Bizi Takip Edin

Amerika

Mineral anlaşmasından Trump’a Javelin’li suikast planına

Yayınlanma

Nadir element anlaşması konusundaki drama devam ederken, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Donald Trump için çalışan neredeyse herkese karşı sert bir tutum sergiliyor. Bunun ilk örneği Zelenskiy’in ABD Hazine Bakanı Scott Bessent hakkında sözleri oldu. Zelenskiy, Bessent için, “Sanırım Bay Bessent’in sorunu yaklaşım tarzında… Ona sadece şunu söyleyebildim: ‘Başkalarını parmakla göstermeyi bırakın da iş konuşalım.’ Muhtemelen farklı bir diyalog bekliyordu ama ben Ukrayna’yı üçüncü sınıf bir ülke olarak görmüyorum,” ifadelerini kullandı.

Kiev’in bu tepkisi, Bessent’in Zelenskiy’nin eski bir sanatçı olduğunu hatırlatması ve bu “sanatçının” Oval Ofis’teki basit bir nadir toprak elementleri anlaşmasını baltaladığından yakınması üzerine geldi.

O dönemde belki basit görünen bu anlaşma, şimdilerde giderek daha karmaşık bir hâl alıyor. Nitekim Reuters haber ajansı, Washington’da yapılan Ukrayna-ABD görüşmelerinin ardından bile bu mineral anlaşmasının hâlâ bir hayalden ibaret olduğunu aktarıyor.

Konuya vakıf bir kaynak, Reuters‘a yaptığı açıklamada, görüşmelerdeki “hasmane” atmosfer nedeniyle bir ilerleme sağlanması ihtimalinin zayıf olduğunu belirtti. Gündemdeki son anlaşma taslağı, ABD’ye Ukrayna’nın zengin mineral yataklarına ayrıcalıklı erişim hakkı tanırken, Kiev’i de madenlerin işletilmesinden elde edilecek tüm geliri ortak bir yatırım fonuna aktarmakla yükümlü kılıyordu. Fakat ajansın vurguladığı üzere, “Sunulan anlaşma, Kiev’e ABD tarafından herhangi bir güvenlik garantisi sunmuyor.”

Görünüşe göre Kiev, pazarlık masasında ne kadar uzun kalırsa, önüne konulan şartlar o kadar ağırlaşıyor. Güvenlik garantileri zaten başından beri masada yoktu. Fakat şimdi mesele sadece ABD’nin Ukrayna’nın yer altı zenginliklerini kontrol etme isteğiyle sınırlı değil.

Reuters‘ın haberine göre Washington, Rus doğalgazını Ukrayna üzerinden Avrupa’ya taşıyan boru hattının kontrolünü de ele geçirmek istiyor. Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg’a göre, son jeolojik araştırmalar Sovyetler Birliği döneminde yapıldığı için Ukrayna’nın mineral rezervlerinin gerçek değerini kimse tam olarak bilmiyor. Fakat Ukrayna’yı bağımsızlık yılları boyunca ayakta tutan doğalgaz altyapısı somut bir gerçek. Bu altyapı, duruma göre farklı amaçlar için kullanılabilir; gelir elde etmek, Avrupa üzerinde bir baskı unsuru oluşturmak vs.

ABD, Ukrayna’daki Gazprom boru hattını istiyor

Ukrayna-ABD müzakerelerindeki bu gidişat, Ukrayna Parlamentosu Üyesi Bogdan Kitsak’ın da dikkat çektiği üzere kaygı verici bir boyuta ulaştı. Kitsak, “Ukrayna tarafının bu tür şartları kabul etmesi mümkün değil, çünkü bu fiilen ekonomik ve devlet egemenliğimizin kaybı anlamına gelir,” diyerek durumun vahametini ortaya koydu. Öyle ki, Washington’ın Kiev yönetiminden birkaç “kapris” daha görmesi, tüm Ukrayna devletinin kontrolünü talep etmesi için yeterli olabilir.

