Bizi Takip Edin

Ortadoğu

İran ABD ile görüşmelerin beşinci turuna katılacak mı?

Yayınlanma

İran ABD hattında nükleer müzakereler çıkmaza girme sinyalleri veriyor. Tahran beşinci tur görüşmelere katılım konusunda kararsız. İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmalarının söz konusu olmadığını bir kez daha vurguladı.

İran ABD arasındaki nükleer müzakerelerde gerilim tırmanıyor. İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, ABD’nin nükleer görüşmelerde Tahran’dan uranyum zenginleştirmeyi tamamen durdurmasını talep etmesinin ardından, bir sonraki tur görüşmelere katılıp katılmamayı değerlendirdiklerini açıkladı.

Helikopter kazasında hayatını kaybeden eski Bakan Hüseyin Emir Abdullahiyan için düzenlenen anma töreni sonrası konuşan Irakçi, ABD’nin taleplerini “aşırı ve kabul edilemez” olarak nitelendirdi.

Irakçi, İran’ın tutumunun net olduğunu belirterek, “Anlaşma olsun ya da olmasın, uranyum zenginleştirme faaliyetimiz sürecek. Nükleer programımız şeffaflık çerçevesinde yürütülüyor. Ancak bu şeffaflığın karşılığı olarak tüm yaptırımların kaldırılması gerekiyor” dedi.

Görüşmelere dair kararsızlıklarını sürdüren İran, “Masada aşırılıklara karşı koyarız ancak diplomasiyi terk etmeyiz” mesajı verdi. Irakçi, görüşmelerin zamanı ve yeri hakkında kararın henüz netleşmediğini belirtti.

İran ABD nükleer krizinde kilit başlık: Zenginleştirme hakkı

İran ile ABD arasında 2025 yılı başından bu yana süren müzakerelerde temel anlaşmazlık konusu, Tahran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetleri. İran, düşük düzeyde zenginleştirme hakkını vazgeçilmez olarak görürken, ABD tarafı tüm seviyelerde bu faaliyetin durdurulmasını şart koşuyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff, 18 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, “İran’ın %1 oranında dahi uranyum zenginleştirmesine izin veremeyiz. Bu, Trump yönetimi için kırmızı çizgidir” ifadelerini kullanmıştı.

İran ise, nükleer programının tamamen barışçıl olduğunu savunarak, bu taleplerin müzakereleri tıkayacağını ve süreci anlamsızlaştıracağını belirtiyor.

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney dün yaptığı açıklamada “uranyum zenginleştirme kırmızı çizgi” diyen ABD tarafına “boş konuşmalardan” kaçınması tavsiyesinde bulunmuş ve ülkesinin uranyum zenginleştirme konusunda kimseden izin istemediğini söylemişti.

Hamaney, müzakerelerin sonuç vereceği konusundaki kuşkularını dile getirmişti.

İran’ın olası B planı: Çin ve Rusya

Öte yandan müzakerelerin çıkmaza girmesiyle ilgili Reuters’a konuşan üç İranlı kaynak müzakerelerin başarısız olması halinde Hamaney’in net bir yedek planı olmadığını söyledi.

Kaynaklara göre, İran “B planı” olarak Çin ve Rusya’ya yönelebilir, ancak Pekin’in Washington ile ticaret savaşı ve Moskova’nın Ukrayna’daki savaşıyla meşgul olması nedeniyle Tahran’ın yedek planı da sallantıda görünüyor.

Üst düzey İranlı bir yetkili, “B planı, müzakereler öncesi izlenen stratejinin devamıdır. İran gerilimi tırmandırmaktan kaçınacak ancak kendini savunmaya hazırdır” dedi. Aynı yetkili, stratejinin Çin ve Rusya ile bağların güçlendirilmesini de içerdiğini ekledi.

Haberde İran’ın içeride büyüyen ekonomik ve sosyal krizlerle baş etmeye çalıştığı hatırlatıldı: Enerji ve su kıtlığı, döviz krizleri, bölgesel müttefiklerinin askeri kayıpları ve nükleer tesislerine yönelik olası bir İsrail saldırısı gibi tehditler, Trump’ın “maksimum baskı” politikasıyla daha da derinleşmiş durumda.

İran: Anlaşma olsa da olmasa da uranyum zenginleştirme sürecek

Kaynaklara göre Trump yönetiminin şubat ayından bu yana yaptırımları sertleştirmesi ve askeri tehditleri artırması, İranlı yetkilileri yeni bir anlaşmanın kaçınılmaz olduğu fikrine yöneltiyor. Yetkililer, “İran’ın istikrarı için şu an daha iyi bir seçeneği yok” diyor.

