Bizi Takip Edin

Amerika

Goldman Sachs, Trump’tan bankacılık düzenlemelerini gevşetmesini bekliyor

Yayınlanma

CEO David Solomon, Goldman Sachs’ın pazartesi günü yaptığı toplantı sırasında ABD’li yetkililere, temel regülasyonları gevşetmelerini bekledikleri mesajını verdi.

Sermaye gereksinimlerindeki değişiklikleri tartışırken analistlere seslenen Solomon, “Bunun gerçekleşme şansının yüksek olduğunu düşünüyorum. Yönetimin finansal hizmetler sektörüne yönelik düzenlemeleri uygun bir şekilde kalibre etmeye odaklanmasını takdir ediyoruz,” dedi.

CEO, kendisinin ve bankanın “sermaye, kaldıraç, likidite ve denetim alanlarında önemli ilerlemeler görmeyi umduğunu” da sözlerine ekledi.

Bloomberg’e göre Solomon’un yorumları, Wall Street’in Başkan Donald Trump yönetiminde bir deregülasyon dönemine yönelik erken iyimserliğine bir geri dönüş niteliği taşıyor.

Goldman CEO’su Solomon, geçen ay yaptığı açıklamada Wall Street’in, Trump’ın gümrük vergileri ile ne yapmak istediğini “anladığını” söylemişti.

Solomon, bir ticaret savaşı korkusunun ABD ve küresel ekonomiler için “önemli riskler” yarattığını söyledi. Yine de şirketin, “yönetimin birçok ülkeyle müzakerelerin dikkate alınmasına olanak tanıyan daha kademeli bir politika süreci izlemeye yönelik son eylemlerinden cesaret aldığının” da altını çizdi.

Solomon’a ayrıca, bankaların temel sermaye oranlarına bir darbe almadan daha fazla devlet borcu satın almalarına olanak tanıyacak bir değişiklik olan ve tamamlayıcı kaldıraç oranı olarak bilinen uygulamadan Hazine tahvillerinin muaf tutulması da soruldu.

Solomon, “Bu konuda verdikleri mesajlara bakılırsa, bu konuda bir hareketlilik olacağına dair kesinlikle umutluyuz ya da iyimseriz,” dedi.

Banka ayrıca Fed’in en büyük kredi kuruluşları için yeni sermaye kuralları belirleme planını yeniden değiştirmesini bekliyor. Bu grup son yönetim döneminde yoğun bir lobi faaliyeti yürütmüş ve en büyük bankalar üzerindeki beklenen etkiyi yarı yarıya azaltacak revizyonlar önermişti.

Beyaz Saray, finans sektörüne hitap ediyormuş gibi görünmemeye de özen gösteriyor. Deneyimli bir hedge fon yöneticisi olan Hazine Bakanı Scott Bessent geçen hafta Amerikan Bankacılar Birliği’nde yaptığı konuşmada, “Son kırk yıldır, yani kariyerime Wall Street’te başladığımdan beri, Wall Street hiç olmadığı kadar zenginleşti. Artık sıra Main Street’te,” demişti.

Main Street, dükkan, mağaza veya perakende satışlardan oluşan reel sektörü anlatmak için kullanılan bir terim.

2022 yılı itibariyle en büyük 6 Amerikan bankasının son 10 yıldaki toplam kârı 1 trilyon doları bulmuştu. Wall Street 2024’ü de büyük kârlarla kapatmıştı.

Amerika

‘MAGA’ iç savaşında yeni cephe: İran

Yayınlanma

Donald Trump’ın “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” (MAGA) koalisyonu içerisindeki çatlaklar gitgide görünür hale gelirken, yeni anlaşmazlık konusu İran’a yönelik saldırılar.

ABD’nin İran’a karşı İsrail’in yanında çatışmaya müdahil olma ihtimali konusunda bir tartışma yaşanırken, eski Fox News sunucusu Tucker Carlson ve eski Beyaz Saray baş stratejisti Steve Bannon, MAGA’nın ABD’nin çatışmaya müdahil olmasına karşı direnişin yüzü olarak sahneye çıktı.

