Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Yair Lapid’in ‘iki devletli çözümü’ yeni de değil gerçekçi de

Yayınlanma

İsrail Başbakanı Yair Lapid, İsrail-Filistin sorununda “silahsız ve Hamassız Gazze” şartıyla “iki devletli çözümü” savunduğunu söyledi. Daha önce sağcı İsrailli liderlerin bile bir dönem savunduğu model gerçekçi mi? Lapid’in seçime ayarlı çıkışının hedefi ne?

Üç ay önce başbakanlık koltuğuna oturan ve Kasım ayında yapılacak seçimlerde koltuğunu korumaya aday İsrail Başbakanı Yair Lapid, BM’deki konuşmasında dünyayı Tahran’ın nükleer emellerine “gerçekçi bir askeri tehdit” ile karşı koymaya çağırdı ve İsrail-Filistin sorununda, İsraillilerin çoğu gibi kendisinin de iki devletli çözümü savunduğunu söyledi.

İsrail Başbakanı Yair Lapid, New York’ta BM 77. Genel Kurul görüşmelerinde konuştu. Ülkesinin önündeki en büyük tehditlerden birinin “nükleer tehdit” olduğunu savunan Lapid, “Bizi yok etmek isteyen ülke, aynı zamanda dünyanın en büyük terör örgütünü, Hizbullah’ı kuran ülkedir. İran; Hamas ve İslami Cihad’ı finanse ediyor ve Bulgaristan’dan Buenos Aires’e kadar yapılan toplu terör saldırılarının arkasında İran var. İran, nükleer silah elde etmek için her türlü çabayı gösteren cani bir diktatörlüktür” dedi. Ülkesinin, İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı uluslararası topluma sunduğu “askeri tehdit” seçeneğini yineleyen Lapid, şunları söyledi: “İran rejimi nükleer silah elde ederse onu kullanır. İran’ın nükleer silah sahibi olmasını engellemenin tek yolu masaya güvenilir bir askeri tehdit koymaktır. Ancak ondan sonra onlarla daha uzun ve daha güçlü bir anlaşma yapılabilir.”

İki devletli çözüm vurgusu

Lapid’in konuşmasında en fazla dikkati çeken konu ise “iki devletli çözüm” açıklaması oldu. İsrail Başbakanı, “İsrail’in ekonomik ve askeri gücü kendimizi korumamıza izin veriyor ama aynı zamanda bize başka bir şey daha sağlıyor: Tüm Arap dünyası ile barış için çabalamak. Ve en yakın komşularımız olan Filistinlilerle” dedi. Lapid, iki devletli çözümü desteklediğini ancak “tek şartı” olduğunu söyledi: “Filistinlilerle iki halk için iki devlet temelinde bir anlaşma İsrail’in güvenliği, İsrail ekonomisi ve çocuklarımızın geleceği için doğru olandır. Tüm engellere rağmen bugün hala İsraillilerin büyük bir çoğunluğu bu iki devletli çözüm vizyonunu desteklemektedir. Ben onlardan biriyim. Tek şartımız var: Gelecekteki bir Filistin devletinin barışçıl bir devlet olması. İsrail’in refahını ve varlığını tehdit edecek başka bir terör üssü haline gelmemesi.”

“Bu binada bize defalarca Gazze’ye yönelik kısıtlamaları neden kaldırmadığımız soruldu. Yarın sabah bunu yapmaya hazırız. Tek şartımız var: Çocuklarımıza roket ve füze atmayı bırakın. Silahlarınızı bırakın, hiçbir kısıtlama olmayacak” diyen Lapid, barışın ancak Filistinlilerin silah bırakmasıyla mümkün olduğunu söyledi: “Hem Gazze’de hem Batı Şeria’da geleceğinizi birlikte inşa edebiliriz. Silahlarınızı bırakın ve kurmak istediğiniz Filistin devletini Hamas ve İslami Cihad’ın ele geçirmeyeceğini kanıtlayın. Silahlarınızı bırakın, o zaman barış olacak.”

