Bizi Takip Edin

Diplomasi

COP28 Dubai’de başlıyor: Hangi tartışmalar gündemde?

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler’in İklim Değişikliği Konferansı COP28, 30 Kasım-12 Aralık tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin ev sahipliğinde Dubai’de gerçekleştirilecek.

Dünya birçok iklim rekorunun kırıldığı bir yılın sonuna yaklaşırken, yaklaşık 200 ülkeden liderler ve temsilciler, fosil yakıtların temiz enerjiyle değiştirilmesine yönelik bir anlaşmayı, Küresel Güney için yeni bir iklim “kayıp ve zarar” fonunu ve iklimle ilgili sağlık ve iyileşmeyi tartışmaya hazırlanıyor.

Ancak bu yılki BM toplantısının ana odağı, 2015’te imzalanan Paris İklim Anlaşması’na yönelik ilerlemelerin gözden geçirilmesi. Küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin, 2 santigrat derecenin altında tutma hedefine ulaşmaya yönelik siyasi yaklaşımı yeniden ayarlamayı amaçlayan dünya çapında bir sıcaklık kontrolü olan ilk Küresel Durum Değerlendirmesi (GST) yapılacak. Değerlendirmenin 5 yılda bir yapılması hedefleniyor.

BM raporuna göre atmosferdeki sera gazları 2022 yılında rekor seviyeye ulaştı. Rapora göre, 2030 yılına kadar küresel karbon emisyonları 2019 seviyelerine kıyasla sadece yüzde 2 oranında azalacak. Küresel ısınmayı Sanayi Devrimi öncesi seviyeye göre 1,5 santigrat derece ile sınırlamak için gereken oran ise yüzde 43. 1,5 santigrat derece hedefi 2015 Paris Anlaşması ile bağlayıcı hale gelmiş olsa da, ilk kez COP16’da kabul edilmişti.

Küresel çabaların gecikmesi nedeniyle ülkeler bu “küresel durum değerlendirmesi” sırasında, CO2 emisyonlarının azaltılması ya da yeşil teknoloji yatırımlarının artırılmasına yönelik acil adımlar da dahil olmak üzere, dünyayı iklim hedeflerine ulaşma yolunda ilerletecek bir plan üzerinde anlaşmaya çalışacak.

Sorumluluk tartışması

COP28 görüşmeleri başlarken ülkeler, bu çalışmanın tüm ülkelere aynı sorumluluğu yüklemesi gerektiği mi yoksa tarihsel olarak gezegeni en çok ısıtan emisyonları saldıkları için dünyanın en zengin ülkelerine daha fazlasını mı yüklemesi gerektiği konusunda anlaşmazlık yaşıyor.

Bazı ülkeler, en çok sera gazı üreten büyük ekonomilerin geçmiş emisyonları için ödeme yapmasını istiyor. Bu kapsamda yoksul ülkeler için bir fon oluşturuldu, ama zengin ülkelerin ne kadar ödeyeceği belirsizliğini koruyor.

ABD’nin iklim elçisi John Kerry, temmuz ayında, iklim değişikliğinin yol açtığı felaketlerden etkilenen gelişmekte olan ülkelere ‘hiçbir koşulda’ tazminat ödemeyeceklerini söylemişti.

Geçen yıl Mısır’da düzenlenen COP27 konferansında 200’den fazla ülke, paranın özellikle hassas ülkelere dağıtılmasından önce esas olarak gelişmiş ülkeler tarafından finanse edilecek bir kayıp ve zarar fonu oluşturmayı kabul etmişti.

Yoksul ve gelişmekte olan ülkeler yaklaşık 30 yıldır bu fonu ve ödeme takvimi çıkarılmasını talep ederken, küresel ve tarihsel sera gazı emisyonlarında tek başına en fazla sorumluluğa sahip ABD ve Avrupa Birliği (AB) üyeleri gibi zengin ülkeler bu konuyu ağırdan alarak fon oluşturulması gündemine ayak diriyordu.

Son toplantıda zengin ülkeler bu konuya daha fazla kaynak aktarılması gerektiğini kabul etse de ödemelerin tazminat olarak çerçevelendirilmesi tartışmalı bir konu olmaya devam ediyor. Gelişmekte olan ülkeler ise iklim değişikliği sorununa yönelik finansman hedeflerinin çok düşük olduğunu savunuyor.

