Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Netanyahu: Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru bölgenin çehresini şekillendirecek

Yayınlanma

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ülkesinin, Hindistan’ı Orta Doğu ve Avrupa’ya bağlayacak “Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” projesinde önemli kavşak noktası olacağını bildirdi.

Bu hamle, ABD’nin Orta Doğu’da Suudi Arabistan’ın İsrail’i tanıması için uğraştığı sırada geldi.

Netanyahu, sosyal medya platformu X (Twitter) üzerinden yaptığı açıklamada, Hindistan’ı Orta Doğu ve Avrupa’ya bağlayacak “Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru”yla ilgili, “İsrailli vatandaşlara, İsrail’in bu ekonomik koridorda önemli bir kavşak olacağına dair müjdeyi vermekten memnuniyet duyuyorum” ifadesini kullandı.

İsrail Başbakanı Netanyahu, İsrail’deki demir yolları ve limanların, Hindistan’dan Orta Doğu üzerinden Avrupa’ya, Avrupa’dan da ters yönde Hindistan’a yeni bir kapı açacağını kaydetti.

ABD’nin, bu projeye katılmak için İsrail’le birkaç ay önce temas kurduğunu ve o tarihten bu yana bu atılımın gerçekleşmesi için yoğun diplomatik temasların gerçekleştiğini belirten Netanyahu, bu projenin Orta Doğu’nun çehresini yeniden şekillendireceğini vurguladı.

Netanyahu “İsrail tarihindeki en büyük işbirliği” olarak nitelendirdiği bu projenin, demir yollarının, fiber optik kanalların ve elektrik hatlarının döşenmesini ve diğer altyapı işlerini kapsayacağını ifade etti.

‘Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’ 

Hindistan’da “Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek” temasıyla hafta sonu düzenlenen 18. G20 Liderler Zirvesinin oturum arasında “Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklıkları ve Hindistan-Orta doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” adlı etkinlik düzenlenmişti.

Etkinliğin ardından Hindistan ve G20’nin diğer üyeleri arasında Hindistan-Ortadoğu-Avrupa ekonomik koridorunu geliştirmek üzere bir mutabakat zaptı imzalandı.

Hindistan Başbakan Narendra Modi cumartesi günü Hindistan-Ortadoğu-Avrupa mega ekonomik koridorunun başlatıldığını duyurdu. Proje Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Avrupa Birliği (AB), Fransa, İtalya, Almanya ve ABD’yi kapsıyor.

Modi, “Bugün hepimiz önemli ve tarihi bir ortaklığa ulaştık. Önümüzdeki dönemde Hindistan, Batı Asya ve Avrupa arasında önemli bir ekonomik entegrasyon aracı olacak” dedi ve koridorun tüm dünyanın “bağlanabilirliğine ve sürdürülebilir kalkınmasına” yeni bir yön vereceğini söyledi.

ABD Başkanı Joe Biden da etkinlikte yaptığı konuşmada, “Bugün, yeni bir Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru için tarihi anlaşmayı sonuçlandırdığımızı duyurmaktan gurur duyuyorum” ifadesini kullandı.

Lansmanı “büyük bir olay” olarak nitelendiren Biden, önümüzdeki on yıl içinde ekonomik koridor ifadesini daha sık duyacaklarını söyledi.

Proje nedir ve nasıl işleyecek?

Demiryolu ve nakliye koridoru, G7 ülkelerinin gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı projelerini finanse etmek için ortaklaşa yürüttüğü Küresel Altyapı Yatırım Ortaklığı’nın (PGII) bir parçası. PGII, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne karşı blokun karşı hamlesi olarak görülüyor.

Proje, enerji ürünleri de dahil olmak üzere ilgili ülkeler arasında daha fazla ticaret yapılmasını sağlamayı amaçlıyor.

Proje dahilinde önerilen koridor, doğu koridoru ve kuzey koridoru olmak üzere iki ayrı koridordan oluşacak. Bunlardan ilki Hindistan’ı Arap Körfezi’ne, ikincisi ise Arap Körfezi’ni Avrupa’ya bağlayacak.

Bu sayede mal ve hizmetlerin Hindistan, BAE, Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail ve Avrupa arasında transit geçiş yapabileceği ifade ediliyor.

