Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İran Cumhurbaşkanı Reisi Suriye’de

Yayınlanma

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi iki günlük resmi ziyaret için Suriye’nin başkenti Şam’a gitti. Ziyaret 2011’den bu yana bir ilk olma özelliği taşıyor. Güvenlikten ekonomiye bir dizi gündem maddesi bulunan ziyaret Suriye’nin Arap dünyasıyla normalleşme çabalarının yoğunlaştığı bir zaman dilimine denk geliyor.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, kalabalık bir heyetle iki günlük resmi bir ziyaret için Suriye’ye gitti. Reisi’nin heyetinde petrol, maliye, savunma, yol ve şehirleşme, telekomünikasyon bakanları ile İran Merkez Bankası Başkanı da bulunuyor. Zirve kapsamında bir dizi ekonomik, mali ve güvenlik odaklı anlaşma imzalanması bekleniyor.

İran Cumhurbaşkanı Reisi ile baş başa ve heyetlerarası görüşmeler yapan Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, “Suriye-İran ilişkileri zengin içerik, deneyim ve onları şekillendiren vizyon açısından zengin ve çünkü Ortadoğu’yu vuran şiddetli siyasi ve güvenlik fırtınalarına rağmen zor dönemlerde de istikrarlı ve sağlam bir ilişkiydi” dedi.

İran Cumhurbaşkanı Reisi de, “Suriye hükümeti ve halkı büyük zorluklardan geçti ve bugün tüm bu sorunları aşarak, size yönelik tehdit ve yaptırımlara rağmen zafere ulaştığınızı söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.

İkili görüşmelerde Ortadoğu’daki gelişmeleri ve küresel gelişmelerin Orta Doğu’ya yansımalarını da ele aldı.

Reisi’nin ziyareti zamanlama olarak Suriye’nin Arap devletleriyle normalleşme çabalarının yoğunlaştığı bir zamanda diliminde gerçekleşiyor. İran da Çin’in arabulucuğunda hızla Suudi Arabistan ile ilişkilerinde yumuşama ve normalleşme sürecini başlatmıştı. Riyad ve Tahran arasında diplomatik misyonların karşılıklı olarak açılması gündeme alınırken Suriye de Suudi Arabistan’la diplomatik temnaslarını yoğunlaştırdı.

Eş anlı yürüyen normalleşme gündemleri Orta Doğu’da Arap Baharı sonrası yeni düzen arayışları kapsamında önem taşıyor. Son olarak Ürdün’de gerçekleşen ve Suudi Arabistan, Mısır Suriye, Ürdün ve Irak dışişleri bakanlarının katıldığı toplantıda ortak bir bildiri yayımlanmıştı. Bu bildiride Suriye’nin yeniden topraklarında egemenlik kurması, mültecilerin gönüllü geri dönüşü ve yabancı güçlerin Suriye’ye müdahalesinin son bulması konularında ortak tutum benimsenmişti.

Suudi Arabistan öncülüğünde de Suriye’nin yeniden Arap dünyasına dönüşü için diplomasi hattı işletiliyor. İtirazlar aşılabilirse 19 Mayıs’ta yapılacak Arap Birliği toplantısına Riyad yönetiminin Suriye lideri Beşar Esad’ı davet etmesi bekleniyor.

Suriye ise krizin başlangıcından bu yana sıkı bir müttefiklik ilişkisi içinde olduğu İran’la ilişkilerini koparmadan Arap dünyası ile normalleşme yollarını arıyor. Şam yönetimi İran’ın da Arap devletleriyle normalleşmesine destek veriyor. Washington ise gelişmeleri kaygıyla izliyor. ABD’nin içinde olmadığı bir sürece itiraz eden Washington hem İran’ın hem de Suriye’nin bölge devleteleriyle normalleşmesini desteklemiyor.

Nitekim Nisan ayı başında ABD İstihbarat Şefi William Burns, Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı ziyaret etmiş ve Suudi Arabistan’ın izlediği bağımsız dış politika çizgisinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirmişti. Wall Strret Journal gazetesi, Burns’un Washington’un bölgesel gelişmelerin dışında bırakılmasından duyduğu hayal kırıklığını Suudi tarafına aktardığını yazmıştı.

Gelişmelerden ABD kadar İsrail de rahatsız. Suudi Arabistan’ın İran ve Suriye ile girdiği normalleşme süreci Tel Aviv’de de kaygıyla izleniyor. Bu süreçte Tahran – Şam arasındaki sıkı ilişkinin devam etmesi Tel Aviv açısından de bir başka endişe kaynağı. Son aylarda “Suriye’deki İran hedefleri” olarak kodladığı askeri ve sivil noktalara hava saldırılarını yoğunlaştıran İsrail, bu operasyonel özgürlüğünün ortadan kalmasını istemiyor.

