Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Macron’dan İsrail’de karışık mesajlar: İki devletli çözüm, hukuka saygı, İran’a tehdit

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Alman, İngiliz ve ABD’li mevkidaşlarının ardından İsrail’e ‘dayanışma’ ziyareti düzenledi.

Macron işgal altındaki Kudüs’ten yaptığı açıklamada, “Yaşananlar asla unutulmayacak. Dayanışmamızı ifade etmek için buradayım,” dedi. 

Macron Kudüs’e varışı ile birlikte İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir araya geldi ve ardından Başbakan Binyamin Netanyahu ile görüştü. 

“Teröre karşı bu savaşta yalnız bırakılmadığınızdan emin olmanızı istiyorum. Herhangi bir karışıklığa mahal vermeden ve bu çatışmayı büyütmeden terörle mücadele etmek bizim görevimizdir,” diyen Macron, Fransa’nın İsrail ile ‘omuz omuza duracağını’ da sözlerine ekledi.

Fransa Cumhurbaşkanı ayrıca gerilimin tırmanmasını önlemeye, mahkûmları serbest bırakmaya ve ‘İsrail’in güvenliğini garanti altına almaya’ yönelik “’mümkün olduğunca operasyonel öneriler’ sunma niyetinde olduğunu ifade etti. Macron ziyareti sırasında ayrıca ‘insani bir ateşkes için bastıracağını’ ve ‘iki devletli bir çözüm için çalışacağını’ söyledi.

Herzog, işgal altındaki Lübnan’ın ‘egemenliğini iptal etti’

Hizbullah’ın İsrail’i savaşa sürüklemesi durumunda ‘bunun bedelini Lübnan’ın ödeyeceğinin açık olduğunu’ ileri süren Herzog, “Lübnan uluslararası toplumun egemen bir üyesi olamaz, vatandaşları Lübnan pasaportu taşır ama iş İsrail’e saldırmaya gelince sorumluluk taşımazlar,” diyen Herzog, ‘İran’ın ateşle oynadığını’ da ileri sürdü. Öte yandan Lübnan’a ait Şeba Çiftlikleri hâlâ İsrail işgali altında.

Macron İsrailli mevkidaşına, Hizbullah’ın yanı sıra çatışmalara dahil olmak isteyebilecek diğer bölgesel grupları da ‘doğrudan mesajlarla açıkça uyardığını’ söyledi. 

Macron ayrıca İsrail’in ‘hedefe yönelik bir operasyonla’ ve ‘çatışmayı genişletmeden’ karşılık vermesi gerektiğini vurguladı.

Netanyahu ile de birlikte bir basın toplantısı düzenleyen Macron, ‘Hamas’ın, barbarlığa karşı medeniyetin bir sınavı olduğunu’ savundu.

Toplantı sırasında Macron, İsrail’e ‘kendisini savunma hakkı’ konusunda güvence verdi fakat bunu ‘uluslararası hukuk sınırları içinde’ yapması gerektiğini de sözlerine ekledi.

“Barış için siyasi süreci yenilemeliyiz, fakat Hamas Filistin halkını temsil etmeyen bir terörist gruptur,” diyen Macron, Filistin Yönetimi ve Ürdün Krallığı ile görüşmelerde bulunmak üzere Ramallah ve Ürdün’e gitme sözü verdi. 

Macron, “İran’ı uyarıyorum, Hizbullah’ı uyarıyorum, Husileri uyarıyorum. İsrail’’e saldırma riskini göze almayın. Bunu yaparsanız bölgesel bir çatışma çıkar ve bundan siz de zarar görürsünüz. Daha fazla gözyaşı dökülmemesi için her şeyi yapmalısınız,” çağrısında bulundu.

Macron’un Ortadoğu sınavı

Euractiv’in aktardığına göre ziyaret öncesinde gazetecilere konuşan bir Cumhurbaşkanlığı kaynağı, “Ziyaretin amacı, bölgedeki herkesin barış ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılayan inandırıcı bir siyasi perspektif oluşturmak için (…) neler yapabileceğimizi görmek üzere İsrailli yetkililerle görüşmek,” dedi.

