Japonya’nın merakla beklenen Fukushima No. 1 nükleer santralinin arıtılmış suyunu okyanusa boşaltma kararı, Çin ile ciddi bir sürtüşmeye neden oldu ve ilişkilerde bir yumuşama şansına zarar verdi.
İki ülke Barış ve Dostluk Antlaşması’nın imzalanmasının 45. yıldönümünü kutlarken, Japonya en büyük ticaret ortaklarından biri olan komşusu Çin’le kapsamlı yeni bir gerilim dönemine hazırlanıyor.
Geçtiğimiz perşembe günü tahliyelerin başlamasının hemen ardından Pekin, Japonya’dan yapılan tüm balık ithalatına misilleme niteliğinde bir yasak getirirken, Japonya’daki işyerleri, okullar ve devlet kurumlarına yönelik şikayet telefonları hafta sonu ülke manşetlerine taşındı.
Olayların alevlenmesi üzerine Japonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Masataka Okano pazartesi günü Çin’in Japonya Büyükelçisi Wu Jianghao’yu çağırarak Çin hükümetini yanlış bilgi yaymaktan vazgeçmeye çağırdı ve deşarjın çevre üzerinde “ihmal edilebilir” bir etkisi olduğunu kanıtlayan bilimsel kanıtlar olduğunu savundu.
Çin Büyükelçiliği’nin pazartesi akşamı Japonya’nın “inatçı ve bencil” davranışını kınayan ve Japonya’daki Çin misyonlarının da ülke içinden benzer çağrılar aldığından yakınan bir açıklama yapmasının ardından kısasa kısas devam etti.
Salı günü Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, Pekin’deki Japon Büyükelçiliği’ne taş atılması olayını yorumlarken Çinli yetkililerin “Japonya’nın sözde kaygılarına ilişkin ciddi tutumlarını açıkça ortaya koyduklarını” söyledi ancak tepkilerden ülkenin “sorumsuz davranışlarını” sorumlu tuttu.
Bir Japon hükümet sözcüsü ise çarşamba günü Wang’ın açıklamaları hakkında yorum yapmazken, Japonya’nın ithalat yasağı konusunda Dünya Ticaret Örgütü’ne resmi bir şikayette bulunabileceğini belirtti.
Diplomatik süreç
Geçtiğimiz birkaç ay içinde ikili diplomatik ilişkilerde bir iyileşme olduğuna dair işaretler belirmişti.
Nisan ayında Dışişleri Bakanı Yoshimasa Hayashi, mevkidaşı Qin Gang ile görüşmek üzere Pekin’e uçtu ve bu, üç yılı aşkın bir süredir bir Japon dışişleri bakanının Çin’e yaptığı ilk ziyaret oldu. Üç ay sonra Hayashi ve Pekin’in üst düzey diplomatı Wang Yi Endonezya’da ASEAN ile ilgili bir toplantının oturum aralarında ikili görüşmeler gerçekleştirdi.
Ülkelerin üst düzey elçileri arasındaki bu istişareler üst düzey toplantıların başlangıcı niteliğinde değerlendirildi.
Bu ayın başlarında Çinli diplomatlar Japonya’yı eylül ayı başlarında yapılacak ASEAN zirvesi sırasında Başbakan Fumio Kishida ile Çin Başbakanı Li Qiang arasında bir görüşmeye ev sahipliği yapma olasılığı konusunda bilgilendirdi, ancak henüz kesin bir şeye karar verilmediği kaydedildi.
Güney Kore ile başarılı bir yakınlaşmanın ardından Kishida, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile ikili bir görüşme için Çin’e gitme umudunu dile getirmişti.
Üst düzey görüşmelere zemin hazırlamak amacıyla Kishida, Komeito lideri Natsuo Yamaguchi’den Çin’e yapacağı ziyaret sırasında Xi’ye kişisel bir mektup iletmesini istedi. Ancak Yamaguchi yola çıkmadan iki gün önce, Fukuşima krizi nedeniyle gezisini ertelemek zorunda kaldı.
