Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail’in Gazze savaşı: Taktik zaferlerden stratejik yenilgiye

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana güçlü ulusların zayıf rakipleri karşısında kazandıkları taktik zaferlerin nasıl stratejik yenilgilerle sonuçlandığını örnekleriyle ele alıyor. Makale, aynı hataları tekrar eden İsrail’i de benzer bir sonucun beklediğine işaret ediyor.

***

Gazze savaşı, tarihin taktiksel askeri zaferlerinin stratejik yenilgilere nasıl dönüştüğüne ışık tutuyor


İsrail’in Gazze’ye yönelik mevcut yaklaşımı, çimleri biçmekten çimleri sökmeye ve altındaki toprağı tuzlamaya doğru genişliyor gibi

STEVE HEWITT

Karmaşık doğası nedeniyle savaşlardan net dersler çıkarmak zor bir deneme.

Bununla birlikte, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, Gazze’de bir kez daha ortaya çıkan bir gerçekliğin sık sık örnekleri görülüyor: güçlü uluslar, zayıf rakiplerini muazzam bir askeri güçle eziyor, ancak net stratejik hedeflerin olmaması ya da ulaşılamaz hedeflerin peşinden gidilmesi nedeniyle uzun vadede batağa saplanıyor ve hatta yeniliyor.

Söz konusu güç farkı, güçlü tarafın uzun vadede stratejik bir zafer elde etme yeteneğine değil de kısa vadeli taktiklere odaklanma eğilimini körüklüyor. Çoğu zaman taktiklerle stratejiyi birbirine karıştırma ya da taktiklerin zayıf veya eksik bir stratejinin üstesinden gelebileceğini varsayma eğilimi ortaya çıkıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Lloyd Austin aralık ayında İsrail’i Gazze’ye yönelik savaşını sürdürürken bu tuzağa düşmemesi konusunda uyarırken bu noktayı vurgulamıştı: “Bu tür bir savaşta ağırlık merkezi sivil halktır” dedi: “Ve eğer onları düşmanın kucağına iterseniz, taktiksel bir zaferin yerine stratejik bir yenilgiyi koyarsınız.”

Cezayir Savaşı

Bunun erken bir örneği 1950’lerde ve 1960’ların başında Cezayir’deki Fransızlar için geçerli. Fransız hükümeti, Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) dekolonizasyon çabaları karşısında sömürgesi Cezayir’de tutunmaya çalışırken acımasız bir savaş yaşandı.

Gillo Pontecorvo’nun 1966 yapımı Cezayir Savaşı filminde zekice tasvir edilen şiddet olaylarında, Fransız ordusu kısa vadede Cezayir’deki FLN’yi zayıflatmak için işkence ve cinayet de dahil acımasız ve etkili taktikler kullandı. Ancak sonuçta Fransız yaklaşımı stratejik olarak iflas etti ve Cezayir’in 1962’de bağımsızlığını kazanmasını engelleyemedi.

ABD’nin yürüttüğü savaşlar pek çok ders sunuyor

Amerika Birleşik Devletleri taktik ve strateji konusundaki bu prensiplerin en önemli ve tekrarlanan örneği. ABD’nin 1960’lardan bu yana kesinlikle karışık olan askeri siciline göz atın. Komünist Kuzey’e karşı Güney Vietnam’ı desteklemek için Vietnam’a yoğun bir şekilde müdahale etti.

Bunu yaparken Amerikan kuvvetleri, Vietnam’a İkinci Dünya Savaşı boyunca atılan bombaların iki katını atmak da dahil, Kuzey’e karşı eşi benzeri görülmemiş bir askeri güç kullandı. Aynı zamanda Terörle Savaş sırasında yaygınlaşacak olan taktikleri de başlattı.

CIA tarafından tasarlanan Phoenix Programı aracılığıyla on binlerce gerçek ve şüpheli Vietkong gerillası işkence gördü ve öldürüldü. Güney Vietnam’da faaliyet gösteren komünist isyanı zayıflatmada taktiksel olarak başarılı olsa da Amerikalıları savaşı kazanmaya yaklaştırmadı.

