Bizi Takip Edin

ASYA

Çin’in etkisi artarken Japonya da Pasifik adaları ile güvenlik bağlarını güçlendiriyor

Yayınlanma

Japonya ve Pasifik ada ülkeleri perşembe günü üç günlük bir zirvenin ardından güvenlik, ticaret ve iklim işbirliğini arttırma konusunda anlaşmaya vardı.

Anlaşma, Çin’in geniş bölgede daha fazla diplomatik ilerleme kaydetmesi karşısında Tokyo’nun ada komşularıyla bağlarını derinleştirmeye çabalarının ardından geldi.

10. Pasifik Adaları Liderler Toplantısı’na (PALM10) Pasifik Ada Forumu’nun (PIF) 18 üyesi ve Japonya Başbakanı Fumio Kishida katıldı.

1997’den bu yana her üç yılda bir düzenlenen PALM, 2018’den bu yana Japonya’nın ticaret ve kalkınma yardımlarına olan geleneksel odağının daha derin güvenlik bağlarına ve deniz güvenliğine odaklanmasıyla giderek daha stratejik bir hal aldı.

Kishida zirvenin ardından düzenlenen basın toplantısında ABD’nin Hint-Pasifik stratejisine atıfta bulunarak, “Özgür, açık ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir uluslararası düzeni korumak ve güçlendirmek için birlikte çalışmamız giderek daha fazla önem kazanıyor” dedi.

Açıklanan PALM eylem planına göre liderler Japonya Öz Savunma Kuvvetleri’ne ait gemi ve uçaklarla liman ziyaretleri yaparak “savunma alışverişini güçlendirecek” ve aynı zamanda Japonya Sahil Güvenliği ile yerel denizcilik makamları arasındaki işbirliğini artıracak. Bu tür ziyaretlerin sadece talep üzerine gerçekleşeceği ve ülkelerin egemenliğine saygı gösterileceği belirtildi.

Kishida’ya paralel olarak, 36 maddelik ayrı bir liderler bildirgesinde de “mevcut jeopolitik ortamın artan karmaşıklığı” karşısında liberal demokratik değerlere ve “özgür ve açık kurallara dayalı düzene” vurgu yapıldı.

Liderler ayrıca tehdit ya da güç kullanarak “statükoyu değiştirmeye yönelik tek taraflı girişimlere güçlü bir şekilde karşı olduklarını” ifade ettiler. Açıklamada herhangi bir ülkenin adı geçmese de, bu tür bir dil Japonya, ABD ve Avustralya tarafından Çin’in bölgede artan etkisinden duydukları endişeyi ifade etmek için kullanılıyor.

Avustralya’nın Pasifik’te Çin ile “daimi bir çekişme” içinde olduğunu söyleyen Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong, PIF açıklamalarının değişen durumu yansıttığını söyledi. Wong etkinlik dışında gazetecilere yaptığı açıklamada, “Son iki yılda Pasifik Adaları Forumu’nun çeşitli bildiri ve açıklamalarına bakarsanız, rekabet gerçeğinin bu liderlerin ilgilendiği bir şey olduğunu görürsünüz” dedi.

PALM eylem planı iklim değişikliği, ekonomik kalkınma ve ticaret, teknoloji, denizlerin korunması ve güvenlik gibi alanlarda işbirliği yapılmasını öngörüyor.

Pasifik ortak ilgi alanlarının başında geliyor. Japonya, Pasifik deniz yollarından geçen enerji ithalatına bağımlı ve ton balığı ve palamudun yaklaşık %45’ini Pasifik ada ülkelerinin münhasır ekonomik bölgelerinden (MEB) alıyor.

Birçoğu bölgesel olarak küçük olsa da, Pasifik ada ülkelerinin MEB’leri okyanusun 200 deniz mili (yaklaşık 370 kilometre) içine uzanıyor ve yasadışı balıkçılık ve sınır aşan suçlar gibi şeylerin izlenmesi söz konusu olduğunda kaynak zorlukları ortaya çıkarıyor.

Pasifik Adaları Forumu Başkanı: Kimse yardım etmezken Çin bize yardım etti

Çarşamba günü Nikkei Asia’ya konuşan Pasifik Adaları Forumu Başkanı ve Cook Adaları Başbakanı Mark Brown “öncelikli” alanların ekonomik ve iklim güvenliği olduğunu söyledi.

