Bizi Takip Edin

Avrupa

Merz: Demokrasi dersine ihtiyacımız yok

Yayınlanma

Almanya’nın yeni Şansölyesi Friedrich Merz, göreve başlamasının ardından Die Zeit gazetesine verdiği ilk kapsamlı mülakatta, ABD Başkanı Donald Trump ile Ukrayna meselesini ele aldığını belirterek transatlantik ittifakın önemine vurgu yaptı. Merz, Almanya’nın demokrasi konusunda kimseden ders almayacağını ifade ederken, iç politikada toplumsal bütünleşme ve göç konusunda Avrupa ile ortak hareket etme niyetinde olduklarını kaydetti.

Almanya’nın Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili yeni Şansölyesi Friedrich Merz, 15 Mayıs 2025 tarihinde Die Zeit gazetesinde yayımlanan mülakatında, göreve başlamasının ardından geçen ilk haftayı değerlendirdi ve iç ve dış politikaya dair önemli mesajlar verdi.

Merz, ikinci turda şansölye seçilmesinin icraatları açısından bir sorun teşkil etmediğini belirterek, “Koalisyon istikrarlı bir meclis çoğunluğuna sahip,” dedi.

Şansölyelik görevine hızlı bir başlangıç yapan Merz, ilk olarak Paris ve Varşova’yı ziyaret etmişti.

Yeni Şansölye, ABD Başkanı Donald Trump ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini açıkladı.

Merz, Trump’ın kendisini tebrik ettiğini ve Beyaz Saray’a davet ettiğini aktardı. Görüşmede Trump’ın ailesinin Bad Dürkheim yakınlarındaki Kallstadt’tan geldiğini anlatması üzerine Merz, “Ben de o yakınlarda topçu birliğinde askerlik yaptım. Sizi davet ediyorum,” dediğini ve Trump’ın bu fikri harika bulduğunu belirtti.

Ukrayna konusunun da ele alındığını ifade eden Merz, Trump’a ertesi gün Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Polonya Başbakanı Donald Tusk ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Kiev’e gideceğini ve transatlantik ittifak içinde birlikte kalmaya ve her şeyi ortak yapmaya çalışmaları gerektiğini söylediğini aktardı.

Merz, Trump’ın bu konuda kendisine güvence verdiğini ifade etti. Trump’ın Ukrayna Devlet Başkanı’na müzakere çağrısı yapması ve sözlerinin kısa yarı ömrü hakkındaki bir soruya Merz, “Uluslararası politikada farklı müzakere tarzları vardır ve ben bunlarla iyi başa çıkabilirim,” yanıtını verdi.

Merz, “Şu anda Avrupa’nın bir uyanışını yaşıyoruz. Bunu kendimiz için yapıyoruz, üçüncü bir tarafa karşı değil,” diye ekledi.

Angela Merkel’in 2017’de Münih’te “Kendi kaderimizi kendi ellerimize almalıyız,” dediğini hatırlatan Merz, bu sözlerin ardından uzun süre bir gelişme olmadığını belirtti.

‘Demokrasi konusunda derse ihtiyacımız yok’

ABD Başkanı Trump’ın yardımcısı J.D. Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasına da değinen Merz, “Elbette ABD’den duyduğumuz gibi bir ‘tiranlığa’ doğru gitmiyoruz. Bu tür ifadeleri gerçekten reddetmemiz gerekiyor. Almanya, ABD tarafından tiranlıktan kurtarıldı; Almanya bugün istikrarlı, liberal ve demokratik. Demokrasi konusunda derse ihtiyacımız yok. Bu nedenle Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşması, ben de dahil olmak üzere birçok kişi tarafından haddini aşan bir davranış olarak algılandı,” değerlendirmesinde bulundu.

Merz, Başkan Trump’ın da herkes gibi Ukrayna’daki ölümlerin son bulmasını istediğini ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in buna niyeti olmadığını hissettiğini düşündüğünü belirtti.

