Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Mali’den Fransa’ya ‘tokat’ gibi yanıt

Yayınlanma

Mali hükümeti, Fransa’dan maddi destek alan “Sivil Toplum Kuruluşları”nın (STK) ülke topraklarındaki faaliyetlerini yasaklarken, Alman askerleri de en geç 2023 yılı sonunda Mali’den ayrılmış olacak.

Mali’de hükümetinin Fransa’nın desteklediği STK’ların faaliyetlerini yasaklama kararı, Fransa’nın Mali’ye sağladığı kalkınma yardımlarını kesmesinin ardından geldi. Paris yardımları kesme gerekçesi olarak Rus güvenlik şirketi Wagner’in ülkedeki varlığı göstermişti.

Mali Hükümet Sözcüsü Abdoulaye Maiga, Fransa’nın iddialarının asılsız olduğunu ve kamuoyunu manipüle etmek amacıyla ortaya atıldığını söyledi.

Maiga, Fransa’nın açıklamalarına ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Bu açıklama, yalnızca Mali’yi istikrarsızlaştırma ve tecrit etme amacıyla ulusal ve uluslararası kamuoyunu aldatmaya ve manipüle etmeye yönelik bir hiledir.”

Fransa’nın bu kararının bir yandan Mali halkını zor durumda bıraktığını ve yöneticilere karşı şantaj unsuru olarak kullanıldığını belirten Maiga, diğer yandan Mali topraklarında faaliyet gösteren terörist gruplara destek sağladığını vurguladı.

Ardından Maiga, Fransa’nın desteklediği veya ekipman ve malzeme sağladığı tüm sivil toplum örgütlerinin Mali’deki faaliyetlerinin yasaklandığını duyurdu. “İnsani yardım” alanında çalışan örgütlerin de yasak kapsamına girdiği belirtildi.

Fransa askerlerini çekmek zorunda kalmıştı

2020 Ağustos’unda Fransa destekli hükümeti devirerek yönetimi devralan Mali ordusu, 2025 yılına kadar iktidarı elince tutacak bir Askeri Geçiş Konseyi kurmuştu. Geçiş yönetiminin ilk işi Fransız büyükelçisini sınır dışı etmek olmuştu. Mali yönetimi sonrasında, 2014’te imzalanan savunma alanındaki işbirliği anlaşmalarının Fransa’nın, Mali’nin egemenlik hakkını çeşitli şekillerde ihlal etmesi nedeniyle feshedildiğini açıklamıştı.

Yeni yönetimin ve halkın, kendilerini Mali topraklarında istemediklerini çok net belirttikleri Fransa, geçen Ağustos ayında, 8 yıl önce terörle mücadele bahanesiyle konuşlandırdığı askeri birliklerini geri çekmişti.

Bölge halkının Fransız birliklerine karşı protestoları sıklaşınca, Fransa Genelkurmay Başkanlığı, Mali topraklarında bulunan Barkhane kuvvetinin son taburunun, Mali ve Nijer arasındaki sınırı terk ettiğini açıklamıştı. Fransa’nın Mali’de 2 bin 300’e yakın askeri bulunuyordu.

İngiltere de çekiliyor

Yakın zamanda da İngiltere, Mali’deki “siyasi istikrarsızlığı” öne sürerek, bu ülkedeki askerlerini planlanandan daha erken çekeceğini açıkladı.

İngiltere’nin Savunmadan Sorumlu Devlet Bakanı James Heappey, parlamentoda milletvekillerine yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü misyonu kapsamında Mali’ye gönderdikleri yaklaşık 300 İngiliz askeri çekeceklerini duyurdu.

Sıra Almanya’da

Fransa ve İngiltere’nin ardından Almanya da Mali’den çekilme kararı açıkladı.

Alman hükümetinin, Birleşmiş Milletlerin (BM) Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu (MINUSMA) kapsamında Mali’deki Alman askerlerinin görev süresini Mayıs 2024’te sonlandırmak istediği bildirildi. Şu anda BM MINUSMA misyonunun bir parçası olarak Mali’de yaklaşık bin 200 Alman askeri bulunuyor.

Mali Savunma Bakanı Moskova’daydı

Terörle mücadele bahanesiyle ülkeye konuşlanan ve yeni yönetimin de iç işlerine müdahale etmeye çalışan Batılı güçlerin Mali’deki varlığı zayıflarken, Bamako’nun 2020’den bu yana Rusya ile ilişkilerini geliştirmesi dikkat çekiyor.

