Asya
Japonya-Çin ilişkisinde Fukuşima krizi

Japonya’nın merakla beklenen Fukushima No. 1 nükleer santralinin arıtılmış suyunu okyanusa boşaltma kararı, Çin ile ciddi bir sürtüşmeye neden oldu ve ilişkilerde bir yumuşama şansına zarar verdi.
İki ülke Barış ve Dostluk Antlaşması’nın imzalanmasının 45. yıldönümünü kutlarken, Japonya en büyük ticaret ortaklarından biri olan komşusu Çin’le kapsamlı yeni bir gerilim dönemine hazırlanıyor.
Geçtiğimiz perşembe günü tahliyelerin başlamasının hemen ardından Pekin, Japonya’dan yapılan tüm balık ithalatına misilleme niteliğinde bir yasak getirirken, Japonya’daki işyerleri, okullar ve devlet kurumlarına yönelik şikayet telefonları hafta sonu ülke manşetlerine taşındı.
Olayların alevlenmesi üzerine Japonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Masataka Okano pazartesi günü Çin’in Japonya Büyükelçisi Wu Jianghao’yu çağırarak Çin hükümetini yanlış bilgi yaymaktan vazgeçmeye çağırdı ve deşarjın çevre üzerinde “ihmal edilebilir” bir etkisi olduğunu kanıtlayan bilimsel kanıtlar olduğunu savundu.
Çin Büyükelçiliği’nin pazartesi akşamı Japonya’nın “inatçı ve bencil” davranışını kınayan ve Japonya’daki Çin misyonlarının da ülke içinden benzer çağrılar aldığından yakınan bir açıklama yapmasının ardından kısasa kısas devam etti.
Salı günü Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, Pekin’deki Japon Büyükelçiliği’ne taş atılması olayını yorumlarken Çinli yetkililerin “Japonya’nın sözde kaygılarına ilişkin ciddi tutumlarını açıkça ortaya koyduklarını” söyledi ancak tepkilerden ülkenin “sorumsuz davranışlarını” sorumlu tuttu.
Bir Japon hükümet sözcüsü ise çarşamba günü Wang’ın açıklamaları hakkında yorum yapmazken, Japonya’nın ithalat yasağı konusunda Dünya Ticaret Örgütü’ne resmi bir şikayette bulunabileceğini belirtti.
Diplomatik süreç
Geçtiğimiz birkaç ay içinde ikili diplomatik ilişkilerde bir iyileşme olduğuna dair işaretler belirmişti.
Nisan ayında Dışişleri Bakanı Yoshimasa Hayashi, mevkidaşı Qin Gang ile görüşmek üzere Pekin’e uçtu ve bu, üç yılı aşkın bir süredir bir Japon dışişleri bakanının Çin’e yaptığı ilk ziyaret oldu. Üç ay sonra Hayashi ve Pekin’in üst düzey diplomatı Wang Yi Endonezya’da ASEAN ile ilgili bir toplantının oturum aralarında ikili görüşmeler gerçekleştirdi.
Ülkelerin üst düzey elçileri arasındaki bu istişareler üst düzey toplantıların başlangıcı niteliğinde değerlendirildi.
Bu ayın başlarında Çinli diplomatlar Japonya’yı eylül ayı başlarında yapılacak ASEAN zirvesi sırasında Başbakan Fumio Kishida ile Çin Başbakanı Li Qiang arasında bir görüşmeye ev sahipliği yapma olasılığı konusunda bilgilendirdi, ancak henüz kesin bir şeye karar verilmediği kaydedildi.
Güney Kore ile başarılı bir yakınlaşmanın ardından Kishida, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile ikili bir görüşme için Çin’e gitme umudunu dile getirmişti.
Üst düzey görüşmelere zemin hazırlamak amacıyla Kishida, Komeito lideri Natsuo Yamaguchi’den Çin’e yapacağı ziyaret sırasında Xi’ye kişisel bir mektup iletmesini istedi. Ancak Yamaguchi yola çıkmadan iki gün önce, Fukuşima krizi nedeniyle gezisini ertelemek zorunda kaldı.
Japan Times’a konuşan Tokyo Üniversitesi’nde Çin diplomasisi profesörü olan Shin Kawashima, şu anda Kishida ve Xi arasında ikili bir görüşme olasılığının düşük olduğunu söyledi.