AP haberinde, “Bu aynı zamanda Çin’in dünyanın daha büyük bir bölümünü ülke ekonomisine bağlamaya çalıştığı devasa altyapı programına karşı en iddialı karşı çıkışlardan biri olabilir” yorumu yapıldı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından hazırlanan bir belgeye göre, koridor bir demiryolu bağlantısının yanı sıra bir elektrik kablosu, bir hidrojen boru hattı ve bir yüksek hızlı veri kablosu içerecek. Belgede ayrıca proje “kıtalar ve medeniyetler arasında yeşil ve dijital bir köprü” olarak nitelendirildi.

Mutabakat Zaptı uyarınca, üyeler önümüzdeki altmış gün içinde bir araya gelerek ilgili takvimlerle birlikte bir eylem planı geliştirmeyi ve taahhüt etmeyi amaçlıyor. Bununla birlikte, mutabakat katılımcılarının siyasi taahhütlerini ortaya koysa da, uluslararası hukuk kapsamında herhangi bir hak veya yükümlülük yaratmamaktadır; bu da üyelerin mutabakatla bağlı olmadıkları anlamına gelmektedir.

G20’de hakimiyet kurma çabası

AP’ye konuşan Biden’ın ulusal güvenlik danışmanı baş yardımcısı Jon Finer, koridorun geliştirilmesi için üç ana neden sıraladı: “Birincisi, artan enerji akışı ve dijital iletişim yoluyla ilgili ülkeler arasında refahı arttıracaktır. İkincisi, proje düşük ve orta gelirli ülkelerde büyüme için gereken altyapı eksikliğinin giderilmesine yardımcı olacaktır. Üçüncü olarak da Orta Doğu’dan gelen ‘türbülans ve güvensizlik’ konusunda ‘sıcaklığı düşürmeye’ yardımcı olabilir.”

Finer sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun hem ilgili ülkeler hem de küresel anlamda yüksek bir cazibeye sahip olduğunu düşünüyoruz, çünkü şeffaf, çünkü yüksek bir standart, çünkü zorlayıcı değil.”

Yetkilerle konuşan Al Jazeera, “Şu anda ayrıntılar oldukça yetersiz. Ancak bu duyuru sırasında hazır bulunan ABD’li ve Avrupalı yetkililer bunu oyunun kurallarını değiştirecek, tarihi bir adım olarak nitelendirdiler. Hindistan ve Avrupa arasındaki ticaret süresini yüzde 40 oranında kısaltacağını söylediler” diye yazdı.

Hintli bir analist olan Radha Kumar, Al Jazeera’ye verdiği demeçte bunun Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne bir alternatif sunacak “harika bir girişim” olduğu yorumunu yaptı.

Ancak yeni projenin Çin’in kendi bağımsız varlığına sahip küresel altyapı projesini zayıflatmayacağını da sözlerine ekledi.

Kumar, “Hindistan Kuşak ve Yol Girişiminin bir parçası değildi, dolayısıyla bu girişim Hindistan’a bağlantı sağlıyor” dedi.

Proje genel olarak, Çin’in ekonomik gücüne bir meydan okuma ve Biden’ın Çin lideri Xi Jinping ve Rusya lideri Vladimir Putin’in etkisine karşı G20 grubunda hakimiyet kurma girişimi olarak görülüyor.

DİPLOMASİ

Meloni, Trump ile Avrupa arasında seçim yapmayı ‘çocukça’ buluyor

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, ülkesinin ABD ve Avrupa arasında taraf seçmek zorunda kalacağı fikrini “çocukça” ve “yüzeysel” olarak niteleyerek ülkesinin çıkarlarını savunmak için ne gerekiyorsa yapacağında ısrar etti.

2022’de göreve gelmesinden bu yana yabancı bir gazeteye verdiği ilk mülakatta İtalya başbakanı, Financial Times’a (FT) transatlantik ilişkilerdeki ciddi gerginliklerin üstesinden gelmenin “herkesin çıkarına” olduğunu söyledi ve bazı Avrupalı liderlerin Donald Trump’a yönelik tepkilerini “biraz fazla siyasi” olarak niteledi.

İtalyan lider, ABD Başkanını düşman olarak görmediğini ve Roma’nın “ilk müttefikine” saygı duymaya devam edeceğini açıkça belirtti.

Meloni, “Ben muhafazakârım. Trump Cumhuriyetçi bir lider. Elbette ona diğer pek çok kişiden daha yakınım ama ulusal çıkarlarını savunan bir lideri anlıyorum. Ben kendi çıkarlarımı savunuyorum,” dedi.