Carlson ve Bannon, uzun süredir ABD’nin yabancı ülkelere, özellikle de Orta Doğu’daki çatışmalara müdahil olmasını karşı çıkıyor. Bu görüşleri, Fox News sunucuları Sean Hannity ve Mark Levin gibi isimlerle aralarında anlaşmazlığa neden oldu.

Levin ve Hannity, MAGA içindeki ‘şahinler’ olarak öne çıktı

Bu isimler, İsrail’in geçen hafta İran’a bir dizi saldırı düzenlemesinin ardından zafer nidaları attı.

Levin, İsrail’in saldırılarını açıklamasının ardından Fox News’un aynı adlı programı “Hannity”de zafer turu attı ve sunucu Sean Hannity’ye, “İranlılar dayak yemek üzere ve bu Jimmy Carter’dan beri geliyor. Onlar bunun Joe Biden’ın yönetimi olduğunu, paçayı kurtaracaklarını, nükleer silahlar elde edeceklerini ve dünyanın da oturup ne yapacağını bilemeyeceğini düşünüyorlar” dedi.

Levin, İsrail’in “oturup bunu kabul etmeyeceğini” de sözlerine ekledi. Levin, İran ile diplomatik ilişkilerin kurulmasına karşı aylardır kampanya yürütüyor ve Trump’ın çevresinde askeri harekatın önde gelen savunucusu olarak konumlanıyor.

Carlson’dan Levin ve Hannity’ye: Savaş çığırtkanları

Carlson ve Bannon, ABD’nin İran çatışmasına müdahil olmaması konusunda uyarıda bulundu. Bannon geçen hafta İsrail’in ABD’nin Tahran’a karşı “saldırıya geçmesini” istediğini söylerken, Carlson ise Levin ve Hannity’yi “savaş çığırtkanı” olarak nitelendirdi.

Carlson pazartesi günü Bannon ile yaptığı mülakatta fikirlerini tekrarlayarak, “Mesele şu ki, ‘Hey, benim doğduğum, ailemin yüzlerce yıldır yaşadığı ülkeme odaklanalım, bu son seçimlerde verdiğimiz sözdü, lütfen bunu yapın’ demek nefretse, o zaman gerçekten perspektifini kaybetmişsin demektir, sanırım söyleyeceğim budur,” dedi.

Eski Fox News sunucusu, Trump yönetiminin odaklanmasını tercih ettiği ABD’deki bir dizi iç politika sorununa dikkat çekti. Bunlar arasında göç ve fentanil krizi de yer alıyor.

Carlson, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya atıfta bulunarak, “Sanki, ülkesinde çoğunluğun desteğine sahip olmayan bir ülke lideri… ABD’yi de içeren bir eylem planı istiyor ve ben buna katılmıyorum diye tüm bunlar görmezden geliniyor. Her neyse, bence bu olacak. Benim ne düşündüğüm kimin umurunda,” diye konuştu.

Bannon, “Sence biz de saldırı operasyonuna katılacak mıyız?” diye sorunca Carlson, “Evet, katılıyoruz,” cevabını verdi.

Bannon ise bunun üzerine “Peki, bunu durdurmalıyız, durduramayız, durdurmalıyız,” dedi.

‘Eski karının nafaka ödemeleri için bağırmasını dinlemek gibi’

Pazartesi günkü röportaj, Trump’ın Kanada’da düzenlenen G7 zirvesindeyken gerçekleşti. Trump, zirve sırasında bir gazetecinin ABD’nin İsrail-İran çatışmasına müdahil olması için neyin gerekli olduğu sorusunu yanıtlamaktan kaçındı.

Trump, Kanada Başbakanı Mark Carney ile birlikteyken yaptığı açıklamada, “Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum,” dedi.

Bu açıklaması, ABC’ye ABD’nin müdahil olmasının ‘mümkün’ olduğunu söylediği günün ertesinde geldi.