Sonuçta üç milyon Vietnamlı, ABD’nin askeri ve ekonomik üstünlüğüne rağmen sonuçta başarısız olduğu bir çatışmada hayatını kaybetti.

Vietnam’dan kısa bir süre sonra Afganistan, yerini stratejik yenilgiye bırakan yeni bir taktik zafer merkezi haline geldi.

İlk olarak Sovyetler Birliği, vasal devlet olarak gördüğü Afganistan’ı üzerinde daha fazla kontrol sağlamak için 24 Aralık 1979’da işgal etti. Sovyetler, süper güç ordusu sayesinde Afgan hükümetini hızla devirdi, daha sadık bir lider dayattı ve başkent Kabil ile diğer büyük şehir merkezlerini işgal etti.

Kısa süreli bir harekat için yapılan planlar, Sovyetlerin ezici askeri gücüne rağmen Afganistan kırsalının geniş bir bölümünde kontrolü sağlayamaması nedeniyle yerini Mücahitlere karşı uzun süreli bir çatışmaya bıraktı. Moskova son birliklerini Şubat 1989’da geri çekti.

Afganistan için ikinci raunt, 2001’deki 11 Eylül terör saldırılarının ardından ABD ve bazı NATO müttefiklerini kapsayacaktı. Taliban hükümetinin askeri güç kullanılarak devrilmesi ve ülkedeki El Kaide varlığının zayıflatılması hızlı bir şekilde başarıldı.

Ancak, dünyanın en gelişmiş ordularının katılımına ve 2 milyon dolardan fazla harcama yapılmasına rağmen Taliban’ı yok ederek, istikrarlı ve demokratik bir Afganistan devleti kurarak stratejik bir zafer elde edilemedi. Taliban Ağustos 2021’de muzaffer bir şekilde iktidara geri döndü ve Amerikalılar da kendilerinden önce Sovyetlerin yaptığı gibi ülkeyi terk etti.

Karşıt dersler

ABD, müttefikleri ve Irak arasındaki birinci ve ikinci savaşlar taktik ve strateji arasındaki ilişki konusunda birbirine zıt dersler sunuyor.

1991’deki Körfez Savaşı’nın dar bir stratejik hedefi vardı ve uygulanan taktikler, Irak güçlerini Ağustos 1990’da işgal edilen Kuveyt’ten çıkarmak için ezici bir askeri güç kullanımını etkili bir şekilde besledi. Kuveyt’teki siyasi sistemi yeniden şekillendirme ya da Bağdat’a yürüyüp Başkan Saddam Hüseyin’i iktidardan indirmek ve Irak’ı işgal etmek gibi bir arzu yoktu.

Irak’la 2003’te yapılan ikinci savaşın çok daha iddialı bir gündemi vardı: Sadece Saddam ve Baas rejiminin ortadan kaldırılması değil, Irak’ın özgür ve adil seçimlerle Batı tarzı bir demokrasiye dönüştürülmesi.

Amerika ve müttefiklerinin taktiksel zaferi sadece haftalar içinde elde edildi, ancak stratejik olarak çatışma bir felaket oldu.

Mezhepsel iç savaşa benzer bir isyan patlak verdi. Devam eden şiddet ve düzensizlik sonunda İslam Devleti’ni (IŞİD) ve yüz binlerce kişinin ölümü ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesi de dahil daha da büyük bir istikrarsızlığı doğurdu.

ABD’nin 4 Ocak 2024’te Bağdat’ta Iraklı bir milis liderine suikast düzenlemesiyle ilgili düzensizlik ve güvenlik sorunları devam ediyor.

Teröre karşı küresel savaş

Amerikalıların ilk kez Vietnam’da kullandıkları taktikler, Teröre Karşı Savaş olarak adlandırılan süreçte El Kaide’ye yönelik mücadelede birincil silah haline geldi.