İsrail sağından tepki

Lapid’in açıklamalarına İsrail’in sağ muhaliflerinden tepkiler gecikmedi. Konuşmanın “zayıflık, yenilgi ve boyun eğme” anlamına geldiğini söyleyen eski İsrail Başbakanı Binyamin Netahyahu, “Lapid geçmişte bir Filistin devleti kurmak için 90 bin İsrailliyi tahliye etmeye hazır olduğunu söylemişti. Şimdi de ülkenin merkezinde, hepimizi tehdit edecek bir terör devleti vaat ediyor” dedi. Dini Siyonizm lideri Bezalel Smotrich ise açıklamayı “teröre teslimiyet” ve “Oslo’nun lanetli günlerine dönüş” olarak nitelendirdi: “Lapid, Filistin Yönetimini uluslararası arenanın ve tartışmanın merkezine geri döndürerek, Filistin ulus arayışının yangınına körükle gidiyor.”

Sağcı ortakları da eleştirdi

Sadece muhalifler değil Lapid’in sağcı hükümet ortakları da açıklamaya tepkili. Değişim Koalisyonu’nun bileşenlerinden İçişleri Bakanı Ayelet Shaked, Yair Lapid’in “kendi adına konuştuğunu” söyledi ve açıklamanın seçimlere dönük olduğunu belirtti: “İsrail’in ortasında bir Filistin terör devletinin kurulmasına asla izin vermeyeceğiz. Böyle bir devlet, bölgesel istikrarsızlığa yol açacak bir terör yuvası olur.” Koalisyonun bir önceki başbakanı Naftali Bennett de bu fikri tekrar gündeme getirmenin ne mantığı ne de yeri olduğunu söyledi ve ekledi: “Açık bir şekilde söylememiz gerekiyor: Akdeniz ile Ürdün Nehri arasında başka bir devlete yer yok.”

Koalisyon ortaklarından Benny Gantz’ın Ulusal Birlik Partisi’nden Adalet Bakanı Gideon Sa’ar da Filistin devletine karşı olduğunu belirterek, böyle bir adımın ülkenin ulusal güvenliğini tehlikeye atacağını ileri sürdü ve ekledi: “İsrail vatandaşları ve onların temsilcileri bunun olmasına izin vermeyecek.”

Seçim gündemi

Lapid’in BM konuşmasına verilen tepkilerin içerikten çok Kasım ayındaki seçimlere yönelik olduğu görülüyor. Öncelikle, Lapid’in açıklamasında yeni bir şey yok. Hatta bizzat Netahyahu tarafından çözüm modeli olarak daha önce dile getirilmiş bir argüman. İsraillilerin daha fazla sağa kaydığı Netanyahu’nun son iki dönemi ve sonrasında rafa kaldırılmış bu söylem, bugüne kadar İsrailli liderlerin Batı kamuoyuna “şirin” gözükme aparatı olmaktan öteye geçemedi. İsrail’in halihazırdaki siyasi gerçekliği göz önüne alındığında da barışçıl yollarla gerçekleşme ihtimali sıfıra yakın. Peki, rafa kaldırılmış bir modeli “seçime ayarlı” bir şekilde yeniden gündeme getiren Lapid’in amacı ne?

Hatırlayalım:

Lapid, geçen yıl 23 Mart’ta yapılan seçimlerde bir araya getirdiği ideolojik olarak birbirlerinin zıddı sekiz partiyle, 12 yıllık Netanyahu yönetimine son veren Değişim Koalisyonu’nun mimarıydı. Lapid, başbakan koltuğunu aşırı sağcı Naftali Bennett’e vererek güvenoyu için gerekli sayıya kıl payı ulaşabilmişti. Ancak tek ortak noktaları Netanyahu karşıtlığı olan koalisyonun ömrü, beklendiği gibi uzun sürmedi. Bennett istifa etti, Meclis feshedildi ve koalisyonun Dışişleri Bakanı olan Lapid, 1 Kasım seçimlerine kadar başbakanlık görevini üstlendi. Bu seçimler, İsrail’in son dört yılda beşinci erken seçimi olacak. Ve kamuoyu yoklamalarının tümü, 1 Kasım seçimlerinde de 2019’dan beri kriz haline gelen siyasi tablonun büyük ölçüde korunacağı görüşünde.