7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı operasyonundan bu yana Macron, Tel Aviv ile dayanışma sergilemek ile ‘uluslararası hukuka saygı’ gösterilmesi ve Gazze Şeridindeki sivillerin korunması gerektiğini söyleyerek ‘dengeli’ bir tutum izledi.

Euractiv’in edindiği bilgilere göre görüşülen ana meselelerden biri de geniş çaplı bir bölgesel savaştan nasıl kaçınılacağı, rehine kurtarma müzakerelerinin nasıl yürütüleceği ve barış sürecini başlatmanın bir yolunun nasıl bulunacağı.

Elysée kaynağı, “Kimsenin kontrol edemeyeceği bölgesel bir yangından kaçınmak için sivilleri korumak ve işbirliği ve diyaloğun yeniden başlaması ihtimalinin önünü açmak gerekiyor,” dedi.

Yetkili bölgesel bir savaş yerine, ‘nihayetinde İsrail’in güvenliği ve bir Filistin devletinin kurulması hedefine ulaşılmasını sağlayacak bir siyasi sürecin yeniden inşa edilmesi gerektiğini’ söyledi.

AB kendi içinde ‘insani ateşkes’ birliğini sağlayamadı

Öte yandan Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Pazartesi günü yaptıkları toplantıda, İsrail’in hava saldırıları devam ederken Gazze’deki Filistinlilere yardım ulaştırılabilmesi için bir ‘insani mola’ tavsiye edilmesi konusunda anlaşmaya varamadı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres geçen hafta ‘acil insani ateşkes’ çağrısında bulundu fakat AB bakanları, AB baş diplomatı Josep Borrell’in ‘daha az iddialı’ olarak nitelendirdiği ‘insani mola’ konusunu görüştü. Borrell, AB’nin bir molaya ‘karar veremeyeceğini’ fakat bir moladan yana olduğu mesajını verebileceğini vurguladı.

POLITICO’ya konuşan diplomatlar, temelde ‘fikir birliği’ olmasına rağmen bakanlar arasında gereken oybirliğinin olmadığını vurguladı. Borrell ise bakanların henüz oylama yapmadığını söyledi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi iki diplomata göre, AB büyükelçileri Pazartesi günü ‘insani molaya’ ilişkin bir taslak metin üzerinde tartıştılar, fakat çoğunluk lehte olmasına rağmen bir uzlaşmaya varamadılar. Diplomatlardan biri, dil konusunda bir anlaşmaya Çarşamba günü yapılacak bir sonraki büyükelçiler toplantısında varılabileceğini söyledi.

Toplantının sonunda gazetecilere konuşan Borrell ‘ateşkes’ ile ‘mola’ arasındaki farkı açıkladı. Mola, Borrell’e göre, “bir şeyin geçici olarak durması, fakat daha sonra devam etmesi anlamına gelir, bu nedenle elbette taraflar arasında tam bir anlaşma anlamına gelen ateşkesten daha az iddialı bir hedeftir.”

Almanya’da ‘ateşkes’ itirazı

Toplantının başında aralarında Hollanda, İspanya, İrlanda ve Lüksemburg’un da bulunduğu pek çok ülke Gazze’deki Filistinlilere yardım ulaştırılması için ‘insani mola’, ‘ateşkes’ ya da ‘insani koridorlar’ gibi farklı ifadelerle bir girişimde bulunulması çağrısında bulundu. Fransa da Macron’un ziyaretinden önce yaptığı çağrıda Gazze için ‘insani bir ateşkes’ istedi.

Diğerleri ise daha şüpheci bir tavır takındı. Örneğin Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, “Gazze kaynaklı terör devam ederse insani felaketi önleyemeyiz. Bu nedenle terörizmle mücadele şarttır,” diye konuştu.

İki diplomat, insani duraklama, insani ateşkes ve ateşkesin karışık bir dille ifade edilmesinin grubu ‘net bir karardan yoksun bıraktığını’ söyledi. Üçüncü bir diplomat ise grubun oybirliği sağlayacağından kuşkulu göründü ve Avusturya gibi ülkelerin ‘insani mola’ lehinde konuşmaya ikna olmuş görünmediğine işaret etti.