İşin ilginç yanı, Zelenskiy’nin bu kaynak anlaşmasını, Trump henüz Beyaz Saray’da değilken Washington’a kendisinin önermiş olması. Eski Dışişleri Bakanı Antony Blinken da kısa süre önce yaptığı açıklamada, bir önceki ABD yönetiminin de askeri yardım karşılığında Ukrayna’nın yer altı kaynaklarından faydalanma niyetinde olduğunu doğruladı. Blinken, “Aslında, Zelenskiy’nin başkanlığımızın son altı ayında bize sunduğu yardım paketi, nadir toprak elementleri alanında bizimle işbirliğini içeriyordu,” dedi.

Trump’ın daha önce adı geçen özel temsilcisi Keith Kellogg, bu hafta yaptığı bir benzetmeyle ortalığı karıştırdı. Kellogg, Ukrayna’yı İkinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Nazi Almanyası ile kıyasladı. Kellogg’un, bölünmüş bir ülke haritası önündeki fotoğrafıyla birlikte bu planı İngiliz The Times gazetesi yayımladı. Gazetenin aktardığına göre Kellogg, “Bu iş, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Berlin’de olana benzer bir şekilde yapılabilir; orada bir Rus, bir Fransız, bir İngiliz ve bir Amerikan bölgesi vardı,” dedi.

Ancak Kellogg, bu sözlerinin yanlış aktarıldığını savunarak X platformu üzerinden bir düzeltme yaptı: “The Times‘ın makalesi ifademi yanlış yansıtmış. Ateşkes sonrası bile Ukrayna’nın egemenliğini güvence altına alacak bir güçten bahsediyordum. Bölünmeden bahsederken, Amerikan askerleri olmadan müttefik kuvvetlerin sorumluluk alanlarını kastettim. Ukrayna’nın bölünmesini kastetmedim.”

Kellogg geri adım atsa da, günümüz Ukrayna’sının mağlup Almanya ile kıyaslanması oldukça çarpıcıydı. The Times gazetesi önce bu haberi yayımladı, ardından Times Radio‘da Kellogg’u eleştiri yağmuruna tuttu. Başbakanın eski iletişim direktörü Gutto Harry, Kellogg için, “Ne tarih anlayışı ne de ahlaki bir pusulası var gibi görünüyor,” yorumunu yaptı.

Trump’ın özel temsilcisi Kellogg’dan Ukrayna için ‘Almanya modeli’ önerisi

Ahlaki pusuladan söz açılmışken, gündeme düşen bir iddia daha var. Buna göre Donald Trump’ın uçağının, Ukrayna’ya verilen bir Stinger füzesiyle düşürülmesi yönünde bir plan yapılmış. Bu bilgi, ABD Başkanı’na yönelik ikinci suikast girişimi davasının soruşturma dosyalarında yer alıyor.

Geçtiğimiz eylül ayında, Trump’ın golf oynadığı kulübün çitlerinin yakınındaki çalılıklarda silahlı bir kişi tespit edilmişti. Şüpheli, 58 yaşındaki Ryan Routh’un, bu olaydan sadece birkaç hafta önce Ukrayna’da, Washington tarafından gönderilen silahlardan satın alarak ağır silahlara ulaşmaya çalıştığı iddia edildi.

Eski Gizli Servis özel ajanı Richard Staropoli, bu vatandaşın Ukrayna bağlantılarına dikkat çekti: “Adam e-postalaşmış. Henüz tam olarak kim olduğunu bilmiyoruz ama bir tahminim var. Anladığım kadarıyla bunlar, yozlaşmış Biden yönetiminin desteklediği Ukraynalılar.”

New York Post gazetesinin haberine göre Routh, Batı’nın silah sevkiyatlarına erişimi olan ve muhtemelen Ukraynalı olan bir kişiyle şifreli bir mesajlaşma uygulaması üzerinden iletişim kurmuş. Routh’un, “Ukrayna için hayırlı olmayan” Trump’ı ortadan kaldırmak amacıyla bir uçaksavar füzesi veya Stinger füzesi talep ettiği belirtiliyor. Routh’un mesajında, “Burada böyle bir şeyi dükkandan almak imkansız ama savaştayız, bu yüzden bu tür şeyler her gün kayboluyor veya yok ediliyor. Ve bunlardan biri eksik olsa kimse fark etmez,” yazdığı iddia ediliyor.

