Bizi Takip Edin

AVRUPA

Josep Borrell, Ukrayna’ya askeri destek için 3,5 milyar avroluk ek bütçe istedi

Yayınlanma

AB kaynaklarının yaptığı açıklamaya göre, Avrupa Birliği Dış Politika Şefi Josep Borrell, Ukrayna’ya askeri yardımın finansmanı için kullanılan fona 3,5 milyar avro eklenmesini önerdi.

Euractiv’in aktardığına göre isimlerinin açıklanmaması kaydıyla konuşan kaynaklar, Borrell’in AB hükümetlerinden Ukrayna’ya halihazırda yaklaşık 4,6 milyar avro askeri yardım tahsis etmiş olan Avrupa Barış Fonunun (EPF) mali tavanını yükseltmelerini istediğini söyledi.

Borrell’in önerisi için AB’nin ulusal hükümetlerinin onayı gerekiyor. Hükümetler geçtiğimiz Aralık ayında ‘ihtiyaç halinde’ böyle bir artışın olabileceği konusunda mutabık kalmışlardı.

2021’de kurulan fon, AB’nin gelişmekte olan ülkelerin askeri teçhizat satın almasına yardımcı olması için tasarlanmıştı. Fakat AB, Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından bu fonu Ukrayna’ya silah sağlamak için de kullanmaya karar verdi.

Fon, askeri operasyonları finanse etmesine izin verilmeyen AB bütçesinden ayrı.

Savaş, EPF’nin planlanandan çok daha hızlı bir şekilde kaynak tüketmesi anlamına geldi. Fon başlangıçta 5 milyar avroluk bir bütçeye sahipti ve bu bütçenin 2027 yılına kadar yetmesi öngörülüyordu. Bu tavan geçtiğimiz Aralık ayında 2 milyar avro artırılmıştı.

Fon, Ukrayna’ya silah ve mühimmat tedarik eden AB ülkelerinin maliyetin bir kısmını geri talep etmelerine olanak tanıyor. AB ülkeleri fona ekonomilerinin büyüklüğüne göre katkıda bulunuyor.

Üst düzey bir AB yetkilisi, Borrell’in fondaki para miktarının azalması ve AB’nin dış politika biriminin EPF’nin Ukrayna’nın yanı sıra diğer ülkelere yönelik askeri yardımı finanse etmek için yeterli nakde sahip olduğundan emin olmak istemesi nedeniyle destek istemeye karar verdiğini söyledi.

Yetkili, “Takviye yapmak zorundayız. Avrupa Barış Fonunun özü … evrensel bir karaktere sahip. Ukrayna için tasarlanmadı. Avrupa Birliği’nin başa çıkabileceği herhangi bir çatışma için tasarlandı,” dedi.

Öte yandan Borrell’in teklifinin önünde engeller bulunuyor. Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Kiev’in Macar bankası OTP’yi savaş sponsorları listesinden çıkarmaması halinde, AB’nin Ukrayna’ya yönelik EPF kapsamındaki bir sonraki destek dilimini ve Rusya’ya yönelik herhangi bir yeni yaptırım paketini bloke edeceğini söyledi.

Szijjarto, “OTP kara listede kaldığı sürece buna yeşil ışık yakamayız. Aynı şey yaptırımlar için de geçerli,” dedi.

Macaristan bu hafta AB tarafından Ukrayna’ya askeri yardım için 500 milyon avro daha tahsis edilmesi önerisini bloke etmişti. Macaristan bu hamleyi gerekçelendirirken Balkanlar ve Kuzey Afrika gibi diğer bölgelerin de fondan para alacağına dair garanti talep etti.

Brüksel’deki AB diplomatları ise, kapalı kapılar ardında Macaristan’ın blokajının ana nedeninin Ukrayna’nın OTP bankasını kara listeye alması olduğunu açıkça belirttiğini söyledi.