Roma’dan ‘Hamas ile Filistinlileri ayırma’ çağrısı

İtalya’da ise hükümet ‘hem Filistinli hem de İsrailli sivillerin korunması’ çağrısında bulunarak İsrail’in olayda hiçbir suçu olmayan siviller yerine Hamas’ı hedef almasını önerdi.

Pazartesi günü Lüksemburg’da düzenlenen Dışişleri Konseyi toplantısında konuşan Dışişleri Bakanı Antonio Tajani Hamas’ın Filistin halkından ayırt edilmesi ve sivilleri tehlikeye atmadan ’suçlu ve terörist bir örgüt’ olarak ‘bölgeden yok edilmesi’ gerektiğini söyledi.

Tajani, hükümetinin İsrail’e Hamas’ın saldırısına örgütün merkezini vurarak karşılık vermesini ve hiçbir sorumluluğu olmayan Filistinli ve İsrailli sivilleri vurmaktan kaçınmasını önerdiğini açıkladı.

Tajani, “Şu anda gerilimi düşürmek için çalışmamız gerektiğine inanıyorum (…) Rehinelerin serbest bırakılması gerektiği gibi, özellikle de olanlardan sorumlu olmayan sivil rehinelerin serbest bırakılması gerekiyor. Filistinli sivil halk için geçerli olduğu gibi, Hamas’ın elinde 200’den fazla kişinin bulunduğu İsrailli sivil halk için de geçerlidir. Sivilleri dışarıda tutmak hem İsrail hem de Hamas için geçerlidir,” diye ekledi.

Lübnan’daki İtalyan birliklerini ziyaret eden Savunma Bakanı Guido Crosetto da çatışmanın tırmanmaması için çalışmak gerektiğini söyledi.

İtalya hükümetinin ‘Batı ile İslam dünyası arasında’ bir savaşı önlemek için çalıştığını söyleyen Crosetto, Hamas’ı Filistin halkından ayırarak örgütün ‘İsrail’i yok etmeyi amaçlayan bir terör örgütü’ olduğunu savundu.

DİPLOMASİ

Meloni, Trump ile Avrupa arasında seçim yapmayı ‘çocukça’ buluyor

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, ülkesinin ABD ve Avrupa arasında taraf seçmek zorunda kalacağı fikrini “çocukça” ve “yüzeysel” olarak niteleyerek ülkesinin çıkarlarını savunmak için ne gerekiyorsa yapacağında ısrar etti.

2022’de göreve gelmesinden bu yana yabancı bir gazeteye verdiği ilk mülakatta İtalya başbakanı, Financial Times’a (FT) transatlantik ilişkilerdeki ciddi gerginliklerin üstesinden gelmenin “herkesin çıkarına” olduğunu söyledi ve bazı Avrupalı liderlerin Donald Trump’a yönelik tepkilerini “biraz fazla siyasi” olarak niteledi.

İtalyan lider, ABD Başkanını düşman olarak görmediğini ve Roma’nın “ilk müttefikine” saygı duymaya devam edeceğini açıkça belirtti.

Meloni, “Ben muhafazakârım. Trump Cumhuriyetçi bir lider. Elbette ona diğer pek çok kişiden daha yakınım ama ulusal çıkarlarını savunan bir lideri anlıyorum. Ben kendi çıkarlarımı savunuyorum,” dedi.

Avrupa’da Trump yönetimine yönelik endişelerin arttığı bir dönemde Meloni, Beyaz Saray’ın Avrupa’nın ticaret uygulamaları ve savunma harcamalarına ilişkin şikâyetlerinin önceki ABD yönetimlerini tekrarladığını söyledi.

Trump’ın otomobil ithalatına yüzde 25 gümrük vergisi getireceğini açıklamasından birkaç saat önce konuşan Meloni, ABD’nin uzun zamandır Joe Biden’ın Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) da dahil olmak üzere giderek daha ‘korumacı’ bir gündem izlediğini ileri sürdü.