Merz ayrıca, Trump’ın bu anlaşmazlıkta Çin/Tayvan çatışmasını da göz önünde bulunduracağını ve Putin’in Avrupa’da başarılı olmasının ne anlama geleceği sorusunu kendisine soracağını ifade etti.

Rusya’nın ateşkes talebini reddetmesi durumunda devreye girecek yaptırımlar hakkında ise Merz, “Devlet ve hükümet başkanları arasında tüm imkânları sonuna kadar kullanmamız gerektiği konusunda hemfikiriz. Enerji sektöründe, bankacılık alanında daha fazla yaptırım, ayrıca mal varlıkları ve bireysel kişilere yönelik yaptırımlar hakkında konuşuyoruz. Şu anda Avrupalı ortaklarımızla bunun üzerinde çalışıyoruz,” dedi.

Rusya’nın dondurulan varlıklarına el konulması olasılığına ilişkin olarak ise, “Bunu şu anda inceliyoruz. Parayı temiz bir hukuki temelde harekete geçirme imkânı varsa, bunu yapacağız. Ancak böyle bir adımın Avrupa finans piyasası için içerdiği risklerin de farkında olmalıyız,” ifadelerini kullandı.

Merz, Kuzey Akım-2 boru hattının şu anda işletme izni olmadığını ve bunun değişmeyeceğini de vurguladı.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in olası görüşmesi hakkında Merz, “Zelenskiy ve Avrupalı ile Amerikalı ortaklarla yakın temas halindeyim. Türk tarafıyla da görüşüyoruz. Putin’in İstanbul’a gelip ateşkesi onaylama cesaretini gösterip göstermeyeceğinden emin değilim. Ancak bu hafta sonundan itibaren kimse bu savaşı bitirmek için yeterli diplomatik çaba göstermediğimiz suçlamasında bulunamaz,” dedi.

‘Silah tartışmalarını artık kamuoyu önünde yapmak istemiyoruz’

Muhalefet lideriyken sivil tesislere yönelik bombardımanın durmaması hâlinde Putin’i Taurus füzeleri tedarik etmekle tehdit eden ve önceki Şansölye Olaf Scholz’u bunu yapmadığı için eleştiren Merz, artık tekil silah sistemleri hakkında kamuoyu önünde konuşmak istememesinin nedenini şöyle açıkladı:

“Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ile artık kamuoyu önünde silah tartışması yapmak istemediğimiz konusunda hemfikirim. Bu, Alman kamuoyunu bilgilendirmek istememekle ilgili değil. Aksine, bu tartışmalarla sadece Putin’in ekmeğine yağ sürüyor ve ona değerli bilgiler veriyoruz. Verdiğimiz sözleri tutacak ve gerekli askeri desteği sağlayacağız.”

Merz, önceki hükümetin konuyu kamuoyu önünde tartışarak kendilerini bu tartışmayı yapmaya zorladığını da sözlerine ekledi.

Berlin’in Ukrayna’ya barış güvencesi sağlanmasındaki rolüne ilişkin bir soruya Merz, “Avrupalı ortaklarla birlikte Ukrayna için güvenlik garantilerine katkıda bulunmamızı ve Avrupa olarak özel bir rol üstlenmememizi istiyorum. Ukrayna silahlı kuvvetlerinin uzun vadeli güçlendirilmesi burada kilit bir rol oynayacaktır,” yanıtını verdi.

Gelecek hafta Litvanya’daki Alman tugayını ziyaret edeceğini belirten Merz, “Avrupa ve NATO çabalarının bir parçasıyız, NATO’nun doğu kanadını güçlendiriyor ve böylece Ukrayna’yı da koruyoruz,” dedi.

İç politikaya da değinen Şansölye Merz, göç politikasının önemine işaret etti. Polonya gibi komşu ülkelerle yaşanabilecek olası anlaşmazlıklar hakkında, “Avusturya veya Fransa gibi birçok ülke uzun süredir benzer önlemler alıyor. Varşova’daki hükümet kısa bir süre önce Polonya için Avrupa iltica hukukunu askıya aldı. Polonya için durum özellikle kritik, çünkü ülke aynı zamanda Belarus ve Rusya’dan gelen göç akınları yoluyla hibrit savaşın da kurbanı. Polonya sınırlarını, ki bunlar aynı zamanda bizim dış sınırlarımızdır, korumaya yardım etmeyi açıkça teklif ettim,” dedi.