Kawashima, “Dışişleri bakanlığı (düzeyinde) üst düzey bir toplantı (görüşmelerin yeniden başlayacağına dair) bir sinyal olabilir, ancak şu anda durup dururken ikili bir (toplantı) düşünmek zor” dedi.
Çin Fukuşima’nın Pasifik okyanusuna salınan atık suyunu “kirli” olarak nitelendiriyor ve Çinli hükümet yetkilileri Japonya’yı okyanusa “kendi kanalizasyonu” gibi davranmayı bırakmaya çağırıyor.
Öte yandan, Japonya’nın salınımla ilgili doğru bilgi aktarma becerisi konusunda soru işaretleri ortaya çıktı. Prof. Kawashima, Tokyo Electric Power Company Holdings (Tepco) ve hükümetin doğru mesajı gönderme ve salımın arkasındaki bilimsel kanıtları daha geniş bir kitleye gösterme çabalarının yetersiz olduğunu söyledi.
Kriz daha derin
İki ülke arasındaki ilişkiler, özellikle Çin’in ekonomik ve askeri gücünün artmasıyla Japonya’nın ABD ile buna karşı koyma çabalarının hızlanması sonrası çalkantılı olduğu için bu tür tartışmalar yeni değil.
Çin ve ABD arasında yoğunlaşan rekabetinin ortasında Tokyo, Pekin’in iddialı tutumunu kesin bir dille kınayarak ve Hint-Pasifik bölgesinin hem içinde hem de dışında çok taraflı çerçevelerdeki angajmanlarını güçlendirerek büyük ölçüde Washington ile aynı çizgide hareket etti.
Buna ek olarak, Tokyo’nun Washington talepleriyle doğru orantılı olarak askeri bütçesini büyük ölçüde artırarak savunma kabiliyetlerini güçlendirme planları Pekin’i rahatsız etti.
Diğer yandan, Batı bloğunun giderek Çin’e karşı cephe aldığı mevcut koşullarda, Tayvan konusunda yaşanacak bir çatışma Japonya’yı da kolaylıkla içine çekebilir. Japon kamuoyu bu konuda tarafsız kalınması yönünde tartışmalar yürütüyor.
Ekim 2021’de göreve başlamasından bu yana Kishida yönetimi, Pekin ile diyaloğa açık kapı bırakan bir görüntü verirken, çok taraflı forumlarda ve hükümet belgelerinde Çin’e yönelik söylemini sertleştirdi.
Kishida haziran ayında düzenlediği bir basın toplantısında “Temel politikamız, karşılıklı çabalarla yapıcı ve istikrarlı bir ilişki inşa ederken, ortaya konulması gerekenleri ortaya koymak ve Çin’i sorumlu davranmaya çağırmaktır” dedi.
Diğer yandan, salı günü Washington’daki bir düşünce kuruluşunda düzenlenen bir etkinlikte Güney Kore’nin ABD Büyükelçisi Cho Hyun-dong, Seul’ün dört yıl aradan sonra Japonya, Çin ve Güney Kore arasında üçlü görüşmeleri yeniden başlatmak istediğini açıkladı.
Dönemin Başbakanı Shinzo Abe hükümeti, Xi’nin 2020 baharında Japonya’ya yapacağı ve iki komşu arasında yeni bir işbirliği dönemi başlatması beklenen bir devlet ziyareti planlıyordu ancak COVID-19’un yayılması Japon hükümetini geziyi iptal etmek zorunda bıraktı.
Kishida’nın Pekin’e yaklaşma konusunda Abe’ye kıyasla daha az istekli olduğu görünüyor. Prof. Kawashima’ya göre ise, “Zorlu güvenlik ortamına rağmen, ilişkilerin tamamen düzelmesini istemek yerine barışçıl ilişkileri yeniden tesis etmek ve savaştan kaçınmak için ikili bir zirveye ev sahipliği yapmak gerekiyor.”
Asya
Çin Başbakanı Li, ‘fırsatlar ülkesi ve küresel büyüme motoru’ olmaya devam edeceklerini söyledi

Çin Başbakanı Li Qiang, Pekin’de düzenlenen Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB) Yıllık Toplantısı’nda, dünya artan jeopolitik zorluklar ve belirsizliklerle karşı karşıya olsa da Çin’in fırsatlar ülkesi ve küresel büyüme ve istikrarın motoru olmaya devam edeceğini söyledi.
