğer yandan Japonya’nın strateji belgesine bir tepki de Güney Kore’den geldi.

Güney Kore, Tokyo’nun yeni ulusal savunma stratejisi belgesinde tartışmalı adalar üzerindeki toprak iddiasına karşı güçlü bir protesto yayınladı.

Güney Kore dışişleri bakanlığı cuma günü yaptığı açıklamada, Japonya’nın ulusal strateji belgelerinden toprak iddialarının derhal kaldırılmasını talep etti ve bu hareketin iki ülke arasında “geleceğe yönelik bir ilişki kurmaya hiçbir şekilde yardımcı olmayacağını” söyledi.

Güney Kore’nin Dokdo adını verdiği adacıklar Liancourt Kayalıkları olarak da biliniyor. Bu adalar, küçük bir sahil güvenlik birliği ile Seul tarafından kontrol ediliyor. Adaların çevresinde doğalgaz rezervi olduğu söyleniyor. Japonya ise Takeshima adını verdiği adalardan kendi toprağı olarak bahsediyor.

Diğer yandan Güney Kore dışişleri bakanlığı, KDHC’yi işaret ederek,  Kore yarımadasına yönelik herhangi bir saldırı kapasitesi tatbikatının Güney Kore ile “mutlaka yakın istişareler ve anlaşmalar içermesi gerektiğini” vurguladı.

Kim’den 2 füze

KDHC ise, Tokyo’nun yeni güvenlik stratejisine olası bir yanıt olarak Japonya’ya ulaşma kapasitesine sahip 2 füze ateşledi.

Japonya Savunma Bakan Yardımcısı Toshiro Ino, KDHC’yi Japonya’nın, bölgenin ve uluslararası toplumun güvenliğini tehdit etmekle eleştirdi. ABD Hint-Pasifik Komutanlığı da, ABD’nin Güney Kore ve Japonya’nın savunmasına yönelik taahhütlerinin “zorlu olmaya devam ettiğini” söyledi.

Batı ile uyumlu bir dil

Japan Times’a yeni savunma belgesini yorumlayan Japon güvenlik uzmanı Sendai Shirayuri, bu belge ile Japonya’nın güvenlik söyleminde kullanılan dilin Avrupa ve ABD’deki söylemle uyumlu hale getirildiğini kaydetti.

Financila Times’a konuşan Japonya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Tetsuo Kotani ise, “Bir yıl önce, Japonya’nın başka bir ülkenin topraklarına doğrudan saldırma yeteneğine sahip olması veya böyle bir yeteneği elde etmek için bir bütçe sağlaması düşünülemezdi” dedi. Ancak karşı saldırı yeteneğinin, bir saldırıyı caydırmak için gerekli olacağını da sözlerine ekledi.

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji işbirliğini geliştirme konusunda anlaştı

Yayınlanma

İki Güneydoğu Asya ülkesinin liderleri perşembe günü Malezya’da bir araya gelirken, Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji ve diğer alanlarda ilişkilerini güçlendirme konusunda anlaştı.

Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri To Lam, Malezya’ya üç günlük resmi bir ziyaret gerçekleştiriyor. Bu, ağustos ayında göreve gelmesinden bu yana Malezya’ya yaptığı ilk ziyaret.

Ortak basın toplantısında konuşan Malezya Başbakanı Anwar İbrahim, To Lam’ın ziyaretinin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin “kapsamlı stratejik ortaklık” düzeyine yükseltilmesi yolunda önemli bir adım olduğunu vurgulayarak, “Vietnam, ülkelerindeki 700 projeyle 13 milyar doları aşan iş girişimlerimize büyük destek veriyor” dedi.

Daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın parçası olarak Malezya’nın devlet petrol grubu Petronas ve Vietnamlı mevkidaşı PetroVietnam, karbonsuzlaştırma ve sürdürülebilir enerji alanında çözümler geliştirme konularında işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptı teati etti.

Anwar, Malezya’nın Vietnam ile savunma, denizcilik ve dijital teknoloji dahil olmak üzere çeşitli diğer alanlarda işbirliğini kolaylaştıracağını da sözlerine ekledi.

To Lam ise Vietnam’ın helal endüstrinin geliştirilmesi, karşılıklı iş yatırımları, yeşil ekonomi inovasyonu, eğitim, spor ve turizm gibi alanlarda işbirliğini genişletme niyetini vurguladı.

“Özellikle ASEAN, BM, Bağlantısızlar Hareketi ve APEC gibi çok taraflı forumlarda barış, güvenlik ve istikrar başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası konularda yakın bir şekilde çalışacağız. Mekong alt bölgesi de dâhil olmak üzere bölgesel entegrasyon alanındaki işbirliğini de güçlendireceğiz” dedi.