Avrupa’da Trump yönetimine yönelik endişelerin arttığı bir dönemde Meloni, Beyaz Saray’ın Avrupa’nın ticaret uygulamaları ve savunma harcamalarına ilişkin şikâyetlerinin önceki ABD yönetimlerini tekrarladığını söyledi.

Trump’ın otomobil ithalatına yüzde 25 gümrük vergisi getireceğini açıklamasından birkaç saat önce konuşan Meloni, ABD’nin uzun zamandır Joe Biden’ın Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) da dahil olmak üzere giderek daha ‘korumacı’ bir gündem izlediğini ileri sürdü.

“ABD’de korumacılığın gerçekten Donald Trump tarafından icat edildiğini mi düşünüyorsunuz?” diye soran Meloni ayrıca Trump’ın Avrupa savunması konusundaki “çatışmacı” yaklaşımının, kıtanın kendi güvenliğinin sorumluluğunu üstlenmesi için çok ihtiyaç duyulan bir “teşvik” olacağını umduğunu söyledi.

İtalyan lider, “Krizin her zaman bir fırsatı gizlediğini söylemeyi severim,” dedi. Meloni, Ekim 2022’deki seçim zaferinden bu yana İtalya’ya getirdiği siyasi istikrarı övdü ve şu anda ülkesinin savaş sonrası tarihinde en uzun süre görev yapan beşinci hükümete liderlik ettiğine işaret etti.

ABD ile ilişkilerinin sahip oldukları “en önemli ilişki” olduğunu savunan Meloni, transatlantik bir çatlaktan kaçınmanın önemini vurgulayarak, Ukrayna için güvenlik garantileri ve Trump’ın gümrük vergisi saldırısına karşı “çatışmacı olmayan bir yanıt” vizyonunu özetledi.

Meloni, “İtalya’nın [ABD] ile iyi ilişkileri olabilir ve [ABD’nin] Avrupa ile karşı karşıya gelmesini önlemek ve köprüler kurmak için İtalya’nın da yapabileceği bir şey varsa, bunu yapacağım ve bu Avrupalıların yararınadır,” dedi.

Meloni, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in ifade özgürlüğü ve demokrasiye olan bağlılığını terk ettiği iddiasıyla Avrupa’ya yönelik sert saldırısına sempati duyduğunu da söyledi.

İtalya Başbakanı, “Aynı fikirde olduğumu söylemek zorundayım. Bunu yıllardır söylüyorum. Avrupa biraz kendini kaybetti,” iddiasında bulundu.

Meloni, Trump’ın Avrupa’ya yönelik eleştirilerinin Kıta halkına değil, “yönetici sınıfına … ve gerçekliği okumak ve insanlara cevap vermenin yollarını bulmak yerine, ideolojinizi insanlara empoze edebileceğiniz fikrine” yönelik olduğunu da ileri sürdü.

Avrupa Komisyonu, Trump’ın gümrük vergilerine misilleme yapma sözü vermiş olsa da Meloni AB’nin soğukkanlılığını korumasını istiyor. İtalyan lider, “Bazen sadece içgüdüsel olarak tepki verdiğimiz izlenimine kapılıyorum. Bu tür konularda ‘Sakin olun çocuklar’ demelisiniz. ‘Düşünelim’ demelisiniz,” dedi.

Meloni özellikle, ABD ve Avrupa arasındaki genel gümrük vergisi seviyeleri kabaca eşit olsa da, bazı spesifik kalemlerdeki yüksek vergilerin sürtüşmeye neden olduğunu savundu fakat AB’nin karar alma sürecinin yavaş ilerlemesi nedeniyle geri kaldığını söyledi. 

Avrupa’da pek çok kişi Trump’ın Ukrayna’yı elverişsiz bir barış anlaşmasına zorlamaya hazırlandığından korkarken, Meloni Trump’ın çabalarına olan inancını dile getirdi ve Rusya’nın gelecekte savaşı yeniden başlatmamasını sağlamak için güçlü garantilere ihtiyaç olduğunu tekrar tekrar vurguladı.

Fransızların ve İngilizlerin Ukrayna’ya bir Avrupa “güvence gücü” gönderilmesi önerisine şüpheyle yaklaşan Meloni, bunun Moskova tarafından bir provokasyon olarak görülebileceğini söyledi ve “Burada dikkatli olmalıyız. Bu daha çok bir tehdit olarak görülebilir,” dedi.