Mali Askeri Geçiş Konseyi, 2022 Ocak ayında Rusya’dan 5 uçak, 1 askeri helikopter, yeni askeri teçhizat ve cihazlar teslim almıştı. Mali Savunma Bakanlığı Rus askeri desteğinin Mali’nin keşif ve saldırı yeteneklerini güçlendirdiğini açıklamıştı. Ağustos ayında da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Mali Cumhurbaşkanı Assimi Goita Moskova’da görüşmüş ve iki lider, işbirliğini geliştirme konusunda mutabık kalmıştı. Rusya tarafı, görüşmenin ardından Mali’ye askeri ekipmanın yanı sıra yakıt, tahıl ve gübre desteği sağlayacağını açıklamıştı.

Geçtiğimiz gün ise, Mali Savunma Bakanı Daoud Aly Mohammedine’nin, Kremlin’in davetiyle Moskova’ya gittiği ve iki ülke arasında güvenlik ve istihbarat alanında işbirliği anlaşması imzalandığı bildirildi.

Rusya’nın bölgedeki konumu güçleniyor

Hem hükümetler bazında hem de halk içerisinde Batı ve özellikle de Fransa karşıtlığının yükseldiği Afrika’da, Rusya’nın konumu ise giderek güçleniyor. Malili yetkililer, Fransa’nın aksine Rusya’nın egemenliklerine saygı duyduğunu ve iç işlerine karışmadığını vurguluyor. Batı, Rusya’nın Wagner aracılığıyla bölgeye yerleştiğini ve nüfuzunu artırdığını söylerken, bölge yetkililerine göre Rusya ile askeri alandaki işbirliği bir tabiiyet ilişkisi doğurmuyor. Fransa’yı şiddetli bir şekilde protesto edip kovan halk eylemlerinde de Rusya bayrakları dikkat çekiyor.

Çin ve Türkiye de aktif

Diğer yandan, yıllarca süren Fransız Barkhane Operasyonu’na ve bölgedeki BM Barış Gücüne rağmen Sahel’de artan istikrarsızlık ve terörün devam etmesi, bu harekatların başarısını ve etkinliğini sorgulatıyor. Batı’nın bölgedeki nüfuzunu devam ettirebilmek için terör örgütlerini beslediği kanısı hem halk içerisinde hem de Afrikalı liderler arasında hakim. Afrikalı liderler, Kıtanın güvenliğini sağlamak için kendi askeri gücüne dayanan formüller geliştirmeyi hedefliyor.

Çin, boksit, uranyum, demir, altın ve petrol rezervi bakımından zengin olan Sahel ülkeleri için ticaret ve altyapı alanında öncelikli bir partner olarak öne çıkarken, güvenlik ve savunma alanında Rusya’nın yanı sıra Türkiye de bölgede etkisini artırıyor. Türkiye’nin kıtaya savunma ve havacılık ihracatı, 2020’de 82,9 milyon dolardan 2021’de beş kattan fazla artarak 460,6 milyon dolara ulaştı.

Bir devir kapanırken…

Fransa 11 Ocak 2013’te ‘Mali’de siyasi istikrarsızlık ve El Kaide bağlantılı grupların faaliyetlerine karşı mücadele ve Mali hükümetinin kuzey topraklarının (Timbuktu ve Gao şehirleri de dahil olmak üzere) radikal terör örgütlerinden arındırılması’ gerekçesiyle Serval operasyonunu başlatmıştı. Ancak Fransa’nın operasyonu sonrası kriz ve çatışmalar derinleşerek, Sahel bölgesindeki maden bakımından zengin olan (Senegal, Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Çad, Sudan, Eritre) diğer ülkelere de sıçradı.

2013’te Serval operasyonunu başlatan Fransa, bu ülkeye önce 3 bin, ardından da ağustos ayında bin 500 asker daha gönderdi. 15 Temmuz 2014’te operasyonu sona erdirdiğini açıklamasına rağmen, Fransa askerleri ülkeden çekmeyip aksine Moritanya, Çad, Nijer, Burkina Faso’ya da konuşlandırdı ve askeri faaliyetlerini 2014’te başlayan Barkhane operasyonu adı altında daha geniş Sahel bölgesine taşıdı.