Brown, “Bizim için güçlü ve sağlam bir ekonomi, iklim değişikliğinin herhangi bir etkisine ya da diğer güvenlik sorunlarına karşı direnç oluşturmaya yardımcı olacak şeydir” dedi. Ancak jeopolitik rekabete ilişkin endişeleri önemsemedi. Bu konunun medyada yer bulduğunu ve bazı kalkınma ortaklarının katılımını etkilediğini, ancak Pasifik ada ülkelerinin (PICs) temel kaygısı olmadığını söyledi.

Geçtiğimiz eylül ayında ABD tarafından “egemen ve bağımsız” bir devlet olarak tanınan Cook Adaları için Brown, Çin’in ihtiyaç duyulan bir dönemde önemli altyapı projelerini desteklediğini söyledi. Brown, “Özellikle Çin’den gelen tehditlerin nerede olduğunu görmekte zorlanıyorum. Kimse yardım etmezken onlar gelip bize yardım etti” dedi.

Ada ülkelerinin ekonomik kalkınma ve iklim değişikliği önlemleri için finansmana daha kolay erişim, özellikle de Pasifik Dayanıklılık Tesisi (PRF) dahil olmak üzere iki bölgesel fon için daha fazla destek görmek istediklerini söyledi. “Eğer bize yardım etme konusunda ciddiyseniz, bu fona para yatırırsınız” vurgusunu yaptı.

ASYA

Adani’den İsrail ile 10 Milyar Dolarlık Hindistan Çip Fabrikası Adımı

Yayınlanma

Adani Group, yarı iletkenlerin küresel ölçekte önemli bir jeopolitik savaş alanı haline gelmesiyle birlikte Hindistan’ın çip üretim kapasitesini güçlendirmek amacıyla İsrailli bir ortakla yarı iletken üretim tesisi kurmayı planlıyor.
Bloomberg’e göre Milyarder Gautam Adani liderliğindeki holding ile İsrail’in Tower Semiconductor Ltd. şirketinin Mumbai yakınlarındaki Taloja’da 10 milyar dolarlık yatırımla çip üretim tesisi kuracağını duyururken Batı Hindistan’daki Maharashtra eyaletinin başbakan yardımcısı Devendra Fadnavis’in perşembe günü yayınladığı ve onaylanan tüm projeleri listelediği belirtildi.
Fadnavis paylaşımında, ünitenin ilk aşamada 40 bin adet, ikinci aşamada ise 80 bin adet yonga üretim kapasitesine sahip olmasının beklendiğini belirtirken, projenin takvimi hakkında bilgi vermedi.
Planlamaya aşina olan ve kuralları gerekçe göstererek isminin açıklanmasını istemeyen bir kişiye göre, Adani Enterprises Ltd. şirketi altında barındırılan proje üç ila beş yıl içinde inşa edilecek.
Kurulacak tesiste üretilecek çipler drone, otomobil, akıllı telefon ve diğer mobilite çözümlerinde kullanılacak.
Geçtiğimiz yıl sert bir açığa satış saldırısının ardından grubunu genişlemeye odaklayan Adani, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin yönetiminin kilit odak alanı olan başka bir sektöre giriyor.
Modi, dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan’ı bir teknoloji süper gücüne dönüştürmeyi, daha fazla uluslararası çip üreticisini ülkeye çekmeyi ve pahalı ithalata olan bağımlılığı azaltmayı hedefliyor.

Okumaya Devam Et

ASYA

Japonya Başbakanı Kishida ‘veda’ için Güney Koreli mevkidaşı Yoon ile buluştu

Yayınlanma

Japonya ve Güney Kore liderleri cuma günü, kişisel ilişkilerinin de etkisiyle ikili ilişkilerin ısındığı bir döneme damgasını vuran bir zirvede, göçmenlik prosedürleri ve acil durumlarda vatandaşların tahliyesi de dahil olmak üzere yeni işbirlikleri için çalışma sözü verdi.

Japonya Başbakanı Fumio Kishida, Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol ile veda görüşmesi yapmak üzere günün erken saatlerinde Seul’e geldi. Kishida, iktidardaki Liberal Demokrat Parti’nin yeni liderinin bu ay içinde seçilmesinin ardından ekim ayı başında başbakanlık görevini bırakacak.

Kishida toplantı sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada “Geçtiğimiz iki yıl boyunca, ikili ilişkileri güçlendirme konusunda güçlü bir arzuya sahip olan Başkan Yoon gibi güvenilir bir ortakla elimizden geleni yaptık ve Japonya-Güney Kore ilişkilerinde yeni bir sayfa açtığımızı hissediyoruz. Hem Japonya hem de Güney Kore bu ilerlemeyi gelecekte de sürdürmelidir” dedi.

Yoon da ilişkilerin geliştirilmesine yönelik çabaların sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.