Geri gönderilecek kişilerin yıllardır Almanya’da bulunanlar değil, başka bir AB ülkesinde iltica başvurusunda bulunması gereken kişiler olduğunu vurgulayan Merz, “Avrupa’ya kimin geldiğini yeniden kontrol etmeliyiz, bu konuda Avrupalı meslektaşlarımla hemfikirim,” diye konuştu.

Hükümette kendisi de dahil olmak üzere birçok bakanın deneyimsiz olmasıyla ilgili bir soruyu Merz, “Yeni bir politika yapıyoruz. Bu doğru. Hepimizin yeterli deneyimi —siyasi, girişimci ve yaşam deneyimi— var. Ayrıca iyi işleyen bir hükümet aygıtımız ve çalışan yapılarımız var. Bunun neresi riskli olabilir?” şeklinde yanıtladı.

‘Avrupa iyi olursa Almanya da iyi olur’

Ekonomi politikalarına da değinen Merz, savunma sanayii ve sağlık sektörünün bir yük olarak değil, bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini belirtti.

“Savunma kabiliyetimizi güçlendirmek istiyorsak, örneğin ABD’ye olan bağımlılığımızı adım adım ve hızla azaltmalıyız. Paramızın sürekli olarak üçte ikisinin Amerikan savunma şirketlerine akması kabul edilemez. Bu katma değerin daha güçlü bir şekilde bize geri dönmesi gerekiyor; sadece Almanya’ya değil, Avrupa’ya,” dedi.

Sağlık sektörünün en hızlı büyüyen sektör olduğunu ifade eden Merz, BioNTech ve CureVac gibi firmaların New York borsasına gitmesinin büyük bir hata olduğunu söyledi.

Başbakan, “Devletin aktif olması gerekirdi. Bu tür şirketlerin Almanya’da kalıp büyüyebilmelerine dikkat edeceğim,” diye ekledi.

Avrupa düzeyinde bir çıkar çatışması olması durumunda “Önce Almanya” deyip demeyeceği sorusuna Merz, “Hayır, karar kriterim verimlilik ve gerekli katma değer olacak. Kim daha iyi? Avrupa içinde de bir rekabet içindeyiz. Muhtemelen Fransızlar bizden daha iyi uçak yapabilirler. Ama biz Fransızlardan kesinlikle daha iyi tanklar yapabiliriz. Ben öncelikle Alman çıkarlarına bağlıyım, ancak Alman çıkarları büyük ölçüde Avrupa çıkarlarıyla örtüşüyor. Avrupa iyi olursa Almanya da iyi olur,” yanıtını verdi.

‘Parlamentoda pragmatik çözümlere ulaşmalıyız’

Demokrasiyi güçlendirmek için güçlü ve başarılı bir şekilde yöneteceklerini belirten Merz, Almanya için Alternatif (AfD) ve Sol Parti’yi “sistem karşıtı” olarak nitelendirdi.

AfD’nin son sekiz yılda küçültülemediğini kabul eden Merz, “Artık sürekli AfD’ye bakmayı bırakalım. Kendi işimizi düzgün yapmaya bakalım,” diye konuştu.

Yeşiller ve Sol Parti’nin ikinci turda kendisine verdiği desteğe ilişkin olarak ise, “Öncelikle seçmenlerin 23 Şubat 2025’te bu parlamentoyu seçtiğine saygı duymalıyız. Bunların hepsi demokratik olarak meşrulaştırılmış milletvekilleridir. Ve parlamentoda pragmatik çözümlere ulaşmalıyız,” ifadelerini kullandı.