AB yetkilileri, Kiev’in bankanın tamamını mı yoksa sadece Rusya şubesini mi kara listeye aldığını tespit etmeye çalışmak da dahil olmak üzere sorunu çözmek için çalıştıklarını söylediler.

AVRUPA

Liz Truss: Britanya’nın kendi Donald Trump’ına ihtiyacı var

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ın eski başbakanı Liz Truss, ülkesinin de kendi Donald Trump’ına sahip olması gerektiğini savundu.

Yeni Delhi’de düzenlenen Hindustan Times Liderlik Zirvesinde konuşan Truss, “Açıkçası bir İngiliz Trump’a ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Asıl soru bu kişinin kim olabileceği,” dedi.

POLITICO’nun aktardığına göre Truss, İngilizlerin “Trump’ın Amerika’da gerçekleştirdiği devrimin aynısını” görmek istediklerini söyledi.

Trump’ın Make America Great Again (Amerika’yı Yeniden Büyük Yap) hareketi için ise, “Parmaklarımı çoktan ateşe soktum ve ciddi şekilde yandım, ama şimdi Britanya’da değişimi sağlamak için ihtiyacımız olan yaklaşım bu,” ifadelerini kullandı.

Truss’un Eylül ve Ekim 2022 tarihleri arasındaki kısa başbakanlığı, piyasalarda çalkantılara yol açan vergi kesintileri ve borçlanmaya dayalı bir hükümet bütçesini içeriyordu. Truss, çöküşünden dolayı Hazine ve İngiltere Merkez Bankası gibi kurumları suçluyor.

O zamandan bu yana Trump’ın iktisadi büyüme sağlayan etkili iç politikalar izlediğini savunarak yeni ABD Başkanının önde gelen bir destekçisi haline geldi. Bu yılın başlarında hem Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansına (CPAC) hem de Cumhuriyetçi Ulusal Konvansiyon’a (RNC) katılarak Cumhuriyetçileri “derin devlete” karşı mücadele etmeye çağırmıştı.

Truss ayrıca ABD’nin geri dönen başkanının ideolojisinin dünya genelinde hissedileceğini savundu. Truss, “ABD’de gördüğümüz Trump devrimi Avrupa’ya da geliyor,” derken, Fransa ve Almanya’da iktisadi durgunluktan duyulan memnuniyetsizliğin görülebileceğini savundu ve önümüzdeki “beş ila on yıl içinde” Britanya’da olduğu gibi Avrupa’da da büyük değişiklikler yaşanacağını ileri sürdü.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Gazprom, Avusturya’ya doğalgaz sevkiyatını durdurdu

Yayınlanma

Rusya’nın enerji devi Gazprom, uluslararası tahkim kararıyla 230 milyon avro tazminata mahkûm edilmesi sonrasında Avusturya’ya doğalgaz sevkiyatını durdurma kararı aldı.

Şirket, bu cezayı ne ödemek ne de doğalgaz sevkiyatını sürdürmek istiyor. OMV, bu duruma hazırlıklı olduğunu ve tüketicilerin yakıt tedarikinde herhangi bir sorun yaşamayacağını öne sürdü.

OMV’den yapılan açıklamada, “Gazprom Export, OMV’ye Avusturya Tedarik Sözleşmesi kapsamındaki doğal gaz teslimatlarını 16 Kasım günü TSİ 06.00’dan itibaren askıya alacağını ve böylece sevkiyatı yüzde 0’a indireceğini bildirdi,” denildi.

Bu karar, OMV’nin, ekim ayında kendisine teslim edilen doğalgaz için ödeme yapmayacağını açıklamasının ardından geldi.

Uluslararası Ticaret Odası, çarşamba günü aldığı kararla, Gazprom Export’un 2022’de Alman iştiraki OMV’ye doğalgaz tedarikini kesmesi nedeniyle 230 milyon avro tazminat ve buna ek olarak faiz ile masrafları ödemesi gerektiğine hükmetmişti.

