İsveçli Ingka Group, Rusya’daki son mal varlığı olan Esipovo deposunu, Moskova merkezli iş insanı Robert Uzilov’a sattı.
Rusya’da IKEA mağazaları ve Mega alışveriş merkezlerinin sahibi olan İsveç merkezli Ingka Group, ülkedeki son mal varlığı olan Moskova yakınlarındaki Esipovo deposunu sattı.
İsveçli şirket, 2003 yılında açtığı ve tüm IKEA mağazalarına hizmet veren bu yaklaşık 180 bin metrekarelik dağıtım merkezi ile Rusya’daki perakende faaliyetlerini destekliyordu.
RBK gazetesinin ticari emlak piyasasındaki iki kaynağı ve alıcı tarafın temsilcisinden aktardığı habere göre, IKEA’nın Rusya’dan ayrılmasının ardından depo kullanılmaz hale gelmişti.
Gazete ayrıca, depoyu satın alan iş insanının, Moskova’nın Lublino bölgesinde bir lojistik parkı olan IK Yugo-Vostok ve başkentteki tarımsal kümelenme Food City’nin lojistik operatörlüğünü yürüten Food Logistics şirketlerinin sahibi Robert Uzilov olduğunu bildirdi.
IKEA mağazaları, 2022 baharında Rusya’da kapatıldı. IKEA’nın sahibi olan Ingka Group, Rusya’daki en büyük perakende mülk sahiplerinden biri olarak öne çıkarken şirket, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin ardından ülkeden çekilme kararı aldığını duyurmuştu.
Bu süreçte, geçtiğimiz yılın bahar aylarında ülkedeki üretim tesislerini elden çıkaran şirket, sonbaharda Gazprombank’ın 2,3 milyon metrekarelik Mega alışveriş merkezini satın aldığını açıklamıştı.
Rusya’nın en büyük inşaat şirketlerinden Samolet Group, artan faiz oranları ve mortgage talebindeki düşüş nedeniyle mali sıkıntılar yaşıyor. Şirketin ana hissedarı, piyasa değeri 26,5 milyar ruble olan hisselerinin yüzde 31,6’sını satmayı düşünüyor. Ayrıca, Samolet’in tahvilleri hızla değer kaybediyor ve iflas riski artıyor.
Rusya Merkez Bankası’nın faiz oranlarını keskin bir şekilde artırması ve tercihli mortgage programlarının sınırlandırılması, Rusya’nın en büyük inşaat geliştiricilerinden Samolet Group’u zora soktu.
Forbes‘un şirkete yakın kaynaklara dayandırdığı haberine göre, 5,5 milyon metrekarelik konut alanı inşa eden ve yaklaşık 50 milyon metrekarelik arazi bankasına sahip olan Samolet Group ciddi mali sorunlar yaşıyor.
Kaynaklar, bu mali sıkıntılar nedeniyle Samolet’in ana sahibi Mihail Kenin’in şirketteki hisselerini satmayı düşündüğünü belirtti. Satışa konu olan hisseler, piyasa değeri 26,5 milyar ruble olan şirketin yüzde 31,6’sını oluşturuyor.
Şirketten bir kaynak Forbes‘a yaptığı açıklamada, “Orada işler çok kötü gidiyor ve satış da seçeneklerden biri,” ifadelerini kullandı.
Dergiye konuşan diğer sektör temsilcileri de Samolet’in diğer hissedarlarının da paylarını elden çıkarmayı düşünebileceğini belirtti.
Rusya’nın 300 farklı şehrinde ofisleri ve 10 binden fazla çalışanı bulunan Samolet, artan kredi maliyetleri ve mortgage talebindeki düşüşün etkisiyle zor günler yaşıyor.
Şirketin üçüncü çeyrekte satışları metrekare bazında yüzde 44, ruble bazında ise yüzde 37 oranında düştü. Yılın ilk yarısında Samolet’in kâr marjı yüzde 3’e kadar geriledi (bir önceki yıl yüzde 9’du), net gelir yarıya indi ve net borcu ise dörtte bir oranında arttı.
Samolet’in tahvilleri Moskova Borsası’nda birkaç aydır hızla düşüş gösteriyor: 2027 vadeli tahviller ağustos sonundan bu yana değerlerinin yüzde 13’ünü kaybederken, son iki haftada ise yarıya düştü.