Mecvut tablo

Seçimlere başbakan sıfatıyla girecek olan merkez Gelecek Var Partisi lideri Lapid’in mevcut koalisyonu, “sağ”dan parçalandı ve kan kaybetti. Hakkındaki rüşvet, dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma davaları devam eden ve sağ partilerle ittifak kuran Netanyahu, anketlere göre yarışı önde götürüyor. “Maariv” gazetesinde yayınlanan son ankete göre, Netanyahu bloğunun 60, Lapid öncülüğündeki bloğun 56 sandalye kazanması bekleniyor. 120 sandalyeli Meclis’te güvenoyu almak için 61 rakamına ulaşmak gerekiyor.

Mevcut koşullarda Lapid’in temsil ettiği görüşte bir siyasi parti ya da koalisyonun iktidara gelmesinin tek yolu, Netanyahu karşıtı sağcı partilerin desteğini almak. Yani bir sonraki hükümet ya Netanyahu liderliğinde aşırı sağcı, dini bir hükümet ya da Lapid liderliğinde Netanyahu karşıtı sağcı partilerin desteğiyle geniş bir koalisyon olacak. Özetle; Lapid 1 Kasım’da başbakanlık koltuğunu korusa da “iki devletli çözümü” uygulayacak siyasi gücü yakın bir gelecekte olmayacak.

Elbette Lapid de bu gerçeğin farkında, ancak sağın desteğini alarak “kıl payı” kurulan hükümetin de uzun süre ayakta kalamadığını yaşarak deneyimledi. İşte tam bu noktada gelen “iki devletli çözüm” açıklaması Lapid’in, İsrail’in kemikleşmiş kimlik siyaseti açmazını Araplar üzerinden delme girişimi gibi duruyor. Uluslararası toplum nezdinde çizdiği “sağduyulu politikacı” imajı da cabası.

Arap partiler bir kez daha bölündü

Ülkenin en büyük dört Arap partisi, 2020’de Ortak Liste adı altında ortak girdikleri seçimlerde 15 sandalye kazanarak Meclis’te kilit bir konuma yükseldi. Ancak geçen yıl yapılan seçimler öncesi İslamcı Ra’am partisi Ortak Liste’den ayrıldı ve Ortak Liste, Meclis’e sadece altı vekil yollayabildi. Mansur Abbas liderliğindeki Ra’am partisi ise seçime Birleşik Arap Listesi adı altında girdi ve kazandığı dört sandalye ile Lapid’in koalisyonuna dahil olarak bir ilke imza attı.

1 Kasım seçimleri yaklaşırken Ortak Liste’den bir kopuş daha yaşandı. Balad’ın başkanı Ebu Şehade, Ortak Liste’nin diğer iki partisinin Yair Lapid koalisyonuna dahil olmak için kendi partisini dışarıda bıraktıklarını iddia etti. İddia, Ortak Liste liderlerinden Ahmed Tibi’ye soruldu. Tibi’nin net yanıt vermekten kaçınması da Şehade’nin iddiasını doğrulamış oldu.

Abbas’ın Birleşik Arap Listesi prensipte, Netanyahu liderliğindeki koalisyonla bile pazarlık etmekten yana. Balad’sız Ortak Liste is Lapid’le masaya oturabilir, ancak Lapid’in olası sağcı müttefiklerinin böyle bir ittifakı kabul edip etmeyecekleri belirsiz.