Ofisinden yapılan açıklamaya göre Yoon, “Başbakan Kishida ve benim inşa ettiğimiz ikili işbirliğinin olumlu ivmesini devam ettirmek önemlidir” dedi. Gelecek yıl Seoul ve Tokyo’nun diplomatik bağlar kurmasının 60. yıldönümü olacak ve Yoon 2025 yılında ilişkileri “yeni bir seviyeye” taşıyabilmeyi dilediğini söyledi.

Kishida ve Yoon, göçmenlik prosedürlerini yumuşatmanın yollarını ayrıntılı olarak değerlendirmeye başlama konusunda mutabık kaldılar. Ayrıca Japonya ve Güney Kore’nin üçüncü ülkelerdeki acil durumlarda vatandaşlarının tahliyesi konusunda işbirliği yapacaklarını teyit ettiler.

Kuzey Kore ile ilgili güvenlik konularını da ele alan ikili, Pyongyang ve Rusya konusunda ortak müttefikleri ABD ile birlikte çalışmaya devam edeceklerini söyledi.

Bu gezi, başbakanın görev süresi boyunca Yoon ile ikili bir zirve için Güney Kore’ye yaptığı ikinci ziyaret. Geçen yılın mayıs ayında Kishida 12 yıl aradan sonra Güney Kore’de ikili bir zirveye katılan ilk Japon başbakanı olmuştu.

Kishida ağustos ayında LDP’nin liderlik yarışında yeni bir dönem için aday olmayacağını açıkladı.

“Japonya-Güney Kore ilişkilerinin önemi gelecekte de değişmeden kalacaktır” diyen Kishida, “Ben de hangi görevi üstlenirsem üstleneyim Japonya-Güney Kore ilişkilerinin daha sağlam ve geniş tabanlı olması için elimden geleni yapacağım” ifadelerini kullandı.

İkili ilişkilerde ABD etkeni

Kishida ve Yoon, tarihsel olarak rakip olan iki ülke arasında ABD’nin desteği ve ısrarıyla yakınlaşma sağlamak üzere ortaklık kurdular.

Muhafazakâr Yoon, Kishida’nın yaklaşık üç yıl önce göreve gelmesinden bir yıldan kısa bir süre sonra, 2022 Mayıs’ında göreve başladı ve Japonya ile uzun süredir kopuk olan ikili ilişkilerin “gelecek odaklı” bir şekilde yeniden kurulması çağrısında bulundu.

Analistler iki Doğu Asya ülkesi arasındaki işbirliğinin Kishida’nın ayrılışından sonra da devam edeceği görüşünde.

Hawaii merkezli Pasifik Forumu düşünce kuruluşunun bölgesel ilişkiler direktörü Rob York Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada “Başbakan Kishida Seul ile buzları erittiği için övgüyü hak etse de Japonya ve Güney Kore arasındaki işbirliğinin devamını onun varlığına bağlı görmüyorum” dedi.

York, “Seul’deki mevcut hükümet gündeminin büyük bir kısmını ABD liderliğindeki düzen içinde diplomatik prestijini artırmaya ayırdı ve ABD bu işbirliğini teşvik etmeye devam edecek” dedi.

İki lider ilk zirvelerini Yoon Mart 2023’te Tokyo’ya gittiğinde gerçekleştirmişlerdi. Yoon, 12 yıl sonra ikili bir zirveye katılan ilk Güney Kore Devlet Başkanı olarak Japonya’ya gitmeden önce, iki Asya ülkesi ve ABD’nin sadık müttefikleri arasında yeni bir başlangıcın yolunu açacak bir plan açıklamıştı.

Bu vizyon, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon şirketleri için çalışmak zorunda kalan Güney Korelilere tazminat sağlamak üzere özel şirketlerin bağışlarıyla bir fon oluşturulmasına odaklanıyordu. İşçilere maddi tazminat sağlanması konusu uzun zamandır Seul ve Tokyo arasında bir gerilim kaynağı olmuş, işçiler, onların torunları ve bazı sivil gruplar Japon hükümetinden resmi bir ödeme yapılması konusunda ısrarcı olmuşlardı.

Tokyo ise bu tür savaş ve sömürge dönemi meselelerinin 1965 yılında imzalanan ve Japonya’nın mali yardım sağladığı ve iki tarafın resmi diplomatik ilişkiler kurduğu bir anlaşma kapsamında çözüme kavuşturulduğu konusunda ısrarcı olmuştur. Japonya 1910’dan 1945’te İkinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisine kadar Kore Yarımadası’nı yönetti.

