Bizi Takip Edin

AVRUPA

İngiltere, Filistin bayrağını ‘ceza gerektiren suç’ ilan edebilir

Yayınlanma

Filistinli direniş gruplarının İsrail’e yönelik ‘Aksa Tufanı’ operasyonunun ardından Avrupa devletlerinden tepkiler gelmeye devam ediyor.

The Guardian’da yer alan habere göre Birleşik Krallık İçişleri Bakanı Suella Braverman üst düzey polis yetkililerine, Filistin bayrağı sallamanın ya da bölgedeki Araplar için özgürlüğü savunan bir slogan atmanın suç teşkil edebileceğini söyledi.

İçişleri Bakanı, İngiltere ve Galler’deki emniyet müdürlerine gönderdiği bir mektupta, Yahudi toplumu üyelerini taciz etmek ya da korkutmak amacıyla bayrak, şarkı ya da gamalı haç kullanma girişimlerini engellemelerini istedi.

Braverman mektubunda, polisin kendisini yalnızca yasaklı bir örgüt olan Hamas’ın desteklenmesiyle ilgili olası suçlarla sınırlandırmaması gerektiğini söyledi. Bakan, “Endişe kaynağı olan sadece Hamas yanlısı açık semboller ve sloganlar değildir. Polisi aşağıdaki gibi sloganlar atılıp atılmadığını değerlendirmeye teşvik ediyorum: ‘Nehirden denize, Filistin özgür olacak’ gibi sloganların İsrail’in dünyadan silinmesine yönelik şiddetli bir arzunun ifadesi olarak anlaşılması gerekip gerekmediğini ve belirli bağlamlarda kullanılmasının ırksal olarak ağırlaştırılmış 5. bölüm kamu düzeni suçu teşkil edip etmeyeceğini düşünmeye teşvik ediyorum,” dedi.

“Bağlam çok önemlidir,” diyen Braverman, bazı durumlarda ‘meşru olan’ Filistin bayrağı sallamak gibi davranışların, ‘terör eylemlerini yüceltmek’ amacıyla yapıldığında meşru olmayabileceğini savundu.

Braverman, gözaltı yapmaya ilişkin kararların polis için ‘operasyonel bir mesele’ olduğunu yazdı ve “Bununla birlikte, güçlerinizin toplumumuzda düzensizliği ve sıkıntıyı önlemek için mevcut tüm yetkileri kullanmasını ve memurlarınızın suça dönüşen herhangi bir olay olması halinde harekete geçmesini sağlamanızı rica ediyorum,” dedi.

Sunak’tan İsrail’e tam destek

Braverman’ın mektubu, Başbakan Rishi Sunak’ın İsrail’e yönelik saldırı sonrasında Birleşik Krallık’ta Hamas’ı destekleyen herkesten ‘hesap sorulacağı’ sözünü vermesinin ardından gönderildi.

Sunak İsrail’e desteğini yineleyerek ‘bu barbarca terör eylemleri karşısında’ İsrail devleti ve halkıyla dayanışma içinde olduğunu söyledi.

Pazartesi gecesi Londra’nın kuzeyindeki bir sinagoga yaptığı ziyareti de değerlendiren Sunak, ‘şu anda kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacağımız konusunda onlarla açık ve net’ olduğunu söyledi.

Sunak, polis memurlarının ‘yasalara aykırı her türlü davranışı engelleyeceğini’ belirtti ve “Herkese Hamas’ın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu hatırlatmak isterim. İnsanlar Hamas’ı desteklememelidir ve eğer destekliyorlarsa bunun hesabını soracağımızdan emin olabilirsiniz,” dedi.

Borrell: İsrail’in kendini savunma hakkı var ama…

AB baş diplomatı Josep Borrell 10 Ekim Salı günü yaptığı açıklamada İsrail hükümetini, Aksa Tufanı’nın ardından Gazze’ye tam bir abluka uygulayarak uluslararası hukuku çiğnemekle suçlarken, birliğin Filistin Yönetimi’ni finanse etmeye devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.