Özetle, geçen yıla kadar İsrail hükümetlerinde yer almayı tutum olarak reddeden Arap partileri, Balad hariç, bugün prensipte koalisyon pazarlığına kapıyı kapatmıyor. Her ne kadar, Balad’ın ayrılması ile sandalye sayısının dörde düşeceği tahmin edilse de, bu vekil sayısı Ortak Liste’yi “kilit parti” konumuna getirebilir.

Lapid’in ‘oynadığı’ Arap oyları

Ancak Arap partilerinden de öte dikkate değer bir konu, nüfusun yüzde 20’sini oluşturan Arap vatandaşların, Yahudi nüfusa oranla düşük seyreden seçime katılım oranı. 9 milyonluk İsrail’de nüfusun yaklaşık 2 milyonunu İsrail devletinin “İsrailli Araplar” diye nitelediği, 1948’deki savaş ve sonrasında yurtlarında kalmayı tercih edip İsrail vatandaşı olan Filistinliler ve onların çocukları oluşturuyor. 2021 seçimlerinde Arap seçmenlerin sadece yüzde 44’ü sandığa gitmişti. 1 Kasım’da bu rakamın daha da düşmesi bekleniyor. Arapların Yahudi nüfusuna benzer oranlarda sandığa gitmesi durumunda, Meclis’te 20 sandalye ile temsil edilebilecekleri belirtiliyor. Böyle bir rakam, Lapid’e Netanyahu karşıtı sağcıların içerinde yer almadığı merkez-sol hükümetin kapısını aralayabilir. Ancak siyasi gerçeklerle uyuşmadığı gibi herhangi bir programa da dayanmayan, havaya söylenmiş bir çözüm önerisinin Araplar nezdinde itibar görmesi mümkün değil. Son olarak “iki devletli çözüm”ün doğrudan muhatabı Filistin boyutuna hiç değinmedik ancak Lapid’in BM konuşmasında barış için öne sürdüğü “Silahsız ve Hamassız Gazze ve Filistin” şartının Filistinli Araplar açısından kabul edilme ihtimali olmadığı hatırlatmak gerekiyor.

ORTADOĞU

UCM Hakiminden İsrail’in “tarafsızlık” sorgusuna yanıt

Yayınlanma

Beti Hohler

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail’in kendisi hakkındaki tarafsızlık sorgulamasına ilişkin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararını verecek dairenin yeni atanan üyesi Hâkim Beti Hohler’in yanıtını yayınladı.

İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkındaki tutuklama talebi kararını verecek hâkim heyetine yeni atanan Hohler, savcılıktaki geçmiş görevine ilişkin İsrail’in sorularını yanıtladı.

UCM Hakimi Hohler’in sunduğu detaylı yanıtla, İsrail’in yargı sürecini geciktirmeye ve hakimin tarafsızlığını sorgulama yönelik girişimi temelsiz kaldı.

Tarafsızlık tartışması

Hohler’in UCM hakimliğine seçilmeden önce UCM Savcılık Ofisinde çalışmış olmasının, tarafsızlığına gölge düşürebileceğini öne süren İsrail Başsavcılığının UCM’ye yönelttiği sorulara verilen yanıtta, Filistin soruşturmasında görev almadığını belirtti. Hohler, savcılık bürosunda çalıştığı dönemde Filistin soruşturmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katılmadığını ve soruşturmada görev alan personelle çalışmadığını kaydetti.

Eski Mossad şefi savaş suçları soruşturması nedeniyle eski UCM savcısını tehdit etmiş

İsrailli yetkililer hakkında yürütülen soruşturmanın belgelerine, soruşturma planlarına, evraklarına, delillerine veya gizli belgelere hiçbir şekilde erişmediğini aktaran Hohler, bu bilgi ve belgelerin kendisine başka şekilde de getirilmediğini ifade etti.

