Bizi Takip Edin

DÜNYA BASINI

Yenilenebilir enerji projelerinin ardındaki kara para şebekesi

Yayınlanma

Çevirmenin notu: İklim değişikliği gündeminin şaibeli pek çok tarafı var. Bunun Amerikan oligarkları açısından en büyük avantajı şuydu: Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkeler daha az fosil yakıt tüketmeye razı olursa, bu onların iktisadi kalkınmasının altını oyacak, zira “alternatif enerji kaynakları” denilen şeyler çok daha pahalı. Küresel çapta ittire kaktıra uygulanmaya çalışılan gündemin ardında devasa bir kara para şebekesi bulunuyor. Amerikalı gazeteci ve yazar Robert Bryce detaylıca anlatmış.

Doğalgaz yasaklarının ardındaki kara para

Robert Bryce

19 Mart 2023

Gaz yasaklarının arkasındaki büyük para bağışçıları kimliklerini ve finansmanlarını geniş bir kara para ağının ardına gizliyorlar.

Geçtiğimiz salı günü Rewiring America, Georgia’lı siyasetçi Stacey Abrams’ı, grubun “ulusal bir farkındalık kampanyası başlatmasına ve Amerikalıların elektriğe geçmesine yardımcı olmak için çalışan büyük ve küçük topluluklardan oluşan bir ağ kurmasına” yardımcı olmak üzere bünyesine kattığını duyurdu.

“Kıdemli danışman” unvanını taşıyacak olan Abrams, basına yaptığı açıklamada “elektriğe geçişin faydalarını paylaşmak ve hanelerin adil pay almalarını sağlamak üzere Rewiring America’ya katılmaktan heyecan duyduğunu” söyledi: “Sıradan Amerikalıları enerji tüketicilerinden enerji patronlarına dönüştürecek araçları oluştururken birlikte çalışmayı dört gözle bekliyorum.”

Georgia Temsilciler Meclisinde 11 yıl boyunca görev yapan Demokrat Abrams, Georgia Valiliğine iki kez aday olmuş ancak Cumhuriyetçi Brian Kemp’e karşı her iki girişimde de başarısız olmuştu. Abram, 2018’deki yarışı kabul etmeyi reddetmiş ve seçimin “çalındığını” iddia etmişti.

Rewiring America, geçen ay burada aktardığım üzere, endüstri aleyhindeki politikaları desteklemek için şu anda yılda yaklaşık 4,5 milyar dolar harcayan STK-endüstri-şirket-iklim kompleksinin bir parçası. Gündemleri farklılık gösterse de, endüstri karşıtı STK’lar genelde yenilenebilir hava enerjisi kaynaklarının daha fazla kullanılmasını zorunlu kılmaya, hidrokarbon üretimini engellemeye (ya da durdurmaya), yeni hidrokarbon altyapısının inşasını engellemeye, binaların elektriğe geçişini zorunlu kılmaya ve elbette evlerde ve işyerlerinde doğalgaz kullanımını yasaklamaya çalışıyor.

Ocak ayında izah ettiğim üzere, Rewiring America’nın her şeyi elektrikli hale getirme, evlerde ve işyerlerinde doğalgaz kullanımını (ve gaz sobalarını) yasaklama misyonu, dünyanın en zengin insanlarından bazıları tarafından finanse edilen, yıllar süren ve cömertçe finanse edilen bir kampanyanın parçası. Ancak işin tehlikeli kısmı şu: Rewiring America’yı ve gaz yasaklarını destekleyen diğer grupları destekleyen büyük para bağışçıları, kimliklerini, fonlarını ve finanse ettikleri grupları kasıtlı olarak gizleyen STK’lardan oluşan bir kara para ağının ardına gizleniyorlar.

Endüstri Karşıtı Endüstri” başlıklı yazımı yayımladığım geçen aydan bu yana, doğalgazın yasaklanması konusunda baskı yapan ve birbiriyle ilişkili sayısız STK’yı inceliyorum. Bu kara para ağının birbiriyle örtüşen fon tedarikçileri, yöneticileri ve çalışanları var. Yaklaşık 40 çalışanı olan Rewiring America, bu kara para ağının en önde gelen üyeleri arasında yer alıyor. Grup bütçesini açıklaıyor ya da Form 990 tutmuyor ve bağışçılarını açıklamayan 501c3 kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Windward Fund’ın sponsorlu bir projesi. Rewiring America’ya ne kadar bağış yaptığını da açıklamıyor.

Windward Fund, Rewiring America ve diğerleri gibi gruplar arasında ne kadar kara para döndüğünü tam olarak öğrenmek mümkün olmasa da yaptığım sayım, gaz yasaklarının ardındaki kara para STK’larından sadece dördünün toplam bütçesinin yaklaşık 820 milyon dolar olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, şuradaki grafikte de görebileceğiniz üzere, bu dört endüstri karşıtı grup, geleneksel enerji kaynaklarını destekleyen ilk 25 STK tarafından harcanan miktarın yaklaşık yüzde 83’ünü tek başlarına harcıyorlar.

Sahiden de, eski medya kuruluşlarının hidrokarbon sektörünün etkisi hakkındaki iddialarına rağmen, hakikat inkâr edilebilir değil: enerji politikası ve iklim değişikliği tartışmalarında para, medya kapsamı ve ivmenin ezici çoğunluğu hidrokarbon ve nükleer enerji karşıtı STK’ların tarafında. Ve onların en önemli önceliklerinden biri de evlerde ve işyerlerinde doğalgaz kullanımının yasaklanması.

Rewiring America, Alex Laskey, Saul Griffith ve Ari Matusiak tarafından kuruldu. Her üçü de rüzgâr, güneş, elektrifikasyon ve enerji verimliliği sektörlerinde çeşitli girişimlerde bulundular. Üçü arasında, 2007 yılında MacArthur Vakfı tarafından bursla ödüllendirilen Avustralyalı Griffith en çok dikkat çeken isim. Rewiring America, internet sitesinde Griffith’in 2020 yılında yayımlanan ve aynı zamanda Rewiring America adını taşıyan kitabına atıfta bulunarak “iklim değişikliği tehdidiyle, ancak buna fosil yakıt ekonomisini rüzgâr, güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalışan tamamen elektrikli bir ekonomiye dönüştürmek için büyük bir savaş zamanı seferberliği çabasıyla yanıt verirsek mücadele edebiliriz,” iddiasında bulunuyor.