Tahviller nominal değerlerinin yüzde 83’ünden işlem görüyor ve getirileri yıllık yüzde 36,3 seviyesine kadar yükseldi. Şirketin hisseleri ise perşembe günü (7 Kasım) yapılan işlemlerde yüzde 9 oranında değer kaybetti.
Sanayi şirketlerinin de aynı kaderi paylaşabileceği öngörülüyor. Yetkililere yakınlığıyla bilinen düşünce kuruluşu CMACP’nin hesaplamalarına göre, şu anda imalat sektöründeki her beş şirketten biri kredi geri ödemelerinde zorlanıyor.
Ağaç işleri sektöründe bu oran yüzde 22 ila 24, deri ve kâğıt ürünlerinde yüzde 29 ila 34, gemi ve uçak yapımında ise yüzde 57’ye ulaşıyor. CMACP’nin tahminlerine göre, Rus şirketleri, kârlarının dörtte birini faiz ödemelerine ayırmak zorunda kalıyor; bu, son beş yılın en yüksek seviyesi.
Expert RA’nın anketine katılan borç piyasası uzmanlarına göre, yüksek faiz oranlarından kaynaklanacak bir temerrüt dalgası 2025’te ülke ekonomisini sarsabilir: Katılımcıların yüzde 35’i bu dalgayı yılın ikinci yarısında, yüzde 27’si ise ilk yarısında bekliyor; azınlık olan yüzde 18 ise herhangi bir sorun öngörmüyor.
Veles Capital Yatırım Şirketi Baş Yatırım Danışmanı Dmitriy Sergeyev, 2025 yılında borç servisinde yaşanacak zorlukların, faiz maliyetlerini tüketicilere yansıtamayan şirketlerde ortaya çıkacağını söyledi.
Sergeyev ayrıca, ihraççıların mali durumunun çok hızlı değişebileceğini ve derecelendirme kuruluşlarının ancak iflas göstergeleri netleştiğinde harekete geçebileceğini belirtti.
Rusya’nın federal bütçesi, artan harcamalar nedeniyle 2024’te yeniden açık vermeye başladı; ekim ayında bütçe açığı 389 milyar rubleye ulaştı.
Rusya Maliye Bakanlığı, federal bütçenin tekrar açık vermeye başladığını duyurdu. 2024 yılının ilk on ayında harcamaların gelirleri 220 milyar ruble ya da gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 0,1’i oranında aştığı bildirildi.
Bakanlık tarafından sağlanan ön bilgilere göre, ocak-eylül döneminde bütçe 169 milyar ruble fazlalık vermişti. Bu doğrultuda ekim ayında bütçede 389 milyar ruble açık oluşmuş olabilir.
Yılbaşından bu yana bütçedeki açık, Moskova’nın Ukrayna’daki askeri müdahalesine karşılık Batı’nın uyguladığı yaptırımlar sonucu Rusya’nın enerji gelirlerinde yaşanan düşüş nedeniyle 1,05 trilyon ruble ya da GSYİH’nin yüzde 0,6’sı seviyesinde olan 2023 yılının aynı döneminin altında kaldı.
Geçen ay, bütçe gelirleri eylül ayına göre yaklaşık yüzde 4 artarak 2023 yılının ekim ayı seviyesine ulaştı. On aylık gelirler yıllık bazda yüzde 28,4 artış göstererek 29,67 trilyon rubleye ulaştı.
Petrol ve doğalgaz dışı gelirler yıllık yüzde 26,6 artarak 20,13 trilyon rubleye çıkarken, petrol ve doğalgaz gelirleri yıllık yüzde 32,3 artarak 9,54 trilyon rubleye ulaştı.
Aylık harcama dinamikleri hız kazanmaya devam etti. Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre, ekim ayında yapılan harcamalar bir önceki aya kıyasla yüzde 23,3, bir önceki yılın aynı dönemine göre ise yüzde 26,8 artış gösterdi.
Yılbaşından bu yana Maliye Bakanlığı 29,89 trilyon ruble harcama yaptı; bu rakam geçen yılın aynı dönemindeki 24,16 trilyon rubleye göre yüzde 23,7 daha fazla.
Sonbaharda yetkililer, 2024 yılı için planlanan bütçe kuralının üzerindeki harcama miktarını 1,3 trilyon rubleden 1,5 trilyon rubleye artırmalarına izin verdi.