Perşembe günü yaptığı açıklamada, “Çin, küresel ekonomik büyümeye en büyük ivmeyi sağlayan ülke ve dünya barışı ve kalkınması için en önemli kesinlik kaynağı olmaya devam ediyor” dedi.
Li’nin açıklamaları, Tianjin’de düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu‘nun Yeni Şampiyonlar Yıllık Toplantısı’nda Çin’in büyümesinin “nispeten hızlı bir şekilde” devam edeceğini ve ülkenin küresel ekonominin karşı karşıya olduğu zorlukları aşmak için “elinden geleni yapacağını” söylemesinden bir gün sonra geldi.
Çin Başbakanı Li, artan dış zorluklara rağmen Çin’in dayanıklılık gösterdiğini belirterek, bu yılın ilk iki çeyreğindeki sağlam performansını örnek gösterdi.
Li, ilk çeyrekteki yıllık %5,4’lük GSYİH büyümesine dikkat çekerek, bunu zor kazanılmış bir başarı olarak nitelendirdi. Pekin, bu yıl için yıllık GSYİH hedefi olarak yaklaşık %5 belirlemişti.
“Çin ekonomisi, önümüzdeki yıllarda küresel ekonomi için fırsatlar sunan bir merkez olmaya devam edecek” diye ekledi.
Çin, ABD ile öngörülemeyen bir ticaret savaşının içindeyken, Pekin, finansal piyasaları istikrara kavuşturmak ve tüketimi canlandırmak için teşvik tedbirleri aldı. Bu tedbirler arasında, gösterge faiz oranlarının düşürülmesi, bankaların zorunlu karşılık oranlarının azaltılması ve hane halkı harcamalarını artırmak için takas programları yer alıyor.
AIIB toplantısında Li, bankanın son on yıldaki başarılarını överek, jeopolitik gerilimler, tek taraflılık ve korumacılığın arttığı bir ortamda üyelerin büyümesini desteklemede daha büyük bir rol oynayacağını söyledi.
“Ekonomik küreselleşme, geri döndürülemez bir tarihsel eğilimdir” dedi.
Li ayrıca, bankanın Çin’in öncülüğündeki iki program olan Kuşak ve Yol Girişimi ile Küresel Kalkınma Girişimi ile uyumunu güçlendirmesini istedi.
2013 yılının sonlarında Çin tarafından önerilen Kuşak ve Yol Girişimi, Asya, Avrupa ve Afrika’da ticaret ve ekonomik entegrasyonu geliştirmeyi amaçlarken, 2021’de duyurulan Küresel Kalkınma Girişimi, BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni temel alarak yoksulluğun azaltılması, gıda güvenliği ve iklim değişikliğine odaklanıyor.
Economist Intelligence Unit’in kıdemli Çin ekonomisti Xu Tianchen, dünyanın altyapı projeleri için finansman sıkıntısı yaşadığını ve bu sıkıntının Washington’un dış yardım kesintileriyle daha da kötüleştiğini söyledi. Xu, bunun sonucunda AIIB’nin rolünün daha da önemli hale geleceğini ekledi.
South China Morning Post’a konuşan Xu, potansiyel bir zorluğun ABD ve bazı diğer ülkelerin, yardım ve finansmanı alıcı ülkelerin Çin veya Çin liderliğindeki kurumlardan kaçınmasına bağlayarak uygulayabileceği siyasi baskı olduğunu söyledi.
ESSEC Business School’da ekonomi doçenti olan Jamus Lim, Çin’in kurduğu bir banka olarak AIIB’nin, siyasi riskler nedeniyle genellikle kaçınılan projeleri finanse etme istekliliğini gösterdiğini söyledi.
“Dünya bölgesel bloklara bölünmeye devam ederken, AIIB hedefini Afrika ve Asya’ya odaklamak ve altyapı kredileri alanındaki uzmanlığını korumak isterse, Asya Kalkınma Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası ile rekabet edebilecek bir kalkınma etkisi yaratma potansiyeline sahip olacaktır” dedi.
Asya
Taliban, Çinli şirketle petrol sahası anlaşmasını iptal etti

Afganistan’da Taliban hükümeti, sözleşme yükümlülüklerinin ihlal edildiği iddiasıyla Çinli bir şirketle iki yıldır süren petrol çıkarma ve geliştirme sözleşmesini feshetti.