Ayrıca Avrupa Birliği ve ABD, iklim fonunun patronunun Dünya Bankası olmasında ısrar ederken, gelişmekte olan ülkeler bunu reddediyor.

Gelişmekte olan ülkeler, zengin güçlerin bir aracı olarak uzun bir geçmişi olduğunu gerekçe göstererek Dünya Bankası aracılığını istemiyor.

Fosil yakıtlar tartışması

Öte yandan ülkelerin ulusal emisyon azaltma hedeflerini ve planlarını 2025 yılına kadar güncellemeleri bekleniyor.

COP28’deki en zorlu görüşmelerden biri fosil yakıtların gelecekteki rolü ve ülkelerin CO2 yayan kömür, petrol ve gaz kullanımını aşamalı olarak durdurmaya başlamaları gerekip gerekmediği üzerine odaklanabilir.

Ülkeler COP26’da kömür kullanımını aşamalı olarak azaltma konusunda anlaştılar, ancak gezegeni ısıtan emisyonların ana kaynağı olan tüm fosil yakıtları bırakma konusunda hiçbir zaman anlaşamadılar.

Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ülkelerin fosil yakıtları aşamalı olarak terk etmelerini taahhüt eden nihai bir COP28 anlaşmasında ısrar ediyor. Ancak G20 grubu temmuz ayındaki zirvede bu konuda anlaşmaya varamadı. Bazı gelişmekte olan ekonomiler ise fosil yakıtların tamamen kullanımdan kaldırılmasına karşı çıkacaklarını açıkladılar.

BAE ve ekonomileri fosil yakıtlara bağımlı olan diğer ülkeler, COP28’in CO2 emisyonlarını yakalamak ve yeraltında depolamak için tasarlanan yeni teknolojilere odaklanmasını istiyor.

Uluslararası Enerji Ajansı bu emisyon azaltma teknolojilerinin küresel iklim hedeflerine ulaşılması için çok önemli olduğunu söylese de bu teknolojiler aynı zamanda pahalı ve şu anda büyük ölçekte kullanılmıyor.

Yenilenebilir enerji projelerinin ardındaki kara para şebekesi

BAE ve petrol şirketleri tartışması

Öte yandan BAE’nin yeni COP28 Başkanı Sultan el-Cabir fosil yakıtların aşamalı olarak azaltılmasının “kaçınılmaz” olduğunu söylese de, BAE’nin devlete ait petrol ve gaz şirketi ADNOC’un başkanı ve iklim müzakerelerinin gelecek dönem başkanı olarak üstlendiği ikili rol nedeniyle eleştirilere maruz kaldı.

El Cabir’in yönettiği şirket, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri. Mayıs ayında El Cabir, fosil yakıtları aşamalı olarak ortadan kaldırmak yerine fosil yakıt emisyonlarını aşamalı olarak ortadan kaldırmayı önerdiği için eleştirilmişti.

Ancak Batı’daki eleştirilere maruz kalan tek ismin BAE’li bakan olması dikkat çekti.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak kısa bir süre önce İngiltere’nin yeni benzinli ve dizel araçları aşamalı olarak kullanımdan kaldırma planlarını erteledi ve hükümet, önceki COP’larda fosil yakıt emisyonlarını durdurmaya yönelik ciddi adımlar atma taahhüdüne rağmen Kuzey Denizi’nde yeni petrol ve gaz lisansları vermeye devam ediyor.

Öte yandan bir önceki COP27 ile ilgili en öne çıkan eleştirilerden biri de fosil yakıt lobicilerinin zirveye yoğun katılım göstermesi olmuştu. Güçlü fosil yakıt şirketleri zirvede yoğun bir şekilde varlık gösterirken, petrol ve gaz endüstrisiyle bağlantılı 636 kişinin zirveye katıldığı bildirilmişti.

Her yıl yaklaşık 120 milyar atık plastik şişe üreten ve bunu yaparken de fosil yakıt kullanan Coca-Cola’nın COP27’ye sponsor olması sosyal medyada alay konusu olmuştu.

Temı̇z enerjı̇ kapası̇tesı̇nı̇n artırılması

Ülkeler, Avrupa Birliği, ABD ve BAE’nin COP28 başkanlığı tarafından yapılan bir öneri olan 2030 yılına kadar yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma ve enerji tasarrufunu iki katına çıkarma hedeflerini değerlendirecek.