Yanıtında UCM’deki tüm soruşturmalara erişim sağlayan bir konumda çalışmadığını anlatan Hohler, Savcılıktaki görevinde kendisine danışılan ve görüş bildirdiği konular içinde Filistin soruşturmasının yer almadığını vurguladı.

Hohler, ağırlıklı olarak Filipinler’deki olayların soruşturulmasında görev aldığını ve etkileşime girdiği soruşturmalar içinde Filistin’in yer almadığını belirtti.

ABD Temsilciler Meclisi, UCM’ye yaptırım yasasını geçirdi

Tarafsızlığından makul gerekçelerle şüphelenilen bir hâkimin görevinden çekilmesi gerektiğine inandığını aktaran Hohler, görevinin gerektirdiği özelliklerin farkında olduğunu kaydetti. Hohler, Savcılık Ofisini de konuya ilişkin elindeki bilgileri mahkemeye sunmaya davet etti.

UCM’deki süreci geciktirme çabaları

Önceki UCM Başsavcısı Fatou Bensouda 16 Ocak 2015’te, Filistin’deki duruma ilişkin ön inceleme başlattığını duyurmasının ardından, Aralık 2019’da soruşturma için gerekli kriterlerin karşılandığını açıklamasına rağmen, Filistin topraklarının nereyi kapsadığı ve mahkemenin hangi topraklarda işlenen suçlara bakabileceğinin tespit edilmesi için ön yargılama dairesinden görüş istemişti.

Söz konusu görüşün verilmesi sırasında birçok UCM ülkesi ve sivil toplum kuruluşunun (STK) sürece dahil olmasıyla yaklaşık 2 yıl sonunda, ön inceleme tamamlanmış ve soruşturma ancak 3 Mart 2021’de başlatılmıştı.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

UCM Başsavcılığının 20 Mayıs’ta Binyamin Netanyahu, Yoav Gallant ve üç Hamas lideri hakkında istediği tutuklama kararı talebi, İsrail ve müttefiklerinin sistematik engelleme çabalarıyla karşılaşmaya devam etti.

İngiltere’nin temmuzda başlattığı yetki itirazıyla yeni bir gecikme süreci başlamıştı. İngiltere’nin Filistin’in devlet statüsünü sorgulayarak UCM’nin yargı yetkisine itiraz etmesi ve daha sonra 64 ülke, kuruluş ve kişinin beyanlarının da sürece dahil edilmesiyle birlikte, tutuklama kararından önce yargılama yetkisi tartışmalarına girilmişti.

Bunun yanında Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı talebini incelemekle görevli bir numaralı Ön Yargılama Dairesinin başkanı Hâkim Julia Motoc’un “sağlık nedenleri ve adaletin düzgün işleyişini koruma ihtiyacı” gerekçesiyle görevinden çekildiği açıklanmıştı.

UCM, Motoc’un yerine Sloven Hâkim Beti Hohler’in atandığını bildirmişti.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

UCM’deki Filistin süreci devam ederken, Mahkeme Taraf Devletler Meclisi Başkanlığından yapılan açıklamada, Başsavcı Kerim Han hakkında Savcılık Ofisi çalışanlarından birine yönelik “uygunsuz davranış” iddialarının bağımsız bir komisyon tarafından incelendiği duyurulmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas’tan Gazze’nin yönetimi için “komite” önerisine şartlı onay

Yayınlanma

Hamas’ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, El-Aksa televizyonuna yaptığı açıklamada Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması teklifini, bu komitenin tamamen yerel olması şartıyla kabul ettiklerini söyledi.

Hayye, Gazze’de ateşkes görüşmeleriyle ilgili açıklamasında “Masaya Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması yönünde bir fikir konuldu. Bu, Mısırlı kardeşlerimizin sunduğu bir öneri. Biz buna sorumlu bir yaklaşımla ve olumlu bir şekilde yanıt verdik. Komitenin Gazze’yi tamamen yerel bir şekilde yönetmesi ve oradaki günlük hayata dair her şeyi denetlemesi şartıyla bu öneriyi kabul ediyoruz” dedi.