Meloni bunun yerine, Kiev’i ittifaka kabul etmeden NATO’nun 5. Maddesindeki karşılıklı savunma hükmünün Ukrayna’yı da kapsayacak şekilde genişletilmesini savunuyor ve bunun diğer önerilerden “daha kolay ve daha etkili” olacağını iddia ediyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD, Ukrayna’ya ‘sömürge’ anlaşması teklif etti

Yayınlanma

ABD, Ukrayna’da gelecekte yapılacak tüm büyük altyapı ve maden yatırımlarını kontrol etmek, Kiev’in diğer müttefiklerinin rolünü veto etmek ve Avrupa Birliği üyeliği hedefini baltalamak için bastırıyor.

Bloomberg tarafından elde edilen taslak belgeye göre Donald Trump yönetimi, Ukrayna ile revize edilmiş bir ortaklık anlaşması kapsamında tüm altyapı ve doğal kaynak projelerine yapılacak yatırımlarda “ilk teklif hakkı” talep ediyor.

Kabul edilmesi halinde ortaklık anlaşması ABD’ye Ukrayna’da karayolları ve demiryolları, limanlar, madenler, petrol ve doğalgaz ile kritik minerallerin çıkarılması gibi projelere yapılacak yatırımları kontrol etme konusunda muazzam bir güç sağlayacak.

Anlaşma, Washington tarafından kontrol edilecek özel bir yeniden yapılandırma yatırım fonuna aktarılan kârlar üzerinde ABD’ye ilk hak talebini verecek.

Belgenin en önemli noktası ise ABD’nin, savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna’ya sağladığı “maddi ve mali faydaları” bu fona katkı olarak görmesi.

Aslında bu, Trump yönetiminin Ukrayna’yı, Kiev ortaklık fonundan herhangi bir gelir elde etmeden önce, savaşın başlangıcından bu yana sağlanan tüm ABD askeri ve ekonomik desteğinin bedelini ödemeye zorlayacağı anlamına geliyor.

Taslak belgeye göre, ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kurumu (DFC), beş yönetim kurulu üyesinden üçünü aday göstererek ve belirli kararları engellemek için kendisine özel oy hakkı veren bir “altın hisseye” sahip olarak yatırım fonunu kontrol edecek. Ukrayna diğer iki üyeyi belirleyecek ve fonun günlük yönetimine müdahale etmesi engellenecek.

Kiev hükümetinin tüm yeni doğal kaynaklar ve altyapı projelerinden elde ettiği kazancın %50’sini fona yatırması gerekecek. Taslakta, ABD’nin, yatırımı geri kazanılana kadar kârın tamamına ve yıllık %4’lük bir getiriye sahip olacağı belirtiliyor.

Ukrayna tüm projeleri “mümkün olan en erken zamanda” incelenmek üzere fona sunmakla yükümlü olacak ve DFC finanse edilen tüm programlarda yönetim kurulu üyeliği veya gözetim hakkı elde edecek.

Kiev’in reddedilen projeleri en az bir yıl boyunca “maddi açıdan daha iyi” koşullarla başka taraflara sunması da yasaklanacak.

Ayrıca taslağa göre ABD hükümeti, fonun projeyi finanse edip etmediğine bakmaksızın, Ukrayna’nın metallerini, minerallerini ve petrol ve gazını ticari koşullarla diğer taraflardan önce satın alma hakkına sahip olacak.

Herhangi bir zaman sınırlaması olmayan anlaşma, Kiev’in kritik mineralleri ABD’nin “stratejik rakibi” olan ülkelere satmasını da yasaklıyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in daha önceki bir anlaşmayı imzalama planlarının geçen ay Oval Ofis’te Trump’la yaşadığı gergin tartışmanın ardından suya düşmesinin ardından ABD geçtiğimiz hafta sonu Kiev’deki yetkililere revize edilmiş bir anlaşma sundu.

Beyaz Saray geçen hafta yaptığı açıklamada, yönetimin Ukrayna’daki kritik madenleri kapsayan daha önce müzakere edilen anlaşmanın ötesine geçtiğini söyledi.

İki taraf arasında görüşmeler devam ediyor ve nihai taslak şartlarda revizyonlar içerebilir. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişi Bloomberg’e yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın ABD belgesine bu hafta kendi değişiklikleriyle yanıt vereceğini söyledi.