“ABD’de korumacılığın gerçekten Donald Trump tarafından icat edildiğini mi düşünüyorsunuz?” diye soran Meloni ayrıca Trump’ın Avrupa savunması konusundaki “çatışmacı” yaklaşımının, kıtanın kendi güvenliğinin sorumluluğunu üstlenmesi için çok ihtiyaç duyulan bir “teşvik” olacağını umduğunu söyledi.

İtalyan lider, “Krizin her zaman bir fırsatı gizlediğini söylemeyi severim,” dedi. Meloni, Ekim 2022’deki seçim zaferinden bu yana İtalya’ya getirdiği siyasi istikrarı övdü ve şu anda ülkesinin savaş sonrası tarihinde en uzun süre görev yapan beşinci hükümete liderlik ettiğine işaret etti.

ABD ile ilişkilerinin sahip oldukları “en önemli ilişki” olduğunu savunan Meloni, transatlantik bir çatlaktan kaçınmanın önemini vurgulayarak, Ukrayna için güvenlik garantileri ve Trump’ın gümrük vergisi saldırısına karşı “çatışmacı olmayan bir yanıt” vizyonunu özetledi.

Meloni, “İtalya’nın [ABD] ile iyi ilişkileri olabilir ve [ABD’nin] Avrupa ile karşı karşıya gelmesini önlemek ve köprüler kurmak için İtalya’nın da yapabileceği bir şey varsa, bunu yapacağım ve bu Avrupalıların yararınadır,” dedi.

Meloni, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in ifade özgürlüğü ve demokrasiye olan bağlılığını terk ettiği iddiasıyla Avrupa’ya yönelik sert saldırısına sempati duyduğunu da söyledi.

İtalya Başbakanı, “Aynı fikirde olduğumu söylemek zorundayım. Bunu yıllardır söylüyorum. Avrupa biraz kendini kaybetti,” iddiasında bulundu.

Meloni, Trump’ın Avrupa’ya yönelik eleştirilerinin Kıta halkına değil, “yönetici sınıfına … ve gerçekliği okumak ve insanlara cevap vermenin yollarını bulmak yerine, ideolojinizi insanlara empoze edebileceğiniz fikrine” yönelik olduğunu da ileri sürdü.

Avrupa Komisyonu, Trump’ın gümrük vergilerine misilleme yapma sözü vermiş olsa da Meloni AB’nin soğukkanlılığını korumasını istiyor. İtalyan lider, “Bazen sadece içgüdüsel olarak tepki verdiğimiz izlenimine kapılıyorum. Bu tür konularda ‘Sakin olun çocuklar’ demelisiniz. ‘Düşünelim’ demelisiniz,” dedi.

Meloni özellikle, ABD ve Avrupa arasındaki genel gümrük vergisi seviyeleri kabaca eşit olsa da, bazı spesifik kalemlerdeki yüksek vergilerin sürtüşmeye neden olduğunu savundu fakat AB’nin karar alma sürecinin yavaş ilerlemesi nedeniyle geri kaldığını söyledi. 

Avrupa’da pek çok kişi Trump’ın Ukrayna’yı elverişsiz bir barış anlaşmasına zorlamaya hazırlandığından korkarken, Meloni Trump’ın çabalarına olan inancını dile getirdi ve Rusya’nın gelecekte savaşı yeniden başlatmamasını sağlamak için güçlü garantilere ihtiyaç olduğunu tekrar tekrar vurguladı.

Fransızların ve İngilizlerin Ukrayna’ya bir Avrupa “güvence gücü” gönderilmesi önerisine şüpheyle yaklaşan Meloni, bunun Moskova tarafından bir provokasyon olarak görülebileceğini söyledi ve “Burada dikkatli olmalıyız. Bu daha çok bir tehdit olarak görülebilir,” dedi.

Meloni bunun yerine, Kiev’i ittifaka kabul etmeden NATO’nun 5. Maddesindeki karşılıklı savunma hükmünün Ukrayna’yı da kapsayacak şekilde genişletilmesini savunuyor ve bunun diğer önerilerden “daha kolay ve daha etkili” olacağını iddia ediyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD, Ukrayna’ya ‘sömürge’ anlaşması teklif etti

Yayınlanma

ABD, Ukrayna’da gelecekte yapılacak tüm büyük altyapı ve maden yatırımlarını kontrol etmek, Kiev’in diğer müttefiklerinin rolünü veto etmek ve Avrupa Birliği üyeliği hedefini baltalamak için bastırıyor.