Bu taktikler, özellikle de insansız hava aracı saldırıları, El Kaide’ye, özellikle de lider kadrosuna karşı etkili oldu. Ancak, Amerika’nın başlangıçtaki küresel terörizmi sona erdirmeye yönelik stratejik hedefinin ulaşılamaz olduğu ortaya çıktı.

El Kaide’ye karşı sınırlı bir başarı elde edilmiş ve zayıflamış olsa da El Kaide varlığını sürdürüyor. El-Kaide’ye karşı elde edilen başarı Afganistan ve Irak’taki başarısızlıklarla baltalandı ve bunların toplamı 11 Eylül’de ölen Amerikalı sayısının iki katından fazlasının ölümüne neden oldu.

İsrail’in Gazze Savaşı

Gazze’de durum böyle. İsrail bölgeyi harap etme gücüne sahip ve on binlerce Filistinliyi öldürmenin yanı sıra geniş bir alanı yaşanmaz hale getirme sürecinde.

Geçmişte İsrailli yetkililer Gazze’de zaman zaman ‘çimleri biçme’ ihtiyacından bahsetmişti; bu söylem daha sonra bazı Amerikalılar tarafından Teröre Karşı Savaş bağlamında da tekrarlanacaktı.

Bu insanlık dışı dili kullanarak bu benzetmeyi yapanlar, tehdit seviyesi yeterli düzeye ulaşan rakiplere acı çektirmek için askeri güç kullanmak anlamına geliyordu. Bu her zaman bir taktikti, bir strateji değil, çünkü direnişin temel nedenlerini asla ele almıyordu.

İsrail’in Gazze’ye yönelik mevcut yaklaşımı çimleri biçmekten çimleri sökmeye ve altındaki toprağı tuzlamaya doğru genişliyor gibi.

İsrail’in iç güvenlik teşkilatı Şin Bet’in eski başkanlarından biri, Filistin topraklarının işgaline eleştirel bir bakış sunan 2012 tarihli The Gatekeepers belgeselinde, Filistin direnişiyle mücadelede “strateji yoktu, sadece taktik vardı” diye yakınıyordu.

Ve bu böyle devam ediyor. İsrail’de taktik bolluğu var ama Filistinlilerin sıkıntılarını giderecek anlamlı bir stratejisi yok. Sonuç, onlarca yıldır devam eden ve sona erme ihtimali olmayan sürekli bir şiddet döngüsü.

ORTADOĞU

Gallant’ın Gazze planı

Yayınlanma

İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın kamuoyu önünde tartışmasına neden olan savaş sonrası Gazze’yi kimin yöneteceği konusunda Gallant’ın hazırladığı planın detayları ortaya çıktı. Netanyahu da Gallant ile yüz yüze bu konuyu görüşeceğini belirtti.

Hayom gazetesi, Gazze’nin idaresi konusunda Başbakan Binyamin Netanyahu ile ayrışan Savunma Bakanı Gallant’ın bölgeye ilişkin planını yazdı. Gallant’ın planında uluslararası gözetim altında Gazze’de Filistin yönetimine bağlı yerel isimlerin silahlandırılmasının hedeflendiği belirtildi. Bu silahların “Hamas’ın eline geçmesini” önlemek için İsrail tarafından elektronik olarak izlenmesinin amaçlandığı kaydedildi.

Öte yandan Netanyahu, İsrail’in güneyinde Gazze sınırı yakınlarında basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Gallant ile yaşadığı ayrışmaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Savunma Bakanı’na hala güvenip güvenmediği ve kendisiyle birlikte çalışıp çalışamayacağı sorulan Netanyahu, “Eğer Savunma Bakanı’nın dün söylediklerinden bahsediyorsanız, ona söyleyeceklerimi ilk olarak yüz yüze söyleyeceğim, burada değil” yanıtını verdi.

Netanyahu, Gallant ile ayrışma yaşadığı Gazze’nin idaresi konusundaki görüşmenin yakında gerçekleşeceğini belirterek, İsrail’in saldırıları sonrası Gazze’nin idaresinin Filistin Yönetimi’ne devredilmesine karşı olduğunu da yineledi.