Bunun sonucunda Maliye Bakanlığı bu yılki toplam bütçe harcamalarını 39,41 trilyon ruble olarak öngörüyor; bu miktar ilk planlardan yüzde 7,5 ve geçen yılın seviyesinden yüzde 21,8 daha yüksek.
Bu durumda yılın kalan iki ayında 9,52 trilyon ruble, yani yıllık hedefin yaklaşık dörtte biri daha harcanacak.
Ek harcamaların ardından 2024 yılında Rusya bütçesinin 3 trilyon ruble ya da GSYİH’nin yüzde 2’si oranında bir açıkla, üst üste üçüncü kez tamamlanması bekleniyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin, çok kutuplu bir dünya düzenine geçiş sürecinin zorluklarını ve Batı’nın dayatmacı ideolojisini eleştirerek, önümüzdeki yıllarda karmaşık ve zorlu bir dönemin beklediğine işaret etti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, çok kutuplu bir yeni dünya düzeninin doğum sancıları nedeniyle önümüzdeki on yılların, 21. yüzyılın ilk çeyreğinden bile daha zor geçebileceğini belirtti.
Valday Uluslararası Tartışma Kulübü’nün 21’incisi düzenlenen yıllık genel oturumunda konuşan Putin, “Son 20 yıla baktığımızda ve değişimlerin boyutunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu değişimlerin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini söyleyebiliriz. Önümüzdeki yirmi yılın en az geçmiş kadar, hatta daha da zorlu olacağını öngörüyoruz” diyerek, “esaslı, temelde devrimci değişimlerin” ve günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu karmaşık süreçlerin altını çizdi.
Valday Uluslararası Tartışma Kulübü, siyaset bilimi, ekonomi, tarih ve uluslararası ilişkiler alanlarında önde gelen yabancı ve Rus uzmanları bir araya getiren bir organizasyon. 2004 yılında kurulan kulüp, adını Valdai Gölü yakınlarındaki Velikiy Novgorod’da düzenlenen ilk konferansın yapıldığı yerden alıyor.
Putin, “Totaliter ideolojilerin dayatılması ve norm haline gelmesi bir tehdittir. Her türlü alternatife, egemen ve bağımsız düşünceye karşı aşırı hoşgörüsüzlük ve saldırganlıkla sonuçlanan ve neo-Nazizm, terör, ırkçılık ve hatta sivil halkın kitlesel imhasını meşrulaştıran günümüz Batı liberalizmi örneğiyle karşı karşıyayız,” değerlendirmesini yaptı.
Ayrıca Putin, günümüzde “demokrasinin bazı kesimlerce çoğunluğun değil, azınlığın iktidarı olarak yorumlandığını” belirterek, geleneksel demokrasi ve halk yönetiminin “demokratik usuller, çoğunluğun görüşü, ifade özgürlüğü ve medyada tarafsızlık” gibi temel değerlere dayandığını; ancak bugün soyut özgürlüklerle karşılaştırıldığını ifade etti.
Devlet Başkanı, “Bir ülkenin ya da insanlığın nispeten küçük bir kısmının yaşam modelinin evrensel bir norm gibi herkese dayatılması kabul edilemez,” diye ekledi.
‘Batılı ülkelerin ayrıcalıklı olduklarına duydukları bu körü körüne inanç, küresel bir trajediye dönüşebilir’
Diğer yandan Putin, ölümcül yeni silahların yarattığı tehlikelerden de bahsederek, “Uluslararası çatışmalar ve gerginlikler, karşılıklı güvenceli imha kapasitesiyle doludur. Ne de olsa buna imkân sağlayan silahlar mevcut ve teknoloji geliştikçe yeni formlar kazanarak sürekli geliştiriliyor. Bu tür silahlara sahip olanların sayısı da giderek artıyor. Tehditlerin çığ gibi büyümesi ve hukuki ile ahlaki normların tamamen yok olması halinde, bu silahların kullanılmayacağını kimse garanti edemez,” ifadelerini kullandı.
Batılı siyasetçilerin Rusya’yı stratejik olarak yenilgiye uğratma yönündeki çağrılarına dikkat çeken Putin, “En büyük nükleer silah cephaneliğine sahip Rusya’yı hedef almak, bazı Batılı siyasetçilerin son derece pervasız bir tutum sergilediğini gösteriyor. Kendi dokunulmazlıklarına ve ayrıcalıklı olduklarına duydukları bu körü körüne inanç, küresel bir trajediye dönüşebilir,” diye ekledi.
