Bizi Takip Edin

ASYA

Güney Kore siyasetinde “büyücüler” tartışması

Yayınlanma

Editörün notu: Güney Kore’de azledilen 13. Cumhurbaşkanı Yoon Seok-yeol ve eşi üzerinden ortaya çıkan spekülatif haberler kamuoyunun ilgisini çekmeye devam ediyor. Aşağıda çevirisini yayınladığımız yazıda yer alan başka bir iddia ise Yoon ardından geçici olarak başkanlık koltuğuna vekalet eden Han Duck-soo ve eşi için ortaya atıldı.

Jeong Yong-in / Weekly Kyunghyang 

“Bu ülke falcılar cumhuriyeti olmamalı.”

Bu söz, 24 Aralık 2024’te Ulusal Meclis Yasama ve Yargı Komitesi genel kurul toplantısına katılan Demokratik Parti milletvekili Park Ji-won tarafından söylendi. O gün, “bomba gibi” bir açıklamada bulundu. Park: “Başbakan Han Duck-soo benim samimi bir arkadaşımdır, ancak dün gece vicdanen uyuyamadım. Bunları ülkem için açıklamak istiyorum. Başbakanın eşi Choi Ah-young falcılık konusunda büyük bir uzman. Sosyete camiasında büyük bir isim olan Yoon Sol-yeol’un eşi eski First Lady Kim Keon-hee ile Choi Eun-soon falcıların etkisi altında yaşıyor. Han Duck-soo bu falcıların sözlerine inanıyor ve pervasız işler yapıyor.” açıklamasında bulundu.

-Başbakanın eşi Choi’nin fal ve büyücükle ilgilendiği, yakın çevresinde yaygın olarak bilinen bir gerçek. Metafizik ve feng Shui uzmanı Jo Yong-han, 11 Ağustos 2014’te Chosun Gazetesi’ndeki “Resmi Kader ve Önceden Görülen Rüyalar” başlıklı köşe yazısında, o dönem Kore Ticaret Odası Başkanı olan Han’ın eşi Choi’den, eşinin terfi ettiğini her seferinde rüyalarında gördüğünü yazmış. Yoon Suk-yeol yönetimi altında Han yeniden başbakan olduğunda, gazeteciler Choi’ye bu kez hangi rüyayı gördüğünü sordular. Choi, “Bu kez de gördüğüm bir rüya var,” dedi ancak ne gördüğünü açıklamadı.

Yoon Seok-yeol ve Han Duck-soo’nun eşi falcılık uzmanı mı?

Choi, gazetecilerle görüştüğünde her zaman öncelikle metafizik konuları ele alırdı. Ancak Park Ji-won’un belirttiği gibi ‘büyücülük konusunda büyük bir uzman’ olarak nitelendirilmesi zor.

Bu noktada, First Lady Kim Keon-hee’nin Lee Myung-soo adlı gazeteciyle yaptığı büyücülük ve fal hakkındaki söyleşisi akla geliyor. 13 Ekim 2021 akşamı Kim, Lee ile yaptığı telefon mülakatında “Bizim dini bir mentorumuz yok. Bu sektörde kim büyücülük yapıyor ve fal bakıyorsa, hepsi bana rapor edilir. Ben kimseye fal baktırmam. Ben falcılara fal bakarım. Bir medyum değilim, ancak böyle bir sezgim var.” dedi.

Siyaset dünyasındaki büyücülük söylentileri bitmiyor. Ancak bu genellikle o kadar gizli ki; şu sıralar bir magazin konusu olarak tüketildiğinden Güney Kore’de daha da dikkat çekiyor. Kim’in belirttiği gibi doğrudan buluşmak yerine; ses kayıtları, mesajlar ve diğer “deliller” tartışma konusu olmuş durumda.

Bir önceki Moon Jae-in hükümeti döneminde başbakanlıkta yüksek bir pozisyonda bulunan bir yetkili, “Seçim zamanı büyücüler ortaya çıkar ve çoğu siyasetçi bu batıla inanır. Bir süre sonra büyücüler bir nevi kehanette bulunur, ancak siyasetçilerin hepsi buna kanmaz.” ifadelerine yer veriyor.

Yoon Suk-yeol ve Kim Keon-hee çiftinin büyücülükle ilişkisi neden bitmiyor? KAIST Kültür Üniversitesi Profesörü Lee Won-jae, “Yoon’un siyasi kariyerinde büyücülükle ilgili kehanetlerin gerçekleşmesi, bu inancın gücünü arttırıyor. Bu durum, siyasi gücün mobilizasyonunda oldukça etkili. Ancak bu metafiziğe önem veren liderler, geri kalmış ülkelerdeki diktatörler olarak bilinir.” diye özetliyor.