İsrail yönetiminde “ertesi gün” kamplaşması

Gazze’nin idaresi tartışması

Gallant, Tel Aviv’de düzenlediği basın toplantısında, uzun zamandır Gazze’de Hamas’a alternatif bir yönetim bulma yönünde çalışmanın gerekli olduğunu söylediklerini ancak herhangi bir karşılık alamadıklarını belirtmişti. Gallant, “Ordunun planı tartışmaya açılmadı, daha da kötüsü yerine hiçbir alternatif getirilmedi. Gazze’de askeri-sivil bir rejim, İsrail için kötü ve tehlikeli bir alternatiftir” demişti.

Gazze’de askeri bir yönetimin kurulmasını kabul etmeyeceğini belirten Gallant, Netanyahu’ya, konuya ilişkin bir karar vermesi ve İsrail’in Gazze Şeridi’nde sivil-askeri bir rejimin olmayacağını ilan etmesi ve Hamas’a alternatif bir yönetimi teşvik etmesi çağrısında bulunmuştu.

Başbakan Netanyahu ise paylaştığı videoda Gallant’ın eleştirilerine, “Hamas var olduğu sürece başka hiçbir aktör Gazze’yi yönetemeyecek, kesinlikle Filistin yönetimi değil” ifadeleriyle yanıt vermişti. Hamas yenilene kadar “ertesi gün” tartışmalarının “anlamsız” olduğunu savunan Netanyahu, “Hamas’ın Gazze’yi askeri olarak idare etmediği netleşene kadar hiçbir aktör kendi güvenliği korkusuyla Gazze’nin sivil yönetimini tek başına kabul etmeye hazır olmayacak” iddiasında bulunmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail yönetiminde “ertesi gün” kamplaşması

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ilk kez Başbakan Binjyamin Netanyahu’nun Hamas yenilene kadar “ertesi gün” tartışmalarının “anlamsız” olduğunu savunan politikasına karşı açıkça meydan okudu.

Gallant, Tel Aviv’de düzenlediği basın toplantısında, uzun zamandır Gazze’de Hamas’a alternatif bir yönetim bulma yönünde çalışmanın gerekli olduğunu söylediklerini ancak herhangi bir yanıt alamadıklarını kaydeden Gallant, “Ordunun planı tartışmaya açılmadı, daha da kötüsü yerine hiçbir alternatif getirilmedi. Gazze’de askeri-sivil bir rejim, İsrail için kötü ve tehlikeli bir alternatiftir” dedi. Gazze’de askeri bir yönetimin kurulmasını kabul etmeyeceğini ifade eden Gallant, Netanyahu’ya, konuya ilişkin bir karar vermesi ve İsrail’in Gazze Şeridi’nde sivil-askeri bir rejimin olmayacağını ilan etmesi ve Hamas’a alternatif bir yönetimi teşvik etmesi çağrısında bulundu.

Netanyahu, sosyal medya platformu X üzerinden paylaştığı videoda Gallant’ın eleştirilerine yanıt verdi. Ordunun Hamas’a karşı savaşmaya devam ettiğine işaret eden Netanyahu, “Hamas var olduğu sürece başka hiçbir aktör Gazze’yi yönetemeyecek, kesinlikle Filistin Yönetimi değil” ifadelerini kullandı.

Aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, tartışmaya dahil olarak Gallant’ın görevden alınması çağrısında bulundu. Gallant’ın, Netanyahu ve kabinenin geri kalanıyla Gazze’nin idaresi konusunda ayrışma yaşadığını kaydeden Smotrich, Savunma Bakanı’nın planının Gazze’de “bir Arap terör devletinin” kurulmasının önünü açacağını iddia etti. Ben-Gvir de savaşın hedeflerine ulaşabilmesi için Savunma Bakanı’nın değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz ise Gallant’a desteğini açıkladı. Gantz, ulusal bir televizyonda yaptığı konuşmada, “Savunma Bakanı doğruyu söylüyor; liderliğin sorumluluğu, ne pahasına olursa olsun ülke için doğru olanı yapmaktır” dedi.