Zelenskiy perşembe günü Avrupalı liderlerle bir zirveye katılmak üzere gittiği Paris’te gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD tarafından öne sürülen tam anlaşmanın “detaylı bir çalışma” gerektirdiğini ve müzakereler sırasında şartların sürekli değiştiğini söyledi.

Bir anlaşmaya varıldığını söylemek için henüz erken olsa da, “ABD ile işbirliğini destekliyoruz, ABD’nin Ukrayna’ya yardımı durdurmasına neden olabilecek tek bir sinyal vermek istemiyoruz,” dedi.

ABD Hazine Bakanlığı sözcüsü yorum talebine cevaben yaptığı açıklamada, ABD’nin anlaşmanın hızlı bir şekilde sonuçlandırılması ve hem Ukrayna hem de Rusya için kalıcı bir barışın sağlanması konusundaki kararlılığını sürdürdüğünü söyledi.

Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü James Hewitt, “Maden anlaşması Ukrayna’ya ABD ile uzun vadeli güvenlik ve barışın temeli olan kalıcı bir ekonomik ilişki kurma fırsatı sunuyor. Bu anlaşma iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirecek ve her iki tarafa da fayda sağlayacaktır,” diye konuştu.

Ukrayna 2022 yılında AB’ye aday ülke statüsü kazandı ve tam üyelik için tamamlanması yıllar alabilecek katılım görüşmelerine başlayacak. ABD’nin Ukrayna ekonomisinin geniş alanlarını kapsayan yatırım kararları üzerinde etkin bir kontrole sahip olması halinde bu durumun daha da karmaşık bir hal alması muhtemel.

Ukrayna daha önce ABD ile yapılacak bir anlaşmanın AB ile olan ortaklık antlaşması ile çelişmemesi gerektiğini söylemişti. Ayrıca daha önce ABD’nin, Washington’un Ukrayna’ya geçmişte verdiği desteğin ortak fona katkı olarak dahil edilmesi yönündeki talebini de reddetmişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Macron: Rusya’nın dondurulan varlıkları Ukrayna’nın yeniden inşasında kullanılabilir

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’teki Avrupa liderleri zirvesinin ardından, Rusya’nın dondurulan 230 milyar avroluk varlığının Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası için kullanılmasını önerdi. Macron, bu konunun barış müzakerelerinin bir parçası olacağını belirtti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’te 27 Mart’ta düzenlenen Avrupa liderleri zirvesinin ardından yaptığı açıklamada, Rusya’nın dondurulan 230 milyar avroluk varlığının Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası için kullanılmasını önerdi.

Macron, bu varlıkların akıbetinin barış müzakereleri kapsamında ele alınacağını kaydetti.

Reuters haber ajansının aktardığına göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün yaptığı açıklamada, “Rusya’nın 230 milyar avro (248,12 milyar dolar) değerindeki dondurulan varlıkları, barış anlaşması kapsamında gelecekteki yeniden inşa için kullanılabilir,” ifadesini kullandı.

Macron, daha önce Maliye Bakanlığı’na, Rusya’nın dondurulan varlıklarına el konulmasının olası sonuçlarını detaylı bir şekilde inceleme talimatı vermişti.

Macron, bu talimattan önce yaptığı bir açıklamada ise uluslararası hukuka aykırı olacağı gerekçesiyle, “Dondurulan varlıkların gelirleri alınabilir ancak varlıkların kendisi alınamaz,” demişti.

Çeşitli tahminlere göre AB, G7 ülkeleri ve Avustralya, Rusya’ya ait yaklaşık 280 milyar dolarlık devlet varlığını dondurdu.

Ayrıca, özel şahıslara ait ev, yat ve uçakları da içeren yaklaşık 58 milyar dolarlık varlık da dondurulanlar arasında yer alıyor.

AB, Mayıs 2024’te dondurulan varlıklardan elde edilen gelirlerin Ukrayna’ya yardım amacıyla kullanılmasına onay vermişti.

Bu karar sayesinde Kiev yönetimi 2024 yılında 3 milyar avro elde etti ve bu meblağın yüzde 90’ı Ukrayna ordusuna destek için ayrıldı. Fonların dağılımı her yıl yeniden değerlendiriliyor.

Fransa parlamentosu, Rusya’nın dondurulan varlıklarının el konulması yönünde karar aldı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English