Carlson ise pazartesi günü Levin’e doğrudan saldırdı ve “Mark Levin televizyona çıktığında, eski karının nafaka ödemeleri için bağırmasını dinlemek gibi. Hiç çekici değil. Bu yüzden onu televizyona çıkarmıyorlar. Sonra Sean [Hannity] ısrar etti ve ona kimsenin izlemediği bir hafta sonu programı verdiler,” dedi.

Hannity ve Levin, özellikle geçen hafta Hannity’nin programında İsrail’in saldırılarını kutladıktan sonra, son günlerde Carlson’un başlıca hedefleri haline geldi.

Carlson, saldırıdan önceki günlerde, Mark Levin Show’un sunucusunun Steve Witkoff’u Trump’ın Orta Doğu elçisi olarak “beşinci kol izolasyoncu” olarak nitelendirip, onun İran ile nükleer anlaşma müzakerelerini alaycı bir şekilde ele almasının ardından Levin’i sert bir şekilde eleştirmişti.

Fox News’e ‘propaganda hortumunu açma’ suçlaması

Carlson Pazartesi günü eski işvereni Fox News’i, izleyicilerine belirli bir anlatıyı aşılamak için “propaganda hortumunu açmakla” suçladı.

Bannon’a verdiği demeçte, “Yaptıkları şey her zaman yaptıkları şey, yani propaganda hortumunu sonuna kadar açıp, yaşlı Fox izleyicilerini ayaklarından yere sarmak ve onları istediğiniz yere boyun eğdirmek,” dedi.

Pazartesi günkü röportaj, her iki MAGA figürünün de ABD’nin İsrail’in İran ile savaşına çekilmesine ilişkin net bir çizgi çizmesinin ardından geldi.

Bannon, geçen hafta podcast’inde İsrail’e atıfta bulunarak, “Eğer tek başına gideceksen, anlaşmanı hallet ya da halletme. Bize ihtiyacın yok. Tek başına gitmeye karar ver,” demişti.

Carlson, ABD’nin çatışmaya girme önerilerine de sert tepki gösterdi ve geçen hafta X’te, “Gerçek ayrım, İsrail’i destekleyenler ile İran’ı veya Filistinlileri destekleyenler arasında değil. Gerçek ayrım, şiddeti kayıtsızca teşvik edenler ile bunu önlemeye çalışanlar, savaş çığırtkanları ile barış elçileri arasında,” diye yazmıştı.

Carlson, “Savaş çığırtkanları kimler? Bugün Donald Trump’ı arayıp İran’la savaşta hava saldırıları ve diğer doğrudan ABD askeri müdahalesi talep eden herkes savaş çığırtkanıdır,” diyerek isim vermeden Netanyahu’ya çattı.

Pazartesi günü Carlson, Bannon’a İran-İsrail çatışmasının birçok başka ülkeyi de içine çekecek “tam ölçekli bir savaşa” dönüşeceğini düşündüğünü söyledi ve ABD’nin bu savaşa çekilmesinin “çok kolay” olacağını ekledi.

Carlson, “O bölgede çok fazla varlığımız var, o bölgenin enerjisine çok bağımlıyız… ters gidebilecek çok şey var,” dedi.

Trump, Carlson’a sert çıktı

Trump ise, daha önce görülmemiş bir şekilde, eski Fox News sunucusu ve medyadaki en güvenilir müttefiklerinden biri olan yorumcu Tucker Carlson’a, İran’a yönelik tutumunu eleştirdiği için sert çıktı.

Trump, pazartesi akşamı Truth Social sosyal medya ağında, “Lütfen biri çılgın Tucker Carlson’a İran’ın ASLA NÜKLEER SİLAH SAHİBİ OLAMAYACAĞINI açıklasın,” diye yazdı.

Pazartesi günü Orta Doğu’daki kriz nedeniyle erken ayrıldığı G7 zirvesinde İngiliz başbakanıyla yaptığı görüşmede ise, “Tucker Carlson’ın ne dediğini bilmiyorum. Bırakın bir televizyon kanalı bulsun ve insanlar dinlesin,” dedi.