Maden ve Petrol Bakanlığı sözcüsü Hamayun Afghan, geçen hafta yaptığı bir X gönderisinde, “Maden ve Petrol Bakanlığı ile Afchin Şirketi arasında 25 yıl süreyle imzalanan Amu Darya Petrol Sahası Arama ve Üretim Anlaşması, yüklenicinin sözleşme yükümlülüklerini tekrar tekrar ihlal etmesi nedeniyle feshedildi” dedi.
2023 yılında Kabil, Afganistan’ın kuzeyindeki Amu Darya Havzasında petrol çıkarmak için Xinjiang Central Asia Petroleum and Gas Co. (CAPEIC) ile 540 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, Taliban’ın Ağustos 2021’de iktidarı ele geçirmesinden bu yana yapılan ilk büyük yabancı yatırım anlaşması oldu.
Anlaşma kapsamında Taliban rejimi, %20 hisseye sahip Afganistan’ın devlet şirketi Afghan Oil and Gas Company ile %80 hisseye sahip CAPEIC arasında yeni kurulan ortak girişim Afchin’e lisans verdi. Çıkarım alanı Faryab, Jowzjan ve Sar-e Pul illerinde bulunuyor. Kabil’e göre CAPEIC, ilk yıl en az 150 milyon dolar, üç yıl içinde ise 540 milyon dolar yatırım yapmayı ve 3.000 Afgan vatandaşını istihdam etmeyi taahhüt etti.
Ocak 2023’teki imza töreninde, dönemin Maden ve Petrol Bakanı Shahabuddin Delawar, “Afganistan son 50 yılda hiçbir yabancı ülkeyle bu kadar büyük bir ekonomik anlaşma imzalamadı” dedi.
Sözcü Hamayun, Nikkei Asia‘ya “Çinli şirket anlaşmaya uygun olarak yatırımı erteledi” ve projenin “ödenmesi gereken telif ücretlerinin ödenmemesi, [yetersiz] sismik araştırmalar ve yerel altyapı projelerinin ertelenmesi” nedeniyle de aksadığını söyledi.
“Şirkete, vaatlerin yerine getirilmemesi halinde sözleşmenin sadece bir kağıt parçası olarak kalacağı açıkça bildirildi. Şirketin üç yıl içinde tüm araştırma, petrol keşfi ve üretim aşamalarını tamamlaması gerekiyordu” diye ekledi.
“Çinli yetkililere bilgi verdik. Şirket yetkililerine ekipler gönderdik. Ancak yanıt hiçbir zaman olumlu olmadı” dedi Hamayun.
Hamayun’a göre, bakanlıklar arası bir komitenin sözleşme ihlallerini soruşturmasının ve bakanlığın teknik ve hukuki değerlendirme için uluslararası danışmanlık firmalarına davetinin ardından, Başbakan Hasan Akhund sözleşmenin iptalini onayladı.
CAPEIC, Nikkei Asia’nın yayınlanma tarihine kadar sorulara yanıt vermedi.
Afganistan’ın eski bilgi, kültür ve turizm bakan yardımcısı Zardasht Shams, Nikkei’ye verdiği demeçte, “Bu fesih, yalnızca sözleşmeye uygun performans gösterememe ve teslimat yapamama nedeniyle gerçekleşmiş olsa da, Taliban ile Çin arasındaki genel ilişkileri, özellikle de ekonomik bağları etkileyebilir” dedi.
Shams, “2021 yılının Ağustos ayından sonra Taliban, Çin’e benzeri görülmemiş bir sıcaklık gösterdi ve ticaret, yatırım ve muhtemel mali yardım konusunda bazı abartılı beklentiler içine girdi. Taliban, Çin’i ABD’nin alternatifi olarak gördü” dedi. “Ancak Çin, ABD ve müttefiklerinin yerini hiçbir şekilde alamaz. 2021’deki çekilmesinden sonra bile ABD, Afganistan’a milyarlarca dolarlık yardımda bulundu” diye ekledi.
Shams, Taliban rejiminin mali sıkıntısının sözleşmenin feshine karar vermede önemli bir rol oynadığına da inanıyor. “Taliban şu anda mali sorunlarla karşı karşıya ve iktidarını sürdürmek için gelirlerini artırmanın yollarını arıyor” dedi.
Öte yandan, Afgan kökenli Amerikalı akademisyen Ubaidullah Burhani, sözleşmenin feshinin “Çin-Afganistan ilişkilerinde ciddi bir kopukluğa yol açmayacağını” düşünüyor.