Nükleer enerjiden hiç bahsedilmediğine dikkat edin. Ayrıca, ekonomiyi yenilenebilir hava enerjisi kaynaklarıyla yürütmeye çalışmanın, Amerika’nın kırsal bölgelerini çok sayıda gürültülü, 600 fit yüksekliğinde, kuşları ve yarasaları öldüren rüzgâr türbinleri ve manzarayı tahrip eden sonsuz güneş panelleri okyanuslarıyla kaplamayı gerektireceğinden de bahsedilmiyor. Ayrıca her şeyi elektrikli hale getirmeye çalışmak, ülkede üretilen elektrik miktarını ikiye ya da üçe katlamayı gerektirecektir ki bu da uçuk miktarlarda bakır, çelik, alüminyum ve diğer metallerin çıkarılmasını, eritilmesini ve üretilmesini gerektirecek bir çaba. Ayrıca, alternatif enerji tedarik zincirlerinin neredeyse tamamının Çin’e bağlı olduğu da belirtilmiyor.

2020 yılında Griffith, Rewiring America’nın amaçlarının siyasi olduğunu ve hükümetin her kademesindeki karar alıcıları etkilemek için çalışacağını açıkça belirtmiş, “Fosil yakıtlı dünya için yaratılan ve ABD’nin şimdiye kadarki en ucuz elektriğe sahip olmasını engelleyen federal, eyalet ve yerel kuralları ve mevzuatları yeniden yazmalıyız, diye yazmıştı. Bu ayın başlarında Japonya’dayken ABC Avustralya’da Griffith’e yaltaklanan bir tanıtımı izledim. Bölümde Griffith kamera karşısında Rewiring America’nın “bir lobi grubu haline gelmesi” ve “politika hazırlaması” gerektiğini söyledi. Bölümde New Mexico’dan Demokrat ABD Senatörü Martin Heinrich ile yapılan bir söyleşi de yer alıyordu ve Heinrich, “Rewiring America’nın yaptığı pek çok çalışma iklim yasa tasarısına girdi,” diyordu.

Griffith ya da Rewiring America federal yetkililere lobi yapıyor mu? Yaptıysa bile, grup bunu yapmak için kayıt yaptırmamış. ABD Temsilciler Meclisi tarafından yapılan federal lobi kayıtları araştırmasında Griffith ya da Rewiring America adına herhangi bir kayıt bulunamadı. ABD Senatosu tarafından yapılan benzer bir lobi kaydı araştırmasında da herhangi bir kayda rastlanmadı.

2015 yılında kurulan Windward Fund, “çevresel sorunlara çeşitli açılardan cesur çözümler arayan teşebbüsleri kuluçkaya yatırdığını ve onlara ev sahipliği yaptığını” söylüyor. 2018 yılına gelindiğinde grup yılda yaklaşık 19 milyon dolar gelir elde ediyordu. 2021 yılına gelindiğinde bu miktar 14 kat artarak 273 milyon dolara ulaştı. Dolayısıyla, Windward Fund tek başına Amerikan Petrol Enstitüsü’nün (API) gelirlerinden daha fazla gelire sahip (2020 yılında API’nin gelirleri toplam 214 milyon dolardı).

Windward Fund, Arabella Advisors adlı bir grupla yakından ilişkili. Windward, projelerinden birinin “Arabella Advisors’tan tecrübeli bir hibe verme ekibi tarafından yönetildiğini” ifade ediyor. Windward’ın Form 990’ına göre 2021 yılında Arabella’ya “idare, operasyon ve yönetim hizmetleri” için yaklaşık 4,2 milyon dolar ödedi.

Influence Watch’a göre Arabella, “yüksek gelirli sol eğilimli kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve şahıslar için strateji, savunuculuk, etki yatırımı ve yönetim” konularında rehberlik ediyor. Ayrıca, 2020 yılında Arabella’nın kâr amacı gütmeyen ağının “toplam gelirlerinin 1,67 milyar doları aştığını” belirtiyor. 2021 yılında New York Times, Arabella’yı eleştiren bir başlık yayımladı ve grubun “Demokratları ve ilerici amaçları destekleyen gruplardan oluşan bir papatya zincirine yüz milyonlarca dolar aktardığını” kaydetti: Genelde bağışçıların kimliklerini gizleyen siyasi finansman sistemi kara para olarak biliniyor ve Arabella’nın ağı solda bunun için önde gelen bir araç.”

Times şöyle devam etti: “Arabella ağı Koch’lar tarafından oluşturulan operasyonla benzerlikler taşıyor. Demokratlar uzun zamandır Koch’ları ve Yüksek Mahkeme’nin 2010 yılında Citizens United davasında verdiği kararla kısmen özgü bırakılan, takibi zor siyasi harcamalar yapan diğer isimleri eleştiriyordu.

Windward’a nakit yağmuru vakıflardan değil, çoğu süper zengin şahıslardan geliyor. Windward’ın 990’ındaki B çizelgesinde yer alan ilk liste, ismi açıklanmayan bir şahsın yaptığı 59 milyon dolarlık bağışı gösteriyor. Diğer şahıslar sırasıyla 24 milyon dolar, 20 milyon dolar, 16 milyon dolar, 14 milyon dolar, 13 milyon dolar, 10,5 milyon dolar, 10 milyon dolar, 10 milyon dolar, 9 milyon dolar, 6 milyon dolar ve 6 milyon dolar bağışta bulunmuşlar.

Yani, Windward’ın 2021 gelirinin üçte ikisinden fazlası on civarı isimsiz plütokrattan geldi. Windward’ın 990’ı ayrıca ülke çapında onlarca küçük iklim odaklı STK’ya hibe verdiğini gösteriyor. 2021 yılında, ABD’nin yalnızca yenilenebilir hava enerjisi kaynaklarıyla yönetilebileceği yönündeki çürütülmüş iddiasını yıllardır destekleyen Stanford akademisyeni Mark Z. Jacobson tarafından kurulan Oakland merkezli STK Solutions Project’e 1 milyon dolarlık bir hibe verdi. Solutions Project, internet sitesinde hedefinin “basit: insanların yüzde 100’ü için yüzde 100 yenilenebilir enerji” olduğunu söylüyor.

Rewiring America ve Windward Fund’a ilave olarak, kara para ağının diğer önde gelen üyeleri United States Energy Foundation, Energy Innovation LLC, Rocky Mountain Institute ve Climate Imperative Foundation şeklinde.

