Bizi Takip Edin

Ortadoğu

İsrail ve Mısır arasında Philadelphia krizi

Yayınlanma

İsrail’in, Gazze Şeridi’nde sürdürdüğü saldırılar devam ederken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu birkaç farklı açıklamada, Philadelphia Koridoru’nu işgal etmeyi planladıklarını söyledi. Mısır, bu yönde bir hareketin, Mısır-İsrail ilişkilerini ciddi şekilde tehdit edeceğini belirtti. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, söz konusu koridorun Mısır için neden önemli olduğunu açıklayarak koridor üzerindeki statükonun korunması için neler yapabileceğine odaklanıyor.

***

İsrail’in Philadelphia Koridorunu ele geçirme girişimi büyük risk taşıyor

İsrail’in Mısır’ın Gazze sınırını yeniden kontrol altına alma çağrıları Kahire’de sert bir şekilde reddedildi. İsrail tek başına hareket ederse Mısır’la olan barış anlaşması riske girebilir mi?

AMR EMAM

Mısır’ın İsrail’in Philadelphia Koridoru’nu (Selahaddin Koridoru) devralma önerisini reddetmeye devam etmesi için birçok geçerli neden var.

Mısır’ın tutumunun altında Kahire için son derece önemli olan bir dizi güvenlik, jeostratejik ve siyasi konu yatıyor. Bunlar, Mısır’ın bölgedeki konumunu etkilediği için basitçe takas edilemez ve edilmeyecektir.

Ayrıca analistler bu koridorun İsrail’in kontrolüne geçmesinin Gazze Şeridi’nin fiilen yeniden işgal edilmesi anlamına geleceğini ve bunun da Arap dünyasının büyük bir kısmının hoşuna gitmeyeceğini söylüyor.

Philadelphia Anlaşması

Gazze Şeridi ile Mısır’ın en kuzeydoğu bölgesi olan Sina arasında 14 km’lik bir kara şeridi olan koridor üzerinde Mısır’ın güvenlik denetimi, İsrail’in 2005 yılında Gazze’den tek taraflı olarak çekilmesiyle başladı.

Bu çekilmenin ardından Tel Aviv, Kahire ile sınırın Mısır tarafındaki bu dar toprak şeridi üzerinde Mısır’ın güvenlik denetimini sağlayan bir anlaşma imzaladı.

‘Philadelphia Anlaşması’ olarak bilinen anlaşma, Mısır’ın Gazze sınırının Mısır tarafında, koridor boyunca 750 sınır muhafızı konuşlandırmasına izin veriyor.

Anlaşma kapsamında İsrail, sözleşmenin Mısır ile olan 1979 Barış Anlaşması’nı değiştirmediğini veya düzenlemediğini belirten bir madde eklemek istedi; bu anlaşma Sina’da askerden arındırılmış bir bölge öngörüyordu.

Philadelphia Anlaşması, Mısır sınır muhafızlarının herhangi bir askeri amaç için değil, terörizmle ve sınırdan sızmalarla mücadele etmek için görev yaptığını belirtiyor.

Anlaşma aynı zamanda Filistin Yönetimi’ni koridorun ve dolayısıyla Gazze’nin Filistin tarafındaki Mısır sınırının idaresiyle görevlendirdi. Gazze’nin Mısır’la olan sınırının bu kısmının yönetimi, 2007’de El Fetih’i kovup Gazze’yi ele geçirdikten sonra Hamas’a geçmişti.

Tartışmaya açık

Koridor, Gazze’deki askeri operasyonunun yeni bir aşamasını hayata geçiren ve Filistin topraklarının Mısır’la olan güney sınırını kontrol etmek için harekete geçen Mısır ile İsrail arasında tartışmalı bir konu haline geldi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geçen yıl 11 Aralık’ta Knesset (İsrail parlamentosu) komitesine verdiği demeçte İsrail’in Philadelphia Koridorunu kontrol edeceğini ve Gazze Şeridi içinde bir tampon bölge oluşturacağını söyledi.