ASYA

Afganistan-Pakistan arasında çatışmalar devam ediyor

Yayınlanma

Pakistan ile Afganistan sınırında, Afganistan’ın doğusundaki Khost vilayetinde Taliban ile Pakistan sınır güçleri arasında bir kez daha çatışmalar patlak verdi.

Khaama Press’e konuşan kaynaklar, tartışmalı Durand Hattı boyunca yer alan Khost vilayetindeki Ali Sher ve Zazia Maidan bölgelerinde Taliban güçleri ile Pakistan sınır muhafızları arasında yeni çatışmaların patlak verdiğini söyledi.

Devam eden bu çatışma, iki ülke arasında tartışmalı sınır bölgesi nedeniyle süregelen gerilimin altını çiziyor ve her iki taraf da sık sık birbirlerini toprak sınırlarını ihlal etmekle suçluyor.

Yetkililer şu ana kadar konuyla ilgili yorum yapmadı ve çatışmalardan kaynaklanabilecek olası kayıplara ilişkin ayrıntılar henüz mevcut değil.

24 Aralık’ta Pakistan’ın kendisine yönelik terör saldırılarını gerekçe göstererek Afganistan’ın Paktika eyaletindeki köylere düzenlediği hava saldırılarında en az 46 kişi hayatını kaybetti. Pakistan ordusu hava saldırılarını doğrulayarak, saldırıların sınırdaki güvenlik tehditlerine karşılık olarak gerçekleştirildiğini belirtti.

Pakistan kendi topraklarını korumak için gerekli tedbirleri alma hakkına sahip olduğunu iddia etse de, saldırı Taliban’ın kınamalarına neden oldu ve sivil kayıpların da olduğu belirtildi. Hava saldırıları Afganistan ve Pakistan arasındaki gerilimi daha da tırmandırarak bölgede zaten istikrarsız olan güvenlik durumunu dah da kötüleştirdi.

Misilleme olarak Taliban da Pakistan sınırındaki bazı karakollara saldırılar düzenledi. Saldırının sorumluluğunu üstlenen Taliban, çatışmalar sırasında en az 19 Pakistan askerinin öldüğünü belirtti. Ayrıca çatışmalar üç Afgan sivilin de ölümüne yol açtı.

Pakistanlı yetkililer eyalette terör örgütü olarak kabul ettikleri Tehrik-i Taliban Pakistan (TTP) militanlarının bulunduğunu ve Taliban tarafından desteklendiğini iddia ederken, Taliban bu iddiaları reddediyor.

Tırmanan şiddet Afganistan ve Pakistan arasında zaten gergin olan ilişkileri daha da kötüleştirdi ve devam eden çatışmalarda her iki taraf da kayıplar verdi.

Pakistan’ın terör sorunu

Pakistan’ın Afganistan’a sınır olan Hayber Pahtunhva ve Belucistan gibi eyaletlerinde son yıllarda terör saldırılarında ciddi artış oldu.

Her iki eyalette de Peştun ve Beluc etnik gruplarının haklarını savunduklarını ileri süren silahlı gruplar, Pakistan güvenlik güçlerine ve sivillere yönelik saldırılarda bulunuyor.

İslamabad, ağırlıklı olarak Hayber Pahtunhva eyaletinde saldırılar düzenleyen TTP’nin Afganistan’da mevzilendiğini ve saldırılarını buradan organize ettiğini savunurken Afganistan yönetimi bu iddiaları reddediyor.

Pakistan ordusu, daha önce de Afganistan’ın Host, Paktiya ve Kunar vilayetlerine TTP üslerini hedef aldığını belirterek saldırılar düzenlemiş, bu saldırılar iki ülke yönetimi arasında gerilime yol açmıştı.

Okumaya Devam Et

ASYA

Endonezya ve Malezya markaları İsrail tüketici boykotu ile yükselişe geçti

Yayınlanma

Endonezyalı yeni fast-food zinciri Almaz Fried Chicken, İsrail’le ilgili ürünlerin boykotundan sonra, sadece birkaç ay içinde Endonezya’da çoğu Büyük Cakarta’da olmak üzere Sumatra Adası’ndaki birkaç şehirde 37 satış noktası açtı.

Aralık ayı başında konuşan İcra Kurulu Başkanı Okta Wirawan, yıl sonuna kadar 10 tane daha açmak istediklerini, zira zincirin daha önce KFC gibi Batılı zincirlerde yemek yiyen tüketicileri cezbederek haziran ayında ilk satış noktasını açtıktan yedi ay sonra başa baş noktasına ulaşmayı beklediğini söyledi.

Nikkei Asia’ya konuşan Wirawan, “Müşterilerimiz Almaz ürünlerini satın alarak sadece kaliteli gıda elde etmekle kalmayıp aynı zamanda asil bir amaca da katkıda bulunduklarını hissediyorlar” diyerek şirketin kârının %5’ini Filistinlilere yardım da dâhil olmak üzere hayır kurumlarına ayırmayı taahhüt ettiğini söyledi.