Energy Foundation yıllardır solun kara para ağının tam merkezinde yer alıyor. Influence Watch’a göre, “Energy Foundation kendisini ‘yeni bir enerji’ ekonomisi inşa etmeye odaklanan, taraf tutmayan bir ‘hibe tedarikçisi’ olarak tanımlıyor. Özünde ise hayırseverlik kisvesi altında bağışçılardan aşırı sol siyasi hedefler uğruna büyük miktarlarda para toplayan bir araç. Energy Foundation, 2020 yılında 186 milyon dolar gelir elde etti (Guidestar, grubun 2021 Form 990’ına sahip değil.) Windward Fund ve diğer 501c3’ler gibi, bağışçılarını göstermiyor.

Energy Foundation’ın internet sitesinde 100’den fazla çalışanını gösteriyor. Yönetim kurulu üyeleri arasında Başkan Biden’ın iklim danışmanı olan Gina McCarthy de yer alıyor. McCarthy bu görevinden önce, New York’taki Indian Point nükleer santralinin erken kapatılmasındaki rolünü utanmadan alkışlayan dev nükleer karşıtı STK Natural Resources Defense Council’in başındaydı.

Geçtiğimiz haziran ayında McCarthy (artık Biden yönetiminden ayrıldı) büyük teknoloji şirketlerinin iklim değişikliği ile ilgili konuşmaları sansürlemesinden yana olduğunu açıklamıştı. Axios’a verdiği mülakatta, “teknoloji şirketlerinin belirli şahısların tekrar tekrar dezenformasyon yaymasına izin vermeyi bırakması gerektiğini” söylemişti.

Ardından McCarthy, endüstri karşıtı endüstri tarafından kullanılan kara para miktarı göz önüne alındığında ironik bir ifadeyle, Şimdi inkâr konusu değil ama kara para hala orada. Fosil yakıt şirketleri hala insanların iklim sorununu anlamaması için ellerinden geleni yapıyorlar.”

Energy Foundation, Rocky Mountain Institute’ün önemli bir fon sağlayıcısı oldu. Vakfın 2020 Form 990’ında gruba 496 bin dolarlık bir bağış yapıldığı görülüyor. Grup, 2019 yılında Rocky Mountain Institute ve Sierra Club Foundation’a da hibe verdi. Energy Foundation ayrıca Climate Imperative’i “temiz ve adil bir enerji geleceğine geçişte” ortaklarından biri olarak gösteriyor (Climate Imperative hakkında daha fazla bilgi gelecek).

Energy Foundation, STK-endüstri-şirket-iklim kompleksinin emektarlarından Hal Harvey tarafından kuruldu. Harvey şu anda San Francisco merkezli Energy Innovation LLC adlı, yenilenebilir enerjinin faydalarını anlatan ve her şeyi elektrikli hale getirme çabasını destekleyen politika belgeleri yayımlayan bir başka kuruluşun başında. Energy Innovation’ın internet sitesinde yaklaşık otuz çalışanı olduğu görülüyor. Fakat fon tedarikçilerini ya da gelir kaynaklarını göstermiyor. Energy Innovation, “tarafsız bir enerji ve iklim politikası düşünce kuruluşu” olduğunu söylüyor. Aynı zamanda amansız bir yenilenebilir enerji destekçisi. 2020 yılında, ABD’nin elektrik şebekesini 2035 yılına kadar yüzde 90 yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalışacak şekilde dönüştürebileceğini iddia eden bir çalışmada California Berkeley Üniversitesi’ndeki araştırmacılarla ortaklık kurdu.

Energy Innovation, aynı zamanda doğalgazın yasaklanmasına da destek veriyor. Energy Innovation’da politika analisti olan Amanda Myers, 2019’da Forbes’ta California Berkeley’in doğalgaz kullanımını yasaklama hamlesine övgüde bulunmuştu. “Kentler Doğalgazı Yasaklamaya Başlarken, Eyaletler Akıllı Politikalarla Binaların Elektriğe Geçişini Benimsemeli” başlıklı makalesinde Berkeley’in “binaların elektriğe geçişi yoluyla doğalgaz talebini azaltacak ülke ölçeğinde bir eğilime öncülük ettiğini” yazmıştı. Sözlerine “Binaların elektriğe geçişi göz ardı edilen bir iklim mecburiyeti oldu,” diyerek devam etmişti.

Rocky Mountain Institute, gaz yasaklarını zorlayan kara para ağının bir diğer merkezi. Yukarıda da belirtildiği üzere, grup Energy Foundation’dan fon alıyor. Ayrıca gaz sobalarının sözde tehlikesini de abartıyor. 2020 yılında “gaz sobalarının hava kirliliği ve halk sağlığı üzerindeki etkisini” vurgulayan bir rapor yayımladı. Ocak ayında, Rocky Mountain Institute tarafından hazırlanan ve çocukluk çağı astımlarının yüzde 12,7’sinin gaz sobalarından kaynaklandığını iddia eden bir makale hakkında bir dizi haber yayımlandı. Bu makalenin yazarlarından biri Talor Gruenwald adlı bir Rocky Mountain Institute çalışanıydı.

Ancak bu haberlerin yayımlanmasından sadece bir ya da iki gün sonra grup iddialarını geri çekti ve STK’dan bir yetkili, Washington Examiner’a çalışmanın çocukluk çağı astımı ile doğalgaz sobaları arasında “nedensel bir ilişki kurmadığını ya da tahmin etmediğini” söyledi. Nedensel olsun ya da olmasın, kara para ağındaki örtüşen ilişkiler bir kez daha ortada. Gruenwald, Rocky Mountain Institute’de “karbonsuz binalar” üzerine çalıştığı görevlerinin yanı sıra Rewiring America’da da araştırma görevlisi olarak çalışıyor.

Kara para ağındaki diğer önemli aktör Climate Imperative (2021 geliri 221 milyon dolar). “Gaz Yasaklarının Arkasındaki Milyarderler” başlıklı 26 Ocak tarihli yazımda dikkat çektiğim bu San Francisco merkezli kâr amacı gütmeyen kuruluş, fon tedarikçilerini veya fon sağladığı grupları göstermiyor. “Yenilenebilir enerjinin hızla yaygınlaştırılmasını” ve “binaların elektriğe geçişinin yaygınlaştırılmasını” talep ettiğini söylüyor. Ocak ayında izah ettiğim üzere Climate Imperative, adını hiç duymadığınız en yeni ve en zengin STK. Ve grubun liderleri bu şekilde kalmasını istiyor. Linklerdeki görsellerde görülebileceği üzere, Climate Imperative’in üst düzey yöneticilerinden üçü —Mary Anne Hitt, Bruce Nilles ve Hal Harvey— Twitter profillerinde grupla olan ilişkilerini açıklamıyorlar.