Fransa’nın Mali ve Sahel politikasını Macron da sürdürdü. Ancak, Ağustos 2020’den bu yana Fransa karşıtlığının da ötesinde, Fransa bölgeden dışlanma ‘tehlikesi’ ile karşı karşıya.

Fransa’nın eski sömürgeleri 1960’lı yıllarda siyasi bağımsızlıklarını elde etseler de, ekonomik ve askeri bağımlılık yeni sömürgecilikle devam etti. Bugün ise Batılı güçlerin bölgenin en önemli güvenlik sorunlarından olan aşırıcı terörle ‘mücadele’deki başarısızlığı ve isteksizliği, Afrika’nın kendi gücüne yönelme ihtiyacı ve tartışmalarını beraberinde getirdi. Diğer yandan da alternatif uluslararası işbirliği arayışları sürüyor, ancak en önemli beklenti bu alternatif işbirliklerinin ‘yeni sömürgeciliğe’ yol açmaması.

DİPLOMASİ

Çin bankalarının Rusya’ya yönelik ödeme kontrolleri sertleşiyor

Yayınlanma

Çin bankaları, Rusya ile ticarette yeni kontroller uygulayarak Hindistan, BAE ve Hong Kong üzerinden yapılan ödemelerde ‘Rusya bağlantısı’ tespit etmeye odaklanıyor.

İzvestiya gazetesine konuşan iş dünyası temsilcileri, Çin bankalarının Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Hong Kong’dan gelen ödemelerdeki “Rusya bağlantısını” tespit etmeye yönelik kontrolleri sıkılaştırdığını ifade etti.

Impaya Rus şirketinin ticari direktörü Aleksey Razumovskiy, ödeme işlemlerinin giderek zorlaştığını belirtti.

Razumovskiy’e göre, Çin bankaları artık nakliye belgelerini analiz ederek malların kimlere, nerelere ve hangi amaçla gönderildiğini detaylı bir şekilde inceliyor.

Daha önce Türkiye ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri üzerinden yapılan transferlerde uygulanan bu tür gelişmiş kontroller, artık diğer ülkelere de genişletilmiş durumda.

Opora Rusya’nın Çin Temsilcisi İlona Gorşeneva-Dolunts, Çin bankalarının, ödeme yapılan ülkeden gelen malların yine o ülkeye gönderilmesi şartını koştuğunu doğruladı.

Dış ticaret uzmanı ve Atvira Genel Müdürü Yekaterina Kiseviç de bu kontrollerin sıkılaştırılmasının amacının, Çin bankalarının ikincil yaptırımlara maruz kalmaktan kaçınması olduğunu dile getirdi.

First Group CEO’su Aleksey Poroşin, Çin bankalarının ödeme süreçlerini sıkılaştırmasının geçmişe dayandığını hatırlattı.

Poroşin, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde başlatılan ticaret savaşı politikalarının hala etkili olduğunu ve Çin bankalarının yeni yaptırım riskleriyle karşılaşmamak için ihtiyatlı davrandığını belirtti. Ayrıca, mevcut durumun 2025 yılına kadar düzelmeyeceğini öngördü.

Alternatif ödeme yöntemleri var mı?

Poroşin’e göre, Çin’e ödeme göndermek için hâlâ bazı alternatifler mevcut. Bölgesel Rus bankalarından Çin bankalarına doğrudan transferler yapılabiliyor.

Bunun yanında, Malezya ve Endonezya üzerinden gerçekleştirilen ödemeler de seçenekler arasında yer alıyor.

Kiseviç, en güvenli ve hızlı yöntemin, Rus bankalarının Çin’deki şubeleri aracılığıyla doğrudan ödeme yapmak olduğunu ifade etti.

Ancak Kiseviç bunun için, Çin’deki karşı tarafların bu bankalarda hesap açması gerektiğini belirtti. Böyle bir durumda, ödemelerin genellikle 2 ila 3 gün içinde tedarikçilere ulaştığını ve bankanın transfer için yüzde 4 oranında sabit komisyon aldığını ekledi.

Çin bankalarının Rus şirketlerine yönelik bu tür sıkı kontroller uygulamaya başlaması, 2022’de Ukrayna’daki savaş nedeniyle devreye alınan yaptırımlarla alakalı.