13 Ocak’ta gazetecilere verdiği demeçte ise İsrail’in savaşı ancak Gazze Şeridi’nin Mısır ile olan güney sınırını kapattıktan sonra bitirebileceğini söyledi ve bunu bir “delik” olarak tanımladı.

“Gazze’yi askerden arındıracağız ve daha sonra bu delikten başka ajanlar, başka askeri donanımlar, başka ölümcül ekipmanlar girecek, bu yüzden burayı kapatmamız gerektiği açık.”

İsrail, Hamas için bir silah kaçakçılığı merkezi olarak gördüğü koridorun kontrolünü ele geçirmeden Gazze’deki askeri zaferin eksik kalacağına inanıyor.

İsrail daha önce Mısır’la ortak devriyeler için Gazze sınırının Mısır tarafına İsrailli güvenlik personeli yerleştirmeyi önermişti.

Mısırlılar egemenliklerini ihlal ettiğini söyleyerek bunu reddetmişti.

Gazze ile Bağlantının Kesilmesi

Mısır hükümeti İsrail’in, koridorun Gazze tarafını kontrol etme önerilerini, özellikle de İsrail Gazze’nin Sina sınırını tamamen kontrol etmekte ısrar ederken, büyük olasılıkla reddetmeye devam edecek.

İsrail koridordaki varlığını kalıcı olarak tesis ederse Gazze’yi Mısır’dan koparmış olacak.

Bu, Filistin bölgesinin Mısır’dan koparılması Mısır için büyük güvenlik, siyasi ve jeostratejik sonuçları olacak büyük bir coğrafi değişiklik anlamına gelecek.

Uzun yıllar boyunca -özellikle de İsrail’in Gazze’ye uyguladığı topyekûn ablukadan sonra- Mısır’ın siyasi öneminin ve bölgesel ağırlığının bir kısmı Gazze ile olan bağlantısından kaynaklanıyordu ve Mısır da Gazze’nin tek işlevsel çıkış noktasıydı.

Hamas’ın 2007’de yönetimi ele geçirmesinden bu yana İsrail, kıyı bölgesine yönelik kapsamlı kuşatmasının bir parçası olarak Gazze’yle olan dört geçiş noktasını kapattı.

Sina ile Gazze arasındaki sınırda biri insanların geçişi için (Refah), diğeri de gıda ve temel ihtiyaç malzemeleri dahil malların geçişi için (Karm Abu Salem) olmak üzere iki geçiş noktası daha var.

Güven ve nüfuz

İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka Mısır’a Hamas üzerinde bir koz verdi. Bu sayede Kahire bir yandan Hamas’la diğer yandan İsrail’le arabulucu rolü oynadı. Ayrıca Mısır’ın Hamas ile işgal altındaki Batı Şeria’da faaliyet gösteren El Fetih gibi diğer Filistinli gruplar arasında arabuluculuk yapmasına da olanak sağladı.

Gazze’deki savaş Mısır’ın nüfuzunu keskin bir şekilde ortaya çıkardı. Mısır malların tek giriş noktası ve savaşın patlak vermesinin ardından mahsur kalan binlerce yabancı da insanların tek çıkış noktası.

Diplomatlar 7 Ekim saldırılarının ardından Kahire’ye koşarak vatandaşlarını İsrail’in cehenneme çevirdiği Gazze’den çıkarmak için Mısır’dan yardım istedi.

Al Majalla’ya konuşan Mısır’ın eski dışişleri bakanı Muhammed El Arabi, “Mısır tüm taraflarla dengeli olarak ilgileniyor ve Filistin halkının çıkarlarını birinci öncelik olarak görüyor” dedi: “Bu, Mısır’ın yıllardır izlediği açık bir politika.”