Bloomberg tarafından elde edilen taslak belgeye göre Donald Trump yönetimi, Ukrayna ile revize edilmiş bir ortaklık anlaşması kapsamında tüm altyapı ve doğal kaynak projelerine yapılacak yatırımlarda “ilk teklif hakkı” talep ediyor.

Kabul edilmesi halinde ortaklık anlaşması ABD’ye Ukrayna’da karayolları ve demiryolları, limanlar, madenler, petrol ve doğalgaz ile kritik minerallerin çıkarılması gibi projelere yapılacak yatırımları kontrol etme konusunda muazzam bir güç sağlayacak.

Anlaşma, Washington tarafından kontrol edilecek özel bir yeniden yapılandırma yatırım fonuna aktarılan kârlar üzerinde ABD’ye ilk hak talebini verecek.

Belgenin en önemli noktası ise ABD’nin, savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna’ya sağladığı “maddi ve mali faydaları” bu fona katkı olarak görmesi.

Aslında bu, Trump yönetiminin Ukrayna’yı, Kiev ortaklık fonundan herhangi bir gelir elde etmeden önce, savaşın başlangıcından bu yana sağlanan tüm ABD askeri ve ekonomik desteğinin bedelini ödemeye zorlayacağı anlamına geliyor.

Taslak belgeye göre, ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kurumu (DFC), beş yönetim kurulu üyesinden üçünü aday göstererek ve belirli kararları engellemek için kendisine özel oy hakkı veren bir “altın hisseye” sahip olarak yatırım fonunu kontrol edecek. Ukrayna diğer iki üyeyi belirleyecek ve fonun günlük yönetimine müdahale etmesi engellenecek.

Kiev hükümetinin tüm yeni doğal kaynaklar ve altyapı projelerinden elde ettiği kazancın %50’sini fona yatırması gerekecek. Taslakta, ABD’nin, yatırımı geri kazanılana kadar kârın tamamına ve yıllık %4’lük bir getiriye sahip olacağı belirtiliyor.

Ukrayna tüm projeleri “mümkün olan en erken zamanda” incelenmek üzere fona sunmakla yükümlü olacak ve DFC finanse edilen tüm programlarda yönetim kurulu üyeliği veya gözetim hakkı elde edecek.

Kiev’in reddedilen projeleri en az bir yıl boyunca “maddi açıdan daha iyi” koşullarla başka taraflara sunması da yasaklanacak.

Ayrıca taslağa göre ABD hükümeti, fonun projeyi finanse edip etmediğine bakmaksızın, Ukrayna’nın metallerini, minerallerini ve petrol ve gazını ticari koşullarla diğer taraflardan önce satın alma hakkına sahip olacak.

Herhangi bir zaman sınırlaması olmayan anlaşma, Kiev’in kritik mineralleri ABD’nin “stratejik rakibi” olan ülkelere satmasını da yasaklıyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in daha önceki bir anlaşmayı imzalama planlarının geçen ay Oval Ofis’te Trump’la yaşadığı gergin tartışmanın ardından suya düşmesinin ardından ABD geçtiğimiz hafta sonu Kiev’deki yetkililere revize edilmiş bir anlaşma sundu.

Beyaz Saray geçen hafta yaptığı açıklamada, yönetimin Ukrayna’daki kritik madenleri kapsayan daha önce müzakere edilen anlaşmanın ötesine geçtiğini söyledi.

İki taraf arasında görüşmeler devam ediyor ve nihai taslak şartlarda revizyonlar içerebilir. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişi Bloomberg’e yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın ABD belgesine bu hafta kendi değişiklikleriyle yanıt vereceğini söyledi.

Zelenskiy perşembe günü Avrupalı liderlerle bir zirveye katılmak üzere gittiği Paris’te gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD tarafından öne sürülen tam anlaşmanın “detaylı bir çalışma” gerektirdiğini ve müzakereler sırasında şartların sürekli değiştiğini söyledi.