Nilles ve Hitt, Climate Imperative’de çalışmaya başlamadan önce on yıldan uzun bir süre Sierra Club’ın Beyond Coal kampanyasını yönettiler. Nilles, Climate Imperative’in yönetici direktörü. Hitt ise grupta kıdemli direktör olarak görev yapıyor. Harvey ise Energy Innovation LLC’deki görevinin yanı sıra Climate Imperative’in başkanı.

Hitt, Nilles ve Harvey neden Climate Imperative ile olan ilişkilerini Twitter’da belirtmiyorlar? Ocak ayında belirttiğim üzere, Hitt ekibi hakkındaki e-postalarıma cevap vermedi. Dolayısıyla bu makale için kendisine ulaşamadım.

Endüstri karşıtı endüstriyi yönlendiren kara para, binlerce avukat, stratejist, anketör ve bağış toplayan asalak güç hakkında yazılacak daha çok şey var ve bunlar doğalgaz yasakları gibi politikaları zorluyorlar. Bu yazıyı Abrams’ın geçtiğimiz salı günü Rewiring America tarafından yayımlanan basın açıklamasında dile getirdiği bir iddiayı aktararak bitireceğim. Ülke genelinde hanelerin “yoksulluk sınırına çok yakın” yaşadığını ve “çok az kişinin evlerini ve araçlarını yenilemek için küçük bir yardımla ne kadar tasarruf edebileceklerini anladığını” söyledi.

Saçmalık.

Doğalgazın yasaklanması ve tüketicilerin elektrikli araç satın almaya zorlanması, tüketicilere regresif enerji vergileri uygulayacak. Mevcut araçları elektrikli olanlarla değiştirmenin yüksek maliyetli olmasının yanında, tamamen elektrikli bir evi geçindirmenin maliyeti, doğalgaz kullanan bir eve göre daha yüksek. Elektrikli araçlara gelince, varoşlarda bir Tesla bulma konusunda onlara iyi şanslar. Ortalama bir elektrikli araç şu anda yaklaşık 66 bin dolara satılıyor. Buralar Benz ve Beemer bölgesi.

Geçtiğimiz mart ayında Enerji Bakanlığı, Federal Kaydı’nda konut enerji maliyetlerine ilişkin yıllık tahminini yayımladı. Şuradaki grafikte de görebileceğiniz gibi Btu başına elektrik, doğalgazdan yaklaşık 3,5 kat daha pahalı. Gazyağı, propan ve kalorifer yakıtı gibi yakıtların yarısından daha azına mal olan doğalgaz, açık ara en ucuz ev içi enerji türü. Geçtiğimiz ekim ayında Enerji Bakanlığı, bu kış elektrikle ısınmanın doğalgazla ısınmaya göre yaklaşık yüzde 46 daha pahalıya mal olacağını öngören Kış Yakıtları Genel Görünümünü yayımladığında bu nokta bir kez daha desteklendi.

Bakanlığın sunduğu rakamlar, Rewiring America’nın mecburi elektriğe geçiş gündeminin tüketiciler açısından daha yüksek enerji faturalarıyla sonuçlanacağını bariz biçimde ortaya koyuyor. En büyük bedeli de düşük ve orta gelirli Amerikalılar ödeyecek, zira varlıklı tüketicilere kıyasla harcanabilir gelirlerinin daha büyük bir yüzdesini enerjiye harcamak zorunda kalacaklar.

Abrams, Rewiring America’da yeni bir iş bulmuş olabilir. Aferin ona. Ancak teşvik edeceği şeyin ekonomisini sahiden anlıyor mu? Gerçekler açık: her şeyi elektrikli hale getirmeye çalışmak yoksullara yeni ve geriletici vergiler getirecektir. Ve hiçbir dümen ya da kara para bu gerçeği değiştiremez.

DÜNYA BASINI

Batı basını, Putin’in Çin ziyaretini nasıl değerlendirdi?

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı’nın Çin ziyareti yabancı basında en çok tartışılan gündem maddeleri arasına girdi. Gazeteler, iki lider arasındaki yakın kişisel ilişkileri ve Çin’in Batı ile ilişkilerinde kendisine pek çok sorun çıkaran ‘sınır tanımayan dostluk’ taahhüdü üzerine spekülasyonlarda bulundu.

Wall Street Journal:

“Çin lideri Xi Jinping’e göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD egemenliğindeki dünya düzeniyle mücadelede faydalı bir ortak. Ancak bu ilişki Çin açısından zahmetli, zira ABD’li ve Avrupalı yetkililer Çin’i Rusya’nın ordusunu yeniden inşa etmesine yardım etmemesi konusunda uyarmıştı.

İki lider, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya girmesinden kısa bir süre önce ‘sınır tanımayan dostluk’ ilan etti. O zamandan bu yana Çin, Rus ekonomisine can simidi atmış olsa da daha az genişlemiş durumda. Putin, Rusya’nın Batı’nın kendisini tecrit etme çabalarına direnmesine yardımcı olan bu desteği genişletmek isteyecektir. Üstelik bu ziyaret, Rusya halkına hala etkili dostları olduğunu göstermesine de olanak sağlayacak…

Putin’in Çin’in kuzeydoğusuna yaptığı ziyaret, Ukrayna’daki çatışmaların patlak vermesinden bu yana Rusya’nın özellikle yakınlaştığı Kuzey Kore’yi de ziyaret edebileceği yönündeki spekülasyonları artırdı. Bu, Rusya’nın Kuzey Kore ile artan bağları Çin’de bazı rahatsızlıklara neden oldu.”

Le Temps:

“Bu iki adam hiç ayrı düşmeyecek gibi görünüyor. Bu, 2012’den bu yana devlet başkanları olarak gerçekleştirdikleri 43. görüşme. Çin Devlet Başkanı için bu sayı Hintli mevkidaşlarının iki katı, Japon mevkidaşlarının dört katı ve ABD başkanları ya da Avrupalı yetkililerden çok daha fazla yüz yüze görüşme anlamına geliyor. İki ülke arasındaki ilişkiler Stalin döneminden bu yana hiç bu kadar sıcak olmamıştı.”