İsrail’in koridorun kontrolünü ele geçirme planlarını Mısır’a bildirdiği ancak Kahire’nin bunu reddederek bölgenin kendi kontrolünde olduğunu iddia ettiği söyleniyor. Bu durum iki taraf arasındaki güven eksikliğinden kaynaklanıyor.

Mali kaynaklar ve insan gücü

Geçen on yılda Mısır, Sina’nın güvenliğine hem mali hem de insan gücü açısından büyük yatırımlar yaptı.

Mısır ordusunun Sina’da İslam Devleti (IŞİD) ile mücadelesinin hem maddi hem de insani bir maliyeti oldu. Bazı IŞİD savaşçıları kaçakçılık için kullanılan tüneller aracılığıyla Gazze’den Sina’ya sızdı.

Gazze bir ölçüde İslamcıların kalesi, Selefiler ve cihatçılar da dahil bazıları IŞİD’i destekleyen İslamcı hareketlerden oluşan bir ağa sahip. Onlar için Mısır ordusu düşman.

Mısır’ın Hamas ile ilişkileri gergin. Kahire’de bazıları Hamas’ı 2012’de Mısır’ı yöneten ve bir yıl sonra Mısır ordusu tarafından devrilen Müslüman Kardeşler’in ideolojik bir uzantısı olarak görüyor.

Geçen on yıl içinde Mısır, Sina ile Gazze arasındaki düzinelerce kaçakçılık tünelini sular altında bırakarak imha etti.

Aynı şekilde Mısır ve İsrail Sina’da militanlığa karşı mücadelede istihbarat paylaşımı da dahil işbirliği yaptı.

Sina’nın barış anlaşması uyarınca askerden arındırılmış olmasına rağmen İsrail, Mısır’ın buraya asker ve askeri teçhizat yerleştirme taleplerini de onayladı.

Ancak bazı Mısırlı gözlemciler İsrail’in Gazze’de bitmek bilmeyen zulmünün yeni bir köktendincilik dalgasına yol açacağından korkuyor.

Al Majalla’ya konuşan bağımsız bir İslamcılık uzmanı olan Sameh Eid, “Bu durum Sina’da güvenliğe tehlike oluşturuyor” dedi: “Bu dalga Batılı devletler de dahil her yerde terörist saldırılara yol açacak.”

Her şey mümkün

Gazze’deki savaş, görünüşe göre İsrail’in kayda değer bir askeri başarısı olmadan devam ediyor. Hamas yenilmek bir yana, zayıflamaktan bile çok uzak. İsrail ordusunun artık kontrol ettiğini söylediği kuzey ve orta Gazze’den bile İsrail’e roket fırlatmaya devam ediyor.

Savaşın insani ve maddi maliyeti ise felaket ve skandal. Bu da İsrail’in Hamas’la değil Filistinli sivillerle mücadele ettiğini kanıtlıyor.

Savaş alanındaki bu tür başarısızlıklar İsrail hükümetini Mısır’ı Gazze sınırını kontrol etmemekle ve Hamas savaşçılarına silah akışına göz yummakla itham ederek suçlama oyunu oynamaya teşvik edebilir.

İsrail ayrıca Kahire’nin Philadelphia Koridoru’nun statüsünün değiştirilmemesi yönündeki uyarılarını dikkate almayarak bölgedeki askeri varlığını dayatmayı da seçebilir. Bu da Mısır’la olan barış anlaşmasının bozulmaya başlaması anlamına gelebilir ki bu da Mısır ordusuna Sina’daki asker varlığını artırmak için bir sebep verir.

Gelecek belirsiz. Önümüzdeki haftalarda alınacak kararlar ikili ilişkileri on yıllar boyunca etkileyebilir.