Boykot kampanyası

İsrail-Filistin çatışmasının patlak vermesinin üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen Endonezya ve Malezya gibi nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerdeki müşteriler İsrail ile bağlantısı olan ya da bağlantısı olduğu düşünülen Batılı markaları boykot etmeye devam ediyor. Özellikle gıda zincirleri ve tüketim malları hedef alınırken, KFC, McDonald’s, Pizza Hut, Starbucks ve Unilever gibi büyük isimlerin yerel operasyonları vurgun yedi.

Öte yandan boykot, her iki Güneydoğu Asya ülkesinde de benzer ürünler üreten yerel işletmelerin doğmasına ya da büyümesine neden oldu. Bu eğilim aynı zamanda tüketim malları ve kozmetik üreticilerini de destekleyerek iki ülkede tüketiciye yönelik sektörlerin çehresini değiştirme potansiyeli taşıyor.

Malezya’da pek çok tüketici Starbucks’ı boykot ederken yerel kafein tedarikçileri ZUS Coffee, Gigi Coffee ve diğerlerine yöneldi. Bağımsız kafeler de benzer bir rüzgârın tadını çıkarıyor.

Kuala Lumpur’daki Artisan Roast Coffee’den bir barista, “Boykottan bu yana bizimki gibi bağımsız kafelere de daha fazla müşteri geldiğini gördük,” diyor ve genç Malezyalıların kahve içme dalgasını yakaladığını belirtiyor: “Satışlar yaklaşık %10 ila %20 arasında arttı.”

Endonezya’da Fore Coffee bu fırsattan yararlanmak için hızlı hareket ediyor. İsrail-Hamas çatışmasının başlamasından iki ay sonra Fore, hızla genişleyen operasyonlarını desteklemek için helal sertifikası aldı.

Fore’un kurucu ortağı ve İcra Kurulu Başkanı Vico Lomar Aralık ayında Nikkei’ye verdiği demeçte “Endonezya en büyük Müslüman ülke, dolayısıyla bu helal sertifikasına sahip olmak satışlarımızı oldukça önemli ölçüde etkiliyor” dedi. “Belki de boykotun kendisi yerel halkın yerel ürünleri sevmesine yardımcı oluyor” diye ekledi.

GlobalData tarafından temmuz ayında yayınlanan bir tüketici anketine göre, dünya genelinde katılımcıların neredeyse yarısı son dönemde yaşanan savaş ve çatışmalar nedeniyle bazı markalara karşı boykota katıldı. Ancak Malezya ve Endonezya’da bu oran çok daha yüksek, yaklaşık %70.

Filistin destekçileri

İsrail’e yönelik boykottan etkilenen Endonezya ve Malezya borsalarında işlem gören şirketlerin hisse fiyatları Ekim 2023’ten bu yana önemli ölçüde düştü.

Endonezya ve Malezya uzun zamandır Filistin’in sadık destekçileri. Her ikisinin de İsrail ile diplomatik ilişkileri yok. Endonezya Devlet Başkanı Prabowo Subianto, kısa bir süre önce Mısır’da çoğunluğu Müslüman olan çeşitli ülkelerin bir araya geldiği bir toplantıda, Batılı ülkelerin Filistin söz konusu olduğunda insan hakları konusunda çifte standart uygulamasını kınadı. “İnsan hakları Müslüman halklar için değildir. Gerçek bu. Bu çok üzücü” ifadelerini kullandı.

Malezya Başbakanı Enver İbrahim, İsrail’e verdiği destek nedeniyle ABD’ye yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdı, Hamas’ı terörist grup olarak tanımlaması yönündeki baskıları reddetti ve İsrail gemilerinin Malezya limanlarına girişini yasakladı.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin Merkez Bankası bu yıl faiz oranlarını düşürmeyi planlıyor

Yayınlanma

Çin Halk Bankası (PBoC), ABD Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası ile aynı çizgiye gelmek için daha ortodoks bir para politikasına doğru tarihi bir geçiş yaparken bu yıl faiz oranlarını düşürmeyi planlıyor.

Financial Times’a yaptığı açıklamada Çin Merkez Bankası, 2025 yılında “uygun bir zamanda” faiz oranlarını mevcut yüzde 1,5 seviyesinden indirmesinin muhtemel olduğunu söyledi.

Banka, “faiz oranı ayarlamalarının rolüne” öncelik vereceğini ve Çin para politikasında bir dönüşüm anlamına gelecek olan kredi büyümesi için “niceliksel hedeflerden” uzaklaşacağını da sözlerine ekledi.