Putin, dünyada katı ideolojik dogmalar ve klişelerle ayakta kalan tek bir askeri blok kaldığını vurguladı: “Bugün dünyada katı ideolojik dogmalar ve klişeler tarafından bir arada tutulan tek bir askeri blok kaldı, o da Avrupa’nın doğusuna doğru genişlemesini durdurmaksızın, kendi yasal belgelerini ihlal ederek dünyanın diğer alanlarına da yaklaşmaya çalışan NATO’dur.”
Ayrıca Putin, NATO’nun doğuya genişlememe taahhüdünü yerine getirmediğini ve Rusya’nın çıkarlarını göz ardı ettiğini ifade etti.
Rusya lideri, “Tüm bu gelişmeler, abartmadan söylemek gerekirse, bir tür aşağılamayı ya da NATO için ülkenin içeriden veya dışarıdan yok edilmesini amaçlayan sürünerek ilerleyen bir müdahale gibi görünmeye başladı,” diye konuştu.
Yeni dünya düzeninin doğum sancıları
Putin’e göre, dünyada yeni bir dünya düzeni oluşturma çabaları sürecinde “ciddi ve uzlaşmaz bir mücadele” yaşanıyor. Putin bu çatışmayı, “sadece güç ya da jeopolitik nüfuz için değil, tarihin bir sonraki aşamasında ülkeler ve halklar arasındaki ilişkilerin temeline yerleşecek ilkelerle ilgili” olarak nitelendirdi.
Putin’e göre bu çatışmanın sonucu, tüm kültür ve medeniyetlere karşılıklı saygı temelinde, zorlamasız ve güç kullanmadan bir dünya inşa edip edemeyeceğimizi gösterecek.
Devlet Başkanı, “Bir anlamda, hakikat anı yaklaşıyor. Eski dünya düzeni ebediyen sona eriyor; hatta bu düzenin çoktan yok olduğunu bile söyleyebiliriz,” ifadelerini kullandı.
Aynı zamanda Putin, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Batı’nın kurduğu tekeli tehdit altında görüyor:
“Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra ortaya çıkan ve 20. yüzyılın sonunda elde edilen Batı’nın tekeli tehdit altında. Tarihten de bildiğimiz gibi her tekel er ya da geç sona erer. Tekellerin, tekelcilerin kendileri için bile her zaman zararlı olduğuna dair hiçbir yanılsama yok.”
Putin ayrıca, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından “dünyayı adil ilkeler üzerine yeniden inşa etme şansı” varken Batı’nın bunu kendi zaferi ve “Rusya’nın teslim olması” olarak gördüğünü belirtti ve Batı’nın bu durumu, kazananın haklarına dayanarak mutlak bir hakimiyet kurma fırsatı olarak yorumladığına işaret etti.
Putin, bazı çevrelerin hâlâ Rusya’nın yokluğunda dünyanın daha iyi olacağı düşüncesine kapıldıklarını, bu sebeple SSCB’nin çöküşünden kalan her şeyi yok etmeye çalıştıklarını söyledi:
“Yine, bazı insanlar dünyanın Rusya olmadan daha iyi olacağı fikrine kapıldılar ve onu bitirmeye, SSCB’nin çöküşünden sonra kalan her şeyi yok etmeye çalıştılar ve şimdi, öyle görünüyor ki, birileri bunun hayalini kuruyor, dünyanın daha itaatkâr olacağını, daha iyi yönetileceğini düşünüyor. Fakat Rusya, dünya hakimiyeti için çabalayanları birden fazla kez durdurdu. Rusya’nın olmadığı bir dünya daha iyi olmayacaktır ve bunu başarmaya çalışanlar nihayet bunu anlamaları gerekiyor.”
Rusya Devlet Başkanı, ortaya çıkmakta olan çok kutuplu dünya düzeninin, “hiçbir ülke ya da halkın kaybeden olarak hissetmediği” bir düzen olması gerektiğini belirtti. Bu şekilde, tüm ülkeler için adil ve güvenli bir kalkınma sağlanabileceğini vurguladı.
Putin, “Yeni uluslararası ortamda herhangi bir hegemonyadan söz edilemez. Washington ve diğer Batı başkentleri bu kaçınılmaz gerçeği kabul ettiklerinde, geleceğin zorluklarına cevap verecek bir dünya sistemi kurma süreci gerçek anlamda başlayacaktır,” dedi ve bu değişimin kısa sürede gerçekleşmesi temennisinde bulundu.