Konuyla ilgili konuşan bir yetkili, “Yaptırımlar kaldırılmadan, İran petrolünü serbestçe satamadan ve fonlara erişim sağlanmadan ekonomimiz toparlanamaz” dedi.

“İran’ın uranyum zenginleştirmekten vazgeçmesi mümkün değil”

Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eski siyasi işler müsteşarı ve 2015 nükleer anlaşmasının müzakerecisi Wendy Sherman, “İran’ın nükleer programını sökmesini veya uranyum zenginleştirmeden vazgeçmesini sağlamak mümkün değil” dedi. Sherman, bu nedenle tarafların yeniden çıkmaza girebileceğini ve savaş riskinin doğabileceğini söyledi:
“Başkan Trump barış yanlısı bir lider olarak kampanya yürütüyor. Bu nedenle savaş istemez ama çıkmaz gerçek bir ihtimal.”

Yaptırımların kaldırılması da çözülmesi kolay bir konu değil. ABD, nükleer programla ilgili yaptırımların kademeli kaldırılmasını isterken, İran tüm kısıtlamaların bir anda kaldırılmasını talep ediyor.

ABD, 2018’den bu yana Merkez Bankası ve Ulusal Petrol Şirketi gibi İran’ın ekonomi için hayati kurumlarını “terörizme destek” gerekçesiyle yaptırım listesine aldı.

İranlı yetkililer, müzakereler başarısız olursa ülkenin yaptırımları delmeye ve petrolünü Çin’e belki de Hindistan’a satmaya devam edeceğini söylüyor. Ancak Çin üzerindeki ABD baskısı, İran petrol ihracatını tehlikeye atıyor.

Analistler, Çin ve Rusya desteğinin sınırları olduğunu ileri sürüyor. Çin, İran petrolünde büyük indirim talep ediyor ve küresel talep düşerken bu baskı daha da artabilir.

E3’ten “Snapback” uyarısı

Fransa, Almanya ve İngiltere’den oluşan E3 grubu, müzakereler başarısız olursa BM yaptırımlarını geri getirmekle tehdit ediyor. 2015 nükleer anlaşmasının BM kararı kapsamında, E3 ülkeleri 18 Ekim’e kadar “snapback” mekanizmasını devreye sokma hakkına sahip.

Reuters’ın ulaştığı belgelere göre, eğer yaz sonuna kadar anlamlı bir ilerleme sağlanmazsa bu mekanizma ağustos ayında işletilebilir.

Avrupalı bir yetkili, “En iyi ihtimalle, tarafların bazı somut tavizler vererek kapsamlı müzakereler için zaman kazanacağı 2013 tarzı bir siyasi çerçeve oluşturulabilir. Ancak 2013’te bile bu süreç 18 ay sürdü. Bugün ise koşullar çok daha karmaşık” dedi.

Ortadoğu

Reuters: İran, Hürmüz Boğazı’nı mayınlamak için hazırlıklar yaptı

Yayınlanma

İki ABD’li yetkiliye göre, İran ordusu geçen ay Basra Körfezi’ndeki gemilere deniz mayınları yükledi. Bu hamle, İsrail’in İran’ın çeşitli bölgelerindeki saldırılarının ardından Tahran’ın Hürmüz Boğazı’nı ablukaya almaya hazırlandığına dair Washington’daki endişeleri artırdı.

Hassas istihbarat konularını tartışmak için isminin açıklanmamasını isteyen yetkililer, Reuters’a, ABD istihbaratı tarafından tespit edilen ve daha önce bildirilmemiş olan bu hazırlıkların, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a ilk füze saldırısını gerçekleştirmesinden bir süre sonra yapıldığını söyledi.

Henüz boğaza yerleştirilmemiş olan mayınların yüklenmesi, Tahran’ın dünyanın en yoğun deniz ticaret yollarından birini kapatma konusunda ciddi olabileceğini gösteriyor. Böyle bir hamlenin küresel ticareti ciddi şekilde sekteye uğratacağından endişe ediliyor.

Küresel petrol ve doğalgaz sevkiyatlarının yaklaşık beşte biri Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor ve boğazın kapatılması dünya enerji fiyatlarında ani bir artışa neden olabilir.

Öte yandan, ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarından bu yana, küresel referans petrol fiyatları %10’dan fazla düştü. Bu düşüşün nedenlerinden biri, çatışmanın petrol ticaretinde önemli kesintilere yol açmamasıydı.

22 Haziran’da, ABD’nin Tahran’ın nükleer programını durdurmak amacıyla İran’ın üç önemli nükleer tesisini bombalamasından kısa bir süre sonra, İran parlamentosunun boğazı kapatma kararını desteklediği bildirildi.