AB dışişleri bakanlarının acil toplantısının ardından Umman’ın başkenti Maskat’ta konuşan Borrell, Filistinlilerin 1.000’den fazla İsraillinin ölümüne neden olan saldırılarını ‘AB’nin kınadığını’ tekrarladı.

Toplantı sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada Borrell, “İsrail’in [kendini] savunma hakkı vardır, ancak bu uluslararası hukuka, insancıl hukuka uygun olarak yapılmalıdır ve bazı kararlar uluslararası hukuka aykırıdır,” dedi.

İsrail’in Gazze’nin suyunu, elektriğini kesmek, sivil halka giden gıdaları engellemek gibi bazı eylemlerinin ‘uluslararası hukuka aykırı’ olduğunu söyleyen Borrell’in, şimdiye kadar İsrail’e karşı bu denli sert bir açıklamaya yapan ilk üst düzey AB yetkilisi olduğu belirtiliyor.

Borrell ayrıca, “Tüm Filistinlilere karşı toplu bir cezalandırma adaletsiz ve verimsiz olacaktır,” dedi.

AB kararsız

Bazı AB diplomatları toplantı sonrasında neredeyse tüm AB dışişleri bakanlarının Avrupa Komisyonu’nun eylemlerinden hoşnut olmadığını doğruladı. Komisyon, Filistin Yönetimi’ne yapılan tüm yardımların durdurulduğunu açıklamıştı.

Euractiv’in haberine göre bir AB diplomatı, “Üye devletlerin büyük çoğunluğu, yardım parasının durdurulmasının tam tersi bir etki yarattığını savunarak, gerilimin azaltılması için AB’nin aktif taahhüdü çağrısında bulundu,” dedi.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi olan kişiler, Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna’nın bunu ‘uygunsuz bir davranış’ olarak nitelendirdiğini söyledi. Sadece Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nin bu adımı savunduğunu da eklediler.

Fransa’da Sosyalist Parti Mélenchon’la işbirliğini durdurdu

Fransa Sosyalist Partisi, Jean-Luc Mélenchon ve partisi La France Insoumise’in (Boyun Eğmeyen Fransa – LFI) Aksa Tufanı’na verdikleri tepkinin tartışmalara yol açmasının ardından sol ittifak NUPES’ten geçici olarak ayrılacağını açıkladı.

Mélenchon saldırıların ardından İsrail ve Filistin arasında ateşkes sağlanması çağrısında bulunmuş ve “İsrail’e karşı ve Gazze Şeridi’nde uygulanan tüm şiddet sadece [daha fazla şiddet] üretir,” diye yazarak Hamas’ı doğrudan kınamaktan kaçınmıştı.

LFI, “Hamas liderliğindeki Filistinli güçlerin silahlı saldırısı, İsrail’in Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki işgal politikasının yoğunlaştığı bir bağlamda gerçekleşmiştir. İsrailli ve Filistinli ölümlerden büyük üzüntü duyuyoruz. Düşüncelerimiz tüm kurbanlarla birlikte,” demişti.

Daha önce NUPES’teki faaliyetlerine devam edeceğini açıklayan Sosyalist Parti ise dün Ulusal Meclis’’teki NUPES ara grubunun önümüzdeki toplantılarına katılımını ‘askıya aldığını’ duyurdu.

Sosyalistler ayrıca Ulusal Meclis’teki LFI grup lideri Mathilde Panot’nun Hamas’ı ‘terör örgütü’ olarak tanımlamamasına da tepki gösterdi.

AVRUPA

Litvanya Meclis Başkanı’ndan ‘Rusya yanlısı beşinci kol’ suçlaması

Yayınlanma

Litvanya Parlamento Başkanı Saulius Skvernelis, bazı milletvekillerinin Rusya’ya sempati duyduğunu iddia ederek Seimas’ta (Litvanya Parlamentosu) bir “beşinci kol” oluştuğunu söyledi.

Skvernelis 34 yıl sonra yapılan ilk kapalı parlamento oturumunun ardından LRT TV’ye verdiği demeçte, “Seimas’ta belirli bir ‘beşinci kol’ oluşuyor, bunu verdikleri oylardan görüyoruz,” dedi.