Yoon’un planı ülkedeki sol muhalefetin ve sivil grupların tepkisini çekse de iki taraf takip eden aylarda ticaret ve güvenlik alanındaki işbirliğini güçlendirmeye devam etti. Seul ve Tokyo, aralarındaki tarihi anlaşmazlıklar nedeniyle uyguladıkları ticari kısıtlamaları kaldırdı.

Kishida ve Yoon geçen yıl ağustos ayında ABD Başkanı Joe Biden ile Washington yakınlarında bir zirve düzenleyerek üç ülkenin birlikte çalışma kararı almasını sağladılar.

Ortak bir bildiride, füze uyarı verilerinin gerçek zamanlı paylaşımını “operasyonel hale getirme” sözü verdiler.

Seul ve Tokyo arasındaki “dostane bağları” memnuniyetle karşılayan Washington, bölgede Çin’in etkisini sınırlamaya yönelik askeri ve güvenlik stratejisi açısından iki ülkeyi ve bu ülkeler arasındaki uzlaşmayı kritik önemde görüyor ve bu birliktelik için yoğun çaba sarf ediyor.

Okumaya Devam Et

ASYA

Kırgızistan ile Rusya arasında göçmen gerilimi: Rusya vatandaşlarına yeni kısıtlamalar geldi

Yayınlanma

Kırgızistan Dijital Kalkınma Bakanlığı, 5 Eylül’de yaptığı açıklamada, ülkeye uzun süreli kalış için gelen Rusya ve diğer bazı ülkelerin vatandaşları için yeni kalış kuralları getirildiğini duyurdu.

Bakanlık açıklamasında, “Kırgızistan Cumhuriyeti’nde özel amaçlarla uzun süre kalan, vizesiz kalma rejimine sahip ülkelerin vatandaşlarının kayıt ve kayıt yenileme işlemleri, yalnızca Kırgızistan Cumhuriyeti’nde kalma hakkı veren oturma izni, ‘Kayrılman’ veya ‘Meken-card’ sertifikası, kimlik belgelerinden birine dayanarak gerçekleştirilecektir,” denildi.

Bu yeni kurallar, Rusya, Kazakistan, Tacikistan, Ermenistan, Belarus, Gürcistan, Moldova ve Azerbaycan vatandaşları için geçerli olacak.

Daha önce, bu ülkelerin vatandaşları, kalış amacına bağlı olarak altı aylık bir süre için kayıt yaptırabiliyor ve bu süreyi uzatabiliyordu.

Bakanlık, “AEB üyesi ülkelerin (Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Rusya) vatandaşları, ülkeye giriş anından itibaren her 180 günlük dönemde belge düzenlemeksizin toplam 90 güne kadar kalabilirler,” dedi.

Deutsche Welle‘nin haberine göre, yeni vize kuralları Rus göçmenleri alarma geçirdi. Göçmenlik avukatı Muratbek Azimbayev, daha önce geçici oturma izni başvurusunda bulunmak için ülkede altı ay yaşamak gerektiğini belirtti. Azimbayev, yeni kuralların bazı zorluklar yaratabileceğine dikkat çekti.

Azimbayev, “Başlıca tuzaklar, başvuru sahibine ve aile üyelerine asgari bir geçim düzeyi sağlayan yasal bir gelir kaynağının varlığını doğrulayan belgelerin sağlanması,” diye konuştu.

Kırgızistan, vatandaşlarını Rusya’ya seyahatten kaçınmaya çağırdı

Bu nedenle bir yabancının geçici oturma izninin reddedilebileceğini ifade eden Azimbayev, yabancı vatandaşların kayıt altına alınmasına ilişkin yeni kuralların, yasaları sıkılaştırmaktan ziyade göç akışını düzene sokmayı amaçladığını belirtti.

Rusya’da son altı ay içinde, idari sınır dışı ve sınır dışı edilmeyle karşı karşıya kalan yabancı uyrukluların sayısı yüzde 50’den fazla arttı.

Rusya İçişleri Bakanlığı’na göre, 2024 yılının ilk yedi ayında yaklaşık 65 bin yabancı vatandaş çeşitli yasa ihlalleri nedeniyle ülkeden sınır dışı edildi.

Geçen yıla kıyasla bu rakam yüzde 55,2 oranında artış gösterdi. Temmuz ayı sonu itibariyle özel kurumlarda tutulan, sınır dışı veya sınır dışı edilmeye tabi yabancıların sayısı yüzde 28,2 artarak 5,5 bin kişiye ulaştı.

Kırgızistan’dan Rusya’nın göçmen işçilere yönelik kısıtlamalarına tepki

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English