Burhani, Nikkei’ye verdiği demeçte, “Her iki taraf da, özellikle Afganistan’ın akut ekonomik ve altyapı ihtiyaçları karşısında, Çin’in stratejik avantajına dönüştürmeye devam ettiği kritik karşılıklı çıkarlarla bağlı olmaya devam ediyor” dedi.
Ayrıca, Çin’in yatırımlarındaki yavaş ilerlemenin Amu Darya petrol sahası projesiyle sınırlı olmadığını da belirtti.
“Çin yıllardır Afganistan’da bu projeleri hayata geçirme taahhüdünde bulunmadan münhasır anlaşmalar yapma politikası izliyor. Bu eğilimin en iyi örneği, büyük ölçüde atıl durumda olan Mes Aynak bakır madeni sözleşmesi” diyen Burhani, 2007 yılında bir Çinli şirkete verilen Kabil yakınlarındaki Logar eyaletindeki projeyi örnek gösterdi.
Burhani, “Somut ilerleme olmamasına ek olarak, bu projeler karmaşık jeopolitik dinamikler, çelişen Batı çıkarları, çevre uyum talepleri, bölgesel baskılar ve tekrarlanan saldırıların oluşturduğu sürekli güvenlik tehditleri nedeniyle engellenmiştir” diye ekledi.
Afchin sözleşmesinin iptal edilmesine rağmen, Taliban diplomatik olarak Çin’e karşı sıcak tutumunu sürdürüyor.
Taliban hükümetinin farklı dillerde yaptığı açıklamalara göre, Taliban’ın Başbakan Yardımcısı Mawlvi Abdul Salam Hanafi, bu ayın başlarında Çin’in Kunming kentinde düzenlenen Çin-Güney Asya Fuarı’na katıldı ve Kabil’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne desteğini yineledi ve iki ülke arasında işbirliğinin güçlenmesini umduğunu ifade etti.
Açıklamalardan birinde, “Hanafi, Çin ile Afganistan arasındaki güçlü bağları vurgulayarak, Çin’in Afganistan’daki projelerini son derece önemli ve karşılıklı yarar sağlayan projeler olarak nitelendirdi” denildi. Açıklamada, Çinli yatırımcılarla bir araya gelen başbakan yardımcısının, Taliban’ın yerli ve yabancı yatırımcıların, özellikle Çinli şirketlerin yatırımlarını kolaylaştırma taahhüdünü yinelediği ve Afganistan’daki yatırımların büyüme potansiyelinin yüksek olduğunu vurguladığı da belirtildi.
Asya
Çin Başbakanı Li: Küreselleşme geri döndürülemez

Çin Başbakanı Li Qiang, ticaret gerilimleri nedeniyle küresel tedarik zincirlerinin “parçalanma” riski olduğuna dikkat çekerek, ülkesinin “dünyaya kapılarını daha da açacağını” söyledi.
Pekin’in en yüksek ikinci yetkilisi olan Li, Çin’in teknolojik ilerlemelerini diğer ülkelerin de yararlanabileceğini belirterek, ülkesinin bir üretim gücü olmaktan “mega tüketici pazarı”na geçiş sürecini özetledi.
Li, çarşamba günü Çin’in kuzeyindeki Tianjin kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun yıllık yaz etkinliğinde, “Ekonomik küreselleşme tersine dönmeyecek, sadece yeni bir yol açacak” dedi. “Küresel pazara daha fazla entegre olacağız ve bağlantımızı güçlendireceğiz” diye ekledi.
“Kapalı ve izole adalara geri dönmeyeceğiz” vurgusu yaptı.
Pekin, küresel tedarik zincirlerini altüst etme tehdidi oluşturan Washington ile tam anlamıyla bir ticaret savaşı içindeyken, uluslararası ticaret ve kalkınma için istikrar sağlayıcı bir güç olarak konumlanmaya çalışıyor.
ABD ve Çin bu ay Londra’da bir araya geldi ve tarifelerdeki keskin artışları azaltmak için kırılgan bir ateşkes imzaladı. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın diğer ülkelere uyguladığı “karşılıklı” gümrük vergilerine ilişkin 90 günlük moratoryum temmuz ayında sona erecek ve bu durum küresel ticarette yeni aksaklıkların yaşanabileceği endişesini artırıyor.
Geçen hafta, Çin Halk Bankası Başkanı Pan Gongsheng, renminbi’nin rolünün artacağı “çok kutuplu” bir para sistemi savunurken, ABD dolarının hakimiyetine dolaylı bir eleştiri getirdi.