Carlson geçen hafta Trump’ın İsrail’in İran’a karşı yürüttüğü topyekûn savaşta “suç ortağı” olduğunu söylemiş ve Trump’ı “ABD’nin savaşa doğrudan müdahalesini” teşvik eden “savaş çığırtkanları”nı eleştirmişti.

Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Flynn: İsrail’in zaferi ABD’nin küresel hakimiyetini güçlendirecek

Öte yandan ilk Trump yönetiminde kısa süreliğine Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapan emekli korgeneral Michael Flynn, Bannon’ın podcast’i “War Room”a katılarak İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını desteklemek gerektiğini savundu.

Flynn, İsrail’in “İran meselesini bitirmesine” izin vermek gerektiğini, böylece ABD’nin “tüm dikkatini ÇKP’ye verebileceğini” ileri sürdü.

Flynn, “İsrail’in zaferi veya zafer algısı, İsrail’in bölgedeki hakimiyetini pekiştirecek ve ABD’nin küresel hakimiyetini güçlendirecek,” diye konuştu.

İsrail’in kendi savaşını verirken “psikopat bir rejime” karşı “Batı medeniyetini” koruduğunu öne süren Flynn, İsrail’in zafer kazanması halinde İbrahim Anlaşmaları’nın kapsamının da genişleyeceğini söyledi. 

Flynn, “Mesele Çin, Çin, Çin. İzleyicileriniz bunu anlamalı,” derken, İran ile “pozitif” bir ilişki kurabilen bir ABD’nin Çin’e karşı avantaj elde edeceğini, bu durumun Çin’i zayıflatacağını öne sürdü.

‘Yeni İran rejimini’ Hint Yarımadasına doğru ittirmek

Flynn, bölgeyi istikrara kavuşturmak için, bölgedeki en “istikrarsızlaştırıcı” unsur olarak nitelendirdiği İran yönetimine karşı İsrail’in zafer kazanmasını desteklemek gerektiğini savundu.

Hamas, Hizbullah ve Ensarullah gibi örgütlere atıf yapan Flynn, İran’ın Irak ve Kürdistan’ı kontrol ettiğini öne sürdü.

Bölgedeki Arap uluslaranın İsrail operasyonunu dikkatle takip ettiğini, bu ülkelerin ordularının böyle operasyonlar düzenleyemeyeceğini ileri süren Flynn,  bunun da ABD açısından önemli olduğunu söyledi.

Batıya ve ABD’ye daha yakın bir İran’ın, Hindistan’a daha yakın bir İran anlamına da geleceğini belirten eski danışman, bu nedenle bölgeye “Hint-Pasifik havzası” adını verdiklerini vurguladı.

“Hint-Pasifik havzası bu yüzyılın belirleyici unsurudur,” diyen Flynn, Çin ile yüzleşmedikleri takdirde, “kurdun evin içinde olacağını” söyledi.

Okumaya Devam Et

Amerika

Pentagon’un UFO sırrı: Komplo teorilerini ordu kendi uydurmuş

Yayınlanma

Pentagon bünyesinde kurulan ve UFO iddialarını araştıran özel bir birim, ABD’nin uzaylı teknolojilerini ele geçirdiğine dair komplo teorilerini incelerken şaşırtıcı bir sonuca ulaştı. Araştırmacılar, en az bir komplo teorisinin bizzat Pentagon tarafından, gizli askeri projeleri yabancı istihbarattan korumak amacıyla kasıtlı olarak uydurulduğunu tespit etti.

Pentagon bünyesinde kurulan ve “Tüm Alanlardaki Anomali Çözüm Ofisi (AARO)” olarak bilinen küçük bir departman, ABD’nin düşürülen UFO’ları incelediği veya uzaylılarla temas kurduğu yönündeki komplo teorilerini aylarca araştırdıktan sonra beklenmedik bir şekilde yine kendisine ulaştı.

Ofisin yaptığı araştırma, bu teorilerden en az birinin resmi olarak bizzat Pentagon tarafından uydurulduğunu ortaya çıkardı.