Oturum, iktidardaki koalisyonda yer alan Litvanya İçin Demokratlar partisinin başkanı Skvernelis tarafından başlatıldı. Oturumun amacı milletvekillerine ulusal güvenlik, ordu ve potansiyel tehditler hakkında bilgi vermekti.

Daha önce, aralarında hükümetteki Nemuno Aušra partisinden milletvekillerinin de bulunduğu 141 milletvekilinden 18’i çekimser kalmış ya da Rusya’ya yönelik yaptırımların genişletilmesine karşı oy kullanmıştı.

Skvernelis, “Bir Doğu ülkesini [Rusya’yı kastediyor] sevenler ve ulusal güvenliğimiz ve savunmamız söz konusu olduğunda şüpheci olanlar olduğu açık. Ama en azından bu Rus kanallarını ya da bazı Telegram kanallarını izlerlerse, inandıkları bilgileri bizim servislerimiz tarafından sağlanan bilgilerle az da olsa karşılaştırabilirler,” diye ekledi.

“Beşinci kol” terimi tarihsel olarak bir ülke içinde bir düşman için çalışan bir grubu ifade ediyor.

Nemuno Aušra lideri Remigijus Žemaitaitis, Litvanya’nın anti-personel kara mayınlarının kullanımını yasaklayan Ottawa Antlaşmasından çekilmesine de karşı çıkıyor.

Siyasetçi kararın çok hızlı alındığını ve faydalı olacağından şüphe duyduğunu belirtiyor. Žemaitaitis, “Ben buna karşıyım. Geri çekilmeyi onaylamıyorum çünkü bugün gördüğüm aceleye getirilmiş ve çok aceleci bir karar. Bundan ne gibi bir fayda sağlayacağımız konusunda şüphelerim var,” dedi.

Milletvekili, sözleşmenin feshi konusunda nihai kararı parlamentonun vereceğini ve milletvekillerinin olası tüm sonuçları değerlendirmeleri gerektiğini vurguladı. Parti lideri, Litvanya’nın Ottawa Antlaşmasından neden ayrılması gerektiğine dair argümanların yasa koyuculara sunulmadığını iddia etti.

Žemaitaitis ve partisi, “antisemitik” ve Rusya yanlısı olmakla itham ediliyor. Ekim 2024’teki parlamento seçimlerinden önce bu partiye yönelik bir “güvenlik duvarı” inşa edilmesi çağrısı yapılmış ama Nemuno Aušra oyların yüzde 15’ini alıp üçüncü olduktan sonra hükümete katılmıştı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB, savunma stratejisi belgesinde Rusya’yı ‘temel tehdit’ olarak tanımladı

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu, AB’nin savunma sanayiinin 2030’a kadar gelişimini öngören Beyaz Kitap’ı yayımladı. Belgede, Rusya’nın AB için ‘temel tehdit’ olduğu iddia edilirken, Avrupa’nın askeri kapasitesinin güçlendirilmesi, güçlü bir savunma ittifakı oluşturulması ve Ukrayna’ya destek sağlanması hedefleniyor. AB’nin yeni savunma politikası, silah üreticilerinin desteklenmesini ve askeri projelerin finansmanının kolaylaştırılmasını içeriyor.

Avrupa Birliği (AB), yayımladığı savunma stratejisi belgesi olan Beyaz Kitap’ta Rusya’yı “temel tehdit” olarak nitelendirdi.

Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan AB Savunma Beyaz Kitabı, birliğin savunma sanayiinin 2030’a kadar olan gelişiminin ana hatlarını çiziyor.

Söz konusu stratejik belge, Avrupa’nın askeri potansiyelini güçlendirmeyi, güçlü bir savunma ittifakı oluşturmayı ve Ukrayna’ya destek sağlamayı amaçlıyor.