Ortadoğu

Uzmanlar Harici’ye değerlendirdi: Hürmüz’ün kapanma ihtimali ‘sıfır’

Yayınlanma

İsrail’in İran’a saldırılarıyla başlayan çatışma ve ABD’nin İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırıları sonrası ateşkes ilan edilse de, kırılgan süreçle birlikte İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceği endişeleri, küresel ekonomi ve piyasaların gündeminde yer almaya devam ediyor. Eski BOTAŞ Gaz Alım Dairesi Başkanı Ali Arif Aktürk ve bölgeyi yakından takip eden gazeteci Yakup Aslan Hürmüz Boğazı’nın önemini ve ‘kapatılma’ tartışmalarını Harici’ye değerlendirdi: Hürmüz’ün kapanma ihtimali ‘sıfır’.

İran’ın ABD’ye misilleme olarak Katar’daki üssü hedef alması sonrası Donald Trump tarafından İran-İsrail arasında ateşkes ilan edildiği duyurulsa da, iki ülke arasında gerginlik ve yer yer saldırılar devam ediyor.

Kırılgan ateşkesin geleceği belirsizliğini korurken, Hürmüz Boğazı’nın kapanma ya da akışın sekteye uğrama riski piyasalarda ve şirketlerde endişe yaratıyor.

Öte yandan birçok enerji uzmanı, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı tamamen kapatmasının pek olası olmadığını düşünüyor. İran bu tehdidi daha önce de yapmıştı, ancak böyle bir hamlenin en başta en büyük petrol alıcısı olan Çin’i rahatsız edebileceğini hesaba katıyor.

ABD’nin İran’daki nükleer tesislere saldırılarının ardından İran Meclisi Ulusal Güvenlik Komisyonu Üyesi İsmail Kevseri, Meclisin, Hürmüz Boğazı’nın kapatılması gerektiği sonucuna vardığını ancak nihai kararın Milli Güvenlik Yüksek Konseyi uhdesinde olduğunu açıklasa da bu ihtimalin oldukça düşük olduğu değerlendiriliyor. Ki bu tartışmalar da ateşkes duyurusu öncesinde öne çıkmıştı.

Ancak, yapay zeka tabanlı denizcilik takip şirketi Windward’ın paylaştığı bilgilere göre, hafta sonu ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine saldırılarının ardından Hürmüz Boğazı’ndaki ticareti gemi taşımacılığı son 20 yılın en yüksek tehdit seviyesi altında faaliyet gösteriyor.

Jeopolitik belirsizlikler ve güvenlik endişeleri nedeniyle Hürmüz Boğazı’na giren gemi sayısında hafif bir düşüş gözlenirken, Windward’a göre bu düşüş gemi sahiplerinin jeopolitik belirsizlikler karşısında artan temkinliliğini ortaya koyuyor ve algılanan risklerin deniz taşımacılığı üzerindeki gerçek zamanlı etkisinin giderek büyüdüğünü gösteriyor.

Basra Körfezi’nin ağzında yer alan dar su yolu Hürmüz Boğazı, Orta Doğu’daki petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) üretiminin Umman Denizi ve Hint Okyanusu üzerinden dünya pazarlarına taşınmasını sağlıyor.

Deniz yoluyla taşınan ham petrolün yaklaşık 3’te 1’inin ulaştırılması için kullanılan bu stratejik geçit, başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Orta Doğu’daki üreticilerin ham petrol ve kondensat sevkiyatında kritik bir rol üstleniyor. Hürmüz Boğazı’ndaki petrol ticareti, dünyadaki toplam petrol tüketiminin de 5’te 1’ini karşılıyor.

Hürmüz Boğazı’ndan geçen günlük yaklaşık 20 milyon varil petrol ve petrol ürününün büyük kısmı Çin başta olmak üzere Asya piyasalarına ulaşıyor. Küresel doğal gaz ticaretinin yüzde 20’si de bu boğazdan geçiyor.

İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

Eski BOTAŞ Gaz Alım Dairesi Başkanı Ali Arif Aktürk ve bölgeyi yakından takip eden gazeteci Yakup Aslan Hürmüz Boğazı’nın önemini ve ‘kapatılma’ tartışmalarını Harici’ye değerlendirdi.

 ‘Hürmüz’ün kapanma ihtimali – hukuki anlamda – sıfır’

 Hürmüz’ün kapanma ihtimalini hukuki boyutuyla değerlendiren Ali Arif Aktürk, şunları söyledi:

“Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku sözleşmesine göre kıyıdaş ülkeler ortadan ikiye çizilmiş çizgi ile eşit şekilde bölünüyor. Münhasırlıkları, egemenlikleri var. En dar kısmında mesela İran, Umman ile paylaşıyor. Yine BAE ile paylaştığı kısım var. Hatta İran’ın işgal ettiği (sanırım iki tanesi BAE tarafında) 3 tane de ada var ve bununla ilgili anlaşmazlık devam ediyor. İran onları işgal etmiş durumda.

Dolayısıyla İran’ın tek taraflı ben kapattım deme şansı hukuken ve fiilen yok. Eğer İnsansız Deniz Araçları ile Sihalarla, roketlerle tankerleri vurabilirler.  Vurdukları eğer Umman tarafında olursa o da ayrı diplomatik ve uluslararası sorun olur. BM üyesi başka bir ülkeye saldırmış olur. Yapabilir mi? Yapar bir iki tankere. ABD’nin 5. Filo orada, Katar, Suudi Arabistan üsleri de var. Burada sıcak çatışmalar olur. Dolayısıyla bunu tümden kapatmak ve sürdürmek imkansız.”

Hürmüz’ün bir savaş ya da çatışma sonucu fiilen kapanma ihtimalini de değerlendiren Aktürk, şöyle devam etti:

“Eğer Hürmüz’de ABD donanması ile bir deniz savaşı çıkarsa o zaman Hürmüz fiilen kapanmış olur. Bu bir risk. Uzun sürer mi? İste cevaplanması gereken asıl soru bu. Eğer ABD ve İsrail, İran’da bir rejim değişikliğini hedefliyorlarsa bu 90 milyonluk İran’da kolay değildir. Bu işin lideri ve sürükleyicisi de yok şu anda öne çıkan. Sonuç olarak ben fiilen ve uzun süreli Hürmüz’ün kapanacağını beklemiyorum.”

‘Hürmüz’ü kapatmak gemileri yakmak olur’

Hürmüz’ün kapatılması tartışmalarını politik açından ve İran yönetiminin geleceği açısından değerlendiren gazeteci Yakup Aslan şunları söyledi:

ABD’nin İran’a yönelik son saldırısının ardından, Tahran yönetimi açısından Hürmüz “Boğazı’nı kapatmak olası bir misilleme adımı olarak sıkça tartışılsa da, bu hamle İran için adeta gemilerin yakıldığı bir son seçenek olacaktır. Çünkü Hürmüz Boğazı sadece İran için değil, aynı zamanda tüm Basra Körfezi ülkeleri ve küresel enerji güvenliği açısından kritik bir geçiş noktasıdır. Dünya petrol ticaretinin yaklaşık %20’si günlük yaklaşık 17 milyon varil ham petrol bu boğazdan geçmektedir. Bu oran, küresel enerji piyasalarında yaşanacak en ufak bir tıkanıklığın dahi fiyatları fırlatmasına ve tedarik zincirlerinde büyük kırılmalara yol açmasına neden olur. İran’ın petrol ihracatının büyük bölümü de bu güzergâha bağlıdır; dolayısıyla boğazın kapanması İran ekonomisini de doğrudan vuracaktır.