Le Figaro:

“Xi Jinping en iyisini sona sakladı. Çin Devlet Başkanı, perşembe günü ‘eski dostunu’ kabul etti. Vladimir Putin, Elysee Sarayı’nda Emmanuel Macron’a gülümsemesinden sadece on gün sonra Pekin’de… Yeni ‘seçilmiş’ Rusya Devlet Başkanı onuruna düzenlenen bu iki günlük resmi ziyaret, Ukrayna’daki savaşın arifesinde iki güç merkezi arasında kurulan ‘sınır tanımayan ortaklığın’ gücünü teyit etmeli ve tarafsızlık görüntüsünü korumaya çalışan ikinci dünya gücünün sempatilerine parlak bir ışık tutmalı.”

Sueddeutsche Zeitung:

“Devlet Başkanı Xi, Putin ile yaptığı görüşmede Avrupa’da barış arzusunu vurguladı. Putin müzakere isteğini yineledi. Ancak belli ki sonuç hakkında kendi fikirleri var. Pekin, Rusya’nın yer almadığı İsviçre’deki barış konferansına katılmayı henüz kabul etmedi. İyi ilişkileri ve Moskova üzerindeki etkisi nedeniyle Çin belirleyici bir katılımcı olarak görülüyor. Ancak Rusya bununla pek ilgilenmiyor.”

Les Echos:

“Ukrayna’daki savaş için destek arayan Rusya Devlet Başkanı, mart ayında yeniden seçilmesinden bu yana ilk yurt dışı gezisini Çin’e yaptı. Çinli mevkidaşı da geçen yıl aynı şeyi yaptı ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından kısa bir süre önce Şubat 2022’de imzalanan ‘sınır tanımayan’ dostluğu daha da pekiştirmek istercesine, eşi benzeri görülmemiş bir üçüncü dönem için göreve başlamasından kısa bir süre sonra Moskova’yı ziyaret etti.

Eğer Vladimir Putin, ‘sınır tanımayan dostluğu’ test etmeye geldiyse, Xi Jinping de Rusya’ya desteğini azaltması için Batı’nın artan baskısı altında bir ipte yürümek zorunda.

Pekin, Rusya ile stratejik ortaklığının ‘en önemli’ ortaklık olduğunu düşünüyor ancak Çin’in durgun ekonomisini canlandırabilecek kilit bir ticaret ortağı olan Avrupa’dan daha fazla uzaklaşmak istemiyor. Pekin aynı zamanda ABD ile olan ilişkilerini de zor da olsa istikrara kavuşturmaya çalışıyor.

Aslında Rusya ile ‘sınır tanımayan dostluğun’ hala sınırları var: Çin, Rusya’ya doğrudan silah tedarik ederek kırmızı çizgiyi aşmayı reddediyor. Washington’un baskısı altında, birkaç küçük Çin bankası yakın zamanda Rus müşterileriyle olan işlemlerini durdurdu ya da azalttı. Çin, devasa Sibirya’nın Gücü-2 doğalgaz boru hattı projesine ilişkin nihai anlaşmayı geciktirmeye devam ediyor. Ancak Kim Jong-un’un uluslararası alanda dışlanan Kuzey Kore’si, sorgusuz sualsiz Rusya ile askeri iş birliğini artırıyor ve Batı tarafından Ukrayna’daki savaş için mühimmat tedarik etmekle suçlanıyor. Vladimir Putin, Asya turu sırasında Pyongyang’ı ziyaret ederek bu desteği takdir edebilir.”

Der Spiegel:

“Çin Devlet Başkanı Xi, Pekin’de ‘eski dostunu’ kabul etti. Putin. İki devlet başkanı karşılıklı iltifatlarda bulunurken aynı zamanda Batı’ya karşı ittifaklarını güçlendirmek istiyorlar. İki günlük ziyaret öncelikle ilişkilerin kalitesini kamuoyuna göstermeyi amaçlıyor. Berlin merkezli bir Çin araştırma enstitüsü olan Merics’in analistlerinden Helena Legarda, ‘Moskova ile Pekin, bu vesileyle yakın ortaklıklarını ve küresel düzeni reforme etme ve ABD’ye karşı bir kutup oluşturma yönündeki ortak hedeflerini vurguluyor’ diyor.

Elbette Putin için öncelikle Batı’ya karşı ittifakı güçlendirmek önemli. Bir yandan böyle bir uyum, Moskova’nın yalnız olmadığını göstermek için dünyanın geri kalanına bir jest olarak önemli.”

Neue Zuercher Zeitung:

“Rusya Devlet Başkanı, Çin’de harika bir şekilde karşılanıyor. Kremlin, Ukrayna’daki çatışmalarda büyük komşusu Çin kadar başka hiçbir ülkeye güvenmiyor. Daha Şubat 2022’de, Ukrayna’daki çatışmalar başlamadan birkaç gün önce Vladimir Putin ve Xi Jinping ‘sınır tanımayan dostluk’ yemini etmişlerdi. Şimdi iki devlet başkanının iki ülke arasındaki ilişkileri daha da yüksek bir seviyeye taşımak istedikleri anlaşılıyor. Uzmanlara göre, ikili ilişkilerin gelişimi (çatışmanın) gidişatına bağlı.

Pekin’deki Çin Halk Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler uzmanı olan Shi Yinhong, ‘Rusya daha fazla ilerleme kaydederse, ilişkiler daha da derinleşecektir’ dedi.

Xi’nin gözünde Rusya’nın Ukrayna’ya karşı kazanacağı bir zafer, Çin’in başlıca rakibi olan ABD için bir yenilgi anlamına gelecektir. İşte bu yüzden Çin,Ukrayna savaşında Putin’i destekliyor. Fakat Çin, Rusya’yı destekleme konusunda ihtiyatlı davranmak zorunda… Çin yönetimi, ABD’nin Çin bankalarının dolar ödemelerini kesmesinden korkuyor. Bu nedenle Çin hükümeti, büyük Çin bankalarının Rusya ile iş yapmadığından emin olmak için yakından izliyor.”