Beyaz Kitap’ta, Avrupa topraklarında büyük çaplı askeri operasyonlar ihtimali de dahil olmak üzere güvenlik alanındaki temel zorluklar belirtilirken, Rusya’nın öngörülebilir gelecekte AB için “temel tehdit” olduğu öne sürülüyor.

Belgede, “Rusya’nın Ukrayna’daki hedeflerine ulaşması hâlinde, toprak emelleri sınırlarının ötesine geçecektir,” ifadelerine yer verildi.

Moskova’nın, “Belarus, Kuzey Kore ve İran’ın desteğiyle savaş ekonomisini aktif olarak büyüttüğü” ve “savunma sanayi kapasitesini” kayda değer ölçüde genişlettiği iddia ediliyor.

Beyaz Kitap’ta, “Rusya’nın savunma harcamalarının, satın alma gücü paritesi açısından 2025 gibi erken bir tarihte AB ülkelerinin benzer harcamalarını aşması bekleniyor. Buna ek olarak Rusya, Batı ile çatışmaya devam edeceğini açıkça belirtti,” ifadeleri yer alıyor.

AB’nin güncellenmiş savunma politikasının temel görevlerinden biri, AB içindeki silah üreticilerini ve “üçüncü ülkelerden benzer düşüncelere sahip şirketleri” desteklemek olacak.

Temel girişimler arasında ortak satın alımlar ve askeri projelerin finansmanının kolaylaştırılması yer alıyor.

Beyaz Kitap, savunma sanayiinin gelişiminde yedi öncelikli alanı vurguluyor; hava ve füze savunması (seyir, balistik ve hipersonik füzeler, uçaklar ve insansız hava araçları), topçu sistemleri (karasal hedeflere hassas saldırılar için modern topçu ve uzun menzilli füze sistemleri), mühimmat ve füzeler (stratejik stok ve zamanında ikmalin sağlanması); insansız sistemler ve bunlara karşı koyma teknolojileri, askeri hareketlilik (birlikler ve teçhizatın hızlı taşınması için pan-Avrupa kara koridorları, havaalanları ve deniz limanlarından oluşan bir ağın geliştirilmesi), yapay zeka, kuantum ve siber teknolojiler, gelişmiş elektronik sistemler, kritik altyapının korunması (yakıt ikmal uçakları, deniz ortamı izleme, “uzay kalkanı”, Doğu sınır kalkanı).

Ayrıca Beyaz Kitap, silah tedariki, savunma sektörüne doğrudan mali yardım ve güvenlik programlarına entegrasyon da dahil olmak üzere Ukrayna’ya uzun vadeli destek öngörüyor.

Temel önlemler arasında şunlar yer alıyor: Yıllık olarak büyük kalibreli topçu mühimmatı tedariki (en az 2 milyon adet), hava savunma sistemleri, uzun menzilli füzeler ve insansız hava araçlarının devri (18 ülke, Ukrayna’nın karasal hava savunma sistemlerine yönelik acil ihtiyaçlarını karşılamaya katılmayı kabul etti), satın alımlar yoluyla Ukrayna savunma sanayiine doğrudan destek, Ukrayna’nın AB ortak satın alımlarına dahil edilmesi (yeniden silahlanma programı kapsamında birlik üyesi ülkelerin şartlarında), AB askeri hareketlilik koridorlarının Ukrayna topraklarına genişletilmesi (potansiyel saldırılara karşı ek bir garanti olarak), Ukrayna’nın AB Uzay programına katılımının değerlendirilmesi ve ticari uydu hizmetlerine erişimin finansmanı, Ukrayna’nın Avrupa Savunma Ajansı (EDA) projelerine dahil edilmesi, buna AB Savunma İnovasyon Merkezi’ne katılım da dahil.

Avrupa Komisyonu’nun ayrı bir açıklamasında, Beyaz Kitap’ta sunulan girişimlerin yalnızca AB ülkelerinin ulusal silahlı kuvvetlerini güçlendirmeyi ve NATO standartları çerçevesinde uyumluluklarını artırmayı amaçladığı belirtiliyor.