2023’ün sonlarından itibaren, “dost ülkelerin” bankaları da ABD Başkanı Joe Biden’ın nedeniyle Rusya ile olan işbirliklerine yeni tedbirler getirdi.

Bu yıl ise, ABD’nin yaptırımları daha da genişletilerek, bankalar dahil olmak üzere tüm Rusya bağlantılı kuruluşları savunma sanayii kapsamında değerlendirilmeye başlandı.

Çin-Rusya ödemeler sorunu

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Britanya Başbakanı Starmer yatırım çekmek için Körfez’i ziyaret edecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın önümüzdeki ay Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahat edeceği bilgisini veren bir kaynak çarşamba günü Reuters’a yaptığı açıklamada, Britanya’nın zengin Körfez ülkeleriyle bağlarını derinleştirmeye çalıştığını söyledi.

Starmer’ın BAE seyahat planları hakkında bilgi veren bir başka kaynak da BAE ziyaretini doğruladı.

Kaynak, Londra’nın BAE’nin enerji projeleri de dahil olmak üzere Körfez ülkelerinden yatırım çekmeyi umduğunu söyledi. Starmer’ın Gazze, İsrail ve Lübnan’daki çatışmalar da dahil olmak üzere bölgesel konuları da ele alması bekleniyor.

Gezi, İşçi Partisi’nin temmuz ayında iktidara gelmesinden bu yana Starmer’ın Körfez’e yaptığı ilk ziyaret olacak.

Starmer hükümeti, BAE ile önceki Muhafazakâr hükümet döneminde, kısmen bazı Muhafazakâr parlamenterlerin BAE bağlantılı Telegraph gazetesini satın alma teklifi gibi İngiltere’deki BAE yatırımlarına karşı çıkması nedeniyle gerilen ilişkileri onarmaya çalışıyor.

Starmer’ın ziyareti ilk olarak çarşamba günü Financial Times tarafından, planları hakkında bilgi sahibi olan kişilere dayandırılarak duyuruldu.

Gazete Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın önümüzdeki yıl Londra’yı ziyaret edebileceğini fakat seyahat planlarının henüz kesinleşmediğini belirtti.

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Es-Sani 3-4 Aralık tarihleri arasında Britanya’yı ziyaret edecek ve Buckingham Sarayında Kral Charles ve Kraliçe Camilla tarafından ağırlanacak.

Birleşik Krallık’ın bakanları ayrıca Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve BAE’den oluşan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile serbest ticaret anlaşmasına yönelik müzakereleri ilerletmek amacıyla eylül ayında Körfez’i ziyaret etmişti.

Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı, KİK ile yapılacak bir serbest ticaret anlaşmasının Britanya ekonomisine uzun vadede 1,6 milyar pound (2,10 milyar dolar) katkı sağlayacağını tahmin ediyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UCM’den Netanyahu’ya tutuklama emri

Yayınlanma

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de savaş suçu ı̇şledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.

İsrail ve ABD’nin yaptırım ve tehditlerine rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.  Mahkeme, İsrail’in Filistinlilere karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilgili ezici deliller doğrultusunda harekete geçerek bu kararı aldı. Netanyahu ve Gallant’a yöneltilen suçların arasında açlığı silah olarak kullanmaktan suçlu bulunduklarını da belirtildi. Mahkeme bu suçlamaların, “makul temellere” dayandığını söyledi.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

İsrail, mahkemenin kendisiyle ilgili soruşturmaları engellemek amacıyla istihbarat teşkikatı Mossad’ı gözetlemek, hacklemek, baskı yapmak, karalamak ve iddiaya göre üst düzey UCM personelini tehdit etmek için devreye sokmuştu. Uluslararası basına da yansıyan UCM yetkililerinin de bir kısmını kamuoyuna duyurduğu bu baskılar sonuç vermedi.

UCM, İsrail’in kararı ya da mahkemeyi tanımasının bir önemi olmadığını belirtti.

Mahkeme, bunun yanında Hamas lideri Muhammed Diab İbrahim Al-Masr için de bir tutuklama emri çıkardı.

İsrail, UCM savcısı Khan’ı da tehdit etmiş

Bu kararın İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını engellemesi veya ABD’nin bu saldırılara verdiği desteği azaltması beklenmiyor. Ancak karar sonrası Avrupa ülkelerinin İsrail’e verdikleri destek konusunda daha fazla iç bölünme yaşamaları muhtemel.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English