Mahkeme tutanaklarına göre Routh, daha sonra suç ortağına Trump’ın jetinin fotoğrafını göndererek “her gün gelip gittiğini” yazmış ve “Trump’ın seçimi kazanmasını engelleyecek teknolojiye ihtiyacım var,” diye eklemiş.

Savcılık, Routh’un bu füzelerden biriyle Trump’ı öldürmeye teşebbüs etmiş olabileceği ihtimali üzerinde duruyor. Şüpheli Routh’un sıkı bir Ukrayna destekçisi olduğu ve bu ülkeye onlarca kez seyahat ettiği de biliniyor.

Gazeteci Jack Posobiec ise, “Geniş bağlantıları vardı ve hatta Ukrayna gönüllü birliğinde yer almıştı. Şimdi biliyoruz ki —ve bu en büyük sansasyon— tanksavar füzeleri veya Stinger uçaksavar füzeleri satın almak için Ukraynalı askeri personel veya onları tanıyan biriyle temas kurmaya çalışmış. Peki 2024 yazının sonlarında ne duyduk? Trump’ın uçağıyla ilgili endişeler. Kampanya ekibi, kampanya sırasında sahte uçaklar bile kullandı çünkü endişeliydiler, neden? Uçaksavar füzelerinden!” diyor.

Trump destekçileri ise Amerikan istihbarat kurumlarını ve “derin devleti” işaret ediyor. Televizyon sunucusu Jesse Watters, “Birisi onu öldürmeye çalıştıktan haftalar sonra bu deli başkana nasıl bu kadar yaklaşabildi? FBI, ABD Gümrük ve Sınır Muhafaza İdaresi ve CIA, Routh’u takip ediyordu ve uzun bir listesi vardı. Şifreli uygulamalar üzerinden yabancılarla doğrudan başkanı bir bazukayla öldürmekten bahsetmişti. Öyleyse neden çalılıktaki bir delikten tüfeği doğrultmadan önce bu uyarı işaretini fark etmediler?” diye sordu.

Trump’ın oğlu Donald Trump Jr. ise X platformu üzerinden doğrudan Kiev’i hedef aldı: “Bu sosyopatın babamı öldürmek için onlardan kelimenin tam anlamıyla bir silah almaya çalıştığını bize söylememiş olmaları daha büyük bir sorun gibi görünüyor. Neden acaba?”

Savaşın başında Kiev yönetiminin büyük umutlar bağladığı Stinger, Javelin ve NLAW gibi Batı menşeli silahlardan uzun zamandır pek haber alınamıyor. Bu kadar çok sayıda silah stoğunun akıbeti ne oldu ve gelecekte hangi karanlık senaryolarda karşımıza çıkacaklar? Bu sorular henüz yanıt bulmuş değil.

Bu arada Zelenskiy, sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımla, Batı tarafından tedarik edilen bir F-16 savaş uçağının daha kaybedildiğini ve Batılı uzmanlarca eğitilen Ukrayna Hava Kuvvetleri pilotu Pavel İvanov’un hayatını kaybettiğini bildirdi.

Bir zamanlar Ukrayna ordusu için adeta bir kurtuluş reçetesi olarak sunulan Amerikan F-16’ları da cephedeki güç dengesini değiştiremedi. Sonuç olarak, bu pahalı uçaklar da Rusya için kolay birer hedef haline gelmiş görünüyor.

Amerika

Trump, Signal skandalını ortaya çıkaran Goldberg ile görüşecek

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Signal sohbet skandalının ardından The Atlantic’in genel yayın yönetmeni Jeffrey Goldberg ile röportaj yapmak üzere bir araya geleceğini söyledi.

Goldberg, üst düzey Beyaz Saray yetkililerinin yer aldığı grup sohbetine yanlışlıkla eklendiğini ortaya çıkardıktan sonra, Trump yönetiminin hassas bilgileri ele alma yeteneğinin sorgulanmasına yol açtı.

Trump, Truth Social’da yaptığı paylaşımda, “Bu röportajı meraktan ve kendimle rekabet etmek için yapıyorum, sadece The Atlantic’in ‘doğru’ olup olmadığını görmek için,” dedi.