CDU’nun hem Sol Parti hem de AfD ile işbirliğini reddeden parti kararının geçerliliğini koruduğunu vurgulayan Merz, AfD’nin Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından aşırılıkçı sınıflandırılması sürecinden mutsuz olduğunu ve İçişleri Bakanlığı’nın değerlendirmesini bekleyeceğini söyledi. Siyasi partilerin yasaklanmasına her zaman şüpheyle yaklaştığını da ekledi.

Şansölye olarak kendisini “Landesvater” (ülkenin babası) olarak görüp görmediği sorusuna Merz, “Landesvater; kulağa sakinleştirici geliyor ama aynı zamanda biraz da hantallık içeriyor. Bu benim vizyonum değil. Bu federal hükümet, Almanya Federal Cumhuriyeti’ndeki 84 milyon insanın tamamı için çalışıyor, mesajım budur. Siyasi görüşümü Şansölyelik vestiyerine bırakmayacağım. Ama ben öncelikle arada sırada Şansölyeliğe uğrayan CDU Genel Başkanı değilim, bilakis arada sırada parti merkezine de uğrayan Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesiyim,” yanıtını verdi.

Avrupa

Karadağ, Ukrayna askerlerini eğiten AB misyonuna katılıyor

Yayınlanma

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılımını onayladı. Karadağ Savunma Bakanı, askerlerin Ukrayna topraklarına gönderilmeyeceğini, eğitimin Almanya ve Polonya’da verileceğini belirtti. Karadağ ayrıca, ABD desteğiyle insansız hava aracı üretip ilk partiyi Ukrayna’ya gönderecek.

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılmasına onay verdi.

Radio Slobodna Evropa‘nın haberine göre, belgenin sunulmasından dokuz ay sonra yapılan oylamada, 81 milletvekilinden 49’u kararın lehinde oy kullandı.

Kararın gerekçesinde, Karadağ’ın bu girişime katılımının temel amacının, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası tanınmış sınırlar dahilindeki toprak bütünlüğünü koruma konusundaki savunma yeteneklerini güçlendirmek olduğu belirtildi.

Ayrıca, ülkenin bu adımla Rusya’nın askeri saldırganlığını ve diğer devletlerden gelebilecek potansiyel tehditleri caydırmaya katkıda bulunmayı hedeflediği vurgulandı.

‘Askerler Ukrayna’ya gitmeyecek’

Karadağ Savunma Bakanı Dragan Krapoviç, Karadağ askerlerinin Ukrayna topraklarında konuşlandırılmayacağının altını çizdi.

Krapoviç, “Bu konunun tamamen net olmasını istiyorum. Asla böyle bir kararı desteklemezdim. Bu misyon kapsamındaki tüm faaliyetler AB topraklarında, Polonya ve Almanya’da gerçekleştiriliyor,” ifadelerini kullandı.

AB’nin Ukrayna’ya Askeri Yardım Misyonu (EUMAM Ukraine), 17 Ekim 2022’de iki yıllık bir süre için kurulmuştu. AB ülkeleri, Kasım 2024’te misyonun görev süresini 2026’ya kadar uzatma kararı aldı. Misyonun faaliyetleri Avrupa Barış Fonu tarafından finanse ediliyor ve program kapsamında Ukraynalı askerler, başta Almanya ve Polonya olmak üzere AB üyesi ülkelerdeki üslerde eğitim görüyor.

ABD destekli İHA üretimi

Daha önce 8 Haziran’da Karadağ’ın kendi topraklarında bir insansız hava aracı (İHA) montaj projesi başlatacağı ve ilk partiyi askeri yardım olarak Ukrayna’ya teslim edeceği açıklanmıştı.

Karadağ hükümetinden yapılan açıklamada, ülkede İHA üretiminin organize edilmesinin sadece Karadağ’ın NATO çerçevesindeki savunma kabiliyetine değil, aynı zamanda Ukrayna’ya da katkı sağlayacağı belirtilmişti.

Bu projenin ayrıca Balkan ülkesinin uluslararası pazarda modern askeri teçhizatın güvenilir bir tedarikçisi olarak imajını güçlendireceği ifade edilmişti.