Arap devletlerinin Suriye’deki yabancı varlığını daha yüksek sesli sorgulaması da ABD’nin yasadışı varlığının sorgulanması anlamına geliyor. Yine Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığının da Arap devletleri tarafından tenkit edildiğini not etmek gerekiyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail Savunma Bakanı: Esir takası anlaşmasına “her zamankinden daha yakınız”

Yayınlanma

Hamas’ın yeni ateşkes teklifini İsrail’e iletmesinden sonra İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad Direktörü David Barnea, ateşkes şartlarını görüşmek için Katar’ın başkenti Doha’ya gitti. Hizbullah lideri Nasrallah da aynı gündemle Hamas heyetini ağırladı.

İsrail devlet televizyonu KAN’da yer alan haberde, Doha’ya giden Barnea’nın Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile görüşeceği belirtildi. Barnea ile Al Sani’nin görüşmesinde İsrail ile Hamas arasında esir takası konusunda gündeme gelen önerinin ele alınacağı ifade edildi.

Haberde, Barnea’nın Doha ziyaretinde müzakere heyetinde yer alan İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Direktörü Ronen Bar ve İsrail ordusunda kayıp kişiler ve esirlerden sorumlu komutan Nitzan Alon’un yer almamasına dikkati çekildi.

Hizbullah-Hamas görüşmesi

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah da Beyrut’ta, Hamas’ın Arap ve İslam Dünyasıyla İlişkiler Ofisi Başkanı Halil el-Hayye ile ateşkes müzakerelerini ele aldı.

Hizbullah’tan yapılan yazılı açıklamada, Nasrallah’ın, Hayye’nin başkanlık ettiği Hamas heyeti ile bir araya geldiği belirtildi.

İşgal altındaki Filistin toprakları ve özellikle de Gazze Şeridi’ndeki siyasi ve güvenlik konularının ele alındığı aktarılan açıklamada, görüşmede “Lübnan, Yemen ve Irak destek cephelerinin” de konuşulduğu ifade edildi.

Gazze Şeridi’nde ateşkes için son günlerde konuşulan öneri ve müzakerelerin ele alındığı vurgulanan açıklamada, görüşmede taraflar arasındaki koordinasyonu sürdürme konusunda mutabık kalındığı kaydedildi.

Mossad’dan 3 Temmuz’da yapılan yazılı açıklamada, esir takası müzakerelerinde arabuluculuk yapan tarafların, Hamas’ın ateşkes teklifine verdiği yanıtı İsrailli müzakere ekibine ilettiği duyurulmuştu. İsrailli yetkililere dayandırılan haberlerde Hamas’ın teklifinin olumlu olduğu değerlendirilmişti.

Ayrıca İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın esir yakınlarıyla yaptığı görüşmede, esir takası anlaşmasına “her zamankinden daha yakın olduğunu” söylediği aktarılmıştı.

Biden-Netanyahu görüşmesi

Netanyahu, Tel Aviv ile Hamas arasında esir takası anlaşmasına varılması için yapılacak müzakerelere İsrail’den bir heyet göndermeyi kararlaştırdığını duyurmuştu.

Öte yandan Netanyahu, ABD Başkanı Joe Biden ile telefonda görüştü. Görüşmeyle ilgili Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ikilinin Biden’ın sunduğu plan çerçevesinde ateşkes ve esirlerin serbest bırakılması konularını ele aldığı aktarıldı. Ayrıca liderlerin aynı zamanda Hamas’tan gelen cevabı da görüştükleri bilgisine yer verildi. Açıklamada, Biden’ın Netanyahu’nun ateşkes için İsrail ekibinin ABD, Katar ve Mısırlı arabulucularla görüşmelerine yetki vermesini memnuniyetle karşıladığı belirtildi.

Ben-Gvir’den Netanyahu’ya tehdit

Öte yandan İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in Hamas’la olası bir uzlaşı durumda koalisyon hükümetinden çekilme tehdidinde bulunduğu belirtildi.

Yerel basında çıkan haberlere göre Ben-Gvir, Hamas’ın esir takasına ilişkin yanıtının görüşüldüğü Güvenlik Kabinesi toplantısında Netanyahu’yu hedef aldı. Ben-Gvir, Netanyahu’nun Kabine’ye danışmadan Hamas ile dolaylı esir takası müzakerelerine İsrail’den bir heyet gönderme kararı almasını eleştirdi.

Netanyahu’nun Savunma Bakanı Yoav Gallant ve güvenlik yetkilileriyle kapalı kapılar ardından gizli görüşmeler yaptığını savunan Ben-Gvir, İsrail Başbakanı’nın Kabine’yi “dekoratif olarak kullandığını” ileri sürdü.