Çin Başbakanı Li, “Bazı ülkeler ve bölgeler, riskten kaçınma adı altında piyasa faaliyetlerine müdahale etti” diyerek, Batılı hükümetlerin ekonomilerini Çin’den izole etme çabalarına atıfta bulundu ve iki yıl önce, Covid-19 salgını nedeniyle kapanmaların ardından düzenlenen aynı forumda yaptığı açıklamaları yineledi.
‘Küresel Güney güçleniyor’
Li çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Dünyanın ekonomik ve ticari sistemi daha çeşitlilik kazanıyor. Küresel güney hızla güçleniyor” dedi.
Genel eğilime paralel olarak gelişmiş ülkelerin ticaret hacmi zayıflarken Küresel Güney ülkelerinin ticaretinin son 20 yılda 4,6 kat arttığının altını çizen Li, bu ülkelerin küresel ticaret içindeki payının, 2000 yılında yüzde 30 iken yüzde 45’e kadar çıktığını belirtti.
Li ayrıca, “Çin’in inovasyonu açık ve açık kaynaklıdır” dedi. Ülkenin önde gelen yapay zeka grupları DeepSeek ve Alibaba, büyük dil modellerini dünyanın dört bir yanındaki geliştiricilerin kullanımına sundu. Li, “Yerli teknolojileri paylaşmaya hazırız” diye ekledi.
Dünya Ekonomik Forumu’nun “Yaz Davosu” olarak da bilinen Yeni Şampiyonlar Yıllık Toplantısı, son yıllarda Çin liderliğine, Batı ile gergin ilişkiler, yurt içinde zayıflayan ekonomik ivme ve iç ekonomiye daha fazla yabancı yatırım çekme çabaları arasında uluslararası iş dünyasına samimi bir tavır sergilemek için bir platform sunuyor.
Bu yılki konuklar arasında eski İngiltere başbakanı Sir Tony Blair ve Harvard siyaset bilimci Graham Allison yer alıyor.
Küresel ekonomik entegrasyon vurgusu
The Asia Group düşünce kuruluşunun Çin ülke direktörü Han Shen Lin, “Çin’in ‘Yaz Davos’una ev sahipliği yapması, giderek daha istikrarsız hale gelen bu dönemde uluslararası toplum tarafından sorumlu bir küresel paydaş olarak nasıl görülmek istediğini ortaya koyuyor” dedi.
Çin’deki AB Ticaret Odası’nın son anketine göre, rekor sayıda katılımcı ülkede iş yapmanın daha zor hale geldiğini belirtti.
Çin Başbakanı Li, “ülkelerin ekonomik ve ticari ilişkilerinde farklılıklar ve anlaşmazlıklar olması normal” dedi. Ancak Çin’in “tüm ülkelerle azami konsensüs sağlamak için ısrarlı çabalar göstermeye hazır” olduğunu da ekledi.
“Küresel ekonomi derin bir entegrasyon içindedir; hiçbir ülke dünyadan izole olarak refahını sürdüremez” dedi.
‘Çin, mega ölçekli bir tüketim gücü haline gelecek’
Li, küresel ekonomik büyümenin yüzde 30’unu sağlayan Çin ekonomisinin, dünya ekonomisinin motoru haline geldiğini belirterek, sürekli gelişen ve güncellenen Çin pazarının küresel ekonomi ve ticarete ihtiyaç duyduğu yeni büyüme alanlarını ve ivmesini sağlayacağına inandıklarını dile getirdi.
Çin’in halihazırda dünyanın ikinci büyük ithalatçı ülkesi ve tüketici pazarı olduğunun, yüksek gelirli bir ülke olma yolunda ilerlediğinin altını çizen Li, şunları kaydetti:
“Son yıllarda iç talebi genişletme stratejisi çerçevesinde tüketimi canlandırmaya yönelik özel teşvikler uyguluyoruz. Bu, Çin’i, bir imalat gücü olmanın yanı sıra mega ölçekli bir tüketim gücü haline getirecek.”
Li, Çin pazarının gelişiminin dünyanın her yerinden girişimcilere daha fazla pazar alanı sağlayacağını vurguladı.
-
Görüş2 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Avrupa1 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savunma sanayiinde ‘Amerikan malı’ baskısı geri tepiyor
-
Dünya Basını4 gün önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?