Proje, ABD’nin desteğiyle hayata geçirilecek ve Washington bu amaçla 15 milyon dolar tahsis edecek.

ABD’nin Podgorica Büyükelçiliği, bu yatırımın Karadağ’ın NATO kapsamındaki müttefiklik yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki kararlılığını teyit ettiğini belirterek girişimi memnuniyetle karşıladığını duyurdu.

Vučić’ten Ukrayna’ya ‘toprak bütünlüğü’ desteği ve yeniden inşa sözü

Okumaya Devam Et

Avrupa

Fransa, Britanya’nın AB savunma fonuna erişimini engelliyor

Yayınlanma

Fransa, Brexit sonrası yeniden başlangıç olmasına rağmen, İngiliz silah şirketlerini AB’nin savunma sanayi programından dışlamaya çalışıyor.

Bir diplomatik kaynak The Telegraph’a yaptığı açıklamada, Paris’in bu program kapsamında silah satın almak isteyen üye ülkeleri, çoğunlukla blok içinde üretilen silahlarla sınırlandırmaya çalıştığını söyledi.

Avrupa Savunma Sanayii Programı (EDIP), Avrupa Komisyonu tarafından kıtanın sanayi tabanının en büyük revizyonu olarak lanse ediliyor.

Program kapsamında AB fonları, ortak tedarik projelerine ve silah, mühimmat ve diğer askeri teçhizatın üretimine aktarılacak.

Altı aydır hazırlığı süren EDIP, on yıl sonuna kadar 800 milyar avroyu savunmaya harcamak için başlatılan daha geniş çaplı bir yarışın parçası.

Fransız diplomatlar, bu aracın yalnızca AB, Norveç ve Ukrayna’da bulunan şirketleri desteklemek için kullanılması gerektiğini ısrarla vurguladı.

Bu, program kapsamında satın alma yapmak isteyen üye ülkelerin, parçalarının en az yüzde 85’i blok içinde üretilen teknolojilerle sınırlı olacağı anlamına geliyor.

Bu talep, kısa süre önce Brüksel ile önemli bir savunma ve güvenlik anlaşması imzalayan Birleşik Krallık’ın, AB bütçesinden finanse edilen projelerin çoğundan dışlanacağı anlamına geliyor.

Londra, EDIP programı kapsamındaki ortak satın alma projelerinden de men edilecek.

Bir AB diplomatı The Telegraph’a, “Daha bir ay önce, Birleşik Krallık ile ilişkilerimizde yeni bir sayfa açıldığını ve yeni bir dönem başladığını ciddiyetle ilan etmiştik. Fakat bu sözleri eyleme geçirmek için ilk fırsatta, kitabı kapattık,” dedi.

Sert tutum sergileyen Fransa’nın, ABD teknolojisi olduğu için Patriot karadan havaya füze savunma sistemleri üreten fabrikaların potansiyel AB fonlarının kesilmesine yol açacağına dair endişeler de var.

Bu karar, NATO’nun Avrupalı müttefikleri ve Kanada’nın, Rusya’nın olası bir saldırısına karşı hava savunma sistemlerini %400 oranında artırmaları gerektiği konusunda uyarıldığı bir dönemde geldi.

Diplomat, “Sırf Amerikan malı olduğu için, hazır bulunan tek hava savunma sistemine yatırım yapmamak kendi kendimize zarar vermek gibi görünüyor,” diye ekledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, fonların yabancı şirketlere yatırılmasına izin vermek yerine, AB savunma planlarının kıtanın kendi sanayisini güçlendirmek için kullanılması konusunda ısrarcı bir tutum sergiliyor.

Hollanda, Romanya ve Yunanistan gibi AB’deki birçok ülke, savunma stratejilerini Patriot hava savunma bataryaları gibi Amerikan sistemlerinin satın alınmasına dayandırıyor.

Endişeleri gidermek için, AB dışındaki savunma şirketlerinden blok içindeki şirketlere teknoloji transferine izin verilmesi konusunda tartışmalar sürüyor.