Japan Times’a konuşan Tokyo Üniversitesi’nde Çin diplomasisi profesörü olan Shin Kawashima, şu anda Kishida ve Xi arasında ikili bir görüşme olasılığının düşük olduğunu söyledi.
Kawashima, “Dışişleri bakanlığı (düzeyinde) üst düzey bir toplantı (görüşmelerin yeniden başlayacağına dair) bir sinyal olabilir, ancak şu anda durup dururken ikili bir (toplantı) düşünmek zor” dedi.
Çin Fukuşima’nın Pasifik okyanusuna salınan atık suyunu “kirli” olarak nitelendiriyor ve Çinli hükümet yetkilileri Japonya’yı okyanusa “kendi kanalizasyonu” gibi davranmayı bırakmaya çağırıyor.
Öte yandan, Japonya’nın salınımla ilgili doğru bilgi aktarma becerisi konusunda soru işaretleri ortaya çıktı. Prof. Kawashima, Tokyo Electric Power Company Holdings (Tepco) ve hükümetin doğru mesajı gönderme ve salımın arkasındaki bilimsel kanıtları daha geniş bir kitleye gösterme çabalarının yetersiz olduğunu söyledi.
Kriz daha derin
İki ülke arasındaki ilişkiler, özellikle Çin’in ekonomik ve askeri gücünün artmasıyla Japonya’nın ABD ile buna karşı koyma çabalarının hızlanması sonrası çalkantılı olduğu için bu tür tartışmalar yeni değil.
Çin ve ABD arasında yoğunlaşan rekabetinin ortasında Tokyo, Pekin’in iddialı tutumunu kesin bir dille kınayarak ve Hint-Pasifik bölgesinin hem içinde hem de dışında çok taraflı çerçevelerdeki angajmanlarını güçlendirerek büyük ölçüde Washington ile aynı çizgide hareket etti.
Buna ek olarak, Tokyo’nun Washington talepleriyle doğru orantılı olarak askeri bütçesini büyük ölçüde artırarak savunma kabiliyetlerini güçlendirme planları Pekin’i rahatsız etti.
Diğer yandan, Batı bloğunun giderek Çin’e karşı cephe aldığı mevcut koşullarda, Tayvan konusunda yaşanacak bir çatışma Japonya’yı da kolaylıkla içine çekebilir. Japon kamuoyu bu konuda tarafsız kalınması yönünde tartışmalar yürütüyor.
Ekim 2021’de göreve başlamasından bu yana Kishida yönetimi, Pekin ile diyaloğa açık kapı bırakan bir görüntü verirken, çok taraflı forumlarda ve hükümet belgelerinde Çin’e yönelik söylemini sertleştirdi.
Kishida haziran ayında düzenlediği bir basın toplantısında “Temel politikamız, karşılıklı çabalarla yapıcı ve istikrarlı bir ilişki inşa ederken, ortaya konulması gerekenleri ortaya koymak ve Çin’i sorumlu davranmaya çağırmaktır” dedi.
Diğer yandan, salı günü Washington’daki bir düşünce kuruluşunda düzenlenen bir etkinlikte Güney Kore’nin ABD Büyükelçisi Cho Hyun-dong, Seul’ün dört yıl aradan sonra Japonya, Çin ve Güney Kore arasında üçlü görüşmeleri yeniden başlatmak istediğini açıkladı.
Dönemin Başbakanı Shinzo Abe hükümeti, Xi’nin 2020 baharında Japonya’ya yapacağı ve iki komşu arasında yeni bir işbirliği dönemi başlatması beklenen bir devlet ziyareti planlıyordu ancak COVID-19’un yayılması Japon hükümetini geziyi iptal etmek zorunda bıraktı.
Kishida’nın Pekin’e yaklaşma konusunda Abe’ye kıyasla daha az istekli olduğu görünüyor. Prof. Kawashima’ya göre ise, “Zorlu güvenlik ortamına rağmen, ilişkilerin tamamen düzelmesini istemek yerine barışçıl ilişkileri yeniden tesis etmek ve savaştan kaçınmak için ikili bir zirveye ev sahipliği yapmak gerekiyor.”