Gallant en son geçen yılın mart ayında Netanyahu’ya karşı açıkça cephe almıştı. O zamanki gerekçe savunma bakanının yargıdaki revizyonun IDF ve İsrail’in güvenliği üzerinde olumsuz bir etkisi olacağına dair endişeleriydi. Netanyahu buna Gallant’ı görevden alarak yanıt vermiş ancak yüz binlerce İsrailli protesto için sokaklara döküldüğünden karar hiçbir zaman uygulanamamıştı.

IDF’ten Netanyahu’ya “Sisifos” isyanı

Öte yandan üst düzey IDF ve Şin Bet güvenlik servisi yetkililerinin de yakın zamanda yapılan toplantılarda Netanyahu’ya benzer uyarılarda bulunduğu basına yansımıştı. Gallant’ın açıklamaları, son birkaç aydır siyasi ve savunma liderliği arasında giderek büyüyen çatlağın bir göstergesi.

Haaretz’den Amos Harel meselenin sadece “ertesi gün” ve hükümetin askeri hedeflerine ek siyasi bir hedef belirlemesi tartışması olmadığını söyledi, “Rehine müzakerelerinin durması, Refah’taki çatışmaların devam etmesi, Mısır ve ABD ile giderek büyüyen anlaşmazlıklar da sorgulanıyor” dedi.

Refah’a yapılacak herhangi bir operasyonun Kahire ile karmaşık anlaşmalar gerektireceğinin açık olmasına rağmen krizin patlak verdiğine dikkat çeken Harel, şöyle yazdı: “Refah sınır kapısına İsrail bayrağı çekilmesine öfkelenen Mısır, İsrail’e karşı önlemlerini artırdı. Güney Afrika’nın Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na savaşı durdurmak için tedbir kararı alınması talebiyle yaptığı başvuruya katıldı. Çarşamba günü bir güvenlik heyeti krizi çözmek üzere Kahire’yi ziyaret etti. Mısırlılar ayrıca Sina Yarımadası’ndan Gazze’ye insani yardım girişine engeller koyarak İsrail’in ABD’ye verdiği taahhütleri ihlal etmesine yol açıyor.”

Refah saldırısının da Biden yönetimi ile İsrail arasında krize yol açtığını hatırlatan Harel, Gazze’de son günlerde yoğun çatışmalar yaşandığına ve İsrail’in kayıplarının arttığına dikkat çekti, “Geçmişte olduğu gibi tehlike, herhangi bir siyasi karar alınmadan sahadaki olayların bir tırmanışı dikte etmesidir” dedi.

Harel, yazısına şöyle devam etti: “Bu zor koşullar altında Netanyahu’nun felç geçirdiği görülüyor. Çabalarının çoğunu kişisel olarak hayatta kalmaya, iktidarı elinde tutmaya ve aşırı sağ ve ultra-Ortodokslarla koalisyonunu sürdürmeye harcıyor. Sonuç ise şaşırtıcı derecede pasif bir politika. Mevcut Netanyahu doktrini, savaş halindeki bir ülkeyi önemli kararlar almadan yönetmektir. Başbakan halka saçmalık ve uydurma şeyler pazarlamaya devam ediyor. Tam zafer vaatlerine ve zaferden sadece bir adım uzakta olduğumuz iddialarına şimdi de Refah’a girmenin şişirilmiş önemi eklendi.”

“Başbakan ne pahasına olursa olsun iktidarı elinde tutmayı planlıyor. Bu, yaptığı açıklamalardan, yavaş yavaş yeniden etrafında toplanan destekçilerinin tepkilerinden ve Kanal 14 ile diğer bazı sözcüler tarafından neredeyse 24 saat boyunca onun için yürütülen kampanyadan anlaşılıyor. Netanyahu sıfır diplomatik eylem politikasına sadık kalırken, konu kendi siyasi bekası olduğunda çok daha proaktif davranıyor.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Saldırılarını genişleten İsrail’in kayıpları artıyor

Yayınlanma

Cibaliya kampındaki askeri saldırılarını genişleten İsrail, 5 askerinin “dost ateşiyle” öldüğü, 7’sinin de yaralandığı açıkladı. Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları ise kampta düzenledikleri operasyonda 12 İsrail askerini öldürdüklerini duyurdu.