The Atlantic muhabirleri Michael Scherer ve Ashley Parker da röportaja katılacak. Parker ve Scherer, Trump yönetimi hakkındaki haberleri derinleştirmek için Ocak ayında The Atlantic’e katıldı. İkisi de daha önce Washington Post’ta çalışıyordu.

ABD’de ‘Signalgate’ skandalı büyüyor

Trump, röportajın “Bu yüzyılın en önemli başkanı” başlığını taşıyacağını söyledi. Başkan, “Benim bakış açıma göre, ne kadar kötü olabilir ki, ben KAZANDIM!” diye yazdı.

Goldberg, mart ayında Trump yönetiminin üst düzey yetkililerinin Yemen’deki hava saldırılarını tartıştığı ve planladığı bir sohbet grubuna eklenmişti.

Beyaz Saray, mesajların gerçekliğini doğrulamış, fakat Goldberg’in haberinin doğru olduğunu reddetmişti.

Goldberg, ulusal güvenlik gerekçesiyle başlangıçta mesaj dizisindeki bazı ayrıntıları açıklamakta tereddüt etmişti, fakat Beyaz Saray, mesajların gizli bilgi veya savaş planları içermediğini açıkladıktan sonra sohbetin tamamını yayınladı.

Olay, Savunma Bakanı Pete Hegseth’e yönelik eleştirileri ateşledi, özellikle de Hegseth’in Yemen’deki saldırılarla ilgili bilgileri ayrı bir Signal sohbetinde eşi, kardeşi ve kişisel avukatıyla da paylaştığı haberler çıktıktan sonra.

Okumaya Devam Et

Amerika

Pentagon, transseksüel askerleri tespit edecek

Yayınlanma

ABD ordusu ve Pentagon, transseksüel askerleri nasıl bulup tespit edeceklerini ve ordudan uzaklaştırmak için nasıl bir yol izleyeceklerini 30 gün içinde belirlemek zorunda.

Bu zorlu görev, askerlerin kendi kendilerini ihbar etmelerine veya meslektaşlarını ispiyonlamalarına bağlı olabilir.

Pentagon’un Çarşamba günü geç saatlerde bir davaya yanıt olarak sunduğu bir notun ardından perşembe günü Savunma Bakanlığı yetkililerine gönderilen bir memoranda, ordunun 26 Mart’a kadar “cinsiyet disforisi” (cinsel kimlik bozukluğu) teşhisi konulan veya tedavi gören askerleri tespit etmek için prosedürler oluşturması emredildi.

Ardından, bu askerleri ordudan uzaklaştırmaya başlamak için 30 gün süreleri olacak.

Bu emir, Başkan Donald Trump’un göreve başladıktan kısa bir süre sonra imzaladığı, transseksüel bireylerin orduda hizmet etmesini yasaklamaya yönelik adımları belirleyen başkanlık kararnamesini genişletiyor. Bu kararname mahkemede itiraz edilmişti.

Üst düzey bir savunma yetkilisi perşembe günü, şu anda aktif görevde, Ulusal Muhafız ve Yedek Kuvvetlerde “cinsiyet disforisi” teşhisi konulan yaklaşık 4.200 asker olduğunu düşündüklerini söyledi.

Personel meselelerini tartışmak için ismini vermek istemeyen yetkili, 2015 ile 2024 yılları arasında psikoterapi, cinsiyet kimliğini doğrulayan hormon tedavisi, cinsiyet kimliğini doğrulayan ameliyatlar ve diğer tedaviler için toplam maliyetin yaklaşık 52 milyon dolar olduğunu söyledi.

Amerikan ordusunda yaklaşık 2,1 milyon asker görev yapıyor.

Trump ve Savunma Bakanı Pete Hegseth, tıbbi durumlarının askeri standartlara uymadığını savunarak onları ortadan kaldırmak için çalışıyor.