Açıklamada, “Bunlar bir AB ordusu kurma planları değil. Avrupa Komisyonu veya birliğin tamamı böyle bir hedef belirlemiyor,” ifadelerine yer verildi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Sırbistan hükümeti Belgrad’daki protestoların ardından istifa etti

Yayınlanma

Sırbistan Başbakanı Milos Vucevic liderliğindeki hükümet, ülke genelinde şiddetlenen protestoların ardından istifa etti. İstifa, Novi Sad’daki bir tren istasyonunda meydana gelen ve 15 kişinin ölümüyle sonuçlanan olay sonrası başlayan yolsuzluk karşıtı gösterilerin ardından geldi. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, protestolarda ‘ses silahı’ kullanıldığına dair kanıt sunulması hâlinde istifa edebileceğini belirtti.

Sırbistan Başbakanı Milos Vucevic liderliğindeki hükümet, ülkede giderek şiddetlenen protestoların ardından istifa etti.

Yeni kabinenin 30 gün içinde, yani 18 Nisan’a kadar kurulması gerekiyor.

Aksi takdirde, erken parlamento seçimleri yapılacak. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic daha önce seçimlerin 8 Haziran’da yapılabileceğini belirtmişti.

Sırbistan’da son genel seçimler 1,5 yıl önce yapılmıştı.

Vucevic istifasını ocak ayı sonunda duyurmuş olsa da, parlamento bu istifayı ancak 19 Mart’ta, Belgrad’da son yılların en büyük protesto gösterisinin yapılmasının hemen ardından onayladı.

Miting, 15 Mart Cumartesi günü gerçekleşti. Yalnızca resmi tahminlere göre, mitinge 107 bin kişi katıldı.

Public Assembly Archive adlı izleme örgütünün tahminlerine göre ise bu sayı, 325 bin kişi ile üç kat daha fazlaydı.

Sırbistan’daki protestolar aylardır devam ediyor. Protestolar, kasım ayında Novi Sad’daki tren istasyonu girişindeki betonarme sundurmanın çökmesi sonucu başladı. Olayda 6 ila 74 yaşları arasında 15 kişi hayatını kaybetti.

Son gösteride çeşitli olaylar yaşandı. İlk olarak, kimliği belirsiz bir kişi BMW marka aracıyla kalabalığın içine dalarak üç kişiyi yaraladı ve gözaltına alınırken direndi.

Ayrıca, miting katılımcılarının hayatını kaybedenlerin anısına saygı duruşunda bulunduğu 15 dakikalık sessizlik sırasında, boğuk bir ses duyuldu ve kalabalık panik içinde ikiye bölündü.

Muhalefet, polisin göstericileri dağıtmak için “ses topu” kullandığını iddia ederek, olaydan kısa süre önce güvenlik güçlerinin bölgeyi hızla terk ettiğini ve yaralıların daha sonra karakteristik semptomlarla hastaneye başvurduğunu belirtti.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, 15 Mart’ta Belgrad’da düzenlenen kitlesel protesto sırasında güvenlik güçlerinin ses silahı kullandığının kanıtlanması hâlinde istifa etmeye hazır olduğunu söyledi.

Nova.rs portalının aktardığına göre Vucic, “Size açıkça söylüyorum: Eğer güçlerimiz ses silahı kullandıysa, ben artık cumhurbaşkanı değilim,” dedi.

Muhalefetteki Özgürlük ve Adalet Partisi (Sırbistan) (SSP) Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili Marinika Tepic, parlamento binası önünde, kaputunda bir cihaz bulunan bir arabanın yanında duran bir polis birliğinin fotoğrafını yayınladı.

Tepic’e göre, bu cihaz, maksimum 1700 metre menzile sahip, 146 dB gücünde bir Amerikan akustik yayıcısıydı.

Bu cihazlar, Sırbistan İçişleri Bakanlığı tarafından 2021 yılında satın alınmıştı. Bu gelişmelerin ardından SSP lideri Dragan Cilas, Vucic hakkında soruşturma başlatma sözü verdi.

Vuçiç’ten ulusa sesleniş: Protestolar dış kaynaklı, istifa etmeyeceğim

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English