İran Press TV’nin o sırada verdiği habere göre, bu karar bağlayıcı değildi ve boğazın kapatılmasına ilişkin nihai kararı İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’ne aitti. İran zaman zaman boğazı kapatmakla tehdit etse de, bunu hiçbir zaman yerine getirmedi.

Reuters, İsrail-İran hava savaşı sırasında Tahran’ın mayınları ne zaman yüklediğini kesin olarak belirleyemedi. Mayınlar kullanılırsa, gemilerin bu önemli geçiş yolundan geçmesini etkili bir şekilde engelleyecekti.

Mayınların o zamandan beri boşaltılıp boşaltılmadığı da belirsiz.

Kaynaklar, ABD’nin mayınların İran gemilerine yerleştirildiğini nasıl belirlediğini açıklamadı, ancak bu tür istihbarat genellikle uydu görüntüleri, gizli insan kaynakları veya her iki yöntemin bir kombinasyonu ile toplanır.

İran’ın hazırlıklarıyla ilgili yorum istenen bir Beyaz Saray yetkilisi, “Başkan’ın Gece Yarısı Çekici Operasyonu’nu ustaca yürütmesi, Husi’lere karşı başarılı kampanya ve maksimum baskı kampanyası sayesinde Hürmüz Boğazı açık kalmaya devam ediyor, seyir özgürlüğü yeniden sağlandı ve İran önemli ölçüde zayıflatıldı” dedi.

Pentagon, yorum talebine hemen yanıt vermedi. İran’ın Birleşmiş Milletler nezdindeki misyonu da yorum taleplerine yanıt vermedi.

İki yetkili, ABD hükümetinin mayınların yüklenmesinin bir hile olabileceği ihtimalini dışlamadığını söyledi. Yetkililer, İranlıların, Tahran’ın boğazı kapatma konusunda ciddi olduğunu Washington’a ikna etmek için mayınları hazırlamış olabileceğini, ancak bunu yapma niyetinde olmadığını belirtti.

Hürmüz Boğazı, Umman ve İran arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni güneydeki Umman Körfezi ve ötesindeki Umman Denizi’ne bağlar.

En dar noktasında 21 mil (34 km) genişliğinde olan boğazın her iki yönündeki deniz yolu ise sadece 2 mil genişliğindedir.

OPEC üyeleri Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Irak, ham petrolünün çoğunu bu boğazdan, özellikle Asya’ya ihraç etmektedir. Dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatçılarından biri olan Katar, LNG’sinin neredeyse tamamını bu boğazdan göndermektedir.

İran da ham petrolünün çoğunu bu geçitten ihraç etmektedir, bu da teorik olarak Tahran’ın boğazı kapatma isteğini sınırlamaktadır. Ancak Tahran, gerekli gördüğü takdirde bunu yapabilmek için önemli kaynaklar ayırdığını açıklamıştı.

2019 itibariyle İran, küçük, yüksek hızlı teknelerle hızla konuşlandırılabilen 5.000’den fazla deniz mayını bulunduruyor.

E. Koramiral Kadir Sağdıç: ‘Hürmüz’ü kapatmak ABD-İsrail’e yarar’

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İsrail ordusu Kuneytra’da askeri üs kurdu

Yayınlanma

İsrail, Suriye ile normalleşme görüşmeleri sürerken Kuneytra’da askeri üs kurarak güneydeki işgalini derinleştiriyor; bölge halkı ilhak ve yerinden edilme korkusu yaşıyor.

İsrail, Suriye’nin güneyinde yer alan Kuneytra vilayetindeki Doğu el Ahmar tepesinde yeni bir askeri üs inşa etti. Al Ahbar gazetesine göre bu tepe, İsrail’in daha önce kurduğu bir üssün hemen yanında yer alıyor ve bölgeyi “önemli bir operasyon merkezi”ne dönüştürme hazırlığı sürüyor.

İsrail’in askeri faaliyetleri, bölgede yaşayan sivillerde ciddi tedirginliğe yol açıyor. 17 Haziran’da El Hamidiye köyünde 16 evin yıkılması sonrası, benzer yıkımların tekrarlanacağı endişesi artmış durumda. BM gözlem gücü UNDOF, yıkım sonrası bölgeye ancak 10 gün sonra ulaşabildi.

Yeni karakollar kuruluyor

İsrail ordusu, Birul-Acem köyü yakınlarında yeni bir karakol daha kuruyor ve Sayda Golan çevresindeki köylerdeki askeri devriyeleri artırıyor. Bölgedeki yolların tahrip edilmesi, İsrail’in fiili sınırlar oluşturmaya çalıştığı yönünde yorumlanıyor. Al Ahbar, bölge halkının “kaçmak ya da işgal altında yaşamak” arasında seçim yapmaya zorlandığını belirtiyor.