Genel sekreter ayrıca Vietnam’ın Güney Çin Denizi’nde “barış, güvenlik, istikrar, emniyet ve seyrüsefer ve uçuş özgürlüğünü” koruma taahhüdünü vurgulayarak, “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi dahil olmak üzere evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk doğrultusunda, tehdit veya güç kullanımı olmaksızın anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü teşvik ediyoruz” dedi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Trump’ın olası gümrük vergileri Güneydoğu Asya’yı nasıl etkileyecek?

Yayınlanma

Güneydoğu Asya, Donald Trump’ın evrensel gümrük vergileri tehdidine ve Çin ile yeni bir ticaret savaşına karşı endişeli görünüyor. Bölgenin en büyük altı ekonomisinden beşi ABD ile ticaret fazlası veriyor.

Ancak uzmanlara göre, durum o kadar da kötü olmayabilir. Jeopolitik olarak tarafsız durmaya çalışan bölge, Trump’ın ilk başkanlığı döneminde 2017-2020 yılları arasında hem Çin hem de ABD ile brüt ticaretinde artış gördü. Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan ve ABD’den şirketlerin ABD gümrük vergilerinden kaçınmak için Güneydoğu Asya’daki üretim üslerini çoğaltmasıyla Vietnam, Endonezya, Malezya ve Tayland büyük kazanç elde etti.

Uzmanlara göre, ihracat ve ekonomik büyüme kısa vadede darbe alacaktır ancak bölge ticaret sapması ve ikamesinden kazançlı çıkabilir.

Trump’ın gümrük vergisi tehdidi nedir?

Trump’ın ticaret politikasının amacı, imalat işlerini ABD’ye geri döndürmek ve tedarik zincirlerini Çin’den ayırmak. Trump ve danışmanları Çin’in ticari avantajının kur “manipülasyonu, fikri mülkiyet hırsızlığı ve zorla teknoloji transferinden” kaynaklandığını iddia ediyor.

İlk döneminde Trump, Çin’den ithal edilen 250 milyar dolar değerindeki elektronik, makine ve tüketim mallarına %25’e varan gümrük vergileri uygulamak için yürütme yetkilerini kullandı. Pekin de ABD’nin tarım, otomotiv ve teknoloji ihracatına karşı benzer önlemlerle misilleme yaptı.

Şimdi Trump, ABD’ye giren tüm Çin mallarına %60 vergi ve diğer her yerden yapılan ithalata %20’ye varan gümrük vergisi uygulanmasını önerdi.

Güneydoğu Asya için ne kadar kötü olabilir?

Oxford Economics’e göre Kamboçya’nın ihracatının yaklaşık %40’ı Amerika’ya gidiyor ve toplam ihracata oranla ASEAN’daki en büyük ihracatçı konumunda; onu %27,4 ile Vietnam ve %17 ile Tayland takip ediyor. Tayland Ticaret Odası Üniversitesi Başkanı Thanavath Phonvichai, Trump’ın vaatlerini yerine getirmesi halinde Tayland ekonomisinin 160,5 milyar baht (4,6 milyar dolar) darbe alabileceğini söyledi.

Vietnam, ABD ile dünyanın en büyük dördüncü ticaret fazlasına sahip. Çinli, Tayvanlı ve Güney Koreli firmaların Trump dönemi gümrük vergilerini aşmak için Vietnam’ı kullanmasıyla bu dengesizlik hızla büyüdü. Vietnam’ın talihi, özellikle de ABD’nin Vietnam’ı daha yüksek gümrük vergileri gerektiren “piyasa dışı ekonomi” olarak sınıflandırmaya devam etmesi halinde, aynı hızla dönebilir.

Trump’ın gümrük vergileriyle ilgili belirsizlik, firmaların Güneydoğu Asya’daki yatırım planlarını duraklatmalarına ya da durdurmalarına neden olabilir. Şehir devletinin Ekonomik Kalkınma Kurulu’na göre, ABD şirketleri geçen yıl Singapur’daki 9,5 milyar dolarlık sabit varlık yatırımının yaklaşık yarısını oluşturdu. Başbakan Lawrence Wong, Trump’a gönderdiği tebrik mektubunda ABD’nin Singapur ile “istikrarlı bir ticaret fazlası” verdiğini hatırlatmakta gecikmedi.