Fed gibi çoğu merkez bankası, kredi talebini ve ekonomideki faaliyeti etkilemek için kullandıkları tek bir politika değişkenine, gösterge faiz oranına sahiptir.

Buna karşın PBoC sadece çok sayıda farklı faiz oranı belirlemekle kalmaz, aynı zamanda bankalara kredi defterlerini ne kadar genişletmeleri gerektiği konusunda gayri resmi rehberlik de yapar.

Bu rehberlik on yıllar boyunca ekonomiyi yönetmede en önemli araç olmuş olsa da – krediler imalat, teknoloji ve emlak gibi yüksek büyüme gösteren sektörlere yönlendirildiği için – PBoC içindeki yetkililer artık reformun acil olduğuna inanıyor.

Hong Kong’daki Morgan Stanley’in baş Çin finans analisti Richard Xu, “Faiz reformu muhtemelen 2025 yılında PBoC’nin gerçek odak noktası olacak,” dedi. “Çin’in ekonomik kalkınmasının acilen yalnızca [bankaların kredi defterlerinin] piyasa boyutunu genişletmeye odaklanan bir zihniyetten uzaklaşması gerekiyor” diye ekledi.

Kredi talebi, emlak piyasasındaki uzun süreli yavaşlama nedeniyle çökmüş durumda. PBoC ayrıca kredi büyüme hedeflerinin, risk göz önünde bulundurulmadan gelişigüzel kredi verilmesine yol açmasından korkuyor ki bu da uzun vadede israf anlamına geliyor.

Merkez bankası, “Yüksek kaliteli kalkınmanın gereklilikleriyle uyumlu olarak, bu niceliksel hedefler son yıllarda aşamalı olarak kaldırılmıştır,” dedi. “PBoC, faiz oranı kontrolünün rolüne daha fazla önem verecek ve piyasa odaklı faiz oranlarının oluşumunu ve aktarımını iyileştirecektir” ifadeleri kullanıldı.

Rejim değişikliğinin bir parçası olarak, PBoC geçen yıl ana politika aracının bugüne kadar kullandığı faiz oranları yerine yedi günlük ters repo faizi olacağını açıkladı.

Kredi büyümesi hedeflerine yapılan vurgunun azalması, Çin’de ülke içinde batık borçlara ve çelik gibi küresel endüstrilerde aksamalara yol açan aşırı kapasite artışını dizginleyebilir.

Ancak merkez bankası faiz oranlarındaki değişimi uygulamakta zorlanıyor çünkü hükümet parayı eski kredi genişleme sisteminde daha kolay olan yüksek teknoloji ve imalat sektörlerine yönlendirmek istiyor.

Politikada yapısal bir değişiklik yapmaya çalışırken bile PBoC aynı zamanda Çin ekonomisini yeniden canlandırmak için baskı altında.

Merkez Bankası, Covid-19 salgınından bu yana en agresif teşvik paketinin bir parçası olarak 2024 yılı boyunca yedi günlük faiz oranını iki kez ve mortgage fiyatlarını etkileyen beş yıllık faiz oranını üç kez düşürdü.

Bu hamleler, Çin’in emlak sektöründeki sorunlara ve ABD ile ticaret gerilimlerine rağmen Devlet Başkanı Xi Jinping’in yüzde 5’lik ekonomik büyümeye ulaşma taahhüdü bağlamında geldi.

Katılımcılara göre PBoC guvernörü Pan Gongsheng ve selefleri Yi Gang ve Zhou Xiaochuan, Çin’in en büyük bankalarından bazılarının yetkilileriyle yaptıkları son toplantılarda kredilerin risk bazlı fiyatlandırılması için bastırdı.

Toplantılara katılan bankacılar, piyasa PBoC’nin yönlendirmesine alışkın olduğu için uzun vadeli kredilerin fiyatlandırılmasında olası bir karışıklık konusunda uyarıda bulunarak yeni sisteme geçmenin zorluğuna dikkat çektiler.

Uluslararası yatırımcılar için, PBoC başarılı olursa, Çin para politikası ABD, Avrupa veya Japonya’da alıştıkları sisteme benzemeye başlayacaktır.

Merkez bankası yirmi yıldır ilk kez 2024 yılında finansal sisteme para enjekte etmek için Fed’in politikasını yürüttüğü şekilde açık piyasadan devlet tahvili de satın aldı.

Analistler, PBoC’nin faiz oranlarına dayalı bir sistem için politika kararları almak üzere rutin, kamuya açık toplantılar programı gibi bazı temel bileşenlerden hala yoksun olduğunu söyledi.

JPMorgan Chase’in Çin ekonomisti Haibin Zhu, böyle bir rehberlik olmadan, “piyasa katılımcıları kendilerini bir sonraki adımda ne olacağını tahmin ederken bulabilirler” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English