Rusya Devlet Başkanı Putin’in Çin ziyareti başladı: ‘Kapsamlı ortaklığın derinleştirilmesi’ mesajı

Okumaya Devam Et

DÜNYA BASINI

WSJ: İsrail Refah’a saldırsa da Hamas, Gazze’de varlığını sürdürecek

Yayınlanma

İsrail, Hamas’ın son kalesi olarak ilan ettiği Refah’a uluslararası baskılara rağmen geniş çaplı saldırıya hazırlanırken diğer yandan Hamas’tan temizlediğini ilan ettiği Gazze’nin diğer bölgelerinde Hamas saldırılarıyla boğuşuyor. Dün Cibaliya Mülteci Kampı’nda İsrail’e göre 5, Hamas’a göre 12 İsrail askeri öldürüldü. Temizlendiği iddia edilen bölgelerde Hamas’ın yeniden “dirilmesi” İsrail içinde siyasi bölünmelere de yol açıyor.

Aşağıda çevirisini okuyacağınız haber, güncel gelişmeler ışığında Netanyahu’nun “Hamas’ı ortadan kaldırma” hedefinin neden mümkün olmadığına odaklanıyor:

***

WSJ: Hamas’ın gerilla taktiklerine geçişi İsrail için sonsuz savaş tehlikesini artırıyor

İslamcı militan grup, vur-kaç taktiklerini ve daha küçük savaşçı gruplarını kullanarak ‘yıllarca olmasa bile aylarca’ savaşabileceğini gösteriyor.

Jared Malsin ve Summer Said

Savaşın üzerinden yedi ay geçmesine rağmen Hamas yenilmekten çok uzak ve bu durum İsrail’de sonsuza dek sürecek bir savaşa girdiği korkusunu körüklüyor.

ABD tarafından terörist ilan edilen grup, tünel ağını, küçük savaşçı hücrelerini ve geniş toplumsal etkisini sadece hayatta kalmak için değil, İsrail güçlerini taciz etmek için de kullanıyor. Cibaliya’da savaşan 98. komando tümeninden bir İsrailli yedek asker, Hamas’ın daha agresif saldırdığını, evlerde barınan askerlere ve İsrail askeri araçlarına her gün daha fazla tanksavar füzesi ateşlediğini söyledi.

Hamas’ın dayanıklılığı, Filistinli İslamcı grubun tamamen yok edilmesinin temel savaş hedeflerinden biri olduğunu söyleyen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için stratejik bir sorun teşkil ediyor. İsrail’in Hamas’ın yerini almak için inandırıcı bir planı olmadığı ve ordunun elde ettiği kazanımların azalacağı endişesi güvenlik kurumları da dahil İsrail içinde giderek artıyor.

Görgü tanıklarına göre İsrail ordusu, Hamas’ın son kalesi olarak ilan ettiği Refah’a tank ve asker sevk ederken Hamas da Gazze’nin kuzeyindeki İsrail güçlerine bir dizi vur-kaç saldırısı düzenledi. İsrail salı günü yaptığı açıklamada, düzinelerce militanla girdiği çatışmalarda destek için tank birlikleri çağırdığını ve Gazze’nin merkezinde Hamas’ın savaş odası olarak adlandırdığı bir yer de dahil 100’den fazla hedefi havadan vurduğunu söylerken, nispeten sessiz olan bölgeler savaş alanına dönüştü.

Bir çatışma çözümü kuruluşu olan International Crisis Group’un Orta Doğu ve Kuzey Afrika programı başkanı Joost Hiltermann “Hamas Gazze’nin her yerinde. Hamas yenilmiş olmaktan çok uzak” dedi.

Bunun sonucu olarak İsrail de Netanyahu’nun tam zafer hedefine ulaşmaktan uzak görünüyor. Mevcut ve eski İsrailli askeri yetkililere ve ABD istihbarat tahminlerine göre, İsrail Refah’a geniş çaplı bir saldırı düzenlese de düzenlemese de Hamas’ın hayatta kalması ve Gazze’nin diğer bölgelerinde varlığını sürdürmesi muhtemel.

Netanyahu pazartesi günü yaptığı açıklamada Hamas’ın 7 Ekim saldırısına atıfta bulunarak, “Hamas terör rejiminin çöküşünü sağlayana kadar durmayacağız. Saldırıyı düzenleyenlerden sonuncusuna kadar intikam alacağız” dedi.

İsrail başbakanlık ofisi Hamas’ın Gazze’de yeniden ortaya çıkışıyla ilgili yorum yapmayı reddetti.

İsrailli yetkililere göre çoğu sivil bin 200 kişinin ölümüne yol açan 7 Ekim saldırılarının emrini veren Hamas’ın Gazze’deki en üst düzey lideri Yahya Sinvar’ın, örgütün Gazze’nin altındaki tünellerinde saklanarak İsrail saldırısından kurtulmayı başarması da zorlukları artırıyor. Tünel ağının beklenenden daha geniş olduğu ortaya çıktı ve daha önce deniz suyuyla doldurmayı denedikten sonra patlayıcı kullanarak tünelleri temizlemeye çalışan İsrail ordusu için özel bir zorluk olarak önünde duruyor.

Grubun uzun vadede savaştan sağ çıkabileceğine olan inancını yansıtan Sinvar, ateşkes görüşmelerindeki arabuluculara Hamas’ın Refah’ta savaşa hazır olduğu ve Netanyahu’nun Hamas’ı dağıtabileceğine olan inancının saflık olduğu mesajını iletti.

Bir Arap müzakereci Sinvar için “O her zaman Hamas’ın hâlâ komutada olduğunu ve savaş alanını terk etmediklerini ve aylarca, hatta yıllarca devam edebileceklerini göstermek istedi” dedi.

Hamas tünellerini, savaşçılarını ve silah stoklarını kullanarak 2006’da parlamento seçimlerini kazanıp 2007’de askeri olarak yönetimi ele geçirdiğinden beri Gazze Şeridi’nin hükümeti olarak hareket eden bir gruptan gerilla savaş gücüne dönüştü.

Bu değişim kısmen grubun 1980’lerdeki ilk Filistin intifadası ya da ayaklanması sırasında Batı Şeria ve Gazze’deki İsrail askeri işgaline karşı muhalefeti örgütleyen bir grup olarak köklerine dönüşünü yansıtıyor. Gazze’deki güvenlik analistleri ve tanıklara göre, mevcut savaşta bu, vur-kaç taktikleri kullanmak ve daha küçük savaşçı grupları halinde faaliyet göstermek anlamına geliyor.

Grup savaşma konusunda isteksiz olduğuna dair hiçbir işaret göstermedi. İsrail ateşkes görüşmelerinin son turunda, ilerleme kaydedilmemesi halinde, Hamas’a taleplerini yumuşatması için baskı yapmak amacıyla bir milyondan fazla yerinden edilmiş Filistinlinin barındığı Refah’a gireceği uyarısında bulundu. Hamas yetkilileri, müzakerecilere ateşkese varmak için yeterince esneklik gösterdiklerini ve Netanyahu’nun Refah’ı işgal etme tehditlerine göz yummayacaklarını söyledi.