Personel müsteşarı Darin Selnick, yeni notunda, “Cinsiyet disforisi tanısı almış, geçmişi olan veya buna uygun semptomlar gösteren bireylerin tıbbi, cerrahi ve ruh sağlığı kısıtlamaları, askerlik hizmeti için gerekli olan yüksek zihinsel ve fiziksel standartlarla bağdaşmamaktadır,” dedi.

Memorandumda, “ordunun ölümcüllüğü ve bütünlüğünün”, transseksüel personelin kendilerini tanımladıkları cinsiyete geçiş sürecinde yaşadıklarıyla “uyumsuz” olduğu iddia ediliyor ve cinsiyetin “değişmez, bir kişinin hayatı boyunca sabit” olduğu belirtiliyor.

Trump’ın başkanlık kararnamesine karşı dava açan altı transseksüel askerin avukatları, mahkeme dosyalarında, bu kararnamenin transseksüel kişilere karşı açıkça “düşmanlık” ifade ettiğini ve onları “eşit olmayan ve gereksiz” olarak nitelendirerek, diğer askerlerin ve halkın gözünde onları aşağıladığını savundu.

İnsan Hakları Kampanyası’nın hukuk işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Sarah Warbelow, yeni politikanın askerleri zor durumda bıraktığını ve transseksüel askerleri kendilerini ifşa etmeye zorladığını söyledi.

Warbellow, “Birdenbire kendinizi ifşa etmek zorunda kalacaksınız. Diğer insanlar sizi ifşa etmek zorunda kalacak. Eğer orduda transseksüel olduğunuzu bilen bir en iyi arkadaşınız varsa, bu yeni yönergeye göre, o arkadaşınız, eğer transseksüel bir kadınsanız, bugünden itibaren size [erkek kişi zamiri] ‘o’ ve ‘efendim’ diye hitap etmek zorunda kalacak,” dedi.

Askerler, “arkadaşlarının güvenliği ile doğrudan emirlere uymamak arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyor” diyen Warbelow, transseksüel askerlerin, kendilerini ifşa etmemeleri halinde cezalandırılabileceklerini bildikleri için kendilerini ifşa etme baskısı hissedebileceklerini de sözlerine ekledi.

Perşembe günü, ABD yetkilileri, ilk rakamlara göre Donanmada yaklaşık 600, Kara Kuvvetlerinde 300 ila 500 ve Deniz Piyadelerinde 50’den az transseksüel askerin hızlı bir şekilde tespit edilebileceğini söyledi. Yetkililer, bireylerin örneğin belgelenmiş tıbbi tedavilerle tespit edilebileceğini ve bu sayının muhtemelen artacağını kabul etti.

Fakat yetkililer, bazı askerlerin geçiş sürecinden sonra orduya katılmış olabileceği ve kendilerini tanımlayabilecek tıbbi veya cerrahi işlemlerden geçmemiş olabileceği için ilk rakamların gerçek toplam rakamların altında olabileceğini belirtti.

Yetkililer ayrıca, kayıtlardan neyi ayırt edebilecekleri ve neyi rapor edebilecekleri konusunda sağlık gizliliği yasalarıyla sınırlı olabilecekleri konusunda uyarıda bulundu.

LGBT konularını araştıran Palm Center tarafından 2018 yılında yapılan bağımsız bir araştırmada, 2 milyondan fazla askerin arasında tahmini 14.000 transseksüel asker olduğu tahmin edildi.

Pentagon’un yeni politikası iki istisna öngörüyor: Askere alınmak isteyen transseksüel personel, savaş faaliyetlerini doğrudan desteklediğini vaka bazında kanıtlayabilirse veya cinsiyet disforisi teşhisi konmuş mevcut bir asker, belirli bir savaş ihtiyacını desteklediğini ve kimlikle özdeşleştirdiği cinsiyete geçiş yapmadığını kanıtlayabilir ve 36 ay boyunca “klinik olarak önemli bir sıkıntı yaşamadan” biyolojik cinsiyetinde istikrarlı olduğunu kanıtlayabilirse.

Cinsiyet disforisi, bir kişinin biyolojik cinsiyeti ile cinsiyet kimliği uyuşmadığında ortaya çıkıyor.