’51. Bölge’ efsanesi casusları yanıltmak için yaratıldı

1980’li yıllarda bir ABD Hava Kuvvetleri albayı, Nevada çölündeki çok gizli askeri tesis “51. Bölge” yakınlarındaki bir barın sahibiyle sohbete başladı.

Asker, pervasızca UFO’lar hakkında konuşarak bar sahibine uçan dairelere ait fotoğraflar bile verdi. Bar sahibi de bu fotoğrafları barının duvarlarına asarak, Amerikan ordusunun bir uzaylı gemisini düşürdüğü ve şimdi de uzaylı teknolojilerini test ettiği efsanesini başlattı.

AARO’nun araştırması, “geveze” albayın bara kasıtlı olarak gönderildiğini ve kendisine sahte uçan daire fotoğrafları verildiğini ortaya çıkardı.

Asıl amaç, o dönem için yeni bir teknoloji olan “stealth” (hayalet) teknolojisine sahip uçakların gizli üste yapılan testlerini örtbas etmekti.

Gerçekten de F-117 hayalet avcı uçağının tasarımı, dünya dışı bir görünüme sahipti. Bu durum, orduya yabancı istihbaratı yanıltmak için bir fikir verdi.

Plana göre, eğer yerel halktan biri sıradışı bir uçak görür ve bu konuda konuşmaya başlarsa, bu durum yabancı istihbarat servislerinin dikkatini çekebilirdi. Ancak casuslar, “bardaki fotoğraftakine benzer” bir UFO gördüğünü söyleyen kişilerin anlattıklarını ciddiye almayacaktı.

Nükleer füzeleri uzaylılar değil, gizli bir deney durdurdu

AARO, bir zamanlar UFO araştırmacıları arasında büyük yankı uyandıran bir başka gizemi daha çözdü. 1967’de Montana’da Hava Kuvvetleri Yüzbaşısı Robert Salas, on adet nükleer füzeyi kontrol eden bir sığınakta nöbet tutuyordu.

Görevi, SSCB’nin olası bir nükleer savaşı başlatması durumunda misilleme emri vermekti. Akşam saat sekiz sularında güvenlik noktasından bir telefon aldı: Kapıların üzerinde gizemli, kırmızımsı-turuncu parlayan oval bir cisim belirmişti. Bu aramadan kısa bir süre sonra füzelerin kontrolü geçici olarak devre dışı kaldı.

Üstleri, olay hakkında sessiz kalmasını emretti. 1990’larda olayın tanıkları emekli olunca konuşmaya başladı ve Yüzbaşı Salas, nükleer savaşı önlemek için uzaylıların füzelere müdahale ettiğine inanmaya başladı.

Ancak AARO, Pentagon arşivlerinde bu anomaliye dair tamamen dünyevi bir açıklama buldu. Bilim insanları, Sovyet füzelerinin ABD’ye ulaşması halinde ortaya çıkacak bir elektromanyetik darbenin (EMP), Amerikan füzelerinin kontrol sistemini devre dışı bırakmasından ve misilleme saldırısını imkansız hale getirmesinden endişe ediyordu.

Ekipmanın ne kadar güvenli olduğunu test etmek için bir deney yapıldı. Montana’daki üsse, nükleer bir patlama olmadan elektromanyetik darbe üreten özel bir jeneratör kuruldu. Bu jeneratör, enerji toplarken parlamaya başlıyor ve ardından darbeyi serbest bırakıyordu.

Deney, bilim insanlarının endişelerini doğruladı. Ancak bu bilginin herhangi bir şekilde sızması, SSCB’nin ilk saldırısıyla Amerika’nın nükleer cephaneliğinin devre dışı kalacağını ve bir karşı saldırının olmayacağını öğrenmesine olanak tanıyacaktı. Bu nedenle, konuyu bilenlerin sayısını sınırlı tutmak için Yüzbaşı Salas ve diğer tanıkların deney hakkında bilgilendirilmemesine karar verildi.