BRICS’in, bu yeni uluslararası ortamda gerçekten yapıcı bir işbirliği sunduğuna inandığını ifade eden Putin, “NATO üyeleri arasında bile BRICS ile yakın çalışmak isteyenler var,” diyerek uluslararası işbirliğine olan talebin arttığını belirtti.
Rusya lideri, “Bu arada, adil ve kalıcı bir barış yaratmakla ilgilenenler, düşmanlarımızın tekelleri uğruna giriştikleri yıkıcı eylemlerin üstesinden gelmek için çok fazla çaba harcamak zorunda kalıyorlar. Bunun böyle olduğu son derece bariz; bunu herkes görüyor, Batı’da, Doğu’da, Güney’de, hepsi görüyor,” yorumunu yaptı.
Putin, Rusya’nın Batı medeniyetini bir düşman olarak görmediğini, “biz ya da onlar” sorusunu ortaya atmadığını ve kendi iradesini kimseye dayatmaya çalışmadığını söyledi.
ABD ve müttefiklerinin son yıllardaki politikasının bu olduğunu ve bunun bir felaket formülü olduğunu kaydeden Putin, “Akut, temel, duygusal olarak yüklü çatışmalar elbette küresel kalkınmayı önemli ölçüde zorlaştırır, ancak kesintiye uğratmaz. Siyasi kararlar ve hatta askeri araçlarla yok edilen etkileşim zincirlerinin yerine başkaları ortaya çıkıyor. Evet, çok daha karmaşık, bazen kafa karıştırıcı ama iktisadi ve sosyal bağları koruyan çatışmalar. Bunu son yıllarda gördük,” diyerek Batı’nın kolektif olarak ‘Rusya’yı hem iktisadi hem de siyasi olarak dünya sisteminden dışlama’ konusundaki başarısızlığının altını çizdi.
Trump’ı seçim zaferi için tebrik etti
Bununla beraber Putin, Donald Trump’ı yeniden seçilmesinden dolayı tebrik etti. Putin, “Bu vesileyle kendisini [Trump’ı] Amerika Birleşik Devletleri Başkanı seçildiği için tebrik etmek istiyorum. Her şeyden önce, hayatına kastedilmesi sırasındaki davranışının beni etkilediğini söyleyebilirim. Cesur bir insan olduğu ortaya çıktı” dedi.
Devlet Başkanı, Trump’a övgüde bulunarak “Bir insan olağanüstü koşullarda kendini ispat eder. Bu, bir insanın kendini ispat ettiği bir örnektir ve bence o kendini çok doğru bir şekilde, cesurca, bir erkek gibi kanıtladı,” ifadesini kullandı.
Siyaset söz konusu olduğunda ise Putin, Trump’ın ilk döneminde ABD liderinin köşeye sıkıştığı izlenimini edindiğini söyledi: “Her taraftan sıkıştırılıyordu, hareket etmesine izin vermiyorlardı. Sola ya da sağa bir adım atmaktan korkuyordu. Şimdi ne olacağını bilmiyorum, hiçbir fikrim yok. Trump için bu görevdeki son dönemi olacak, dolayısıyla ne yapacağı onun için soru işareti.”
Moskova’nın Trump ile temaslarını sürdürmeye hazır olduğunu dile getiren Putin, “Amerikan halkının güven duyduğu her devlet başkanıyla çalışacağımızı daha önce de söylemiştim. Bu pratikte de böyle olacaktır,” diye konuştu.
Putin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Trump’ın Rusya ile ilişkileri düzeltme ve Ukrayna krizinin çözümüne yardımcı olma arzusuna ilişkin söyledikleri bana öyle geliyor ki en azından bizim ilgimizi hak ediyor. Onu aramamın benim için utanç verici olacağını düşünmüyorum. Bunu yapmadım, zira bir noktada Batılı liderler beni neredeyse her hafta arıyordu ve sonra aniden bıraktılar. Eğer istemiyorlarsa, gerek yok. Gördüğünüz üzere hayattayız ve iyiyiz, gelişiyoruz, ilerliyoruz. Eğer herhangi biri temaslara devam etmek isterse, her zaman söyledim ve tekrar söylemek istiyorum ki buna karşı değiliz, temaslara devam edeceğiz ve görüşmeleri yürüteceğiz.”