Fakat içeriden gelen bilgiler, bu mekanizmanın bürokrasiye takılacağı ve fonların sağlanmasının pratikte imkansız hale geleceği yönünde.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Avrupa: İsrail’in kendini savunma hakkı var

Yayınlanma

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının ardından gerilim artarken, Avrupa hükümetlerinden çoğunlukla İsrail’e destek açıklamaları geldi.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, “Bu saldırılarla ilgili haberler endişe vericidir ve tüm tarafları geri adım atmaya ve gerilimi acilen azaltmaya çağırıyoruz,” derken, Dışişleri Bakanı David Lammy de gerilimin artmasının “kimsenin çıkarına olmayacağını” ileri sürdü “Orta Doğu’nun istikrarı” vurgusu yaptı.

Öte yandan Politico’nun haberine göre İngiliz savunma yetkilileri, İngiliz uçaklarının şu anda İsrail’ İran’ın karşı saldırılarından korumaya yardımcı olmadıklarını doğruladılar.

Times gazetesi savunma editörü X’te, “Birleşik Krallık’ın, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına dahil olmadığı ve İran’ın daha önce yaptığı gibi misilleme yapması durumunda İsrail’i korumayacağı anlaşılıyor,” demişti.

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, İsrailli mevkidaşı Binyamin Netanyahu’nun kendisine cuma sabahı İsrail’in saldırısı hakkında bilgi verdiğini söyledi.

İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu ve İran’ın nükleer silah geliştirmemesi gerektiğini vurgulayan Merz, her iki tarafa da tırmanıştan kaçınmaları çağrısında bulundu.

Merz, “Federal Hükümet, İran’ın gelişmiş nükleer silah programına ilişkin endişelerini yıllardır defalarca dile getirmiştir. Bu nükleer program, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasının hükümlerini ihlal etmekte ve tüm bölgeye, özellikle de İsrail Devleti’ne ciddi bir tehdit oluşturmaktadır,” dedi.

Almanya’nın ülkesindeki Yahudiler ve İsrail vatandaşlarının korunmasını güçlendireceğini de sözlerine ekledi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, durumu “derinden endişe verici” olarak nitelendirdi ve tüm tarafları itidal göstermeye, gerilimi azaltmaya ve misilleme yapmamaya çağırdı.

Leyen, bölgesel ve küresel güvenlik için diplomatik bir çözümün her zamankinden daha acil olduğunu da sözlerine ekledi.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, İsrail’in müttefiklerinin gerilimi azaltmak için çalışmasının “hayati önemde” olduğunu söyledi. Rutte, Stockholm’de düzenlediği basın toplantısında gazetecilere, “Bence şu anda en önemli öncelik bu,” dedi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ise “itidal” çağrısında bulundu. Barrot, X’te yaptığı açıklamada, “Tüm tarafları itidal göstermeye ve bölgesel istikrarı bozabilecek her türlü tırmanıştan kaçınmaya çağırıyoruz,” dedi.

Bakan, “İsrail’in herhangi bir saldırıya karşı kendini savunma hakkını yeniden teyit ettiklerini” söylerken, gerilimi azaltmak için tüm diplomatik kanalların harekete geçirilmesinin çok önemli olduğunu savundu.

Élysée Sarayı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un durumu görüşmek üzere bugün saat 11’de özel bir savunma kabine toplantısı düzenleyeceğini açıkladı.

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ise, “Durumun çok karmaşık olduğunu biliyoruz, fakat diplomatik bir çözümden başka bir çözüm yok. Çatışmaların bir an önce sona ermesini umuyoruz, eylemler ve tepkiler tehlikelidir, bölgedeki durum patlama riski taşıyor,” dedi.

Hollanda Başbakanı Dick Schoof X’te yaptığı açıklamada, Orta Doğu’daki saldırıların “endişe verici” olduğunu yazdı ve tüm tarafları “sakin olmaya ve daha fazla saldırı ve misillemeden kaçınmaya” çağırdı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English