Hava kuvvetleri içinde yıllarca süren ‘uzaylı’ şakası

AARO tarafından incelenen bir başka vakada ise Amerikan askerlerinin kendi meslektaşlarına on yıllardır nasıl şakalar yaptığı ortaya çıktı.

AARO, oryantasyon brifingleri sırasında subayların kendilerine “yerçekimi karşıtı manevra aracı” yazılı, uçan daireye benzer bir şeyin fotoğrafını gösterdiği Hava Kuvvetleri personeline ulaştı.

Subaylar, ciddi bir yüz ifadesiyle, “Mesele şu ki, ABD’de ‘Yankee Blue’ adında bir UFO tersine mühendislik programı var. Ama idam tehdidi altında bu konuyu asla kimseye anlatmamalısınız,” diyorlardı.

Ardından, şaşkın havacıya gizlilik sözleşmesi imzalatarak, ihlali halinde en ağır ceza olan idamla cezalandırılacağı uyarısında bulunuyorlardı. Tüm bunların subayların kişisel bir girişimi olduğu ve kimsenin bir daha “Yankee Blue” hakkında bir şey duymadığı anlaşıldı.

2023 baharında ABD Savunma Bakanlığı, bu tür şakaların durdurulmasını talep eden bir genelge yayımladı. Fakat bunların sadece bir şaka mı, yoksa bir zamanların gizli askeri projelerini örtbas etmeye yönelik başka bir plan mı olduğu tam olarak anlaşılamadı.

Okumaya Devam Et

Amerika

Trump yönetiminin göçmen baskınlarında belirsizlik dönemi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump geçen cuma sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda, yönetiminin “göçmenlere yönelik çok agresif politikasının” çiftliklere ve konaklama sektörüne zarar verdiğini kabul etti.

Trump, değişiklikler ve bu konuya “sağduyulu” bir yaklaşım sözü vererek, hükümet verilerine göre işçilerin yaklaşık %50’sinin kaçak olduğu bir sektörde faaliyet gösteren çiftlik sahiplerinin değerli çalışanlarını kaybetmek istemediğini söyledi.

Trump’ın açıklamaları, ülke çapında belgesiz çalışanları hedef alan işyeri göçmenlik baskınlarının yoğunlaşmasının ardından geldi. Bu baskınlar, geçen hafta Los Angeles ve diğer şehirlerde protestolara yol açmıştı.

Beyaz Saray “sınır çarı” Tom Homan, geçen hafta başında, yönetimin belgesiz göçmenleri istihdam eden ABD şirketlerine yönelik denetimleri artırmayı planladığını söylemişti.

İşyerlerine yapılan baskınlar ve daha sert önlemler alınacağına dair vaatler, çalışanların gözaltına alınması veya korkudan işe gitmemesi nedeniyle işletmelerin yasal sorunlara ve işçi eksikliğine hazırlıklı olmasını gerektirdi.

Et işleme devi Smithfield, göçmenlik denetimlerinin işgücünün bir kısmını veya faaliyetlerini aksatabileceği uyarısında bulundu. Benzer şekilde, Doordash da göçmenlik denetimlerinin Dasher çalışanlarının sayısını azaltabileceğini söyledi.

Trump yönetiminin vize programlarını azaltmasıyla birlikte, ABD işgücü son birkaç ayda kısmen sınır dışı edilmeler ve göçmen sayısındaki azalma nedeniyle zaten küçülmüştü. 

İktisatçılar, göçün azalmasının işçi eksikliğinin norm haline gelmesine ve ABD’nin iktisadi büyümesinin yavaşlamasına yol açabileceğini öngörüyor.

Bu arada, sektör grupları, geçici işçilerin ABD’ye girişine izin veren vize programlarının genişletilmesi için Kongre üyelerine baskı yapıyor. Beyaz Saray daha önce, tarım, konaklama ve turizm sektörlerinde çalışan işçilere daha fazla vize vermek istediğini açıklamıştı.