Çin’de bir araya gelen Hamas ve El Fetih birleşme için diyaloğu sürdürme sözü verdi

Hamas ve Fetih hareketleri, bu ayın başında Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması ve ateşkes görüşmeleri çerçevesinde Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya gelmişti.

Hayye, Hamas ve İsrail arasında dolaylı olarak yürütülen ateşkes ve esir takası müzakerelerine ilişkin de “İsrail soykırımı durmadan esir takası olmayacak. Nitekim bu birbirine bağlı bir denklem. Biz tüm açıklıkla şunu söylüyoruz. Bu saldırganlığın durmasını istiyoruz. Herhangi bir esir takası olması için önce bu saldırılar durmalı” ifadelerini kullandı.

“Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkesi engelliyor”

Ateşkes anlaşmasına hazır olduklarını ancak İsrail’in de bu konuda gerçekten istekli olması gerektiğini belirten Hayye, “Ateşkes müzakerelerini harekete geçirmek için arabulucu ülkelerle temaslarımız sürüyor. Ancak Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkes müzakerelerinde ilerlemeyi engelliyor” diye konuştu.

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde süren saldırılarının durdurulması için taraflar arasında uzun süredir dolaylı müzakereler yürütülüyor. Katar, ABD ve Mısır’la İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes ve esir takası anlaşmalarına arabuluculuk ediyor.

“Ya Philadelphia ya anlaşma”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda, siyasi nedenlerle Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor. İsrail’in anlaşma taslağına eklediği maddelerin özellikle Mısır-Gazze sınır hattı Philadelphia Koridoru’nda kontrolünü sürdürme ısrarının müzakereleri zora soktuğu vurgulanıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail Meclis kürsüsünden Netanyahu’ya “seri katil” dedi

Yayınlanma

Ayman Ode

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya Gazze’deki sivil ölümlerinden ötürü “barışın seri katilisin” diyen Filistin asıllı İsrail Meclisi (Knesset) üyesi Ayman Odeh zorla kürsüden uzaklaştırıldı.

Odeh, Knesset’teki konuşmasında, İsrail ordusunun Gazze’de, sivil ayırt etmeksizin düzenlediği saldırılardan dolayı Netanyahu’yu eleştirdi.

İsrail saldırılarında henüz yeni doğmuş ikiz bebeğini ve eşini, doğum belgesini almaya gittiği esnada düzenlenen saldırıda kaybeden Muhammed Ebu el-Kumsan’ın hikayesini anlatan Odeh, “Gazze’de sisteminizin öldürdüğü 17 bin 385 bebek var; bunların 825’i bir yaşın altında” dedi.

Netanyahu’ya Gazze öldürülen sivil, kadın ve çocuklara ilişkin sert eleştiriler yönelten Odeh sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazze’de 35 bin 55 yetim bebek var. Hepsinin kanı peşinizi bırakmayacak ve yine de küstahlığınızla Uluslararası Ceza Mahkemesinde nasıl suçlandığınızı merak edeceksiniz. Binyamin Netanyahu senin düşüncen nedir? Düşüncen nedir? 30 yıldır barışın seri katili oldun.”

Konuşması yarıda kesilen Odeh’in Knesset’te bulunanlarca kürsüden uzaklaştırıldığı görüldü.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta üç günlük ikiz bebeklerinin doğum belgesini almak için evinden çıkan Filistinli Muhammed Ebu el-Kumsan, eşini ve çocuklarını 13 Ağustos’ta İsrail saldırısında kaybetmişti.

Filistinli baba, bebeklerinin doğum belgesini almak için dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra, İsrail ordusu sığındıkları evi bombalamıştı. Evde bulunan eşi ile Aysel ve Aser ismini verdikleri ikiz bebekleri ve kayınvalidesi saldırıda yaşamını yitirmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English