2022’de Gazprom, gaz ihracatını kısıtlamış ve ödemelerin ruble ile yapılmasını talep etmişti.

Avusturya’ya alternatif tedarik yolları

Mahkeme kararının ardından OMV, Gazprom’un ödeme yapmayacağını öngörerek Avusturya’ya sevk edilen gaz için ödeme yapmama kararı aldı.

OMV’nin, ekim teslimatları için 20 Kasım civarında ödeme yapması gerekiyordu. Analist Klas Dozeman, Gazprom’un ödemeyi alamaması halinde 21 Kasım’dan itibaren teslimatları durdurabileceğini öne sürmüştü.

Ancak Gazprom, gecikmeden sözleşmedeki yükümlülüklerini reddetme yoluna gitti.

Avusturya’nın doğalgaz tüketimi, kış sezonunda AB’nin toplam tüketiminin yaklaşık yüzde 1’ini oluşturuyor. Bununla birlikte, Ukrayna üzerinden yapılan Gazprom sevkiyatlarının ocak ayında sona erecek transit sözleşmeyle tamamen durması bekleniyor.

Fakat sevkiyatların erken kesilmesi, piyasalarda endişeye yol açtı. Hollanda TTF doğalgaz fiyatı, cuma günü 43,67 avro/MWh seviyesinden 47,35 avroya yükseldi ve ardından 46,4 avroya geriledi.

Bu rakamlar, Kasım 2023 sonundan bu yana görülen en yüksek seviyeye işaret ediyor ancak 2022’deki enerji krizinin zirvesinden (340 avro/MWh) hâlâ oldukça uzak.

OMV ve Avrupa’nın alternatif stratejileri

OMV, doğalgaz tedarikinde bir sorun yaşanmayacağını iddia etti. Şirket, Almanya ve İtalya üzerinden gaz alımını sürdürürken Norveç, Rotterdam LNG terminali ve Romanya’daki Neptün projesi gibi kaynaklardan da destek alıyor.

Avrupa’da doğalgaz depolarının yüzde 92’den fazlası, Avusturya’da ise yüzde 94,5’i dolu durumda. Avrupa Komisyonu, enerji altyapısının kış sezonu için tamamen hazır olduğunu açıkladı.

Avrupa’da kış aylarıyla birlikte artan soğuk havanın, rüzgâr enerjisi üretimini desteklemesi bekleniyor.

Bloomberg’in tahminlerine göre, Almanya’da rüzgâr enerjisi üretimi önümüzdeki perşembe günü 63,2 GW’a ulaşarak Aralık 2022’deki rekoru aşabilir.

Bulgaristan, Gazprom’a karşı Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne başvurdu

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Hollanda hükümetinde Amsterdam olayları çatlağı büyüyor

Yayınlanma

Hollanda’nın Amsterdam kentinde İsrailli holiganlarla yerel halk arasında çıkan olayların ardından hükümet içinde oluşan çatlak büyüyor.

Özgürlük Partisi (PCC) lideri Geert Wilders’in şiddet olaylarının ardından Hollanda iktidar koalisyonu üyelerine yönelik öfkesi, ülkedeki dört iktidar partisi arasında artan gerilimin altını çiziyor.

Hollandalı sağcı lider, göreve gelmesine yardımcı olduğu Başbakan Dick Schoof’u, başkentteki şiddet olaylarının patlak vermesinden bir gün sonra Budapeşte’de düzenlenen bir Avrupa zirvesine katıldığı için eleştirdi. Wilders, “Neden ekstra bir kabine toplantısı yok? Aciliyet duygusu nerede?” diye sordu.

COP29 iklim görüşmelerine yapacağı geziyi iptal eden ve Budapeşte’den erken dönen Schoof ise toplantı boyunca “herkesle temas halinde” kaldığını söyledi.