Tarım Bakanı Brooke Rollins, pazar günü sosyal medya platformu X’te, yönetimin “Amerikan hanelerinin istikrarlı ve YASAL bir tarım işgücüne bağlı olduğunu kabul ederek, ‘Çiftçiler Önce’ yaklaşımını tutarlı bir şekilde ilerlettiğini” yazdı.

Bakan, “Gıda tedarikimizde ciddi aksaklıklar Amerikalıları zarar verecektir. Bu karmaşaya girmemiz on yıllarımızı aldı ve bu durumdan çıkmamızı sağlayacak şekilde sınır dışı işlemlerine öncelik veriyoruz,” diye ekledi.

Wall Street Journal’ın (WSJ) haberine göre, küçük aile işletmeleri ve Coca-Cola gibi tüketim malları devleri, göçmenlere yönelik baskının kendilerini müşterilerinden mahrum bıraktığından şikayet ediyor.

Hispanik kökenli insanlarsa, baskınların odağındaki Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) ajanları ile karşılaşma korkusuyla mağazalara gitmeyi azaltıyor.

Amerika Birleşik Çiftçi İşçileri Sendikası (UFW), tarım işçilerinin çalıştığı yerlere yönelik göçmen baskınlarının “askıya alındığı” haberlerine şüpheyle yaklaştı. UFW cuma günü yaptığı açıklamada, “Sınır Devriyesi ve Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Birimi (ICE) çiftçi işçilerinin yaşadığı mahalleleri basarak kaos ortamı yaratıp keyfi tutuklamalar yapmaya devam ettiği sürece, çiftçi işçileri avlamaya devam edecek,” dedi.

Sendika, Trump’a “çalışkan Kaliforniyalılara yönelik baskınları durdurması” çağrısında bulundu.

Cuma günü Trump “yumuşama” sinyalleri verirken, pazar günü tavrını sertleştirdi. Demokrat liderlere yönelik sert eleştirilerinde Başkan Trump, “Amerika’nın en büyük şehirlerinde yasadışı göçmenleri gözaltına alma ve sınır dışı etme çabalarını genişletmek” istediğini söyledi.

Truth Social gönderisinde, “GERÇEK Amerikalılar” olarak adlandırdığı kişilerle, uzun bir “günah, ahlaksızlık ve genel ahlaki kusurlar” listesi ile suçladığı “Radikal Sol Demokratlar” arasında ayrım yapmaya çalıştı.

Cumartesi günü ABD çapında şehir ve kasabalarda “Kral İstemiyoruz” sloganı ile Trump karşıtı yaygın protestoların düzenlenmesi Başkanı kızdırmışa benziyor.

Organizatörlerin ülke çapında 5 milyondan fazla kişinin katıldığı söylediği protestolar, Trump’ın 79. doğum gününe denk gelen ABD ordusunun 250. yıldönümü için Washington’da düzenlenen askeri geçit töreniyle aynı zamanda gerçekleşti.

Trump, “ICE memurlarına, bu [Social] TRUTH bildirisiyle, tarihin en büyük toplu sınır dışı etme programını gerçekleştirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaları emredilmiştir,” dedi.

Başkan, “Federal hükümetimiz, yabancıların geldikleri yerlere geri gönderilmesine ve Amerika Birleşik Devletleri’nin iç huzurunu bozan HERHANGİ BİR KİŞİNİN ülkeye girişine izin vermemeye odaklanmaya devam edecektir,” diye yazdı.

Trump, ICE ve sınır devriyelerine hedef olarak Demokrat ağırlıklı eyalet ve kentler olan Los Angeles, Chicago ve New York’u gösterdi.

2024 yılında kırsal bölgelerde büyük bir zafer kazanan Trump, büyük ABD kentlerinin “Demokratların güç merkezinin kalbi” olduğunu ve bu kentlerde “yasadışı göçmenleri kullanarak seçmen tabanını genişletmek, seçimlerde hile yapmak ve refah devletini büyütmek için çalışkan Amerikan vatandaşlarının iyi maaşlı işlerini ve sosyal haklarını ellerinden aldıklarını” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English