Toplantıda Ben-Gvir’in Netanyahu’ya hitaben, “Başbakan size söylüyorum, tek başınıza karar verirseniz bu sizin sorumluluğunuzdadır ve siz de yalnız kalırsınız” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Gazze’nin ‘ertesi günü’ için “uluslararası yönetim” planı

Yayınlanma

ABD yönetimi ve İsrail’e sunulan Gazze için ertesi gün planı Gazze’yi geçici olarak yönetecek Çok Uluslu Otorite kurulmasına dayanıyor. Planda Filistin Otoritesi’ne kısmi bir rol bicilerken planın mimarına göre Gazze’de Hamas etkin olduğu sürece kendi hazırladıkları dahil hiçbir plan işe yaramayacak.

ABD’nin eski Türkiye ve Irak büyükelçisi James Jeffrey, Majalla için kaleme aldığı makalede Washington’da yapılan “Gazze” planını anlattı. Wilson Center’ın Orta Doğu Programı Başkanlığını yürüten Jeffrey, söz konusu planın Gazze’de uluslararası bir yönetim kurulması üzerinden şekillendiğini belirtti.

Düşünce kuruluşları ve medyadan uzman isimlerin katıldığı çalışmanın mayıs ayında Wilson Center’ın düzenlediği bir forumda tartışıldığını anlatan Jeffrey planın İsrailli ve ABD’li hükümet yetkilileri ve Arap muhataplarla da paylaşıldığını belirtti.

Jeffrey geliştirdikleri planın 11 Haziran’da Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın açıkladığı Biden yönetiminin, Arap devletlerinin “Gazze’nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında” rol oynayacağı bir “geçici güvenlik ve yönetişim girişimi” önerisiyle yakından örtüştüğüne dikkat çekti ve ekledi: “Planımız öncelikle Gazze’yi yönetecek ve Uluslararası Temas Grubu’na (ICG) rapor verecek Çok Uluslu Otorite kurulmasına odaklanmaktadır.”

Jeffrey planın ayrıntılarını şöyle anlattı:

“Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır ve diğer kilit Arap ve G-7 hükümetleri tarafından hazırlanan uluslararası bir tüzükle oluşturulacak. Bu tüzük Filistin Yönetimi ile bir istişare mekanizması içerecek ve mümkünse ateşkese ilişkin 10 Mayıs Kararını takip eden bir BM Güvenlik Konseyi Kararı ile ‘desteklenecek.’ İsrail’in önerisindeki 2. aşama için yürütülecek ateşkes müzakerelerinde başka yasal temeller üzerinde de çalışılabilir.”

“Çok Uluslu Otorite, Yüksek Temsilci tarafından yönetilecek, Temas Grubu hükümetleri ve diğer hükümetlerin bağışlarıyla finanse edilecek; finans, güvenlik, ulaşım, bakanlık irtibatları, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için kendi ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Geniş yönetişim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.”

ABD ve diğer ICG hükümetleri, Hamas sonrası oluşturulacak sivil polis ve jandarma, sorumluluklarını üstlenecek şekilde eğitilene kadar Çok Uluslu Otorite altında çok uluslu bir Polis Gücü organize edilecek. Bu güçte az sayıda Amerikalı sivil yetkili ve askeri personel yer alacak. Yine, özel güvenlik düzenlemelerinin ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde ele alınması gerekecek.”

“Otorite aynı zamanda Gazze’ye insani yardım, istikrar, kalkınma, yeniden inşa ve diğer yardımların sağlanmasında yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirebilecek, koordine edebilecek ve birleştirebilecek.”

“Merkezi kontrol hem güvenlik için hem de yeniden yapılanma ve diğer uluslararası desteğin ateşkes hükümlerine bağlılığının sağlanması için gerekli.”

Jeffrey planla ilgili birkaç soruna dikkat çekti. Bunlardan ilkinin Biden yönetiminin Gazze için “sahada ABD askeri olmayacak” açıklaması olduğuna işaret eden Jeffrey, “İsrail’in liman kenti Aşdod’a taşınan yüzer iskelede ABD’nin zaten askerleri bulunuyor. Washington’un ayrıca 25 kadar ülkede konuşlanmış kuvvetleri var ve bunların bazıları son zamanlarda karada ve denizde ateş altında kaldı. Pek çok çatışmada ortaya çıkan gerçek, hiçbir uluslararası polis teşkilatının ABD desteği ve en azından ABD’nin sahadaki varlığı olmadan işlevini yerine getiremeyeceğidir” iddiasında bulundu.

Jeffrey’e göre ikinci sorun Filistin Yönetimi’nin rolü: “Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, hizmetlerin finansmanı ve seyahat belgeleri de dahil Filistin Yönetimi’nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle Çok Uluslu Otorite’nin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi’nin yönetimdeki rolüne ilişkin olarak tüm ortaklar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecek.”