Çin’in de aralarında bulunduğu G20’nin büyük ekonomilerinin yenilenebilir enerji hedefini desteklemesiyle bu öneri geniş bir destek bulacak gibi görünüyor. Ancak AB ülkeleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılmasına yönelik bu taahhüdün fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasıyla eşleştirilmesinde ısrar ederek bir çatışma ortamı yaratıyor.

Şirket anlaşmaları

BM’nin resmi müzakereleri dışında, hükümetler ve şirketler kendi duyurularını yapacaklar.

Birleşik Arap Emirlikleri, fosil yakıt endüstrisini iklim mücadelesine dahil etmek amacıyla petrol ve gaz şirketlerinden emisyonları azaltmaya yönelik gönüllü bir taahhüt başlatmayı planladığını açıkladı.

COP28 kapsamında duyurulacak diğer girişimler arasında sera gazı metan emisyonlarının azaltılması, iklimlendirme kaynaklı emisyonların sınırlandırılması ve kömür santralleri için özel finansmanın kısıtlanmasına yönelik taahhütler yer alıyor.

Zirveye katılan ve katılmayan liderler

140’tan fazla devlet başkanı ve hükümet lideriyle birlikte en az 70 binden fazla katılımcının beklendiğini zirvede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yer alacak.

ABD Başkanı Joe Biden ise, zirveye katılmayacak. ABD’yi temsilen iklim elçisi John Kerry, Dubai’de olacak.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de zirveye katılmayacak liderlerden biri. Pekin adına Özel Temsilcisi Ding Xuexiang zirvede yer alacak.

Vladimir Putin de geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da zirvede yer almayacak. Rusya’yı, Putin’in iklim danışmanı Ruslan Edelgeriyev temsil edecek.

Kral III. Charles’ın konuşma yapacak olması aktivistlerin tepkisini çekti

Birleşik Krallık Kralı Üçüncü Charles’ın ise zirvede konuşma yapacak olması dikkat çekti.

İklim aktivistleri, en yıkıcı petrol operasyonları yürüten Krallığın temsilcisinin zirvede konuşma yapacak olmasına tepki gösterdi.

Aktivistlerin toplantı sırasında dışarıda protesto düzenlemesi bekleniyor. BAE’li bakan, ‘barışçıl olduğu sürece gösterilere izin vereceklerini’ söyledi.

Diplomasi

Vučić’ten Ukrayna’ya ‘toprak bütünlüğü’ desteği ve yeniden inşa sözü

Yayınlanma

Sırbistan Cumhurbaşkanı Vučić, Odessa’da düzenlenen Ukrayna-Güneydoğu Avrupa zirvesinde ülkesinin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini belirtti. Vučić ayrıca, savaşın ardından Ukrayna şehirlerinin yeniden inşasına katılmaya ve insani yardım sağlamaya hazır olduklarını ifade etti.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, Odessa’da düzenlenen Ukrayna-Güneydoğu Avrupa zirvesinde yaptığı konuşmada, ülkesinin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini ve savaş sonrası yeniden inşa sürecine yardım etmeye hazır olduğunu açıkladı.

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı askeri müdahalenin başlangıcından bu yana bir ilk olan 11 Haziran’daki bu ziyaret, Güneydoğu Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya desteğini pekiştirmeyi amaçlıyor.

RBK-Ukrayna‘nın aktardığına göre Vučić, Sırbistan’ın uluslararası hukuk ilkelerine ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’na bağlılığını vurguladı.

Vučić, “Sırbistan, temelinde BM tarafından tanınan devletlerin toprak bütünlüğünün korunması ilkesi yatan BM Şartı’na ve uluslararası hukuk normlarına sıkı ve sarsılmaz bir şekilde bağlı kalmaya devam edecektir. Bu pozisyonu her zaman savunduk ve gelecekte de bu pozisyonda kalmaya devam edeceğiz,” ifadelerini kullandı.

Rusya istihbaratı: Sırp savunma sanayii Rusya’yı arkadan vurmaya çalışıyor

Yeniden inşa teklifi

Konuşması sırasında Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’e doğrudan seslenen Sırp lider, savaş sona erdikten sonra Belgrad’ın Ukrayna topraklarının yeniden inşasına katılması yönünde bir teklifte bulundu.