Gözaltına alınan Suriyelilerin durumu belirsiz

Öte yandan İsrail’in gözaltına aldığı 22 Suriyelinin nerede tutulduğu ve akıbeti hâlâ bilinmiyor. UNDOF’un yerel yetkililere, bu kişilerin ancak “daha geniş barış görüşmeleri” çerçevesinde serbest bırakılabileceğini söylediği bildiriliyor.

Tel Aviv: İşgalden geri adım yok

İsrail, Suriye ile olası normalleşme görüşmelerine rağmen işgal ettiği bölgelerden çekilmeyeceğini açıkça ilan ediyor. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, 30 Haziran’da yaptığı açıklamada Golan Tepeleri’nin Suriye tarafındaki Şeyh Dağı’ndan çekilmeyeceklerini söyledi.

İsrail-Suriye anlaşması gündemde

İsrail Kanal 12 televizyonuna göre, planlanan güvenlik anlaşmasında şu maddeler öne çıkıyor: 1974 Ayrıştırma Anlaşması’nın güncellenmesi, İran ve Hizbullah’a karşı istihbarat iş birliği, Şeba Çiftlikleri’nin Suriyeli kimliğinin tanınması ve Yermuk Nehri’nin paylaşımı konusunda Ürdün’ü de kapsayan bir düzenleme.

ABD yaptırımları kaldırdı, normalleşme tartışmaları alevlendi

Tüm bu gelişmeler, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ahmed Şara (Ebu Muhammed Colani) liderliğindeki yeni Suriye hükümetinin “olumlu eylemleri”ni gerekçe göstererek Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırmasının ardından yaşanıyor. Yeni yönetimin hayatta kalmak için İsrail’le anlaşmaya ve ülkedeki Filistinli grupların sınır dışı edilmesine razı olabileceği belirtiliyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Ateşkes teklifi masada: Hamas temkinli

Yayınlanma

Hamas, ateşkes teklifi için kapıyı aralasa da ABD Başkanı Donald Trump’ın duyurduğu ve Washington tarafından desteklenen yeni planı doğrudan kabul etmedi. Örgüt, herhangi bir anlaşmanın Gazze’deki savaşın kalıcı biçimde sona ermesini güvence altına alması gerektiğini yineledi.

Trump, İsrail’in 60 günlük bir ateşkes teklifini kabul ettiğini açıklarken, Katar da bu duyuruyla eş zamanlı olarak yeni bir öneri sundu. Ancak ABD’li yetkililer, Hamas’ın henüz plana onay vermediğini ve çekincelerini koruduğunu ifade ediyor. CNN’e göre, teklif Hamas’ın geçmişte dile getirdiği bazı endişeleri göz önüne alıyor; fakat savaşın tamamen sona ereceğine dair kesin bir güvence içerip içermediği hâlâ belirsiz.

Trump, Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail’in “gerekli koşulları” kabul ettiğini ve 60 günlük bir ateşkes boyunca tüm taraflarla çalışacaklarını söyledi. Bu süreç, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’in Washington ziyaretiyle aynı döneme denk geldi; görüşmeler Katar tarafından sunulan yeni teklif etrafında şekillendi.

ABD’li yetkililer, planın son günlerde tamamlandığını ve hâlâ Hamas’ın yanıtını beklediğini belirtti. Plan, Trump’ın Orta Doğu özel temsilcisi Steve Witkoff’un koordinasyonuyla geliştirildi. Katar’ın yeni teklifinin, Hamas’ın daha önce reddettiği önerilere dair çekinceleri gidermeye çalıştığı ifade ediliyor.

Ancak, Hamas’ın temel talebi olan savaşın kalıcı şekilde sona erdirilmesi konusunda net bir ifade olup olmadığı belirsizliğini koruyor. Bu nokta, daha önceki müzakerelerde de tıkanma sebebi olmuştu. Hamas yetkilisi Taher el-Nunu, “bir anlaşmaya varma konusunda ciddi olduklarını” ve “savaşı açıkça sona erdirecek her türlü girişime hazır olduklarını” söyledi.

Öte yandan, bir Mısırlı yetkiliye göre Hamas heyetinin bugün Kahire’de Katar ve Mısır arabulucularıyla yeni ateşkes teklifini görüşmek üzere bir araya gelmesi bekleniyor.

Trump, açıklamasını Hamas’a yönelik sert bir mesajla sonlandırdı: “Ortadoğu’nun iyiliği için umarım Hamas bu anlaşmayı kabul eder, çünkü durum daha iyiye gitmeyecek, daha kötü olacak.” İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar ise, ateşkes sürecinin Gazze’de tutulan rehinelerin serbest bırakılması için bir fırsat sunduğunu belirtti ve bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini vurguladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English