Muafiyet verilmesi durumunda, başvuru sahibi tuvaletler, yatakhaneler ve hatta “efendim” veya “hanımefendi” gibi resmi hitaplarda sadece biyolojik cinsiyetinin tanınması gibi bir durumla karşı karşıya kalacak.

Warbelow, transseksüel askerlerin, askerlik hizmetlerini etkileyebilecek herhangi bir adım atmadan önce, ordudan ve komutanlarından ek açıklama beklemeleri gerektiğini söyledi ve devam eden davaların bu politikayı etkileyebileceğini de belirtti.

Okumaya Devam Et

Amerika

Kokainin yasallaşmasını savunan Kolombiya liderine bağımlılık suçlaması

Yayınlanma

Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva, ülkenin Devlet Başkanı Gustavo Petro’yu uyuşturucu bağımlısı olmakla suçladı. Leyva, suçlamasını Petro’nun Haziran 2023’teki Paris ziyareti sırasında iki gün boyunca ‘kaybolmasına’ dayandırırken, Petro daha önce yaptığı açıklamada tek bağımlılığının kahve olduğunu belirtmişti.

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, ülkenin eski Dışişleri Bakanı Álvaro Leyva tarafından uyuşturucu bağımlısı olmakla suçlandı.

Leyva’nın suçlaması, Petro’nun kısa süre önce kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yapmasının ardından geldi.

Petro, kokainin “viskiden daha kötü olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini savunmuştu.

Petro’nun kendisi ise daha önce tek bağımlılığının kahve olduğunu söylemişti.

Levya’ya göre, bu suçlamanın temelinde Petro’nun Haziran 2023’te Kolombiya heyetinin Fransa’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında Paris’te iki gün boyunca “kaybolması” yatıyor.

Financial Times gazetesinin aktardığına göre eski Dışişleri Bakanı, X platformunda yayımladığı açık mektupta, “İşte Paris’te uyuşturucu sorunlarınız olduğunu doğrulayabildim. Maalesef iyileşmeniz gerçekleşmedi,” diye yazdı.

Hangi uyuşturucudan bahsettiğini belirtmeyen Leyva, Ağustos 2022’den itibaren yaklaşık iki yıl boyunca Petro’nun ilk dışişleri bakanı olarak görev yapmıştı.

Mektubunda, “Çok sık yalnızlık, endişe, depresyon ve üstesinden gelmesi zor diğer durumlar yaşadığınız iyi biliniyor,” ifadelerini kullandı.

Daha önce, Kasım 2023’te araştırmacı gazeteci María Jimena Duzán, Petro’nun “sık sık ortadan kaybolmasının” gizli tutmak istediği bir bağımlılıktan kaynaklandığını yazmıştı.

Petro, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Tek bağımlılığım sabahları içtiğim kahve,” diye yanıt vermişti.

Devlet Başkanı, önemli toplantılara sık sık geç kalması veya katılmaması, hatta bazen günlerce kamuoyunun gözünden kaybolmasıyla biliniyor.

Şubat ayında Petro, ülkede kokain satışının yasallaştırılması çağrısı yaparak, kokainin “viskiden hiçbir farkı olmadığını” ve “şarap gibi” talep göreceğini belirtmişti.

Bundan önce, Kolombiya İçişleri Bakanı Armando Benedetti de kendi uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelesini anlatmıştı.

Kolombiya, dünyanın en büyük kokain üreticisi ve Petro’nun devlet başkanlığı döneminde bu uyuşturucunun üretim hacimleri son yirmi yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi istatistiklerine göre, 2023 yılında Kolombiya’da 2 bin 664 ton saf kokain üretildi (bir önceki yıla göre yüzde 53 artış).

Ülkede kokain yapımında kullanılan koka bitkisinin ekim alanı 253 bin hektara yükselerek neredeyse Lüksemburg’un yüzölçümüne ulaştı.

Petro, Ağustos 2022’de devlet başkanlığı görevine başladı. Sol ve merkez sol siyasi güçleri bir araya getiren “Kolombiya İçin Tarihi Pakt” ittifakından aday olan Petro, ikinci tur seçimlerini az farkla kazanmıştı.

Kolombiya’da yerel seçimlerde Başkan Petro’ya darbe

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English