Üst düzey Hamas yetkilisi Musa Ebu Marzuk, 6 Mayıs’ta Dubai merkezli MBC kanalına verdiği mülakatta “İsrail Refah’a saldırmakla tehdit ediyor ve operasyonlarını orada bitirmeleri gerektiğini söylüyor. Sizi kim durduruyor? Devam edin, saldırınızı gerçekleştirin ve işinizi bitirin” dedi.

Arap müzakereci, ateşkes görüşmelerinin kilit anlarında Sinvar’ın bazen ateş açmayı tercih ettiğini söyledi. Son görüşmeler, Hamas’ın insani yardım için önemli bir sınır kapısına saldırarak dört İsrail askerini öldürmesiyle sekteye uğradı.

Filistinli yetkililere göre savaşın başlamasından bu yana Gazze’de çoğu sivil 35 binden fazla kişi öldürüldü. Bu sayı Hamas savaşçıları ve siviller arasında ayrım yapmıyor.

İsrail geçen yıl Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarına karşılık kuzey Gazze’yi işgal ettiğinde, İsrailli askeri yetkililer kendilerine kuzey Gazze’den başlayarak şeridin bazı bölgelerini Hamas militanlarından temizleme talimatı verildiğini, ancak İsrail güçleri çekildikten sonra bu bölgelerin kontrolünü kimin alacağına dair bir plan yapılmadığını söyledi. İsrail bu yılın başlarında Gazze’nin orta ve güney kesimlerindeki operasyonlara ağırlık verdiğinden güçlerinin büyük bir kısmını kuzey Gazze’den çekmiş ve Hamas’ın yeniden nüfuz kazanması için bir açık kapı bırakmıştı.

Bazı İsrailli güvenlik yetkilileri ve analistler Netanyahu hükümetini Hamas’ın yerini alacak bir otorite için plan yapmamakla suçladı. Diğerleri ise Hamas’ın İsrail ordusuyla işbirliği yapan herkese saldırmakla tehdit ettiği savaşın ortasında alternatif bir Filistin hükümeti kurmanın mümkün olup olmadığını sorguladı.

İsrail askeri sözcüsü Daniel Hagari salı günü yaptığı açıklamada “Hamas’ın yerini neyin alacağına gelince, Hamas’a alternatif bir yönetimin Hamas üzerinde baskı yaratacağına şüphe yok, ancak bu siyasi kademenin yanıtlayacağı bir soru” dedi.

Cibaliya, İsrail’in son günlerde Hamas savaşçılarından temizlemek üzere kuvvet gönderdiği bölgelerden biriydi. İsrail ordusu daha önce de Gazze’nin kuzeyinde örgütün komuta yapılarını çökerttiğini açıklamıştı.

ABD’li yetkililer, İsrail ordusunun kuzeye dönme ihtiyacından endişe duyduklarını belirterek, Biden yönetiminin uzun süredir savaş sonrası bir yönetim planı istediğini kaydetti. ABD’li bir savunma yetkilisi, çatışmaların yeniden başlamasının ordunun orada yaşayan Filistinliler için yeterince çaba göstermediğini ve Hamas ile diğer militanlara geri dönmeleri için alan açtığını gösterdiğini söyledi.

Netanyahu Gazze’de Batı Şeria merkezli Filistin Yönetimi ile çalışmayı reddediyor ve yönetimi Filistinli militan grupları desteklemekle suçluyor.

Hamas ise Gazze’nin bazı bölgelerinde fiili yönetim rolünden vazgeçmiş değil ve militanlarını üniformasız gönderiyor. İsrailli yetkililer Hamas’ın, Hamas liderliğindeki içişleri bakanlığının kontrolü altındaki polis ve sivil savunma organları aracılığıyla nüfuzunu yeniden güçlendirdiğini düşünüyor. Grup aynı zamanda toplumsal bir hareket olarak da varlığını sürdürüyor.

İsrail askeri istihbaratının eski başkanlarından Tümgeneral Tamir Hayman, “Terör faaliyetlerini azaltsanız bile toplumsal yapılar, İslami kardeşlik duygusu, ideolojik ve dini unsurlar hâlâ var. Bu kökten kazınabilecek bir şey değil” dedi.

-Bu makaleye Anat Peled, Fatima AbdulKarim ve Nancy A. Youssef katkıda bulundu.

Okumaya Devam Et

DÜNYA BASINI

Riyad, mega projelerinin ölçeğini küçültüyor

Yayınlanma

Suudi Arabistan maliyetlerinin 1 trilyon doları aşacağı tahmin edilen mega projelerini finansman sıkıntısı nedeniyle yeniden gözden geçiyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, Riyad’ın Vizyon 2030 kapsamındaki dünyanın en büyük petrol üretici için bile iddialı olan projelerin son durumuna odaklanıyor:  

***

Suudi Arabistan amiral gemisi projelerinin maliyeti konusunda zorlu seçimlerle boğuşuyor

Riyad önceliklerini ve sayısız yatırımını en iyi şekilde nasıl finanse edeceğini yeniden gözden geçirirken The Line projesi küçüldü.

Ahmed Al Omran

Muhammed bin Selman 2017’de, Suudi Arabistan’ı, beraberindeki gösterişten yararlanmak isteyen finansçılar ve şirketler için bir mıknatıs haline getiren kapsamlı ekonomik çeşitlendirme planını “Sınır gökyüzüdür” diyerek ilan etti.

Ancak Veliaht Prens’in planları, iddialı Vizyon 2030 programı orta noktasına ulaşmasıyla birlikte, yerel projeler ve küresel finans yoluyla dalgalanabilecek dış harcamalar üzerindeki yansımalarıyla birlikte bir gerçeklik kontrolüyle karşı karşıya.

Doğrudan yabancı yatırımların beklentilerin altında kalması ve küresel faiz oranlarının hala yüksek olması nedeniyle, krallığın liderleri önceliklerini ve sayısız yatırımlarını en iyi nasıl finanse edeceklerini yeniden gözden geçiriyor.

Planlar hakkında bilgi sahibi kişiler, The Line adı verilen bir “yatay şehir” planını da içeren fütüristik bir bölge olan Neom’daki inşaatın açıklanandan daha küçük olacağını, Riyad’ın nüfusunu 15 milyona çıkarma hedefinin ise 10 milyona düşürüldüğünü söyledi.