Olayların ardından Hollanda’nın iktidardaki dört partisinin liderleri “antisemitizmi” hızla kınamıştı.

“Pogrom” mu, “Siyonist provokasyon” mu: Amsterdam’da neler oldu?

Amsterdam Emniyet Müdürünün geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, günün erken saatlerinde bazı Maccabi taraftarlarının Hollanda başkentinin şehir merkezinde Filistin bayraklarını yırtması ve Arap karşıtı sloganlar atması tansiyonu yükseltmişti. Maçtan bir gün önce de 10 İsrailli taraftar gözaltına alınmıştı.

Wilders, İsrailli taraftarlara yönelik şiddeti bir “pogrom” olarak nitelendirirken, “merkez sağ” Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri Dilan Yeşilgöz bunu bir “Yahudi avı” olarak kınadı.

Çiftçi-Yurttaş Hareketi’nden (BBB) Caroline van der Plas ise şiddeti “derin bir utanç” olarak nitelendirirken, Yeni Toplumsal Sözleşme’nin (NSC) başkan vekili Nicolien van Vroonhoven “iğrenç sahneler” olarak nitelendirdiği olaylardan üzüntü duyduğunu belirtti.

Liderlerin hepsi de failleri cezalandırmak, antisemitizmle mücadele etmek ve Hollanda başkentinde düzeni yeniden tesis etmek için harekete geçme sözü verdi.

Fakat koalisyonun birliğinde ilk çatlakların ortaya çıkması uzun sürmedi. VVD’nin antisemitizm sözcüsü Hollandalı milletvekili Ulysse Ellian POLITICO’ya verdiği demeçte Hollanda siyasetindeki mevcut havanın “çok hararetli” olduğunu ancak “çekişmeyi bırakıp” çözüm bulmaya odaklanmak gerektiğini söyledi.

BBB’den Hollandalı milletvekili Sander Smit ise POLITICO’ya yaptığı açıklamada koalisyonun Amsterdam’daki şiddet olaylarına aynı şekilde tepki verdiğini söyledi ve herhangi bir sürtüşme olduğu iddialarını reddetti. Smit, “Antisemitizmle mücadelede dört parti de birleşmiş durumda. Bu konuda herhangi bir anlaşmazlık görmüyorum,” dedi.

Smit, Wilders’in kendini ifade etme biçiminin BBB, VVD ve NSC’den farklı olabileceğini savundu.

Haaretz: Medya kuruluşları Amsterdam olaylarına ilişkin haberlerini revize ediyor

Schoof’u eleştirdikten sonra Wilders, şiddeti önlemek ya da failleri cezalandırmak için yeterince çaba göstermemekle suçladığı VVD’li Adalet Bakanı David van Weel’e yüklendi.

VVD lideri Yeşilgöz, Wilders’in “sloganlarından ve tek satırlık sözlerinden” bıktığını söyledi ve Wilders’i sosyal medyada çığırtkanlık yapmayı bırakıp antisemitizme karşı çözümlere odaklanmaya çağırdı. Wilders de buna karşılık olarak, partisinin iktidarda olduğu on yıl boyunca çok az şey yaptığını söyleyerek ona ateş püskürdü.

Wilders’in partisi PVV geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde sandalye sayısını ikiye katlayarak Hollanda’nın en büyük partisi haline geldi. PVV’ye VVD, yeni kurulan NSC ve BBB’nin de katılımıyla yedi aydan fazla süren görüşmelerin ardından temmuz ayında bir koalisyon kuruldu.

Çarşamba günü Hollanda parlamentosunda zaman zaman hararetlenen tartışmalara neden olan bir plan sunuldu. VVD ve BBB’nin desteklediği PVV planına göre, şiddet olaylarının faillerinin Hollanda vatandaşlığından çıkarılacak.

NSC başkanı van Vroonhoven daha ihtiyatlı davranarak bu olasılığın “araştırılması” gerektiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English