Vučić, “Sırbistan, bir veya iki şehrin ya da küçük bir bölgenin yeniden inşasını üstlenmeye hazır. Bunun Ukrayna halkı için büyük bir anlam taşıyacağını düşünüyorum,” dedi.

Sırbistan Cumhurbaşkanı ayrıca, Ukrayna’nın Sırbistan’dan gelecek insani yardımlara her zaman güvenebileceğini de sözlerine ekledi.

Vučić, “Diyaloğa açığız ve nerede faydalı olabileceğimizi duymaya hazırız. Umarım büyük sözler sarf etmeden, bunu gerçekten hak eden Ukrayna halkı için somut bir şeyler yapmayı başarırız,” diye konuştu.

Ziyaret önceden planlanmıştı

Aleksandar Vučić’in 11 Haziran’da Ukrayna’ya gerçekleştirdiği ziyaret, Rusya’nın başlattığı geniş çaplı savaşın başlangıcından bu yana bir ilk olma özelliği taşıyor.

Odessa’daki zirve, Güneydoğu Avrupa ülkeleriyle işbirliğini güçlendirmek ve Ukrayna’ya yönelik desteği pekiştirmek amacıyla düzenlendi.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy, daha önce Vučić’in ziyaretine yönelik hazırlıklar hakkında bilgi vermişti.

Zelenskiy, mayıs ayı sonunda Telegram kanalından yaptığı bir paylaşımda, Sırp mevkidaşı ile görüşmeler gerçekleştirdiğini, bu görüşmelerde bir toplantı takvimi üzerinde anlaştıklarını ve iletişimde kalma kararı aldıklarını belirtmişti.

Zaharova: Rusya, Sırbistan’dan askeri ürün ‘sızıntısının’ durdurulmasını bekliyor

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Rusya ile Almanya arasındaki ticari ilişkilerde tarihi kopuş

Yayınlanma

Rusya ile Almanya arasındaki ticaret hacmi, Ukrayna savaşının ardından tarihi bir düşüş yaşayarak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana en düşük seviyesine geriledi. Almanya’nın Rusya’dan mal alımı savaş öncesi döneme kıyasla yüzde 95 oranında azalırken, Alman ürünlerinin Rusya’ya satışı da benzer şekilde büyük bir darbe aldı.

Rusya ile Almanya arasındaki ticari ilişkiler, Ukrayna’da başlayan savaşın ardından fiilen kopma noktasına gelerek Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana en düşük seviyesine geriledi.

Federal İstatistik Ofisi (Destatis) verilerine göre, Almanya’nın Rusya’dan yaptığı mal alımları savaş öncesi döneme kıyasla yüzde 95 oranında çakıldı.

Ukrayna savaşı öncesinde, 2021 yılında 59,7 milyar avroluk toplam ticaret hacmiyle Almanya, Çin’in ardından Rusya’nın en büyük ikinci ticaret ortağı konumundaydı.

Fakat savaş sonrası uygulanan yaptırımlar ve değişen politikalarla birlikte Almanya’nın Rusya’dan ithalatı yüzde 94,6’lık rekor bir düşüşle sadece 1,8 milyar avroya indi.

Aynı dönemde Alman ürünlerinin Rusya’ya ihracatı ise yüzde 71,6 azalarak 7,6 milyar avro olarak gerçekleşti.

Sovyetler sonrası en düşük seviye

Almanya’nın birleşmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Rusya ile ticarete ilişkin ilk veriler 1993 yılında tutulmaya başlanmıştı. O yıl Rusya’dan yapılan ithalat 5,48 milyar avro, Rusya’ya yapılan ihracat ise 5,82 milyar avro seviyesindeydi.

Bu rakamlarla karşılaştırıldığında, Almanya’nın geçen yıl Rusya’dan yaptığı ithalatın 1993 yılındaki seviyenin yaklaşık üçte birine düştüğü görülüyor.

Düşüş eğilimi devam ederken, Nisan 2025’te Rusya’dan yapılan alımlar bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22,6 daha azalarak sadece 100 milyon avroya geriledi.

Alman ürünlerinin Rusya’ya ihracatı ise nisan ayında yüzde 9,3 düşüşle 600 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti.