The Line’ın 170 km boyunca uzanması ve sonunda 1,5 milyon kişiye ev sahipliği yapması planlanıyordu, ancak proje yetkilileri kısa süre önce ziyaretçilere, “ilk modüle” öncelik verdiklerini ve bu modülün çok daha kısa olacağını ve bu sayının çok azını barındıracağını söyledi.

Planın arkasındaki devlet varlık fonu olan Kamu Yatırım Fonu’nun düşünce tarzına aşina bir kişi, Prens Muhammed’in hangi projelerin ilerlemesi gerektiği ve hangilerinin bekleyebileceği konusunda “bazı zorlu konuşmalar yapmaya hazır olabileceğini” söyledi.

IMF’nin Suudi Arabistan misyonu başkanı Amine Mati, “Yetkililerin bunun bilincinde olduğunu düşünüyorum,” dedi: “Bazı harcamaların ertelenmesinin gerekip gerekmediğini değerlendirmek için yeniden ayarlama yapıyorlar.”

IMF’nin bu yıl %2,6 olarak tahmin ettiği GSYH’nin 2025’te %6’ya yükseleceği öngörüsüyle ülke ekonomisi hala iyi performans gösteriyor. Hükümet, ekonomik reformların performansını değerlendirirken kilit bir gösterge olarak gördüğü petrol dışı büyümenin orta vadede yüzde 5’in üzerinde olmasını bekliyor.

Geçen ay Riyad’da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu etkinliğinde konuşan Suudi Arabistan yetkilileri de iyimser olmaya çalışırken finansman konusunda “zorluklar” olduğunu ve yerel bankaların likiditesinde sıkışma yaşandığını kabul ettiler.

Maliye Bakanı Mohammed el-Jadaan etkinlikte “Egomuz yok” dedi: “Rotayı değiştireceğiz, ayarlamalar yapacağız, bazı projeleri uzatacağız, bazı projelerin ölçeğini küçülteceğiz, bazı projeleri hızlandıracağız.”

Yetkililer hangi projelerin Jadaan’ın listelediği farklı kategorilere yerleştirileceğini söylemedi, ancak bu tür bir karar, borçlanma limitlerinden İsrail’in Gazze’deki savaşını sona erdirmek ve bölgesel istikrarı sağlamak için diplomatik çabaların bir parçası olarak dış yardım için ne kadar harcayabileceklerine kadar kritik seçimler üzerinde etkili olacak.

Ekonomiyi çeşitlendirmek ve madencilik, turizm ve eğlence gibi yeni sektörlerin kilidini açmak için üstlenilen farklı projeler arasında, Neom muhtemelen Prens Muhammed ile en yakından ilişkili ve en iddialı olanı.

Neom, The Line ve Sindalah tatil adası için mevcut planlara ek olarak Ekim ayından bu yana Akabe Körfezi’nde bir düzine farklı proje açıkladı. Özel bölge başlangıçta 500 milyar dolarlık bir proje olarak lanse edilmişti, ancak bankacılar ve analistler maliyetlerin çok daha yüksek olacağını söylüyor.

Neom’un nihai olarak ne getireceği konusunda uzun zamandır kuşkular vardı ve birçok analist planların her zaman aşırı iddialı olduğuna inanıyordu. Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olsa bile Suudi Arabistan’ın son yıllarda açıkladığı ve maliyetlerinin 1 trilyon doları aşacağı tahmin edilen tüm projeleri nasıl finanse edeceğine dair sorular vardı.

Suudi Varlık Fonu, Prens Muhammed’in hırsları için ana araç haline geldi. Yönetiminde 925 milyar dolarlık varlık bulunan fonun diğer girişimleri arasında küp şeklinde bir gayrimenkul geliştirme ve başkent Riyad’da bu ay açılışı yapılan bölgenin en büyük su parkını da içeren bir eğlence kompleksi yer alıyor.

Varlık Fonu büyük ölçüde hükümetin nakit transferleri, borçlar, portföy şirketlerinden elde edilen gelirler ve özelleştirmelerle finanse ediliyor. Saudi Aramco’nun özelleştirilmesinin ana alıcısı oldu ve o zamandan beri devlet petrol şirketinin hisselerinin yüzde 12’sini devraldı. Bankacılar Saudi Aramco’nun bir başka hisse satışının Varlık Fonu’nun kasasını desteklemek için kullanılabileceğini düşünüyor.

Suudi Arabistan yakın zamanda önemli yatırımlar gerektirecek birkaç büyük etkinliğe ev sahipliği yapma hakkı kazandı.

Krallık 2024 Asya Futbol Kupası ve Expo 2030’a ev sahipliği yapacak ve 2034 FİFA Dünya Kupası için tek teklif veren ülke oldu. Ayrıca 2029 Asya Kış Oyunları’na ev sahipliği yapmak için bir kayak merkezinin parçası olarak tatlı su gölü geliştirmek üzere İtalyan WeBuild ile 4.7 milyar dolarlık bir sözleşme imzalandı.

Uluslararası bir bankacı “Her şey için yeterli para yok” dedi: “Yatırılan para ile bu yatırımlardan elde edilen getiriler arasında bir boşluk olacak. Bu da soru işaretleri ve şüpheler yaratacak ve şimdiden bazı yatırımları küçültmeye başladılar.”

Açıkça, planların küçültülmesi ilgili her türlü konuşma, krallığın itibarının ve bu tür büyük girişimleri başarma yeteneğinin zedeleneceği korkusuyla hızla reddediliyor

The Line’ın ölçeğinin daraltıldığı iddiası sorulan Ekonomi Bakanı Faysal Ali İbrahim, “Tüm projeler tam gaz ilerliyor. Daha önce benzeri görülmemiş bir şey yapmak için yola çıktık ve yine benzeri görülmemiş bir şey yapıyoruz” dedi.

Suudi Arabistan’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne katılma çabalarına öncülük eden eski bir hükümet yetkilisi olan Fawaz Alamy’e göre ülkenin agresif bir şekilde iddialı hedefler peşinde koşması, liderliğin ekonomiyi çeşitlendirme hedeflerinde geride kalındığı ve kaybedilen zamanın telafi edilmesi gerektiği yönündeki telaşından kaynaklanıyor.

Alamy, “Petrol sonsuza dek var olmayacak. Dikkatli olmak [ve] çeşitlendirmek zorundasınız” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English