Hürmüz Boğaz kapatıldığı takdirde olası askeri sonuçları da değerlendiren Aslan, şöyle devam etti:

“Hürmüz Boğazı’nın kapatılması yalnızca ekonomik değil, askeri sonuçlar da doğuracaktır. Böyle bir girişim, başta ABD, İngiltere ve Fransa olmak üzere NATO üyesi ülkelerin öncülüğünde oluşturulacak bir deniz gücü koalisyonunun İran’a karşı konuşlanmasına yol açabilir. Halihazırda ABD’nin Bahreyn’de konuşlu Beşinci Filosu, bölgede 20’den fazla savaş gemisiyle sürekli görev yapmaktadır. Çin gibi enerji ihtiyacının %40’ını Ortadoğu’dan karşılayan ülkeler açısından da Hürmüz’ün açık kalması hayati önemdedir. Bu nedenle İran’ın böyle bir adımı, yalnızca Batı ile değil, Doğu’daki stratejik ortaklarıyla da gerilim yaşamasına yol açabilir. Hürmüz’ün kapatılması, stratejik caydırıcılık amacıyla masada tutulsa da, pratikte İran için geri dönüşü olmayan bir yol anlamına gelir.”

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Eski Pentagon analisti: İran, ABD’ye misilleme mesajını net bir şekilde verdi

Yayınlanma

Eski ABD Savunma Bakanlığı analisti Karen Kwiatkowski, İran’ın Katar’daki ABD üssüne düzenlediği füze saldırısının, Fordo’daki nükleer tesisine atılan bombalara karşı ‘ayni hasar’ amacı taşıdığını belirtti. Kwiatkowski, bu misillemenin İran’ın söylediğini yapacağını gösterdiğini ve İsrail’in kendi hedefleri için gerilimi tırmandırmak istediğini ifade etti.

Eski ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) analisti Karen Kwiatkowski, İran’ın Katar’daki ABD hava üssüne fırlattığı altı füzenin, ABD’nin Fordo’daki İran nükleer tesisine atılan altı bombaya karşı “ayni hasar” amacı taşıdığını belirtti.

Sputnik‘e konuşan Kwiatkowski, bu hamlenin Washington’a net bir mesaj gönderdiğini ifade etti.

Kwiatkowski, İran’ın bu misillemeyle verdiği mesajı, “İran, ne yapacağını söylediyse onu yapar. Bu durum, Trump ve yönetiminin müzakereleri sürpriz bir saldırı amacıyla aldatıcı bir şekilde kullanmasının tam tersidir,” sözleriyle açıkladı.

‘İran’ın savunma kapasitesi faal durumda’

İran’ın İsrail’e yönelik istikrarlı ve maksatlı füze ve insansız hava aracı saldırılarında da görüldüğü gibi, bu misillemenin aynı zamanda Tahran’ın savunma kapasitesinin faal durumda olduğu mesajını da gönderdiğini vurgulayan Kwiatkowski, ABD yönetiminin bu durumu doğru okuması gerektiğini belirtti.

Eski analist, “ABD liderliği, bu bire bir sembolik karşı ateşi, düşmanlığı genişletmek için değil, denge kurmak için yapılmış olarak görmelidir,” dedi.

‘İsrail gerilimin tırmanmasına ihtiyaç duyuyor’

Buna karşın İsrail’in bölgedeki kendi hedeflerine ulaşmak ve Başbakan Netanyahu’nun siyasi bekasını sağlamak için gerilimin daha da tırmanmasına ihtiyaç duyduğunu öne süren Kwiatkowski, bu durumun bölgedeki tansiyonu düşürme çabalarını olumsuz etkileyebileceği konusunda uyardı.

Kwiatkowski, “Bu nedenle, ABD’nin İran’ı doğru okuyabileceğinden ve gerilimi düşürmeye çalışacağından emin değilim,” ifadelerini kullandı.