The Times of Israel gazetesinin haberine göre, İsrail ordusunun “kara saldırısını genişlettiğini” duyurduğu Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliya Mülteci Kampı’nda 5 İsrail askeri dost ateşiyle öldü, 3’ü ağır 7’si de yaralandı.

İsrail ordusunun ön raporunda, paraşütçü birlikleriyle ile birlikte hareket eden bir İsrail tankının, dün akşam askerlerin bulunduğu bir binayı 2 kez hedef aldığı aktarıldı. Tankçı birliğinin, paraşütçülerden önce bölgeye geldiği ve paraşütçülerin de bölgeye ulaşmasının ardından söz konusu binada konuşlandığı belirtildi.

Akşam saatlerinde başka bir paraşütçü birliğin bölgeye gelerek, 2 İsrail tankına aynı binaya girdiklerini haber verdiği belirtildi.

Tankçı birliğinin söz konusu binanın pencerelerinden birinde silah namlusu tespit etmesi üzerine binaya iki kez ateş açtığı ifade edildi.

İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, ölen askerlerin tamamının Paraşütçü Tugayı’ndan Yüzbaşı Roy Beit Yaakov (22), Çavuş Gilad Arye Boim (22), Çavuş Daniel Chemu (20), Çavuş İlan Cohen (20) ve Çavuş Betzlel David Shashuah (21) olduğu kaydedildi.

İsrail ordusu dün Cibaliya kampındaki askeri saldırılarını genişlettiğini duyurmuş, görgü tanıkları da İsrail askerlerinin kampta “yüzlerce yerinden edilmiş Filistinliyi barınma merkezlerinden Gazze kentinin batısına doğru zorla göç ettirdiğini söylemişti.

Filistinli gruplar da saldırılarını genişleten İsrail ordusuyla şiddetli çatışmalara girdi.

Hamas çatışmalarda 7’si tank, 4’ü buldozer ve 1’i ne olduğu belirtilmeyen askeri araç olmak üzere İsrail ordusuna ait 12 aracı vurduklarını açıkladı.

Kassam Tugayları’ndan yapılan açıklamada, “Yasin-105” roketiyle İsrail ordusuna ait D9 askeri buldozerinin, iki anti-personel roketi ile de bir evin içinde saklanan İsrail kuvvetinin hedef alındığı ve çatışmaya girildiği ifade edildi. Bu esnada kurtarma kuvveti olay yerine doğru ilerlerken, Merkava tipi bir tankın patlayıcı ile hedef alındığı aktarılan açıklamada, operasyonda en az 12 İsrail askerinin öldürüldüğü belirtildi.

Refah’a ek birlik

Öte yandan İsrail ordusunun, kara saldırısını genişletme tehdidinde bulunduğu Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentine ek birlik gönderdiği duyuruldu.

The Times of Israel’in haberinde, İsrail ordusunun, Refah’ın doğusunda konuşlu 162. Tümen’e katılması için gece saatlerinde komando birliği gönderdiği belirtildi.

Haberde, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin İsrail’in Refah’taki “kara saldırılarını genişletmeyi” onaylamasının söz konusu olduğu bir dönemde Refah’a ek askeri birlik gönderildiğine dikkat çekildi.

İsrail ordusu, 6 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, zorla yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı Refah’ın doğusundaki bazı mahallelerin boşaltılmasını istemiş, 7 Mayıs sabahı da Gazze’nin Refah bölgesine kara saldırısı başlatarak Mısır ile olan sınır kapısının Gazze tarafını ele geçirdiğini duyurmuştu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English