Alman Sosyal Demokrat Partisinden Rusya ile müzakere çağrısı

Enerji bağımlılığı ve yaptırımların etkisi

Savaş öncesi dönemde Almanya’nın Rusya’dan ithal ettiği başlıca ürünler petrol ve doğalgazdı. Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 gibi yeni boru hatlarının inşasıyla bu bağımlılık giderek artmıştı.

2021 yılında ham petrol ve doğalgaz, 19,5 milyar avroluk değerle Rusya’dan yapılan toplam ithalatın yüzde 58,8’ini oluşturuyordu.

Ancak 17 yaptırım paketiyle Almanya, Rusya’dan hidrokarbon alımını tamamen durdurdu. Diğer ithalat kalemlerinde de büyük kesintilere gidilirken, geriye sadece bir miktar metal, kimyasal ürünler, gıda ve yem ürünleri kaldı.

‘Ticaret yoluyla değişim’ politikası terk edildi

Savaşın bir sonucu olarak Rusya, Almanya’nın tedarikçileri listesinde 12. sıradan 59. sıraya, alıcıları listesinde ise 15. sıradan 36. sıraya geriledi.

Rusya’nın Alman ithalatındaki payı yüzde 2,8’den yüzde 0,1’e, ihracatındaki payı ise yüzde 1,9’dan yüzde 0,5’e düştü.

Bu durum, Almanya’nın 1970’lerin başında başlattığı ve “Wandel durch Handel” (Ticaret Yoluyla Değişim) yaklaşımına dayanan “Ostpolitik” (Doğu Politikası) stratejisinin de sonu anlamına geliyor.

Bu politika, Rusya ile ticaretin ülkede olumlu siyasi değişimlere yol açacağı varsayımına dayanıyordu.

Alman Savunma Bakanı Breuer: Rusya dört yıl içinde saldırabilir

Okumaya Devam Et

Diplomasi

ABD Hazine Bakanı Bessent: Ukrayna ekonomisi 20 yılda Rusya’yı geçebilir

Yayınlanma

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Kongre’deki konuşmasında Ukrayna ekonomisinin 20 yıl içinde Rusya’yı geride bırakabileceğini belirtti. Bessent, etkin yönetim, stratejik ortaklık ve küresel yatırımlarla bunun mümkün olacağını vurgularken, ekonomik güvenliğin ulusal güvenliğin ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etti.

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Ukrayna ekonomisinin önümüzdeki yirmi yıl içinde Rusya ekonomisini geride bırakma potansiyeline sahip olduğunu açıkladı.

Bloomberg tarafından yayınlanan Kongre oturumlarında konuşan Bessent, bu iddiasını etkin yönetim, ABD ile stratejik ortaklık ve küresel yatırımların Ukrayna’ya akması koşuluna bağladı.

Bakan, bu durumun gelecekte Rusya’yı yönetecekler için ciddi bir caydırıcı faktör olacağını ifade etti.

Bessent, modern dünyada ekonomik güvenliğin her ülkenin ulusal güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı.

Hem kendisinin hem de ABD Başkanı Donald Trump’ın, uzun vadede istikrarlı bir Ukrayna ekonomisinin dış tehditlere karşı en iyi savunma olacağına inandığını belirtti.

Konuşmasında, Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından Polonya ve Ukrayna ekonomilerinin yaklaşık olarak aynı seviyede olduğunu hatırlatan Bessent, bugün Polonya’nın gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) Ukrayna’nınkinin üç katı olduğunu dile getirdi.

Bakan ayrıca, Ukrayna’nın yeniden inşasına odaklanacak büyük bir uluslararası konferansın yakın zamanda Roma’da düzenleneceğini bildirdi.

ABD’nin, Dünya Bankası’nı bu sürece odaklanmaya çağırdığını da sözlerine ekledi.

Scott Bessent, Rusya’nın askeri makinesini doğrudan veya dolaylı olarak silah, para veya askeri kaynaklarla destekleyen ülkelerin Ukrayna ekonomisinin yeniden inşasına katılamayacağının altını çizdi.

Bessent, “Bir ülkeyi yıkıp, vatandaşlarını öldürüp, hayatları mahvedip sonra da onun yeniden inşasından kâr etmeyi bekleyemezsiniz,” ifadelerini de ekledi.

Ukrayna’dan AB’ye: Ordumuzu GSYİH payıyla finanse edin

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English