Çin ekonomisine vurulacak herhangi bir darbe, Çin tüketimine, ihracat talebine ve turizmine bağımlı olan ASEAN ülkelerine de yansıyacaktır. Çin mallarına yönelik iştahın azalması, Çinli üreticilere girdi sağlayan Güneydoğu Asyalı tedarikçileri de etkileyecektir. Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisi olan Endonezya, Çin’e olan %24,2 oranındaki ihracatı ve ağırlıklı olarak emtia ihracatı nedeniyle bu durumdan en fazla zarar görecek ülke olacaktır.

Mallarını ABD’ye gönderemeyen Çinli ihracatçılar, hükümetlerin metal, tekstil ve tüketim mallarındaki dampingden zarar gören yerel üreticilerin şikayetleriyle karşılaştığı Güneydoğu Asya’ya yönlendirebilir.

Güneydoğu Asya’nın avantajı nedir?

Güneydoğu Asya’nın mevcut üretim patlaması ticaret savaşı nedeniyle başladı. Analistler zaman içinde ticari ikame ve sapmanın büyümeye vurulan darbeden daha ağır basacağını düşünüyor.

Macquarie Capital ASEAN araştırma müdürü Jayden Vantarakis, “Çin’e yönelik daha büyük bir baskının, Çinli işletmelerin Asya’da daha fazla ticaret ve yatırım yapmasıyla tedarik zincirinde daha fazla sapmaya yol açabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Bazı Güneydoğu Asya hükümetlerinin agresif bir şekilde başvurduğu elektrikli araç fabrikaları ekonomik bir tampon sağlayabilir. “ABD dışında da elektrikli araç talebi artıyor, bu nedenle Endonezya’ya net bir fayda sağlayabileceğini düşünüyorum. Özellikle benzin fiyatları giderek pahalılaştığı için karbon nötr olmaya çalışan daha küçük ülkeler arzı devralmaya çalışacak ve daha fazla elektrikli otomobil satın alacaklar,” diyor Singapur Ulusal Üniversitesi İşletme Fakültesi profesörü Sumit Agarwal.

Trump’ın vaat ettiği gümrük vergileri, Tayland’ın bu yıl haddelenmiş çelikte yaptığı gibi, ASEAN hükümetlerine Çin mallarına antidamping tarifeleri uygulama konusunda itici güç sağlayabilir. Daha sıkı ABD menşe kuralları da hükümetlere daha fazla yüksek değerli parça üretimi ve montajının yerel olarak yapılmasını sağlama fırsatı verebilir.

Güneydoğu Asya para birimleri ve piyasaları nasıl etkilenecek?

Trump’ın gümrük vergileri Güneydoğu Asya merkez bankaları üzerindeki para politikasını daha da gevşetme baskısını hafifletebilir.

İngiltere merkezli Pantheon Macroeconomics’in gelişmekte olan Asya baş ekonomisti Miguel Chanco, “Esasen Trump’ın zaferi, planladığı gümrük tarifeleri nedeniyle dünya için enflasyonisttir, bu nedenle küresel parasal normalleşme veya gevşeme döngüsü muhtemelen Filipinler de dahil olmak üzere daha önce düşünüldüğü kadar keskin olmayacaktır” dedi.

Nikkei Asia’ya konuşan Chanco, Güneydoğu Asya para birimlerinin daha önce beklendiği gibi güçlenmeyeceğini, bunun kısmen piyasaların ABD Merkez Bankası’nın gevşeme hızını yeniden fiyatlandırmasından ve dolayısıyla doların güçlenmeye devam etmesinden kaynaklandığını söyledi.

Altı büyük Güneydoğu Asya ekonomisi arasında Tayland bahtı ve Malezya ringgiti, Trump’ın zaferinden bu yana en kötü performans gösteren para birimleri oldu ve çarşamba gününe kadar ABD doları karşısında sırasıyla %3,2 ve %2,9 değer kaybetti.

Taylandlı menkul kıymetler şirketi InnovestX, güçlü dolar ve zayıf bahttan faydalanacak hisse senetleri önerdi. Bunlar arasında CP Foods ve Delta Electronics gibi önemli ihracat gelirleri olan ya da Tayland Havalimanları, emlak geliştiricileri ve otelciler gibi turizmle ilgili şirketler yer alıyor.

Hükümetler, diğer ülke ve bölgelerle ilişkilerini derinleştirerek ve tarafsızlıklarını vurgulayarak ABD ya da Çin’e olan aşırı bağımlılıklarını azaltmak için şimdiden adımlar atıyor.

Özellikle Güneydoğu Asya ekonomilerinin de ASEAN içi ticareti güçlendirerek direnç oluşturmaya odaklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English