Bir anlaşmaya varıldığını söylemek için henüz erken olsa da, “ABD ile işbirliğini destekliyoruz, ABD’nin Ukrayna’ya yardımı durdurmasına neden olabilecek tek bir sinyal vermek istemiyoruz,” dedi.

ABD Hazine Bakanlığı sözcüsü yorum talebine cevaben yaptığı açıklamada, ABD’nin anlaşmanın hızlı bir şekilde sonuçlandırılması ve hem Ukrayna hem de Rusya için kalıcı bir barışın sağlanması konusundaki kararlılığını sürdürdüğünü söyledi.

Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü James Hewitt, “Maden anlaşması Ukrayna’ya ABD ile uzun vadeli güvenlik ve barışın temeli olan kalıcı bir ekonomik ilişki kurma fırsatı sunuyor. Bu anlaşma iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirecek ve her iki tarafa da fayda sağlayacaktır,” diye konuştu.

Ukrayna 2022 yılında AB’ye aday ülke statüsü kazandı ve tam üyelik için tamamlanması yıllar alabilecek katılım görüşmelerine başlayacak. ABD’nin Ukrayna ekonomisinin geniş alanlarını kapsayan yatırım kararları üzerinde etkin bir kontrole sahip olması halinde bu durumun daha da karmaşık bir hal alması muhtemel.

Ukrayna daha önce ABD ile yapılacak bir anlaşmanın AB ile olan ortaklık antlaşması ile çelişmemesi gerektiğini söylemişti. Ayrıca daha önce ABD’nin, Washington’un Ukrayna’ya geçmişte verdiği desteğin ortak fona katkı olarak dahil edilmesi yönündeki talebini de reddetmişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Macron: Rusya’nın dondurulan varlıkları Ukrayna’nın yeniden inşasında kullanılabilir

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’teki Avrupa liderleri zirvesinin ardından, Rusya’nın dondurulan 230 milyar avroluk varlığının Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası için kullanılmasını önerdi. Macron, bu konunun barış müzakerelerinin bir parçası olacağını belirtti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’te 27 Mart’ta düzenlenen Avrupa liderleri zirvesinin ardından yaptığı açıklamada, Rusya’nın dondurulan 230 milyar avroluk varlığının Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası için kullanılmasını önerdi.

Macron, bu varlıkların akıbetinin barış müzakereleri kapsamında ele alınacağını kaydetti.

Reuters haber ajansının aktardığına göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün yaptığı açıklamada, “Rusya’nın 230 milyar avro (248,12 milyar dolar) değerindeki dondurulan varlıkları, barış anlaşması kapsamında gelecekteki yeniden inşa için kullanılabilir,” ifadesini kullandı.

Macron, daha önce Maliye Bakanlığı’na, Rusya’nın dondurulan varlıklarına el konulmasının olası sonuçlarını detaylı bir şekilde inceleme talimatı vermişti.

Macron, bu talimattan önce yaptığı bir açıklamada ise uluslararası hukuka aykırı olacağı gerekçesiyle, “Dondurulan varlıkların gelirleri alınabilir ancak varlıkların kendisi alınamaz,” demişti.

Çeşitli tahminlere göre AB, G7 ülkeleri ve Avustralya, Rusya’ya ait yaklaşık 280 milyar dolarlık devlet varlığını dondurdu.

Ayrıca, özel şahıslara ait ev, yat ve uçakları da içeren yaklaşık 58 milyar dolarlık varlık da dondurulanlar arasında yer alıyor.

AB, Mayıs 2024’te dondurulan varlıklardan elde edilen gelirlerin Ukrayna’ya yardım amacıyla kullanılmasına onay vermişti.

Bu karar sayesinde Kiev yönetimi 2024 yılında 3 milyar avro elde etti ve bu meblağın yüzde 90’ı Ukrayna ordusuna destek için ayrıldı. Fonların dağılımı her yıl yeniden değerlendiriliyor.

Fransa parlamentosu, Rusya’nın dondurulan varlıklarının el konulması yönünde karar aldı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English