İsrail, ateşkesi ihlal ettiğini öne sürerek Tahran’ı vuracağını duyurdu

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İsrail, ateşkesi ihlal ettiğini öne sürerek Tahran’ı vuracağını duyurdu

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı İsrael Katz, İran’ın ateşkesi ihlal ettiğini öne sürerek İsrail ordusuna Tahran’daki hedefleri yoğun şekilde vurma emri verdiğini duyurdu. Ancak İran ateşkesten sonra füze fırlatıldığına dair haberleri yalanladı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın duyurduğu ateşkes sonrası İsrail ordusu, İran’dan füze atıldığını iddia etti. İsrail basını ülkenin kuzeybatı bölgesi, Hafya ile çevresi ve Golan için sirenlerin çaldığını ve hava savunma sistemlerinin faaliyete geçirildiğini duyurdu.

Daha sonraki haberlerde İran’dan 2 füze fırlatıldığı ve bunların hava savunma sistemlerince ima edildiği ileri sürüldü. Haberlerde ayrıca İsrail’in kuzeyinde herhangi bir isabet olmadığı kaydedildi.

Gelişmeler üzerine açıklama yapan Savunma Bakanı İsrael Katz, İsrail ordusuna Tahran’daki hedeflere şiddetli hava saldırıları düzenleme talimatı verdiğini belirtti.

Trump’ın duyurduğu ateşkesi İran’ın füze ateşleyerek ihlal ettiğini öne süren Katz, İsrail hükümetinin ateşkesin her türlü ihlaline karşı sert biçimde karşılık verme politikası kapsamında, Başbakan Binyamin Netenyahu ile koordinasyon içinde İsrail ordusuna söz konusu emri verdiğini ifade etti.

Aynı şekilde, İsrail’de iktidar ve muhalefetten de İran’a yönelik saldırılara karşılık verilmesi çağrıları geldi.

Maliye Bakanı aşırı sağcı Bezalel Smotrich, İran’dan füze atıldığı iddiaları üzerine, sosyal medya hesabından, “Tahran titreyecek” paylaşımı yaptı.

Muhalefetteki Evimiz İsrail Partisi lideri Avigdor Liberman da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı ateşkes ilan ettikten 3 buçuk saat sonra İran’dan ateş açıldı. Sineye çekmemeli, geri durmamalıyız, anında karşılık vermeliyiz” ifadesini kullandı.

Ancak İran devlet radyo televizyon kurumu IRIB, “Ateşkesin ardından İran’dan füze fırlatıldığına dair haberler asılsızdır” dedi:

“İran Silahlı Kuvvetleri’nin son füzeyi fırlattığını doğrulayan resmi bir kanıt yok; tersine, anlaşmayı ihlal etmeye doğru ilerleyen Siyonist düşman, bunun sonuçlarından tamamen sorumlu olacak.”

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi de “Siyonist düşmana ve onun alçak destekçilerine savaşı durdurma kararının ulusal düzeyde alındığını” belirten bir açıklama yayımladı.

Açıklamada, İran silahlı kuvvetlerinin “düşmanın zulmüne aşağılayıcı ve ibretlik bir yanıt verdiği” ifade edilerek, bu sürecin Katar’daki ABD üssüne yönelik saldırı ve İsrail’e sabaha karşı düzenlenen füze saldırılarıyla doruğa ulaştığı belirtildi.

Konsey, Tahran’ın topraklarına yönelik saldırılara orantılı ve zamanında yanıt verdiğini, böylece “düşmanı pişmanlığa ve saldırganlığını tek taraflı olarak sona erdirmeye mecbur bıraktığını” vurguladı.

Açıklamanın sonunda şu ifadeye yer verildi: “İran İslam Cumhuriyeti’nin silahlı kuvvetleri, düşmanın sözlerine güvenmeden, parmağı tetikte bir şekilde, her türlü ihlale karşı kararlı ve caydırıcı bir yanıt vermeye hazırdır.”

ABD Başkanı Donald Trump, gece saatlerinde İsrail ve İran arasında ateşkese gidileceğini duyurmuş, İsrail ateşkesi kabul ettiğini açıklamıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English