Üçüncü sorunun Hamas’ın durumu olduğunu söyleyen Jeffrey, “Planın kendisi Hamas’ın Gazze’deki kalıntılarının rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu plan ne de Gazze’ye yönelik diğer yönetim, güvenlik ve yeniden inşa planları, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas’ın etkin kontrolü elinde tutması halinde işe yaramayacaktır” dedi.

Jeffrey şöyle devam etti: “Başbakan Netanyahu, Biden’ın ateşkes önerisine yanıt verirken, Hamas’ın bu öneri altında bile yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aslında Başkan da ‘Hamas’ın iktidarda olmadığı Gazze’de daha iyi günlerin geleceğini’ belirtti. Muhtemelen, Başkan’ın Hamas’ın akıbetini ya da Hamas’ın taahhütlerini kapsayacağını belirttiği ateşkes kapsamındaki siyasi çözüm, İsrail önerisinin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde ele alınacaktır.”

Jeffrey bu üç sorunun olası bir ‘ertesi gün’ geçici çözümünün en ciddi sorunları olduğunu ve tüm bölge halkları için daha iyi gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve önemli riskler üstlenmesini gerektireceğini yazdı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İran yeni cumhurbaşkanını seçiyor

Yayınlanma

İran’da 14’üncü dönem cumhurbaşkanı seçimlerinin ikinci turu için oy verme işlemi başladı. Oyunu kullanan İran lideri Hamaney, halkı sandığa çağırdı.

İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, başkent Tahran’da düzenlediği basın toplantısında, oy verme sürecinin başladığını duyurdu.

Seçimde reformist aday Tebriz Milletvekili ve eski Sağlık Bakanı Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakâr aday eski Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Said Celili yarışıyor.

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, oyunu Tahran’da kabullerini gerçekleştirdiği İmam Humeyni Hüseyniyesi’ndeki salonda kurulan sandıkta kullandı. Oyunu kullandıktan sonra basın mensuplarına açıklama yapan Hamaney, “Halkın seçimlere ilgisinin öncekinden (ilk tur) daha fazla olduğunu duydum. Eğer öyleyse sevindirici” dedi.

Hamaney, “Yarın yeni cumhurbaşkanımızı göreceğiz. İnşallah halkımız oy verir ve en iyisini seçer” ifadelerini kullandı.

Pezeşkiyan’ın hedefi sandığa gitmeyenler, silahı ise “korku”

İçişleri Bakanlığı Seçim Merkezinin verilerine göre, 88 milyon nüfusa sahip ülkede, yaklaşık 62 milyon seçmen, 59 binden fazla merkezde kurulan sandıklarda oy kullanabilecek. Ayrıca 95 ülkede kurulan seçim merkezlerinde ülke dışındaki İran vatandaşları da sandığa gidebilecek.

Yerel saatle 08.00’de başlayan oy verme süreci saat 18.00’de sona erecek ancak bu süre ihtiyaç halinde İçişleri Bakanlığına bağlı Seçim Merkezinin kararıyla uzatılabilecek. Seçim sonuçlarına dair ilk verilerin gece yarısı yayımlanması, kesin sonuçların ise yarın sabah saatlerinde açıklanması bekleniyor.

İran’da cumhurbaşkanı 4 yıl görev yapıyor ve üst üste en fazla iki defa seçilebiliyor.

Anketlerde Pezeşkiyan önde

Öte yandan ülkede yapılan anketlerde, Pezeşkiyan öne çıkıyor.

Son olarak İranlı Öğrenciler Anket Ajansı (ISPA) tarafından 3 Temmuz’da ülke genelinde 3 bin 660 kişiyle yüz yüze yapılan kamuoyu yoklamasında, katılımcıların yüzde 49,5’i reformistlerin adayı Pezeşkiyan’a, yüzde 43,9’u ise eski Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri muhafazakâr aday Celili’ye oy vereceğini belirtti.

Katılımcıların yüzde 4,8’i oy kullanacağını ancak henüz karar veremediğini belirtirken, yüzde 1,8’i ise “boş oy” kullanacağını söyledi.

ISPA’nın ilk tur seçimleri için 26 Haziran’da yaptığı anketin sonuçları, adayların aldığı oy oranları açısından ülkedeki diğer anketler arasında en yakın sonucu vermişti.

İlk turda katılım yüzde 40’ta kaldı

İran’da 28 Haziran’da yapılan 14’üncü dönem cumhurbaşkanı seçiminde adaylardan hiçbiri yüzde 50’yi geçemeyince seçimi önde tamamlayan reformist aday Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakâr aday Said Celili, 5 Temmuz’daki ikinci tura kalmıştı.

Yüzde 40 ile ülke tarihindeki en düşük katılımlı cumhurbaşkanı seçimi olan birinci turda Pezeşkiyan oyların yüzde 42,5’ini alırken, Celili’nin oyu yüzde 38,6 olmuştu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English